25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Anayasa Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Sühely Batum 'la Avrupa Birliği ve Kıbns sorunu üzerine konuştuk 'AB'ye üye olmanın yükümlülükleri' Türkiye imzalamayı reddederse' - Diyelim kiAB, katütm ortakiığı betgesine Kıbns ve Yunanistan 'la sorunlann çözümü koşulunu koymakta ısrar etti. Türkiye de bu belgeyiimzalamayı reddetti. O zaman ne oiur? - Ben işin o noktaya geleceğini tahmin et- miyorum. İki tarafda ısrar edecektir. Ama so- nunda bır uzlaştıncı formül bulunacakor. Şaşırtıcı bir biçimde, Türkiye'de AB üyeli- ği yönünde atılan adımlar çok ciddi bir kamu- oyu desteği aldı. O adımlan atan hükümetler açısından da ciddi anlamda bir prestıj ortaya çıktı. Hatırlayın, bize çok bir şey sa|lamayan Gümrük Birliği Anlaşması'nın imzalanmasın- da dahi dönemin başbakanı Tansu Çffler, ya- nındakı bütün eksılere karşın siyasal rant elde ettı. Halkımız. AB üyeliğinden gerçek anlam- da ne kazanç elde edeceğini çok fazla bilme- se bile o yönde ciddi bir eğilim içinde. Hükümetler bu yönde ortaya çıkan ciddi so- runlan bir ılehki aşamaya atıp o anda orta for- mülleri bulmakta ısrar ediyorlar. Bu bir an- lamda iyi bir şey. Ama sorunlar devamlı ileri- ye taşınıyor. Aynı şey Helsinki Zirvesi'nde oldu. Helsin- ki Zirvesi'ndeki bildiri Türkiye'nin üyeliğini Kıbns ve Yunanistan'la ilgili sorunlann çözü- mûne açıkça bağlamıştı. Türkiye baştan buna karşı çıktı. Fakat sonradan hükümet, kendi dö- neminde bu üye adaylığımn çıkmasını istedi- ği için AB Dönem Başkanı olan Finlandiya Cumhurbaşkanı'nın mektubunu, Yunanistan ve Kıbns koşulunabağlanmamasına kanıt ola- rak gösterdi. Böyİece bu sorunu da üeri atn. Katıhm ortakiığı belgesinde de buna benzer birtakım formüllerle böyle bir krizin geçişti- rilebileceği kanısındayun. Ama ileride bunun faturası Türkiye'ye çıkanlacaktır. Kıbns sorunu gündemde - Peki, Cem 'in AB üyelerine yazdığı mek- tup, sorunun AB sorunu olduğu artlamına gelmiyor mu? - Yunanistan da böyle diyor. Yani, bir mek- tubun yazılmış olması bile ileride diplomasi- de kullanılacak araçlardan birisidir. Şu aşamada, Türkiye açısmdan, katılım or- takiığı belgesinde de olayın çok net bir tavır- la yanda kalacağını düşünmüyorum. AB de bunu biliyor. AB, Yunanistan'ın kabul edeceği bir for- mülü Türkiye'ye kabul ettirecektir. Türkiye de, şu anda çok kesinkes karşımıza çıkmaya- cak, ama ileride kullanılsa bile, "Dur baka- hm, daha çok zaman var" diyebilecegi bir for- mülü kabul edecektir. Belkı şimdi hükümet, "Böyle bir şey ohnaz. Hiç kabuledemevK" diyecektir, ama bekleyip görelim. Uluslararası hukukta, diplomasi ala- nında hep böyle oluyor. Daha önce de söyle- digim gibi, Helsinki Zirvesi buna bir örnekti. Helsinki bildirisinde Yunanistan'ın tezleri- ni son derece haklı kılan ifadeler var. Diyor ki: "En geç 2004'e kadar işini bitir. Senin üye- Bğine karar veririken o sorunun çözümünfin de nerede olduğuna bakacağını. Ona göre_" Biz de, "Kesinkes ona bağlamadı. Hek ge- leüm 2004'e. Olaya o zaman bakacak" diyo- ruz. AB nasılsa taraflann kabul edeceği bir formül bulacaktır. - Hedef akıkı bir al-ver Uişkisiyle işi çöz- mek mi? - Aynen öyle. AB ekonomik bir kuruluş. Ama öte yandan hiç kuşku yok ki siyasi bir birlik. Bu siyasi birlik gerçek anlamda Türki- ye'yle olan ilişkilerinde, bana göre, kabul et- sek de etmesek de, özellikle Kıbns sonınunu artık gündemine aldı. Kıbns en son aşamada karşımıza çıkabile- cek bir faturadır. Bunu Türkiye'nin bümesi la- zım, tartışması lazım. Müzakere budur. Zaman zaman AB*ye kızıyoruz. Ama hak- sızız. Onlar da bize kızıyorlar, ama haklılar. Bakm DGM'lerde askeri yargıçlar vardı. Uzun yıllar bu söylendi. Türkiye bunlan göz ardı etti, ama bu bir gün karşısına Avrupa In- san Haklan Mahkemesi karan olarak dıkildi; değiştirmek zorunda kaldı. Idam konusunu, gözaltı sürelerini de aynı şekilde göz ardı ettik. Eğer AB gibi bir kulü- be gerçekten üye olmak istiyorsanız, onun koyduğu kurallan, kriterleri de benimsemek, kabul etmek zorundasınız. "Burası Türkiye. Bu işler böyle'' diyemezsiniz. Biz her konuda hakh olmadığımız gibi AB de her konuda bize karşı haklı değil. Zaman zaman saçma sapan siyasal konulan bize da- yatmaya kalkışıyorlar. Ama altmdaki özü hiç unutmamak lazım. Mutlaka müzakerelerve karşılıklı güçlerden- gesi yoluyla bir karara vanlacaktîr. Türkiye burada ev ödevini doğru dürüst yapmalıdır. LEYLA TAVŞANOGLU Yaklaşık kırkyıldır AB 'ye tam üye olmak için çırpınıyoruz. Bu kırkyıllıkyol boyunca arada kazalar geçirdikya da 1978 'de olduğu gibi yolumuza barikatlar kuruldu. Ama bunlan da aştık. Ve Helsinki Zirvesi 'nde tam üye adaylığı kabul edildikten sonra üyelik için süreç çalışmaya başladı. Öncelikle katılım ortakiığı belgelerinin hazırlanıp imzalanması gerekiyordu. Ancak, yine balayını bitirip boşanmanın eşiğine gelen Yunanistan, depremlerle birlikte yaşanan baharın ne kadar sahte olduğunu hatırlatmak PORTRE / PROF. DR. SÜHEYL BATUM 1955, İstanbul doğumlu. Ortaöğrenimini tstanbul Galatasaray Lisesi'nde, yükseköğrenimini Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladu 1980'de İstanbul'a dönünce ÎÜHukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Kürsüsü 'ne asistan olarak girdi 1996'da "Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi ve Türktye" konulu takdim teziyleprofesörlük unvamnı aldı. Galatasaray Üniversitesi'negeçtL Bu üniversitede üç yû lletişim Fakültesi Dekanhğıyaptu Bir hafta önce Galatasaray Üniversitesi'nden aynlarak Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kurucu Dekanı olarak göreve başladu - AB 'nin, Türkiye 'yle tam üyelik görüşmelerine geçilebil- mesi için gereken "Katütm Ortakiığı Belgesi"ni hazıriama- sı aşamasında Dışişleri Bakanı tsmail Cem 'le, Yunanistan DtşişleriBakant Yorgo Papandreu arasında bir sürtüşmeya- şandı; Yunanistan 'ın isteğiyle Kıbns ve Ege sorunlannın da katıhm belgesine altnması olasıhğı ortalığı bulandırdu Der- ken geçen hafta sonu Cem, AB üyelerine bir mektupgönder- dl Bu mektubu siz nasti değerlendiriyorsunuz? SÜHEYL BATUM - Katılım ortakiığı üye adayı ülkelerin AB'ye üyelik yönünde atacaklan adımlardan birisidir. Bu çer- çevede, bu belgeyi oy, çokluğuyla imzalayacak olan üye ülke- lerle söz konusu aday ûlke arasında tartışmalar olması, belir- li konulann saptanıp değerlendınlmesi, bu konularda karşı- lıklı görüşülmesi son derece doğaldır. Ama önemli olan, o belgede Türkiye'nin daha sonraki ka- tılma stratejisini belirleyecek hangi konulann yer alacağının saptanmasıdır. Türkiye pek de kabul etmek istemediği, Ege sorunu, Yunanistan'la ilgili sonınlann belgeye dahil edilme- si durumunda, bu belgenin daha sonra stratejisi açısmdan ken- disi için sakınca yaratacağını düşünüyor. O bakımdan çekincelerini koyuyor ve bu konulann belge- de yer almaması gerektiğini söyleyerek itiraz ediyor. Bu, Tür- kiye'nin hakkıdır. - Peki, Türkiye'nin karşı çıktığı konular, itirazlanna kar- şın belgedeyer alabilir mi? - Tabii ki alabilir. Bu karşılıklı müzakerelerle ele alınabilir. Türkiye başka konulara da itiraz edebilir. Örneğın, hukuksal yöndeki bazı konulara karşı çıkabilir. Bunlar da müzakere yo- luyla tartışılabilir. Bir de fırsat açısmdan bak- tığımzda, bir AB üyesi ülkey- le aranızdakı siyasi tartışma- lann belgede bir hukuki so- run gibi sunulması bana da pek yakın gehniyor, doğru- su. Bunlann, Türkiye'de huku- ku ya da ekonomiyi etkileyen uzantılan varsa bunlara deği- nilebilir. Ama, "Siz öncelikle şu Kıbns mesdesini ve Yuna- nistan'la aranızdaki sonınla- n çdzun de ondan sonra ge- Hn" denmesi bana biraz da ters geliyor. Nlhal belge O nedenle de Dışişleri Ba- kanı tsmail Cem'ın yaptığı gibi böyle bir mektup gönde- rilebilir. Şimdi bu tartışma konusu olacak, değerlendiri- lecektir. Bence nihai belgede bu tûr müzakereler son dere- ce doğaldır. - Türkiye neredeyse 40yıldtrAB üyeliği için bekledL Şim- di üye adaylığı kabul edildi, ama bu sefer de AB 'nin kriter- lerine uymamakta ayak diretiyor. Sizee bunun nedeni ne ola- bilir? - Bir kere, sadece bize mahsus değil. bütün AB üyeliğine a- day ülkeler için konulmuş kriterler bulunuyor. Örneğin 1993 Kopenhag Zirvesi'nde benimsenen kriterler var. Bakm sonuç bildirgesinde ne diyor: "Uyefik, aday ülkenin demokrasiyi. hukukun üsrünlüğünû, insan haklarmı, azınhklann korunması ve saygı görmesini te- minat altma alan kurumlaruı istikrara kavuşturulmuş olma- suu, işleyen bir piyasa ekonomisinin mevcudiyetini, AB içinde- Id rekabet ve piyasa gücleriyk baş erme kapasitesini gerekti- rfew AB'ye ûye olmak için ekonomik, siyasal ve hukuksal bir- takım yükûmlülükJer geliyor. Türkiye, uzun bir süre AB'ye girme yönünde istek gösterdi, kendisine hedef belirledi. Ama Türkiye, bunun için yapması gereken şeyleri yapamayabili- yor, yapmayabiliyor, hatta bazen yapmamakta direnebiliyor. Bakm, konulan bu koşullan, bu kriterleri gerçekleştirecek- siniz; başka yolu yok. Bunlan gerçekleştirmeden AB'ye gir- mek mümkün değil. Bu bir kulüp ve kurallan var. Ama Yunanistan'la Türkiye arasındaki siyasal sorunlar bu kulübe girmeyi engellememeli. Çünkü bu, hukuksal bir kri- ter değil. AB'nin Cardiff Zirvesi'nden itibaren Türkiye hakkmda, öbür aday ülkeler gibi, bir ilerleme raporu hazırlandı. Bura- da, Türkiye'nin yapması gereken hukuksal ve siyasal değişik- likler çok net olarak yer aldı. Ama Türkiye bunlann bazılan- nı ya yapamıyor, ya yapmamakta direniyor. Ama bunlar o or- taklığa girmenin zorunlu koşullandır. Bunlan yerine getire- ceksiniz. Burada çözüm bekleyen konular şöyle sıralamyor: Işkence, kaybolma, yargısız infaz olaylan, ifade özgürlüğü tartışması, cezaevi koşullan, sivil toplum örgütlerimn Güney- doğu'daki faaliyetleri gibi... Bence Türkiye bunlan mutlaka yerine getirmelidir. Aynca ben ekonomi uzmanı değilim, ama ekonomide benim bildi- ğim kadanyla AB üyesi ülkelere, hatta bizimle birlikte üyelik bekleyen öbür 12 aday ülkeye baktığınız zaman, bunlann enf- lasyon oranlannm Türkiye'nin çok altında olduğunu görü- yorsunuz. Enflasyon artış hızında yıllık AB ortalaması yaklaşık yüz- de 2 gibidir, oysa Türkiye'nin aylık enflasyonu bunun üzerin- de. Aynca kişi başına düşen geliri, GSNffl'den aynlan payı, kamu açıklanm düşünün. Bunlan hallermeden AB'ye gire- mezsiniz. "Ben bunlan yapmayacağun, ama yine de AB'ye gireceğim'' demek mümkün değil. Yine gelelim Kıbns sorunu ve Yunanistan'la Türkiye ara- sındaki meselelere... Bunlar siyasal konular ve bunlann mut- laka iki ülkenin birlikte, işbirliğiyle ele alınması lazımdır. Kıbns dışmda Yunanistan'la aramızdaki tüm sorunlan AB şemsiyesine bağlayabilmek mümkün değil. Yunanistan AB üyesi. Oysa Türkiye şu anda üye değil. Türkiye üye olmadan bu sorunlann AB şemsiyesi altında çözülebileceğini düşün- mek bana zor geliyor. Bunlara çekince konulabihnesini kabul ediyorum. Ama ülkemizde bunu kabul etmeyen ve "Arükbu sorunlan çözmeniz gerekjyor" görüşünü savunanlar da var. - Burada başka bir nokta var. Türkiye ve Yunanistan, ara- larındaki sorunlan hukuksal olarak çözmeyi başarabilme becerisini sizee neden göstermiyorlar? Sizce neden Türkiye, sorunlann çözümü için Lahey Adalet Divanı 'na gitmemek- te direniyor? - Lahey Adalet Divanı tabii ki önemli bir yargı mercii. A- ma onun zorunlu bir yargısı olabilmesi için üye ülkelerin so- runlannı oraya taşımaya nza göstermeleri ve protokol imza- lamafarı 'gtejekfyor. Ama bu aşamada Türkiye, sorunlan La- hey Adalet Divanı "na götürmek istemiyor. Çünkü uluslarara- sı hukukla Türkiye'nin şu anda ileri sürdüğü tezler arasında, özellikle de karasulan alanında bir farklılık varmış gibi gözü- küyor. Ama bunun farklı yorumlan var. Ömeğin karasulan konu- sunda Türkiye'nin haklı olduğunu ileri süren görüşler olduğu gibi tersıni savunanlar da bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye bun- lan Lahey Adalet Divanı'na götürmeme eğiliminde ya da bü- tün sorunlan paket halinde götürmek istiyor. Yunanistan ise "Bunlar benim egemenlik sorunumdur. Ben egemenlik sorunumu tarüşnıam. Sadece ihtilaflı sorunlan tar- nşabilirim" diyerek yaklaşımın adım adım olmasında ısrar ediyor. Bana göre ise bunun altında yatan esas nedenler hukukiden çok siyasidir. tki ülke arasında karşılıklı birbirine güvensizlık var. Haberlere yansıyan bir bilgi var. New York'taki Yeni Binyıl Zirvesinde ABD Başkanı CKnton'm Cumhurbaşkanı Sezer'le görüşeceği, ama hemen ardmdan Yunanistan Cumhurbaşka- nı'yla da bir araya geleceği bildiriliyor. İki ülke arasındaki gü- vensizliğin dış ilişkilerde yaratacağı sorunlann bütün dünya farkında. Ege. AB'nin iç denizi Türkiye, AB'ye, önündeki bütün hukuksal. siyasal ve eko- nomik koşullan yerine getirdikten sonra girerse belki de Tür- kiye ile Yunanistan arasındaki Ege, AB'nin bir iç denizi ola- caktır. Belki o zaman sorunların aşılması daha kolay olabile- cektir. Buna ne Avrupa Konseyi, ne NATO ne de BM yardım- cı olabildi. Neredeyse federal devlet konumuna ulaşacak AB içinde Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar belki daha rahat çözülebilecektir. Ama bugün için karşılıklı bir güven- sizlik olduğundan Lahey Adalet Divanı'na da gidilemiyor. Bu güveni oluşturmak, hele uluslararası ilişkilerde hiç de kolay değil. Ama, Türkiye bir gün AB üyesi olursa belki AB içinde bu sorunlar daha rahat aşılır. Olay, güçler çatışması halinde bu- güne kadar geldi. Bana göre burada iki tarafın da bu çözüm- süzlükten medet umduklan gerçeği var. istercesine belgeye, Yunanistan 'la olan sorunlann ve Kıbns meselesinin çözülmesi koşulunu dayatmaya başladı. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Ismail Cem de bunun ne kadar siyasi bir yaklaşım olduğu görüşüne yer veren bir mektubu AB üyesi ülkelere yolladı. Bakalım bundan sonra ne olacak? Bütün tarafları memnun edecek bir formül bulunacak mı? Konuyu enine boyuna Anayasa Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Süheyl Batum 'la konuştuk. - tki tarafda deyim yerindeyse aralanndaki bu soğuk sa- vaştan nemalanmtyorlar mı? - Tabii, Yunanistan AB içindeki üyeliğiyle güçlü bir durum- da. "TehKkevar, bana yantamedüi,ela>nomimigüçlendireyim'' diyor. Türkiye ise "Siz bunlan Yunanistan vüzûnden ortaya getiriyorsunuz. Ben bunlan kabul etmem" diyebiliyor. Böyle- ce de karşılıklı ıtişme sürüp gidiyor. - Geçen yû Türkiye'deki ağustos depremi ve eylüldeki Yu- nanistan depreminden sonra iki ülke birdenbire canciğer ku- zu sarması kesildiler. Müthiş bir ilkbahar yaşadılar, ama şim- di ilişkiler yine sürtüşme noktasına geldi. Sizce o zaman ne oldu, bugün ne oldu? - Bence, deprem sonrası sıcak, sevgili ortam da bugünkü sür- tüşme ortamı da aldatıcı. Türk ve Yunan halkJan arasında pek bir fark yok. Ama tanhsel bağlantılardan gelen, okul kitapla- nna yansıyan ve iki halkın karşılıklı birbirlerine karşı koşul- lanmalanna yol açan bir süreç var. 'İKtldarları halklar seçer' tki tarafta, hep "Biz halklar birbirimizle dostuz, ama aranu- a bozan siyasal iktidarlar" denir. Ama baktığmız zaman so- nuçta o siyasal ıktıdarlan seçenler de halklardır. Dürüst olalım. İki tarafın da birbirinden çekinme, birbirine güvenmeme, hatta birbirini sevmeme psikolojisı içinde oldu- ğunu gözlemlememek mümkün değil. Bu güvensizlik ortamı çözümü olmayan birtakım siyasal so- runlara yol açıyor ya da siya- sal sorunlar yeni bir güvensiz- liğe yol açıyor. Böylece de uzun süredir bir kısırdöngü içinde yaşıyoruz. Bu kısırdöngünün kınlması öyle bir depremde üstesmden gelinecek bir olay değil. Ama bu yolda gidilmesi ve siyasi so- runlann da AB çerçevesi için- de yer alacak iki ülke arasında aşılma çabası gösterilmesı, olumlu sonuçlara yol açabile- cektir. Bence, geçen yıl iki ülke ara- sında yaşanan, yalancı bir ba- hardı. Bu yalancı bahann doğ- ru ohnadığını bile bile üzerin- de ısrar etmek, siyasal sorun- lann da bu çerçevede ele alın- masım istemek, hatta sivil top- lum örgütlerini devreye sok- mak, işleri kolaylaştırmaz. Yi- ne de bu bir süreçtir. Okul ki- taplarını değiştirip tarihi bir daha yazmayı başarabilir, zih- niyetleri değiştirebilirsek yol alabiliriz. Türkiye ve Yunanistan'ın birbirlerini karşılıklı düşman ve güvenilmez olarak görmeleri duygulan artık kemikleşti; ne- redeyse geleneksel hale geldi. Dolayısıyla bu duygulann bir anda, bir depremle ortadan kalkacağmı düşünmek için fazla- sıyla iyimser olmak lazımdı; o bir yalancı bahardı. - Peki, sizce bu yalancı bahan kimler yarattı? - Türkiye'de kimileri Yunanistan'la aramızdaki Ege Denı- zi'nin ayıncı değil, birleştirici olması gerektiğine gerçekten inanıyor. Sanıyorum o günkü konjonktürde, ABD de gerçek anlamda Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyordu. Türkiye ve Yunanistan'ın yaşadıklan deprem sıkıntılan o dönem bir- leştirici birunsur gibi sunuldu. Basın da bunun üzenne gıdin- ce bızler, "Bir anda bütün sorunlar bitti" sandık. Ama bu sorunlar 1800'lü yıllardan geliyor; onlan çözmek o kadar kolay değil. Üstelik ekonomik ranta bağlı olan birta- kım siyasal sorunlar da var. Bunun bir örneği geçenlerde Kıb- ns'ta çıktı. Yalancı bahar Şimdi bakın, Türkiye eğer AB kriterlerinin hepsine uyarsa devlet ihalelerini de AB normlanna göre yapmak zorunda ka- lacak. - Ama Türkiye 'de bu devlet ihalelerinden çok sayıda kişi nemalanmıyor mu ? - Olmaz olur mu? Avrupahîann bu durumdan pek hoşnut olmadıklan açık. Bu ekonomik rantlan gerektiren birtakım si- yasal sorunlar olduğunu biliyorlar. Ama bu Yunanistan da yok mu? Orada da var. "Aman Tûrkler geliyor. Beni koru>un" si- yasetini hep güdüyor. Özetlemek gerekirse, Türkiye ile Yunanistan arasındaki. bir yalancı bahardı. O dönem de bu yalancı bahar belki iyı niyet- le, belki siyasal kaygılarla şişirildi. Ama ne zaman ki AB çerçevesinde katılım ortakiığı belge- si gibi siyasi platformda birtakım kararlar ahnması aşaması- na gelindi. derinde yatan siyasal ve psikolojik kuşkular, gü- vensizlikler ortaya çıkmaya başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle