Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 TEMMU2 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
I V l J L i T l j R kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Mengücek şahlannın zarif 'payitahtı' bizleri geçmişimize 'vefalı' olmaya çağınyor
Divriği için kollarHer yıl geleneksel olarak dü-
zenlediği "TaribiTürk Evleri
Haftası" etkinlikleriyle Tür-
kiye'nin değişik kentlerinde-
ki mimarlık mirasımızı "ilgi
odağT haline getiren Türkiye
Tarihi Evleri Koruma Derne-
ğj, (TTEKD) 2000 yıhndaki
18. buluşmasını 10-12 Ma-
yıs'ta Sıvâs'ta, 13-14 Mayıs'ta
da Dhriğt'de gerçekleştirdi...
özellikle Divriğı'deki etkin-
likler bu 18. haftanın da ağır-
hklı amacını oluşturuyor, yıl-
lannıkûltûrel mirasınuzın ko-
runmasına adamış olan der-
nek başkanı Perihan Bakı ve
arkadaşlan, ülkenın böylesi-
ae değerii, ama böylesine de
"gözden ırak" bir hazinesinin
artık "ulusal ve evrensel bflin-
ce" de taşınmasını hedefliyor-
lardı...
"Kent uygarhğıJ"
"Divriği'' denilince sadece
ekonomiye merakh olanlar
"demir" yataklannı, anıtsal
yapılarla ilgilenenler de Ulu
Cami'yi anımsıyor olsalar bi-
le, hem "demir kûltûrûnün",
hem de aynı Ulu Cami'dekı
doruğa çıkat\ mimarlık ve sa-
nat birikiminin "sentea" de
bu tarihi yerleşmeye "kentuy-
garüguu" kazandıran, diğer
kültûr varlıklan ve özellikle
de geleneksel evleridir.
Alnnda TTEKDBaşkanı Pe-
rihan Balcı'yla birlikte, Prof.
Dr. Metin Sözen'in, Doç.Dr.
îsınetOkyay'ın, Prof. Dr. Cen-
gjzEruzun'un, Doç. Dr. Nadi-
deSeçkin'in, Dr. Necati Yük-
sd'vn, tarihçi Necdet Sakaoğ-
hı'nun ve mayıs ayındaki etkin-
Divriği Kalesi,
yüzkrceyü
konıduğu kenti
bezeyen anıtsal
ve sivil kültûr
mirasını gururla
seyredjyor...
(soJda)
Divriği AbduDah
PaşaKonağı,
Anadolu sivil
mimarlık
küMrünün ne
denliözenfive
sanatçıruhlu
ustalar
taraiindan
yaraüktığının en
zarif vegörketnli
örnekkrinden
biri-(sağda)
ürkiye'de sayılan sadece 8 olan UNESCO Dünya Mirası yapıtlanndan
birisi de Divriği'deki Ulu Cami.. Ne var ki aynı yapıtı ülkeye ve insanlığa
armağan eden zengin kültürün yarattığı tarihsel kent, ilgisizlikten ve
bakımsızlıktan hâlâ kurtulabilmiş değil...
liklere katılan diğer kişi ve ku-
ruluşların da imzası olan "18.
TarihiTûrkEvleriHaftası-S>-
vas/Divriği Sonuç Bildirge-
si"nde. ışte bu yûzlerce yıhn
kûltürbırikimiyle oluşmuş "eş-
sizsentez" şöyle vurgulanıyor.
"Dryriği Ulu Camii, 800 yü
öncekikoşuOarda,stratejik de-
ğeri çokyüksekolan demir ya-
taklanndan sağlanan yûksek
geliri sanatsal ve kalıcı bir ya-
üruna dönüştürmeji hedefle-
yenbir anlayışm eseridir. Bu an-
layışın sayesindedir kiMengü-
cek şahlan, küçük ülkelerinin
payitahtı olan Divriği'yi, kale-
sL,lJlucamisi,Darüşşifası,med-
reseleri, kümbederi, hamam-
lan, bedesteni.. iledört döröük
bir kentkonumuna ulaşorma-
yı başarmışlardır. Bu bakım-
dan. DrvTİgTdeki anıtyapüar ve
kalınülar, akıkıhğuı, erdetnin
ve yüksek bir kültûr düzeyi-
nin sirogeleri; bu sürecin uzan-
üsı olan Divriği evleri de yeni
keşfedilrniş bir sanat, mimar-
lık ve kültûr zenginliği olarak
mutlaka korunmaudır.."
Peki, tarihi Divriği evlerinin
"karakteristik özeUiklerT ne-
lerdir?
Busorununyanıüru da (ben-
ce artık "Anadolu uygarukla-
nödülü" de almayı çoktanhak
etmiş olan) THY'nin Skytife
dergisinde okumak ayn bırke-
yıf...
Necdet Sakaoğlu, her za-
manki bilgeliği ve duyarhlığt
ile "Mengücek Payitahti Div-
riği'' başlıkh yazısında geçmi-
şin gizemh yaşamına tanık ol-
muş "sivfl'' mekânlan özetle
şöyle anlatıyor. (Skylife/ Tem-
muz-2000)
"Divriği evleri, Selcuklu dö-
nemievmimarisininözeuikle-
rini günümüze taşırtar. Bu ev-
lerdeki kerpic, ahşap ve taş Iş-
çuiklerin yanı sıra demirin za-
rif veişlevselkuUanımı da mü-
kemmeldir. (.-) Yüdız köşkk-
ri, divanhaneler, toyhaneler,
örtmeler,kafa pencereferi,geç-
me-doğramakapüar,dantelgj-
bisacaklar,oda tavanlan,ocak
yaşmaklaruçiçeklikkn.herbi-
ri için ctttkr dolusukitap yan-
labitir_"
O gün, işte hem bu evlerin,
hem de tüm Divriği'nin
2000'leri de kimlikli ve kişi-
likli yaşayabilmeleri için *ne
yapdmasT gerektıği tartışüdı.
Bunun da "önkoşulu* so-
nuç bildırgesinde şöyle yer al-
dı: "Kühûr mirası, o mirası
benimseyenlerinçoğunhıkoluş-
turmalanyla korunabilir. Bu
açıdan Di> riğililerin bir daya-
nışma sözleşmesiyle kentleri-
ni sahiplenmeleri gerekmek-
tedirJ'
Divriği buluşmasının Sonuç Bildirgesi 2000 'li yılların 'Kültür ve Çevre Anayasası' gibi
Bir dayamşma sözleşmesi
Divriği'nin UNESCO Dünya Mirası listesine giren ünlü Ulu Camii ve eski kent
dokusunun 1940'lardaki genel görünüşü... (Necdet Sakaoğlu arşivi)
Türkiye Tarihi Evleri Koruma
Demeği'nin Sivas-Divriği
etkınhklen sonucunda ılan edilen
-Sonuç Biknrgesi"nde özetle şu
saptamalar ve kararlar yer alıyor:
1- Divriği'nin dünya ve Anadolu
kültüründeki yeri ile "kurtarma ve
koruma öncenği'' kamuoyu
gündemıne de taşuvacaktır.
2- Bu öncelik için bu bildiri
"Drvriğüflerm dayamşma
sözfcşmesi" olarak geliştırilecektir.
3- Ulucamı çevresinde "Setçukhı
kent müzesj" projesi yeniden
programlanacaktır.
4- Anıtsal ve sivil yapılann kentsel
bütünlük için korunabilmesi
hedefıyle bağlantıh "DEYAP"
(Divriği evlerini yaşatma) projesi
başlatılacaktır.
5- Kurtarma ve korumada tüm
kurumlar "sorummhık''
üstleneceklerdir.
6- Ugili kamu kuruluşlanndan
gerekli "ödenekkr" sağlanacaktır.
7- örnek ev ve örnek sokak
koruma projelerine hemen
başlanacaktir.
8- ÇEKÜL, Mimarlar Odası ve
ilgıli diğer sivil kuruluşlann ilgi ve
önderliğınde "toplumsal
sahiptenme" güçlendırılecektir.
9- Üniversitelerin '^az okulu"
etkinliklerinde Divriği'nin de
programlara alınması
sağlanacaktır.
10- Yerel yönetımle halk
arasmdaki ilişki "koruma
önceKkh" olarak gehştirilecektir.
11 - Koruma Kurulu kararlanndakı
"gecikmelenlen'' doğan sorunlar
gidenlecektir.
12- Mevcut bügilerin artık
"bfliııce'' dönüşmesi
hedeflenecek, kurtarma ve
korumada tam bir "seferberfik''
başlatılacaktır...
(Bu kararlara -ızın verilırse- bir
madde de ben ekliyorum:
"Divriği'deki Demir tşletmesi de
bundan böyk kente sahip çıkacak
ve örneğin lojman binalan için eski
evleri restore ederek tarihe karşı
vefa borcunu yerine getirecektir-»"
Çerçeveli ttalyan sahne ve açık mekân
AYŞEEMELMESÇİ
RichardW!
agner, sahne sanatlannda -en azm-
dan düşünsel boyutta- yeni bir çığu- açan "total
tiyatro" anlayışıylabirlikte, yenibir tiyatro/ope-
rayapısı dahayal etmişti. Sahnedeki sanatçının
farklı sanat dallanndan yararlanarak kendi be-
denininheykeltıraşı olacağı bu yaklaşımda sah-
nenin de, plastik bir değer kazanmış bu bede-
ninkaidesini oluşturacağı düşûnülmüştü. Wag-
ner' in operalannda, sahne düzenlemelerinde ve
yenitiyatro yapısuun (Bayreuth) tasanmındabu
düşüncelerihayata geçirmekte ne ölçüde başa-
nlı olduğu kuşkusuz tartışılabilir, ama günde-
me getirdiği yeni sahne sanatı anlayışına koşut
olarak yeni bir sahne-orkestra-seyirci düzenle-
mesinin, kısacası yeni bir mekânın peşmden
koştuğu yadsmamaz.
Aynı "yenimekân" düşlerine daha sonra, 20.
yüzyılm tiyatro yenilikçilerinde de rastlarız.
Bunlar kimi zaman düş olarak kalmış, kimi za-
man da gerçeğe dönüşmüştür.
Meyerhokl 1930'larmbaşında kendisini ziya-
rete gelenlere, bir gün çıkacağmı umduğu dev-
letdesteğiyle tamamlamayıbeklediği yeni ûyat-
rosunun planlannı gösterirdi. PeterStein ve ekı-
bi Schaubühne'yi bugün Theater Manifak-
tur'ün bulunduğu eski yerinden Kurfürsten-
dam'a taşırken yeni yapıyı çok amaçh, çok me-
kânlı ve büyük teknolojik olanaklarla donatıl-
mış sahnesinden soyunma odalanna varmcaya
dek inceden inceye planlamışlardı. Paris'te Ba-
uffes du Nord'a yerleşen Peter Brook ve eski
bir baruthane olan Cartoucherie'ye (Güneş ti-
yatrosu) geçen Ariane MnauchMne, sahne-se-
yirci ilişkisınde yeni arayışlara uygun açık me-
kânlar kurdular.
Bu örneklerin ve burada sayamadığımız pek
çoğunun ortak paydalarından biri, "açüt me-
kân" yaratma isteğiydi. Olanaklan artık sınıra
dayanmış, tek cepheli bir sahne-seyırci ilişki-
sine izin veren; yönetmenin, sahne tasanmcısı-
nm, ışıktasanmcısmm, oyuncunun, sorgulama
alanmı daraltan "çerçeve Itaryan sahne"yi red-
dediyorlar, bunun yerine tüm kullanım biçim-
leri henüz keşfedilmemiş açık mekânlar yarat-
maya yöneliyorlardı.
Gerçekten de her tiyatro oyunu yem bir yol-
culuksa, bunu düzenli, tarifeli, risksiz, ama ay-
nı oranda heyecansız bir tren seferi gibi değil,
bilinmeyen bir kıtayı keşfe çıkan gezginin de-
niz serüveni olarak yorumlayan yaratıcılann
önündeki en büyük engellerden biri, artık faz-
lasıyla bildik çerçeve sahneydi.
Son dönemlerde Devlet Tiyatrolan'mn An-
kara ve Istanbul'dakı sahnelerinin tamamına
yakımm görme olanağı buldum. Çeşitli beledi-
yelerce iyi niyetle yaptınlmış kültür merkezle-
rinin sahnelerinde de çahştnn. Hepsinde aynı mo-
delin, yani çerçeveli ttalyan sahnenin çeşitli uy-
gulamalanylakarşüaştım. Kimi sahnelerdeuy-
gulama daha başanh, tekruk donanım daha iyiy-
di, ama sahnesel bsıtlayıcüık pek değişmiyor-
du. Bütün bu söylediklerimden, Italyan sahne-
ye körükörüne, dogmatik bir biçünde karşı çık-
tığım sonucunavanlmasıru istemem. Bence bu
sahne modelinin, tiyatro tarihinin akışını için-
de ortaya çıkış koşullan üzerinde düşünmekte
ve bugünkü kuUanımda hangi alanlarda hâlâ
geçerli olabileceğıni, zaman-uzam denklemin-
de ise neden geçersizleştiğini irdelemekte ya-
rar var.
Çerçeveli Itayan, sahne -adı üstünde- Röne-
sans ttalyası'nın bir ürünü.
Geleneksel ortaçağ tiyatrosunun meydanla-
ra kurulanyükseltiİerinin kapalı salonlara taşın-
mış ve esas olarak hıyerarşik bir yerleşim dü-
zenine uyan seyirci yerlerinin görüş olanakla-
nnı da hiyerarşiye sokan bir türevi. Tabii kapa-
h salona geçiş, meydan sahnelerini en az üç
cepheden kuşatan seyirci yerleşimüün bakış
açısıru da tek cepheye indiriyor. Rönesans'la
birlikte resim alanında yaşanan *perspektif
devrimi, kısa sürede tiyatro dekorlarında da
yansımasını bulunca, sahne derinlik kazaruyor.
Ortaçağtiyatrosunun,bütün epizodlann "dekor-
lannı" (ya da panolannı) yan yana dizen me-
kânanlayışından, sahne kutusunubirçerçeve içi-
ne yerleştirilmiş perspektifli bir resim gibi al-
gılayan dekor aiüayışuıa doğru bır gelişim sü-
reciyaşanıyor. Asundabusüreçtiyatrodabirdev-
rim olarakyorumlanabilir ve yakından uıcelen-
diğinde sadece mekânla sınırlı kataıadığı da
görülebilir. Sahnedeki bu değişiklik ortaçağm
hâlâ mevsımlik döngülere bağlı zaman anlayı-
şından -belki de ticaretin gelişmesinin kentleri
tanmdangiderekbağımsızlaşnrmasının da yar-
dımıyla- yeni bir zaman anlayışına geçişi de
yansıtıyor.
Bu yeni ve lineer zaman algılayışında, dün-
bugün- yann, geleneksel döngülerden farklı bir
biçimde art arda zincirleniyor. Rönesans sah-
nesinin önünden derinliğine doğruhareketeder-
ken perspektif içinde küçülen dekorlann ara-
sında "uzaklaşına''yı yansılayan oyunkahrama-
nı, bir anlamda tt
istikbal"e doğru da ilerliyor.
Seyircinin gözünde o artık sadece mekân için-
de değil, zaman içinde hareket ediyor. Dolayı-
sıyla bu sahne biçimi, günümüzde de, zaman-
mekân anlayışım tek bir hat üzerinde kuran ve
aynı kurgu çizgisinin baştan sona parçalanma-
dan, sürekli eklemlenerek "aköğı'' oyunlar açı-
sından hâlâ geçerliliğini koruyor. Ancak çağı-
mızm zaman-uzam anlayışındaki parçalılığa ve
sahnesel zıtlıklardan doğacak yeni çağnşımla-
ra kapalı kahnak istemeyen, şiirsel ve metafo-
rik bir sahne dili arayan, ana kurgunun yanm-
da açılacak yan yollara ve anlamlara önem ve-
ren, bu nedenlerle sahne- seyirci ilişkisini mo-
dem aydınlanma düşüncesinin ışığı ile farklı
bir düzeye taşımak isteyen bir tiyatroda uzam-
sal çözüm, herhalde edebiyattaki "açıkanlaü"
gibi çok katmanlı "okunma" olanaklan sunan
«açık mekân" yönünde aranabılır.
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
YÖK Tartışmasınua
Unutulaıdar (Ul)
Son zamanlartla yeniden aievlenen YÖK tartış-
malannın neleri unutturduğuna ilişkin bu son yazı-
ma bir soruyla başlamak istiyorurtv. 1980 öncesin-
de Türkiye'de üniversite kurumu, kavramının bütün
gereklerini yerine getırebilecek ölçüde kurvmlaşa-
bilmiş olsaydı, 1980 sonrasında başınagelenleri yi-
ne de yaşar mıydı?
Bunun yanıtı, ne yazık ki koca bir 'hay/r'dır!
Sonradan 12 Eylül darbesi hangi koşullarda ol-
mazdı, diye çoktartışıldı. Bugün 12 Eylül'eyol açan
nedenlerin başındaTürkiye'de siyasi iktidariann za-
aflannın geldiği, artık tartışmasız bir gerçek olarak
kabul ediliyor. Bu gerçeği kabul etmek, hiçbir za-
man 12 Eylül'ü onaylamak anlamına gelmez; ama
öte yandan gerçekleri çıkış noktası almayan hiçbir
eleştiri de istenilen hedeflere varamaz.
Türkiye'de 12 Eylül darbesi, ülkeyetam altı ay bo-
yunca Cumhurbaşkanı seçemeyen bir siyasi yapı-
nın zaaflannı temel almıştı.
12 Eylül sonrasının üniversiteye yönelik düzenle-
meleri de, aynı şekilde, en geniş özgürlüklere sahip
bulunduğu bir dönemde bile bunlan kurumlaşmak
için yeterince değeriendiremeyen, dahası kimi za-
man -geçen hafta verdiğim 147'ler ömeğinde oldu-
ğu gibi- kötüye kullanan bir üniversite anlayışından
cesaret buldu.
12 Eylül'e gelındiğindeTürkiye'de üniversite, Tür-
kiye Büyük Millet Meclısı'nı kapatan bir darbenin he-
men ardından senatolannı toplayıp darbeye sena-
to kararlan ile destek verecek kadar misyonunu yi-
tirmişti. Ve o senato karariannın altında, derslerin-
de oğrenciterine anayasayı öğreten kimi anayasa pfo-
fesorlennin de imzalan vardı!
12 Eylül sonrasında ise Türkiye'de üniversite,
meclisi, siyasi partilen kapatmış, Mustafa Kemal
Atatürk'ün vas'ıyetlerini ortadan kaldırmaktasakın-
ca görmemiş bir askeri darbenin liderine, yine se-
nato kararlanyla^ahri Hukuk Doktorası verecek ka-
dar kimlik erozyonuna uğramıştı.
Bütün bu ömekteryardHnıyiavarmak istediğim so-
nuç şudur. Bugünün hesabı, yalnızca YÖK'ü tartış-
makla sınırlandınlamaz. Hele gelecekte Türkiye'de
üniversite kurumunun, kavramının gerekteriyle bir-
likte kurumlaşabılmesınin tek koşulu diye YÖK'ün
kaldınlmasını veya geniş ölçüde değıştirilmesini
göstermek, eski bir yanılsamaya yeniden geri dön-
mekten başka bir şey olmaz. Yapılması gereken, da-
haönceki bazıyazılanmda da vurgutadığım gibi, Tür-
kiye'de üniversite kavramını yeni baştan tartışma-
ya açmak, gerek üniversite kurumunun gerekse o
kurumun çatısı altında yer alanlann olması gereken
işlevleri üzerinde çok c>ddi biçimde, bu bağlamda-
ki evrensel mirasın da hakkını vererek düşünmek-
tir.
YÛK tartışmalan da ancak bu genel çerçevenin
bir yerine oturtulduğu takdirde işlevsellik kazana-
bilir.
Bugün Dokuz Eylül Üniversitesi bağlamındaki
YÖK uyguiaması, rtaMı olarak eleştlrilmekte. Buya-
pılırken unutulan çok önemli bir nokta ise, bugüne
uzanan yolun temeHerinin 147'ler olayı ile birlikte,
yani yine üniversitenın kendisi tarafından atılmış
olduğu!
Bugün ülkemizde, yani resmt dili Türkçe olan
Türkiye Cumhuriyeti'nde yabancı difde eğitim ya-
pan üniversitelerin ne anlama geldığı, kultürel bağ-
lamda ne gibi yıkımlara yol açabilecegı, yetennce
tartışılmıyor.
Türkiye'de kaftldıklan bilimseltoplantılardayaban-
cı dılde eğrtim veren ünivers'ıtelerde görevlı kimi
oğretim elemanlannın, bildırilenni Türkçe, yani ken-
dı anadillennde sunarken sıktşıp kaldıklan yerde
yabancı sözcükler kullanmalannın ne demek oldu-
ğu üzerinde de yetennce düşunulmüyor.
Türkiye'deki üntversrtelerin krtaplıklannaduşen but-
çe payının sonlarda gelmesinın bir bilim geleneği-
nin kurulmasına ne ölçüde katkıda (!) bulunabile-
ceği de tartışma konusu yapılmıyor.
Yınelerne gereğıni duyuyorum: Bu bağlamda çok
uzun bır lısteye dönüşturulebilecekvetartışmayı ge-
reksinen konulan genel bir çerçevede değeriendir-
mek yerine, üniversitelenn butün kurtuluş umutla-
nnı yalnızca YÖK'ün kalkmasına veya YOK ile ilgi-
li yasal düzenlemelerde değişiklikyapılmasma bağ-
lamak, 196O'lı yıllardan bugüne uzanan bir yanıl-
samayı sürdürmekten başka bir anlam taşıyamaz!
e-posta:ahmetcemal(a superonline.com
acem20@hotmail.com
Parts Metrosu yüz yaşmda
• PARİS (AFP) - Film yapımcılannın çok sık
başvurduğu bir mekân olan Paris Metrosu'nun,
yüzüncü yıh kutlanıyor. Özellikle,
Andrey Hepbum, Cary Grant'ın başrollerini
oynadıklan 1963 yapımı Hollywood fılmi
'Charade' ile belleklerde yer eden metronun. film
endüstrisinin bir parçası haline gelmesinden sonra
Porte Des Dılas'ta bir metro istasyonu daha
yapıldı. Şehrin kuzeydoğu bölgesinde bulunan bu
istasyon, Paris Metrosu'nun bütün özelhkleri
yansıtılacak şekilde oluşturulmuş. Beyaz porselen
çiniler, iki metrehk reklam panolan ve ışıkh
metro yollan da bunun göstergeleri. Hayali
istasyon, ük kez 1936 da Albert Prejan'm
'metropoütan' filmi için yapılmış. Birçok
Hollyvvood fıhnmin yanı sıra, sayısız Fransız
genlim fılmi de burada çekilen fümler arasında
yer ahyor.
DÜZCSİtme: Dûn sayfamızda yayımlanan 'Su ile
zeytinyağı birfcşince' ve 'Usmanbaş'a onursal
doktora' başlıklı yazılar 'Sahneden / Ayşegûl
Yûksel' logosu ve imzası altında çıkmıştır.
Doğrusu 'ABegro / Evin tlyasoghı' olacaktır.
Düzeltir, özür dileriz.
BUGÜN
• DARPHANE-İ AMtRE'de lfc
yaz etkmHkleri''
çerçevesinde saat 11.00 ve 13.00'de Hasan Özgeu
ve Savaş Güvenze'nin "Ve Taşlar Tanıktar" adlı
belgeseli izlenebılir. (513 50 82)
• DARÜŞŞAFAKA Çetin Berkmen Spor ve
Sosyal Tesislen Açıkhava Tiyatrosu'nda saat
21.00 de Sûheyl-Behzat Uygur Tryatrosu, "Tete
Köte" adh oyunu sergıleyecek. (286 26 76)