09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA Ttr CUMHURİYET 6 MART 2000 PAZAFtTESl O L A l L A K . \hj ( J O K L ' I Ş L J L İ İ . K [email protected] Üniversitelerde Sıkıdüzen... Prof. Dr. Reşat APAK 1 2 Eylül 1980 Askerî müdaha- lesi sonrası yasalaşan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Ka- nunu. üniversitelerin bütûn birimlen ile ilgili yönetsel, malî, eğitsel ve akademik ko- nularda karar alma yetkisini Yüksek Öğretim Kurulu'na, ağırhklı olarak onun başkanına ve üniversite rektörle- rine tanımıştır. Yukandan aşağıya kati bir hiyerarşik düzenleme ile görev ve yetkileri dağıtan YÖK yasasınm, üni- versitelerde filizlenen demokratikleş- me ve özerkleşme atılımlanna karşı bir tepki nıteliğinde olduğu ve her toplum- sal gelışmenın anası olarak üniversite- leri gördüğü, dolayısıyla üniversitele- n 'zaptürapt'(sıkıdüzen) altına alma amacı taşıdığı kamuoyunda pek çok kez dile getirilmiştir. Ozellikle rektö- rün kişiliğine göre "muüakiyetçi' bir tek adam yönetimine dönüşebilen ya- sa ve ona baglı yönetmeliklerin, fakül- telerin kaybolan tüzelkişiliğini yeni- den kazandıracak ve kurullara yetki ve- rerek demokratik katılımcılıgı sağla- yacak biçimde düzeltilmesi gereği açık- tır. Rektörün olaganüstü malî ve idari yetkilerini ünivresite yönetim kurulu ve senato üyeleri, fakülte dekanlan, fa- külte ve yönetim kurullan ile paylas- ması, rektörün denetime açık olması ve üniversite yapılanmasma zarar ver- diğınck usulüne uygun olarak görevden ahnabilmesi gerekir. Şimdiki yasaya göre rektör, büyük böJümünü kendisi atadığı veya atanması için YÖK'e öne- ride bulundugu üniversite yönetim ku- rulu ve senato gibi organlarla birlikte çalışmakta ve bunlar icra erkine sahip olmaksızın sadece rektörün danışma kurullan işlevi görmektedirler. Bu danışma girişimi sonunda rektör dilerse yine kendi bıldiğini yapabilir! Tüm üniversitenın ita (harcama) ve di- siplin amiri rektördür; tüm akademik kadrolan rektör ilan etmekte ve ata- maktadır. Dolayısıyla bu organlann ge- rektiğinde rektöre karşı topluca bir ini- siyafif gösteımesi ve denetim görevi yapması olanaksızdır. Kişilik yapısı mutialtiyetyönetimine uygun rektörle- nn elinde bu kurulter, deyim yerindey- se 'baş eğen ve buyruklan yerine geti- ren'topluluklarolarak hizmet görmek- tedir. Bu değerlendirmeler ışığında Yük- sek Öğretim Kurulu'nun esas olarak bir eşgüdüm (koordinasyon) kuruluna dönüştürülmesi, YÖK başkanı ve rek- törlerin yetki ve sorumluluklanmn kı- sıtlanarak bunlan kısmen yetkili ku- rullarlapaylaşmalanrun sağlanması yö- nünde yasal değişiklikler, başta öğre- tim elemanlan, öğreniler ve veliler ol- mak üzere toplumun geniş kesimlerin- ce özlenmekte ve beklenmektedir. An- cak yasa ve yönetmelikler sonuçta kâ- ğıt üzerindedir ve bunlan ete kemiğe büründüren uygulayacı yöneticilerdir. Dünya küçüldüğû gibi Türkiye de küçülmüştür; ınsan haklan ve temel özgürlükler bağlamında herkes birbi- rini eleştirme hakkına sahiptir. Kendi halkJanna karşı demokrasi dışı baskı yöntemleri uygulayan ülkelerin yöne- ticileri nasıl uluslararası özgür ülkeler topluluğunun denetim ve yaptınmlan- na muhatap oluyorsa Türkiye'de de de- mokrasi dışı uygulamalar tüm vatandaş- lanmızın tepkisini çekmektedir. Öğre- tim elemanlanna ve öğrencilerine kar- şı otoriter-totaliter yöntemler uygula- yan rektörler, yasal yetki zırhının arka- sına saklansalar da kamuoyu vicdanın- da mahkûm olmaktadırlar. Öğretim elemanlan ve öğrencileriy- le uyum içinde, saygın uluslararası eği- tim kurumlanyla bilimsel ve eğitsel eş- değerlik (akreditasyon) arayışına giren yükseköğretim kurumJan evrensel ka- liteye koşmakta, bunlann mezunlan uluslararası arenada emsalleriyle eşit ko- şullarda yanşabilmekte, buna karşıhk vakitlerini öğrenci ve öğretim üyeleriy- le didışerek geçiren üniversite yöne- timleri uzun dönemde öğrenci tercih puanlannda, öğretim elemanı başına düşen yayın sayılannda geri kalmakta, giderek verimsiz çalışmanın ve keyfi yönetimin sembolleri olarak anılmak- tadırlar. Bu iki üniversite tipi arasında za- man içinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki kalkınmışlık farkı kadar uçurumlann açılması ka- çınılmazdır. Bu ıkinci tipteki üniversitelerin öğ- retim elemanlan hiçbirönemli konuda -göstermelik birkaç toplantı dışında- görüşleri ahnmadığı için uzun dönem işlevsiz kalmanın umutsuzluğu ve bez- ginliği içinde ne yazık kı düzene ayak uydurarak uzun vadede yaratıcı güç ve enerjilerini, bilimsel ve eğitsel anlam- da proje üretme potansiyellerini yitir- mekte ve öğretim üyesi-araştırmacı kimliklerinden sıynlıp adeta düz dev- let memurlanna dönüşmektedirler. Doğal olarak bu tür öğretim eleman- lannm yetiştırdikleri öğrenciler, o ku- rumda görüntüsel olarak hangi modem eğitim sistemi uygulanırsa uygulansın, sonuçta bilimsel merak ve araştırma heyecanından yoksun biçimde klasik bir eğitim alacak, kendilerine verilen ka- lıp bilgileri ezberleyerek sınıf geçecek, sonuçta çağdaş bir toplumun gereksın- diği yaşam boyu eğitime açık insanlar olamayacak ve toplumsal işlevlerini yerine getiremeyeceklerdir. Butürku- rumlar sürekli kan kaybederek yozla- şacak, giderek ıçi kof törensel gösteri- lerle adını duyuran bir çeşit tabela üni- versitesi halini alacaklardır. Bilindiğı gibi üniversitelerin üç temel görevi. eğitim, araşbrma ve toplumu ay- dınlatmaktır. Atatürk'ün dogmalara bağlanmayı değil, bilimin ve aklın yol göstenciliğıni manevi miras olarak bı- rakması, Türkiye'de Cumhuriyet Dev- rimi ile birlikte ilk iki işlevin layık ol- duğu önemi kazanmasına yol açmış, bu itici güçle ülkemizde dünya çapın- da eğiticiler ve araştıncılar yetişmiştir. Çağdas eğitim ve bilimsel araştırma iş- Ievlerinın ancak verimli yanşma ve hu- zur ortammda yürütülüp geliştirilebi- leceği hatırdan çıkanlmamalıdır. Toplumu aydınlatma ve ona yol gös- terme görevine gelince, bu görevi yan- lış anlamıyla güncel politika yapmak biçiminde uygulayan üniveristelerin bugün kısır tartışmalarla olumsuz bi- çimde 'medyatik' olduğunu, basiretsız yönetimlerce yaratılan toz-duman bu- lutunun bazı görüşleri üniversiteye za- rarlı ve bu görüş sahiplerini 'hain' ilan ederek öğretim elemanlan ve öğrenci- ler arasındaki özgür tartışma ve diya- log ortamını yok ettiğini ve insan kay- naklannı savurganca tükettiğini görü- yoruz. Bunlar esefverici görüntülerdir. Bılim adamı her şeyden önce alçakgö- nüllü (mütevazı) yaşamı ve eserlerinin zengınlığıyle topluma örnek olur. Halkı aydınlatma görevini iyi anla- yan üniversiteler, eğitimde ve bilimsel üretimde evrensel kaliteyi yakalaya- rak, bilimi halka indırerek ve halkın sorunlannı çözücü yaklaşımlâr gelişti- rerek, sosyal olaylan güncel politika- nın dehiizlerinde değil stratejik araştır- ma enstitülerinde yorumlayarak ve dev- lete özümseterek, çok sayıda proje ge- liştirerek ve eser vererek bu görevin gereğini yerine getirebilirler. Üniversitelerin varlık nedeni ve en de- ğerli varlığı öğrencilerdir. Atatürk'ün manevi mirasına yakışır olabilmek için onlann, gençliklerinin verdiği enerji ve sabırsızlıkla çoğu kez yeterli ince- leme fırsatı bulamadan savunduklan bazı görüşlere de -bunlan çevrelerine kabul ettirebilmek için şiddete başvur- madıklan sürece- hoşgörü göstermeli, onlan eğitme çabalanmızda samimi ve ısrarlı olmalıyız. öğrencılerin sorunlanna karşılıklı diyalog ve hoşgörü ortamını kaybet- meden sistem içinde çözüm bulmalıyız. tstanbul Üniversıtesi Mühendislik Fa- kültesi'nde yürüttüğüm üç yıl süreli dekanlığım dönemınde öğretım barışı- nın korunması ve sorunlara karşılıklı an- layış temelinde çözüm arayışı dene- yimlerimız ve buradan yol çıkarak •Yükseköğretim gençliği - öğretim ba- nşı ve verimliliğr sorunsah üzerinde- ki düşüncelenmiz, bir başka yazının konusu olacaktır. Sağlıkta Ozelleşme Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR # kigünlükgriptedavisinin bir özel hastane- I de kendisine 560 milyona mal olduğunu yazıyor Fethi Naci. Ben de bu fırsatı kulla- narak Fethi Naci gibi ünlü olmayan, eli ka- lem tutmayan komşulanmın sık sık bir ak- şamlık tıbbi müdahalcler için 350-500 mil- yon TL ödemek zorunda kaldıklanru Cumhuriyet okurlannaduyurmakistedim. Istanbul'dakı özel has- tanelerin sayısı kaça yükselmiştir bilmiyorum. Yur- dumuzda "certificateof need" yani ihtiyaç serti- fikası gibi bir kural yok mudur? Gerçekten bu ka- dar çok sayıda özel hastaneye gerek var mıdır? Üniversite ve devlet hastaneleri çok mu yetersiz du- rumdadırlar. Bir geceliği birkaç yüz milyona mal eftdüguna göre bu özel hastaneler kifnlef içindir? Fiyatlanru kim, hangi makam saptar? öteki has- tanelerle nasıl rekabet ederler. lncelemeleri (tetkik- leri) gereklı olduğu sınırlarda mı tutarlar. Yoksa has- tanenin kazancını olabildiğince arttırmak ilkesi mi öncelik kazanır ve bu nedenle yerli yersiz çok sa- yıda test mi yapılır. Bu kurumlarda verilen sağlık hizmeti devlet hastanelerinden çok mu farklıdır? Üniversite ve devlet hastanelerinde devlet memu- ru statüsünde çalışan hekımler, özel hastanelerde ortalama ne kadar zaman harcarlar. özel hastanelerden yararlanan vatandaşlar han- gi sınıftan, toplumun hangi katmanlanndan gelen- lerdir. Türkiye'de her alanda yetersizliği çok açık olan denetim buraJara uğrar mı? Devam edelim is- terseniz. lstanbul'da kaç tane bügisayarlı tomog- rafi -EMAR- laboratuvan kurulmuştur? Yüzü geç- miş olabilir mi? Avrupa'da birkaç ülkedeki sayıya bedel mi dersiniz. Bu kadar çok sayıda EMAR, la- boratuvanna ihtiyaç varmı? Büyük masraflarla, kre- dilerle yapılan bu yatınm nasıl bir kazanç getiri- yor? EİevIerin desteği nedir bu kuruluşlara ve ne koşullarda merak etmez misiniz? Bırçalışma planlasak. Yapılan çekimlerle gerek- li olanlann sayılannı kıyaslasak. Ne buluruz acaba? Yine bir araştırma yapsak, çok yetenekli uzman hekimleri çalıştıran bu labo- ratuvarlar hangi rekabet koşullan içinde hizmet vermektedirler. Kendilerine çekim için hasta gön- deren hekim uzman ve unvanlı doktorlara karşı nasıl bir çekicilik yöntemi kullanıyorlar, tercih edilmelerini nasıl sağlıyorlar. Hastalardan alınan o yüksek ücretler kimler tarafından nasıl paylaşı- TURKCELL w Resim^yafjşrpası lıyor? Böyle bir sürü soru var doğrusu. Sağlık sis- temimizi iyice sorgulamak, didik didik etmek la- zım. Sağlıkta özelleştirme, milli geliri kişı basına 3200 dolar civannda olan bir ülkede seçilecek bir yol olabilir mi? Tabip odalan, sağlık göstergelerinin ekonomik durumumuza kıyasla çok gerilerde olduğunu bil- diriyorlar. Bu gen kalmışlık özelleştirme ile aşı- labilir mi? Milli gelir düşüklüğü bir yana, gelir dağıhmı- nın bu kadar adaletsiz olduğu bir ülkede yeni dün- ya düzeninin, globalleşmenin, liberalleşmenin da- yatması ile eğitimde olduğu gibi sağlık alanında özelleştirme kuşkusuz büyük bir tersliktir, büyük bir yanlışlıktır. Sosyal devletten vazgeçme, Türki- ye'nin kaldırabileceği bir lüks değıldır. CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHANERtVÇ POAŞ'ın Ardındaki Gepçek Uluslararası tahkimin ülkemize sağladığı büyük ya- ran, cuma günü yapılan POAŞ ihalesinde somut bi- çimde gördük. POAŞ'ın yüzde 51 hissesinin blok satişı gözlerimi- zin önünde gerçekleşt. 2 Mart günü İMKB'de POAŞ'ın bir hissesi, gariban tasarrufçuya ya da uluslararası tahkime gitme hakkı olmayan yatınmcıya ortalama 127 bin 391 liraya sa- tılmışken ihalede 71 bin liradan büyük yatınmcılara sunuldu. Ihaleyi alanlar, POAŞ'ın stoklan, birikmiş kân ve ala- caklan toplamı bir yana, hisse başına 56 bin liralık kâ- n da şıpınişi ceplerine attılar. Keşke Cumhuriyet gazetesi olarak haklı çıkma- saydık. Kamu mallannın yok pahasına elden çıkanl- makta olduğunun somut bir ömegi daha gerçekleş- ti. Ortaya çıkan bir şey daha vardı: Uluslararası tah- kimin feziletini anlatıp yaygara koparanlann ülkeyi yönetenleri ne kadar yakından tanıdıklan... İdari işlemin ilk aşaması ihale ile tamamlandı. Bun- dan sonraki işlemler bakalım ne gösterecek. Ola ki aşamanın birindeki yetkili kurum ya da kişi "olmaz" deyiverdi. Hisse alımının parası uluslarara- sı sermayenin kredileri ile sağlanacağı için, dogacak anlaşmazlıkta gidilecek yer uluslararası tahkim ola- cak. Bekle de haynnı gör. Peki biz bu aşamaya nasıl geldik? Yani uluslarara- sı tahkim betası ülkenın başına nasıl açıldı. Geçen hafta verdiğımız sözü yenne getirelim ve An- kara büromuzda görevii arkadaşımız Banu Salman'm da katkısıyla tarihe not düşelim. BeceriksizJiğimiz yüzünden bir kez daha ocagtna düştüğümüz IMF ile "yakın izlenme anlaşması" kap- samında stand-by anlaşması yapılması 1999 yılında gündemegelmişti. "Ocağımadüşmüşkenyakmadan bırakmam" diyen IMF ile Dünya Bankası dayatınca uluslararası tahkim sorununu çözmek gerekti. Başka sorunlan çözmekte pek de başanlı olama- yan DSP-MHP-ANAP ortaklığı, ilk başansını "imtiyaz sözJeşmelerinden doğan uyuşmazlıklann uluslarara- sı tahkime götûrûlmesini sağlayacak ve Danıştay'ın incetemeyetkisinigörüş bildirmeye indirgeyen" Ana- yasa değişikligini 14 Ağustos 1999'daTBMM'den ge- çirerek sağladı. Ikinci başan aşaması, Anayasa'ya uyum yasalan- nın çıkanlmasıydı. Danıştay'ın yetkisinin budanması için Danıştay Yasası ile İdari Yargılama Usulü Yasa- sı'nda değişiklik öngören tasan 11 Kasım 1999 gü- nü Meclis'e sunuldu. Tasan, Adalet Komisyonu'nun 10 Aralık günkü top- lantısında görüşülürken hükümet, sozleşmeteri yapıl- mış ihalelere geriye dönük tahkim olanağı sağiayan bir önerge verdi. Onergenin oylanmasında oylar 6-6 Arkası 6. sayfada oerinc(a cumhuriyetcom.tr Günümüzde iletişim teknolojileri, dolayısıyla iletişim kanalları başdöndürücü bir hızla gelişiyor Türkiye'de mobil iletişimin öncüsü olan Turkcell, sanatın kijilerarası iletişimi art:ran bir unsur olduğunu düşünerek, bu yarışmayla "iletişimin sesi"nin gençler tarafından resme yansıtılmasını ama<;lıyor Bu yıl ikincisi düzenlenen Turkcell Resim Yarışması'nda katılımcıların "iletişimin sesi" üzerine düşünmeleri ve geleceğin dünyasında "iletişimin sesi"nin önemini vurgulamaları isteniyor Üniversite öğrencilerine yönelik "ilk" kez gerçekleştirilecek yanşma, Türkiye genelindekı bütün üniversitelerde önlisans, lisans ve lisansüstü eğitimi alan öğreneilere a<;ık. Bizleri geleceğe, gençlerimizin bakış açıları, hayalleri, fikirleri ve sanata olan ilgilerinin taşıyacağına inanıyoruz Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. Konu: İletişimin Sesi A. BAŞVURU KOŞULLARI: • Yanşma, Turkıye genelındeRİ bütûn üniversitelerde, önlisans, lisans ve lisansüstü eğitimi alan öğreneilere açıktır Turkcell çalışanlarının birinci derece yakınları bu yarışmaya katılarıazlar. • Yapıt, daha once herhangı bir yarışmaya katılmamış oltnalıdır. Bir yarışmacı en fazla üç eserle katılabilir Gönderilen resimlerin arkasına; "Ad", "Soyad", "Yaş", "Okul", "Sınıt", "Adres", "Telefon" eksiksiz olarak yazılmalıdır. Bılgiler tanı olmadığı takdirde, eser değerlendirme dışı bırakılacaktır. • Yapıtlaf sergilenmeye hazır şekilde tesiinı edılmelidır. • Malzeme: Serbest teknik (Yağlı ho\.ı akrilik vb.) • Boyutlar: Bir kenarın boyutu 150 cm'yi aşmamalıdır • Teslimat Tarihi: 17-29 Nısan 2000 s.ı.ıt 10 00 - 17:00 arasindadır. • Teslimat Adresleri: Yapı Kredi Yayınları Yapı Kredi Bolge Müdürluğû Biruv. Atdturk Bulvarı No:93 Kızılay 06422 ANKARA Telefon: (0312) 43S 85 94 / Yapı Kredi Kazım Taşkent San.ıt ij.ılerisi, Yapı Kredi Kultur Merkezi. Istiklal Caddesi No: 285 Beyoğlu 80050 ISTANBUL Telefon: (0212) 25; 00 -II / Yapı Kredi Izmır Sanat Galerisı, Kıbrıs Şehitleri Caddesi 1443 Sokak No 46 Alsam.ık 35220 İZMİR Tt-iıdın: (0232) 463 S6 28 / Yapı Kredi Kemal Satır Sanat Galerisi, Inonü Caddesi No:73 Dottvt'l.ıgzı-ADANA ToU-ton: (0322) 3(.! ?9 58 • Sonuçların Agklanma Tarihi: Yansmanın sonuçlan, kazanan \.ın>nıacılara mekiupl.ı bildirilecektıı • tserler, yukarıda belırtilen adreslere elden teslım edılmelidır Posta ve k.ugoyla göndorılı-n yapıtlar kabul t-dılmeyecek, değerlendirme dışı bırakılacaktır • Yarışmaya ciondıTilı-rı resımler, post.ı vc kjıgoyla i«ıdc oılılnıe;. Setgıleıımeye dt-ıjer görülen eserler, sergi bıtınıinı takip edeıı bır .»v ıçemınât' «-İKjorlori, sonucların .Hikl.)nın.ı<,ıııdoı> ıtiKvı'iı tnı ay îçerisinde teslim edildıkleri adresten Mcn .iliTi.ıbılir • Y.ıpıtl.ır tfilmi t.ırıhındcıı ba>l.ıyar<ık. s.'iı|ilıvııne süresince 250 milyon TL'ye Turkcell !.ıı,ı!ınd,ııı MI)I>I|,)I.I[I.K.ıklcı • V.ııiyii.nl.) Jt>ı«oyt" <|in"n t'ioılt'i Iuckcell İletişim Hizmetleri A.Ş 'ye ait sayılacak ıı> bu tHoıloı i^in j y i n j ucrpt odı-nıın'yrtoklır lolıt bedi'lı ol.n.ık, ilk üc dereceye giren her yarısmacıya 250 milyon TL odcnecektır • Sergilenmeye deqor görıılen esi'rlt>rin kııllanım hakkı 31.12.2003'e kadar Turkcell'e ait ol.u.tktır • St-rgılcımıoyf degef gorulon e'.cıler ktanbııl Yapı Medı Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergılenecektir • Yjnşmaya katılanlat, belırlpneıı başvımı vc degorlendıııııe koşullarını peşinen kabul etmiş sayılırlar. B. SFÇtCl KURUl • Hov Muı l.ı/.t I Hİ.ın • Oo<,.Yakın kdr.ıy.ıqı • DIH Dr Fı-rtı.ıt O.'Jjıır • Do<, Muıııt.17 Sagl.ım • Yıd Doc Mıızaffer Tiıo • Levent Çalıkoglu • Cııııeyt Turktan • Voysi'l Ucjurlu • Haluk Ûzden M.ırın.ıı.ı UnıvoısıtfM Cju/cl vııı.ıllar Fakultesi Mınid! Sııı.ırı Universıtcsı (jtı/i'l S.matlar Fakultesi Ha<f(lfpı? Ünıvorsıtesı Gü/f'l Srinatlar Fakultesi Dokuz Eylııl ÜnıvcrsttcM GU.TI Sanatlar Fakultesi Çukurova Ünıveısiresi Gü/el Sanatlar Fakultesi Sanat Tarıhçısi - Eleştırmen Tıırkd'll Genel Mııduru Y K B Kdzıırı Tjşkont Sanat Galerisi Yöneticisi 1999 Turkcell Resım Yarışması Birincisi C. ÖDÜLLER Birincilik Ödutu : 2 mılyar TL Ikincilik Odulu : 1.5 milyar TL Üçüncülük Odulu: 1 milyar TL * Sec/ri Kurul tarafından mansiyona deger görülen 7 yanşmacıya hazır kartlı cep telefonu hediye edilecektn I Konü: 11 e t Fs İ m i n Sesi TURKCELL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle