Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2000 PERŞEMBE
14 l \JMX kultur@cumhuriyet.com.tr
Sırarock'ınkızgınkızında
Alanis Morissette 22 Temmuzgecesitstanbul Parkorman 'da konser verecek
Kanadafa ozan beş yılda rock müziğin zirvesine oturdu.
CUMHUR CANBAZOĞLU
Dünya müzik sahnesinin ünlü
yıldızlaraıdan biri daha Istan-
bul'a geliyor. Çok kısa sürede
zirveye ürmanmayı başarnuş Ka-
nadalı rock yıldızı Alanis Moris-
sette,22 Temmuz gecesi tstanbul
Parkorman'da müzikseverlere
seslenmeye hazırlaruyor. Son al-
bümü MTV Unplugged'ın akus-
tik havasına uygun bir soundla
parçalannı yorumlayacak Mo-
rissette'nin gecesi yalruz onun
konseriyle sırurh değil. öngrup
ve solıst olarak Hakan Kurşun,
Nekropsi, Replikas'ı ızleme ola-
nağı da var organizasyonda...
Morisette'nin öyküsü de di-
ğerlerininki gibi mücadeleyle,
yer yer tesadüflerle, bol emekle
dolu. 1995 yazında, poptan fark-
h bir şeylere sıranın geldiğine
karar veren yapımcılar, 21 ya-
şındaki Kanadalı kadın ozan Ala-
nis Morissette'i keşfetmişlerdi.
Avrupa'da turne yaparak büyük
başan kazandı.
Kısa müzik kariyeri ilginç dö-
nemeçlerden oluşuyordu; küçük-
ken bir TV dizisinde oynamış, ai-
lesi onun sinemaya eğilmesini
beklerken şarkı yazmaya merak
sarmıştı. Dokuz yaşında, baba-
sının parasıyla bir 45 'lik doldur-
muş ve iki bin adet bastırmıştı.
14 yaşında MCA Publishing'le
kontrat imzalayıp 1991 (Alanis)
ve 1992'de (Now Is The Time)
Kanada'da iki albüm yayımla-
mıştı. Bu noktadan sonra büyük
düşünmeye başlamış ve Los An-
geles'a göç etmişti. Dünya onu
MTV'de yayımlanan, hafif fe-
minist mesajb You OughtaKnow
adlı güzel bir kliple tanıdı. Bizim
müzikseverler de televizyondan
dinledikleri bu tatlı sesli kızın
on albümü MTV Unplugged'ın akustik havasına uygun bir
soundla parçalannı yorumlayacak Morissette'in gecesi yalnız onun
konseriyle sınırlı değil. Öngrup ve solist olarak Hakan Kurşun,
Nekropsi, Replikas'ı izleme olanağı da var. Morissette yeni
görünümüyle plakçı, tüketici, gazeteci, televizyoncu, menajer,
herkesin istediği kadar kızgın olmayı başanyor.
albümüne iki ay gecikmeyle de
olsa kavuşmuşlardı.
Gençlere 'yeni flahe'
Jagged Little Pill önce kimse-
nin dikkatini çekmemişti. An-
cak bu klip ve isabetli bir tanı-
nm kampanyasıyla albüm bir yıl
içinde dünya çapında 28 milyon
adet alıcı bularak rekor kırmıştı
ve Grammy dahil birçok ödül
kazanmıştı.
Alanis Morissette'i bu derece
ilginç kılan, dürüst, önyargısız
ve müzikal yapısı güçlü olan par-
çalan seslendirmesiydi. Ilk gün-
lerinde bu özelliğiyle onu
Dylan'la Springsteen'ın gençli-
ğine benzetenler olmuştu. Moris-
sette ise Annie Lennos ve Joni
Mhchell gibi olmak istedığıni,
kısa sürede ulaştığı yerini koru-
mak içüı akustik müzik yapaca-
ğını söylüyordu. Mesajlannda
yeni bir şey yoktu, Janis Joplin
bunlann hepsini teker teker işle-
-i
'e
Yılmaz Erdoğan'ın ilk filmi 'Vizontele'nin çekimleri ağustosta başlıyor
^Sinemaka^m^m^kisthvnim'
KültürServisi- Yılmaz Erdoğan'ın
senaryosunu yazdığı ve Ömer Faruk
Sorak ile birlikte yöneteceğı ilk sine-
ma filmi 'Vizontele'nin çekimleri
Van'ın Gevaş ilçesinde 1 Ağustos'tan
itibaren başlayacak.
1974 yılında Hakkâri'de geçen fil-
min öyküsü Yılmaz Erdoğan'ın ço-
cukluğunun izlerini taşıyor. "Çocuk-
hığıunyadaandanmıyaznuşdeğUiın.
Gerçek hayat daha enteresan obun
diye vazıyornm zaten" dıyen sanatçı,
Van'ın Edremit ilçesinden Şahin Yay-
h. Şenol Bah ve Sinan Kıbç adlı üç kü-
çük çocugu, fılminde rol alması için
seçti. Çoğunluğu tiyatro oyunculann-
dan oluşan 'Vizontele'nin kadrosunda
Ataın Erkekt DemetAkbağ, Yılmaz
Erdoğan, CezmiBaskm, Köksal Engûr,
Tuncer Salman, Bican Günalan, Me-
sut Çakariı, Yeşim Salkım. Şebnem
Sönmez,Sinan Bengier,BetülAnm, Er-
kanCan,İdalAydm,ZerrinSümer,Er-
dal Tosun, Salih Kah/on, Tolga Çevik,
YaşarAlan,Zeynep Tokuş, Yasemin Al-
kaya ıle Yılmaz Erdoğan'ın akrabası
Deniz Erdoğan ve daha pek
çok oyuncu rol alıyor. Güney-
doğu'da ücra bir kasabaya
te'evizyonun gelmesi ile ge-
lişen olaylan anlatan film
hakkında Erdoğan fazla bil-
gi vermek istemiyor.
Yapımcılığını Necati Ak-
pınar'ın üstlendiği 'Vizon-
tele' bir BKM projesi. Mü-
zikleri ise Kardeş Türkö-
ler'e ait. 2 milyon dolar büt-
çeli fılmin sponsoru ise Tel-
sim.'VTzontele'nin post-pro-
düksiyon sürecinin tamamı
Londra'daki Soho Images
şirketınde, ses işlemleri ise
'De Lane Lea'de gerçekleş-
tirilecek. Filmin şubat ayında vizyo-
na girmesi planlanıyor.
- Sinema filmi yapmaya nasıl karar
verdiniz?
YILMAZ ERDOĞAN - 4 yıl önce
bu fikri buldum. Çocukluğumun hi-
kâyesinin ancak bir sinema ile anlatı-
labileceğini düşündüm. Bir yazann
çok kışisel bir hikâye anlatmasında
bazı handikaplar var. Sana çok ente-
resan gelir, ama sinema için öyle de-
ğildir. Bunlann da zaman içinde elen-
mesi gerekir. Bu yüzden kafamdaki
projenın gerçekleşmesi zaman aldı.
Birde hem deneyim hem de maddi açı-
dan film yapacak noktaya gelmek de
uzun sürdü.
- Neden çoğuntuklatiyatrooyuncu-
lannı tercih ettiniz?
ERDOĞAN - Tiyatro dışından ar-
kadaşlar da var. Bu filmde sadece iyi
oyunculann olmasınm hikâyemi anlat-
mamda bir avantaj sağlamasinı istedim.
Aynca, filmi sesli çekeceğiz. Çünkü
başka türlü aynı tadı almanın imkânı
yok. Okuma provalannda o karakte-
rin gerçek hayattaki kimliğini, filmde
nasıl bir adam olduğunu ve filmin ne
anlama geldiğini tek tek bütün oyun-
cularla konuştum. Bu yöntemle tüm
oyuncular ne yapmak istediğimizi an-
ladılar. Filmin enerjisi bu yüzden de
biraz katlandı. Çok iyi bir sonuç ala-
cağunıza inanıyorum.
- Doğudan üç çocuğa ve akrabanıza
filmde rol veriyorsunuz™
ERDOĞAN - Bu üç çocuğun mut-
laka yöreden olması gerekriğini düşün-
düm. Buradan da bulsaydık o şiveyi ya-
pabilen birisi olacaktı. Ama o saflık-
ta, o durulukta ve hiç burayı görme-
miş birilerinin fıhnin kuruluş mantı-
ğına daha yakın olacağını düşündüm.
Oyuncular arasında amcamın oğlu da
kadar
gerçekleştirdiğim
her şeyi sinema
filmleri için -
yaptığımı
düşünüyorum.
Tiyatroyu asla
bırakmayacağım.'
var. Yöreden çok insan oynatacağım,
çünkü bu şekilde istediğim gerçekli-
ği yakalayacağımızı düşünüyorum.
Onlar filme çok renk katacaklar.
-Bundan sonraa için neter ptanhyor-
sunuz?
ERDOĞAN - Ben bir anlatıcıyım.
Anlatmak istediğim hikâye, kendi bi-
çimini kendisi seçer. Bugüne kadar
gerçekleştirdiğim her şeyi sinema film-
leri için yaptığımı düşünüyorum. Bun-
dan sonra sinema kariyeri yapmak is-
tiyorum. Tiyatroyu asla bırakmayaca-
ğım. Sinemada istediğim tempoyu ya-
kalayabilirsem fazla televizyon çalış-
ması yapmayı düşünmüyorum.
YASEMİN ALKAYA - Rolü çok
sevdim. O dönemde orada yaşayan bir
kadının üzerine kuma gelmesi karşı-
sında gösterdiği tepkı çok zekice.
CEZMİ BASKIN - Birçok tiyatro-
cunun bu filmde beraber oynaması
çok önemli. Televizyonun bir Anado-
lu kasabasına girmesiyle bir eğlence
sektörü, yani yazlık sinemalar orta-
dan kalkacak. Ben bu sinemalardan bi-
rinin işletmecisini oynuyorum.
KÖKSAL ENGÜR - Sıcak insan-
lan anlatan, belh bir kahramanı olma-
yan, hoş ve komik bir öykü. Klasik bir
Türk filmi senaryosu gibi değil. Film-
de Yeşim Salkım ile beraber televiz-
yonu köye getiren kişileri oynuyoruz.
DEMET AKBAĞ-BKM ekibi ola-
rak bu ilk filmimiz, ama herhalde de-
vam edeceğiz. Filmde, büyükanneyi oy-
nuyorum. Yöreye göre çok yaşlı de-
ğilim, genç yaşta torun sahibi olmuş
ailenin büyüğüyüm. Belediye reisinin
eşi konumundayım.
ŞENOL BALL SİNANKttJÇ,ŞA-
HİN YAYLI - Yılmaz Erdoğan gelip
bizi Van'daki okuldan seçti. tki yıldir
kendi tiyatro grubumuzda oynuyor-
duk. Filmde, birimiz Yılmaz Erdo-
ğan'ın küçüklügünü oynuyor. Istan-
bul çok farklı, kalabalık ve büyük,
ama çok memnunuz. Çekimler bitin-
ce okulumuza döneceğiz. Okuyaca-
ğız. Oyuncu olmak istiyoruz.
ALTANERKEKLİ-Ustalanm, ken-
di dönem arkadaşlanm ve genç arka-
daşlardan oluşan bir ekiple çalışmak-
tan onur duyuyorum.
TOLGA ÇEVTK - Bu ilk sinema
filmim. Türkiye bu fihrü çok seve-
cek.
BETÜL ARIM - Sadece bu filmde
görünmek bile yeter.
mişri ama yine de böyle bir ye-
ni ilaheye gereksinimi vardı genç
ve kızgın insanlann...
Jaggle Little Pill'in tanınm tur-
nesi, orada burada, tam iki yıl
sürmüştü. Tibet'e Özgürlük gi-
bi organizasyonlara katılan Mo-
rissette, hem rock müziğin kra-
liçesi olmuş hem de altın yu-
murtlayan tavuk haline gelmiş-
ti. Bir söyleşide kaç para kazan-
dığmdan haberi ohnadığını söy-
leyen genç ozan, zamanla bu bü-
yük ilginin altmda ezilmeye baş-
lamıştı.
1leri sanayi toplumunun kural-
lanndan sıkılınca 1998'de Do-
ğu'ya Hindistan'a doğru yolcu-
»luğa çıkmış, yaşamın anlatnını
oralarda aramıştı. Ikinci albümü
Supposed Former Infatuation
Junkic'de kafasındaki birçok so-
ruya bu bölgede yanıt bulduğu-
nu anlatmıştı müziksevere.
Parçalann bir bölümü Hindis-
tan'daki felsefelere kenanndan
köşesinden bulaşmaya başlayıp is-
yanı, aykırıhğı bir tarafa bırakmış,
durulmuş bir genç kadını yansı-
tırken diğer bölümü de bu yeni
gerçeğin içinde de yozlaşmanın
olduğunu belirtiyordu. Örneğin
Baba adlı parçada Hindistan'da-
ki ruhani liderlerin Batıhlara sen-
tetik uyuşturuculann yerine ge-
çecek başka ruhsal uyuşturucu-
lar önerdiklerini, sunduklannı
vurgulamıştı. Tabii birinci albüm-
de kabul görmüş kızgınlığıru da
üç, dört parçada aktarmıştı yine.
Rocktaki 3. büyük devrim
Ancak Alanis Morissette'in
Hindistan gezisi, babası yaşın-
daki adamlarm 70'lerin başında-
ki arayışlanna hiç mi hiç benze-
miyordu. Değişen tanıtun politi-
kalan sonucu yüzeysel birkaç ye-
rel not ve motif, bol görsel bom-
bardımanla birlikte albüm piya-
saya çıkmıştı. Saçlanm uzatıp
imaj değiştiren Morissette, ne an-
latırsa anlatsın yine fıziğiyle ön
plandaydı, bir de Marilyn Moo-
roe ile aynı gün doğduğuyla (1 Ha-
ziran)...
Sonra Kevin Simtfa'in çektığı
Dogma filmiyle beyazperdede
de gözüktü. Bu filmde Tann ro-
lünü üstlenen ve tutucu Hıristiyan-
lardan büyük tepki gören Kana-
dah ozan, 1999'un sonunda da
Alanis Morissette Unplugged ad-
h best ofbenzeri üçüncü albümü-
nü yayımladı.
Üç tane bilinmedik bestesi ve
coverlara da yer veren ozan, ay-
nı günlerde Batı basınmda rock-
taki üçüncü büyük devrimi ger-
çekleştirdiği savıyla övülüyor-
du. Onlara göre birinci devrim El-
vfePresfcy'in 1954'te çıkardığı ilk
plak, ikincisi 1985'te yayımlan-
mış Pink Floyd'un Dark Side Of
The Moon CD'si ve üçüncüsü
de onun 22 Temmuz 1999 tari-
hinde bu son albümünden Are
You Stifl Mad At File adlı parça-
yı Plak Warner'ın itirazma rağ-
men Intemet'teki sitesinde mü-
zikseverlere bedava sunmasıy-
dı. Bir ilkin daha öncüsüydü Mo-
rissette ve plakçı, tüketici, ga-
zeteci, televizyoncu, menajer,
herkesin istediği kadar kızgın
olmayı başanyordu. Yirminci
yüzyılm sonunda devrimci sa-
natçılar da işte böyle sistemin
bir parçası olarak sistemin iste-
diği dozda bağırarak ayakta ka-
labiliyordu.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Bir Şiiri 'Okumak'
Yazınsal bir metni, çeşitli biçimlerde okuyabiliriz.
"Okumak", burada hiç kuşkusuz ki çözümlemekan-
lamına da geliyor. Daha doğrusu, bir metni okuma-
nın çeşitli biçimleri olduğu anlamına geliyor.
Yazınsal bir metni çözümlemek başta eleştirinin
işidir. Çeşitli eleştiri biçimleri vardır. Öznel, nesnel,
pozitif, Marksist vb. Yaklaşık yirmi yıl kadar önce,
yani seksen sonrasında edebiyat dergilerinde bu ko-
nu sıkça tartışılmıştı.
"Yapısalcılık", "dilbilim've "göstergebilim'deya-
zınsal metni çözümlemeye ve değerlendirmeye ye-
ni açılımlar getirmiştir. Okumanın yeni yollannı aç-
mıştır. Özellikle de göstergebilim.
Belki de tüm bu okuma biçimlerinin "müsebbibl
Rus biçimcileridir. Dolayısıyla onların metinlerini
derieyip Fransızcaya çeviren Todorov'dur. Dolayı-
sıyla, Todorov'un "yapıtını"Türkçeye çeviren Meh-
met Rifat-Sema Rrfat'tır!
Yazınsal bir metni nasıl okuruz? Bir şiiri, bir hikâ-
yeyi, romanı... "Varaft'yapıtlan, "ofavma" (çözüm-
leme/anlama/anlamlandırma) için bire birdir. Diye-
lim ki bir şiiri ele alıyoruz. Bir eleştirmenin, bir ya-
zann, -bu tanımı sevmiyorum ama- sıradan bir oku-
run şiiri okuması, anlamlandırması başka başka
olacaktır! Olmahdır da...
Ataol Behramoğlu'nun şiirimizde (1960'lardan
sonra) özel bir yeri vardır. Kolay kolay kimse inkâr
edemez. Onun şııriyle tanıştığım yıl 1974; Bir Gün
Mutlaka ile. Hemen ardından Militan dergisi (ilk sa-
yı, 1 Ocak 1975)...
Ardından da çeşitli gecelerde gür sesiyle şiirier
okuması geldi... Biz, tiril tiril gençliğimizle aşka, se-
rüvene ve şiire adamıştık yüreğimizi...
Behramoğlu'nun birdörtlüğü var. 1974'teyayım-
lanmış. Yayımlandığı dergiyi anımsamıyorum. Ama
kitap olarak 1983'te yayımlanan "Dörtlükler"ın için-
de yer alıyor. Daha sonraki yıllarda yayımlanan şi-
irlerinin toplu basımlannda da yer alıyor. Şöyle:
Ce//af uyandı yatağında bir gece
"Tannm" dedi "Bu ne zor bilmece:
öldükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."
Yalın bir şiir. Zaten Behramoğlu'nun tipik söyle-
yiş biçimidir. Bir Cellat'ın ruh durumu var şiirde.
Arapçadan gelen cellat sözcüğü, sözlüklerde "ölüm
cezasına çarptınlanlan öldürmekle görevli kimse"
olarak açıklanıyor. İlk anlamı bu.
Yani bir memur. "DeWef"in, "krallık"\n memuru.
Ama eski bir memur biçimi. öldürme biçimiyte ilgi-
li. Cellat, yirminci yüzyılın -"modern" infaz biçim-
lerinden olan- birinin boynuna ipi geçirmiyor ya da
elektrik şalterini indirmiyor vb.
İpi birinin boynuna geçirmek ile birinin keltesini
uçurmak arasında, insanda bıraktığı etkı açısından
büyük bir fark olması gerek. Cellat sözcüğü, daha
çok kafa uçuran, filmlerden ve kitaplardan da edin-
diğimiz izlenimle yüzü gözü kapalı birini imliyor.
Herhalde devrim sonrası Fransa'da iyice kurum-
laşıyor. öteki imparatoriuklarda olduğu gibi, Os-
manlt'da da cellat var. Özellikle şehzadeleri boğu-
yor. Aslında güç, iktidar kavgası olduğu sürece cel-
lat var.
Binbir Gece Masallan'nda da çok geçer. Harun
Reşit'in celladı Mesrur elindeki koca kılıcıyla Bağ-
dat sokaklannda nam salmıştır!
Celladın ikinci biraçıklaması var, o da (mecaz ola-
rak) "katı yürekli, kolaylıkla suç işleyen, zalim" an-
lamına geliyor.
Şair (ya da şiiri söyleyen/anlatıcı ya da Behramoğ-
lu), cellat sözcüğünü, birinci anlamıyla ya da ikinci
anlamıyla da kullanmış olabilir. Bir üçüncü durum
var; her iki anlamıyla da kullanmış olabilir.
Şiirin çözümlemesine/okumasına daha gireme-
dik gördüğünüz gibi. Henüz başlangıçtayız. Kapı-
dayız. Aslında sorun şu, (şiirin çözümlemesini son-
raya bırakalım) dahası merakım şu, RTÜK nasıl bir
çözümleme yaptı, hangi yöntemsel, sanatsal "bi-
çimle" okudu ki, bir "yasaklama" getirdi?
(özgür Radyo'nun -gerekçeleri arasında bu dört-
lüğün son iki dizesinin bulunduğu- "bir yıllık yayın
durdurma cezası" aldığı 16.7.2000 tarihli Cumfıu-
riyet'te yayımlanmıştı.)
Söz şiirden açılmışken, yazıyı da şiirie bitirelim.
Behramoğlu'nun kızına 1982'de yazdığı dörtlük-
lerden bir tanesi; "Gecemin Üzgün Çiçeği":
Gecemin üzgün çiçeği sen, yavrum ^
Dargın yüzünü görebilsem, yavrum
Babalar daha çok görebilsin diyedir çocukSannı
Tutsaksam şimdi ve sana hasretsem, yavrum.
Lars von Trier'den Euro için
kampanya filmi
• KOPEiNHAG(AA)-
Danimarkalı ünlü film
yönetmeni Lars von
Trier, Avrupa Birliği
üyesi ülkelerin
vatandaşlannın, Avrupa
ortak para birimi
Euro'yu
benimsemeleri için bir
kampanya filmi çekmeyi
planlıyor. 'Karanlıktaki
Dansçf adh filmi bu
yüki Cannes Film Festivali'nde Altın Pahniye ödülü
kazanan yönetmen, Danimarka'nın AB'ye katılıp
katılmayacagına daır yapılacak referandumda
yurttaşlanna "Euro'ya evet" demelerini tavsiye
ediyor. Tner ve füm şirketi Zentropa, Euro'nun
kabülünü destekleyen küçük bir merkez parti olan
'Centrum Demokraterne'ye fıhni sadece masraflan
karşılığı çekmeyi teklif etti. Zentropa'nın başkanı
Peter Aalbek, Trier ve kendisinin Danimarka'nın
kültürel sahnesinin Euro tartışmasına katılmasını
önemli bulduklannı belirtti.
Hlm şirketi Polanski'yi dava etti
• KüMr Servisi - Film yapun ve dağıtım Şirketi
Artisan Entertainment ünlü yönetmen Roman
Polanski'nin "TheNinth Gate' filmini çekerken,
1 milyon dolan kendi hesabına yatırdığım iddia
etti. Iddia 11 Temmuz'da Los Angeles'taki ABD
Bölge Mahkemesi'ne aktanldı. Polanski'nin
parayı bankadaki özel hesabına yatırdığı ve
yönetmenin tüm uyanlara rağmen bu parayı geri
vermediği belirtilıyor. Artisan'ın 30 milyon
dolara mal olan en büyük prodüksiyonu "The
Ninth Gate'in başrollerinde Johnny Depp ve Lena
Olin oynamıştı. 1999'da Avrupa'da gösterime
giren fihn, bu yılın başlannda ABD'de vizyona
girmişti.