Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Devlete, kanunlara, birlikteyaşamaya karşı güven ortadan kalkıyor. Güvensizlik ve aldatılmışlık toplumu kemiriyor
Dargeürliy ciddibirçöküş sürednde• Gelir düzeyi orta-üst noktayı
tutturmuş olanlar yeni açılmış büyük
mağazalara doluşuyor. Onlann tüketim
düzeyine uygun yeni yeni mekânlar
açılıyor. Binlerce kişi ise eskiden
bulunduğu noktadan da aşağı
çekiliyor, küreselleşme onlar için
yoksullaşma ve dışlanma ile eşanlamlı.
BÜLENTTANLA
20. Dönem CHP Milletvekili
• stanbul'un geleneksel çarşı ve
/
pazarlannı dolaşmaya başladı-
ğımızda ne milli gelirde Ldnci
Dünya Savaşı'ndan bu yana re-
kor düzeyde bir küçülme olduğu, gayri
safı milli hasılanm (GSMH) yüzde 6.4
gerilediği, kişi başına milli gelirin 3 bin
dolann altına indiği açıklanmışti ne de
Türk-lşraporundabelirtildiği gibi gelir
dağılımındaki adaletsizliğin 36 milyon
insanımızı açlık sınınna getirdiği habe-
ri Cumhuriyet'te çıkmıştı.
Ancak sağımızda solumuzda, günlük
yaşamımızda tehlike sinyallerini görü-
yor, duyuyor, enflasyonla mücadele
programı çerçevesi içinde ünlü Ameri-
kan deyimi ile "banyo suyuyia birlikte
bebeğindeatıfapatılınad]gına1
'eminola-
mıyorduk. Peşinen söyleyelim ki, kay-
gılanmız yerinde çıktı. Bundan en ufak
bir keyif duymadığımız gıbi, okurlan-
mızla paylaşmak istediğimiz gözlemle-
rimiz, küreselleşmenin ve bu sürece uy-
gun biçimde önümüze getirilen politika-
lann dar gelirli halkımız üzerindeki et-
kisinin felaket boyutlara ulaşmak ûzere
olduğunu da ortaya koyuyor. Cumhuri-
yet'in Yayın Kurulu Başkanı, değerli ya-
zar tlhan Seiçuk boşuna "Sosyal adalet
isteyenleri eskiden 'komünıst' bugün de
•popülist' diyesuçlayıpezenvesusrunuı
kafanın egemenliğine son venneden
Tüıidye iflah otanaz" diye yazmıyor.
Liderler muhalefette olduklan dö-
nemlerde Türkıye'de bir Danimarka bir
de Pakistan'ın olduğundan söz ederler.
Türkiye'deki " Danimarka ve Pakis-
tan"lan artık piyasa ilişkilerinde ve tü-
ketim alışkanlıklannda da görmeye baş-
ladık. Bu olguyu küreselleşme ve mo-
dern tüketim aîışkanhklan bağlamında
olumlu bir "çağdaşlaşma" biçiminde al-
gılayıp değerlendınnenin olanağı yok.
Dar gelirli insanlanmızın ahşveriş yap-
tığı mekânlarda, değişik mal ve hizmet
arz eden ortamlarda yaptığımız gözlem-
ler sadece bir ekonomik durgunluk man-
zarasıyla karşı karşıya olduğumuz izle-
nimini bırakmadı. Yoksul ve dar kesim-
lerde ciddi bir çöküş ve yok olma süre-
• Mısırçarşısı'ndan Kapahçarşı'ya,
Mahmutpaşa'dan Küçükpazar'a,
Aksaray Pazan'ndan Çarşamba
Pazan'na, Üsküdar Pazan'ndan
Sahpazan'na uzanan incelemede,
esnaf belirsizlik içinde. Ancak
kimsede coşlcu, canlıhk, kısa sürede
işlerin düzeleceğine inanç kalmamış
Halk eskiden semt pazarianndan. geleneksel çarşılardan t\ inin ge-
reksinimlerini karsılamaya çalışırdı. Oysa bugün İstanbul'un çar-
şı ve pazarian kalabalık bile olsa işler çok kesat Esnafin işlerin dü-
zeieceğine inana kalmamış.- (Fotoğraflar: Kader TUGLA)
ci yaşanıyor. Buna karşıhk Danimarka
düzeyinde bir yaşam tutturmuş olan ke-
simde Internet'li, e-mail'lı, büyük iş
merkezli bir ahşveriş ve iletişim ile lüks
ve savurganlık kol geziyor. Kaygı uyan-
dıran. itici ve ahlak dışı nitelıkleri ağır
basan bir eğlence alışkanhğı oluşuyor.
Yoksullaşma ve dışlanma, eşanlamh
Gelir düzeyi orta-üst noktayı tuttur-
muş olanlar yeni açılmış büyük mağa-
zalara doluşuyor. Onlann tüketim dü-
zeyine uygun yeni yeni mekânlar açı-
lıyor. Binlerce, milyonlarca kişi ise es-
kiden bulunduğu noktadan da aşağı çe-
kiliyor, küreselleşme onlar için yoksul-
laşma ve dışlanma ile eşanlamlı.
Peki, Mısırçarşısı'ndan Kapalıçar-
şı'ya, Mahmutpaşa'dan Küçükpazar'a,
Aksaray Pazan'ndan Çarşamba Paza-
n'na, Ûsküdar Pazan'ndan Sahpaza-
n'na uzanan incdemelerimiz sırasmda
hiç mi olumlu bir gıdişe rastlamadık.
Halkımızın geleneksel tutumluluk ve
azla yetinme alışkanhğı başka ülkeler-
dekine kıyasla işleri birölçüde kolaylaş-
tınyor. Ancak haber verelim kı, herkes
belirsizlik ve beklenti içinde. Bir şeyler
düzelir, işler açılır diye bekliyorlar, an-
cak kimsede coşku, canlıhk, kısa süre-
de işlerin düzeleceğine ınanç kalmamış.
Çarşılarda pastırma da mevcutfistıkda,
en taze gıda maddeleri de ama alan *na-
mevcırt". Esnafbu bakımdan tam bir ay-
na konumunda. Halk eskiden semt pa-
zarlanndan, geleneksel çarşılardan evi-
rrin oteberısııııtenımeçanşııdirOyMlJu-
gün buralar kalabalık bile olsa işler ke-
sat. Mahmutpaşa'daki çorapçı Bayram-
paşa'dakı evine otobüsle gidip geliyor.
Bir milyona külotlu çorabı alan yok. Eti-
ler'deki iş merkeziyle Sultanhamam'da-
ki işportacı arasında iç çamaşın fiyat
farkı bire ondan bile fazla, bire otuza
çıktığı oluyor. Tabii aynı mal değil, Eti-
ler'dekı "markah". Ancak bu kadar fark,
aynı zamanda toplum kesimleri arasın-
daki uçurumun da bir göstergesi.
Alınan istikrar önlemlerini kâğıt üze-
rinde birer ondalık savı olarak görmek
çpjkajıramh değenmıze DUörtalama de-.
ğer gerçeği tam yarisıtnTıyöf.^oSy'âr
devlet ilkeleri yok oluyor. Devlete, ka-
nunlara, birlikte yaşamaya karşı güven
ortadan kalkıyor. Güvensizlik ve aldatıl-
mışlık duygusu toplumu kemiriyor.
Halk bilgilenmeden, tartışmadan ya-
na, ancak kavga istemiyor. Halkımızın
bu özelliğini bılmek, ancak fazla da is-
tismar etmemek gerek. Halk, kamu ma-
lıru kendi iktidarlan ve yakın çevreleri
için kullananlara da kayıtsız durmuyor,
ancak işlerin öyle kısa süreler içinde dü-
zeleceğine inanmıyor. Bu kişilerin hal-
km yanında olmalannı, haksızlıklann
üzerine gitmelerini de beklemiyor. Bu-
nu yapmaya niyetli olmadıklannın. böy-
le hedeflerin çok uzağında bulundukla-
nnın ayırdında.
Ancak halk önünü görebılmek, yaşa-
mını planlayabilmek, geleceğini güven-
ceye almak; endişeden, karanhk ve
olumsuz sürprizlerden uzak kalmak is-
tiyor. Halk, enflasyon, vurgun ve ahlak-
sızlıkla atbaşı gittiği, başka çaresi olma-
dığı için alınan önlemlerin başansını te-
menni ediyor, umudunu yitirmek iste-
miyor. Bugünkü hükümet de dört elle
sanldığı değil, daha büyük tehditlerden,
bilmediği, üstesinden gelemeyeceğini
düşündüğü olumsuzluklardan koruna-
bilmek için "istikrar" istiyor.
Halk sessizce, kuşkulanna rağmen si-
yasallaşmayı tırmandırmıyor, iktidara
tepkı göstermiyorsa bunun nedeni, alın-
mış ve uygulamaya konulmuş önlemle-
nn sonuç vermesini beklemekte oluşu.
Ancak bu işten bir kere umudunu kes-
mesi, işi çok farklı yönlere kaydırabilir.
tktidar çok daha radikal güçlerin eline
geçebilir. Sosyal demokratlar, CHP ola-
rak bu potansiyeli iyi kullanmamız, bu
özlem ve beklentileri şekillendirmemiz
gerekir. Aksi takdirde büyük kitleler,
tepkici akımlann siyasal temsilcilerine
kolayca kayabihr. Kabuk değişimine
ayak uyduramamanın, dışlanmışhğın
pek de görünmek istenmeyen bir de bu
yüzü var.
Küreselleşme 'Türkiyelileştirümeir
Küreselleşmenin getirip götürdükleri,
daha neleri getirip neleri götüreceği, dün-
yada da henüz tam anlaşılmış ve sonuç-
lan üzerinde birleşilmiş bir husus değil.
Ancak Türkiye'de bu dönüşümün çok da-
ha yetersiz biçimde algılanmakta-sunul-
makta olduğu da kesın. Türkıye'nin önü-
ne konmuş bir yemek söz konusu. Bu po-
litikayı bütün yönleriyle ele alıp tam an-
lamıyla tartışmış, özümsemiş, strateji ve
hedeflerinı saptayıp uygulamaya geçmiş
değiliz. Dışlanmışlık buradan kaynakla-
nıyor. Küreselleşmeyi "TürkiyeBkştir-
menin" daha çok uzağındayız.
Yaiuz görünen birköy var, kılavuz'
Stemîyör: Küreselleşme baa olumlu so-
nuçlar verse bile, bu sürecin daha adil bir
dünya, daha dengeli bir yaşam; eğitim-
li. nitelikJi, sağlıklı bir toplum getirece-
ği sorusuna yanıt veren çıkmıyor. Küre-
selleşme yeni ve eskiden çok daha bü-
yük ve acılı sorunlara, adaletsızliklere,
dengesizliklere, eşitsizliklere yol açma
kaygısmı da beraberinde taşıyor.
SOSYAL DEMOKRASİNİN
SORUMLULUĞU 'üreselleşmeyi ucu bize
dokunmayacak diye hafife almak da,
küreselleşme tam da bize göre bir
süreç diye dayanaksız bir iyimserliğe
kapılmak da son derece yanlış olur.
Küreselleşme bizim dışımızda oluşmuş ve büyük
ölçüde yine öyle gelişmekte olan ekonomik,
teknolojik ve zihinsel bir değişim dalgasıdır.
Küreselleşme kapitalist anlayış ve üretim
yapısınuı yeni bir aşamasıdır. Sosyal adalet,
eşitlik, dayanışma üzerine bir şey söylememekte,
bu yönüyle de son Seaatle ve Davos toplantısında
olduğu gibi büyük tepki çekmektedir.
Globalleşmenin eksiği
moralitesindedir. Bazılanmız
uzaktan, ne olduğunu pek
bilmeden savunuyoruz. bir
kısmımız da yine uzaktan
seyrediyoruz. En büyük
şirketler bile tek başlanna
kalma kaygısı içinde birleşme
yoluna gidiyorlar, dev
oluşumlar, otömotiv, bankacılık,
medya mastodontlan halinde
örgütleniyorlar. Onlardan örnek
alalım, onlar birleşiyorsa biz de
birleşelim. Globalleşme sosyal
sorunlann güvencesi değil,
burası kesin. Halkımızın derdi
geçim. istikrar programlan ve
küreselleşmenin en büyük
sorunu işsizlik. Bütün bunlann
üstesinden gelebilmemiz şart.
Türkiye gibi kişi başına milli
geliri 3 bin dolann altına
göstermektedir. Oksijen çadmnda, güçsüz bir
beden yapısı olan bir hastayı güçlendirmeden
ameliyata sokmak elbette mümkündür. Ameliyat
başanlı da geçebilir. Ama hasta kaybedilirse
teknik yönden başanh bir operasyonun ne değeri
olur ki? Tekrar ediyoruz, iş sadece bizimle
kalmıyor. Yeryüzünde milyarlarca kişi bu yeni
sürecin dışındadır. Bütün bir Afhka kıtası dünya
ekonomisinden dışlanmıştır. Nasdaq yeni
teknoloji ürünleri endeksi, Bill Gates'in
Microsoft'u aleyhine bir mahkeme karanyla
birden çift rakamlı oranlarda değer kaybına
uğramaktadır. Fransa gibi, bize göre maddi ve
Kapabçarşı'nın eski yapısı değisti, ldmse düğün öncesi abşverişini buradan yapmıyor.
düşmüş bu ülkede, sosyal demokratlar olarak
sağlık, eğitim gibi konularda kolektif
sorumlulugumuzun bilincinde olmamız gerekir.
Bu sorumluluktan kaçınamayız. Unuttuysak
anımsamalıyız. Gündeme getirilmiyorsa
getirmeliyiz. Tartışılmıyorsa tartışmalıyız.
Sosyal demokrasinin bir tür koruyucu hekimlik
görevi de vardır. Diyelim ve dileyelim ki
enflasyon düştü, halk elindeki reel gelirle daha
çok satın alma gücüne kavuştu. Sorun sadece bu
mu? Sorun çok daha büyük ve ürkütücü.
Ekonomi daralıyor, işsizlik artıyor. Bir yığın
insan ekonomi dışına çıkıyor. Ekonomiye sadece
sayısal bir yaklaşımla bakmak büyük hatadır.
Türkiye, şu anda dünya ortalamasmın altına
düşmüş sosyo-ekonomik performans
teknik donanımı çok daha ilerde bir ülkenin
Cumhurbaşkanı Chirac, dijital gelişmelerin
dışında kalabilecek milyonlarca insanın
toplumda yeni gerilim, bölünme ve çatışmalara
yol açmasından çekinmektedir.
Çarşı, pazar gözlemlerimizde bizi en çok
etkileyen nokta, en zor durumlarda bile daima
umutlu cevabı veren, dengeli bir formül
bulabilen esnafin moralsizliği oldu. Moralsiz ve
bezgin insanlar "tşler nasıl" sorumuza
"Görmüyor musun?" der gibi ters ters bakarak
karşıhk verdiler. Ikincı bir gözlemimiz
"Enflasyon düşüyor diyoriar, ama bize verilen
tüketici kredilerinin, kredi kartianıun. aklığımız
otomobil kredisine uygulanan faizi düşmüyor ki"
demeleri oldu. Gıda perakendecileri ellerindeki
mallan sattıklannda, yerine Rami'den zamsız
faturalarla yeni ürün alamıyorlar ki. Tam tersine.
Bursa'dan dikiş-nakış ipliği getiren
Sultanhamamh esnaf, ocak-mart arası
fiyatlardaki fahiş artışa dikkat çekiyor.
Kapalıçarşı'da Sandal Bedesteni kapanmış. lşini
kaybetmiş genç insanlar orada bezgin ve
umutsuz çay içip tavla oynayarak vakit
öldürüyorlar. Kapalıçarşı'da ikiyüzden fazla
dükkân kapanmış. Mardinli 60 yıllık kuyumcu
bütün meslek yaşarmnda böyle bir durgunluk
yaşamadığmı söylüyor. Kapalıçarşı'nın eski
yapısı değişmiş, kimse düğün öncesi alışverişini
buradan yapmıyor. Çarşının
sokaklara da adlan verilen
mesleklere göre örgütlenmiş eski
düzeni kaybolmuş. Turiste fazla
bel bağlanmış, yerli müşteri
çarşıdan elini eteğini çekmiş.
Kapalıçarşı'da ayakkabıcı-terlikçi
kalmamış. Mısırçarşısı da benzer
bir kaderi paylaşıyor. Burası biraz
daha canh. Unlü Pandeli lokantası
bir ara söylendigi gibi kapanmıyor.
Ancak esnafin vakıflarla kira
sorunu henüz çözümlenmemiş.
Orada da kapanan, tür değiştiren
dükkânlar, sinek avlayan esnaf, 60
yıllık hasır mobilya işinin geleceği
üzerine kara kara düşünen
deneyimli ticaret erbabı dikkati
çekiyor. Çarşılarda babadan oğula
meslek devri geleneği ya bitti, ya
bitiyor. Pazarlan dolaştiğunızda
sebze- meyve fiyatlannın
düşmediğini görüyoruz. Halk her daim dayanıkh
tüketim mah aünıyor. Karnını ise her gün
doyurmak, evine tuz, peynir götürmek zorunda.
Dar gelirli insanımız çarşıdan artık file file, torba
torba ahşveriş etmiyor. Evinin civanndaki
marketten çok az miktar bir şey alıp idare ediyor.
Ahşveriş mekânlan, müşteri-satıcı ilişkileri
değişiyor, insani temalar azalıyor. Küreselleşme
büyük tedirginliğe yol açıyor. Herkesin e-postası
yok. Yemek alışkanlığım da mı değişecek?
Kültürel yönden, eğitim bakımından içinde
olamayacağım bir sürece mi itiliyorum kuşkusu
yaygın. Simit 200 bine çıkmış, satamayuıca 150
bine indirdiler. Ama burada sanmayın ki,
enflasyonla mücadele söz konusu.. 1 kilo simit 3
kilo tavuk fiyatına.
Sonuç olarak, eşitlikçi toplum için mücadele edilmeli
Enflasyonun düşmesi
özlemle bekleniyor
Szlem ve incelemelerimlz
sonucunda geidiğimiz
noktayı vurgulamak, üç
önemİi saptamada
buiunmak istiyoruz:
/. Halkmnz, enflasyonun düşmesi
özlem ve beklentisi içindedir. Ancak
tanm, madenciîik, imalat. enerji, gıda.
kira vb. gibi altı yüzden fazla
maddedaı oluşan fiyat endekslerine
bakarak enflasyoola mücadelenin
başansının saptanması. bilım ve
sistematik açıdan doğru olmasına
karşın günlük gerçeklerle
bağdaşmamaktadır. Bûyük çoğunluğu
dar gelirli olan insanımız her gün
çarşıda. pazarda. özellikJe gıda
alışverişlerinde. hallerden dükkânlara,
manavlara uzanan süreçte "zam, zam
we yine zamia" karşılaşmaktadır. Bu
durum da güvensizlik doğurmakta,
dar gelirhnin umudunu söndürmekte,
mücadelej'e katıhmını
engeüemektedir. "Teknik yönden
endck&kr vanbsör'* demiyoruz. ancak
bir de günlük endeksler, temel gıda
maddelerinin çarşi pazar fiyat düzeyi
var ki, buraiarda durum farklıdır.
Z Dar gelirli insanımız soyhı bir
davranış içinde. uzmanlığa ve
yönetime saygılı bir tavırla
enflasyonun düşûrülmesi sürecinde
belki pasif. ancak son derece
artlayışh bir beklenti îçinde. Gelir
düzeyi, satın alma gücü dûsüyor. Bu
durumu siyasal bir tepkiye
dönüştürmüyor. Ancâk her şeyin de
bir sırun var. Demokratik
cumhuriyetten yana, sosyal demokrat
kişi ve siyasetçiler olarak insanımıza
politika ve strateji olarak sağlam,
gerçekçi. umutlanmasıra, olumlu
beklenti ve katılım içine girmesini
sağlayacak mesajlar vermek
durumundayız. Aksi halde duyarhlık,
anlayış ve doku olarak sosyal
demokrasiyle örtüşen bu kitle radikal
akımlara kayabilir. Bir süredir zaten
zemifllere yönelmiş
kaçış, daha da hızlanabilir. Bu
tehlikeyi görmezden gelemeyiz.
3. Küreselleşmenin finans, teknoloji-
üetişim yönü agtr basıyor. Sosyal
boyutunun ise esamesi bile
okunmuyor. Küreselleşmeyie birlikte
yaşanan sûreçte kazamlmış haklann
elden gitmesi de söz konusu. îş "j
gûvenliğmden. sosyal gûvenlikten,
parasız ve genel eğitim hakkından,
sağlıktan söz edilmiyor.
Dörtte ûçümüz saghksız besleniyor
Eğitim ve sağlık gıbi son derece temela
nitelikli iki alana. milli gelir ve
dağüımı ile ilgili göstergelerde
beslenme sorununda yaşadığımız
faciayı da ekleyebiliriz. Insanımızın
dörtte üçünden fazlası son derece kötü
besleniyor, aslına bakarsanız bu oran
onda bir bile olsa hoş görülebilecek
bir durum değil. Mensubu olduğumuz
CHP, bugün TBMM içinde temsil
edilmiyor. Ancak ülkemizin bu en
eski, en köklü. en binkimli parrisinin
üyeleri olarak büyük bir açık
yüreklılikle eğitim. sağlık konulannın
yanı sıra artık beslenmenin de yeni bir
sorun olarak gündemimizm bir
numarası olması gerektiğinm ahını
çiziyoruz. Toplum ve ülke olarak
geleceğimiz bu alanlardaki politika ve
uygulamalanmtza bağudır.
Sosyaî demokrasinin gücü
demokrasinin sosyal bir yönetim
anlayişı değil ınsanı, toplumu odak
alan bir eşitlik ve dayanışma projesi
olmasından kaynaklanıyor. Bu gücünü
göstermesinin zamanı da hemen
şimdidir. Küreselleşmeyi bir an önce
doğru özümseyip atağa geçmek
vaktidir. Türk sosyal demokrasisi
kendi gûcüne güvenmeHdir. Yeterii
birikim ve donanıma sahip olduğunu
ise hedeflerini iyi saptayıp, bütün
gücüyle daha eşitlikçi, daha
dayanışmacı, daha kardeşçe bir
toplum için mücadelcye giriştiği gön
kitleler daha yakından görecektir.