Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2000 PAZAfl
10 X A Z i A K l A / i l l i/VKl [email protected]
Ama bu hiç de yeni bir şey değil ki!
* - •
\••$
tngiliz bulvar gazetelerinde şöyle bir
gözûme ilişmişti, ama bizim
gazetelerde de ciddi ciddi yer alınca
dikkatimi çekti. Şu Manchester'daki
bar sahibinin kadınlar tuvaletindeki tek
kişilik kabinlere ikili klozet
koydurmasından söz ediyorum.
Neymiş, akıllı girişimci, kadınlann
kabinlere her defasında sohbet
amacıyla iki kişi girdiklerini
gözlemlemiş de, madem öyle, rahat
rahat sohbet etsinler diye çift klozet
fıkrini hayata geçirmiş. Böylelikle
muhabbetin en zevkli yerinde ara verip
hacet gidermek isteyen hanımefendiler,
kalkıp birlikte tuvalete gidecekler,
rahatlayıp dönecekler, ama sohbet
hiçbir kesintiye uğramayacak. Bütûn
olay bu. Bar sahibinin dediğine göre
müşteriler memnunmuş, işler de
müthiş artmış. Ingiliz bulvar gazeteleri
ûlkede ilk kez böyle bir uygulama oldu
diye haber yaptılar. Niye yaptılar,
arüamış da değilim. Tuvaletlerde sigara
içiliyorsa, sohbet de edilir, ne var
bunda? Bar sahibini de bir görseniz,
Ingiltere'de değil de sanki tûm dünyada
bu işi yapan ilk ve tek kişiymiş gibi
sıntıp duruyor fotoğraflarda. Şeytan
diyor ki elinden tutup atla zaman
makinesine, doğru Romahlar
döneminde Imparator Vespaskm'un
Roma'da yaptırdığı seksen bin kişilik
amfitiyatroya götür şu adamı da sohbet
amacıyla tuvalet nasıl yapılırmış
görsün. Tam 25 kişinin yan yana
oturabileceği biçimde düzenlenmiş bir
tuvalettir bu. Burada sohbet mi
ediliyordu, açık oturum mu
yapdıyordu varın düşünün artık. Bizim
Side'deki amfıtiyatroda da
bu sayıda değilse bile,
birkaç kişinin yan yana
oturabileceği tuvaletler
vardır. Yani adarrun bir
marifetmiş gibi kasım
kasım kasılmasının gereği
yok, demek istiyorum.
Tuvaletlerde sadece ~ ~ " ~ ~ ^
kadınlann konuşmaya meraklı
olduğuna inanması da kanıma
dokunuyor açıkçası. Çünkü gazete
haberlerinin satır aralannda, "Kadınlar
işte, ne otacak" türünden ımalar da yer
almca bu bar sahibinin maçolara yeni
malzemeler ûrettiğini dûşünüp
bozuluyorum. Erkek kısmının, binlerce
yıl önce bile olsa tuvalette de
konuşacak bir sürû şeyi oluyor da
kadınlann niye olmasın? Kaldı ki
LONDRA
Hideo Nishioka adlı bir
bilim adamının yaptığı
araştırmaya göre, erkekler
tuvalette 31.7 saniye,
MUSTAFA kadınlar da 1 dakika 33
ERDEMOL saniye kalıyorlarmış. Bu
süreyi kadınlar binlerce yıl
önce erkeklerin yaptığı
"""^™""^™"" gibi konuşarak geçirebilir
pekâlâ. Bar sahibinin bundan haberi
yok tabii. Kadınlar tuvaletini çift
kişilik yaptınşının bilimsel bir
gerekçesi olduğunu ileri sûrebilirdi
böylelikle. Tuvalette, banyoda zaman
harcamak bir zevk meselesi. Bildik
tanıdık şahsiyetlerden hangisı tuvalette
ne kadar kahrdı, doğrusu bilmiyorum,
ama banyoda geçirdikleri vakitte bir
hayli üretken olan kimilerini
anımsıyorum. Rkhard VVagner'in hem
de Parsifal operası ûzerinde çalışırken
banyodan dışan çıkmadığını
oknmuştum bir yerde. Sûrekli sıcak su
istermiş küvetinde ve gûzel kokulu
banyo köpükleri kullanırmış. Edmond
Rostand'ın da Cyrano de Bergerac'ı
banyoda yazdığını söylerler. Bar
sahibinin bu tavn bana, 1970'li yıllann
sonundaki eşcinsel haklan
savunuculannın eylemlerine slogan
yaptıklan "Arük tuvalederden çdan"
cümlesinj anımsattı. Eşcinsel yaşam
biçimini daha geniş bir alana yayma
mücadelesini, en önce tuvaletlere
sıkışıp kalmaktan kurtulmak olarak
belirlemişti eylemciler. Bunda pek
başanh olamadıklan gibi, tuvaletleri de
tek tek kaybettiler denebilir.
Avrupa'nın birçok kentinde genel
tuvaletler çoğunlukla kapalı
tutulmakta; eşcinsel mekânı
ohnamalan için. Ama Ingiltere'de gay
barlarda da Manchester'daki uygulama '
jfakın zamanda başlar, merak etmeyin.
Şu bar sahibi gerçekten sinirime .
dokundu. Kimi tngilizler, böyle uçuk
meselelerle uğraşmaya bayılırlar.
Bunlann Havetock EDis diye bir
yazarian vardı. îşini gücünü bırakıp, "
efendim kaç çeşit işeme biçimi var diye
dünyayı dolaşmıştı adam. Bulgulanoı
dayayımlamıştı. Gerçi ilginç şeylerdi
adamın yazdıklan. örneğin bazı
yerlerde kadmlann ayakta işediklerini
falan iddia ediyordu. Şükür, bu bar
sahibinin bundan da haberi yok. îyi ki
de yok; yoksa, madem ayakta da
yapabiliyorlar, deyip kadınlar '!.,'
tuvaletine pisuvar bile
yaptırabilirdi kurnaz.
Stockholm'de
gazete savaşlan
îsveç'in basm merkezi,
başkent Stockholm'dür. En
büyük dört gazete burada
çıkar. Bunlardan Dagnes
Nyheter (tiraj 360 bin) ve
SvenskaDagbladet(180
bin), bizim gazetemiz
boyutunda çıkan ve bir
yûzyılı fazlasıyla geride
bırakmış iki saygın
gazetedır. tlki "bağunsız
Hberal", ikincisi "bağunsız
tutucu". Yıllarca öğleden
sonra çıktıklan için akşam
gazetesi olarak tanımlanan
ve tabloid boyda basılan
iki gazete; Aftonbladet ve
Expressen de başkentin
önemli seslerindendir.
Artık sabah-akşam
çıktıklan için ne
"akşama" denilebiliyor ne
de "sabahçı". 5 yıl
öncesine kadar akşamlan
işten eve dönerken
metrolarda en alışılmış
görûntüler arasında bu iki
gazeteyi okuyan insanlar
vardı. Burada "dı" önemli,
çünkü 1995'te Stockholm
Belediyesi'nin toplu
taşuna ıdaresiyle (o zaman
kamu kunüuşuydu, şimdi
yan kamu yan yarnuk özel
bir şirket) anlaşan özel bir
fırma, "Metro" adıyla
tabloid boyda, yalnızca
metro
istasyonlannın
girişinde
ûcretsiz olarak
dağıtılan bir
"gazete"
çıkarmaya
başladı. Gelir
kaynağı, o
paylaşıla paylaşıla
bitmeyen reklam
pastasıydı. Birden halkın
elinden Aftonbladet ve
Expressen kayboldu;
herkesin eline bu özel
şirketin şeyi, yani
gazetesi... Metro'nun
"gazeteciKk" anlayışı,
aynen "fast food"
(ayakûstü yemek) gibiydi.
Günümüz toplumunda
(Amerikan diye okuyun)
stresi ve emeİc sömürûsünü
doğal bir ortam ve
kariyerde ilerleme olarak
ister istemez kabul etmiş
olan insanlann, büyük kent
kölelerinin, gazetede öyle
uzun uzadıya,
derinlemesine yazılan
okuyacak zamanı yoktu.
Kısa kısa vereceksiniz
haberleri; bol bol reklamla.
Okuyan, daha işyerine
varmadan <
*gazete*yi
atacaktır, ama imaj (yani
reklam) aklında kalacaktır.
Bu maya tuttu. Şimdi, 5 yıl
sonra Metro yalnızca
tsveç'te değil, aralannda
Polonya, Macaristan ve
Finlandiya da olmak üzere
birkaç üİkede daha
yayımlanmakta.
Sabah ve akşam gazeteleri
riraj kaybettiler, özellikle
STOCKHOLM
ikinci gruptakiler. Ama
hepsi ayakta. Neyse. Ne
var ki sokakta malum bir
şeyin etrafina üşüşen at
sinekleri gibi yeni dünya
düzeninin eşekanlan,
Metro gazetesine para
yatıranlann yıllar önce
riskleri göze alıp başanlı
olduklannı görerek
(başan, hiç kuşkusuz
onlann ölçütlerine göre)
"Burada avanta var"
düşüncesiyle kollan
sıvadılar. Metro çevresi
erken davrandı ve sanki
Isveççe karşılığı yokmuş
gibi ûcretsiz bir akşam
gazetesini "Everyday"
adıyla yayımlamaya
başladı; daha doğrusu
evine dönmekte olan halka
metro girişlerinde
dağıtmaya. Sabahlan çıkan
Metro gazetesinin akşamki
yeni baskısı gibi. Bol
reklam, bol şişirme ve bol
havagazı, anlayacağınız.
Aynı anda, bir "akşam
gazetesi" daha belirdi (o da
nedense Ingilizce başhğı
yeğlemiş): Stockholm
News. Şu anda kıran kırana
bir savaş sürmekte. Ortada,
gazetelere yılda reklam
için ödenen 26 mityar kron
var (yani yaklaşık 3 milyar
dolar). Bedava
gazeteler,
henüz bu
pastanın
GÜRHAN yalnızca yüzde
UÇKAN üçünü
yiyebiliyorlar.
_ ^ _ _ ^ _ _ Büyük
kentlerin
köklü gazeteleri için bu
oran yüzde on sekiz.
"Şimdi arük gazete
savaşından yalmzca geriye
bir gazi kalır" diye başlık
atmış, bedava olmayan bir
gazete. Kalmayanlar şehit
rrri yoksa niyazi mi,
haberde yer almıyor. Ama
benim için çok farklı bir
pazar yazısı yazmama
neden olan yön şu: Bu
denli kolay mı, bu
denli basit mi dünyanın
en çok okuyan
halklanndan olan
Isveçlilerin düpedüz el
ilanı gibi yayımlanan ve
kendini gazete diye tanıtan
bu"cerideleri"200bin
tiraja ulaştırmış olması?
Üstelik toptan değil, teker
teker. "Biz gazete
satmryonız, bir dünya
görüşü veriyoruz" diyor
bedava gazetelerin
patronlanndan biri.
Evet, o dünya
görüşünü günde 24 saat
görüyor, yaşıyor ve
özümlüyoruz.
Yeni dünya düzenindeki
beleş basın ve gazetecilik
debuolsagerek...
Bütün değerler ucuzladı,
diyorduk. Yanılmışız.
Aİtık hepsi bedava!..
L-
Çin Parlamentosu Başkanı Li Peng, Estonya'da
renkli anlaryaşıyor. 3 günlük resmi birziyaret için
Estonya'nuı başkenti Talünn'e giden U'yi, Rocca
AlMareAçıkHavaMüz^'ndey^danslanser-
gileyengençkızlarkarşıladLLi,dansçıIannarası-
na kaülarak dans etmekten kendini alamadı.
Li'nin beraberindeki heyet de dans firsaünı kaçır-
madi. (REUTERS)
'Büyük Birader sizi
Geçen aylarda, Belçika'daki gazete
ve dergilerin, "Big Brother"
programı hakkında haber
yapmadıklan, neredeyse bir güne
bile rastlanmadı. Programın,
Amerikan, tngiliz, Alman,
Hollandalı ve Ispanyol türevleriyle
ilgili haberler anında Belçikalılara
aktanldı. Nihayet Belçikahlann
hasreti geçen pazar günü (3 Eylül)
son buldu. Flaman özel
televizyonlan "Kanal 2", Big
Brother (Büyük Birader) "VT4"de
benzer içerikli De bus (Otobüs)
adlı programlan aynı gün
yayımlamaya başladılar. Expeditie
Robinson (Robinson Yolculuğu)
ise eylül sonunda meraklılanna
ulaşacak. Big Brother için 7500
aday arasında seçılen, 5'i erkek, 5'i
kadın 10 katılımcı, .geçen pazar,
dış dünya ile ilişkileri kesilerek 100
günlüğüne özel hazırlanmış bir eve
kapaüldı. Telefon, internet, gazete,
radyo, televizyon ve dışandan
biriyle görüşmek yasak.
Kazananlar 5 milyon franklık (72.5
milyar TL) ödülü alacaklar. Big
Brother evinde mahremiyet yok.
Evin her yerine kamera ve
mikrofon yerleştirilmiş. Tuvalette
bile kamera var. Hafta içi her gün
29 kameranın saptadığı
görüntülerin 30 dakikalık özeti
televizyondan yayunlanıyor.
Internetteki www.bigbrotlier.be
sitesinde ise Big Brother evinde
olup bitenleT, 24 saat izlenebüiyor.
Ev sakinleri kaldıklan süre içinde,
ekmek pişirmek, bahçe bakımı, elle
çamaşır yıkamak gibi günlük işleri
yaparak sempati toplamaya
çalışıyorlar. Daha önce Hollanda ve
Almanya'da yayımlanmış olan De
Bus programında da yine her şey
kameralann önünde gerçekleşiyor.
Tek fark, bu programda ev yerine
iki katlı bir otobüsün kullanılması.
12 kanlımcı, 112 gün boyunca,
bilmedikleri bir istikamete doğru
yolculuk yapıyorlar. Eleme usulü
yapılan bu programda, sona kalan
kanlımcıya verilecek olan ödülün
miktan, 18 milyon franka (261
miryar TL) kadar çıkabiliyor. Eylül
sonunda yayına girecek olan
"Expedhk Robinson", Bob
Gektof un fıkri. Big Brother'dan
çok daha önce Isveç'te
yayımlanmaya başlamış olan
programda, bir grup insan, bir ıssız
adada kaderleriyle baş başa
bırakılıyor. Yine diğer
kaulımcılann elenmesi yöntemiyle
gerçekleştirilen programda, sona
ulaşan kişi, 2 milyon frank (29
milyar TL) ödül kazanıyor.
Isveç'te, Robinson Yolculuğu
programından elenen
kaölımcılardan biri intihar edince
"etik tarnşmasT başlamış.
BRÜKSEL
ERDtNÇ
UTKU
Amerika'da yayımlanmaya
başladığında, Big Brother
programını yerden yere vuran The
Washington Post'un yazdığı gibi
"Kaütancılar bizden daha şansb,
onlar Big Brother'ı izleyemiyorlar".
Belçika'da da basın, politikâcılar ve
aydınlar, bu tür programlan eleştiri
konusunda birleştiler. Işte
değerlendirmelerden birkaç örnek:
"DeMfik", "Utanç duvarmı
zorluyorlar", "Dırygusal porno",
"Belgesd dikizciliğin en zehirü
türü", "Sıradan insanın tkari
sömürüsü" Özetle dile getirdikleri,
"Böyle bir programın
olamayacağT. "Bir sonraki aşama
TY'de intihar yayımlamak mı
olacak" diye soruyorlar. Bu
tarnşmalar, programlann
gündemde kalmasuıı sağlıyor ve
bedava reklamını yapıyor. Big
Brother benzeri programlann
yapımcılan, 3 yapıttan esinlendiler
Birincisi, hiç kuşkusuz, George
Orwefl'in 1949'da kaleme aldığı
"1984". Özel hayatın ohnadığı,
günlük tutmamn bile yasaklandığı
bir ülkede geçen romanda, TV
ekranlannda ve posterlerde "Bç
Brother is watching you" (Büyük
Birader sizi izliyor) sloganıyla
halka her an izlenildiği
anımsahlıyordu. Ddnci esin
kaynağı ise "Bir ucak kazasmdan
sonra, ıssız adaj a inmek zorunda
kalan bir grup gencin yaşam
mücadelesini" konu alan, VVHüam
Goküng'in 1954'te yazdığı
"Sineklerin Tannsı" romanı.
Üçüncü yapıtın, Stephen King'in
1892'de yazdığı "The running
man" romanı olduğu iddia ediliyor.
Amerika, Ingiltere, Almanya,
Hollanda ve Ispanya'dan sonra
Belçika'da da yayımlanmaya
başlanan Big Brother, yıl sonuna
kadar Portekiz, îsveç, ltalya ve
îsviçre'de izleyicilere ulaşacak.
Polonya, Avusturya, Danimarka ve
Norveç'te de programı yayımlamak
için ciddi planlar yapıhyor. Türkiye
mi? Bizim Big Brother evine,
otobüs ya da ıssız adaya
ihtiyacımız yok. Mahremiyet, özel
yaşam ve medyada etik gibi
kavramlann olmadığı ülkemizde,
zaten "hayatmnz günde 24 saat
canh yayında!". Güzel Türkiyemiz
de kocaman bir Big Brother evi.
Yahıız küçük bir fark var: Gönüllü
olarak yaşarrunın 100 gününü
kameralar karşısında geçirmek
karşıhğında eloğlu milyarlan cebe
indirirken bizim fikrimiz bile
sorulmadan kamera ve fotoğraf
makinelerinin istilasına uğruyor
hayatlanmız. Ben yine de "Yjğktin
malı meydanda olur" diyen bir
ulusun, daha fazla Big Brother'sız
kalamayacağını düşünüyorum.
Insanları hayvanlara
benzetme merakımız
Bu yaz iki kez Türkiye'de idim. En
son Istanbul ve Yalova'da
bulundum. Bir konu dikkatimi
çekti. Kulak misafıri olduğum
erkeklerin büyük bir kısmı küfurlü
konuşuyor. Küfrederken kızdıklan
bireyi ya da bireyleri çeşitli
hayvanlara
benzetiyorlar. örneğin "Ayı oğhı
ayı, önûne baksana" ya da "kaz
kafah", "koyun sürüsü" gibi.
Sanıyonım insanlann başka
insanlan hayvanlara benzetmesi,
hayvanlarla özdeş kılınması Antik
Yunan Çağı'na dek uzanıyor.
Milattan önce VI.-VII. yüzyıllarda
yaşamış ünlü Yunan masalcısı
Ezop, masallannın konulannı
halktan almış, masal
kahramanlannı ise hayvanlardan
seçmiştir. 16. yüzyılda yaşamış
olan Fransız La Fontaine'in
masallannda kahramanlar
hayvanlardır. özellikle karga, tilki,
kannca, kurt, aslan, eşek gibi
hayvanlar arasında geçen olaylar
aracılığıyla, insanlann bireysel ve
toplumsal tutumlannı, lcusurlannı
göstermeyi amaçlamıştır La
Fontaine. Danimarkah masal yazan
"'Anderttn de, kimi masallannda '"
hayvanlan anlatır.
İnsan kendi ülkesinde, kültüründe
doğup büyüdükten sonra, başka bir
kültürde yaşıyorsa tanıdığı iki
kültürün benzer ve farklı yanlan
üstüne kafa yormak
zorunda kahyor.
Örneğin insanlann
hayvanlarla özdeş
kılınması konusu:
Bir insana "hayvuı*
dendiğinde, o insanın
akılsız, duygusuz ve
kaba olduğu
düşünülür.
"Hayvanlaşmak" ise insanhk
erdemini yitinnek demektir.
Insanlara benzettiğimiz kimi
hayvanlan aşağıda sıralamak
istiyorum:
"Eşek", hem Türk toplumunda
hem de Danimarka toplumunda
inatçılığı gösterir. Eşeğin zeki ve
gözlerinin güzel oluşundan kimse
söz etmez. Danimarkalılar hemen
her gün domuz yedikleri halde,
domuzu pish'ğin simgesi olarak
kabul ediyorlar. "Domuzfaık
yapmak" ise ters davranışı, tersliği
anlatır. "Kuş beyinK" bizde akılsız
demektir. Danimarka'da akılsızlann
adı "pifiç beyinli"dir. Işin hoş tarafi
"piliç gibi" deyimi bizde güzel,
alımlı kızlar için söylenir.
Bizimkiler kargayı aptal kabul eder.
Aslında karga hem akıllı hem de
yerine göre saldırgandır. Türkçede
"kaz kafah" deyiminin de
anlayışsız, akılsız anlamına
geldiğini belirtelim. "Yüan" hem
Türk, hem Danimarka kültüründe
soğukluğun ve hainliğin simgesidir.
Öğrenciler arasında kullanılan
"ineklemek'' deyiminin anlamı,
çok çalışmaktır. Bizde erkekler
birbirine "inek" der, Danimarka'da
ise "inek" yalnız kadınlar için
kullanılır; kalın kafah, hantal
anlamına gelir. "Kuzu" bizde
uysallık simgesidir. Danimarka'da
özellikle dinine bağhhk ve ahlakh
anlamına gelir. Buna karşın iki
dilde de çok sık duyulan "koyun
sürüsü gibi" yakışhrması aptal, ^,..
kendi başına düşünme yeteneği
olmayan kişiler için kullanılır ~;
Danimarka'da çok sayıda tilki
yaşıyor Başkent Kopenhag'ın her
mahallesinde tilkilerle
karşılaşabilirsiniz. Kızıl renkli
tilkileri bütün Kuzey ülkelerinde
görebilirsiniz. Tilkinin iki kültürde
de kumazlık simgesi olarak kabul
edilmesi rastlantı değil. Tilkileri
tanıyanlar bunu çok iyi bilirler.
Bizde "köpek" çanak yalayıcı, her
koşulda efendisine bağlı anlamında
kullanılır. Danimarka'da köpek,
insanlarla özdeş kılınmaz; çünkü
köpek sevimli bir hayvandır. Buna
karşın "it", bizde olduğu gibi
Danimarka'da da ipini koparmış
anlamına gelir.
Geviş getiren memelilerden "deve"
yakıştırması bizde sık sık kullanılır.
"Deve kLoi", yitmeyen kin
demektir. Bir kişinin söylediği
sözlen abartılı bulduğurnuz zaman,
o kişiyi, *^ok devenin başı" diye
uyanrız. Bir işin yapılmasındaki
güçlüğü ya da olanaksızlığı
• İHatmak için "deieyehend*'"h f o
ââatmak" deyimini kullahınz:-"00
"Fl", bizde simge olarak pek
kullanılmaz. Avrupa ülkelerinde ise
"ffl", belleği kuvvetli bir hayvan .
olarak bilinir.
«Kurt" bizde
tecrübeli, ne yaphgını
bilen ve aynca kendi
işini kendi yapan
anlamında kullanılır.
Danimarka dilinde
buna benzer bir durum
yoktur. Kaplan ve kedi
iki dilde de yırtıcılığın
simgesidir. Kedi, kimi
zaman da sokulganlığı simgeler.
Bizde, görgüsüz, kaba, anlayışsız
erkekler "ayı" ile özdeş kıhnır.
Danimarka'da "ayı", güçlülüğün,
iriyanlığın simgesidir. Sevimli,
tombul çocuklar için "ayıyavrusu"
benzetmesi yapılır. Danimarka
Televizyonu'nun hemen her pazar
yayımladığı çocuk filminin adı
Bamse'dir (Sevimli Ayı). Björn,
Iskandinav ülkelerinde çok
kullanılan bir erkek adıdır. Björn
"ayı" demektir. Kuğular, yaban
ördekleri, geyikler, tilkiler sanki
insanlann zulmünden korunmak
için Iskandinav ülkelerine
sığınmışlardır. Hayvanlan
gerçekten seven Danimarkalılar da
kimi hayvanlann adlannı kendi
çocuklanna isim olarak verirler.
"Ayı" anlamına gelen,
erkek cocuklara konulabilen Björn
adı da hayvanlara gösterilen
sevginin güzel bir örneğidir.
Kopenhag'daki bir komşumun adı
Björn Björnsen, yani "Ayı Aytoğtu".
Size bu satırlan yazarken, bir
yandan da hangi hayvana
benzediğimi düşünmeye başladım.
Çocukken babam
"aslanım", ilkokulda
öğretmenim "kuş beyinfi",
ortaokulda fızik öğretmenim "kaz
kafaü", lisede arkadaşlanm
"horozlannıa lan" derlerdi. Şimdi
eşim bana "Björn" diyor.
KOPENHAC
HÜSEYİN
DUYGU
Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı
SİNEMA SEMİNERLERİ
16 Eylül 2000 - 2 Araiık 2000
Cumartesi Günleri (Saat: 11.00 -15.00)
Dünya Sinema Tarihi • Senaryo Yazımı
• Film Yönetiminin İlkeleri • Oyunculuk
• Objektifler ve Kompozisyon • Kurgu
• Aydınlatma İlkeleri • Film Kuramları ve Çözümlemesi •
Sanat Yönetimi • Film Yapım Süreci • Seslendirme
«Video Kameraları • Sinema Kameraları • Film Grameri
Arlres: (ijı«'tt'ci Krol DiTiıt'k Sıık. \ o : II IH'w>ülıı - İs
lıl: (11212ı 251 (.7 7(1- 244 52 51 -251 S4 Sl
KARTAL 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1998/166
Davacı Mehmet Baykal vek. Av. Casim Yılmaz tarafın-
dan davalılar Taner Çakır, Kadim Keleş ve lsmail Öztürk
aleyhlerine mahkememize açılan menfı tespit davasında.
Davalı tsmail Öztürk'ün adresi, yapılan zabıta tahkikatı
ve PTT araştırması ile de bulunanıadığından, davacı vekı-
li 5.7.2000 tarihinde müracaata kalan davasını 21.7.2000
tarihinde yenılemış olmakla duruşma günü olan
31.10.2000 günü saat 11.40'ta mahkememizde hazır ola-
rak bulunmanız veya kendinizi kanuni bir vekille temsil et-
tırmeniz veya özrünüzü bildinneniz veya özürsüz olarak
duruşmada hazır bulunmadığınız takdirde HUMK'nin 213
ve 377. maddeleri gereğince yargılanmaya gıyabınızda de-
vam edileceği ve karar verileceği yenileme dilekçesi ve
duruşma günü davetiyesi yerine kaim olmak üzere davalı
lsmail Öztürk'e ilan olunur. Basın: 50323
BAŞBAKANLIK GÜMRÜ MÜSTEŞARUĞIGÜMRİJK MÜFETTİŞ
YARDIMCIUĞI GtRtŞ SINA.VI
Başbakanlık Gümriik Müsteşarlığı Teftı^ Kıırulu Başkanlığı'nca 11.11.2000 günü başlamak üzere Ankara'da Gümrük
Müfettış Yardımcılığı Giriş Suıavı yapılacaktır.
I- SINAVA KAT1LMAKİSTEYENLERİN:
1. 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'oun 48'inci maddesinde belirtüen nitelikleri taşunalan; 2. 01.01.2000 günü otuz ya-
şını doldurmamış olmalan; 3. 17.10 1999 günü ÖSYM tarafından yapılan Devlet Memurlan Sınavında (DMS) 80 ve üzeri pu-
an alan; en az dört yıllık lisans egitimi veren Hukuk, Sıyasai Bılgiler, fktısat. Işletme. tküsadı ve Idari Bilimler Fakültelennden
ya da bunlara denklığı yetkılı makamlarca kabul edılen yurtıçı ve yurtdışı ögrenim kunımlanndan mezun olanlar;
4. Sağlık durumlannın yurdun her yerinde görev ve her türlü taşıtta yolculuk yapmaya elvenşli ohnası; 5. Erkek adaylann as-
kerliğıni yapmış, erteletmiş ya da askerlikle ılışkısının bulunmaması; 6. Gümrük Müfettış Yardımcılığı özyapı ve niteliklerine
sahip bulunmalan; 7. Gümrük Müfettış Yardımcılığı Giriş Sınavına daha önce bir defadan fazla katılmamış olmalan; gerekmek-
tedır II- SINAV KONULARI: 11 11.2000 günü Ankara'da başlayacak olan yazıh sınavlar; Maliye, Ekonomi, Kamu ve Özel
Hukuk, Muhasebe ve Tıcari Hesap ile Yabancı Dıl (tngılızce, Fransızca, Almanca) olmak üzere 6 grupta yapılacaktır. Yazılı sı-
navı kazananlar aynca sözlü sınava tabi tutulacaklardıı. tstekliler sınava ilişkın aynntılı bilgiyı kapsar broşür ve müracaat form-
lannı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Ankara, tstanbul ve lzmir'dekı Gümrük Müfettişlıklentl-
den sağlayabilirler. III- SON BAŞVURU GÜNÜ: Sınava katılabilmek için isteklilerin; gerekli belgelerle birlikte en geç
16 10.2000 günü çalışma saati bitimine kadar Başbakanlık Gümrük Müsteşarhgı Teftiş Kurulu Başkanlığı Ulus/Ankara adresi-
ne şahsen ya da bu günde Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ulaşacak şekilde posta ile başvurmalan gerekmektedir. 16.10.2000 günün-
den sonra Teftiş Kurulu Başkanhğı'na ulaşan başvurular değerlendırilmeyecektir.
İlan olunur Basın: 50047