Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
Ttr
CUMHURİYET 6 MART 2000 PAZAFtTESl
O L A l L A K . \hj ( J O K L ' I Ş L J L İ İ . K olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Üniversitelerde Sıkıdüzen...
Prof. Dr. Reşat APAK
1
2 Eylül 1980 Askerî müdaha-
lesi sonrası yasalaşan 2547
sayılı Yüksek Öğretim Ka-
nunu. üniversitelerin bütûn
birimlen ile ilgili yönetsel,
malî, eğitsel ve akademik ko-
nularda karar alma yetkisini Yüksek
Öğretim Kurulu'na, ağırhklı olarak
onun başkanına ve üniversite rektörle-
rine tanımıştır. Yukandan aşağıya kati
bir hiyerarşik düzenleme ile görev ve
yetkileri dağıtan YÖK yasasınm, üni-
versitelerde filizlenen demokratikleş-
me ve özerkleşme atılımlanna karşı bir
tepki nıteliğinde olduğu ve her toplum-
sal gelışmenın anası olarak üniversite-
leri gördüğü, dolayısıyla üniversitele-
n 'zaptürapt'(sıkıdüzen) altına alma
amacı taşıdığı kamuoyunda pek çok
kez dile getirilmiştir. Ozellikle rektö-
rün kişiliğine göre "muüakiyetçi' bir
tek adam yönetimine dönüşebilen ya-
sa ve ona baglı yönetmeliklerin, fakül-
telerin kaybolan tüzelkişiliğini yeni-
den kazandıracak ve kurullara yetki ve-
rerek demokratik katılımcılıgı sağla-
yacak biçimde düzeltilmesi gereği açık-
tır. Rektörün olaganüstü malî ve idari
yetkilerini ünivresite yönetim kurulu
ve senato üyeleri, fakülte dekanlan, fa-
külte ve yönetim kurullan ile paylas-
ması, rektörün denetime açık olması
ve üniversite yapılanmasma zarar ver-
diğınck usulüne uygun olarak görevden
ahnabilmesi gerekir. Şimdiki yasaya
göre rektör, büyük böJümünü kendisi
atadığı veya atanması için YÖK'e öne-
ride bulundugu üniversite yönetim ku-
rulu ve senato gibi organlarla birlikte
çalışmakta ve bunlar icra erkine sahip
olmaksızın sadece rektörün danışma
kurullan işlevi görmektedirler.
Bu danışma girişimi sonunda rektör
dilerse yine kendi bıldiğini yapabilir!
Tüm üniversitenın ita (harcama) ve di-
siplin amiri rektördür; tüm akademik
kadrolan rektör ilan etmekte ve ata-
maktadır. Dolayısıyla bu organlann ge-
rektiğinde rektöre karşı topluca bir ini-
siyafif gösteımesi ve denetim görevi
yapması olanaksızdır. Kişilik yapısı
mutialtiyetyönetimine uygun rektörle-
nn elinde bu kurulter, deyim yerindey-
se 'baş eğen ve buyruklan yerine geti-
ren'topluluklarolarak hizmet görmek-
tedir.
Bu değerlendirmeler ışığında Yük-
sek Öğretim Kurulu'nun esas olarak
bir eşgüdüm (koordinasyon) kuruluna
dönüştürülmesi, YÖK başkanı ve rek-
törlerin yetki ve sorumluluklanmn kı-
sıtlanarak bunlan kısmen yetkili ku-
rullarlapaylaşmalanrun sağlanması yö-
nünde yasal değişiklikler, başta öğre-
tim elemanlan, öğreniler ve veliler ol-
mak üzere toplumun geniş kesimlerin-
ce özlenmekte ve beklenmektedir. An-
cak yasa ve yönetmelikler sonuçta kâ-
ğıt üzerindedir ve bunlan ete kemiğe
büründüren uygulayacı yöneticilerdir.
Dünya küçüldüğû gibi Türkiye de
küçülmüştür; ınsan haklan ve temel
özgürlükler bağlamında herkes birbi-
rini eleştirme hakkına sahiptir. Kendi
halkJanna karşı demokrasi dışı baskı
yöntemleri uygulayan ülkelerin yöne-
ticileri nasıl uluslararası özgür ülkeler
topluluğunun denetim ve yaptınmlan-
na muhatap oluyorsa Türkiye'de de de-
mokrasi dışı uygulamalar tüm vatandaş-
lanmızın tepkisini çekmektedir. Öğre-
tim elemanlanna ve öğrencilerine kar-
şı otoriter-totaliter yöntemler uygula-
yan rektörler, yasal yetki zırhının arka-
sına saklansalar da kamuoyu vicdanın-
da mahkûm olmaktadırlar.
Öğretim elemanlan ve öğrencileriy-
le uyum içinde, saygın uluslararası eği-
tim kurumlanyla bilimsel ve eğitsel eş-
değerlik (akreditasyon) arayışına giren
yükseköğretim kurumJan evrensel ka-
liteye koşmakta, bunlann mezunlan
uluslararası arenada emsalleriyle eşit ko-
şullarda yanşabilmekte, buna karşıhk
vakitlerini öğrenci ve öğretim üyeleriy-
le didışerek geçiren üniversite yöne-
timleri uzun dönemde öğrenci tercih
puanlannda, öğretim elemanı başına
düşen yayın sayılannda geri kalmakta,
giderek verimsiz çalışmanın ve keyfi
yönetimin sembolleri olarak anılmak-
tadırlar.
Bu iki üniversite tipi arasında za-
man içinde, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler arasındaki kalkınmışlık
farkı kadar uçurumlann açılması ka-
çınılmazdır.
Bu ıkinci tipteki üniversitelerin öğ-
retim elemanlan hiçbirönemli konuda
-göstermelik birkaç toplantı dışında-
görüşleri ahnmadığı için uzun dönem
işlevsiz kalmanın umutsuzluğu ve bez-
ginliği içinde ne yazık kı düzene ayak
uydurarak uzun vadede yaratıcı güç ve
enerjilerini, bilimsel ve eğitsel anlam-
da proje üretme potansiyellerini yitir-
mekte ve öğretim üyesi-araştırmacı
kimliklerinden sıynlıp adeta düz dev-
let memurlanna dönüşmektedirler.
Doğal olarak bu tür öğretim eleman-
lannm yetiştırdikleri öğrenciler, o ku-
rumda görüntüsel olarak hangi modem
eğitim sistemi uygulanırsa uygulansın,
sonuçta bilimsel merak ve araştırma
heyecanından yoksun biçimde klasik bir
eğitim alacak, kendilerine verilen ka-
lıp bilgileri ezberleyerek sınıf geçecek,
sonuçta çağdaş bir toplumun gereksın-
diği yaşam boyu eğitime açık insanlar
olamayacak ve toplumsal işlevlerini
yerine getiremeyeceklerdir. Butürku-
rumlar sürekli kan kaybederek yozla-
şacak, giderek ıçi kof törensel gösteri-
lerle adını duyuran bir çeşit tabela üni-
versitesi halini alacaklardır.
Bilindiğı gibi üniversitelerin üç temel
görevi. eğitim, araşbrma ve toplumu ay-
dınlatmaktır. Atatürk'ün dogmalara
bağlanmayı değil, bilimin ve aklın yol
göstenciliğıni manevi miras olarak bı-
rakması, Türkiye'de Cumhuriyet Dev-
rimi ile birlikte ilk iki işlevin layık ol-
duğu önemi kazanmasına yol açmış,
bu itici güçle ülkemizde dünya çapın-
da eğiticiler ve araştıncılar yetişmiştir.
Çağdas eğitim ve bilimsel araştırma iş-
Ievlerinın ancak verimli yanşma ve hu-
zur ortammda yürütülüp geliştirilebi-
leceği hatırdan çıkanlmamalıdır.
Toplumu aydınlatma ve ona yol gös-
terme görevine gelince, bu görevi yan-
lış anlamıyla güncel politika yapmak
biçiminde uygulayan üniveristelerin
bugün kısır tartışmalarla olumsuz bi-
çimde 'medyatik' olduğunu, basiretsız
yönetimlerce yaratılan toz-duman bu-
lutunun bazı görüşleri üniversiteye za-
rarlı ve bu görüş sahiplerini 'hain' ilan
ederek öğretim elemanlan ve öğrenci-
ler arasındaki özgür tartışma ve diya-
log ortamını yok ettiğini ve insan kay-
naklannı savurganca tükettiğini görü-
yoruz. Bunlar esefverici görüntülerdir.
Bılim adamı her şeyden önce alçakgö-
nüllü (mütevazı) yaşamı ve eserlerinin
zengınlığıyle topluma örnek olur.
Halkı aydınlatma görevini iyi anla-
yan üniversiteler, eğitimde ve bilimsel
üretimde evrensel kaliteyi yakalaya-
rak, bilimi halka indırerek ve halkın
sorunlannı çözücü yaklaşımlâr gelişti-
rerek, sosyal olaylan güncel politika-
nın dehiizlerinde değil stratejik araştır-
ma enstitülerinde yorumlayarak ve dev-
lete özümseterek, çok sayıda proje ge-
liştirerek ve eser vererek bu görevin
gereğini yerine getirebilirler.
Üniversitelerin varlık nedeni ve en de-
ğerli varlığı öğrencilerdir. Atatürk'ün
manevi mirasına yakışır olabilmek için
onlann, gençliklerinin verdiği enerji
ve sabırsızlıkla çoğu kez yeterli ince-
leme fırsatı bulamadan savunduklan
bazı görüşlere de -bunlan çevrelerine
kabul ettirebilmek için şiddete başvur-
madıklan sürece- hoşgörü göstermeli,
onlan eğitme çabalanmızda samimi ve
ısrarlı olmalıyız.
öğrencılerin sorunlanna karşılıklı
diyalog ve hoşgörü ortamını kaybet-
meden sistem içinde çözüm bulmalıyız.
tstanbul Üniversıtesi Mühendislik Fa-
kültesi'nde yürüttüğüm üç yıl süreli
dekanlığım dönemınde öğretım barışı-
nın korunması ve sorunlara karşılıklı an-
layış temelinde çözüm arayışı dene-
yimlerimız ve buradan yol çıkarak
•Yükseköğretim gençliği - öğretim ba-
nşı ve verimliliğr sorunsah üzerinde-
ki düşüncelenmiz, bir başka yazının
konusu olacaktır.
Sağlıkta Ozelleşme
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
# kigünlükgriptedavisinin bir özel hastane-
I
de kendisine 560 milyona mal olduğunu
yazıyor Fethi Naci. Ben de bu fırsatı kulla-
narak Fethi Naci gibi ünlü olmayan, eli ka-
lem tutmayan komşulanmın sık sık bir ak-
şamlık tıbbi müdahalcler için 350-500 mil-
yon TL ödemek zorunda kaldıklanru Cumhuriyet
okurlannaduyurmakistedim. Istanbul'dakı özel has-
tanelerin sayısı kaça yükselmiştir bilmiyorum. Yur-
dumuzda "certificateof need" yani ihtiyaç serti-
fikası gibi bir kural yok mudur? Gerçekten bu ka-
dar çok sayıda özel hastaneye gerek var mıdır?
Üniversite ve devlet hastaneleri çok mu yetersiz du-
rumdadırlar. Bir geceliği birkaç yüz milyona mal
eftdüguna göre bu özel hastaneler kifnlef içindir?
Fiyatlanru kim, hangi makam saptar? öteki has-
tanelerle nasıl rekabet ederler. lncelemeleri (tetkik-
leri) gereklı olduğu sınırlarda mı tutarlar. Yoksa has-
tanenin kazancını olabildiğince arttırmak ilkesi mi
öncelik kazanır ve bu nedenle yerli yersiz çok sa-
yıda test mi yapılır. Bu kurumlarda verilen sağlık
hizmeti devlet hastanelerinden çok mu farklıdır?
Üniversite ve devlet hastanelerinde devlet memu-
ru statüsünde çalışan hekımler, özel hastanelerde
ortalama ne kadar zaman harcarlar.
özel hastanelerden yararlanan vatandaşlar han-
gi sınıftan, toplumun hangi katmanlanndan gelen-
lerdir. Türkiye'de her alanda yetersizliği çok açık
olan denetim buraJara uğrar mı? Devam edelim is-
terseniz. lstanbul'da kaç tane bügisayarlı tomog-
rafi -EMAR- laboratuvan kurulmuştur? Yüzü geç-
miş olabilir mi? Avrupa'da birkaç ülkedeki sayıya
bedel mi dersiniz. Bu kadar çok sayıda EMAR, la-
boratuvanna ihtiyaç varmı? Büyük masraflarla, kre-
dilerle yapılan bu yatınm nasıl bir kazanç getiri-
yor? EİevIerin desteği nedir bu kuruluşlara ve ne
koşullarda merak etmez misiniz?
Bırçalışma planlasak. Yapılan çekimlerle gerek-
li olanlann sayılannı kıyaslasak.
Ne buluruz acaba? Yine bir araştırma yapsak,
çok yetenekli uzman hekimleri çalıştıran bu labo-
ratuvarlar hangi rekabet koşullan içinde hizmet
vermektedirler. Kendilerine çekim için hasta gön-
deren hekim uzman ve unvanlı doktorlara karşı
nasıl bir çekicilik yöntemi kullanıyorlar, tercih
edilmelerini nasıl sağlıyorlar. Hastalardan alınan
o yüksek ücretler kimler tarafından nasıl paylaşı-
TURKCELL
w
Resim^yafjşrpası
lıyor? Böyle bir sürü soru var doğrusu. Sağlık sis-
temimizi iyice sorgulamak, didik didik etmek la-
zım. Sağlıkta özelleştirme, milli geliri kişı basına
3200 dolar civannda olan bir ülkede seçilecek bir
yol olabilir mi?
Tabip odalan, sağlık göstergelerinin ekonomik
durumumuza kıyasla çok gerilerde olduğunu bil-
diriyorlar. Bu gen kalmışlık özelleştirme ile aşı-
labilir mi?
Milli gelir düşüklüğü bir yana, gelir dağıhmı-
nın bu kadar adaletsiz olduğu bir ülkede yeni dün-
ya düzeninin, globalleşmenin, liberalleşmenin da-
yatması ile eğitimde olduğu gibi sağlık alanında
özelleştirme kuşkusuz büyük bir tersliktir, büyük
bir yanlışlıktır. Sosyal devletten vazgeçme, Türki-
ye'nin kaldırabileceği bir lüks değıldır.
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
ORHANERtVÇ
POAŞ'ın Ardındaki
Gepçek
Uluslararası tahkimin ülkemize sağladığı büyük ya-
ran, cuma günü yapılan POAŞ ihalesinde somut bi-
çimde gördük.
POAŞ'ın yüzde 51 hissesinin blok satişı gözlerimi-
zin önünde gerçekleşt.
2 Mart günü İMKB'de POAŞ'ın bir hissesi, gariban
tasarrufçuya ya da uluslararası tahkime gitme hakkı
olmayan yatınmcıya ortalama 127 bin 391 liraya sa-
tılmışken ihalede 71 bin liradan büyük yatınmcılara
sunuldu.
Ihaleyi alanlar, POAŞ'ın stoklan, birikmiş kân ve ala-
caklan toplamı bir yana, hisse başına 56 bin liralık kâ-
n da şıpınişi ceplerine attılar.
Keşke Cumhuriyet gazetesi olarak haklı çıkma-
saydık. Kamu mallannın yok pahasına elden çıkanl-
makta olduğunun somut bir ömegi daha gerçekleş-
ti. Ortaya çıkan bir şey daha vardı: Uluslararası tah-
kimin feziletini anlatıp yaygara koparanlann ülkeyi
yönetenleri ne kadar yakından tanıdıklan...
İdari işlemin ilk aşaması ihale ile tamamlandı. Bun-
dan sonraki işlemler bakalım ne gösterecek.
Ola ki aşamanın birindeki yetkili kurum ya da kişi
"olmaz" deyiverdi. Hisse alımının parası uluslarara-
sı sermayenin kredileri ile sağlanacağı için, dogacak
anlaşmazlıkta gidilecek yer uluslararası tahkim ola-
cak. Bekle de haynnı gör.
Peki biz bu aşamaya nasıl geldik? Yani uluslarara-
sı tahkim betası ülkenın başına nasıl açıldı.
Geçen hafta verdiğımız sözü yenne getirelim ve An-
kara büromuzda görevii arkadaşımız Banu Salman'm
da katkısıyla tarihe not düşelim.
BeceriksizJiğimiz yüzünden bir kez daha ocagtna
düştüğümüz IMF ile "yakın izlenme anlaşması" kap-
samında stand-by anlaşması yapılması 1999 yılında
gündemegelmişti. "Ocağımadüşmüşkenyakmadan
bırakmam" diyen IMF ile Dünya Bankası dayatınca
uluslararası tahkim sorununu çözmek gerekti.
Başka sorunlan çözmekte pek de başanlı olama-
yan DSP-MHP-ANAP ortaklığı, ilk başansını "imtiyaz
sözJeşmelerinden doğan uyuşmazlıklann uluslarara-
sı tahkime götûrûlmesini sağlayacak ve Danıştay'ın
incetemeyetkisinigörüş bildirmeye indirgeyen" Ana-
yasa değişikligini 14 Ağustos 1999'daTBMM'den ge-
çirerek sağladı.
Ikinci başan aşaması, Anayasa'ya uyum yasalan-
nın çıkanlmasıydı. Danıştay'ın yetkisinin budanması
için Danıştay Yasası ile İdari Yargılama Usulü Yasa-
sı'nda değişiklik öngören tasan 11 Kasım 1999 gü-
nü Meclis'e sunuldu.
Tasan, Adalet Komisyonu'nun 10 Aralık günkü top-
lantısında görüşülürken hükümet, sozleşmeteri yapıl-
mış ihalelere geriye dönük tahkim olanağı sağiayan
bir önerge verdi. Onergenin oylanmasında oylar 6-6
Arkası 6. sayfada
oerinc(a cumhuriyetcom.tr
Günümüzde iletişim teknolojileri, dolayısıyla iletişim kanalları başdöndürücü bir hızla gelişiyor
Türkiye'de mobil iletişimin öncüsü olan Turkcell, sanatın kijilerarası iletişimi art:ran bir unsur olduğunu
düşünerek, bu yarışmayla "iletişimin sesi"nin gençler tarafından resme yansıtılmasını ama<;lıyor
Bu yıl ikincisi düzenlenen Turkcell Resim Yarışması'nda katılımcıların "iletişimin sesi" üzerine
düşünmeleri ve geleceğin dünyasında "iletişimin sesi"nin önemini vurgulamaları isteniyor
Üniversite öğrencilerine yönelik "ilk" kez gerçekleştirilecek yanşma, Türkiye genelindekı bütün
üniversitelerde önlisans, lisans ve lisansüstü eğitimi alan öğreneilere a<;ık. Bizleri geleceğe,
gençlerimizin bakış açıları, hayalleri, fikirleri ve sanata olan ilgilerinin taşıyacağına inanıyoruz
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.
Konu: İletişimin Sesi
A. BAŞVURU KOŞULLARI:
• Yanşma, Turkıye genelındeRİ bütûn üniversitelerde, önlisans, lisans ve lisansüstü eğitimi alan öğreneilere
açıktır Turkcell çalışanlarının birinci derece yakınları bu yarışmaya katılarıazlar. • Yapıt, daha once herhangı
bir yarışmaya katılmamış oltnalıdır. Bir yarışmacı en fazla üç eserle katılabilir Gönderilen resimlerin arkasına;
"Ad", "Soyad", "Yaş", "Okul", "Sınıt", "Adres", "Telefon" eksiksiz olarak yazılmalıdır. Bılgiler tanı olmadığı
takdirde, eser değerlendirme dışı bırakılacaktır. • Yapıtlaf sergilenmeye hazır şekilde tesiinı edılmelidır.
• Malzeme: Serbest teknik (Yağlı ho\.ı akrilik vb.) • Boyutlar: Bir kenarın boyutu 150 cm'yi aşmamalıdır
• Teslimat Tarihi: 17-29 Nısan 2000 s.ı.ıt 10 00 - 17:00 arasindadır. • Teslimat Adresleri: Yapı Kredi Yayınları
Yapı Kredi Bolge Müdürluğû Biruv. Atdturk Bulvarı No:93 Kızılay 06422 ANKARA Telefon: (0312) 43S 85 94 /
Yapı Kredi Kazım Taşkent San.ıt ij.ılerisi, Yapı Kredi Kultur Merkezi. Istiklal Caddesi No: 285 Beyoğlu 80050
ISTANBUL Telefon: (0212) 25; 00 -II / Yapı Kredi Izmır Sanat Galerisı, Kıbrıs Şehitleri Caddesi 1443 Sokak
No 46 Alsam.ık 35220 İZMİR Tt-iıdın: (0232) 463 S6 28 / Yapı Kredi Kemal Satır Sanat Galerisi, Inonü Caddesi
No:73 Dottvt'l.ıgzı-ADANA ToU-ton: (0322) 3(.! ?9 58 • Sonuçların Agklanma Tarihi: Yansmanın sonuçlan,
kazanan \.ın>nıacılara mekiupl.ı bildirilecektıı • tserler, yukarıda belırtilen adreslere elden teslım edılmelidır
Posta ve k.ugoyla göndorılı-n yapıtlar kabul t-dılmeyecek, değerlendirme dışı bırakılacaktır • Yarışmaya
ciondıTilı-rı resımler, post.ı vc kjıgoyla i«ıdc oılılnıe;. Setgıleıımeye dt-ıjer görülen eserler, sergi bıtınıinı takip
edeıı bır .»v ıçemınât' «-İKjorlori, sonucların .Hikl.)nın.ı<,ıııdoı> ıtiKvı'iı tnı ay îçerisinde teslim edildıkleri adresten
Mcn .iliTi.ıbılir • Y.ıpıtl.ır tfilmi t.ırıhındcıı ba>l.ıyar<ık. s.'iı|ilıvııne süresince 250 milyon TL'ye Turkcell
!.ıı,ı!ınd,ııı MI)I>I|,)I.I[I.K.ıklcı • V.ııiyii.nl.) Jt>ı«oyt" <|in"n t'ioılt'i Iuckcell İletişim Hizmetleri A.Ş 'ye ait sayılacak
ıı> bu tHoıloı i^in j y i n j ucrpt odı-nıın'yrtoklır lolıt bedi'lı ol.n.ık, ilk üc dereceye giren her yarısmacıya 250
milyon TL odcnecektır • Sergilenmeye deqor görıılen esi'rlt>rin kııllanım hakkı 31.12.2003'e kadar Turkcell'e ait
ol.u.tktır • St-rgılcımıoyf degef gorulon e'.cıler ktanbııl Yapı Medı Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergılenecektir
• Yjnşmaya katılanlat, belırlpneıı başvımı vc degorlendıııııe koşullarını peşinen kabul etmiş sayılırlar.
B. SFÇtCl KURUl
• Hov Muı l.ı/.t I Hİ.ın
• Oo<,.Yakın kdr.ıy.ıqı
• DIH Dr Fı-rtı.ıt O.'Jjıır
• Do<, Muıııt.17 Sagl.ım
• Yıd Doc Mıızaffer Tiıo
• Levent Çalıkoglu
• Cııııeyt Turktan
• Voysi'l Ucjurlu
• Haluk Ûzden
M.ırın.ıı.ı UnıvoısıtfM Cju/cl vııı.ıllar Fakultesi
Mınid! Sııı.ırı Universıtcsı (jtı/i'l S.matlar Fakultesi
Ha<f(lfpı? Ünıvorsıtesı Gü/f'l Srinatlar Fakultesi
Dokuz Eylııl ÜnıvcrsttcM GU.TI Sanatlar Fakultesi
Çukurova Ünıveısiresi Gü/el Sanatlar Fakultesi
Sanat Tarıhçısi - Eleştırmen
Tıırkd'll Genel Mııduru
Y K B Kdzıırı Tjşkont Sanat Galerisi Yöneticisi
1999 Turkcell Resım Yarışması Birincisi
C. ÖDÜLLER
Birincilik Ödutu : 2 mılyar TL
Ikincilik Odulu : 1.5 milyar TL
Üçüncülük Odulu: 1 milyar TL
* Sec/ri Kurul tarafından mansiyona deger görülen 7 yanşmacıya
hazır kartlı cep telefonu hediye edilecektn
I Konü: 11 e t Fs İ m i n Sesi
TURKCELL