Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
- -j* .'j
SAYFA CUMHURİYET 16HAZİRAN2000CUMA
O L i A l L t A J İ , \£J \j\Jl\\j&LiMİıM\ olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Milli Eğitim'de Norm Kadro Uygulaması
Zeki SARIHAN
aska konularda olduğu gibı
ülkemizde eğitim de bir uçu-
rumun kıyısına gelip dayan-
mışö/28 Şubat süreci, eğitim-
de de toparlanmanın başlan-
gıcı oldu. Henüz çok yetersiz olmakla bir-
likte Milli Eğitim Bakanhğı, yeni bir yö-
neliş içindedir. Imam-hatip okullan, ku-
ruluş amacındaki işlevine ve sayılara çe-
kilmekte, eğitim programlan yenilenmek-
te, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi başanya
ulaşnrmak, snuf mevcutlannı 30'a çekmek
için çalışmalar süraıektedir. Ortaöğretimi
paralı hale getümek, devlet kesesinden
özel okullara kaynak aktannak gibi tasa-
nlar rafa kalkmıştır. Tarikat okullan ve
yurtlan üzerindeki denetimler yoğunlas-
anlmakta, imam-hatiplerde de karma eği-
tim uygulamasına geçilmekte, türbanmı çı-
karniayan bayan öğretmenlerin görevle-
rine son verilrnektedir.
Eğitim alamnda yakınmakta olduğu-
muz konulardan biri de partizan yönetici
atamalanydı. Hikmet Uluğbay dönemin-
den beri, eğitimde yönetici olmak iste-
yenler için sınav uygulaması getirilerek bu
alanda partizanlık önlenmeye başlanmış-
hr. Bakanlığın ele aldığı konulardan biri
de ülkemizde öğretmen dağılımını adil
hale getirmektir. Bakanhk, bu işi düzgûn
yapabilmek için kaç öğretmene gereksi-
nimi olduğunu yeniden saymış ve çeşitli
dallarda 88.718 öğretmene gereksinimi
olduğunu bulmuştur. Öte yandan, çeşitli
dallarda 49.880 öğretmen fazlası olduğu
saptanmıştır. Bu fazla öğretmenler, imam-
hatiplerde öğrenci sayısı azaldığı için baş-
ka yerlerde görevlendirilmesi gereken ba-
zı öğretmenler dışında, hemen hemen öğ-
retmen gereksinimi olmadıgı halde, haür
ve gönülle, kadro fazlası olduğu biline bi-
line atanmış öğretmenlerden oluşmakta-
dır. En büyük fazlaJığın bulunduğu illere
bakıldığında gerçek daha iyı anlasümak-
tadır. Ankara (4.018). Konya (2.465), Iz-
rrur(1.928),Bursa(1.899),Antarya(1.536),
lçel (1.493), Balıkesir (1.459), Kayseri
(1.384), Derrizh (1.208), îstanbul (1.120)...
Bir yanda öğretmen bekleyen okullar,
öğrenciler, veliler, öte yanda öğretmen
fazlalığı bulunan okullar! Çürümüş ve bir
batağa saplanmış eğitimde, en çarpıcı
olumsuz görûntülerden biri idi. 10 Şubat
tarihinde uygulamaya sokulmuş Norm
Kadro Yönetmeliği'nin esası, bir okulda
sınıf öğretmeni ya da dal öğretmeni ola-
rak kaç öğretmen bulunacağını, okuldaki
ders saatlerine bağlamıştır. Örneğin bir
okula matematık öğretmeni kadrosunun ve-
rilmesi için o okulda 15 saatlik matema-
tik dersi bulunmahdır (Ders saati daha az-
sa, bu dersler, başka okullann kadrolann-
da bulunan öğretmenler tarafından veri-
lecektir). Bu okula ikinci bir matematik
öğretmeni verilebilmesi için ders saatinin
30'un üstüne çıkması gerekiyor. Aradaki
ders saatleri ya okuldaki öğretmen tara-
findan ücretli olarak doldurulacak, öğret-
men eğer 21 saatin üzerinde derse girmek
istemiyorsa, bu saatler de başka okullann
kadrolarmda bulunan öğretmenlerce dol-
durulacaktır. Aksi halde, diyelim 20 ders
saati bulunan bir okula iki matematik öğ-
retmeni verilirse her birine onar saat ders
düşecek, bu da başka bir okulda öğret-
men yokken bu okulda haksız bir öğret-
men yığılmasına neden olacaktır. Öğret-
men dağılımını yeniden düzenlerken, çe-
şitli öğrenim alanlannda, okul türlerinde
normlan belirlemenin, alanın uzmanı ol-
mayı gerektirdiği bir gerçektir ve yönet-
melikte bütün aynntılar belirtilmiştir.
Birsüredir, bazı öğretmen çevrelerinde,
norm kadroya karşı sesler yükseliyor. Bu
karşı çıkışlan haklı saymak mümkün de-
ğildir. Itirazlann ardında yatan neden, esas
olarak siyasidir ve Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın yeni yönelişinin önünü kesmeye yö-
neliktir En azından, kamuoyunun bir bö-
lümü. bakanlığın yeni eğilimleri konusun-
da duyarsız ve umutsuzdur. Son 50 yıllık
uygulamadan gelen bir değer yargısıyla,
Türkiye'de, bu arada eğitimde hiçbir şeyin
değişmeyeceği varsayımına dayanmakta-
dır.Tarüşmalardan ve basında yer alan ha-
berlerden anlaşıldığına göre, norm kadro-
ya karşı çıkışın en yaygın gerekçesi ola-
rak okullardaki öğretmen fazlalığının eri-
tilmesinde, o okula en son gelen öğret-
menlerden başlanması göstenliyor.
Bu tutum. norm kadroya karşı çıkışın
öğretmen bekleyen bölgelerden ve bu bol-
gelerde kaldıramayacağı kadar ders yûkü-
nün altında bulunan öğretmenlerden de-
ğil, maaş karşılığı ders sayısının da altın-
da derse giren, kayınlmış okullann, kayı-
nhnış öğretmenlerden geldiğini düşün-
dürmektedir. Bir öğretmen, herhangi bir
okula verilmesini ısterken, burada öğret-
mene gereksinme olduğunu bilmek zo-
runda değildir, dolayısıyla kadrolann şi-
şınlmış olmasının sorumlulan onlar sayı-
lamaz. Ancak, son gelen değil de "en lo-
demsizi grtsuT demek de çözûm yolu ol-
mayacaktır. Ülkemizde öğretmen dağılı-
mını adaletli ölçüler içinde sağlamak, hiç-
bir öğretmeni yerinden oynaünadan da
mümkün görülmemektedir. Hiçbir öğret-
menin yerinin değıştinlmemesinı istemek,
norm kadro uygulamasının önüne geçme
çabasmdan başka bir sonuç vermez. Böy-
le bir duruma düşmek, on yıllardır eşit-
siz dağılımdan yakınan ve bunun düzel-
tilmesini isteyen öğretmen geleneğine
ters düşer. Norm kadro uygulamasını
"sörgün" olarak niteleyen, bunu engel-
lemek için eylemlerplanlayanlann, norm
kadro ile özelleştirmenin özendirildiği-
ni, sendikacılığm engellenmeye çalışıl-
dığmı, Bakanlığın bazı kurumlan norm
dışı bırakarak torpilliler için yer hazırla-
dığını, subay eşlerini norm kadro dışın-
da bıraktığını ileri sürmeleri, bilgisizlik-
ten kaynaklanmıyorsa, öğretmen kamu-
oyunu yanıltmaya yönelik bir tutumdur.
Asıl üzücü olan, Bakanlığın böyle bir
reformunu candan desteklemek dururken
kamu yarannı bir yana atarak küçük ba-
hanelerle karşı bir duruş almaktır. Eksik-
lik, norm kadro uygulamasında değil,
kamu yarannı gözetmeyen, olumlu her
gelişmeyi önyargısız desteklemeyen, ül-
kenin nereden geldiğini ve şimdi nereye
gitmekte olduğunu kavrayamayan kısır
anlayışlardadır. Büyük öğretmen kitlesi
içinde bu durum er geç fark edilecektir.
2 Temmuz 1999'da Cumhuriyet'teki
bir yazımda "Cumhuriyet'in öğretmen
örgfitû nerede" diye sormuştum. Norm
kadro tarüşması, bu sorunun bugün de ya-
nıtlanmayı beklediğini gösteriyor.
Y
aşadığımız yüzyılda değişi-
min hızını yakalamak gıderek
güçleşiyor. Kullanılan araçlar-
dan yaşam biçirnlerine, gelenelderden
kûltürlere uzatılacak çizgide göze çar-
pan değışım, birçok değeri altüst ede-
rek baş döndürüyor.
Bu değışimden pay alan sektörler-
den biri de "turizm''. Konaklama iş-
letmesi türünden seyahat biçimlerine,
desrjnasyon merkezlerinden gezi araç-
lanna uzatılacak türdeki değişimlere
-konjonktürel de olsa- ayak uydur-
mak gerekir. Türkiye gibi dört iklimi
bir arada yaşayan, zengin doğa ve
kültür birikimi olan, coğrafyası renk-
li ve çeşitli bir ülke için bu bir avan-
tajdır. Nedir işin gerekenleri?
Bir defa sektörle ilgili yasa ve yö-
netmelikler hızla değiştirilip çağdaş
boyutlara ulaştınlmalıdır. Seyahat
Acentalan ve Seyahat Acentalan Bir-
liği Yasası 1972 yılında çıkanlmıştır.
Bu yasanın 30. maddesi şöyledır:
"Be^^olanütseyalıatacentalığıb-
alyetinde buhınaBİum iukkmda 29.
' Eğitim 'siz Turizraimiz...
Abdllllah TEKİNAntalyaAkdeniz Üni. Öğretim Görevlisi
maddede beJirtOen idari kovuşturma-
dan ayn olarak yetkOi mahkeroeter-
ce acentanın sahip \e sonımhı mü-
dürleri hakkında kovuşrunna yapn
larak suç sabit görüktüğü takdirde 3
aydan 6 aya kadar hapis ve 5.000
TLden lO.ÖOOTL'ye kadar paraceza-
sma hükmohınuriar."
Beş bin ve on bin liralann ortadan
kalkıp kullanılmadığı bir ortamdabu
paralann en büyük ceza olarak yan-
sıtıldığı bir yasa maddesi ne ölçüde
etkin, ne ölçüde yeterli olabilir.
Türk turizmine katkı sağlayan dört
yıllık turizm işletmeciliği yüksekokul-
İannın mezunlanna bu alanda yeni
ve çok olanak sağlandığı söylenemez.
1996 yılında yürürlüğe giren "Se-
yahat Acentalan YönetmeKğT ınce-
lendiğinde -18. madde- bu işletmele-
ri sorumlumüdür olarakyönetecekki-
şilerin en az lise mezunu olmalannın
istendiği göriilecektir: "TC uyruklu
otanak/En az lise veya dengi okul me-
zunu olmak / En az iki yıl seyahat
acentacıhğı faali>etine ihşkin konu-
larda çalışmış olmak."
Dört yıl tunzm işletmeciliği eğiti-
mi alan kışılenn bu alanda devre dı-
şı bırakılmalan sektörün eğitime ne
ölçüde önem verdiğini gösterir. Bu
yönetmeliğin değiştirilmesi ve seya-
hat acentalannda sorumlu müdür ola-
rak çalışacak kişilerin dört yıllık tu-
rizm işletmeciliği yüksekokulu me-
zunu olmalan koşulunun getirilmesi
gerekir. Hatta bu madde konaklama
işletmelen için de geçerli olmalı ve
konaklama işletmelerini yönetecek
kişilerde, dört yıllık turizm işletme-
ciliği yüksekokulu mezunu olmalan
koşulu aranmalıdır. Kaldı ki konak-
lama işletmeleriyle ilgili herhangi bir
yasadan bile söz edilemiyor henüz.
Bu konuya en sıcak bakması gere-
ken kurum ise Turizm Bakanlığı ol-
malıdır. Bakanlık siyasal yaklaşımlar-
la atamalann yapıldığı bir derleme
toplama bakanlığı olma yerine bir ka-
riyer bakanlığı olmalı ve tıpkı Dışiş-
leri Bakanlığı'nda olduğu gibi taban-
dan tepeye kadar aym çizginin izle-
rini taşımalıdır.
U
1ŞİD gerekeflJeri" burada göze çar-
par ve işe buradan başlamanın gere-
ği vardır. AB aşamasmda işsizJik sı-
gortasından çeşitli ınsan haklanna
yönelik kazanımlara ulaşacak boyut-
ta çağdaşlaşma çabalan sergiliyoruz.
Kimi kurum ve kuruluşlardan siyasal
yaklaşımlan uzaklaştırarak oralara
eğitim boyutuyla ulaşmamız, şarklı-
lıktan kurtulup çağdaşlaşmaya başla-
dığınıız anlamına gelecektir. Çağdaş
bir toplum, çağdaş bir ulus ve devlet
olmamız gerekir. Büyük Atatürk'ün
de bizden istediği budur.
Turizm sektörü bu alanda öncülük
görevi üstlenerek değişimi yakala-
malı, çağdaşlığa ışık yakmalıdır.
KULTUR • SANAT 293 89 78 (3 HAT)
I Pi ARTVVORKS YAZ DÖNEMİ
ÇOCUKLARLA SANAT
Dönem sonunda galeri Pl'de çocuk şenliği ve sergisi
6-9/9-12//12-16
RESİM
SERAMİK
artworks * MUM
Muallim Naci Cd. No.63 Onaktty Tel/Fa»: (0212X236 68 53
vircııı
O
DİKSİYON^KONSAAİCR '5 «** nfcUDINIAII, DÜZGÛN VE nuiDtııd'toaotLf SIYASCT umır srm» KnMuauu,
EBBB55S5 ıo«çu^HriK«ttraj^ıaUw$8tDWîm&KO^^
^T^^3~ «ttU5MiSiHlıi(DW^îB0^Slıl«
ÖÖRENILMESI isiEYBiıaESBtalmuıtEeniMKOMfiuınMBZıtumnıa^^
DİUDİR. OUIM «İTtiifDfTHIIIZ YE £« U IOIİM UtAI UIAIIMUIZ eÖIÛ^UTE 6Ba »A», AUTIMZ.
illllil U». SADIİ »UJII 501. (ÖM> 1İS HMIIAT: 1 KiAJIISl TIU («II» 1 » 13 51- (1112) 145 U 17
. Uluslararası haziran
içfestarati 2000
Saat: 21.30
Yer: Cemll Topuzlu
Açıkhava Tiyatrosu
\
\ ,
O
EREStNHOTEL
'Dügya müziğinin devleri..."
Sawt El Atlas
I^IT.73>
®
Maryam Mursal
AKM
(0211) 251 56 00
CAROUSEL
(0212) $70 84 34
CEMAL REŞİT REY
KONSER SALONU
(0212) 232 98 30
VAKKORAMA TAKSİM—
(0212) 2J1 15 7»
VAKKORAMA AKMERKET^
VAKKORAMA SUADİYE
t»»ı«) 3SO »7 4» =
1 cıı i\\\
«K IIH1I MUII V U |
UZELLİ MOZİK ŞAŞKINBAKKAL
(0216) 411 70 08
YAYLA SANAT MERKEZİ
(0216) 383 99 ™
İ S T A N B U L B Ü Y Ü K Ş E H İ R B E L E D İ Y E S I
Söz ile Laf
Söz, "Bir düşünceyi
eksiksiz olarak anlatan
sözcûk ya da sözcük dt-
ıisi"dir. Laf ise "Sonuç-
suz,yaranolma>'ansöz"
anlamına gelir.
Unutulmayan, ders alı-
nacak özlü sözlerle ın-
sanlan eğitmek, yönlen-
dirmek en geçerli bir
yöntem olmalı diye dü-
şünüyorum. Ne var ki,
çoğumuz boş sözlerle
(lafazanlıkla) günümü-
zü gün etme alışkanlı-
ğından bir türlü kurtula-
mıyonız. Konusmahas-
talığı çok yaygınlaşmış-
ür. Birbirimize söyleye-
cek sözümüz olmasa da
yine konuşunız. Susa-
rakkonuşaburnekise ko-
lay değildir.
Anlaşılır olmak, ger-
çekçi olmak zorundayız.
Bir saatlik konuşmayı on
dakikaya indirmeyi, on
sayfalık bir yazıyl da bir
sayfada özetlemeyi öğ-
renmeliyiz.
Mikrofon düskünü ne
tipler vardır, mikrofonu
ele geçirdiler mi kolay
kolay bırakmazlar. Ki-
misi de onbeş yirmi say-
faya sığacak bir kitapçı-
ğı tuğla kalınlığında bir
kitaba dönüşrürür. Kitap
okuma alışkanlığının
yaygınlaşmamasının ne-
denlerinden biri de budur
sarunm. Boş konuşma,
her şeyden önce konu-
şanın da dinleyenin de
zamanım yitirmesi de-
mektir. Oysa herkes için
en değerli bir öğedir za-
man. Şehopenhaver:
"Alelâde bir insan zama-
nım nasıl sarfedeceğini
düşünür. akıllı bir insan
ise nasıl tasarruf edece-
ğfau" diyor.
Kişilerin yücelmesi,
değer kazanması için el-
de edilmesi gereken iki
ettnen vardır sarıınm. Bi-
rincisi, okuyarakbügimi-
zi çoğaltmak, ikincisi de-
neyim edinmektir. tkisi-
nin birleşmesi, var ol-
ması orarunda değer ka-
zanınz. Ne çok bflir o^
maktek başına yeterlidir,
ne de sah deneyim»
Unutulmayacak, ders
alınacak özlü sözlerle
birbirimizi yönlendire-
biliriz. Balzak,
u
Bir söz-
cöğûn insanın yaşamını
değiştfrdiği çok g î r 1 *
n
müstür" demesi de bu
savımızı doğrular nite-
liktedir. Epiktetos de
"Mümkün olduğu ka-
dar sus, yahut zaruri el-
zem olan sözleri söyle ve
az sözcükle söyle" de-
miştir. Hz, Ali de, "Çok
konuşmayımz, herkesin
gozündendüşersiniz
1
' di-
yor. YunusEmre'miz sa-
nınm en güzelinı söyle-
miş:
"Az söz erin yüküdür
Çok söz hayvan yûkü-
dûıf
ÖmerNtDA
PENCERE
Kös!..
Buğdayına biçilen ölüfiyatyüzünden çiftçi "yan-
dım Allah" diye feryat ediyor.
Bir dostum dedi ki:
- Nafile!..
-Neden?..
- Bu hükümet kös dinlemiş!..
Dilimizde "kös dinlemiş " diye bir deyiş van ne-
reden geliyor bu?..
llginç bir kitap okudum. Adı "öndeng Songung
Gürgelev-Bektaşi Argümanlanna Göre Yeniçeri
Ocağı ve Devşirmeler". Yazan: Şevki Koca.
Yeniçerilikşaşılası bir kurum. Neredeyse birde-
ha ürünü. Bektaşilikle Yeniçerilik arasındaki içli
dışlı ilişki daha tümüyle aydınlanmış değil; ama,
bir gerçek olduğu da aşikâr. Hacı Bektaş'ın çe-
rilerden birinin başına sağ elini koyup Türkmen-
ce dua ettiği rivayet ediliyor v
"öndeng songung gürgele!.."
(Sonunuz önünüzden hayırlı olsun.) *"1
Yeniçeri profesyonel asker; o çağda eşi me-
nendi olmayan bir model bu.
Bandosu da var.
Yeniçeri bandosunun adı 'mehter takımı'. Her
yeniçeri "ortas/"nın "bir kat" mehter takımı bulu-
nuyor. Bir kat takım davul, çift dümbelek, zurna,
boru, zilden oluşuyor. Padişahın dokuz kat meh-
ter takımında ek olarak "kös" denilen birtiir da-
vul daha var. Kösün çapı ve derinliği bir buçuk met-
re dolayında. Deve üzerinde taşınıyor kös, 'Hotin
Seferi'nde öyle büyük bir kös varmış ki hecin de-
vesi de taşıyamamış, fil sırtında götürülmüş.
Osmanlı düzeninin şakaya gelir yanı yok; dev-
let, çağına göre, ileri kurumlardan oluşuyor; yeni-
çeri ordusunda kösleri taşıyan develer yaşlanın-
ca emekliye aynlır, "gazilik beratı" ve "emeklilik
menşuru" hayvanın boynuna zincirle asılırmış.
Padişah ferman buyurmuş:
"Emekliye aynlan gazi deve, canının istediği
meradan otlayabilir."
"Yb/cdeve"demeyin!.. . '
Günümüzdeki hükümetin emekli insanımıza ba-
kışıyla, Osmanlının emekli deveye davranışının
farkını fark etmek kişiyi düşündürmüyor mu?..
•
Bir vakitlerVryana'ya dek Doğu Avrupa Osman-
lıydı. Işte bu görkemli zamanlardan birinde, Belg-
rad bizimken Yeniçeri ordusundan emekli bir ga-
zi deve, kentin en büyük kilisesinin bahçesine gi-
rerek binbir zahmetle yetiştirilen çiçekteri afiyetle
yemeye koyulmuş...
Kilisenin papazı çılgına dönmüş.. '
;
Hayvanı dövemez, kovamaz.. _**
Deve beratlı.. ' ' ,
fr,v, Emeklilik menşuru ue gazilik beratı boynundaa
zincirle sallanıyor.
Papaz deveyi ürkütüp kaçırmak için içerden bir
yerden bir davul bulup çalmaya başlamış; kilise-
nin diyakozu (papaz yardımcısı) bu garip duruma
bakarak papazı uyarmış:
- Papaz efendi, papaz efendi, boşuna zahmet
etme, o deve kös dinlemiş, kös...
• ... ::.iu... ......_.
Deveye "boynun neden eğri" diye sormuşlar,
"nerem doğru ki" diye yanttlamış. Başımızdaki ko-
alisyon için "hem boynu eğri, hem kös dinlemiş"
diye yazsam, savcılık "hükümeti deveye benze-
tiyor" diye dava açar mı?..
dyson
* •
i î - f . ••%' ?•.: • •
Fiitre
değişimi ~k&
__—^___—^_
Torba yok. Emiş gücünde
azalma yok.
Normal elektTikli söpürgelerin torbalorı doldukça emiş gücü azalır. Dyson'da torba yokrur ve
ikili silclon teknolojisi sayesinde emiş gücünde azalma olmayan ilk elektrikli süpürgedir.
Astım ve olc^ıycncdcn olan portikulferi gn etkin ^ekilde hapseder.* ' ~
* Dyson, Hepa filtreli modelleri sayesinde, bakteri öldürücü özelliğinden dolayı,
an parfikötteri, polen,^^ ^ F ^ îî^ k, brfamr
2YJGaranÜ
Dyjon sl.klrikli supürgeleri ve boyilerimız hckkında daha fazla bilgi almak için lülfen Türkiye g«»l diîtTibutöfû
Hokmon Eleklronik San. ve Tic Lld. Şti. 10212] 217 1 1 60'tan araymız Faks (0212) 272 25 92 www.dyson.com