25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2000 PERŞEMBE 14 l U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 53. UL USLARARA SI CANNES FİLM F E STİVALİ GeorgeClooney, Joel Coen veEthan Coen- 'Kardeş, Nerdesin?' (sotda). Jorge Perugorria, Bianca Byington, Chico Buanque, yönetmen Ruy Guerra - 'Girdap' (üstte). Marat Basharov, 'Düğün'ün yönetmeni Pavel Lounguine ve Maria Mironova (sağda). (Fotoğraflar: REUTERS) EKiııya kötü aıııa lıâlâ umut var VECDÎSAYAR CANNES - 53. Cannes Film Festi- vali, dünyanın dört köşesinden insan portreleri sunmaya devam ediyor; Amerika'dan, Asya'dan ve Avrupa'dan . mutsuz insanlar... Ortaya çıkan tablo, dünyamızın hiç de parlak bir durum- da olmadığını ortaya koyuyor. Özel- likle, insan ılışkileri açısından. Mut- suzluk diz boyu ve insanlar birbirleri ile "sahici" ilişkiler kuramıyor bir •türlü. Filmlerden bir bölümü, insani iliş- kileri toplumsal düzen bağlamında değerlendirmeyi yeğlerken bir bölü- münde insan toplumsal ilişkilennden soyutlanarak salt insani güdüleri, do- -ğal gereksinimleri açısından ele ahnı- yor. Ama, çogunlukla birinci yaklaşı- -mı benimsiyor yönetmenler. tnsan iliş- kilerinin, sosyo-ekonomik yapı tara- -fından belirlendiğini anlatan öğretiyi toplumsal belleğımizden tümüyle si- lememişler demek ki. Dilerseniz, bu- •gün Amerika'dan ve Avrupa'dan ge- len insan manzaralan ile yetinelim. Bu yılın en iddialı kıtası Asya'yı bir başka yazıya bırakarak. Amerikan sineması Cannes'da bu yıl üstün yapımlar yerine, mütevazı gül- dürülerle temsil ediliyor. Bu, sinema- • nın insani değerleri tümüyle dışlama- ..dığını kanıtlayan doğru bir seçim... Neil Labute'un sevimli güldürüsü ' "Hemşire Betty"den sonra birkaç ba- v şanlı güldürü daha ızledik son günler- de. JodCoen'in "Kardeş, Nerdesin?" (O Brother, Where Are You?), bu tür- de izlediğimiz fılmler arasında en ba- 'şanlıolanı idî. "•-'* "• Amerika'run güneyi ve bunalım yıl- lan... Amerikan sınemasında kim bi- , lir kaç kez işlenmiş, nice fılme mekân ve zaman oluşturmuş bu dönemi ve yö- reyi, güldürüye yaslanan bir yol fılmi çerçevesinde anlatıyor Coen kardeş- ler. Üç arkadaşın hapisten kaçtıktan sonra evlerine doğru yaptıklan yolcu- ' lukta kanştıklan maceralan, Ameri- kan popüler kültüründen bolca yarar- lanarak sergiliyorlar. Güney insanı- nın, folkloru, hayat tarzı ve mizah an- layışı ile gerçekçı bir panoraması yer ahyor "Kardeş, NerdeMn?"de. Joel Coen, başanyı yakalıyor yine, çizdi- ği Amerika tablosunda. En güçlü des- teği, her zaman olduğu gibi senaryo- yu birlikte yazdığı kardeşi Ethan Co- en'den ve John Turturro, George Clo- oney, Tim Blake Nelson gibi parlak oyuncu kadrosundan alarak. Bir gül- dürünün -hatta, bir masalın- boyutla- ' n içınde bile bir toplum hakkında ne- ler anlatılabileceğini gösteriyorlar hep • birlikte. Ülkelerine ve bu ülkenin in- 1 sanlannaüişkinçağdaş bir masal, Co- en kardeşlerin fılmi. ' Joel Coen'in filmi, Homeros'un "UKs Destanı"nın güncel bir uyarla- ' ması. Üç arkadaşın yol boyu kanştık- lan maceralar, karakterleri derinliğı- " ne tanıtırken dönemin toplumsal do- kusuna ıhşkin gözlemleri de sergilı- yor. Ku-Klux-Klan'ın elinden kurtu- ' îan kahramanlanmız. Mississippi Va- lisi'nin seçim kampanyasına kanşı- yorlar ve çeşitli belalardan geçerek " mutlu sona doğru ilerliyorlar. ''Kar- deş, Neredesin?''i de çok sevenler var, vasat bulanlar da. Nereden bakarsanız bakın, Coen kardeşlenn filmografisin- ~ de ız bırakacak bir film. Pavel Lounguine'in 'Dûğün'û Bir güldürü fılminin kalıplan için- de, toplumsal yapıya ilişkin çok şey anlatan bir başka yapıt da Pavel Loun- guine'ın imzasını taşıyor. Loungıne'in, bır Fransız yapımı olarak gerçekleş- tirdiği "Dûğün" adh dördüncü filmi Moskova yakınlannda küçük bir ma- denci köyündejşeçiyor. Köyün en zel kızı fania, yıllar sonra Mosko- va'dan köyüne, gençlik aşkına dön- müştür. Sevdiği genç yoksul bir ma- denci, babası ise köyün ileri gelenle- rınden biridir. Ne var ki Tania ile Mish- ka'run mutlu sona ulaşabilmeleri için aşmalan gereken engeller vardır. Ta- nia'nın, eski komünist yönetici, şim- ^dimaden ocagı sâhibi eski sevgilisi fl<r astığı astık, kestıgı kestik polis komi- • Amerika'dan, Asya'dan ve Avrupa'dan mutsuz insanlan sunan fılmlerden bir bölümü, insani ilişkileri toplumsal düzen bağlamında değerlendiriyor. Bir bölümünde ise insan toplumsal ilişkilerinden soyutlanarak, salt güdüleri, doğal gereksinimleri açısından ele alınıyor. raücı gücüne olan inancını, iyimser- liğini vurgulamaktan geri durmuyor. Festivalin en keyifli fılmlerinden bi- ri. Bir başka toplumsal panorama da Brezilya'dan. Ama aynı ölçüde başa- nlı olduğu söylenemez. Brezilya "Ye- niSineması''nın coşkulu yönctmenle- rinden Ruy Guerra Brezilya toplu- munun içinde bulunduğu kargaşayı dışavunımcu bir anlatımla yansıtmış "Girdap" (Estorvo) adh filminde. Uzun süre toplumun kıyısında yaşa- dıktan sonra -yönetmen kesin bir ipu- cu vermiyor, ama politik nedenlerle ol- duğunu varsayabiliriz- doğdugu eve ve burjuva çevresine dönüş yapan ve sü- rekli olarak kendısini ızledıgini san- an kaçan bir ada- M Potter,James I\wy, Uma Thurman, Ismafl Merchant, Nick Noke, J. Northam. mın yaşadığı paranoyayı anlatan Gu- erra, bir an bile rahat durmayan kame- rası aracıhğı ile kahramanının tedir- ginliğinı seyirciye yansıtıyor. Ama ye- ni hiçbır şey söylemeyen bu fılmi, bi- çimsel bır arayıştan öteye gidemiyor. 'Bir Rûya İçin AğıT Anlatım açısından Guerra'yı anım- satan bır başka çalışma da, resmı prog- ramda yanşma dışı sunulan "Bir Rü- ya İçin Ağrt". Darren Aronofsky'nın filmi, yalnızca dışavunımcu ve fantas- tik öğelerle yüklü anlatımı açısından değil, ele aldiğı konu açısından da Gu- erra'yı çağnştınyor. Hepsi de mutlu bir yaşam peşınde sürüklenen, ama tüketim toplumunun değer yargılan- nın tutsağı olan bireyleri çevreleyen toplumsal ortamı bir kâbus, bir "gir- dap" olarak sergiliyor Aronofsky. Ne- rede ise hıçbir çıkış yolunun olmadı- ğı bu karabasanda basrollen uyuştu- rucu ve zayıflama haplan üstlerüyor. Derin bunahmlar içine düşen, sonuç- ta sağhklannı yitiren bireylerin, bu hastahklı toplumda varoluşlannı sür- dürebılmelerinin tek yolunun insani ilişkiler olduğunu savunan Aronofsky, bu karabasan içınde umuda, yani in- sana sanlmamızı öneriyor. Guerra'nın filmıne oranla çok daha tutarlı ve et- kileyici bır çalışma. Bireyleri yanşma programlan ile uyuşturan, insani de- ğerler yenne yapay değerler -şöhret, zenginİik vb.- ikame eden kapıtalist sis- temin bu çarpıcı eleştirisini ülkemiz- den bir sinemacı gerçekleştirseydi, bi- rileri çıkıp "Bufihnülkemizikötûgös- teriyor" suçlamasını yapardı hıç kuş- kusuz. Bu yıl Amerikan sistemini, değer- lerini kıyasıya eleştiren fılmlerin sa- yısı azımsanmayacak kadar fazla. Ama çoğunluk, Aronofsky'nin yaklaşımın- dan uzak, Amerikan rüyası üstüne ağıt yakmıyor, "Amerikan rûyaa" ile dal- gasını geçiyor. Belki, mesaj aynı de- recede vunıcu olmuyor, ama görmek isteyenler için toplumsal eleştiri adı- na pek çok öğe yer alıyor. Nerede ise bu yılın ana temalann- dan biri olarak nitelendirebileceğim, Amerikan toplumunun "yalnızinsan- lar"ını yansıtan güldürülerden bın, yanşmada yer alan "HızJı Yemek, Hız- kKadmbr"dı (Fast Food, Fast Women). Diğerlerine göre daha iyimser bir ba- kışı var Israil asdlı yönetmen Amos Kolkk'in. Manhattan'da bir kahvede garsonluk yapan genç bir kadının düş- lerini, mutluluk arayışını anlatıyor. Genç kadın bu umutsuz arayışında tek başına değil. Çevresindeki hemen her- kesin ilişkileri ba^ansız. İnsanlar bir- birlerine dokunmaktan korkuyor ne- redeyse. Ama bütün bu koşuşturma içinde Amerikan rüyasının gerçekleş- me şansının olduğunu söylüyor yö- netmen ve ınandırcı bulmasanız da reddedemeyeceğınız bir öykü anlatı- yor. "Hemşire Betty"de olduğu gibi, masalı tersyüz edip çıplak gerçekle yüzleştirmıyor seyircısini Kollek. Ma- salı, kuralına göre oynuyor. lyiler ka- zanıyor, herkes mutlu oluyor. I İTl V\O KONSERI CCCTİUA^j Latin sesiyle ışıldayan bir yıldız Haziranın ilk iki gecesinde latin kokenlı Jose Feliciano, en güzel parçalarını sizin için seslendiriyor. Konserleriyle unutulmayan anılarımız arasında yer alıyor. Bu muhteşem k - ' ^ ^ ^ ^ ^ L ıkı geceden birinde V ^ ^ ^ ^ ^ B m u t ' a k a yerinizi alın. -- j ^ ^ ^ H Yıldızlarıyla buluşan \ ^ ^ ^ ^ H müzikseverler arasına t V ; ^ H H katılın. 1-2 Haziran 2000 Perşembe, Cuma, Saat: 21.15 Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu Bitet Rynöan: I Kademe 15.000.000 TL. II. Kademe 10.000.000 TL, i|| Kademe 7 500 000 TL. Öğrencı -tıı Kademe- 6 000 000 TL. ALAN PARSONS LIVE PROJECT Renkleriyle ışıldayan bir yıldız grubu [ « J | - ^ • ^ • j ^ m Haziranın üçüncü . İ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H gecesinde dünyayı ayağa * ' f l / H ^ m ^ ^ ^ l kaldıran müzikleriyle * ı » ^ r ^ ^ ^ ^ B Alan ParsonsLive * * ' - f r a & ^ ^ ^ | p foject, İstanbul'da * « ^ B İ ^ H muhteşem bir gece yaratıyor. İstanbul konserlerinin unutulmazları arasında yer alıyor. Siz de yer alın. 3 Haziran 2000 Cumartesi, Saat: 21.15 Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu Bttet Hyatfan: I. Kademe 20.000 000 TL. W. Kademe 12.5O0.OO& T t thanetin anatomisi «*. Yönetmen U\ UDmann II. Kademe 10.000.000 TL, Öirencı -III Kademe- 8.000.000 TL Festivalin öne çıkan temalann- dan biri de evli- likte sadakat ve ihanet. îngilız yö- netmen James Ivory -her za- manİci yapımcısı tsmail Merchant ile birlikte- yine bir roman uyar- laması ile geldi karşımıza. Ivory, "Altın Kupa"da, birbaba-kmne\- lilikleri sonrası yaşadıklan dört- lü ilişkiyi anlaür- ken kahramanlannın kökenleri nedeni ile Amerikalı, Italyan ve Ingıliz kimliklerine ilişkin göndermeler yapıyor. Dönem atmos- ferini yakalamak açısından da her zamanki başansının gerisıne düşmüyor. Ne var ki ol- dukça parlak program içinde, "smıdan" ve "vasat" nıtelemeleri ile en çok karşılaşan film. Henry James'den uyarlanan "Altın Ku- pa"nın yapuncılanna bir Altın Palmıye ge- tirmesi büyük sürpriz olur, ama seyırcisinı tutku, sadakat ve ihanetin girdabındaki kah- ramanlannın iç dünyalanna ortak eden, ay- nntılan bir kuyumcu titizliği ile işleyen Ivory'nin fıhninin pazarda iyi iş yapması beklenmeli. Festivalde ise, Nick NoKe'un performansının yanı sıra dekor-kostüm ta- sanmı açısından bir şansı olabilir. Kan-koca-sevgıh üçgenini, daha özgün bir yorumla işleyen film ise Isveçli oyuncu- yönetmen Uv UDmann'ın imzasını taşıyor. Şu ana dek, eleştirmenlerin favorisi konumu- nu elinde tutan "thanet", bır Ingmar Berg- man filminin tüm özelliklenne sahıp. Öy- kûsû, yalın anlatına, oyunculan ile. Zaten, sennin elinden kurtulmalan kolay ol- mayacaktır. ^ i r ^ ö y düğününü tûm^ cöşkusûlTe yansıtmayı bâşaran 1 ^ ^ unguine, Rus toplumunun bugün ya- şadığı çelişkileri -sosyalist yönetimin •t izlerinı ve şimdiki sosyo-ckonomık ve kültürel karmaşayı- çok iyi anlatı- yor. Bunu da seyirciyi hiç sıkmadan, vaaz vermeden yapıyor. Ve Rus top- lumunu eleştirirken Rus insanının ya- Yapı Kredi Sanat Festivali 2000 Haziran ayı gösterileriyle ~?~-^- sanatseverlerle buluşuyor. Türkiye'de festival anlayışını değiştiren. bclirli bir zaman araiığtyta bütünkalmayıp bütün yıla yayılan Yapı Kredi Sanat Festivali, Bllet Satıs NoKtalan: i - - z 19 Majıs ^uuû Cuma ;.-^H »n ıtıbafen aşağıdakı sâaş nüktalanndan alabılırsınız • Yaoı Kredı Yaymları Galatasaray Kıtabevı (0212) 252 35 94 . Taksm VaHrorama" (0212)25115 71 t zJHmetösı vaHasrama [02121282 09 65 Süadiye Vakkorama (0216) 350 87 42 ~ î Rezarvasyon: • îelefonla rezervasyon yaptırmak için (0212) 252 47 00/471'ı arayatnlıranız. • Rezeıvasyünunu yaptııdıjınız bitetteri, 48 saat içınde, Yapı Kredı Yayınlan Galatasaray Kıtabevı, Istıklat Caddesı No' 285 Beyoglu adresinden almanız |erelsmeR!e3ir nitelikli ve zengin programıyla sanatseverleri bir araya getirmeyi sürdürüyor. YAPI KREDİ ııılaınıtzda Kıedi kaıtı -JmtlanaCılırsmız. Dûnya Aktûe! Kîtabevlen • Aynlan tnletlenn tümünün almması zonjnluduf. (0212] 249 10 06 • Borea/Maslak (0532) 263 01 35 • Capitoi. • Hdton -, • Hohâsf Jnn/Atatoy • Kadıkoy • Meodıyekoy _ (0216) 39118 80 (0212) 233 00 94 (0212) 5591195 (0216) 347 79 06 (0212) 216 39 82 g ' Kurumumuz, ılan edılen bılet satış noktaıanndan satın aıınmanuş bıletleıden sofumlu de|ıldır. • Gösten mekânındakı gıse. gösten gûnlen saat 17 OO'den baslama saatme kadar açık olacaktır. bUnMt Ancri^yte MM SabfK http://shop.superonline.com/yttyV senaryo da Bergman'ın imzasını taşıyor. Sa- dık oyuncusu Ullmann'a bu dördüncü filmin- de sağlam senaryosu ile destek veriyor Berg- man usta. Genış seyirci kıtlesi için ızlenme- si zor bir film. tki saat kırk dört dakikalık, söze dayanan bir anlatımla, üstelik de yeni hiçbir şey söylemeyen, ihanet üstüne söylen- miş -hem de, Bprgman tarafindan saylenmiş= -sözler+ yinelemekle yetinen birfilm.Ama, nive bu kadar vakın duruvor Altın Palmiye've derseniz, işin sırnnı anlatılanda değil, anla- ıramakta yarar var. Bıraz da koca t taya duyulan saygıda. Bergman'ın bu fil- minde, otobiyografık öğelere çokça yer ver- diği söyleniyor. Ustanın yaşamında çok özel bir yeri olan Ullmann'la paylaştığı özel duy- gulan "ıtiraflar" olarak da nitelendirmek olası. Bakalım, Luc Besson, kendisine ol- dukça uzak bu sinemaya nasıl yaklaşacak? IŞELDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKİYE Hiç Yazılmamış, Hiç Yaşanmamış Hiç yazılmamış bir "yazı" yazmak istiyorum. Hiç yazılmamış bir yazı yazmanın olanağı var mı? Olanaksızdan mı söz ediyorum, olanaktan mı? Tüm yazılar bir ötekinin devamrysa... Yazı denilince, aklıma türsel olarak ilk gelen de- neme ister istemez. Çünkü kendimi yazmanın "en- gin sulannda" buluyorum deneme dediğimde. Peki bu kadar engin sular içinde hiç yazılmamış bir deneme olamaz mı? Hiç yazılmamışlık dene- meye özgün olamaz mı bir tek?.. Âşkgibi... Tümyaşamımı "deneme" üstüne kurmuşsam... Deneme aslında beni/bizi özgürteştiren bir ve tek yazıysa. Tüm bunlara karşın denemeyi de yozlaştırma- dılar mı, ondan ıntikam alırcasına. Tüm yazdıkla- nna, tüm saçmaladıklanna deneme demediler mi? Bayağılık denizinde boğulanlar basitliği bir halt sa- nıp yalınlığın erdemine çamur atmadılar mı? Denemeyi bile kıskanmadılar mı? Onu da sıra- danlaştırmak için ellerinden geleni yapmadılar mı? Neyse ben kendi denememe dönmeliyim. Ken- di arayışıma. Benim sorunsalım hiç yazılmamış bir denemeyi ki yazının en soylusudur, yazmak, ya- zabilmek. Deneme, arayışın, dolayısıyla seriivenin yazın- sal ve yaşamsal tanımı desem, on yıl önce yaptı- ğım tanıma el uzatmaz mıyım: Düzyazı ile şiirin kesişme noktası; özgürleşme- nin yazınsal ve variıksal nedeni... Hiç yazılmamış bir deneme, kuşkusuz imkânsız- lığın stnır komşusudur. Çünkü her deneme aslın- da bir öncekinde vardır ve bir öncekinden yol alır, yazı ve yaşam serüveni içinde. Bilinir, sıkça da söylenir: aslında tek bir yazı, tek bir kitap vardır diye... Kim bilir belki de bu savdır doğru olan. Ama her devamlılık da bir özgünlüğü banndınr ister istemez; çünkü her yazınsal süreç aslında bir öteki değil- dir. Ona yazınsal süreç diyorsak, ona başka bir de- neme diyorsak. Sonuç, ki hiçbir zaman sonuç yoktun hiç yazıl- mamış deneme, imkânsızlığın büyülü çekiciliğidir. Kendi kendine hep yazılmayı bekler. Aşkgibi... Daha önce yazılmış gibidir ama; yine de hiç ya- zılmamıştır. Yok gibidir ama, kuşkusuz vardır. Aşkgibi... Yine aşk mı, deme bana. Denemeden söz edi- yorsam, yazınsal anlamda bir serüvenden, "/mge"ye gönüllü ev sahipliği yapan bir edebi eylemsellik- ten söz ediyorsam, nasıl aşktan söz etmem. Hiç yaşanmamış aşk var mıdır? Heryaşanan bir öncekinin devamı mıdır? Deneme gibi... Birden deneme, şiir, aşk sözcükleri bellegimde ,isendı serüvenine çıktılar, istencimin dışında. Bel- ki başka bir bağlamda söylenmişti ama, sanki çok uygun düştü, sıkça yazıma da, denememe de dü- şen dizeler. "Sen mi o gülleritekındın,Güzel. Yoksa o güller mi seni takındı." Bir yazının sonu mu yine? Nasıl sonuç yoksa, son dayoktur. Çünkü her son bir sonrakine el uza- tır şu veya bu biçimde. Belki de bu büyük bir ya- nılgıdır, yalnızca son vardır. Belki de yalnızca aşk vardır... Her ne kadar bir önceki, bir sonrakine el uzatı- yorsa da; yine de hiç yazılmamış bir deneme yaz- mak istiyorum. Hiç yaşanmamış bir aşk gibi... 18 Mayıs. Dolunayın panltısını, gökyüzünün la- civertliğinde görsen de hep yüreğimde. İstanbul gibi, aşk gibi, deneme gibi... Nasıl da parmaklanmızın arasından kayıp gidi- yor hiç yaşanmamış aşklanmız! Roland Stratmannm Geçiş Heykeli' sergisi • Kiimlr Serviâ - Alman sanatçı Roland Stratmann"ın 'Geçiş Heykeli' başlıklı sergisi bugün Goethe Institute'un Dürer Galerisi'nde açılıyor.Stratmann'ın ilginç yerleştirmesinde izleyiciler oyuncu olmaya çağnlıyor. tzleyici- oyuncular bütün mekânı dolduran heykellerle oyun kurallanna göre oynayacak ve zaman zaman müdahalelerle kuleler, amtlar, meydanlar kurabilecekler. Yerleştirmenin temel malzemesi 108 adet küp biçimli kutudan oluşuyor. Bu kutular oyuncu gruplan için 'bekçi' işlevini taşıyor. 8 adet kutu ise, koruyucu kuleler olarak kullanılıyor. Kutulann üstü aylardır toplanan günlük gazetelerle kaplı. Oyun ilerledikçe düşsel bir kentin resminin ortaya çıkması amaçlanıyor. Sergi sonunda heykelin parçalan depremzedeler yaranna açık arttırmayla satılacak. Enghi Cezzar yoğun bakımda - • Kûltür Servisi- Tıyatrocu Engin Cezzar 15 Mayıs gecesi geçirdiği kalp krizi sonucunda Taksim Alman Hastanesi'ne kaldınldı. Uzun süren açık kalp ameliyatından sonra yoğun bakaaa alınan sanatçırun durumunun iyi olduğu bildirildi- , Nasıl İstanbul Sanat Müzesi?'paneli bugün _M Kûltûr Servisi - İstanbul Sanat Müzesi JVakfı'nın düzenlediğı 'Neden, NasU fstanbul ^Sanaüytûzesi?' konulu iki panel. bugûn T a n k — Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapılacak. Panejlerden 'Neden^i sorgulayan üki sabah ^ 10.30'da; 'Nasıl'ı irdeleyen ikinci panel öğleden sonra 14.30'da başlıyor. Yusuf Taktak'ın yönettiği panelin konuşmacılan: Bedri Baykam, Canan Baykal, Mehmet Güleryüz ve Balkan Naci Islimyeli. Tomur Atagök'ün yönettiği ikinci panelde ise Cengiz Bektaş, Doğan Hasdal, Levent Çalıkoğlu, Zeynep Rona ve Füsun Küıç ycr alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle