22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2000 CUMA DKI Bir türlü gelemediği memleketi, Nâzım 'la buluştu... ve leylak veyurdunun toprağı... Nâzım...Çınar..Birdeben Bolşoya Nikitskaya No 43 L Nâzım'a gelen gruba Moskova Büyükelçisi Nabi Şensoy kendi konutunda bir resepsiyon verdi... Büyükelçi'nin bu nazık davetıne gittiğimde hoş bir sûrprizk karşılaştun; daha doğrusu daha önce hiç görmediğim birakrabamla!. Ticaret Müşaviri Aydın Sezer, yani uzaktan akrabam gece boyunca ilgısini esiıgemedi... Büyükelçilik Rezidansı'nın ilginç hikayesüıi de ondan ögrendim: "Bolşoya Nikitskaya Caddesi'ndeki bu görkemli yapı ilk haliyle 18. Yüzyıl sonunda lev Tolstoy'un, "Savaş ve Banş" romanında Prcns Nikolay Sergeyeviç Bolkonskiy ismiyle yer verdiği dedesi General N.S. Volkonskiy'e aitti. Daha sonra birkaç kez el değiştiren yer 1898'dearsaolarak tekstil fabrikatörü Valentin Asigkritoviç Balin tarafından satm alındı. Anlatıldığına göre zengin fabrikatör sevgilisine (ya da o zamanki tanımlamayla metresine) hediye etmek üzere avuç dolusu para harcayarak mımar Zelenin'e proje çizdirdi ve arsanın ûzerine muhteşem bir malikâne yaptırdı. Ancak, gelin görün ki metres bu malikâneyi beğenmedi, burun kıvırdı!. Öfkesinden deliye dönen aşık fabrikatör de sevgilisini malikânenın penceresınden atarak öldürdü!..'", Aydın Sezer bu hikâyeyi anlattıktan sonra beni dev boyutta bir portrenin yanına götürdü ve ışaret etti; -Işteo metres!!! Maria Pravot imzah - tabloya uzun uzun baktım. Duru beyaz tenli, masum bakışlı bu güzel kadının ölüm anını düşünüp ürperdim... -Acaba, fabrikatör Balin uğruna servet harcayacak kadar çok sevdiği metresini öldürdûkten sonra neler hissetmişti?!.. Nâ&m'ın kasketiL O resmi son anda farkettim... Nâznn'ın kasketlı, kızıl bakan resmini!.. Masasının üzerinde Rusça'ya çevrilmiş eserlerine göz gezdirirken farkettün... En köşede. hafif gölgede kalmıştı... Nâzım, kıpkırmtzı fonun üzerinden gûlümseyerek bakıyordu... Başında işçi kasketi... Alt sağ köşede bir orak çekiç... Alttaki resmi daha sonra farkettim... O da kızıl fonlu... Resimde sekiz kişi... dördü ayakta, dördü oturarak poz vermiş.. Ortada Mustafa SuphL.altında bir yazı; -Türkiye işçi sınıfi •"fehiflerîndeh Musfafâ~ "Suphi, EthenıNejat ve" arkadaşian... Sag köşede ise bir =zaınâfiianfi meydanlarda çınlayan sloganı; -Yaşasın işçi ve köyiülerin biriiği!.. "T^v irseklerimi masaya, ellerimi de çeneme dayayıp / I pencereden karşıdaki ağaçlan seyre daldım... J~S Uzunluğunu hiç bilemeyeceğim kadar zaman geçti... Ve, Nâzım 'ın sandalyesine oturmuş, Nâzım hn masasına yaslanmış, Nâzım hn belki binlerce kezyaptığı gibi karşıdaki ağaçlan seyre dalan ben, kendimi "karlı kayın ormanında" dizelerini mınldanırken yakaladım... G ençliğimin kahramanıydı onlar. ArbatSokağı'nın asi ve asilçocuklaru.. Okurken tarifsizgözyaşlan döktüğüm, ağlarken kahkahalarla güldüğüm, benim çocuklanmın ve de çocukluğumun sokağına büyük bir coşku, büyük bir heyecanla gittim. Ama o sokak artık benim sokağım değıldl Arbat Sokağı dilenciler, yankesicüer, fahişeler, turistler ve hippiler tarafından işgal edilmiştL f üreğimin Sesinden , Leningrad Notları O akşamı bir Rus lokantasında nok- taladık. Rehberimız îvan(Mos- kovalıydı, Türk Dili ve Edebiyatı mezunuydu. Aynca sıkı bir Antikomünist- ti!) gideceğimiz yeri ve yemeklerini anla- tırken ne kadar iyi olduğunu şu sözcükler- le tarif etti: - Hiç merak etmeyın, yıllarönce Koç Ai- ksi'nı de aynı lokantaya götürdük, çok memnunkaldılar!.. Yemekler olabildiğince kötü, içküer ise alabildiğıne kazıktı!.. Ama ilginç bir ge- ceydi. Lokantanın paravanla aynlrnış diğer bölümünde düğün vardı. Rehberimiz tipik bir Rus düğünü oldugunu belirtince izle- mcye başladık. Kısaca anlatacak olsaydım sarunm şöyle tanf ederdim: - Elinde mikrofon, nefes bile almadan, sürekli konuşan bir adam... ardı ardına fon- dip yapılan votkalar... Hep bir ağızdan ya- pılan "gDrka" yani "öpüşün" tezahüratla- n... Ve durup dunıp öpüşen gelinle da- mat!.. O kadar çok konuşuldu ki; yanımda otu- ran Can Dündar, "anlaşıkü" dedi, "bu memleket de çok konuşmaktan batnnş!_" Sonunda konuşmalar ve hediye faslı bıttı. Gelın, damat ve davetliler orkestranın çal- dığı Amerikan şarkılan eşliğinde dans et- tiler!.. Gecenin sonunda o gün gördükle- rimızi Moskovskaya votka eşliginde değer- lendırdık. Necati Doğru, CoşkunAral,Ce- lal Başlangıç, Nebfl Ozgentûrk, Can Dûn- dar, Rntkar A*fe,Tank,Vkan,HalUErgûn , Zeynep Onü ve benim katiîdığım <feğeî- lendırme kurulundan şu ortak yargı çıktı: - Feodal, komünist ya da liberal; gelmiş geç- miş tüm yönetimler kentli olmanın gere- ğini yapmış!. Toplumun çıkan her zaman bıreyin çıkannın önünde tutulmuş. Işte bu nedenle Moskova'da çirkın, uyumsuz ya da daha alışkın olduğumuz deyirnle kaçak ya- pı yok. thtişam, zarafet, soyluluk var... Ahh tstanbul!.. Bu tanhı karann altına yürek- ler dolusu ımzalar auldıktan sonra günü nok- taladık. Odamın penceresinden gece ma- vısı altında bembeyaz duran Bolşoy Tiyat- rosu'nu seyretüm uzun uzun... Sonrayatnm. -Yann, Nâzım'ın ölümüne uyanacagim!.. Novodevlcye Mezarlığı... Tk 7"ovodevicye Mezarlığı... Karşım- l \ l da Nâzım... Başucunda çok istedi- Â. V ği, uğruna dizeler yazdığı çma- n...Yanı başında bir başka dizenin kahra- manı, saçlan saman sansı, kirpikleri ma- vi Vera.. Çınarla Vera bakışıyor... Çınarla Vera konuşuyor... Kolay değü, 37 yıllık hasret belki dızelere dökülüyor... Çınann yani sıra ülkesinin dört bir tarafından yü- rek dolusu toprak ve leylak Nâzım'ın me- zanyla buluşuyor. Bir türlü gidemediği memleketi Nâzımla buluşuyor... Nâzım'ın değerinl bilmedlniz' öylenecek ne kaldı?.. O gün o muh- teşemmezarlıktasevinçvardı,hüzün vardı, buruk birmutluluk vardı. Müş- fık Kenter o en güzel sesiyle "TarantaBa- bu" dizelerini okurken boğazlara takılan ve bir türlü atılamayan hıçkınk vardı: - Yaşamak güzel şey Taranta Babu, ya- şamak güzel şey... Güneş Karabudaanlanyor, gözlerbuğu- lanıyordu: - 1971'de Şili'de dünya şairi PabfcjNe- ruda ile görüştüm. Nobel ödülünü yeni kazanmıştı. Yüzüme baktı ve aynen şun- lan söyledi: " Bize şair diyorlar.. Bizi şair- den sayıyoriar ama esas şair Nâzım Hik- mettin. Ve ne yank. siz onun laymetini bi- lemediniz!_" Kuvâyı Milliye Destanı'nın şairine do- kunarak yavaşça "hoşça kaT dedim, "se- ni mahkûmedenferin.seni yurdundaneden- lerin bugün isimleri bile anımsanmryor... Onlann bugün sana küfür eden torunlan- nın tsimkri deyann unutulacak— Ama bak senyaşıyorsun- Vtğitçe, özgürce, dimdikJ" SonraNovodevicye Mezarlığrnı dolaştım. Birkaç ay önce ölen Raisa Gorbaçov'un, dünya edebiyatınm devleri GogDİ, Çehov tanfll buaktua. Hgf btrmc ınsanlık admet te.şekkürettim... Adırubitebılmedigımbir generalin cenaze törenini izledim. Bando- nun ıç burkan marşı ne kadar ustaca ve saygıyla çaldığına tanık oldum... Sonra mermerden bir mezar taşının köşesine ili- şip masmavi gökyüzünün, yeşilin ve ses- sızligin kokusunu içime çektim... BÜ an bu- rada olmak, Nâzım'a dokunmak, çınarı okşamak kelimelerle anlatılamayacak den- li mutluluk venciydi... Biliyor musunuz, ben mezarlıklardan çok korkanm!.. ÇocukJuğumdan beri, he- le gece vaktı mezarüklar bir kabûstur be- nim için... Ama Novodevıcye Mezarlığı o kadar güzel, o kadar yeşil, o kadar güneş doluydu ki, açıkçası; - tnsanın ölesi geliyordu!.. Teslim olmamakta bütün mesele T Tloraya Pesçanaya Sokağı'ndayız... 1 / Suadan bir sokakta sıradan konut- V lar... Sosyal konutlar... Ama bir ta- nesi diğerlerinden hemen aynlıyor... Ke- mer kapının yanındakı duvarda kocaman bir levha, üzennde Nâzun Hikmet'in adı... Rusça ama anlamamak mümkün değü... Rusça yazılan gayet iyi Türkçe bilen Na- taşa çeviriyor: - Nâzım Hikmet: Bu evde 1952 yılından 1963 'e kadar Banş Ödülü sahibi Türk ko- münist şair oturdu ve calıştı... Kemerkapıdan geniş, ferah, agaçlann ha- fıf hafıf hışırdadığı eskı bir avluya geçtik. Sonra eski bir kapının zilini çalıp, çok es- kimiş merdivenlerden çıktık. Çok çok es- ki bir asansörvardı ama cahşmıyordu!.. Yi- ne eski, aşınmışbir kapının önündebizı 'Ve- ra Tulyakova, Nâzım'uı lcansı, sevgilisi, yoldaşı bekliyordu... - tşte Nâzım'ın sevda, kavga ve sıla şi- irlerini yazdığı, iki metrekarelik antresin- de 63'ün 3 Haziraru'nda yığılıp kaldığı evuıdeydık!,. — Ve şaşkın ve hayreöeriçmdeydik!.. Top- lasanız 90 metrekare ancak gelecek ev Nâ- zım'dan bu yana aynı titizlikle korunmuş kollanmıştı. Vera 37 yıldır bu küçücük ev- de Nâzım'la birlikte yaşamayı sürdürmüş- tü... sankı aniden yatak odasının kapısı açı- lacak, Nâzım "kusura bakma>ın. karşüa- jamadım" dıye özurdı Jeyerek çıkacakt4..- - Kûçûcük salonun duvarlannda onlarca ^resim... Bir köşesinde halıya işlcnmiş Mesele esir düşmekte değil, Teslim olmamakta bütün mesele. Vera çok duyguiandı, sesı titreyerek "çok çokdeğerH Şimdi ben bunu nereye koysam, değerli bir köşe bulmak gerek" diye telaş- landı... Gerçekten de evuı dört bir yanı do- luydu! . Nâzım'ın masasının baştndayım... 10 metrekarelik çalışma odasının duvarla- nresımlerlebezenmiş. BırduvarPabloPi- casso 'nun orijinal, bizzat ımzalayıp hedi- ye ettigi resimlere aynlmış.. Inanılmaz si- yah beyaz ve renklı Picasso resımlennı ilk kez bu kadar yakından görüyorum... Akıl almayacak bir servet.. Ama Vera onlara hiç dokunmamış yalnızca korumuş. Karşı duvarda Abidin Dino resımlen... Hani o "sen mutluluğun resmini çizebOir misin Abidin" dızelenndekı yoldaşının muhteşem çızgilen... Hemen yanında Av- ni Arbaş' ın çizgileriyle bir Nâzım portre- si. Ahmda Arbaş'ın Vera'ya ithafi; *\fera'ya sevgilerie-17 Kasun 1%1 Paris". Bir de Arbaş'ın 195rdeyaptığibirkarakalemre- sim, alündaki ithaf ise şöyle: - Sevgili Nâzım Hikmet'e kavuşmak ümidiyle... Cadde. ağaç ve ku; sesleri "' "Tk Tâzım'ınmasasıpencereyedayalı... J\l Sandalyeyeoturduğunuzdacadde JL V veağaçlargörünüyor, birdekuş ses- leri.. Sandalyeye oturdum, önce iki eskı dak- rilodan küçük olanına dokundum usulca... sonra Vera'nın Refik Erduran' ın omzuna yaslanmış resmine daldım... Vera mutlu... Vfera gülümsüyor.. ^Fâzrnı'm (yamberrirrr) solunda bıraz yüksekte Tobtoj' 'un müthiş etkileyici yağlı boya portresi, hemen ya- nında Nâzım'la Vera'nın karakalemle çi- zilmiş gibi duran büyük bir fotoğrafi... Pa- ris'te Notre Dame Katedrali'nin önünde mutlu, gülümseyen bir resim... Soluma doğru uzandım, Nâzım'ın Italyanca'ya -çevnbaışikieiltlikşHrveoyaBİanHialdfflj. Kapaklar Abidin Dmo taıafmdanıesiııüeiK i d î k - Vera'cığima... Sensizliğin, yani şehrin son köşesinde, sokak feneri oluşum... tmzalamış ve tarih atmış; 22. XII. 1960... Küçük daktılonun kapağını açtım, içinde iki not; "Mobüyacrya resim >üllanacak_" ikincı notta bir isim ve adres; "Pabto Ne- ruda- ŞflL" 2 Haziran 1963 'te Şili Büyü- kelçiliği 'ni arayıp şaır dostu Neruda'nın ad- resini almış. Vera'sıyla birlikte Şili'ye git- mek için... Ama olmamış, olamamış.. Er- tesi sabah yedi sulannda gazetelenni alma- ya giderken o küçücük antrede kavgalar- la, sevdalaria, hasretlerle geçen 61 yıllık öm- rünü noktalayıvermiş... Yani o not, Nâ- zım'ın elıyle daktüonunkapagına iüştirdi- ği not tam tamına 37 yıldır orada duruyor- du!.. Nazdorovya Nâzım ırseklerimi masaya, ellerimi de çe- neme dayayıp pencereden karşıda- ki ağaçlan seyre daldım... Uzun- luğunu hiç bilemeyeceğim kadar zaman geçti... Ve, Nâzım'm sandalyesine otur- muş, Nâzım'm masasına yaslanmış, Nâ- zım'ın belki binlerce kez yaptığı gibi kar- şıdaki ağaçlan seyre dalan ben, kendimi "kariı kayın ormanında"' dizelerini mınl- danırken yakaladım... - Ve masaya yuvarlanan bir damla göz- yaşını O'na armağan ettim... Gitmeye yakın, salonda küçücük votka kadehlerimizi havaya kaldınp bir dikişte iç- tik ve sessizce andık büyük ustayı: -Nazdorovya Nâzım, şerefıne... seni çok özledik... Arbat sokaflı çocuMan.. G ençliğimin kahramanıydı onlar... Arbat Sokağı 'nın asi ve asil çocuk- lan... Okurken tarifsiz gözyaşlan döktüğüm, ağlarken kahkahalarla güldü- ğüm, sığuulası düşlere sürüklendiğim be- nim çocuklanmın ve de çocukluğumun sokağına büyük bir coşku, büyük bir he- yecanla gittim... Ama o sokak benim so- kağım değildi!... Bu bana çok uzak Arbat Sokağı dilenciler, yankesicüer, fahışeler, tu- ristler ve otuz yıl gecikmiş hippüer tara- fından işgal edihnişti... -Arbat sokağı artık turistik bölgeydi!.. Hüzünlendim... Birbaştan diğerine yü- rüdüm. Yeni evlenmiş bir çifte öpüşmele- ri için tempo tutan gruba katılıp "dorka" diye avazun çıktığı kadar bağırdım... Tu- rist olduğumu anlayınca beni kaaldamak için elinden geleni yapan sokak satıcılany- la kıyasıya alışveriş yapıp gönüllü kazık- landım!.. Çaldığı kemanlar kendilerinden büyük dünya güzeli iki küçük dâhınin Rah- maninov, Çaykovski nağmelerini yudum- layıp cebimdeki rublelerin önemli bölü- münü onlarla paylaştım... Dev reklam pa- nosunda baştan çıkancı bir tavırla gözle- rinizın içine bakarak Cola içmeye çağıran Rkky Martin 'e dil çıkardım!.. Sonra da, yeni Arbat Sokağı'nın en çirkin cafesine oturup, benim Arbat Sokağım şerefme buz gibi bir stolichnaya içtim... - Yeni Arbat Sokağı'nı hiç arkama bak- madanterk ettim!.. O akşam, Necati Doğru, CetalBaşlangjç, Gül SeJçuk ve ben Bolşoy Tiyatrosu'nun hemen arkasmdaki turistik olmayan bir Rus lokantasında yemek yedik. Dtİ btbae— ; sempatik Slav garsonlttrm sundukla^ ekk iik- ahla zım portresi... Hemen karşısmda eski ko- naklarda rastlanacak türden sarkaçlt bir sa- at. Verahepımızı sıcacık karşıladıktan son- ra hediyesinı KıymetCoşkun verdi; bronz- dan bir Nâzım rölyefi, Mehmet Aksoy im- zalı. Üzerinde Nâzım' d i l r i Işte böyle Laz Ismail ra'ya imzalanmış. ^=Bk ciltteNâzjmelyasasıyla şöyle y»=" mıştı: -Vera'cığima... Şehnne ulaşamadan bi- tinrken yolumu, bir gül bahçesınde dınlen-. dinı senin sayende... ıştedıfc Moskova'da bir Rus gibi eğlendik!.. Ve bır gecç yansı kuzeye, eski basken- Öcinci ciltte ise şöyle yazryoTdu: te, yeni adı St.Petersburg olan Lenin - grad'a doğru uzun birtrenyolculuğuna çık- tık... SÜRECEK BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ KapRalizmin Kara Kitabı Şimdi yerine geçen oğlu Beşir'le nasıl bir say- fanın açılacağı üstüne tahmınler yürütüledursun, Ha- fız Esad'ın lehine kaydedilebilecek tek not var: Suriye'de bir otuz yıllık istikrar döneminin yaratıcı- sı olması! Ama neyin üstüne oturuyor o istikrar? Kan, acı ve yoksulluk üstüne değil mi? Ne denirse den- sin, aslında bir "kara kitap" konusudur o yıllar. O kitabın en acıklı sayfalannda da, ülkemiz aleyhine kol-kanat gerilmiş bir terörün, Kürt-Türk binlerce insanımızın canına kıymasının öyküsü yazılıdır. Peki "Suriye'nin Kara Kitabı"nı, "Ortadoğu'nun Kara Kitabı"ndan ayn düşünebilir misiniz? Dünyanın o yöresini -başta petrol uğruna- bö- lüp parçalayarak halklan, etnikleri, mezhepleri bir- birine düşürerek saltanat sürmek, gökten bir yaz- gı olarak inmediğıne göre, kımin marifetidir acaba? "Kapıtalizmin Kara Kitabı'mn bir sayfası da o ol- masın sakın? Güzel de, niye böyle bir hatırlatma bugün? • Berlin Duvan'nın yikılışının arkasından estiriien ide- olojik rüzgârı hatırlatmaya gerek yok: Sosyalist uy- gulamanın kimi günahlan da bahane edilerek, ge- lecek, tek bir toplum modelıne indirgenir. Kapita- list modeldir bu. Kapitalizmin egemen olduğu dün- ya özgür dünyadır. Ideal değilse bile en azından do- yurucu tek model odur; ondan başkası yoktur ve olmayacaktır, denir. Pek de şatafatlı bir ad konur bu ideolojiye: Libe- ralizm! überalizm aşağı liberalizm yukan: Yaşasın libe- rafizm! Dünyamızda, hangi ülkede olursa olsun, iri kıyım medyanın, onunla birtik aydın ve gazetecilerin hep birlikte çağırdıklan türkü budur son yıllarda. Üste- lik, kelimelerin çağnştırdığı anlamlar da unutulur. De- mokrasiye elbette diyecek yoktur; o yalnız fikir öz- gürlüğünü değil, eşitliğı, hele hele ulusal zenginli- ğin eşitçe bölüşümünü de dayatır. Yani siyasal de- mokrasinin yanı sıra, bir de "sosyal demokrasi" vardır. Peki ya liberalizm? Onun ilk hatıra getirdiği, "Bırakınızyapsınlar, bı- rakınız geçsinleri" değil mi? Uzaklardan örnek getirmeye gerek yok, kavra- mı oturup kalkıp beyinlere kazımak amacıyla çır- pınan Türkiye'deki kimı kalemler içinde, işçinin ve emekçinin haklanna tek bir satırla olsun sahip çık- mayanlan da göreceksiniz; o taifenin "liberal de- mokrasi" adına önerdiği de, laik Cumhuriyet'i tas- fıye etmeye kararlı gerici güçlerin yollannı açmak adınadır. Dahası, sınlsıklam aydınlanma düşmanı, akılcılığın hasmıdırlar. Garip mi? Hayır! Savunduk- lan "piyasa demokrasisi"rwn doğal sonucudur bu! Sonra, hep "liberalizm"deyipde "kapıtalizrrr\an- mamak neden? Temeldeki düzeni gözlerden sak- lamak, yutturmaca değilse ne? Dikkatlerden kaçı- nlmak istenen bir şeyler mi var yoksa? • y. -Fransa'da 1997'de, altı tarihçi, KomünizminKş- ra Kitabı adıyla bir kıtap yayımlamışlar ve epeyce gürüttü kopanp hararetli tartışmalara yot açrntştar- dı. Bu arada, içlerinden biri, sapla samanı birbiri- ne kanştınp faşizmle komünizmi de aynı şey diye sunmuştu okuriara. Fransa bu; Stalincilikle asla ilgisi olmayan kimi ciddi tarihçiler de karşı çıkıp rezil etmişlerdi kitabı. Ben de 21 Kasım 1997 günlü Cumhuriyet'te, Bir Kara Kitap adlı yazımda, bu tartışmalan okurlara yansıtmaya çalışmıştım. Ama daha anlamlı bir şey olmuştu o sıralar Fransa'nın ılerici-sosyalist yazar- lan da, kısa bir süre sonra Kapitalizmin Kara Kita- bı'nt yazıp, bir bakıma ötekine yanıt veriyorlardı. Konunun bizdeki serüveni ise şu: Bu sonuncu ki- tabın Türkçe çevirisini 1999 Ekimi'nde Evrensel Yayınlan yayımlar, ama kayda değer bir yankı yap- maz. Komünizmin Kara Kitabı ise, bu ilkbaharda Doğan Yayıncılık'ta çıktığında, tekelci gücün bol rek- lamı, kitabın duyulmasını sağlarken tartışma gün- demine gelmesini de başanr. Düzenimiz için de pek doğal bu: Parayı bastıran kazanacak! Geriye, okurun sağduyusu, özellikle de külyut- mazlığı kalıyor. Onun herhalde ilk okuması gereken, kapitalizmin beş yüz yıllık sömürüsü ve insanlığa - bugün de- çektirdiği acılann en yetkili kalemlerden öyküsü olacak. Onu okumadan Komünizmin Ka- ra Kitabı'n değerlendirmesine imkân yoktur. Ka- pitalizmin Kara Kitabı'n okuduğunda da belki asıl kazancı şu olacak: Insanlık, böyle birsistemin için- de hapsolamaz; kapitalizmin ebediliği bir masal- dır. Yeni bir yüzyılın başında bunu öğrenmenin ya- rannı ise, yaşadıkça görecektir okur. Bilinçtenme: Ama önce bu konuda!.. 17 Haıiran Lunurtvbh y Türkûler £18.00 Istiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82 Ehliyet, sigorta kartı ve nüfus cüzdanımı kaybettım. Hükümsüzdür. OKTAYÖZÇELİK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle