25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi • Genel Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç Yayın Koordinatörir Hikmet Çetinkaya # Yazıışlen Mudürü tbra- nim Yddız • Sonımlu Mudur Fik- ret llkiz • Haber Merkezı Müdürii: HakanKara lstıhbaral Cengiz Yüdınm # Ekonomı Özlem Yüzak • Kültür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yficelman 9 Makaleler Sami Kımören O Düzeltme Abdullah Yazıcı 0 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın Kurulu Ilhan Selçak (Başkan). Orhan Erinç, Hikmet Çetinka>a, Şükran Soner, tbrahim V ıldız, Orhan BnrsaİL, Mnstafa Balbay, HakanKara. Ankara Temsılcısr Mustafa Balbay Ataturic Bulvan N c 125,Kat 4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks 4195027 • lzmır Temsücısı. Serdar Kıak, H. Zıya BK 1352 S 2/3 Tel 4411220. Faks 4419117 •AdanaTemsılcısı ÇetiH Ytğenoğln, tnönü Cd 119 S No:l Kat.l. Tel: 363 12 11, Faks 363 12 15 Müessese Mıidürü Üstûn Akmen # Koordmatör Ahmet Korulsan • Muhasebe. Büleot Yener • tdare Hnseyia Gürer • Satış FazilelKuza MED\A C: • Yonctım Kurulu Ba^kam - Genel Mudur Gnlbta Erduran # Koordınator Reha Işitmaıı # Genel MüdurYardımcı;»! SodıÇobtuı Tel 514 07 53 - 51395S0-513S46O-6I.Faks 5138463 Vı>ım!ı>ıo ve Basın: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A Ş Türkocağı Cad 39 41 Cagaloglu 34334 tstanbul PK 246 - Sırkecı 34435 Istanbul Tel (0/212)51205 05 (20 hal) Faks (0.212)513 85 95 www.cumhunyet.com.tr 16 HAZÎRAN 2000 lmsak:3.22 Güneş: 5.24 Öğle: 13.12 tkindi: 17.10 Akşam: 20.45 Yatsı: 22.38 Aşm sıcak, ardmdan yağış • Haber Merkezi- Türkiye, hafta sonuna kadar sıcak, hafta sonunda ise serin ve yağışlı havanın etkisi altına girecek. Devlet Meteoroloji Işleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, bugün Ege ve Akdeniz bölgelen başta olmak üzere bütün bölgelerde hava sıcaklığının biraz daha artacağını açıkladı. Hafta sonunda ise sıcak hava yerini serin ve yağışlı havaya bırakacak. Yann Trakya, Iç Ege, Göller bölgesi, Batı-Orta Karademz, tç Anadolu'nun batısı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı olacak. 18 Hazıran Pazar günü yağışlı hava doğuya hareket edecek. Marmara'nın doğusu, Karadeniz, Iç Anadolu'nun kuzey ve doğusu, Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu'nun kuzey ve batısı, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. ıstanDuı şarkılan • Istanbul Haber Servfai- Türk sanat müziğine çok sayıda eser kazandırmış Ermeni asıllı ünlü besteciler udi Hırant'ın, kemani Tatyos Efendi'nin besteleri orijinal sözleriyle "Ermeni Müziğinden Seçme Şarkılar" adlı albümde toplandı. Amerika'da yaşayan Ermeni müzisyen Richard Hagopian'ın udu ve sesiyle sevilen tstanbul şarkılanndan bir seçki sunduğu albüm, Türkiye'de ARS lisansıyla Yeni Dünya Müzik şirketi tarafından yayımlandı. Hotmail'm kötü sürprfzi • ANKARA (AA)- Microsoft'un elektronik mektup servisi Hotmail, teknik anzadan dolayı bazı kullarucılann hesaplanna, kişisel dosyalanna ve adres defterlenne ulaşmasuıa izin vermiyor. Geçen hafta meydana gelen anza sonucu birçok Hotmail kullaıııcısı sisteme gıremedi. Son 24 saat içerisinde sisteme giren kullanıcılar ise kötü bir sürprizle karşılaştılar: Hesap sahiplerinin kişisel dosyalan ve adres defterleri sılindi. Microsoft ise kayıp ya da silinen bilgilerin kurtanhnası için çahşıldığını açıkladı. Koreograf Sait Sökmen, zarafeti ve güzelliği temsil etmek için yaşamın her alanında seçici olmak gerektiğini söylüyor 'GüzelKk,giic ve zekâ ister' tlkyartşmayı Cumhuriyet düzenlemişti Türkiye'nin ilk gü- zellik yanşmasını, Cumhuriyet'in 5. yı- lında Cumhuriyet ga- zetesi düzenlemişti. O tanhte Atatürk'ün is- teğiyle başlatılan gü- zellik yarışmalanyla yeni Türkıye, Türk ka- dınının değışen çehre- leriyle tanıtılmak iste- niyordu.Yanşmanın şartlan ise şöyle sıra- lanıyordu: - Yalnız yüz güzelli- ği müsabakası değil- dir. Endam tenasübü deşarttır. - Yanşmaya her na- muslu Türk kızı işti- rak edebilir. Irk, din ve mezhep farkı aranmaz. - Bar kadınları işti- rak edemezler. - Isim ve hüviyetle- nnin neşrini isteme- yenler müstear bir isim intihap etmehdirler. -Beğenilecekl5re- sim sahibi arasında teş- kil edeceğimiz bir ha- kem heyeti tarafindan innhap yapılacaknr Bu heyet edipler, muharrir- ler, heykeftıraşlar, ti- yatro sanatkârlan, mu- sikişinaslar, cemiyeti belediye ve meclisi umumi azalan arasın- dan seçilmiş zevattan müteşekkil olacaktır. Günümüzde ise öze! televizyonlann devre- ye ginnesiyle güzellik yanşması enflasyonu yaşanır oldu. Kamu- oyunda, bu yılm güze- li de kım; şu kanalın- ki mi, bu kanalmkı mi şeklinde tartışmalar başladı. Fakat şov dün- yasının otoriteleri, gü- zellik yanşrnalanna ka- tıldığı için pişrnan olan genç kız görmedıkleri- ni söylüyor. Cünkü bir kere bu yanşmalara ka- tılan kızlar, mankenlik ve modelliğin dışında, oyunculuk, sunuculuk gibi yüksek gelır geti- ren işler yapmak için fırsat elde ediyorlar, yollan açılıyor. Tabii, "sonradan kendileriıü zor durumda bıraka- cak yanlışlar" yap- madıklan sürece... 'Dernek kurulmah' Kanal D güzellik yanşması üçüncüsû Cansu Dere, 20 yaşın- da. 1Ü Arkeoloji Bö- lümü öğrencisi olan Dere, yurtdışında mankenliğe meslek olarak bakıldığını söy- leyerek Türkiye'de mesleğin derneğinin bile olmamasından yakınıyor. Mesleğin bir kuruluşunun ol- ması gerektiğini an- latan Dere, yakında meslek kartının çıka- cağmı belirtıyor. De- re, mesleğini şöyle an- latıyor: *San*bğı kadar ko- lay değfl, müzik kuia- ğınız olmah. Müziğm ritmini alamazsak müziğe ayak uydura- mayız, eibiseyi de ko- reogransneuygunsu- namayız. 9 saat süre- cek bir prova için sa- bırgereklL'' • Güzellik yanşmalannın söylendiği kadar bencil bir seçim değil, toplumsal bir seçim olduğunu savunan Sait Sökmen, gençlere, kötü yaşam tarzının, vücudu yıpratmanın ne denli aptalca olduğunu anlatmaya çalıştığını söylüyor. SİBELKIZlLIŞlk Sah Sökmen, bale okulu mezunu, 20 yıldır koreograf. Koreografinin, vücuda hareket, güzel- lik, çizgı, sanat getırmek, anlamına gel- diğini söyleyen Sökmen, "Benim işim, gü- zeDe. güzeUikle uğraşmak. Güzelliğin dı- şında pek bir şey okumadım. Bale okulu mezunu olduğum için yaşantundaJd her şey 'güzel' ve "güç" üzerine kuruhı" di- yor. -GüzeffikNedir? Hastaysan, güçsüzsen, güzel olamaz- sın. Neden? tnsanlann anatomisi hay- vanlara oranla dıktir, yuvarlak dünyanm çekimine karşı durabilmek, zekâ ve güç istiyor. - Yani güzellik yanşmalannda kıziara yürüyüş öğretirken o meşhur sopaıuzla bacaklanna \nrmanızın nedenL.. Zarafeti öğretirken bacaklanna vuru- yorum; bak, bak! Güç burada, diye. Da- ha çok enerji üretebilmeleri gerekiyor. üı- san, çok güzel bir varlık. Once kendine iyi davranması gerek. Sosyal yaşamda manken, oyuncu, zarafetin sımgesi ol- muştur. Onlar, zarafetin, güzelliğin bir ör- neği oluyor ve diğerlen o örneğe ulaşmak için yollar anyor. - Güzettığe nasd ulaşıhr? Önce güçlü, sağlıklı ve mutlu olacak- sın. Hani bazılannın hastalıklı olmaya tutkusu vardır. Bunlan insan kendi icat ediyor; sonra kendisi de rahatsız oluyor. Güzelliğe ulaşmanın en kısa yolu, vücu- Look eideki gâzeDOc yan^nabırmdan birisi de 26 Haziran'da yapılacak olan EBte Model ürkey 2000 yanşmasL Yanşmaya kaülacak olan 20 genç kız geçtiğjmiz gûnlerde Swis- sotel'de basma tanıükh. Yanşmanm birincisinin İsviçre'de yapılacak EKte Model Look Inter- naüonal'de Tüıidye'yi temsil edeceği bildirildL Ajans sahibi Gaye Sökmen ile koreograf Sa- it Sökmen, gençlere "gurur duyarak söyleyebileceğiniz işler yapm" öğüdünde bulunuyor. da daha iyi bakmak, kendini daha iyi his- setmeye çalışmak, yiyecekleri seçmek, spor yapmak, dans etmek. Yani her şe- yinizi seçeceksinız, arkadaşlannıza ka- dar. Tek bir zaafla kahnamak gerek. Kar- şmdakini seveceksın, kendine bakmaya- nı uyaracaksın. Vücudunu oraya buraya vurdurmayacaksın; fiziksel ve psikolo- jik anlamda. Yanşmalarda gençlere, kö- tü yaşam tarzının, vücudu yıpratmanın ne denli aptalca olduğunu anlatmaya çalı- şıyorum. - Güzeüîk yanşmalannı nasıl değer- Jendirrvorsunuz? Olumlu, objektif, mantıkh, denetleyi- ci buluyorum. tnsanın yapısı seçici de- ğil midir? Aynca güzellik yanşmalan söylendiği kadar bencil bir seçim de de- ğil, toplumsal bir seçim bu. Senede üç beş kere, kendi jenerasyonunun nasıl geliş- tiğine bakıyorsun. Yanşmalara 60 milyon- dan 1000 kışi katılıyor. Sağhkh bir seçim Param olsa, bu yanşmalan daha gör- kemli yapardnn; Türkiye'yi kuzey, gü- ney, doğu. batı, orta diye beş bölgeye ayınr, her birinde ayn ayn güzellik ya- nşmalan yapar, sonra da her bölgenin birincisini yanştınrdım. Böylece daha sağlıklı bir seçim olurdu. Aileler topla- mp çocuklannm pasıl geliştiklerine bak- mazlar mı? Biz de keşke gençlerimizi daha geniş bir yelpazede görebilseydik. Bu yanşmalar aynı zamanda kutlama ol- duğu için zevklı. Aynca bu yanşmalara katılanlar gerçekten maddi açıdan kaza- nıyorlar. Gaye Sökmen Ajansı'nın sahibi ve Sa- it Sökmen'in eşi Gaye Sökmen de pod- yumlan, kamera önünü düşleyen genç- lere, "Yapnğınız tüm işleri gurur duya- rak herkese söyleyebiİmeüsiniz. Şimdi yapnğuuz işler. ileride iş yaşannıuzın, ço- culdannızın önüne engel oluşturmasın" öğüdünü veriyor. Sökmen'in ajansındaki modeller, iç çamaşın, transparan giymiyor. BEKLEYEN DERVIŞ... e-posta: tan @ prizma. net tr ISHazintn Babalar Günü SÖYLEŞİ ATTİLÂ ILHAN Maskesi Aşağıya! www.sarar.com.tr Batı Avrupa, 'Ortaçağ'\ karanlık saydığından, 'Modernizm'e (Rasyonalizm) 'Aydınlanma' demişti; iyi de, niye karanlıktı Ortaçağ? Çünkü bi- rey'i, toplum'u ve doğa'yı (tabiat'ı); akla uygun, dü- şünüp açıklayamıyor; bu yüzden de, bâtıl itikatlar, din ve mezhep istibdâdı, ırkçılık ve talan egemen- liği attında, debeleniyordu; 'Modemizm' insanı, cinden periden, büyüden efsûndan, -hertürlü bâ- tıl itikattan- kurtarmakla kalmıyor; 'müsbet ///mter'in açtığı kapılardan evrenin, dünyanın ve insanın; 'makûl', kabul edilebilir açıklamasına çıkarıyordu. Peki, 'Modemizm'i aşan (!) 'Post/Modemirm'in (Modernizm/Sonrasrnın), önerisi nedir? O kitap- ta, o kalem, acaba bu konuda ne diyor? "...globalleşme çağında, her türtü nitel ölçütün safdışı edilip; bütün niteliklenn eşdeğerii kılınma- sıyla, uyumlu; ancak bireyın, davranış ve tutumu üzerine odaklanmak yerine; bir yandan tarih fel- sefesi, diğer yandan da somut durumlara ilişkin çözüm modelleri üretebilecek, birsiyasal doktrin edası taşıyan bir 'söylem' de genellik kazanır..." "...bu söylemin anahtar kavramı 'kültür', bu- na bağlı olarak da 'medeniyetler', 'dinter', 'et- no/kültürel' çerçeve ve birimler: ön plana çı- karttığı ise, 'çoğulculuk', 'çok sesliliktir bü- tün kültürler 'eşdeğerii', dolayısıyla eşit dere- cede saygıdeğer, yaşama hakkına sahip ve korunmaya lâyıktır. Bu durumda her türiü ınanç, yeme içme, ibâdet etme, çocuk yetiştirme, hak dağıtma vb. biçimi; kendisini yaşayan, uygulayan insanlann dışında, kimsenin lâf ve müdâhale ede- meyeceği 'dokunulmazlıklar' konumuna getiril- miş olmaktadır kı; bizdeki Islâmcılar'ın çok/hu- kukluluk; liberaller'in de 'sivil toplum' kavramlan çerçevesınde dıle getirdikleri; ve bu ikı takımın, bir- likte, inancınagöre 'yaşamaközgüriüğü'adınaile- ri sürdüklerinin, temelindeyatandaiştebu 'anah- tar'dır..." "...ilkbakıştafevkalâdedemokratik, insanasay- gılı; hoşgörü, karşılıktı anlayış ve birbirine kanşma- ma ilkelerine dayanan, bir 'yaklaşım' karşısında- yızgibidir; ama, sadece 'gibi'dir..." (s. 106/ 107) Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete!.. Şimdi siz, o 'aydınlık' eserde, o 'ışıklı' kalemin, neden 'öyle' değil de, sadece 'gibi' olduğu- nu açıklamadığını mı sanıyorsunuz? Çok fena ya- nılıyorsunuz: buyurun okuyun! "...'darbe'sinden 'demokrasisi'ne kadar, herşe- yiyle, Dünya Kapitalist 'Sistemi' nin çerçevesin- de koordinatlanan Türkiye'de, demokrasinin ye- ni 'modeli', bu 'paradigma'yı temelalan bir 'mo- del' olacaktır: sıyaseU esas olarak, ethnie'ter (ef- nikgruplar), mezhepler, kültürler, ınançlarvb. ara- sı, bir toplu pazariık süreci içinde bıçımlenecek- tir; (buraya dikkat!) her türtü 'sınıf gerçeği yok sayılmış, mevcırt üretim ilişkileri ve bu ilişki- lere tekâbül eden sınrfsal güç dengeleri, prob- lematik dışına atılarak; siyasete konu edileme- yecek, doğal, nötr, dolayısıyla da 'değişmez' bir 'veri' konumuna oturtulmuşlardır: aynı pa- zartıfc masasına oturmatan öngörOten taraflar arasındaki 'pazariık gücû farkhlıklan' dtkkate alınmamakla, mevcut sömürü ve tahakkûm ilişkileri, bizzat mağdurlar tarafından da, 'dü- rüst'çe bir 'oyun'un zorunlu, itiraz edilemez bir sonucuymuş gibi, görülür kılınmış olacak- lardır..." (s.63/64) İyi de, 'yoksayılan sınıf gerçeği, üretim ilişkile- ri, bu ilişkilere tekâbül eden sınıfsal güç denge- leri'; 'modernıst' toplumda, 'çok partiii demokra- si', 'partiler'\n, o 'sınıfsalgüç/eri'temsiletmesi; hal- kın, bağımsız ve serbest oylanyla, alternatif ola- rak Burjuvazi ya da Proletarya partilerinin ikti- dara geçmesi, anlamına gelmez mi? Aslında Post/Modernizm, 'modem' manada 'sıyasipar- ft/er'den, onların 'demo/cras/s/ncyen'hoşlanmıyor; anlayın, Soğuk Savaş'ta bir ara, Batı Avrupa yla Kuzey Amerika arasında sıkışıp kalan 'Sistem' ne kadar korkmuş! Şimdi 'insan 'ı, 'insan haklan 'nı, 'özgüriüğü' vs kullanarak; 'Aydınlanma' öncesi- nin 'ilkelliğine' dönmeyi öneriyor: yok etnik grup- lar'mış (bu aslında, 'Mazlumlar*! bölmeyi, amaç- lıyor); yok 'din ve mezhepler'mş, (bu aslında 'Maz- lumlar'ın dikkatini ve gücünü, 'toplum'dan ve 'toplumsal''dan soyutlamayı amaçlıyor); bunların hepsinin, anlamı aynı: 'alavere dalavere / Kürt Mehmet nöbete!" Zaten o kitap ve o kalem, sorunu, o açıdan da enine boyuna irdelememiş mi? "...buradayapılan, herşeyden önce insan dün- yasına ilişkin olarak var olan; yeni, büyük ölçüde bu dünyada lordlar tarafından biçimlendirilmiş olanı, neden böyle ve kimler tarafından biçimlen- dirilmiş olduğunu sorun edip, sorgulamaksızın, ade- ta doğal bir 'veri'ymiş gibi betimlemekleyetinme- nin ötesıne geçecek, her türlü insan biliminin, pe- şinen 'geçersiz/olanaksız' ilân edilmesidir..." "...insan, tarih içinde farklı toplumsalgerçeklik- ler olarak tezâhür eden yani; yâni, beşeri boyutu itibanyla insan; bilimsel olarak açıklanması olanak- sız; o yüzden de, en fazla nasıl olduğu hıkâye edi- lecek, akıl almaz, esrarengiz bir variıktır. Burada insan güyâ yüceltilmekte, adeta hikmetinden su- al olunmaz bir varlık, yâni 'Tann'konumuna otur- tulmuş olmaktadır, ancak..." (s.66) Saint-Simon ne demişti? | şte her şey, bütün lâf kalabalıklannın, 'Yeni Dün- I ya Düzeni' ya da 'Post/ModemiznV 'numara- s/'nın, püf noktası; bu 'ancaktan sonra sorulacak soruda saklıdır hete bir bakın! "...ancak kendisini yüceltme görünümü altında, insanın, sual edilebilirlik sınınnın ötesine atılma- sı; doğal donanımı itibanyla, diğer canlılaria kıyas- lanırsa, oldukça yoksul sayılabılecek; -ömeğin, ne bir sinek kadar görme, nebır köpek kadar kok- lama, ne bir at kadar koşma yeteneğine sahip olup; çeviklikaçısından maymunun, güçlülükaçı- sından ise fil veya gergedan biryana; ayı, öküz ve hatta irice bir köpeğin bile gerisinde kalan- bu can- lı türünün; herhangi bir doğa/üstü gücün, doğ- nıdan yardım ve katkısj olmaksızın; nasil otup da doğal gerçekliğe indirgenmesi olanaksız, yeni ve farklı bir 'gerçekliği' yaratabilmiş olma- sının, temelindeki yegâne nesnel ve evrensel ortak unsurun, -derin bir esrar perdesinin ar- kasına alınmak suretiyle- gizlenmesinden baş- ka bir şey olmayıp; bu ince taktikle gözlerden gizlenen şey de 'Emek'ten başka bir şey de- ğildir..." "...insanın, içinçdogduğugerçekliği, hazırbüF^ duğundan farktı bir biçime sokmasında; yâni be- şerigerçekliği yaıatmasında, tek bir dayanağı ol- muştur; o da kendi bılmçli çabası, yâni emeğidir: La Societe, c'est la travail! / Toplum emeğin kendisidir!)" (s.66). http://vmw.prizma.net.tr/AILHAN http^/www.bilgiyayınevi.com.tr7ailhan Faks/0-212/2601988
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle