16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2000 PAZAfl 10 X A Z i A K l A / i l l i/VKl [email protected] Ama bu hiç de yeni bir şey değil ki! * - • \••$ tngiliz bulvar gazetelerinde şöyle bir gözûme ilişmişti, ama bizim gazetelerde de ciddi ciddi yer alınca dikkatimi çekti. Şu Manchester'daki bar sahibinin kadınlar tuvaletindeki tek kişilik kabinlere ikili klozet koydurmasından söz ediyorum. Neymiş, akıllı girişimci, kadınlann kabinlere her defasında sohbet amacıyla iki kişi girdiklerini gözlemlemiş de, madem öyle, rahat rahat sohbet etsinler diye çift klozet fıkrini hayata geçirmiş. Böylelikle muhabbetin en zevkli yerinde ara verip hacet gidermek isteyen hanımefendiler, kalkıp birlikte tuvalete gidecekler, rahatlayıp dönecekler, ama sohbet hiçbir kesintiye uğramayacak. Bütûn olay bu. Bar sahibinin dediğine göre müşteriler memnunmuş, işler de müthiş artmış. Ingiliz bulvar gazeteleri ûlkede ilk kez böyle bir uygulama oldu diye haber yaptılar. Niye yaptılar, arüamış da değilim. Tuvaletlerde sigara içiliyorsa, sohbet de edilir, ne var bunda? Bar sahibini de bir görseniz, Ingiltere'de değil de sanki tûm dünyada bu işi yapan ilk ve tek kişiymiş gibi sıntıp duruyor fotoğraflarda. Şeytan diyor ki elinden tutup atla zaman makinesine, doğru Romahlar döneminde Imparator Vespaskm'un Roma'da yaptırdığı seksen bin kişilik amfitiyatroya götür şu adamı da sohbet amacıyla tuvalet nasıl yapılırmış görsün. Tam 25 kişinin yan yana oturabileceği biçimde düzenlenmiş bir tuvalettir bu. Burada sohbet mi ediliyordu, açık oturum mu yapdıyordu varın düşünün artık. Bizim Side'deki amfıtiyatroda da bu sayıda değilse bile, birkaç kişinin yan yana oturabileceği tuvaletler vardır. Yani adarrun bir marifetmiş gibi kasım kasım kasılmasının gereği yok, demek istiyorum. Tuvaletlerde sadece ~ ~ " ~ ~ ^ kadınlann konuşmaya meraklı olduğuna inanması da kanıma dokunuyor açıkçası. Çünkü gazete haberlerinin satır aralannda, "Kadınlar işte, ne otacak" türünden ımalar da yer almca bu bar sahibinin maçolara yeni malzemeler ûrettiğini dûşünüp bozuluyorum. Erkek kısmının, binlerce yıl önce bile olsa tuvalette de konuşacak bir sürû şeyi oluyor da kadınlann niye olmasın? Kaldı ki LONDRA Hideo Nishioka adlı bir bilim adamının yaptığı araştırmaya göre, erkekler tuvalette 31.7 saniye, MUSTAFA kadınlar da 1 dakika 33 ERDEMOL saniye kalıyorlarmış. Bu süreyi kadınlar binlerce yıl önce erkeklerin yaptığı """^™""^™"" gibi konuşarak geçirebilir pekâlâ. Bar sahibinin bundan haberi yok tabii. Kadınlar tuvaletini çift kişilik yaptınşının bilimsel bir gerekçesi olduğunu ileri sûrebilirdi böylelikle. Tuvalette, banyoda zaman harcamak bir zevk meselesi. Bildik tanıdık şahsiyetlerden hangisı tuvalette ne kadar kahrdı, doğrusu bilmiyorum, ama banyoda geçirdikleri vakitte bir hayli üretken olan kimilerini anımsıyorum. Rkhard VVagner'in hem de Parsifal operası ûzerinde çalışırken banyodan dışan çıkmadığını oknmuştum bir yerde. Sûrekli sıcak su istermiş küvetinde ve gûzel kokulu banyo köpükleri kullanırmış. Edmond Rostand'ın da Cyrano de Bergerac'ı banyoda yazdığını söylerler. Bar sahibinin bu tavn bana, 1970'li yıllann sonundaki eşcinsel haklan savunuculannın eylemlerine slogan yaptıklan "Arük tuvalederden çdan" cümlesinj anımsattı. Eşcinsel yaşam biçimini daha geniş bir alana yayma mücadelesini, en önce tuvaletlere sıkışıp kalmaktan kurtulmak olarak belirlemişti eylemciler. Bunda pek başanh olamadıklan gibi, tuvaletleri de tek tek kaybettiler denebilir. Avrupa'nın birçok kentinde genel tuvaletler çoğunlukla kapalı tutulmakta; eşcinsel mekânı ohnamalan için. Ama Ingiltere'de gay barlarda da Manchester'daki uygulama ' jfakın zamanda başlar, merak etmeyin. Şu bar sahibi gerçekten sinirime . dokundu. Kimi tngilizler, böyle uçuk meselelerle uğraşmaya bayılırlar. Bunlann Havetock EDis diye bir yazarian vardı. îşini gücünü bırakıp, " efendim kaç çeşit işeme biçimi var diye dünyayı dolaşmıştı adam. Bulgulanoı dayayımlamıştı. Gerçi ilginç şeylerdi adamın yazdıklan. örneğin bazı yerlerde kadmlann ayakta işediklerini falan iddia ediyordu. Şükür, bu bar sahibinin bundan da haberi yok. îyi ki de yok; yoksa, madem ayakta da yapabiliyorlar, deyip kadınlar '!.,' tuvaletine pisuvar bile yaptırabilirdi kurnaz. Stockholm'de gazete savaşlan îsveç'in basm merkezi, başkent Stockholm'dür. En büyük dört gazete burada çıkar. Bunlardan Dagnes Nyheter (tiraj 360 bin) ve SvenskaDagbladet(180 bin), bizim gazetemiz boyutunda çıkan ve bir yûzyılı fazlasıyla geride bırakmış iki saygın gazetedır. tlki "bağunsız Hberal", ikincisi "bağunsız tutucu". Yıllarca öğleden sonra çıktıklan için akşam gazetesi olarak tanımlanan ve tabloid boyda basılan iki gazete; Aftonbladet ve Expressen de başkentin önemli seslerindendir. Artık sabah-akşam çıktıklan için ne "akşama" denilebiliyor ne de "sabahçı". 5 yıl öncesine kadar akşamlan işten eve dönerken metrolarda en alışılmış görûntüler arasında bu iki gazeteyi okuyan insanlar vardı. Burada "dı" önemli, çünkü 1995'te Stockholm Belediyesi'nin toplu taşuna ıdaresiyle (o zaman kamu kunüuşuydu, şimdi yan kamu yan yarnuk özel bir şirket) anlaşan özel bir fırma, "Metro" adıyla tabloid boyda, yalnızca metro istasyonlannın girişinde ûcretsiz olarak dağıtılan bir "gazete" çıkarmaya başladı. Gelir kaynağı, o paylaşıla paylaşıla bitmeyen reklam pastasıydı. Birden halkın elinden Aftonbladet ve Expressen kayboldu; herkesin eline bu özel şirketin şeyi, yani gazetesi... Metro'nun "gazeteciKk" anlayışı, aynen "fast food" (ayakûstü yemek) gibiydi. Günümüz toplumunda (Amerikan diye okuyun) stresi ve emeİc sömürûsünü doğal bir ortam ve kariyerde ilerleme olarak ister istemez kabul etmiş olan insanlann, büyük kent kölelerinin, gazetede öyle uzun uzadıya, derinlemesine yazılan okuyacak zamanı yoktu. Kısa kısa vereceksiniz haberleri; bol bol reklamla. Okuyan, daha işyerine varmadan < *gazete*yi atacaktır, ama imaj (yani reklam) aklında kalacaktır. Bu maya tuttu. Şimdi, 5 yıl sonra Metro yalnızca tsveç'te değil, aralannda Polonya, Macaristan ve Finlandiya da olmak üzere birkaç üİkede daha yayımlanmakta. Sabah ve akşam gazeteleri riraj kaybettiler, özellikle STOCKHOLM ikinci gruptakiler. Ama hepsi ayakta. Neyse. Ne var ki sokakta malum bir şeyin etrafina üşüşen at sinekleri gibi yeni dünya düzeninin eşekanlan, Metro gazetesine para yatıranlann yıllar önce riskleri göze alıp başanlı olduklannı görerek (başan, hiç kuşkusuz onlann ölçütlerine göre) "Burada avanta var" düşüncesiyle kollan sıvadılar. Metro çevresi erken davrandı ve sanki Isveççe karşılığı yokmuş gibi ûcretsiz bir akşam gazetesini "Everyday" adıyla yayımlamaya başladı; daha doğrusu evine dönmekte olan halka metro girişlerinde dağıtmaya. Sabahlan çıkan Metro gazetesinin akşamki yeni baskısı gibi. Bol reklam, bol şişirme ve bol havagazı, anlayacağınız. Aynı anda, bir "akşam gazetesi" daha belirdi (o da nedense Ingilizce başhğı yeğlemiş): Stockholm News. Şu anda kıran kırana bir savaş sürmekte. Ortada, gazetelere yılda reklam için ödenen 26 mityar kron var (yani yaklaşık 3 milyar dolar). Bedava gazeteler, henüz bu pastanın GÜRHAN yalnızca yüzde UÇKAN üçünü yiyebiliyorlar. _ ^ _ _ ^ _ _ Büyük kentlerin köklü gazeteleri için bu oran yüzde on sekiz. "Şimdi arük gazete savaşından yalmzca geriye bir gazi kalır" diye başlık atmış, bedava olmayan bir gazete. Kalmayanlar şehit rrri yoksa niyazi mi, haberde yer almıyor. Ama benim için çok farklı bir pazar yazısı yazmama neden olan yön şu: Bu denli kolay mı, bu denli basit mi dünyanın en çok okuyan halklanndan olan Isveçlilerin düpedüz el ilanı gibi yayımlanan ve kendini gazete diye tanıtan bu"cerideleri"200bin tiraja ulaştırmış olması? Üstelik toptan değil, teker teker. "Biz gazete satmryonız, bir dünya görüşü veriyoruz" diyor bedava gazetelerin patronlanndan biri. Evet, o dünya görüşünü günde 24 saat görüyor, yaşıyor ve özümlüyoruz. Yeni dünya düzenindeki beleş basın ve gazetecilik debuolsagerek... Bütün değerler ucuzladı, diyorduk. Yanılmışız. Aİtık hepsi bedava!.. L- Çin Parlamentosu Başkanı Li Peng, Estonya'da renkli anlaryaşıyor. 3 günlük resmi birziyaret için Estonya'nuı başkenti Talünn'e giden U'yi, Rocca AlMareAçıkHavaMüz^'ndey^danslanser- gileyengençkızlarkarşıladLLi,dansçıIannarası- na kaülarak dans etmekten kendini alamadı. Li'nin beraberindeki heyet de dans firsaünı kaçır- madi. (REUTERS) 'Büyük Birader sizi Geçen aylarda, Belçika'daki gazete ve dergilerin, "Big Brother" programı hakkında haber yapmadıklan, neredeyse bir güne bile rastlanmadı. Programın, Amerikan, tngiliz, Alman, Hollandalı ve Ispanyol türevleriyle ilgili haberler anında Belçikalılara aktanldı. Nihayet Belçikahlann hasreti geçen pazar günü (3 Eylül) son buldu. Flaman özel televizyonlan "Kanal 2", Big Brother (Büyük Birader) "VT4"de benzer içerikli De bus (Otobüs) adlı programlan aynı gün yayımlamaya başladılar. Expeditie Robinson (Robinson Yolculuğu) ise eylül sonunda meraklılanna ulaşacak. Big Brother için 7500 aday arasında seçılen, 5'i erkek, 5'i kadın 10 katılımcı, .geçen pazar, dış dünya ile ilişkileri kesilerek 100 günlüğüne özel hazırlanmış bir eve kapaüldı. Telefon, internet, gazete, radyo, televizyon ve dışandan biriyle görüşmek yasak. Kazananlar 5 milyon franklık (72.5 milyar TL) ödülü alacaklar. Big Brother evinde mahremiyet yok. Evin her yerine kamera ve mikrofon yerleştirilmiş. Tuvalette bile kamera var. Hafta içi her gün 29 kameranın saptadığı görüntülerin 30 dakikalık özeti televizyondan yayunlanıyor. Internetteki www.bigbrotlier.be sitesinde ise Big Brother evinde olup bitenleT, 24 saat izlenebüiyor. Ev sakinleri kaldıklan süre içinde, ekmek pişirmek, bahçe bakımı, elle çamaşır yıkamak gibi günlük işleri yaparak sempati toplamaya çalışıyorlar. Daha önce Hollanda ve Almanya'da yayımlanmış olan De Bus programında da yine her şey kameralann önünde gerçekleşiyor. Tek fark, bu programda ev yerine iki katlı bir otobüsün kullanılması. 12 kanlımcı, 112 gün boyunca, bilmedikleri bir istikamete doğru yolculuk yapıyorlar. Eleme usulü yapılan bu programda, sona kalan kanlımcıya verilecek olan ödülün miktan, 18 milyon franka (261 miryar TL) kadar çıkabiliyor. Eylül sonunda yayına girecek olan "Expedhk Robinson", Bob Gektof un fıkri. Big Brother'dan çok daha önce Isveç'te yayımlanmaya başlamış olan programda, bir grup insan, bir ıssız adada kaderleriyle baş başa bırakılıyor. Yine diğer kaulımcılann elenmesi yöntemiyle gerçekleştirilen programda, sona ulaşan kişi, 2 milyon frank (29 milyar TL) ödül kazanıyor. Isveç'te, Robinson Yolculuğu programından elenen kaölımcılardan biri intihar edince "etik tarnşmasT başlamış. BRÜKSEL ERDtNÇ UTKU Amerika'da yayımlanmaya başladığında, Big Brother programını yerden yere vuran The Washington Post'un yazdığı gibi "Kaütancılar bizden daha şansb, onlar Big Brother'ı izleyemiyorlar". Belçika'da da basın, politikâcılar ve aydınlar, bu tür programlan eleştiri konusunda birleştiler. Işte değerlendirmelerden birkaç örnek: "DeMfik", "Utanç duvarmı zorluyorlar", "Dırygusal porno", "Belgesd dikizciliğin en zehirü türü", "Sıradan insanın tkari sömürüsü" Özetle dile getirdikleri, "Böyle bir programın olamayacağT. "Bir sonraki aşama TY'de intihar yayımlamak mı olacak" diye soruyorlar. Bu tarnşmalar, programlann gündemde kalmasuıı sağlıyor ve bedava reklamını yapıyor. Big Brother benzeri programlann yapımcılan, 3 yapıttan esinlendiler Birincisi, hiç kuşkusuz, George Orwefl'in 1949'da kaleme aldığı "1984". Özel hayatın ohnadığı, günlük tutmamn bile yasaklandığı bir ülkede geçen romanda, TV ekranlannda ve posterlerde "Bç Brother is watching you" (Büyük Birader sizi izliyor) sloganıyla halka her an izlenildiği anımsahlıyordu. Ddnci esin kaynağı ise "Bir ucak kazasmdan sonra, ıssız adaj a inmek zorunda kalan bir grup gencin yaşam mücadelesini" konu alan, VVHüam Goküng'in 1954'te yazdığı "Sineklerin Tannsı" romanı. Üçüncü yapıtın, Stephen King'in 1892'de yazdığı "The running man" romanı olduğu iddia ediliyor. Amerika, Ingiltere, Almanya, Hollanda ve Ispanya'dan sonra Belçika'da da yayımlanmaya başlanan Big Brother, yıl sonuna kadar Portekiz, îsveç, ltalya ve îsviçre'de izleyicilere ulaşacak. Polonya, Avusturya, Danimarka ve Norveç'te de programı yayımlamak için ciddi planlar yapıhyor. Türkiye mi? Bizim Big Brother evine, otobüs ya da ıssız adaya ihtiyacımız yok. Mahremiyet, özel yaşam ve medyada etik gibi kavramlann olmadığı ülkemizde, zaten "hayatmnz günde 24 saat canh yayında!". Güzel Türkiyemiz de kocaman bir Big Brother evi. Yahıız küçük bir fark var: Gönüllü olarak yaşarrunın 100 gününü kameralar karşısında geçirmek karşıhğında eloğlu milyarlan cebe indirirken bizim fikrimiz bile sorulmadan kamera ve fotoğraf makinelerinin istilasına uğruyor hayatlanmız. Ben yine de "Yjğktin malı meydanda olur" diyen bir ulusun, daha fazla Big Brother'sız kalamayacağını düşünüyorum. Insanları hayvanlara benzetme merakımız Bu yaz iki kez Türkiye'de idim. En son Istanbul ve Yalova'da bulundum. Bir konu dikkatimi çekti. Kulak misafıri olduğum erkeklerin büyük bir kısmı küfurlü konuşuyor. Küfrederken kızdıklan bireyi ya da bireyleri çeşitli hayvanlara benzetiyorlar. örneğin "Ayı oğhı ayı, önûne baksana" ya da "kaz kafah", "koyun sürüsü" gibi. Sanıyonım insanlann başka insanlan hayvanlara benzetmesi, hayvanlarla özdeş kılınması Antik Yunan Çağı'na dek uzanıyor. Milattan önce VI.-VII. yüzyıllarda yaşamış ünlü Yunan masalcısı Ezop, masallannın konulannı halktan almış, masal kahramanlannı ise hayvanlardan seçmiştir. 16. yüzyılda yaşamış olan Fransız La Fontaine'in masallannda kahramanlar hayvanlardır. özellikle karga, tilki, kannca, kurt, aslan, eşek gibi hayvanlar arasında geçen olaylar aracılığıyla, insanlann bireysel ve toplumsal tutumlannı, lcusurlannı göstermeyi amaçlamıştır La Fontaine. Danimarkah masal yazan "'Anderttn de, kimi masallannda '" hayvanlan anlatır. İnsan kendi ülkesinde, kültüründe doğup büyüdükten sonra, başka bir kültürde yaşıyorsa tanıdığı iki kültürün benzer ve farklı yanlan üstüne kafa yormak zorunda kahyor. Örneğin insanlann hayvanlarla özdeş kılınması konusu: Bir insana "hayvuı* dendiğinde, o insanın akılsız, duygusuz ve kaba olduğu düşünülür. "Hayvanlaşmak" ise insanhk erdemini yitinnek demektir. Insanlara benzettiğimiz kimi hayvanlan aşağıda sıralamak istiyorum: "Eşek", hem Türk toplumunda hem de Danimarka toplumunda inatçılığı gösterir. Eşeğin zeki ve gözlerinin güzel oluşundan kimse söz etmez. Danimarkalılar hemen her gün domuz yedikleri halde, domuzu pish'ğin simgesi olarak kabul ediyorlar. "Domuzfaık yapmak" ise ters davranışı, tersliği anlatır. "Kuş beyinK" bizde akılsız demektir. Danimarka'da akılsızlann adı "pifiç beyinli"dir. Işin hoş tarafi "piliç gibi" deyimi bizde güzel, alımlı kızlar için söylenir. Bizimkiler kargayı aptal kabul eder. Aslında karga hem akıllı hem de yerine göre saldırgandır. Türkçede "kaz kafah" deyiminin de anlayışsız, akılsız anlamına geldiğini belirtelim. "Yüan" hem Türk, hem Danimarka kültüründe soğukluğun ve hainliğin simgesidir. Öğrenciler arasında kullanılan "ineklemek'' deyiminin anlamı, çok çalışmaktır. Bizde erkekler birbirine "inek" der, Danimarka'da ise "inek" yalnız kadınlar için kullanılır; kalın kafah, hantal anlamına gelir. "Kuzu" bizde uysallık simgesidir. Danimarka'da özellikle dinine bağhhk ve ahlakh anlamına gelir. Buna karşın iki dilde de çok sık duyulan "koyun sürüsü gibi" yakışhrması aptal, ^,.. kendi başına düşünme yeteneği olmayan kişiler için kullanılır ~; Danimarka'da çok sayıda tilki yaşıyor Başkent Kopenhag'ın her mahallesinde tilkilerle karşılaşabilirsiniz. Kızıl renkli tilkileri bütün Kuzey ülkelerinde görebilirsiniz. Tilkinin iki kültürde de kumazlık simgesi olarak kabul edilmesi rastlantı değil. Tilkileri tanıyanlar bunu çok iyi bilirler. Bizde "köpek" çanak yalayıcı, her koşulda efendisine bağlı anlamında kullanılır. Danimarka'da köpek, insanlarla özdeş kılınmaz; çünkü köpek sevimli bir hayvandır. Buna karşın "it", bizde olduğu gibi Danimarka'da da ipini koparmış anlamına gelir. Geviş getiren memelilerden "deve" yakıştırması bizde sık sık kullanılır. "Deve kLoi", yitmeyen kin demektir. Bir kişinin söylediği sözlen abartılı bulduğurnuz zaman, o kişiyi, *^ok devenin başı" diye uyanrız. Bir işin yapılmasındaki güçlüğü ya da olanaksızlığı • İHatmak için "deieyehend*'"h f o ââatmak" deyimini kullahınz:-"00 "Fl", bizde simge olarak pek kullanılmaz. Avrupa ülkelerinde ise "ffl", belleği kuvvetli bir hayvan . olarak bilinir. «Kurt" bizde tecrübeli, ne yaphgını bilen ve aynca kendi işini kendi yapan anlamında kullanılır. Danimarka dilinde buna benzer bir durum yoktur. Kaplan ve kedi iki dilde de yırtıcılığın simgesidir. Kedi, kimi zaman da sokulganlığı simgeler. Bizde, görgüsüz, kaba, anlayışsız erkekler "ayı" ile özdeş kıhnır. Danimarka'da "ayı", güçlülüğün, iriyanlığın simgesidir. Sevimli, tombul çocuklar için "ayıyavrusu" benzetmesi yapılır. Danimarka Televizyonu'nun hemen her pazar yayımladığı çocuk filminin adı Bamse'dir (Sevimli Ayı). Björn, Iskandinav ülkelerinde çok kullanılan bir erkek adıdır. Björn "ayı" demektir. Kuğular, yaban ördekleri, geyikler, tilkiler sanki insanlann zulmünden korunmak için Iskandinav ülkelerine sığınmışlardır. Hayvanlan gerçekten seven Danimarkalılar da kimi hayvanlann adlannı kendi çocuklanna isim olarak verirler. "Ayı" anlamına gelen, erkek cocuklara konulabilen Björn adı da hayvanlara gösterilen sevginin güzel bir örneğidir. Kopenhag'daki bir komşumun adı Björn Björnsen, yani "Ayı Aytoğtu". Size bu satırlan yazarken, bir yandan da hangi hayvana benzediğimi düşünmeye başladım. Çocukken babam "aslanım", ilkokulda öğretmenim "kuş beyinfi", ortaokulda fızik öğretmenim "kaz kafaü", lisede arkadaşlanm "horozlannıa lan" derlerdi. Şimdi eşim bana "Björn" diyor. KOPENHAC HÜSEYİN DUYGU Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı SİNEMA SEMİNERLERİ 16 Eylül 2000 - 2 Araiık 2000 Cumartesi Günleri (Saat: 11.00 -15.00) Dünya Sinema Tarihi • Senaryo Yazımı • Film Yönetiminin İlkeleri • Oyunculuk • Objektifler ve Kompozisyon • Kurgu • Aydınlatma İlkeleri • Film Kuramları ve Çözümlemesi • Sanat Yönetimi • Film Yapım Süreci • Seslendirme «Video Kameraları • Sinema Kameraları • Film Grameri Arlres: (ijı«'tt'ci Krol DiTiıt'k Sıık. \ o : II IH'w>ülıı - İs lıl: (11212ı 251 (.7 7(1- 244 52 51 -251 S4 Sl KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1998/166 Davacı Mehmet Baykal vek. Av. Casim Yılmaz tarafın- dan davalılar Taner Çakır, Kadim Keleş ve lsmail Öztürk aleyhlerine mahkememize açılan menfı tespit davasında. Davalı tsmail Öztürk'ün adresi, yapılan zabıta tahkikatı ve PTT araştırması ile de bulunanıadığından, davacı vekı- li 5.7.2000 tarihinde müracaata kalan davasını 21.7.2000 tarihinde yenılemış olmakla duruşma günü olan 31.10.2000 günü saat 11.40'ta mahkememizde hazır ola- rak bulunmanız veya kendinizi kanuni bir vekille temsil et- tırmeniz veya özrünüzü bildinneniz veya özürsüz olarak duruşmada hazır bulunmadığınız takdirde HUMK'nin 213 ve 377. maddeleri gereğince yargılanmaya gıyabınızda de- vam edileceği ve karar verileceği yenileme dilekçesi ve duruşma günü davetiyesi yerine kaim olmak üzere davalı lsmail Öztürk'e ilan olunur. Basın: 50323 BAŞBAKANLIK GÜMRÜ MÜSTEŞARUĞIGÜMRİJK MÜFETTİŞ YARDIMCIUĞI GtRtŞ SINA.VI Başbakanlık Gümriik Müsteşarlığı Teftı^ Kıırulu Başkanlığı'nca 11.11.2000 günü başlamak üzere Ankara'da Gümrük Müfettış Yardımcılığı Giriş Suıavı yapılacaktır. I- SINAVA KAT1LMAKİSTEYENLERİN: 1. 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'oun 48'inci maddesinde belirtüen nitelikleri taşunalan; 2. 01.01.2000 günü otuz ya- şını doldurmamış olmalan; 3. 17.10 1999 günü ÖSYM tarafından yapılan Devlet Memurlan Sınavında (DMS) 80 ve üzeri pu- an alan; en az dört yıllık lisans egitimi veren Hukuk, Sıyasai Bılgiler, fktısat. Işletme. tküsadı ve Idari Bilimler Fakültelennden ya da bunlara denklığı yetkılı makamlarca kabul edılen yurtıçı ve yurtdışı ögrenim kunımlanndan mezun olanlar; 4. Sağlık durumlannın yurdun her yerinde görev ve her türlü taşıtta yolculuk yapmaya elvenşli ohnası; 5. Erkek adaylann as- kerliğıni yapmış, erteletmiş ya da askerlikle ılışkısının bulunmaması; 6. Gümrük Müfettış Yardımcılığı özyapı ve niteliklerine sahip bulunmalan; 7. Gümrük Müfettış Yardımcılığı Giriş Sınavına daha önce bir defadan fazla katılmamış olmalan; gerekmek- tedır II- SINAV KONULARI: 11 11.2000 günü Ankara'da başlayacak olan yazıh sınavlar; Maliye, Ekonomi, Kamu ve Özel Hukuk, Muhasebe ve Tıcari Hesap ile Yabancı Dıl (tngılızce, Fransızca, Almanca) olmak üzere 6 grupta yapılacaktır. Yazılı sı- navı kazananlar aynca sözlü sınava tabi tutulacaklardıı. tstekliler sınava ilişkın aynntılı bilgiyı kapsar broşür ve müracaat form- lannı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Ankara, tstanbul ve lzmir'dekı Gümrük Müfettişlıklentl- den sağlayabilirler. III- SON BAŞVURU GÜNÜ: Sınava katılabilmek için isteklilerin; gerekli belgelerle birlikte en geç 16 10.2000 günü çalışma saati bitimine kadar Başbakanlık Gümrük Müsteşarhgı Teftiş Kurulu Başkanlığı Ulus/Ankara adresi- ne şahsen ya da bu günde Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ulaşacak şekilde posta ile başvurmalan gerekmektedir. 16.10.2000 günün- den sonra Teftiş Kurulu Başkanhğı'na ulaşan başvurular değerlendırilmeyecektir. İlan olunur Basın: 50047
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle