Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2000 PAZAR
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
îki roman, bir öykü, bir de orta oyunu yazan Ferhan Şensoy'un yeni oyunu gelecek yıl
'Eskiumudum yok artık
y
Seyircigeliyor, 'bu akşama bir bilet' diyor.
O zaman niçinyeni bır oyun çıkarayım?
Beyoğlu 'nda Türklere tiyatro yapacaksan,
o ğeleneğe uymak zorundasın.
Kültür Servisi-Oyuncu, yÖnetmen, yazar,
şair, tiyatro patronu. Bugünûn keskin zekâlı
meddahı. Zaman zaman 'yaptıklarına du-
dak bükiilse de' yıllardır her sezon yeni ve
başka olanın peşinde koşan bir tiyatro savaş-
çısı Ferhan Şensoy.
Galatasaray Lisesi'nde başlıyor tiyatro ma-
cerası. Ama öncesınde edebiyat öğretmeni
Tahir Alangu 'nun da dürtüsüyle yazar olma-
ya kararvermiş.Sonra 'hocam, ustam, babam'
dediği Haldun Taner'le tanışıyor.
1968 'de' 100. yıl şenlikleri'nde fark ediyor
Taner, Şensoy'u. O ise şiirler, öyküleryazıyor,
tiyatrocu olmak gibi düşüncesı yok. Okul için-
de yaptığı değişik öğretmen taklitleri birbiri-
ne eklenip, geceleri yatakhane yatakhane do-
laştığı bir turneye dönüşüyor. Böylece aklın-
da olmayan tiyatro çoktan yaşamına giriyor.
Kabarenin ne olduğunu bile bilmediği bir za-
manda, Haldun Taner'den kabareci olduğunu
öğrenerek kafasına göre söylediklerini, otu-
rup yazıyor ve hocasının öğüdû üzerine, skeç-
leri 'Devekuşu Kabare Tiyatrosu'na gönde-
nyor. Böylelikle 'kafasındaki tiyatroyla' ta-
nışıyor, sonra 'Haneler' oyunu geliyor.
Otobiyografik romanmı yazarken bugün
yaptığı tiyatronun kurgusunun, ortaokulday-
ken anneannesinin çamaşırlığında oluştuğu-
nu fark ediyor. Ortaokul yıllannda, annean-
nesinin Ünye'deki Rum evinin çamaşırlığın-
da bir tiyatro kurmuş.'Yüdız Tiyatro'da o za-
manın şarkılannı, mahallenin deği-
şik insanlanna uygulayarak yapüğı pa-
rodilen, Nasrettin Hoca fıkralann-
dan hazırladığı küçük hikâyeleri skeç-
leştirip oynamış. Tıpkı 15 yıldır oy-
nadığı 'Ferhangişeyler'deki gibi,
her gün aynı müşteri olduğu için,
güncelleştirerek hazırlanıyor oyunlar.
Galatasaray Lisesi bittikten sonra
Akademi yıllan başlıyor. Akademı-
de ögrenciyken yazdığı 'Ortak Pa-
zara Hayır' adlı bir kompozisyon
sonrasında Fransa'da bir seminere
davet ediliyor. Önünden geçerken ila-
nını görüp, arkadaşıyla bir şişe şara-
bına gırdiğı iddia sonunda geliyor
Strasbourg Konservatuvan yıllan.
Aslında 1970-71 sezonunda 'Grup
Oyunculan'nda, daha sonra 'Ayfer
Feray Tiyatrosu'nda profesyonel
oyunculuğa başlıyor ama Taner'le ta-
nışmasının ardından gelen Strasbo-
urg Konservatuvan, yepyeni bir pen-
cere açıyor ona.
7*30 tane dell lazınV —-.T«"
O dönemde konservatuvann başı-
na gelen yönetmen Andrea Luitor-
netto da 'şanslanndan biri'. Luıtor-
netto'nun dünya tıyatrosundan çok
önemli örnekleri Strasbourg'a davet
etmesi, her oyunu defalarca izlemesi,
ona başka ufuklar açıyor. Ardından Ge-
rome Savary'nın Strasbourg'a geli-
şi ve onun asistan olması da bir baş-
ka şansı. Tüm bu önemli rastlantılar
bir araya gelerek yolunu çiziyor.
Döndüğünde Fransa'da öğrendik-
leriyle kafasındaki tiyatroyu kurmak
istiyor artık. Ancak Haldun Taner bi-
raz beklemesini öğütlüyor. 1975'ten sonra
beş-altı yıl çeşitli tiyatrolarda çalışıyor. Son-
ra kendi tiyatrosunu kurana dek, 1 -1.5 yıl eve
kapanıp -ev kirasını ödemek için hazırladığı
televizyon skeçlerinin dışında- yalnızca 'Ka-
zancı Yokuşu'nu yazıyor.
'Şahları da Vururlar'ın birinci
perdesini yazdıktan sonra, hocasının
da onayıyla. 1980'de 'Ortaoyuncu-
lar' kuruluyor. Piyasada o yıl başka
tiyatrolarda oynamayan oyuncular ve
amatörlükten arkadaşlan Tank Pa-
puççuoğlu, Fuat Güner'i buluyor.
Ardından 'Küçük Sahne'ye taşın-
senin anlattığın için 20 tane deli lazım, Türk
tiyatrosunda 20 tane deli yok ki!" diyor.
_ Ama 'Nöbetçi Tiyatro'dan başta Rasim
Öztekin olmak üzere bir 'takım' yetişiyor. Bu
'yirmi deli adam'. yıllar sonra Erol Günay-
dın ve Münir Özkul'la 'tstanbul'u Satıyo-
rum' oyununda buluşuyor.
Ortaoyuncular için çıkış noktası; hem gele-
neksel Tûrk tıyatrosu, hem Brecht tıyatrosu,
hem de geniş anlamda Batı tiyatrosu ve uyum-
suz tiyatro. Bunlann sentezinden oluşan tiyat-
ro, kuruluşundan bu yana da "Bugünün or-
taoyunu nasıl olmaüdır'ı araştınyor. "Türk
tiyatrosunda tragedya yok, dram yok. Oy-
sa bu toplumun yüzyıllardır süregelen. Ka-
ragöz-Hacivat'tan, ortaoyunundan gelen
temaşa sanahnın verileri var. Eğer bugün
Türk tiyatrosu yapılacaksa, ondan beslene-
rek gelmek zorundadır.'"
Türk seylrclslnln yön gdsterlclllfll
Dünyanın hiçbir yerinde öğrenilemeyecek
şeyler var eskilerde. Münir Özkul'dan, Düm-
büllü mirası 'sahnenin cömert köşesi ile sa-
ğır köşesi'ni öğrenip 'espri satılmayan' ye-
rini keşfediyor!
Izleyicinin de 'Güle Gûle Godot','Yorgun
Matador'da olduğu gibi, keskin bır 'yön gös-
tericiliği' var(!). Türk izleyicisinin elinin ter-
siyle ittiği 'Gûle Gûle Godot', Rusya'ya davet
Şensoy'a göre tiyatro adamı farklı şeylerden beslenmeli.
ediliyor, Fransızcaya çevriliyor ve oynanıyor.
'Yorgun Matador' ise dünya prömiyeri ya-
pıyor ama kimse umursamıyor. "Sonuçta
Tfirkiye'de tiyatro yapıyorsanız karar ver-
meniz gerekiyor; Batılı tiyatroyla aşık mı ata-
caksın, sokaktan geçen adamlara mı tiyat-
• Tüm gününü internet önünde geçiren bir
kuşak var. İleriye bakarken internet
yalnızlığındaki yeni kuşak
karşısında tiyatrocu olarak eski heyecanım
ve umudum yok artık.
Yazdığı oyunlann hemen hepsinde metüı
ön planda. Bu, Karagöz-Hacivat'tan beri sü-
regelen bir gelenek olarak Türk tiyatrosunun
söze dayalı statik yanının yaşayan bır örneği.
'tyi oyuncu'mın tanımı zor. Ama bir asal
kural var; o da disiplin. "Askeri bir disiplin-
dir tiyatro." Zekâ ise öteki önemli unsur, çün-
kü 'Aptal komik yoktur!' Aynca iyi bir oyun-
cu, 'ne verilirse onu yapabüendir'.'lyi
oyun'un ölçütü ise öncelikle 'hangi üslup, han-
gi biçim olursa olsun sıkılmamak.
Yıllardır oynadığı 'Ferhangişeyler'in de-
ğişik kayıtlan yan yana koyulduğunda, Tur-
gut Özal'dan Ahmet N. Sezer'e dek bir 'Tür-
kiye tarihi' çıkıyor ortaya. 15 yıl aynı oyun-
la hâlâ kapalı gişe oynarken neler değişiyor bir
tiyatrocuda? "Ferhangişeyler'le birlikte ti-
yatroculuk hayatımda Ortaoyuncular'ın
20. ydını doldurdum. Belki de yaşlanıyorum
biraz, ama ben tiyatrocu olarak eski umu-
dumu ve heyecanımı yitirdim diyebilirim.
Bu geçecektir elbet, ama müthiş bir kriz ben-
ce. Tüm gününü internet önünde geçiren bir
kuşak var. Kitap da okumuyorlar. Çok ge-
rekirse Ferhangişeyler'i internetten girip
dinleyebilir zaten! ileriye bakarken inter-
net yalnızlığındaki yeni kuşak karşısında ti-
yatrocu olarak eski heyecanım ve umudum
yok artık."
Oyuncu, tiyatrodaki 'objelerden biri'. iyi
bir tiyatro oyuncusu olmak için sıkı bir kon-
servatuvar eğitimi, yetenek ve bunun
üstüne çahşmak yeterli olabilir. Fa-
kat tiyatro adamı olmak çok farklı
bir şey. Daha başka şeylerden bes-
lenmesi gerekiyor.
Akademi yülannda, mimarlık ders-
lennden çok, gırdiği Bedri Rahmi
v e Kuzgun Acar atölyelerinde, her
şey tartışılıp konuşulurken, kovuldu-
ğu ve bir daha da girmediği yüksek
matematik dersinden çok daha önem-
li şeyler kazanmış. Mimari okuma-
nın da bir oyunun dekorunu yap-
maktan yazmaya kadar yararlannı
görmüş.
Beckett, Aristophanes, Brecht,
Karl Valentin, Çehov'un oyunlan
uyarlama denemeyecek kadar öz-
günlük kazanarak başka oyunlara
dönüşüyor onun kalemınde. "Hep-
sini yeniden yazdım" derken, yap-
tığını 'temize çekmek' olarak adlan-
dınyor. Tıpkı 'Vişoe Bahçesi'nde-
ki üç kız kardeşin, bugünün Türki-
yesi'nde Karadeniz'e Nataşa olarak
gelmesi gibi metnin içindeki küçük
buluşlar, işin can alıcı noktasını oluş-
turuyor. llle de Çehov yapmak şart
değil. Anlanlan şey, bugün Türkiye'de
çok fazla şeye 'tekabüT ettiği için
Vişne Bahçesi, 'Fişne Pahçesu' olu-
yor. "Çehov'un Çariık Rusyası'nda
aristokrasinin çöküşü, insanların
kendini kiliseye adaması ve arka-
sından Rus Devrimi'nin gelişi, bu-
gün Fethullah Hoca'lı Türkiye'ye
cuk oturuyor!"Öyle öyle ' kula-
ğından çekerek' ileride belki bir
Shakespeare bile yapabilir.
"Ustasızlık ne acı!" derken 'ba-
bası', ilk hocası Haldun Taner'den
Ferhangişeyler'le birlikte Ortaoyuncular'ın
20.ydını doldurdum. Belkibirazyaşlanıyorunu
ma ve 'Nöbetçi Tiyatro' için açılan sınav so-
nunda tiyatro oluşmaya başlıyor. Erol Gü-
naydın'la tanışınca, Gerome Savary'den, Ma-
gic Circus'tan söz ediyor. Böyle bir çadır ti-
yatrosu yapmak istediğini söylediğinde Gü-
naydın önce çok heyecanlanıyor, sonra "Bu
ro yapacaksın? Batılı tiyatroyla aşık atacak-
san zaten bunlan İstanbuTda oynamanın ge-
reği yok. Mehmet Ulusoy gibi Paris'te yapa-
bilirsin veya Montreal'de yapabilirim. Be-
yoğlu'nda Türklere tiyatro yapacaksan da
o ğeleneğe dayanmak zorundasın."
emanetini aldığı Münir Özkul'a dek tüm us-
talanna saygısmı dile getiriyor. Hiç görmedi-
ği Turgut Uyar da en önemli ustalanndan.
Şu sıralar biri otobiyografik, öteki babası-
nın anlattığı 1930'lar Çarşamba'sında geçen,
yaşanmış bir hikâye üzerine bir roman dene-
mesi yazıyor. Bodrum'da yaşadığı
dağ köyünün 10 yıldır yazdığı bir hi-
kâyesi de çahştığı bir başka kitap.
Yazmakta olduğu modern bir orta-
oyunu olarak tanımladığı bir oyunu
var. Haftada 6 oyunun oynandığı ti-
yatrosunda yeni oyun ancak 2001 'de
gelecek. "Seyirci geliyor, bu ak-
şam ne oynuyor demiyor. bu akşama bilet
alıyor. Siz o akşam yepyeni bir oyun da oy-
nasanız, 15 yıllık bir oyun da oynasanız o
bileti alıyor. Böyle bir seyirciyle karşı kar-
şıyayken niçin yeni oyun çıkaracağım duy-
gusuna kapılıyorum."
Ruhunuzu fado ile coşturun
ARZUHAKSUN
Geleneksel fado ezgileri 15 Eylül
Cuma akşamı, Cemil Topuzlu (Har-
biye) Açıkhava Tiyatrosu'ndan yük-
seliyor. Önce Portekiz ve daha son-
ra tüm Avrupa'da adını duyuran Dul-
ce Pontes, çocukluğundan beri fa-
do şarkılanyla kulağını doldurdu.
Pontes'in etkileyici sesinde gele-
neksel melodi ve temalarla Portekiz
kültürünü bulacaksmız. Bu Porte-
kiz ezgileri içinizi ısıtacak, duygu-
lannızı harekete geçirecek.
Yapı Kredi Sanat Festivali 2000
etkinîikleri kapsamında gerçekleş-
tirilecek olan konser programında
Pontes, son albümü "O primeiro
Canto"dan şarkılar seslendiriyor.
Müzisyen yapımcısıyla birlikte son
albümünün hazırlık aşamasmda ge-
rekli çahşmalan yapmak üzere. eli-
ne teybini de alarak Portekiz'i basi,
tan başa dolaştı; amacı kulağtada^
kalan ilk şarkılannı hayTanlâîîna-
kendi yorumuyla aktarmaktı. Bunu
başarmış olacak ki kendi ülkesiyle
birlikte birçok ülkede "O primeiro
Canto" albümü ve Dulce Pontes
adı daha da ses getirdi.
Fado, Portekiz'de genellikle ka-
duı şarkıcılann yorumladığı bir sa-
nat formu. Ruhun kendisıni ifade
etmesinın şekli. Nostaljikmelodile-
ri olan fadolar portekiz soulu olarak
atmış olur. Ardından 1988 yılında,
bir müzikal komedi için açılan şar-
kı yanşmasını kazanır. Tiyatro, te-
levizyon programlan ve reklam spot-
lannda çeşitli roller üstlenir. Televiz-
yon programlannda daha çok 6O'lı
• Portekiz ezgilerinin duygulan harekete geçiren etkisini,
geleneksel fado müziğinin hisli melodilerini, Dulce
Pontes'in 15 Eylül'de Açıkhava Tiyatrosu'ndaki "O
primeiro Canto" konserini izlerken hissedebileceksiniz.
da biliniyor ve çoğunlukla aşk tema-
lı. Fado müziği ve Portekiz ezgileri
akla ilk isim olarak Amalia Rodri-
gues'ı getirir. Dulce Pontes'i de ço-
cukluğundan bugüne kadar etkile-
yen fado yorumculanndana biri ol-
muştur Rodrigues. Dolayısıyla yo-
rumlannda ve müziğinde ondan et-
kilenmesi kaçınümaz olmuştur.
1969 yılında küçük bir kasaba,
Montijo'da dünyaya gelen Dulce
Pontes, daha dört yaşındayken Por-
tekiz marşlarını söylemeye başlar.
Profesyonel müzik yaşamına da Liz-
bon Konservatuvan 'na gırerek adun
70'li yıllara ait şarkılar seslendiren
Dulce Pontes, 1991 yılında Lusita-
na Paixao adlı eser ile Portekiz Şar-
kı Yanşması'nda ülkesini temsil eder
ve 22 yanşmacı arasında sekizinci
olur. Şarkısınm Ingılizce versiyo-
nunun (Tell Me) kısa bir süre sonra
Belçika'da yayımlanması ile yanş-
ma öncesinde Portekiz'de çokpopü-
ler olan Pontes'in ünü, yanşmadan
sonra ülke sınırlannı aşar. Dulce Pon-
tes, Andrea Bocelli, Caetano Velo-
so gibi şarkıcılara da eşlik etmiştir.
Pontes'in ilk albümü Lusitana
1992 yılında yayımlandı, bir yıl son-
ra da ıkinci albümü Lagrimas'ı pi-
yasaya çıkardı. Bu albüm Portekiz'de
tüm zamanlann en çok satan plağı
oldu. Albümde yer alan parçalardan
ve özgün yorumu Amalia Rodrigu-
es'e ait olan "A cancao do mar",
başrolünü Richard Gere'in oynadı-
ğı Primel Fear filmiyle Hollywo-
od'aulaştı. 1995'tekaydedıleniki-
li albüm A Brisa do Coracao.
1996'daki Caminhos ve bunlan son
olarak da O primeiro Canto izledi.
Dulce Pontes'in Cemil Topuzlu
(Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu'nda
gerçekleşecek konserinde müzisye-
ne Manuel Mendes (Portekiz gi-
tar), Luis Pontes (akustik gıtar), Ri-
cardo Cruz (kontrbas ve elektro
kontrbas), Domingos Silva (piyano
ve akordion), Joao Ferreira ve Da-
lu Roge'e (vurmalı çalgılar) eşlik
edecekler.
Portekiz ezgilerinin duygulan ha-
rekete geçiren etkisini, geleneksel fa-
do müziğinin hisli melodilerini, Dul-
ce Pontes'in "O primeiro Canto"
konserini izlerken hissedebilecek-
siniz, tıpkı ateşi ya da suyu hisset-
tiğiniz gibi..,
Emma Bunton solo
albüm çıkaracak
• Jewel, şarkıcı ve
yazar, talk show
sunucusu Rosie
O'Donnellilebiıdüet
çahşması yaptı. Jewel
ve O'Donnell g&;en
yılbaşı için hazırlanan
'Joy: A Holiday
Celebration' adlı
derleme albümde de
yer alan Jewel'in 'Face
of Love' adlı şarkısınm
kayıtlannı tamamladı.
Yeni kitabı 'Chasıng
Down the Dawn'ı
yayımlamaya
hazırlanan Jevvel, bu
çalışmasımn da ilk şiır
kitabı 'A Nıght Without
Armor' gibi ses
kayıtlanndan oluşacak.
I Marilyn Manson
yeni albümü 'Holy
Wood In the Shadow of
the ValleyofDeath' ile
müzik dünyasına gen
dönüyor. 24 Kasım'da
çıkacak olan albümdekı
şarkı sırası, Marilyn'in
Incil'deki ilk insan olan
Adem'e hayranlıgını
yansıtacak şekılde
ayarlanmış. Manson,
kendıne sembol olarak
simyada prima
materia'yı (ilk madde)
simgeleyen Merkür
gezegeninin işaretini
seçtı. Bu ışaretin
Adem'le ilışkıli
olduğunu savunan
Manson'ın son
albümünün ana
temalan da bunlardan
oluşacak.
• George Clooney,
Mike Ledwıdge"ın
'Bad Connection'
isimlı romamndan
uyarlanacak bır suıema
filmınde rol alacak.
Fihnde tesadüfen
büyük bır şu-ketin
hatlanna gınp o şırket
hakkında önemli
bilgıler edınen bir
telefon tamırcisinin
yaşadığı ıkılemler ve
ardından gelen
maceralar anlahhyor.
• Britney Spears,
tngiltere'dekı BBC
network'ünde aşk acısı
çekenlere on-lıne öğüt
verecek. 18 Eylül'de
Amerika turnesını
bitirerek kapalı gışe
konser için tngiltere'ye
gidecek olan şarkıcının
'Oops! I Did It Again'
albümünün son satış
rakamlannın 5 mılyonu
bulduğu bıldinhyor
Aynca albümden
çıkacak olan ikinci
video 'Stronger' adlı
şarkıya çekılecek.
• Richard Ashcroft.
Verve grubunun solistı,
ilk solo albümü 'Alone
With Everybody' ile
radyo listelerinde
tınnanmaya devam
ederken bır yandan da
Avrupa ve Japonya'yı
kapsayacak turnesınm
planlannı yapıyor.
Albümden çıkan ıkinci
single 'Money to
Burn'ın videosunun
çekimlen tamamlandı.
Ashcorfl'un New
York'u ziyaret
ettığı günlerde
yağmurlu bir havada
Wall Street'te çekilen
klipte, bu dünyanın
enginliklerini fazla
cıddiye almamak
gerektiğı anlatılırken
bır yandan da
para kazanmaktan
büyük zevk alan
insanlann görüntülen
sergileniyor.
• Christian Bale
'Lıbrium' adını taşıyan,
konusu gelecekte geçen
bir genlim filminde
oynuyor. Fılmde
duygulann
yasaklandığı faşist bir
dünyada, düzene karşı
koyan bir ajanı
canlandınyor. Kurt
Wımmer tarafindan
yazılıp yönetilen filmde
aynca, Emıly Watson
ve Taye Dıggs rol
ahyor.
• Emma Bunton
Spıce Gırls grubunda
'bebek Spıce' olarak
anılan şarkıcı, solo
albüm çıkarmaya
hazırlanıyor. Şarkıcı,
albümde gıtar temelli
şarkılann yanı sıra dans
parçalan, baladlar ve
rythme blues türü
parçalan banndıran pop
şarkılan olacağını da
belirtti. Bu albümde
şarkıcının kendi yazdığı
bazı şarkılar da yeT
alacak.
• Mia Sorvino, Oscar
ödüllü oyuncu, Demıan
Lıchtensteın"m
yöneteceği ve Richard
Weapon'ın
yapımcıhğının
üstlendiği 'Wısegirls'
filmınde oynayacak.
Filmde, Mafya üyesi
insanlann sahip olduğu
bir restoranda çahşan
üç garson kızın öyküsü
anlatılıyor.
• Joan Osborne, uzun
zamandır bekleoeo
ikinci albümü ~*
Kry
" '
ih
'Righteous Lo\e*tü'î2
Eylül'de piyasaya
çıkışıru bır Kuzey
Amenka tumesıyle
destekleyecek. 1995'te
'Relish' albümüyle
müzik pıyasasını altüst
eden Osborne, bu
albüm sayesınde yedı
Grammy ödülü almıştı.
Osbome beş yıldır
üzennde çahştığı 11
şarkılık yeni albümünü,
Sheryl Crow ve
Suzanne Vega ile de
çalışan Mıtchell
Froom'la birlikte
oluşturmuş.
• Ben Afneck, Tom
Clancy'nın 'The Sum
OfAllFearsadlı
romanırun yeni
uyarlamasında,
Harnson Ford'un
geçmış filmlerde
oynadığı ajan Jack
Ryan rolünü
canlandıracak.
• Brigitte Bardot'nun
yirmi yedi yıl aradan
sonra 'Once Upon A
Tıme in Europe' adlı
bu- film çekeceği
söyleruyor. İkinci
Dünya Savaşı'nı konu
alan filmde, Nazi
toplama kamplannda
kötü durumda olan
çocuklann hıkâyesi
anlatüacak.
• Meryl Streep,
Columbıa Pıctures için
çekilen yeni filminde
Nıcholas Cage ile
oynayacak.
'Adaptatıon' adını
taşıyacak fılm New
York'lu yazar Susan
Orlean'ın 'The Orchid
Thief' adını taşıyan
kitabından uyarlanacak.
Filmın konusu cınsel ve
kişısel ıstismarlara
karşı gelmeye çalışan
ba kadunn üzerine
kurulu. Fılm şirketi, iki
büyük oyuncuyu ücret
konusunda ıkna
etmeye çahşıyor>