20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2000 PERŞEMBI 10 DIŞ HABERLER [email protected] Avrupa Birliği, 1999 raporunda, Kürt yurttaşlanna 'kültürel hak' verilmesini resmen istedi Türldye AB'yi yeııi keşfediyor SERKANDEMİRTAŞ ANKARA-Türkiye, Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olabilmek için gerekli olan Kopen- hag siyasi ölçütlerini ve bunJann karşılanma- sına yönelik olarak baskı kuran AB politikalannı yeniden keşfeöne sürecı- ne gırdi. AB Komisen Günther Verheugen'ın temaslan sırasında Tür- kiye'ye sunduğu kâğıtta yer aldığı savlanan "KürtçeegitiıııveTVönerfleri'', bir- liğin Türkiye için hazırladığı 1999 tlerleme Ra- poru'nda da yer alıyor. AB, bir aday ülke ile tam üyelik müzakerelerini başlatmaİc için ara- lannda "aanlıklann korunması ve haklanna saygi gösterilmesi, insan haklan durumu ve demokratikteşmeningüçlendirilmesi"'gıb] öl- çütlerin karşılanmasını zorunlu kılıyor. Bu öl- çütleri yeniden keşfeden Türkiye'yi özellikle eylül ve ekım aylannda zorlu bir süreç bekli- • AB Komiseri Verheugen'in Türkiye'ye sunduğu kâğıtta yer aldığı savlanan "Kürtçe eğitim ve TV önerileri", birliğin Türkiye için hazırladığı 1999 Ilerleme Raporu'nda da yer alıyor. yor. Verheugen'in 12-13 Temmuz günlerinde yaptığı ziyarette Türk yetkililere, "Kûrtçeeği- tim hakkı ve TV kanaü kunna izni verümesi'" önenlerini de ıçeren bir "kâğrt" sunup sunma- dığı tartışmalan, Türkiye'nin tam üye olabil- mek için koşul olan Kopenhag kriterlerini ye- terince özümsemediğinin göstergesi oldu. Diplomatik kaynaklar, Verheugen'in ziya- reti sırasında katılım ortaklığı belgesi ile ilgi- li oiarak düşüncelerini yazdığı bir notu Türk yetkililere ilettiğini, bunun da diplomatik te- maslarda başvurulan bir yöntem olduğunu bil- dirdiler. Kaynaklar, Verheugen'in gündeme gerirdiği konulann AB'nin Türkiye için hazır- ladığı 1998 ve 1999 ilerleme raporlannda yer aldığını anımsattılar.AB'nin 1999 raporunun "azuıkklaria" ilgili bölümünde şu ifadelere yer verildi: "Son düzenB raporda (1998) beür- t M ğ i ^ birâvflçözümkapsaınında KürtkiiJ- tûrel kimliğinin belirti biçimkri tarunabilir ve aynhkçılığı veya terorizmi savunmaması şar- üyla, o kimliğin ifade edilmesi yonanna daha fâzla boşgörü gösterilebüir. Örneğin Kürt di- linde TVyaymlanna,gorünüştesiyasiohnayan programlariçin hoşgönıgöstenlirkenresmioia- rak hâlâ müsaade edilmemektedir. 'Avrupa Konseyı'nın Üye Devletlennce Yü- kümlülüklerin ve Taahhütlerin Yerine Getiril- mesi Komitesi', Ocak 1999 raporunda şöyle divordu: Önemü nokta şudur ki böyle hcrhan- gi bir grup (Kürt kökenli Türk yurttaşlan) şimdi iki önemli Avrupa Konseyi Sözleşme- si'nde açıkça tarif edflen şartiar altında kendi doğaldiİlerini vekültürel geJeneklerini kullan- ma firsatma ve bunun için gerekli maddi kay- naklara sahip olmalıdır. Bu ikj önemli sözleş- me şunlardır: l lusal Azınhklann Korunması Üzerine Çerçeve Sözleşme ve Bölgesel veya Aanhk Dilieri tçin Avrupa Şarü ve aynca ulu- sal azmhklann haklan üzerine Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ne birekprotokol hakkın- da genel kurul tavsiyesi (1203)." 