19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28TEMMUZ 2000 CUMA OLAYLAR VE G O R U Ş L E R [email protected] Türkiye Bi]itfder Akademisi ve YÖK Yasası Prof. Dr. Ayhan O. ÇAVDAR TÜBA Onur Oyesi^Eski Başkan T ürkıye Bilimler Akade- misi (TÜBA) kuruluş yasasuun kendisine ver- diği danışmanlık görev ve yetkisiyle önemli gör- düğü konularda zaman zaman kamuoyuna ya da yetkililere ulaşan açıkJamalar yapmaktadır. Bu arada TÜBA Akademi Konseyi, 1.6.1996'da YÖK Yasası'nın değiştiril- mesi ile ilgili bır duyuru da hazırlamış ve ilgili mercilerle kamuoyunu bilgi- Iendirmiştir. Konunun önemi ve güncelliği dola- yısıyla bu duyurudaki görüşleri kısal- tarak, bir kez daha kamuoyuna açıkla- mayı gerekli görmekteyim. Yüksekögretimle ilgili konular, ku- ruluş amaçlan ve görevleri bakımından, Türkiye Bilimler Akadernisi'ni çok ya- kından ilgilendirmektedir. Bu neden- le, TÜBA 1994 yılmdan beri, konuyu çeşitli bpyutlanyla ele alıp inceleyen ça- lışmalar yapmış, toplanölardüzenlemiş ve bu çahşmalann sonuçlanıu kitaplar halinde yayımlayarak bilimsel karnu- oyunun bilgisine sunmuştur. "Üniversitelerin temel amacı. bitim- sel araşürma yapmak,- bağunsız ve ya- ratKi düşünmeyeteneğine sahip, araş- tiran, sorgulayan, toplumuna ve tüm insanlığa yararbfcflgi vebecerfleıie do- naolmış aydın btreyler vetiştirmektir. Böyle bir öğretim ve eğftim, ancak bi- tim. düşünce ve fîkir üretmeyi özendi- ren ve beryönüyje destekleyen, akade- mik, idari ve mâli özerküğe sahipyfik- seköğretim kurumlannda gerçekleşti- rflebiiir. YÖK yerine, esasiştevleri kay- nakdagıtınuvevûkseköğretimdearnı- lanan akademik standartiara yoi gös- termek olan Türkiye Bilimler Akade- misi Ue TÜBİTAK'ın da kaoJmalany- la yeni bir 'Yükseköğretim Eşgûdûm Kurumu' oluşturulmandır. (*) Yeni yükseköğretim kurumlan kur- mak amacıyla yasa tasanlan hazıria- nırken,' Yükseköğretim Eşgüdüm Ku- rumu' ve Türkiye Büimkr Akademi- a'ninoiumlu görüşleri mudakaahnma- bdır. Yükseköğretim kurumlan esas olarak seçimle işbaşma gelen yönetid- ler ve kurullar tarafindan yönetilmeti- dir. Y öneticiJerin,bilimsel erklerinika- nraamış, Irîşflikleri tarbşma konusu oi- mayacak öğretim üyeleri arasmdan se- çilrnelerine ayn özen gösterümelidir. Kurulma aşamasında obm yükseköğ- retim kurumlannda, suıırt sayıda gö- revterevegeçkisüreler jçm, 'Yükseköğ- retim Eşgüdüm Kurumu' önerfleridoğ- rultusunda atama yapdması öngöriiJ- metidir. Yükseköğretim kurumlannın yönetiminden, esas oiarak akademik üst kuruOar (Senato ve Fakühe kuru- lu gibi) sorumlu olmabdır. Şüphesizbu kurullar, kendilerine bağh, ana işJevle- ri yönedm olan alt kunıflar kurabflır- ler. Docentfik ve profesörrak gibi aka- denükunvaniarancakakademiküstku- rufiann kararryla verilmeodir. Yükseköğretimin temei öğeferinden olan öğrencüer, temsilcikri aracıhğry- la kuruilara kaalmabdıriar.Aynca,öğ- rencileröğretim üyeJerinm, öğretim is- levkrinin niteiik yönünden değerien- dirifaneierinde de betirü oranlarda söz sahibi oünabdıriar. Öğrencüerin yük- seköğretim kurumlanna girişlerinde başbca öJçü,nesneisnaviarla ölçüimüş yetenek ve basandır. Üstün başanb ve niteiikiiöğrendkrin akademik kariye- reginnekrini veorada kabnalannı sağ- lamak için, her türlü özendirici önlem ahnmahdır Buöniemlerüı başmda,üs- tün niteiikiiöğretimüyeferinin,kurum- lannca çeşitli şekülerde ödüItendirU- meleri getonelidir. Böyle öğretim üyele- rinin öğrencflerme en rviörneği oluştu- racakian, onlan akademik kariyere özendirecekleriaçıkür.Öğrencüeryük- seköğreum kurumlannın giderierine beDi ölçüde katrimabdır. Mali durum- lan yeteriiohnayanöğrencflere bursve- rilmelidir. Burs yönetimi, sosyal adale- ti gözeten, güvenilir bir mekanizmaya bağbuunah,yeteneklive başann öğren- dye eğitim olanağı yaratmak en temel ilke otaıandır. Yükseköğretime aynlan kaynaklann kullammı, önceden beür- lentniş nesnei kuraflar içerisinde, yük- seköğretim kununlannmkendilerinebı- rakümalıdır. Ülkemizin geleceği için hayatiönemtaşıyanyükseköğretim dü- zeninin,yukanda özedenen ana flkekr doğnütusunda yeniden yapüanması için gerekli anayasal ve yasal yeni dü- zenlemelerin ivedilikle yapılnıası gere- Idr. Bütün bunlar vanında, eğnunin bir bütün olduğu unutulmamata, yükse- köğretimindüzeymin, yükseköğretime yönlendirme, hazuiama ve nihayet gi- riş konuianyiaçokyakmdanflgflioklu- ğu akdda tutulmalıdır.'' Çok iyi bilindigi gibi YÖK Yasası ola- ğanüstü bir dönemin ürünüdür. TÜ- BA'nın yaklasık 4 yıl önce YÖK Ya- sası'nın değıştırilmesiyle ilgili yaptı- ğı bu ve benzeri açıklamalann önemi, günümüzde daha iyi anJaşılmak gere- kir. Ülkemizde, Cumhuriyet ile başla- ölan üniversitelere ilişkin yasal düzen- lemeler, birçok değişiklıklere uğramış; ama özlenen belli bir gelişme düzeyi, (elbette bazı atılımların olmasına rag- men) hâlâ sağlanamamıştır. Yönetici- ler ve politik güçler, üniversite için çağdaş yasal düzenlemelerin gerekli olduğunu zaman zaman beyan etmiş- ler, ancak iktidara geldiklerinde bek- leneni pek de sağlayamamışlardır. 1933'te Atatürk'ün gerçekleştirdiği "ÜniversiteReformu" hariç, belli yön- temlerle ve güçlerle oluşturulan üniver- site yasalan, umulan yaran gerçekleş- tirememiştir. Kanımca, üniversite yasası ile ilgili çalışmalar, yalnız yöneticilere ve po- litikacılara yakın birgrup öğretim üye- si tarafindan değil, geniş platformlar- da, tüm öğretim üyelerinin, hatta üni- versite öğrencilerinin görüşlerini yan- sıtacak şekilde ele alınmalıdır. Tabiady- la, birbilim topluluğu olan çağdaş üni- versite için, yasal düzenlemelere, ev- rensel ölçütleri ve işlevleriyle ulusal ge- reksinmelere yanıt veren bir sentezin yansıması ülkenuz için çok önemlidir. Herhangi bir modeli tıpatıp alıp, Tür- kiye'ye uygulamarun pek de yararh ol- madığını, deneyimlerimize dayanarak bugüne kadar görmüş bulunuyoruz. (*) Bu deyim bilgilerimize gâre ilk kez I996'da TÜBA tamfındangündemegetirit- miştir. Meydan Okuma Ibrahİm TURKEŞFelsefe Öğretmeni, Avukat/Fethiye C umhuriyet'in "Salı - liğin, birbirine meydan okumadanbir- Cuma" kıtaplanndan kendisini yeniden oku- ma olanağı bulduğu- muz "taribçi-düşünür" A. Toynbee, uygarlığı, coğraryadan, iklimden, dınden, hatta as- kerden (savaş ve istilalar) gelen her türlü "meydan okuma" (challange) in- sanlığın verdıgı yanıtlardan olusan us- talıklar, bılgiler, değerler bütünü oia- rak görür. "Cuitura" (kültür) sözcüğü de kök'te, toprağın (doğanın) işlenme- si anlamını içenr. Batı uygarlığı ilk aşamada, doğanın meydan okumasına karşı koyan "cuituraanimi"ye. yani, do- ğayı işlerken kişiliğini de derinleştir- miş olan "insan"a dayanır. Ancak bu uygarlığın temelinde, çok daha güçlü bir "karşı kojTna" bilincı vardır: Dinin (Hıristıyanlığın) dogma'lanndan kay- naklanan "meydanokuma"yı da yanıt- sız bırakmamak! Bunun yanıtı, "Tan- n'nm hakta" ile "Sezar'uı hakkı"nı birbirinden ayırmak ve her iki gerçek- likte yaşamasını sağlamakla verilmış- tir. Gün ışığına çıkan " b i y ve "bd- ge"ler, ülkemizin de, *Siyasa!asma''nın ötesınde, "kinleşmiş bir dinden gefen meydan okuma" ile karşı karşıya kal- dıgını göstermektedir. Türkiye "bilim- sel düşünce" yapısına sahip bireyler- den olusan "çağdaş" ve "uyfju"" bir top- lum olma yolundaki savaşunında ba- şanlı olabilmek için, "birleştirilmiş Din"den gelen böylesine bir meydan okumaya, "ödünsüz" yanıt vermek zo- rundadır. Ödünsüzlüğün yolu, *knteal"ı "ma- bet"e bırakarak, siyasal, yönetsel veka- musal davraruş örüntülerimizin tümün- de, "kutsaTlıktan sıynlmış (profan) ve "dünyalaştıntanış n (laik) bir düşün- sel tutarlılığa sahip olmaktan geçer. Oysa ülkemizde bugün, bu koşullarda oluşmuş bır ödünsüzlükten söz ede- bibne olanağı yoktur. Türkiye'nin ild- yüz yıllık ve özellikle "Cumhuriyet"le netlik kazanan son yetmiş beş yıllık u çağdaşla$ma" tarihi, "kutsaJ") ve "mabet"i "Dünyevi" s orunlann çö- zumünde "referans" olmaktan çıkar- mak, her türlü çözümü "büunsel yön- tem"lerde aramak yönünde olusan ödünsüz bir tercihin tanhidir. Ancak, tarihe ve topluma "binyılhk'' şeriat gelenegi içinde oluşmuş bır "mer- cek" ardından bakılan bırtoplumda, bu ödünsüzlüğe ulaşabilmenin, yüksek bir istenç (irade) ve karakter işi oldu- ğu da bir gerçektir. Nitekim, meydan okuyan'a verilecek yanıtta ödünsüz ol- ması gerekenler, bu bin yıllık koşullan- madan kendılerini kurtaramamış, kimi, meydanlarda "ayef ve "hadis''lerden kanıtlar getirerek laiklik savunuculu- ğuna soyunmuş, kimi "anayasa"mtza göre kimsenin açıklamaya zorlanama- yacağı dinsel "inanç" ve "kanı"lan adeta "mal beyanı"nda bulunurcasına ortaya serip, ikizli duygulann burp- cında kâh Lsa'dan, kâh Musa'dan yana ohnayı yeğlemiştir. Ancak, her ödü- nün bir bedeli vardır. Türkiye bu be- deli, laik, Atatürkçü, demokrat, aydın- lık insanlannın canı ile ödemiştir. A. Toynbee, kısaca değindiğimiz "tarih morfok)jisi T 'nde, bir varsayım da olsa, şuna dikkati çeker: Şiddete varan her meydanokumauygarhğa engekür.Böy- le durumlarda, Esküno örneğinde ol- duğu gibi, insanlar, bütün çabalarmı kendüerini korumava vöneftecek, şjd- detekar5))anmayacahşaneDerjinin,ijy- gartak yaratmaya gücü yetmeyecektir. Varsayımın doğruluğu yanlışlığı bir yana, ülkemizde meydan okuyan gü- cün çağnştırdığı "hesap" da budur: Tıpkı iklimın şiddetine yamt vermek- ten gücü tükenen Eskimogibi, Türk in- sanınm da direnme gücünü kınp, onu edilgin kılmak! Hesaptaki bunca açık- lığa karşm, bu hesap Bağdat'tan dön- dürülecek yerde, başta türban, elde Kuran meydan meydan gezilip, ona güç bile katılmıştır. Sonuçta, "AaizVa- tan"uı bütün kaleleri henüz zaptedil- memişse de, kimi "burç"lanna giril- miş olduğu kesindir. Kutsal'a değil, fakat her türlü "mey- dan okuma"ya direnişin simgesi olan "bflmı" ve "uygarhk"lara beşiklik et- miş olan bu coğrafyanın msanı, kültür- leştirdiği topraklara vurmuş olduğu uygarlık damgasını silmeye yönelik her türlü meydan okumaya yanıt ver- meye, sadece kendisı için değil, "insan- hk" adına da zorunludur. Anadolu in- sanı, bu yanıtmı, elbette "doTi *kin"leş- tirenlerin damarlannda "vunıp-öldür- me" arzusunu ateşleyen "adrenalin'' (gerilim hormonu) öfkesi ve gerilimi ile değil, Islamiyet'ten de önce bu top- raklara damgasını vuran, insanı "gebe- nsT (kutile) ve "nankör" (Abese su- resi Ayet 17 "kendisineyaak eden bil- gisiz" sayan her türlü "dinsei dogma- tizm''den sıynlmış, "bir kez gönüle gbTne"yi bin "nac"dan, "birkezgönüi yıkmama"yı bin "namaz"dan üstün tutan (Yunus Emre) "Anadohı Hüma- nizmi"nın değerleri ile verecektir. Mey- dan okuyan gücün, bugün de, "dinciva- kıT'lara kurdurduğu yüzlerce okul ve yurt'larla, bu değerleri "kusaöna" al- tına aldıgı birgerçekür. Ancak, bu "ku- şatma yumağı n ndan aydınlıgın iplik- lerini birer birer ayınp çözmek de, he- pimizin görevidir. PENCERE Saçma Sapan BjpKomışma••• Hain Kıbnslı: -Abi, dedi, benadanınrümüyieAB'yegırme- sini istiyorum. - Yaaa!.. dedim, yani KKTC (Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti) yok mu oisun?.. Sınttı: - Zaten yok ki... Işaret parmağım»dudakJanmm üstüne koydım, kaşlanmı çattım: -Sus!.. - Neden?.. - Ihanet bu!.. Güldü: - Sen çok yaşa abi; ama, ulus devletler tari- he gömülmüyorlar mı?.. - Dur hele; önce Fransa, Almanya, Ingiltere tarihe gömüisün, sonra sıra bize gelsin. Kıbnslı aldırmadı: - Biz eskiden Rumlarfa iç içe yaşıyorduk, ada- ya benek benek serpilmiştik; sonra düşmanlaş- tık, az kalsın hepimizi temizleyeceklerdi; ama, geçti o günler; AB'ye girersek can güvenliğimiz de sağlanır, keyfimiz de yerine gelir. - Rumlar sizi bir kaşık suda boğariar!.. - O zaman Türk ya da Rum yok ki!.. Hepimiz Avrupalı olacağız!.. - Yani Türkiye'den kopup Avrupa Biriiği'ne katıtmak mı istryorsun?.. - Siz istemiyor musunuz abi?.. Türkiye de AB'ye katılırsa fena mı olur?.. -lyiolur... - O zaman hepimiz AB'de buluşuruz. -Peki, neyapalım?.. - KKTC'yi kaldıralım, düğüm kendiliğinden çözülür, Kıbns AB'ye girdi mi iş brter. - Peki, ada Vljnanistan'la AB'de birieşn mi ENO- SİS kendiliğinden gerçekteşmez mi?.. - Abi, sen bu kafayı değiştir!.. - ENOSİS gerçekleşti mi Yunanistan Akde- niz'de Türkiye'nin "yumuşakkamı" altında ko- nuşlanın ya Ege'de bir savaş çıkarsa?.. - Abi, geçti bunlar!.. AB'de siyasi biriik ger- çekleşti mi Yunanistan ile Türkiye "Avrupa Fe- derasyonu"nda tek devietin çatısı attında bir- leşmeyecekter mi?.. Hain Kıbnslı beni bunalttı. - • Ama aklıma bir şey geldi: - Tamam, dedim, anlaştık; ama, bir şartla... -Nediro?.. - Ulus devlet bittiğine göre adanın güneyin- deki Ingiliz üslerinin işi brtmedi mi?.. Sahi, Ingiliz ne anyor orda?.. ı .*L Vestel'den bir beyaz eşya veya televizyon alanlar yanında bir de elektrikli süpürge, split klima alanlar ise mini buzdolabı almadan gidemeyecek/ VEST6L MÜŞTERİ İLETİSİM HERKEZt Vestel'den televizyon veya beyaz eşya alanlara 69 milyon liralık elektrikli süpürge :j Vestel'den split klima alanlara 152 milyon liralık mini buzdolab:: ^|iıı fiyatma caıcsıtie Üstelik 10 ayda "sıfır faıV • -ı > Vestel Bayilerinden birine uğrayın. l Bu özel yaz avantajlannı kaçırmayın. VESTEL'Vesttl'e tfcrfı edin. O Bu kampanr» I - Î I T< « nok ^ n U ««ft<*r. Mini İHadotaphn. 37 rt™, TVhr. pmc».üpi Ukmhr, HSIM)7HAOJ 7.000 duv.r op, kh™. HSU-IOHAO3(B) 10.000 .nverter s,s»m Un». HCFU-18 H03 18000 dOjemtto™ op. ktoa.5-28 w 5-45 alon op, kfcn«hr tamp-^r. * M <
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle