Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2000 PERŞEMBI
10 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr
Avrupa Birliği, 1999 raporunda, Kürt yurttaşlanna 'kültürel hak' verilmesini resmen istedi
Türldye AB'yi yeııi keşfediyor
SERKANDEMİRTAŞ
ANKARA-Türkiye, Avrupa Birliği'ne (AB)
tam üye olabilmek için gerekli olan Kopen-
hag siyasi ölçütlerini ve bunJann karşılanma-
sına yönelik olarak baskı
kuran AB politikalannı
yeniden keşfeöne sürecı-
ne gırdi. AB Komisen
Günther Verheugen'ın
temaslan sırasında Tür-
kiye'ye sunduğu kâğıtta yer aldığı
savlanan "KürtçeegitiıııveTVönerfleri'', bir-
liğin Türkiye için hazırladığı 1999 tlerleme Ra-
poru'nda da yer alıyor. AB, bir aday ülke ile
tam üyelik müzakerelerini başlatmaİc için ara-
lannda "aanlıklann korunması ve haklanna
saygi gösterilmesi, insan haklan durumu ve
demokratikteşmeningüçlendirilmesi"'gıb] öl-
çütlerin karşılanmasını zorunlu kılıyor. Bu öl-
çütleri yeniden keşfeden Türkiye'yi özellikle
eylül ve ekım aylannda zorlu bir süreç bekli-
• AB Komiseri Verheugen'in Türkiye'ye sunduğu kâğıtta yer
aldığı savlanan "Kürtçe eğitim ve TV önerileri", birliğin
Türkiye için hazırladığı 1999 Ilerleme Raporu'nda da yer alıyor.
yor. Verheugen'in 12-13 Temmuz günlerinde
yaptığı ziyarette Türk yetkililere, "Kûrtçeeği-
tim hakkı ve TV kanaü kunna izni verümesi'"
önenlerini de ıçeren bir "kâğrt" sunup sunma-
dığı tartışmalan, Türkiye'nin tam üye olabil-
mek için koşul olan Kopenhag kriterlerini ye-
terince özümsemediğinin göstergesi oldu.
Diplomatik kaynaklar, Verheugen'in ziya-
reti sırasında katılım ortaklığı belgesi ile ilgi-
li oiarak düşüncelerini yazdığı bir notu Türk
yetkililere ilettiğini, bunun da diplomatik te-
maslarda başvurulan bir yöntem olduğunu bil-
dirdiler. Kaynaklar, Verheugen'in gündeme
gerirdiği konulann AB'nin Türkiye için hazır-
ladığı 1998 ve 1999 ilerleme raporlannda yer
aldığını anımsattılar.AB'nin 1999 raporunun
"azuıkklaria" ilgili bölümünde şu ifadelere
yer verildi: "Son düzenB raporda (1998) beür-
t M ğ i ^ birâvflçözümkapsaınında KürtkiiJ-
tûrel kimliğinin belirti biçimkri tarunabilir ve
aynhkçılığı veya terorizmi savunmaması şar-
üyla, o kimliğin ifade edilmesi yonanna daha
fâzla boşgörü gösterilebüir. Örneğin Kürt di-
linde TVyaymlanna,gorünüştesiyasiohnayan
programlariçin hoşgönıgöstenlirkenresmioia-
rak hâlâ müsaade edilmemektedir.
'Avrupa Konseyı'nın Üye Devletlennce Yü-
kümlülüklerin ve Taahhütlerin Yerine Getiril-
mesi Komitesi', Ocak 1999 raporunda şöyle
divordu: Önemü nokta şudur ki böyle hcrhan-
gi bir grup (Kürt kökenli Türk yurttaşlan)
şimdi iki önemli Avrupa Konseyi Sözleşme-
si'nde açıkça tarif edflen şartiar altında kendi
doğaldiİlerini vekültürel geJeneklerini kullan-
ma firsatma ve bunun için gerekli maddi kay-
naklara sahip olmalıdır. Bu ikj önemli sözleş-
me şunlardır: l lusal Azınhklann Korunması
Üzerine Çerçeve Sözleşme ve Bölgesel veya
Aanhk Dilieri tçin Avrupa Şarü ve aynca ulu-
sal azmhklann haklan üzerine Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi'ne birekprotokol hakkın-
da genel kurul tavsiyesi (1203)."
'Ciddieksiklikler'
Ayru raporun siyasi kriterlerle ilgili sonuç
bölümünde de "Son gefişmeier,Türkrve'de bir
demokratik sistemin temel özellikkri mev-
cut oimakla beraber, ülkenin Kopenhag siya-
si kriterlerini hâlâ karşdamadığını teyitetmek-
tedir. tnsan haklan ve azmhklann korunma-
sı konulannda ciddi eksikükler vardır. İşken-
ce sistematik değildir fakat hâlâ yaygmdır ve
ifade özgüriüğü yetkili makarrdarca sürekti
kısıdanmaktadır. MGK, siyasi yaşanıda bü-
yûk bir rol oynamaya devam etmektedir" ıfa-
delerine yer verildi.
iran'a tepki
Ankara 'da
Şahab-3
kaygısı
• Dışişleri Bakanlığı,
Iran'm Ankara Büyükelçisi
Lavasani'ye fîize
denemesine duyulan
tepkiyi dile getirdi.
ANKARA (Cumhurrvet Bürosu)
- Türkiye, Iran'ın, Kuzey Kore
teknolojisi ile geliştirdiği ve
nükleer başlık da takılabilen
Şahab-3 fiizesini ikinci kez
denemesine tepki gösterdi.
Dışişleri Bakanlığı'na gelen
Iran'm Ankara Büyükelçisi
Muhammed Lavasani'ye
Ankara'nın tepkisi ıletildi.
Dışişlen Bakanlığı Sözcü
Yardımcısı Hüseyin Diriöz,
haftalık olağan basm
toplantısmda gazetecilerin
sorulan üzerine şu
değerlendırmeyi yaptı:
"Türkiye, khle imha silalan ile
bunlann firiatma vasıtalarmuı
yayılması riskinin yûksek olduğu
bölgelere coğrafî yakuıhğı
nedeniyle yayılmanın önlenmesi
konusunda duyarh bir politika
izlemektedir. Baa komşu
ülkelerin silahlanma gayretkri
endişe vericidir. Bu çerçevede
Iran'm Şahab-3 füzesini ikinci
denemesi üJkemizde hassasiyetje
karşüanmıştır. Geiişmeler
yakuıdan izfenmektedir.''
'Kaygılar yersiz'
Diriöz. Türkiye'nin tran'a
misilleme oiarak İsrail ile Arrovv
füzeleri konusunda işbirliğine
gidip gftmeyeceği'' yönündeki
soruyu yamtsız bıraktı.
Dışişleri Bakanlığı'na gelen
Iran'ın Ankara Büyükeİçisi
Muhammed Lavasani, çıkışta
gazetecilerin sorulan üzerine,
Bakanlık'a çağnlmadığını,
görüşmenin kendi isteği üzerine
gerçekleştiğini söyledi.
Lavasani, Iran'ın fîize
denemelerinden endişe
duyuhnasının yersiz olduğunu
öne sürdü.
Türkmenlere saldırı
IKDP Temsilcisi
Dışişleri 'ne
çağnldı
ANKARA (Cumhuriyet) - Irak
Türkmen Cephesi'nin Erbil'deki
parti binasına Irak Kürdistan
Demokratik Partisi (IKDP)
tarafından saldın düzenlendiği
iddialan üzerine IKDP'nin
Ankara Temsilcisi Safin Dizayi
Dışişleri Bakanlığı 'na çağnlarak
uyanldı.Dışişleri Bakanlığı
Sözcü Yardımcısı Hüseyin
Diriöz, basm toplantısmda
gazetecilerin sorulan üzerine, 11
Temmuz gecesi Erbil'deki Irak
Türkmen Cephesi Başkanhk
Binası'nı koruyan güvenlik
görevlileri ile IKDP güçleri
arasında çıkan çatışmada, 2 Irak
Türkmeninin yaşamını
yitirdiğini. 6'sının da
yaralandığını söyledi. Olayın
araştınldığını kaydeden Diriöz,
"Olayın sorumlulannın tespit
edilerek cezalanduıbnalan ve bu
tür olaylara kesin bir son
verihnesi bu sabah Dışişleri'ne
çağnlan IKDP trtibat GörevKsi
Safin Dizayi'den de istenmiştir.
IKDP'nin gerekli incelemeyi
yaparak tarafımıza
açıklamada bulunmas
beklenmektedir" dedi.
Banş Harekâtı'nın 26. yılında KKTC'liler, Rumlarla banşmayı tek çare görüyor
Askeri zafere ekoııoıııik darbe
REŞATAKAR
LEFKOŞA - Kıbns Türk Banş
Harekâtı'nın 26. yıldönümü bu-
gün törenlerle kutlanacak. Kıbns
Türkü özgürlüğünü kazandığı 20
Temmuz 1974 yılından bu yana en
ağır ekonomik krizi yaşıyor.
Ekonomik kriz yüzünden ise Kıb-
ns Türk toplumunun çözüm istek-
leri bir o kadar daha artış gösteri-
yor. Bülent Ecevit'in başbakan
olduğu dönemde gerçekleşen Ba-
nş Harekatı sayesinde canını ve
malını güvenceye alan ve Rum
saldınlanndan kurtulmanm sevin-
cini yaşayan Kıbns Türkü aradan
26 yıl geçtikten sonra yine Ece-
vit'in Başbakan olduğu dönemde
bu kez Rumlarla banşmayı 'tek
seçenek' görüyor.
AnkaraVa suçlama
6 yerel bankarun kapanlması son-
rasında hemen herkesin 'zede' ol-
duğu KKTC'de, iflaslar da birbiri-
ni izliyor. Sanayi kesiminden, tu-
rizme kadar tüm işletmeciler "ge-
minin karaya vurduğunu" belır-
tırken, hem KKTC yönetimi, hem
de Ankara ağır şekilde suçlanıyor.
Üstelik son 5 yıl içindeki Cum-
hurbaşkanlığı seçimlerinde 2 kez
karşı karşıya gelen Cumhurbaşka-
nı Rauf Denktaş ile Başbakan Der-
1(\Ui*% lAvi\n'ıin'ıAi'M KKTC'ck,muhaMetpartüeriCujımuriyetçiTûrkI
>
artisi(arP)veYurt-
1V Ulil tUŞİ yUrUUU jeverBüük Hareketrnin (YBH) de aralannda bulunduğu35örgûtün ön-
ceki akşam Lefltoşa'da düzenlediği "Bu Memk-ke* Bfcâm" mhingine vakljupk lOHo kifinin katridlgı biktirfl-
di Mitingde coşkuhı bir konuşma vapan CTP lideri Mehmet AB Talat,
u
Bu ülke rümümüzündür. Bu toprak-
larda oimadık acılan yaşayan Kıbns Türk'ü bu ülkenin efendisi obnahdu-'' dedi. (Fotoğraf: AA)
vişEroğhı arasuıdald ihtüafin "kan
davası'' şekline dönüşmesi, eko-
nomik krizi daha da armandmyor.
Rum ambargosu yüzünden baş-
ka ülkelerden kredi sağlayamayan
KKTC hükümeti Ankara'yı "tek
umut" oiarak görüyor.
Bu arada, Başbakan Bülent Ece-
vit, yıldönümü nedeniyle Denk-
taş'a gönderdiği mesajda KKTC
bağımsız ve demokratik bir devlet
oiarak varhğının yadsmamayacak
birgerçek olduğunu belirterek "Bu
gerçeği bütün dünya er geç kabul
edecektir" dedi.
Cözler Nice zirvesi nde
AGSK konusunda
sevinmek için erken:
Son kararAB'nin
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Avrupa Güvenlik ve Sa-
vunma Kimliği (AGSK) konu-
sunda NATO Konseyi'nden ıs-
tediği yönde karar çıkarmayı
başaran Türkiye, son karan ve-
recek olan AB nezdinde kulıs
çalışmalannı antınyor. Türki-
ye, NATO üyelerine yazdığı
mektupta, görüşlerini ve Kon-
sey karanm nasıl yorumladığı-
m bildirdi.
Feira zirvesinde AGSK'den
dışlanan Türkiye, AB'nin ara-
lık ayında düzenleyeceği Nice
zirvesinden tatminkâr bir ka-
rar çıkarmak için girişimlerini
yoğunlaştınyor.
NATO Konseyi'nde 17 Tem-
muz 2000 günü kabul edilen
NATO ile AB üyesi ülkelerin
hükümet temsilcilerinin katılı-
mıyla oluşrurulacak dört çalış-
ma grubu AGSK ko-
nusunda bundan son-
raki süreçte belirleyi-
ci olacak.
Gruplann temmuz
aymda başlayacakla-
n çalışmalarda, Tür-
kiye ve AB üyesi ol-
mayan diğer mütte-
fıklerin güvenlik ve
kriz yönetimi dahil
Avrupa'nın Ortak Gü-
venlik ve Savunma
Politikası (AOGSP)
veAGSK'yekatılım-
lan konusundakı AB
tutumunun iyileştiril-
mesı hedefleniyor. Bu çalışma-
lar NATO Konseyi'nin yakan
denetim ve gözetiminde yapıla-
cak. Hazırlıklara etkin oiarak
katılacak olan Türkiye, sürecı
beklentilerine göre şekillendir-
meye çalısacak.
NATO ülketetine mefctup
Türkiye, NATO üyelerine yaz-
dığı mektupta görüşlerini ve
konsey karanm nasıl yorumla-
dığını bildirdi. Türkiye, AGSK
politikaları ve bunlann NA-
TO'ya yansımalannı yalandan
izlemeyi ve AB'nin NATO ka-
rarlanna uygun oiarak her biri-
ni tek tek değerlendırerek katı-
lımı ile orantıh katkıda bulun-
ma konusundakı görüşünü ko-
JT eira
Zirvesi'nde
AGSK'den
dışlanan
Türkiye,
arahktaki Nice
Zirvesi'nden
tatminkâr bir
karar çıkarmak
için
girişimlerini
yoğunlaşrınyor.
ruyor. AOGSP'yi ulusal çıkar-
lan ve AB adayhğı sorumlulu-
ğu ile değerlendiren Türkiye.
ittıfak içinde eşitsizlık ve bö-
iünme yaratılmamasına verdıği
önemi vurguluyor.
Fena'da alınan kararlan yeter-
sız gören Türkiye'nin ıtirazla-
nnın temelini, OGSP bağlamın-
da ilişkilenn, Batı Avrupa Bir-
liği'ndeki (BAB) kazanımlan-
nın korunacağı yolundaki önce-
kı kararlann göz ardı edilerek
sadece kriz yönetimi harekâtı-
na oturtdmaya çalışılması oluş-
turuyor.
Türkiye'yl memnun
eden karar
NATO Konseyi'nin 17 Tem-
muz 2000 tarihinde uzun müza-
kereler sonucu aldığı kararda
Türkiye'nin görüşle-
rideetkili oldu. Kon-
sey karan, AB talep-
leriyle NATO'nun
AOGSP'ye katılımı
konusunda hassas bir
denge kuruyor. NA-
TO uzmanlarının
AB 'nin planlama ça-
lışmalanna askeri ve
teknık konularda da-
nışmadan öteye git-
meyecek katkılanna
sınırlı süre için izin
verilirkenNATO-AB
ilişkilerinin katılım
dahil çeşitli aşama-
lannı ele alacak 4 grubun tem-
muz ayı başında faaliyetlerine
başlamalan kararlaştınldı.
AB'nin NATO ımkân ve ye-
teneklerine otomatik ve kısın-
tısız erişımi gündem dışına çı-
karken sürecin her aşamasında
yapılacak yeni istemlerin kon-
sey aracılığıyla Türkiye dahil
NATO üyesi ülkeler tarafından
incelenmesi öngörülüyor.
Oluşturulan gruplann tüm ça-
lışmalanıun konseyin yakın de-
netim ve gözetiminde yapıla-
cak olması Türkiye'yi rahatla-
tıyor. Bu çerçevede, AB 'nin her
istemi yeni bir konsey karany-
la ele alınacak. Bu gruplann ge-
lıştireceği öneriler, Nice zirve-
sinde AB düzenlemelennin iyi-
leştirilmesinde etkili olacak.
ÖRÜŞ/FTOÎ. Dr. t. REŞAT ÖZKAN (E. Müsteşar)
Türkiye ile Yunanistan arasında sürege-
len ve daha çok Ege Denizi üzerinde yo-
ğunlaşan sorunlara çözüm aramak ama-
cıyla, yaklaşık iki yıl önce oluşturulan sivil
inisiyatrfgiriştmi, "Türk-Yunan Forumu' adh
nı taşıyor. Her iki ülkenin de halen resmi
bir görevde bulunmayan diplomat, bilim
adamı, gazeteci, işadamı ve askerlerinden
oluşan bu forumun içindeki siyasal çalış-
ma biriminin adı ise "Politik Analiz Gnı-
bu" {PAG). Hiçbir resmi srfatı bulunmayan
bu grup, yaptığı çalışmalar sonucunda
hazırladığı bir belgeyi, geçen günlerde
açıkladı ve her iki ülkenin dışişleri bakan-
lıklanna sundu. Grup, resmi bir hüvtyet
taşımadığından, çalışmalan da, kuşku-
suz, hükümetleri bağlayıcı değil ve elbet-
te bir yaptınm gücü de bulunmuyor. Bu-
nunla birlikte, görünüşte, her iki ülkedeki
görüş ve yaklaşımlan, bir anlamda yansrt-
ma durumunda olması bakımından gru-
bun çalışmalan oldukça önemli. Bu gru-
bun oluşturacağı belgelerin, uyuşmazlık-
lann sürmesi ve konulann uluslararası hu-
kuksal ve siyasal zeminlere taşınması du-
rumunda birer dayanak oiarak kullanıla-
caklanna ise kuşku yok. Hazırlanan bu
bekjede, iki ülke arasındaki sorunlartanım-
lanıyor ve çözüm için bir yöntem önerili-
yor. Bu belgenin bizim açımızdan önem-
li sayılabilecekyanı şu: Yunanistan'ın, da-
ha önce bir sorun oiarak tanımadığı "Ka-
rasulan", "Hava Sahası" ve "Ege AdaJa-
nnın Silahlandınlması" konulan da birerso-
run oiarak tanımlanmış. Belgenin bu biçim-
deki tanımlaması ile yetinmek, kanımızca,
oldukça iyimser bir yaklaşım olacaktır;
çünkü asıl incelik, bu sorunlann konuşul-
ması için belirtenmiş olan sırada saklıdır.
Satır aralannı, işte asıl bu sıralamada ara-
mak lazım. Belgenin bu yapısına ilişkin
eleştirilerimize geçmeden önce, söylen-
mesi gereken bir başka şey daha var.
PAG'nin Türk kanadının oluşumu, bize
göre, eksik biryapılanma gösteriyor. Grup-
ta yer alan kişiler arasında, Türk- Yunan"
ilişkilerine, daha genel bir deyişle, Türki-
ye'nin dış ilişkilerine (Avrupa Birliği ile iliş-
kiler ve gümrük birliği süreci buna dahil)
farklı bakış açılan olan ve farklı yaklaşım-
lar getiren kimse yok. Sözünü ettiğimiz
farklılık küçük aynntılaria sınırlı değil, sö-
zünü etmeye çalıştığımız farklılık kapsam-
lı düşünce, anlayış, yorum ve yaklaşım
tercihlerinden kaynaklanıyor. Daha kendi
içinde böyle birtartışma sürecini gerçek-
leştirmenin gerekliliğine inanmayan ve
hatta bunu, bir anlamda dışlayan bir olu-
şumun varacağı sonuçlar da yalnızca ken-
di görüşlerini yansrtmalan ile sınırlı kal-
saydı, elbette fazla bir diyeceğimiz olmaz-
dı, ancak konu maalesef bununla sınırlı de-
ğildir. ileride bu konu farklı zeminlere ta-
şındığında, bunun sonuçlan da en azın-
dan konuya dışandan
bakanlar tarafından ya
da kendi isteyecekle-
ri gibi bakmak isteyenler tarafından Türk
kamuoyunun görüşü oiarak değeriendiri-
lecek ve de öylece kullanılacaktır. Müza-
kere sürecinin hangi sırada gerçekleşme-
sine ilişkin sıralama, kanımızca, Türkiye açı-
sından tuzaklarla doludur. llk görüşülme-
si gereken konu oiarak k/ta sahanlığı be-
lirienirken son sırayı da Ege adalannın si-
lahlandınlması almış. Halbuki Türkiye'nin
çıkarlan bunun tam tersini gerektiriyor.
• • •
"Tün\-Yunan Forumu'' içinde yer alan
"Politik Analiz Grubu" tarafından, iki ülke
arasında var olan Ege'ye ilişkin sorunlann
tanımlanmasını ve bunlann ele almış biçi-
mini içeren bir belgenin hazjrianması; ge-
rek bu grubun Türk kanadının oluşumu ve
gerek sorunlann sıralanışı ve bunun olası
yansımalan bakımından çeşitli eksiklikle-
ri ve sakıncalan içeriyor (1). Gruptan söz
edilince, akJımıza hemen, daha önce gün-
deme gelen ve hükümetlerin karşılıklı oia-
rak belirteyecekleri "Akil Adamlar" konu-
su geldi. Oluşumu bakımından resmi bir
kimlik taşıması planlanan -vanlacak so-
nuçlan, taraflan bağlayıcı olmamakla bir-
likte- bu girişimin gerçekleşmesineYunan
hükümetlerinin engel olduğu bilinmekte-
dir. Şimdiki oluşum ise bir "Sivil Girişim"
oiarak adlandınlıyor. PAG'nin Türk tarafı-
nın, biçimsel oiarak, bir sivil toplum girişi-
mi olduğuna kuşku yok. Türkiye'de sivil top-
lum örgütleri, bize zaman zaman demok-
rasi dersi vermeye yeltenen Yunantstan'da-
kjtefden çokdahafaz-
laözgürdürler. Bu, en
azından, bu örgütle-
rin dışanyla olan iliş-
kilerinde böyledir,
arna Yunanistan'da-
ki sivil girişimler için
aynışeyisöylemeko
kadar kolay değil. Da-
ha geçen mayıs ayı
içinde Türk Deniz
Araştırmalan Vakfı
(TÜDAV) tarafından
düzenlenen "Ege"
konulu konferansa
Yunanistan tarafın-
dan, bırakınız devle-
tin resmi görevlileri-
ni, ısrariaçağnlmala-
rına karşın ne bilim
adamlan, neyazarlar
ve ne de sivil toplum
örgüöeri katldı vekat-
kıdabulundu (1). Böy-
le bir durum bizde ya-
Iki Kıyıdan Ege'ye Bakışhli ltirii ld k Y i
gyhayli eleştirisi yapılırdı, ancak Yunanis-
tan'da durum farklıdır. Sivil toplum örgüt-
lerinin, dış ilişkiler -özellikle Türkiye ile olan-
lar- söz konusu olduğunda kendi başlan-
na hareket etmede özgür olmalannı birya-
na bırakın, hükümet tarafından yönlendi-
rildikleri ve kullanıldıklan da bir gerçektir.
Neyse bu bizi fazla ilgilendirmiyor. Bizi asıl
ilgilendiren, bu oluşumda bizi temsil eden
Türk tarafıdır. Grubun tüm üyelerini tanı-
mıyoruz, ancak tanıdığımız kadanyla, Dı-
şişleri Bakanlığı Müsteşarfığı görevinde
bulunmuş olanllter Türkmen ve Ozdem
Sanberk gibi yıllann deneyimine sahip iki
Jflüzakere sürecine ilişkin
sıralama, Türkiye açısından
tuzaklarla doludur. Hk konu kıta
sahanlığı olarak belirlenirken
son sırayı da Ege adalannın
silahlandınlması almış.
değerli büyükelçinin, böylesine yanlış bir
"sorun sıralamasıyia, sorunlann aşılma-
ması halinde konunun Lahey Adalet Diva-
nı'na götürülmesini de içeren bir görüşün
altına nasıl imza atmış olduklannı anlaya-
bilmiş değiliz. Mehmet Ali Birand ve Cem
Duna'nın durumlan ise bizım açımızdan bir
sürpriz oluşturmuyor. Bu belge, yakından
tanıdığımız, tanık olduğumuz tavırlannın
yeni bir yansıması. Türkiye'yi, durup du-
rurken ve karşı taraftan
hiçbir baskı ya da ta-
lebin söz konusu ol-
madığı bir ortamda ve de halen üyesi ol-
madığı bir aşamada Avrupa Birliği (AB) ile
en çok bir "serbest ticaret bölgesi" birlik-
teliği içine sokmak varken tarihinin en ga-
rip bir tek yanlı bağımlılıklar sistemi içinde
gümrük birliği (GB) içine dahil etmenin
bayrağını sallayan bu zihniyettir. Bir hiç
karşılığında verilmiş olan bu ödünün ve
eşi emsali olmayan bu teslimiyetçi politi-
kanın, Türkiye açısından nelere mal oldu-
ğu ve de olmaya devam edeceği artık iyi-
ce görülüyor. 1997 tarihli "Lüksemburg
Dtşlanması'nm ardından, hükümetin AB ile
"siyasal diyaloğu kesme" karannı eleşti-
ren de bu zihniyettir. Bu kesimin anlayışı-
na göre, dış ilişkiler söz konusu olduğun-
da, Türkiye hep ödün veren, edilgen ve ikin-
ci derecede bir müzakereci taraf olmak
durumundadır. Sözün özü şu: Bu grup be-
ni temsil etmiyor. Bu bir sivil girişim de de-
ğil. Eğer öyte olsaydı; eğer gerçekten de-
mokratik bir sivil girişim olsaydı, en azın-
dan, kendi içinde bir diyalektiğe sahip ol-
ması gerekirdi ki, oluşumu ve varmış ol-
duğu sonuç açısından grubun böyle bir
özelliği olmadığı açıkça ortadadır.Öneri-
len çözüm yöntemine göre; ilk aşamada,
"kıta sahanlığının sınıriandmlması" ele alın-
malıymış! Sayın llter Türkmen bu konuda
bakınız neler diyor: "...Bunun nedeni kıta
sahanlığının karasulan ve hava sahasını da
içermesi. Karasulannın genişliği üzerin-
deanlaşmaya vanlmadankıtasahanlığıso-
runu ele alınamaz. Karasulannın genişliği
saptanınca da hava
sahası için daha geniş
sınıriar ileri sürülmesi
çokgüçolur..."{2).Bu
anlatım, kendisi içinde,
mantıksal açıdan tu-
tarsızdır. Sayın Türk-
men, kıtasahanlığı so-
rununun çözümü için
karasulan meselesini
birönkoşul olarak ile-
ri sürüyon -Bu, bize
göre de doğru olan-
dır- ama karasulannın,
kıta sahanlıgnın biralt-
başlığı olarak tanım-
lanmasına da -sorun
sıralamasında karasu-
lan, kıta sahanlığından
sonra geliyor- "evef
diyor. Busöytediği.as-
lında, yapılmış olan
yanleşm üstünün örtül-
mesi için başvurulan
bir demagojinin ileri-
sinde hiçbiranlamta-
DışişİOTBaliamCemveYuitfmmestektBşıPapaı^^ Ş'maz. Sanınz, Sayın
Türkmen de bunun farknda ki böyle biraçık-
lamaya gerek görmüş. O takdirde biz de
kendisine hemen şu soruyu yöneltelim:
"Madem kıta sahanlığı için önce karasu-
lan meselesini halletmek lazım, o zaman
karasulan meselesini neden birinci sıra-
ya almadınız da onu kıta sahanlığının bir
altparametresiya da edilgen bir türevidu-
rumuna getiren böyle bir sıralamaya ge-
rek gördünüz?" Evet, çelişkinin bu kada-
n da olur mu?
Birteşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleş-
mesi (UNCLOS) 16 Kasım 1994 tarihinde
yürürlüğe girdi. Bu tarih, 1983 yılında Ja-
maika'nın Montego Bay isimli kentinde
119 ülke tarafından imzalanmış olan söz-
leşmenin, daha sonra 60. ülke tarafından
da benimsenmiş olmasının bir yıl sonrası-
dır. Türkiye bu sözleşmeye, karasulannın
genişliğinin sınınnı 12 mile çıkaran 3. mad-
desi nedeniyle başından beri haklı olarak
karşı çıkmış ve imza koymamıştır. işte, yal-
nız bu nedenle bile olsa, bu sözleşme Tür-
kiye'yedayatılamaz. Kaldı ki, UNCLOS'un
123. maddesi "Kapalı", "Yan Kapalı" ve
"Pelajik" denizlere kjyıdaş ülkelerin işbir-
liği yapmalannı öngörmekte ve ezcümle;
"Sahildar devletler işbu sözleşme gere-
ğince kendilerine ait haklann kullanılma-
sında ve yükümlülüklerinin yerine getiril-
mesinde işbiriiğiyapacaklardır" denilmek-
tedir. Buna ek olarak sözleşmenin 300.
maddesi "Tarafdevletlerişbu sözleşme ile
ûstlendikleri yûkümlülüklerini iyi niyetle
yerine getinveli ve işbu sözleşmede tanı-
nan haklar, yetkiler ve serbestileri hakkın
kötüye kullanılmasını oluşturmayacak şe-
kildekullanmalıdırlar" demektedir. Bunaek
olarak Lahey Adalet Divanı'nın 1974 yılın-
da, benzer bir konuda vermiş olduğu bir
karar aynen şöyledir: "Deniz alanlannın
sınıriandınlmasının herzaman uluslarara-
sı birboyutu vardır. Bu, sadece sahildar
devletin iç hukukunda açıklandığı üzere
kendi iradesine bağlı olamaz. Herne ka-
dar teksahildardevlet bu gerçekleştirme
yetkisine sahip olması nedeniyle sınırian-
dırma işlemitek taraflı bir işlem ise de bu-
na karşılık bu sınıriandırmanın devletler
bakımından geçeriiliği uluslararası huku-
ku ilgilendirir." (3) Yunanistan UNCLOS'un
yürürlüğe girmesini fırsat bilerek çıkardığı
bir yasa ile sözleşmeye taraf olmuş ve ka-
rasulannı 12 mile çıkarmaya kalkmıştır.
(1) Özkan, t Reşat, ' Ege 'de Onemlı Bir Top-
lantı ve Böyle Başa Böyle Tıraş mı7
'', Fmansal
Forum, ISMayıs 2000
(2) Türkmen, 1, ' Ege Sorunlan Nasıl Çözü-
lür". Hürnyet, 6 Temmuz 2000.
(3) Özkan, t Reşat, "Dış Politıka, Dış Kapı-
nın Dış Mandalı'', Çınar Yavınlan. Ştıbat 2000
(2 Basım)
SÜRECEK