'Ciddieksiklikler' Ayru raporun siyasi kriterlerle ilgili sonuç bölümünde de "Son gefişmeier,Türkrve'de bir demokratik sistemin temel özellikkri mev- cut oimakla beraber, ülkenin Kopenhag siya- si kriterlerini hâlâ karşdamadığını teyitetmek- tedir. tnsan haklan ve azmhklann korunma- sı konulannda ciddi eksikükler vardır. İşken- ce sistematik değildir fakat hâlâ yaygmdır ve ifade özgüriüğü yetkili makarrdarca sürekti kısıdanmaktadır. MGK, siyasi yaşanıda bü- yûk bir rol oynamaya devam etmektedir" ıfa- delerine yer verildi. iran'a tepki Ankara 'da Şahab-3 kaygısı • Dışişleri Bakanlığı, Iran'm Ankara Büyükelçisi Lavasani'ye fîize denemesine duyulan tepkiyi dile getirdi. ANKARA (Cumhurrvet Bürosu) - Türkiye, Iran'ın, Kuzey Kore teknolojisi ile geliştirdiği ve nükleer başlık da takılabilen Şahab-3 fiizesini ikinci kez denemesine tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı'na gelen Iran'm Ankara Büyükelçisi Muhammed Lavasani'ye Ankara'nın tepkisi ıletildi. Dışişlen Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz, haftalık olağan basm toplantısmda gazetecilerin sorulan üzerine şu değerlendırmeyi yaptı: "Türkiye, khle imha silalan ile bunlann firiatma vasıtalarmuı yayılması riskinin yûksek olduğu bölgelere coğrafî yakuıhğı nedeniyle yayılmanın önlenmesi konusunda duyarh bir politika izlemektedir. Baa komşu ülkelerin silahlanma gayretkri endişe vericidir. Bu çerçevede Iran'm Şahab-3 füzesini ikinci denemesi üJkemizde hassasiyetje karşüanmıştır. Geiişmeler yakuıdan izfenmektedir.'' 'Kaygılar yersiz' Diriöz. Türkiye'nin tran'a misilleme oiarak İsrail ile Arrovv füzeleri konusunda işbirliğine gidip gftmeyeceği'' yönündeki soruyu yamtsız bıraktı. Dışişleri Bakanlığı'na gelen Iran'ın Ankara Büyükeİçisi Muhammed Lavasani, çıkışta gazetecilerin sorulan üzerine, Bakanlık'a çağnlmadığını, görüşmenin kendi isteği üzerine gerçekleştiğini söyledi. Lavasani, Iran'ın fîize denemelerinden endişe duyuhnasının yersiz olduğunu öne sürdü. Türkmenlere saldırı IKDP Temsilcisi Dışişleri 'ne çağnldı ANKARA (Cumhuriyet) - Irak Türkmen Cephesi'nin Erbil'deki parti binasına Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) tarafından saldın düzenlendiği iddialan üzerine IKDP'nin Ankara Temsilcisi Safin Dizayi Dışişleri Bakanlığı 'na çağnlarak uyanldı.Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz, basm toplantısmda gazetecilerin sorulan üzerine, 11 Temmuz gecesi Erbil'deki Irak Türkmen Cephesi Başkanhk Binası'nı koruyan güvenlik görevlileri ile IKDP güçleri arasında çıkan çatışmada, 2 Irak Türkmeninin yaşamını yitirdiğini. 6'sının da yaralandığını söyledi. Olayın araştınldığını kaydeden Diriöz, "Olayın sorumlulannın tespit edilerek cezalanduıbnalan ve bu tür olaylara kesin bir son verihnesi bu sabah Dışişleri'ne çağnlan IKDP trtibat GörevKsi Safin Dizayi'den de istenmiştir. IKDP'nin gerekli incelemeyi yaparak tarafımıza açıklamada bulunmas beklenmektedir" dedi. Banş Harekâtı'nın 26. yılında KKTC'liler, Rumlarla banşmayı tek çare görüyor Askeri zafere ekoııoıııik darbe REŞATAKAR LEFKOŞA - Kıbns Türk Banş Harekâtı'nın 26. yıldönümü bu- gün törenlerle kutlanacak. Kıbns Türkü özgürlüğünü kazandığı 20 Temmuz 1974 yılından bu yana en ağır ekonomik krizi yaşıyor. Ekonomik kriz yüzünden ise Kıb- ns Türk toplumunun çözüm istek- leri bir o kadar daha artış gösteri- yor. Bülent Ecevit'in başbakan olduğu dönemde gerçekleşen Ba- nş Harekatı sayesinde canını ve malını güvenceye alan ve Rum saldınlanndan kurtulmanm sevin- cini yaşayan Kıbns Türkü aradan 26 yıl geçtikten sonra yine Ece- vit'in Başbakan olduğu dönemde bu kez Rumlarla banşmayı 'tek seçenek' görüyor. AnkaraVa suçlama 6 yerel bankarun kapanlması son- rasında hemen herkesin 'zede' ol- duğu KKTC'de, iflaslar da birbiri- ni izliyor. Sanayi kesiminden, tu- rizme kadar tüm işletmeciler "ge- minin karaya vurduğunu" belır- tırken, hem KKTC yönetimi, hem de Ankara ağır şekilde suçlanıyor. Üstelik son 5 yıl içindeki Cum- hurbaşkanlığı seçimlerinde 2 kez karşı karşıya gelen Cumhurbaşka- nı Rauf Denktaş ile Başbakan Der- 1(\Ui*% lAvi\n'ıin'ıAi'M KKTC'ck,muhaMetpartüeriCujımuriyetçiTûrkI > artisi(arP)veYurt- 1V Ulil tUŞİ yUrUUU jeverBüük Hareketrnin (YBH) de aralannda bulunduğu35örgûtün ön- ceki akşam Lefltoşa'da düzenlediği "Bu Memk-ke* Bfcâm" mhingine vakljupk lOHo kifinin katridlgı biktirfl- di Mitingde coşkuhı bir konuşma vapan CTP lideri Mehmet AB Talat, u Bu ülke rümümüzündür. Bu toprak- larda oimadık acılan yaşayan Kıbns Türk'ü bu ülkenin efendisi obnahdu-'' dedi. (Fotoğraf: AA) vişEroğhı arasuıdald ihtüafin "kan davası'' şekline dönüşmesi, eko- nomik krizi daha da armandmyor. Rum ambargosu yüzünden baş- ka ülkelerden kredi sağlayamayan KKTC hükümeti Ankara'yı "tek umut" oiarak görüyor. Bu arada, Başbakan Bülent Ece- vit, yıldönümü nedeniyle Denk- taş'a gönderdiği mesajda KKTC bağımsız ve demokratik bir devlet oiarak varhğının yadsmamayacak birgerçek olduğunu belirterek "Bu gerçeği bütün dünya er geç kabul edecektir" dedi. Cözler Nice zirvesi nde AGSK konusunda sevinmek için erken: Son kararAB'nin ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Avrupa Güvenlik ve Sa- vunma Kimliği (AGSK) konu- sunda NATO Konseyi'nden ıs- tediği yönde karar çıkarmayı başaran Türkiye, son karan ve- recek olan AB nezdinde kulıs çalışmalannı antınyor. Türki- ye, NATO üyelerine yazdığı mektupta, görüşlerini ve Kon- sey karanm nasıl yorumladığı- m bildirdi. Feira zirvesinde AGSK'den dışlanan Türkiye, AB'nin ara- lık ayında düzenleyeceği Nice zirvesinden tatminkâr bir ka- rar çıkarmak için girişimlerini yoğunlaştınyor. NATO Konseyi'nde 17 Tem- muz 2000 günü kabul edilen NATO ile AB üyesi ülkelerin hükümet temsilcilerinin katılı- mıyla oluşrurulacak dört çalış- ma grubu AGSK ko- nusunda bundan son- raki süreçte belirleyi- ci olacak. Gruplann temmuz aymda başlayacakla- n çalışmalarda, Tür- kiye ve AB üyesi ol- mayan diğer mütte- fıklerin güvenlik ve kriz yönetimi dahil Avrupa'nın Ortak Gü- venlik ve Savunma Politikası (AOGSP) veAGSK'yekatılım- lan konusundakı AB tutumunun iyileştiril- mesı hedefleniyor. Bu çalışma- lar NATO Konseyi'nin yakan denetim ve gözetiminde yapıla- cak. Hazırlıklara etkin oiarak katılacak olan Türkiye, sürecı beklentilerine göre şekillendir- meye çalısacak. NATO ülketetine mefctup Türkiye, NATO üyelerine yaz- dığı mektupta görüşlerini ve konsey karanm nasıl yorumla- dığını bildirdi. Türkiye, AGSK politikaları ve bunlann NA- TO'ya yansımalannı yalandan izlemeyi ve AB'nin NATO ka- rarlanna uygun oiarak her biri- ni tek tek değerlendırerek katı- lımı ile orantıh katkıda bulun- ma konusundakı görüşünü ko- JT eira Zirvesi'nde AGSK'den dışlanan Türkiye, arahktaki Nice Zirvesi'nden tatminkâr bir karar çıkarmak için girişimlerini yoğunlaşrınyor. ruyor. AOGSP'yi ulusal çıkar- lan ve AB adayhğı sorumlulu- ğu ile değerlendiren Türkiye. ittıfak içinde eşitsizlık ve bö- iünme yaratılmamasına verdıği önemi vurguluyor. Fena'da alınan kararlan yeter- sız gören Türkiye'nin ıtirazla- nnın temelini, OGSP bağlamın- da ilişkilenn, Batı Avrupa Bir- liği'ndeki (BAB) kazanımlan- nın korunacağı yolundaki önce- kı kararlann göz ardı edilerek sadece kriz yönetimi harekâtı- na oturtdmaya çalışılması oluş- turuyor. Türkiye'yl memnun eden karar NATO Konseyi'nin 17 Tem- muz 2000 tarihinde uzun müza- kereler sonucu aldığı kararda Türkiye'nin görüşle- rideetkili oldu. Kon- sey karan, AB talep- leriyle NATO'nun AOGSP'ye katılımı konusunda hassas bir denge kuruyor. NA- TO uzmanlarının AB 'nin planlama ça- lışmalanna askeri ve teknık konularda da- nışmadan öteye git- meyecek katkılanna sınırlı süre için izin verilirkenNATO-AB ilişkilerinin katılım dahil çeşitli aşama- lannı ele alacak 4 grubun tem- muz ayı başında faaliyetlerine başlamalan kararlaştınldı. AB'nin NATO ımkân ve ye- teneklerine otomatik ve kısın- tısız erişımi gündem dışına çı- karken sürecin her aşamasında yapılacak yeni istemlerin kon- sey aracılığıyla Türkiye dahil NATO üyesi ülkeler tarafından incelenmesi öngörülüyor. Oluşturulan gruplann tüm ça- lışmalanıun konseyin yakın de- netim ve gözetiminde yapıla- cak olması Türkiye'yi rahatla- tıyor. Bu çerçevede, AB 'nin her istemi yeni bir konsey karany- la ele alınacak. Bu gruplann ge- lıştireceği öneriler, Nice zirve- sinde AB düzenlemelennin iyi- leştirilmesinde etkili olacak. ÖRÜŞ/FTOÎ. Dr. t. REŞAT ÖZKAN (E. Müsteşar) Türkiye ile Yunanistan arasında sürege- len ve daha çok Ege Denizi üzerinde yo- ğunlaşan sorunlara çözüm aramak ama- cıyla, yaklaşık iki yıl önce oluşturulan sivil inisiyatrfgiriştmi, "Türk-Yunan Forumu' adh nı taşıyor. Her iki ülkenin de halen resmi bir görevde bulunmayan diplomat, bilim adamı, gazeteci, işadamı ve askerlerinden oluşan bu forumun içindeki siyasal çalış- ma biriminin adı ise "Politik Analiz Gnı- bu" {PAG). Hiçbir resmi srfatı bulunmayan bu grup, yaptığı çalışmalar sonucunda hazırladığı bir belgeyi, geçen günlerde açıkladı ve her iki ülkenin dışişleri bakan- lıklanna sundu. Grup, resmi bir hüvtyet taşımadığından, çalışmalan da, kuşku- suz, hükümetleri bağlayıcı değil ve elbet- te bir yaptınm gücü de bulunmuyor. Bu- nunla birlikte, görünüşte, her iki ülkedeki görüş ve yaklaşımlan, bir anlamda yansrt- ma durumunda olması bakımından gru- bun çalışmalan oldukça önemli. Bu gru- bun oluşturacağı belgelerin, uyuşmazlık- lann sürmesi ve konulann uluslararası hu- kuksal ve siyasal zeminlere taşınması du- rumunda birer dayanak oiarak kullanıla- caklanna ise kuşku yok. Hazırlanan bu bekjede, iki ülke arasındaki sorunlartanım- lanıyor ve çözüm için bir yöntem önerili- yor. Bu belgenin bizim açımızdan önem- li sayılabilecekyanı şu: Yunanistan'ın, da- ha önce bir sorun oiarak tanımadığı "Ka- rasulan", "Hava Sahası" ve "Ege AdaJa- nnın Silahlandınlması" konulan da birerso- run oiarak tanımlanmış. Belgenin bu biçim- deki tanımlaması ile yetinmek, kanımızca, oldukça iyimser bir yaklaşım olacaktır; çünkü asıl incelik, bu sorunlann konuşul- ması için belirtenmiş olan sırada saklıdır. Satır aralannı, işte asıl bu sıralamada ara- mak lazım. Belgenin bu yapısına ilişkin eleştirilerimize geçmeden önce, söylen- mesi gereken bir başka şey daha var. PAG'nin Türk kanadının oluşumu, bize göre, eksik biryapılanma gösteriyor. Grup- ta yer alan kişiler arasında, Türk- Yunan" ilişkilerine, daha genel bir deyişle, Türki- ye'nin dış ilişkilerine (Avrupa Birliği ile iliş- kiler ve gümrük birliği süreci buna dahil) farklı bakış açılan olan ve farklı yaklaşım- lar getiren kimse yok. Sözünü ettiğimiz farklılık küçük aynntılaria sınırlı değil, sö- zünü etmeye çalıştığımız farklılık kapsam- lı düşünce, anlayış, yorum ve yaklaşım tercihlerinden kaynaklanıyor. Daha kendi içinde böyle birtartışma sürecini gerçek- leştirmenin gerekliliğine inanmayan ve hatta bunu, bir anlamda dışlayan bir olu- şumun varacağı sonuçlar da yalnızca ken- di görüşlerini yansrtmalan ile sınırlı kal- saydı, elbette fazla bir diyeceğimiz olmaz- dı, ancak konu maalesef bununla sınırlı de- ğildir. ileride bu konu farklı zeminlere ta- şındığında, bunun sonuçlan da en azın- dan konuya dışandan bakanlar tarafından ya da kendi isteyecekle- ri gibi bakmak isteyenler tarafından Türk kamuoyunun görüşü oiarak değeriendiri- lecek ve de öylece kullanılacaktır. Müza- kere sürecinin hangi sırada gerçekleşme- sine ilişkin sıralama, kanımızca, Türkiye açı- sından tuzaklarla doludur. llk görüşülme- si gereken konu oiarak k/ta sahanlığı be- lirienirken son sırayı da Ege adalannın si- lahlandınlması almış. Halbuki Türkiye'nin çıkarlan bunun tam tersini gerektiriyor. • • • "Tün\-Yunan Forumu'' içinde yer alan "Politik Analiz Grubu" tarafından, iki ülke arasında var olan Ege'ye ilişkin sorunlann tanımlanmasını ve bunlann ele almış biçi- mini içeren bir belgenin hazjrianması; ge- rek bu grubun Türk kanadının oluşumu ve gerek sorunlann sıralanışı ve bunun olası yansımalan bakımından çeşitli eksiklikle- ri ve sakıncalan içeriyor (1). Gruptan söz edilince, akJımıza hemen, daha önce gün- deme gelen ve hükümetlerin karşılıklı oia- rak belirteyecekleri "Akil Adamlar" konu- su geldi. Oluşumu bakımından resmi bir kimlik taşıması planlanan -vanlacak so- nuçlan, taraflan bağlayıcı olmamakla bir- likte- bu girişimin gerçekleşmesineYunan hükümetlerinin engel olduğu bilinmekte- dir. Şimdiki oluşum ise bir "Sivil Girişim" oiarak adlandınlıyor. PAG'nin Türk tarafı- nın, biçimsel oiarak, bir sivil toplum girişi- mi olduğuna kuşku yok. Türkiye'de sivil top- lum örgütleri, bize zaman zaman demok- rasi dersi vermeye yeltenen Yunantstan'da- kjtefden çokdahafaz- laözgürdürler. Bu, en azından, bu örgütle- rin dışanyla olan iliş- kilerinde böyledir, arna Yunanistan'da- ki sivil girişimler için aynışeyisöylemeko kadar kolay değil. Da- ha geçen mayıs ayı içinde Türk Deniz Araştırmalan Vakfı (TÜDAV) tarafından düzenlenen "Ege" konulu konferansa Yunanistan tarafın- dan, bırakınız devle- tin resmi görevlileri- ni, ısrariaçağnlmala- rına karşın ne bilim adamlan, neyazarlar ve ne de sivil toplum örgüöeri katldı vekat- kıdabulundu (1). Böy- le bir durum bizde ya- Iki Kıyıdan Ege'ye Bakışhli ltirii ld k Y i gyhayli eleştirisi yapılırdı, ancak Yunanis- tan'da durum farklıdır. Sivil toplum örgüt- lerinin, dış ilişkiler -özellikle Türkiye ile olan- lar- söz konusu olduğunda kendi başlan- na hareket etmede özgür olmalannı birya- na bırakın, hükümet tarafından yönlendi- rildikleri ve kullanıldıklan da bir gerçektir. Neyse bu bizi fazla ilgilendirmiyor. Bizi asıl ilgilendiren, bu oluşumda bizi temsil eden Türk tarafıdır. Grubun tüm üyelerini tanı- mıyoruz, ancak tanıdığımız kadanyla, Dı- şişleri Bakanlığı Müsteşarfığı görevinde bulunmuş olanllter Türkmen ve Ozdem Sanberk gibi yıllann deneyimine sahip iki Jflüzakere sürecine ilişkin sıralama, Türkiye açısından tuzaklarla doludur. Hk konu kıta sahanlığı olarak belirlenirken son sırayı da Ege adalannın silahlandınlması almış. değerli büyükelçinin, böylesine yanlış bir "sorun sıralamasıyia, sorunlann aşılma- ması halinde konunun Lahey Adalet Diva- nı'na götürülmesini de içeren bir görüşün altına nasıl imza atmış olduklannı anlaya- bilmiş değiliz. Mehmet Ali Birand ve Cem Duna'nın durumlan ise bizım açımızdan bir sürpriz oluşturmuyor. Bu belge, yakından tanıdığımız, tanık olduğumuz tavırlannın yeni bir yansıması. Türkiye'yi, durup du- rurken ve karşı taraftan hiçbir baskı ya da ta- lebin söz konusu ol- madığı bir ortamda ve de halen üyesi ol- madığı bir aşamada Avrupa Birliği (AB) ile en çok bir "serbest ticaret bölgesi" birlik- teliği içine sokmak varken tarihinin en ga- rip bir tek yanlı bağımlılıklar sistemi içinde gümrük birliği (GB) içine dahil etmenin bayrağını sallayan bu zihniyettir. Bir hiç karşılığında verilmiş olan bu ödünün ve eşi emsali olmayan bu teslimiyetçi politi- kanın, Türkiye açısından nelere mal oldu- ğu ve de olmaya devam edeceği artık iyi- ce görülüyor. 1997 tarihli "Lüksemburg Dtşlanması'nm ardından, hükümetin AB ile "siyasal diyaloğu kesme" karannı eleşti- ren de bu zihniyettir. Bu kesimin anlayışı- na göre, dış ilişkiler söz konusu olduğun- da, Türkiye hep ödün veren, edilgen ve ikin- ci derecede bir müzakereci taraf olmak durumundadır. Sözün özü şu: Bu grup be- ni temsil etmiyor. Bu bir sivil girişim de de- ğil. Eğer öyte olsaydı; eğer gerçekten de- mokratik bir sivil girişim olsaydı, en azın- dan, kendi içinde bir diyalektiğe sahip ol- ması gerekirdi ki, oluşumu ve varmış ol- duğu sonuç açısından grubun böyle bir özelliği olmadığı açıkça ortadadır.Öneri- len çözüm yöntemine göre; ilk aşamada, "kıta sahanlığının sınıriandmlması" ele alın- malıymış! Sayın llter Türkmen bu konuda bakınız neler diyor: "...Bunun nedeni kıta sahanlığının karasulan ve hava sahasını da içermesi. Karasulannın genişliği üzerin- deanlaşmaya vanlmadankıtasahanlığıso- runu ele alınamaz. Karasulannın genişliği saptanınca da hava sahası için daha geniş sınıriar ileri sürülmesi çokgüçolur..."{2).Bu anlatım, kendisi içinde, mantıksal açıdan tu- tarsızdır. Sayın Türk- men, kıtasahanlığı so- rununun çözümü için karasulan meselesini birönkoşul olarak ile- ri sürüyon -Bu, bize göre de doğru olan- dır- ama karasulannın, kıta sahanlıgnın biralt- başlığı olarak tanım- lanmasına da -sorun sıralamasında karasu- lan, kıta sahanlığından sonra geliyor- "evef diyor. Busöytediği.as- lında, yapılmış olan yanleşm üstünün örtül- mesi için başvurulan bir demagojinin ileri- sinde hiçbiranlamta- DışişİOTBaliamCemveYuitfmmestektBşıPapaı^^ Ş'maz. Sanınz, Sayın Türkmen de bunun farknda ki böyle biraçık- lamaya gerek görmüş. O takdirde biz de kendisine hemen şu soruyu yöneltelim: "Madem kıta sahanlığı için önce karasu- lan meselesini halletmek lazım, o zaman karasulan meselesini neden birinci sıra- ya almadınız da onu kıta sahanlığının bir altparametresiya da edilgen bir türevidu- rumuna getiren böyle bir sıralamaya ge- rek gördünüz?" Evet, çelişkinin bu kada- n da olur mu? Birteşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleş- mesi (UNCLOS) 16 Kasım 1994 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tarih, 1983 yılında Ja- maika'nın Montego Bay isimli kentinde 119 ülke tarafından imzalanmış olan söz- leşmenin, daha sonra 60. ülke tarafından da benimsenmiş olmasının bir yıl sonrası- dır. Türkiye bu sözleşmeye, karasulannın genişliğinin sınınnı 12 mile çıkaran 3. mad- desi nedeniyle başından beri haklı olarak karşı çıkmış ve imza koymamıştır. işte, yal- nız bu nedenle bile olsa, bu sözleşme Tür- kiye'yedayatılamaz. Kaldı ki, UNCLOS'un 123. maddesi "Kapalı", "Yan Kapalı" ve "Pelajik" denizlere kjyıdaş ülkelerin işbir- liği yapmalannı öngörmekte ve ezcümle; "Sahildar devletler işbu sözleşme gere- ğince kendilerine ait haklann kullanılma- sında ve yükümlülüklerinin yerine getiril- mesinde işbiriiğiyapacaklardır" denilmek- tedir. Buna ek olarak sözleşmenin 300. maddesi "Tarafdevletlerişbu sözleşme ile ûstlendikleri yûkümlülüklerini iyi niyetle yerine getinveli ve işbu sözleşmede tanı- nan haklar, yetkiler ve serbestileri hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayacak şe- kildekullanmalıdırlar" demektedir. Bunaek olarak Lahey Adalet Divanı'nın 1974 yılın- da, benzer bir konuda vermiş olduğu bir karar aynen şöyledir: "Deniz alanlannın sınıriandınlmasının herzaman uluslarara- sı birboyutu vardır. Bu, sadece sahildar devletin iç hukukunda açıklandığı üzere kendi iradesine bağlı olamaz. Herne ka- dar teksahildardevlet bu gerçekleştirme yetkisine sahip olması nedeniyle sınırian- dırma işlemitek taraflı bir işlem ise de bu- na karşılık bu sınıriandırmanın devletler bakımından geçeriiliği uluslararası huku- ku ilgilendirir." (3) Yunanistan UNCLOS'un yürürlüğe girmesini fırsat bilerek çıkardığı bir yasa ile sözleşmeye taraf olmuş ve ka- rasulannı 12 mile çıkarmaya kalkmıştır. (1) Özkan, t Reşat, ' Ege 'de Onemlı Bir Top- lantı ve Böyle Başa Böyle Tıraş mı7 '', Fmansal Forum, ISMayıs 2000 (2) Türkmen, 1, ' Ege Sorunlan Nasıl Çözü- lür". Hürnyet, 6 Temmuz 2000. (3) Özkan, t Reşat, "Dış Politıka, Dış Kapı- nın Dış Mandalı'', Çınar Yavınlan. Ştıbat 2000 (2 Basım) SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle