18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZİRAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Tehdit altında Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde şeriatçılann devlet dairelerinde ve özellikle Mllll Egrtim'e bağlı okullardaki etkinllğinl yakından izleyen bir dostumuz tehdit altında. Geceyansı telefonla yapıian "uyan"larla dostumuzdan bundan böyle Cumhuriyef e bilgi aktarmaması ve aktarırsa sonucuna katlanması gerektiği bildirildi. Dostumuzun kim oiduğunu Şebinkarahisar Kaymakamı Şenol Bozacıoğlu biliyor, yerel basındaki yazılan nedeniyle dostumuzu bir süre önce türbanlı öğrenci velilerine hedef göstermişti kaymakam... Bu arada özel kalem müdürünün türbanlı öğretmen eşinin iki yıl "hasta" olup maaşını evden almasını fark edemeyen Giresun Valisi Erhan Tanju da umanz Şebinkarahisar'da neler olduğunu biliyordur... Türbanhlan kollasa da "devlef'in, tehdit altındaki vatandaşının can güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu anımsatmak isteriz! Elektronik posta: somdposta.cumhuriywtcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Almanya'da kadınlar su içmiyormuş... "Türkiye'de ise sudan başka bir şev içmivoriar!'' bir katil... O bir kiralık katil... O bir gaspçı... O bir soyguncu... O bir serseri mayın... O bir terörist... O bir uluslararası tetikçi... O bir maşa... O bir demokrasi düşmanı... O bir faşist... O bir cezaevi firarisi... O bir mahkûm... O bir affedilmiş mahkûm... O bir milliyetçi... O bir mukaddesatçı... O bir maneviyatçı... O bir ülkücü... O bir sır küpü... O bir mesih... O bir mazlum... O bir masum... O bir kahraman... O bir gurur... O bir... O bir Mehmet Ali Ağca! Hoşgeldiniz; kangölüne çevirdiğiniz yurdumuza şe- ref verdiniz Sayın Sinyör Ağca... Memnun görünüyorsunuz... Yüzünüzde güller açmış... Mutlu musunuz? Rahat mısınız? Uzun yıllardan sonra vatan toprağına ayak bastı- ğınız o an neler hissettiniz? Emin misiniz? Son karannız mı? 0 bir.• •• Biz karanmtzı verdik. Çünkü Meryem Ana, Por- tekiz'in Fatima kasabasında her ayın 13'ünde üç köy- lü çocuğa görünüp üç sır vermiş. llk iki sım taşıyan çocuklar ölmüş, son sırnnı taşıyan çocuk büyüdü- ğünde rahibe Lucy Dos Santos olmuş ve daha Sovyetler Biriigl çökmeden Papa II. John Paul kur- şunlardan kurtulmuş; sonra da Sovyetler çökmüş ve bunun üzerine Papa da sizin aracılığınızla cipine saplanan kurşunu takdis edip Leiria Piskoposu'na vermiş ki böylece Vatikan hem Fatima'daki muci- zenin ilahi bir gerçek olduğuna hem de sizin mesih olduğunuza yıllar önce karar vermiş. Meryem Ana'nın öteki dünyadan verdiği sımn bu dünyada gerçekleşmesi için aradan tam 64 yıl geç- miş. Düşünebiliyor musunuz? Müthiş bir gizem ya- tıyor bu sürenin içinde... Çünkü"64'ün kare kökü 8'dir. 8 i ikiye bölünce 4 çıkar. '' i ' 8artı4eşittir12eder. Iştesize 12 havari... Son akşam yemeğinde siz de var mıydınız Sayın Sinyör Mehmet Ali Ağca? Ne kadar ilginç... Demek ki sıkıyönetim koşullannda Maltepe Aske- ri Cezaevi'nden çıkışınız goğe yükselme şeklinde ol- muş oluyor... Bu durumda gazeteci Abdi Ipekçi'nin öldürül- mesi de takdiri ilahi... O halde si sinyör, siz, gökten zembille indiniz ve Abdi Ipekçi'yi öldürdükten sonra Fatima mucizesi görevi için tekrar göğe yükseldiniz. Vatikan'daki gö- revinizden sonra 19 yıl yerde kaldınız. Şimdi Türki- ye'ye geldiniz; herkesin gözü önünde havayoluyla yine gökten indiniz! Ne mutlu size... SESStZ SEDASIZ(!) 4 — ^ mmmm NVRÎKURTCEBE YOksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU özal'ın mirası: ^ Onlar bizim hayali ihracatımıza bile ulaşamazlar! Dfcte'feahiyatİMversitesi'mi oluyor! Diyarbakır'daki Dicle Üniversite- si'nin llahiyat Fakültesi'nde beş sınıf olduğunu söylüyor öğretim üyeleri... Ancak geçen yıl mevcut kadronun üzerine fakülteye on yardımcı doçent alınıyor... Bu yıl verilen ilanla da llahi- yat Fakültesi'ne altı doçent ve beş yardımcı doçent daha alınacağı du- yuruluyor... Sanki yakın bir getecekte llahiyat Fa- küttesi "llahiyat Üniversitesi'ne dönü- şecek ya da Mardin'de, Siverek'te, Ergani'de, Siirt'te birer ilahiyat fakül- tesi açılacak! Dicle Üniversitesi'nin hemen herfa- kültesinden izinli olarak Suudi Ara- bistan'a gidip Kâbe'yi tavaf eden pro- fesör, doçent ve yardımcı doçent "ha- cı"lar da kadroya dahil edildiğinde or- taya Medresetüzzehra çıktı çıkıyor gibi... Hani şu Hizbullahçısından, Fethullahçısına kadar bütün yobaz [ takımının "Bediüzzaman Hazret-1 leri" dediği KürtSait'in hayalinde-' ki büyük medrese! Epeydir ihmal ettiğimiz Dicle Üniver- sitesi Rektörü Mehmet Özaydın, bi- ze yanıt ve Atatürkçülük dersi vere- ceğine, 28 Şubat'tan sonra üniversi- teye yaptırdığı "anrt"ın açılışına kim- lerin neden katılmadığını oturup dü- şünsün... Düşünürken, eşi Sevim Ozayckn'ı dayanınaalsın... Çünkü, Di- yarbakır'da kuiaklara fısıldandığına göre rektörün eşi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eşiyle ya- kından tanışıyormuş. Ailecek düşünüp taşınmalannda yarar var! 'Büyük Suriye' Tasarısı Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Suriye toprağına ayak ba- san, hatta herhangi bir baş- kentte bu ülkenin büyükelçi- lığıne girenlerin duvarlardaki Suriye haritalannın gerçekler- le bağdaşmayan sınırlan göz- lerıne hemen çarpar. Israil'in yerinde Filistin vardır, onunla Lübnan, Ürdün ve Suriye ara- sındaki sınırlar uluslararaa de- ğil, yerel sınırlar gibi çizilmiş- tir. Israil'in 1967'de aldığı Go- lan Tepeleri Suriye'de görülür. 1939'da Türkiye ile birieşmiş olan Hatay bile Suriye içinde- dir. Gerçeğe uymayan bu çi- zim hem Suriye kavramının, ta- rihsel olarak bugünkü Suriye Arap Cumhuriyeti ile eşan- lamlı olmadığını hem de ülke yöneticilerinin bugünkü sınır- lan uzun süre hazmedeme- diklerini gösteregelmiştir. Bu- gün bölünmüş olan eski Su- riye "Büyük Suriye" idi. Bu hedefi 1932'den bu yana Su- riye Sosyal Milliyetçi Partisi, Ürdün'ün öldürülen ilk kralı Abdullah, Suriye'nin henüz yitirdiği Hafız el-Esad ger- çekleştirme yollarını aradılar. Özellikle Esad "Büyük Suri- ye"tasansını ülke dış politika- sının temellerinden biri yap- mıştır. Ne var ki, daha geniş bir Suriye'yi oluşturma çabalan, Şam'ın Lübnan'a askeri mü- dahalelerinin Ortadoğu'yu ka- rıştırması ve Israil'le 1973 sa- vaşı pahasına başarısız oldu. Ayrıca, "Büyük Suriye ulusu" diye bir oluşumun sözü de edilemez. "Sunye" kelimesi- nin kökeni bile eski Yunanca- dır. Güneyden gelen Müslü- man Araplar burayı işgal edin- ce Suriye'ye "Şam", yani ku- zey dediler. Osmanlılann da egemen olduğu Suriye ger- çekten daha genişti ama on- lar da Suriye'yi 1864'ten son- ra Halep, Şam ve Beyrut vi- layetlerine bölmüş, Kudüs'e ayn bir statü vermiş, Lübnan tepelerini de mutasarnflık yap- mışlardı. Lübnan'daki Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin 1866'daki ilk adı Suriye Pro- testan Koleji'ydi. 1919'daki Genel Suriye Kongresi, sınır- ların içıne Irak ile Suudi Ara- bistan'dan parçalar bile koy- muştu. Sonra Mısır'ın Sina Ya- nmadası ve Kıbrıs'ın tümü bi- le eklendi. Bu iddiaların, hele bazıları- nın, ne denli gerçek dışı oldu- ğu açıktır. Kaldı ki, Büyük Su- riye'nin devlet olarak ortak bir tarihi olmadı. Onu oluşturan parçalar üstünde yaşayanlar da kendilerini Şamlı, Kudüs- lü, Beyrutlu, Gazzeti ve Batı Ya- kalı ya da Sünnî, Şn, Mütevâ- lî, Ismailî, Yezidî, Bahaî, Ma- runî, Nestoryan, Protestan, Gregoryan Ermeni, Yahudi bil- dHer. Hatta, kendini Asuri Nes- toryan sayan Kaldeli Nestor- yan olmadığını, Şiî olan da Alevî ya da Dûrzî olduğunu ısrarla belirtiyor. Yahudilerde Sefardik ve Eşkenazi diye ay- rılıyorlardı. Osmanlılar çekil- dikten sonraki Ingiliz ve Fran- sız manda yönetimleri de ye- ni siyasal sınırlar belirledi. Kı- saca, geçmişte de genel bir Suriye topluluğu yoktu. Ceşit- li gruplar birbirinden ayn, gi- derekdüşmandılar. Bugünkü ufalmış Suriye içinde bile bir- çoğu kendi evinin duvarları içinde yaşıyor. Eski Cumhur- başkanı Yardımcısı Abdülha- lim Kaddam'ın Sunnî oluşu bugünkü Sünnî-Alevî karşıtlı- ğını, ne yazık ki ortadan kal- dıramıyor. Öte yandan, büyük serma- ye düşüncesi, Pan-Arabizm gibi, yaşamaktan geri kalma- dı. ikisi de başanlı olamadı, ama Ortadoğu ojaylannı et- kiledi. Suriye de, Ürdün de Fi- listin'e bu şemsiye altında sa- hip çıkmayı denedi. Suriye, Lübnan'a bu itiyle girdi, Isra- il'in karşısına bu nedenle di- kildi. 1958-61 yıllannın Mısır- Suriyefederasyonunun ardın- da da temelde bu düşünce vardı. Tarihsel, dinsel, ekono- mik ve coğrafya aynmlanna ek olarak, "Büyük Suriye "kavra- mı düşünce ve teori yönünden de zayıftı. Esad'ın uyguladığı siyaset "Büyük Suriye" tasa- rısına en yaklaşanı olsa da, büyük ölçüde başansızdı. Esad'ın son yıllan ise "küçük Suriye" ile bağdaşma, bunun- la yetinme çabasıdır. Bundan sonra yerine gele- ceklerin gerçekçi hedefi bu- günkü sınıriar içinde istikrar- lı, uyumlu ve barışçı bir top- lum kurabilmek, geçmişte pa- halıya çıkan maceralardan uzaklaşmaktır. Bu yol bağım- sız Suriye ulus-devleti bilin- cini tüm yurttaşlarda yarata- bilir. Ancak, bu kolay olma- yacak, temel dönüşümler ge- rektirecektir. tLAN f.C. ANKÂRA 9. ASLÎYE TÎCARET MAHKEMESİ'NDEN —^ "Esas No: 1999/7T7 — UAVAL'l: Uavalı Sûkyman Eftal Yılmaz'a çıkarılan tebligatm Hürriyet Cad. No: 67/7 Dikmen/Ankara adresinden iade edildigi ve yapılan emnıyet araştırmasmda bildınlen adrese çıkarılan tebligatın da tebliğ edilemeden ıade edildigi anlaşıldığından dava dilekçesi ve duruşma gününün ılanen tebliğine karar verilmiştır. Bu nedenle davalının duruşmanın ertelendiği 11.7.2000 günü saat 10 45'te duruşmaya gelmeniz veya kendinizı bir \ekille temsil ettir- meruz, ettirmedığiniz takdırde yargılamamn gıyabınızda devam ede- ceSı dava dilekçesi yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 16^5 2000 Basın: 33291 KIM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK 'Ytrt' cfcLC mode/'it' beğCnc/ı'm. /?/*,<*_ , -«?/ ''mm i [email protected] - ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI bant yaymlanana Icadar k jıffolunmaz ise.- KEDİ LEVO APTÜÜKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Haziran Aktrefa/ Pâhtm 18S6- 13Cİ K4NRAMANUKTAN MTAN HAJM./Ğ/N£L iS4O'm BueüN, ÜNLÜ F&VJSIZ ASKEK YE Mt PHIUPpe P£7?ttN, SAŞ&4&4NUĞA Ge , özeuJfcte r. Ü 5 v. BiLiUPiĞi ûze/ze, ZT- OÜNY/* 8AÇIMOA, HİrUER'İM OlZCHJLA&t Ç /CtSA BİR £ü/ee İÇİNOG f&AMSAyi f'ŞGAL £T- A4/f, YÖMBHfM İŞLEI/İAI/ Yf770*4/^77. 7*tM SU SfkADA BAŞBAKAHL/ĞA <S£T7&£efiJ PE77IİN'/N İUC iŞf ALMAMLAR'A AT€Ş*£S TEtCLlF OLMUÇTTJ. SU TA&(-(7EM SONPA £>£VtET BAŞ- tOJ*U^Sf OLMA*rr#A/ /CO/e7lJlAAjll>f4OV£,SAVAÇ , ,„ », SOHUMO4 YAeGtlAUA&AKLÖMÛIZBOYU HAPSB ÇAfiPTIRILACAKn. ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLÎİ" Yeşerterek Yerleşiyor Belleklere Hikmet Uluğbay'm VVashington'dagörevli ol- duğu dönemde eşi de sosyal çalışmalara yöne- liyor, özellikle eğitım dalına ilgi duyuyor. 'We/co- me Clup lnternatıonal"a üye oluyor. Yıllar sonra da ANAÇEV üyesı olarak Ankara'da düzenlenen "Conference 2000"in ev sahipliğini yapryor. Wel- come Clup eğitime destek veren uluslararası bir kuruluş. Istanbul'daTürk Eğitim Gönüllüleri'ni, An- kara'da ANAÇEV'i ilgiyle izliyor, 10 bin dolarlık çeklerle desteğini kanıtlıyor. Clup üyelerinden yaklaşık 100 kişilik bir grup hafta başında Ankara'ya geldi, ANAÇEV'de gü- zel bir törene de tanık oldu. Okuma-yazmayı ANAÇEV okulunda öğrenen kadınlann sevincini paylaştı; 59 kadın diploma aldı bu kez. Biri 64 ya- şında. Öğrenmenin yaşı yok değil mi? Devlet Ba- kanı Hasan Gemici elini öperek kutladı başan- sını. O da sevinçle gülümsedi. Küçük bir kâğıt, büyük anlam veriyor yaşamına. Karanlığı delen bir ışık gibi, önünü aydınlatıyor. Evinin numara- sını, sokağının adını, bindiği otobüsün nereye gi- deceğini, bakkal hesabını, gazetedeki yazılan kimseye sormadan biliyor artık. ANAÇEV'in itici gücü de bu kuşkusuz. Eğitim dalını yeşertiyor, bir ışık yağmuru gibi. Yeşerterek yerleşiyor bellek- lere. 400 gence burs veriyor yükseköğrenim içifr. Deprem bölgesinden 50 genç, ortaöğretimde 30 genç var. Kısa sürede çok yol alan bir kuruluş.' Sevgiyle çalışıyor tüm üyeler, sevgiyle kurumla- şıyor gönüllü çabalar. Mutlu bir olay, eğitime destek verenler çoğa- lıyor çevremizde. ANAÇEV Başkanı Ayla Hatır- lı'dan dinlediğim bir olay sizin gözlerinizi de ya-ı şartacak sanırım. Ümitköy'de huzurevinde kalan yaşlı bir kadın, bir kişilik odasını başka bırıyle paylaşmak istiyor. Nedeni o oda için ödenen pa- rayı yarıya indirmek, öteki yarısıyla bir öğrenci- ye burs veriyor. Çarpıcı bir uyarı değil mi? Eğitim sorununaeğilen, çözümüne katkıda bu- lunan kurumlar, kuruluşlar giderek çoğalıyor çev- remizde. Karanlıkta bir damla ışık ama göller damlalaria oluşur değil mi? ANAÇEV de göle dö- nüşen kuruluşlardan biri başkentimizde. Güzel bir- likteliği sergiliyortüm etkınliklerinde. VVelcome Clup üyeleri onuruna düzenlenen akşam yemeğinde de güzel ev sahipliğini sergilediler. Ayla Hatırtı der- neğin gizemini çok sade sözlerle anlattı konuk- lara. O akşam yemeği de sevgiyle kurulan sof- raların gizemini yansıtıyor. Uluslararası konuklar, Nurdan Yüksel Erim- tan'ın kırevindeki saatleri unutamaz sanırım. Yal- nız yabancılar değil, Türkler için de güzel bir bu- luşma. Başkentın kilometrelerce ötesinde, Es- kişehir yolunda bir kır evı bu. Bahçeye girınce yeşile bulanıyor insan, masalsı görünüyor her şey. Dahası herşeyde dernekçilerin emeği, yü- reği var. Beyaz sofralarda, ışıktan çiçekler gibi parlayan mumlarda. Yemekîeri de onlar hazır- lamış, aralannda Dışişleri ailesinden Ayşe Azer gibi ustalar var! Türk mutfağının tadını en gü- zel biçimde sunmayaözen göstermişler. Konuk- lar arasında Çinli bir gazeteci var. Taipei'de ya- yımlanan Çin Postası gazetesinin yazan Prof. Elizabeth Lamb. önce beni sorguladı, Türki- ye, kadın, gazeteler, konular, çözümlerie ilgili so- rulara yanıt aldı. Sonra durmadan resim çekti, büfedeki tüm yemeklerle ilgili notlar aldı. Baka- lım neler yazacak, dinlediklerini mi, yediklerini mi? llk izlenimleri hayli ilginç. San ülkenin ba- kış açısını da yansıtıyor. Saatler ilerlerken o açı genişledi, Isviçreli, ABD'Iİ, Hintli, Pakistanlı, Nor- veçli üyelerin izlemleriyle gökkuşağına dönüş- tü söyleşiler. Yemekte DSP Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, Milliyet yazan Metin To- ker, Yunan Büyükelçisi loannis Corantis ve eş- leriyle aynı masadayız. Yunanlı diplomat Bil- kent Odeon'daki konserin başarısını anlatıyor gözleri parlayarak. Yakında Atina'ya gidiyor, sonra da Karadeniz'den Ege'ye uzanan biryol- culuk tasarlıyor. Türk konuklar arasında Dışiş- leri Genel Sekreteri Büyükelçi Faruk Loğoğlu davar. Yağmur altında bir Türk diplomatı, ıslan- madan yanıt veriyor sorulara. Cmuhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Şam yolculuğuyla il- gili soruları da çizgisine, birikimine yaraşır dü- zeyde yanıtlıyor. Ancak, Şam yolculuğunun son- rasını kestirmek kolay değil doğrusu. lyimser beklentilerin gerçekleşmesi umuduyla. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDA.NSAGA: 1/ Anado- lu'nuneneski halkı.2/Tele- fon sözü... Mantık. 3/ Ankara'nın bir ilçesi... " — dediğin R demirkale/Ya ° ahnır ya alın- 7 maz" (Kara- 8 caoğlan). 4/ q Bir tür yapay mermer... Bağışlama. 5/ Üzeri kırmızı pa- 1 rafinle kaplanan bir 2 tür peynir... Yedirip 3 içirme, besleme. 6/ Güzel söz söyleme sa- natı. 7/ Türkiye'nin plaka işareti... Kara- göz oyununda kulla- nılankamışdüdük.8/ Türk tuluat tiyatro- 9 ^ _ ^ _ _ _ ^ _ J _ _ _ ^ _ , sunda baş komik görevindeki uşak tıplemesi... Es- ki Mısır'da güneş tannsı. 9/ Yankı... Cılız, zayıf. YUKARIDAN AŞAĞIYA: TTÎn tanelî bir kiraz cinsi. 11 Osmanlı ki sivil rötbelerden btri... Mardin'in hir îtçesi, Avustralya'da yaşayan iri bedenli keseli hayvan... Sümerlerde sağlık tannçası. 4/ Müzikte türlü ses- ler arasında sağlanan uyum. 5/ Kirliliğı gösteren iz... Titreme. 6/ Notada durak işareti... " — bir tahta ka- şıktır/ Sapı ortasına denk düşen" (Can Yücel). 7/ Oy... Öküz yemliğı. 8/ Aylık... Bir küraes hayvanı. 9/ Uzun kış gecelerinde dost, ahbap ve komşulann birlikte yedikleri akşam yemeğine ve o gece yapı- lan eğlenceye venlen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle