08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2000 PAZARTESİ 8 HABERLER Yolcu otobüsünde eroin • ELAZIĞ (Cumhuriyet) - Elazığ Emnıyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdûrlüğü'ne bağlı ekipler Van'dan Istanbul'a gitmek üzere yola çıkan yolcu otobüsünde 18 kilo 880 gıam eroin ele geçirdi. Gelen ihbar üzerine operasyon düzerüeyen ekipler, olayla ilgisi bulunduğu gerekçesiyle Recep adlı bir kişiyı de gözaltına aldı. Otobüsteki 45 yolcu 4 saat boyunca ifade verdi. Polis yaka sHkfyor • İSTANBUL (ANKA)- Emniyet Genel Müdürlüğü Dışilişkiler Daire Başkanı Dr. Recep Gültekin ve ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Yusuf Ziya Özcan tarafindan gerçekleştirilen 'Türkiye'de Polis ve Politika ilişkısi' konulu araştırmaya göre, polis amirleri, tayin ve terfilerinde kendilerine en negatif etkinin öncelikle poîitikacılardan geldiğini düşünüyor. Araştırmada, amirlerin yüzde 73'ü kendi terfılerinde kural dışı bir uygulama beklediklerini de bildirdı. Papa Ortadoğu'da • ROMA(AA)-Papa2. "Jean Paul, bir hafta sürecek olan Ortadoğu ziyaretine bugün başlıyor. Vatikan tarafindan yapılan açıklamalarda, Papa'nın kutsal toprakJara yapacağı "dini" ziyaretin amacı, "dinler arasındaki diyaloğu tekrar harekete geçirmek" olarak belirtildi. Gazetelerde yer alan yorumlarda ise Papa'nın Ordün, lsrail ve Filistin ziyaretlerinde siyasi unsur da bulunduğu, banşın sağlanmasına destek vereceği ifade edildi. 2. Jean Paul, Papa Paolo VTnın 1964yıhndaki ziyaretinden tam 36 yıl sonra kutsal toprakJan ziyaret edecek ilk Papa olacak. Ziyaret nedeniyle, herhangi bir saldtnya karşı 18 bin polis ve 6 bin asker görev yapacak. Yunanlı yazar Kaklamanis, Doğu sorununun çözümünde Türkiye ve Atina'nın rol almaması gerektiğini savundu w Baü^ıını siyaseti çıkmazda'OSMAN ÇUTSAY FRANKFUKT - Türkiye ile Yunanistan'ın merkezi bir rol oynadığı Doğu Akdeniz'de, dünya siyasetinin yarattığı sorunlann kronik- leştiği, bunun da geleneksel kolaycılıklarla üs- tesinden gelmenin mümkün olmadığı savu- nuldu. Çalışmalannı Almanya'da sürdürcn Yu- nanlı araştırmacı-yazar Yerasimos Kaklama- nis, iki ülkenin de Balkanlar'daki son olumsuz- luklardan gerekli dersleri çıkarması gerektiği- ni söyledi. Kaklamanis, son kitabı "Doğu So- nınu,Bugün"den hareketle Cumhuriyet'in so- rulannı yanıtladı. - Türkiye'nin, Avrupa ve geçen yüzyıldan miras kalan "Doğu Sorunu" çerçevesinde, komşusu Yunanistanüenasılbiriuşkisivar? tki ülkenin izlediği siyaseti nasıl değerlendiriyor- sunuz? KAKLAMANİS - Bugün de görüyoruz, "Doğu Sorunu" yani Karadeniz'i de içeren ve "Baü" ile ilişki içindeki Doğu Akdeniz, hep çözülmemiş ve sürüp giden dünya sorunlan- nın en karmaşığı olarak orta yerdedir. 1989 sonrasındaki tüm dünya politikası bu sorun üzerinde yoğunlaşmıştır; ama sorunun tarih- sel boyutuyla, yani gerçekten siyasal olarak tartışılması engelleniyor. Bu sorun, en azından gazetelerde "veni" bir şey olarak izlenmekte- dir. "Doğu Sorunu''nun çözümü, şimdiye dek anlaşıldığı veya anlaşılmak zorunda kahndığı gibi bir iktidar politikası sorunu değildir. -Siz "Doğu Sorunu"nu nasıl görüyor ve btı- na yönelik çözüm önerUerini nerede göriiyor- sunıız? KAKLAMANİS - Bu, Akdeniz uygarlıkla- nnın bir sorunudur. Bundan 10 yıl önce "Bir Hukuk Devleti Olarak Yunanistan" başlıklı kitabımı yayımladığımda. bazı tezlere boşuna yer vermedim. Soğuk Savaş sonrasında yegâ- ne mümkün siyaset, uygarlıklar üzerinden dev- rafi genişlemenin rolü olarak kalacaktır. - Yunanistan ve Türkiye, şimdhe kadarki si- yasetlerinde ısrariı olmalan durumunda, han- gi sorun ve güçlükkrie karşı karşıya gdecek- ler? KAKLAMANİS-Bakın aslında deprem fe- laketleri de gösterdı. İki halk arasında bir so- run yok. tkinci Dünya Savaşı'ndaki açlık yıl- laruıda da, halklar arasındaki gerçek ilişkile- - Bunun kaynağı nerede? KAKLAMANK - İki devletin de egemen- lik sahibi olduğu söylenemez. Böyle davran- dıklan sürece de yani "seçümiş" hükümetlere sahip "ulusal devtetier" olarak gelecekte de bu egemenliği elde edemeyecekler. Tam tersi- ne, Doğu Akdeniz'in jeostratejik konumu ve önemi büyüyecek, dolayısıyla büyüme oranın- da bu ülkeler toplumsal bir parçalanmışlık ve • Türk okuru için hazırladığı ve geçen yüzyıldan Avrupa politikasına miras kalan "Doğu Sorunu"nu incelediği son kitabını, Türk yaymevlerinden ilgi görmeyince, Atina'nın önde gelen bir yayınevinde yayımlayan Yunanh araştırmacı-yazar Yerasimos Kaklamanis, "Batı düşüncesi" ve siyasetinin bir çıkmazda olduğunu savundu. Kaklamanis'e göre Yunanistan ve Türkiye'nin merkezinde bulunduğu bir bölgede, "ahşılmış yöntemlerle" artık hiçbir sorunu çözmek mümkün değil. şirilmiş olacaktır. Akdeniz bölgesinde başka bir siyaset mümkün değildir. Ama sorunlann çözülmemesi de denenebilir. Yani, tersine, "ulusal devleder" üzerinden "sjyaset" yapıla- bilir. Başka bir ifadeyle. geçmişin "iktidar si- yaseti" veya "kabine siyaseti" de ızlenebılır. Söz konusu geçmişte, bilindiği gibi, insanlar bürolannda düşünürler ve sonra da uçaklan gönderiverirler... Ancak bu, tehlikelidir. - Bu tehfikeden payunıza ne düşüyor? KAKLAMANİS - Yunanistan ve Türkiye "Doğu Sorunu"nda bir rol üstlenmemelidir. İki ülke de bu sorunun nesnesidir. Rolleri, coğ- re yönelik somut örneklerimiz bulunuyor. An- cak bu iç ilişkiler neden böyledir veya neden böyle olmak zorundadır, bunu biz şimdi tartı- şamıyoruz. Mevcut sorunlar, sadece hükümet- ler düzeyindeki sorunlardır. Yani "Devleder Hukuku"ndan doğan sorunlardır. Bu sorunlar, iki ülkenin ilişkilerini "uluslararası siyasetin" konusu haline getirmeyi amaçlamaktadır. Böyle sorunlar hep olsun istenmektedir. Oysa görülüyor, bunlar, uluslararası ilişkilerde ya- rardan çok, zarara neden olmaktadır. Kıbns sorunu olsun, Ege sorunu olsun, bu hedefe yö- neliktir. önemsizlik içinde kalacak. - 20001er için iyimser görüşler taşınuvorsu- nuz? KAKLAMANİS - Birçok nedenden ötürü.. özellikle yeni yüzyıl açısından iyimser olamı- yorum. Ama sadece Yunanistan ve Türkiye için değil. Bugün ana sorun insanlık sorunu- dur ve bu da doğrusu herkesi ilgilendinyor. - Yunanistan ve Türkiye'nin Avrupa ile ol- sun, kendi aralannda olsun ilişkilerinde yaşa- nan darboğazlar ve güçlükier, nasıl bir siyaset izknirse ortadan kaldınlabilir? Böyle bir şans ve öneriniz var mı? KAKLAMANİS - Ben matematik öğrenimi gördüm. Belirsiz kavramlar doğrusu benim pek sevdiğim bir spor türüne girmez. Bu son kitabımda da yazdım: "Ban Avrupa"da diyor- lar, ama ben ahşılmış anlamında bir Avrupa kavramını kabul etmiyorum. Akdeniz'den bak- tığırruzda, AvTupa kavramı çok daha geniştir ve en az 4 uygarlık bölgesini içerir. Dolayısıy- la daha iyi bir siyaset, kavramlann ve tarihsel verilerin yeniden kurulmasından başka bir şey de olamaz. Darboğazlar, güçlükler, eğer üzer- lerinde gerçekten düşünülürse, hiç ortadan kal- dınlamaz, hatta mevcut "devletler hukuku" ve "ulusal devletier" siyaseti izlendikçe, bunun tam tersi beklenebilir. - Bu tehlikeli siyasete bir örnek verebiKr mi- siniz? KAKLAMANİS-Bakın. Şimdi tuttular bir Hırvatistan yarattılar. Ama bu "ulusal dev- let"te, üzerinde kimsenin konuşmadığı veya konuşmak istemediği bir Dalmaçya sorunu var. Bosna-Hersek yaratıldı. tyi de, bu devlet- ten ne oldu? Bu devlet, Balkanlar'da nasıl bir ışleve sahip olacak? Sorunlaryaratmakve son- ra da susmak, şimdiye kadarki siyasetin temel özelliğiydi. Inanıyorum ki, gelecekte, konu ve sorunlar bu kadar basit olmayacak. Zaten bu- na uyum sağlayacak ideolojiler de tükendi ar- tık. Kim Avrupa Birliği'ne ait, kim değil, bu AB'ye sonuçta nasıl birbiçim verilecek? Bun- lar geleceğe ait sorunlardır. Insan bu konuda önceden bir fikre sahip olamaz. ÖzürgerçeklerideğiştirmiyorDış Haberler Servisi - Italyan gazeteci Luigi Ac- cattoü. 21 yıldır görevini sürdüren Papa Johannes Paul Il'nin toplam 94 kez af dilediğini tespit etti. Al- man Spiegel dergisinde bir yazısı yayımlanan Tübingen Üni- versitesi Teoloji Profesörü KarlJosef, tüm dinlerin ya da inançlann temelin- de yatan bir af dileme ilkesine değı- nerek, Papa'nın 95. kez af dilemesi- nin gerçek nedenlenni araştınyor. Profesör Karl Josef ile birlikte bazı araştırmalar yapan teologlar komis- yonu, af dilemeyi kendini eleştirme- nin en doğal bir sonucu olarak görü- yorlar. "Nitekim. Papa John Paul'ün Ka- menın'daki Afrikahlardan, kendOeri- ne daha önce yaptlan kölelik muame- lesi için af dilemesi, Katolik obnayan Çekosknak milietine yapdan haksız- liklar adına af düemesi ya da Yahudi- lere karşı yapılan zuiüniler yüzünden af dilemesi ve daha nice farkh konu- da, bu af dileme hareketini yineleme- si, kimi insanlartarafindan olağanüs- tü bir durum gibi görülmekte. Oysa, • Dinler tarihi üzerine araştırmalar yapan teologlar, geçmişte kalan hatalar için özür dilemenin bugünün gerçeğini değiştirmediği fikrinde birleşiyorlar. dinler urihinde olağan karşüanan ve ashnda tüm insanhğm kabul ettiği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. O halde burada. unutulmuş bazı değeıierin kendileri tarafindan haürlanması söz konusudur" diyen Teolog Karl Josef, af dilemenin çelişik hallerini getiriyor gündeme. Hıristiyanlık veya herhangi bir i- nanç, kendi hatalannın farkında ol- ma, affedici ve merhametli olma gi- bi asal kavramlan, insanlan bir ara- da tutan en önemli insani nitelikler- den sayıyorlar. Hatalan yaptıktan sonra af dilemck gerçekten de güzel bir davTanış. Fakat, dinler tarihi üze- rine araştırmalar yapan teologlar ko- misyonu, geçmişte kalan hatalar için özür dilemenin bugünün gerçeğini değiştirmediği fikrinde birleşiyorlar. Nitekim Papa John Paul'ün, 1994 yıhndaki bazı kararlannı hatırlamak gerekirse, kadınlann kili- sedeki konumlanna ilişkin bazı sert çıkışlar yaptığı gelecektir akla. Kadınla- nn, kilise içindeki bazı gö- revlere atanmasının söz konusu olamayacağını be- lirtmiş, ardından da af dilemişti. Fa- kat alınan karann değişmesi adına hiçbir eğılim göstermemişti. Hiç kimse de Papa'yı, bu af dileğı ile gün- celliğini koruyan \e kadınlann kilise müessesesindeki konumlannı kısıt- layan yasak arasındaki çelişkilı duru- mu görebilmeye teşvik edememişti. Teologlann fikir birliğine vardığı bir nokta da, sözde değil özde yaşa- manın önemi.Verilen sözlerin yaşam- daki yansıması gerçekleşmedikçe, bi- rer ıyi niyet "gösterisi" olarak kala- cağından bahsediliyor: "95.'sine tamk oiduğumuz özürle- rin, yainızca bir hatuiatma değil, bi- rer yeniuğin habercisi olabilmesi için, yaşanan > aşamdaki yansımalanna ib- tiyaç var. Bugünde yaşanan ola> lara farklı yaklaşımlar gösterümesi; gere- ken degişikliklerin >apılması için ha- rekete geçilmesi gereldyor." Teologlar, Papa'nın sadece geçmişten af düememesi, bugün için de farkh yaklasımlar göstermesi gerektiğini savunuyor. Yunus Nadi Armağanı Yanşması, 1946'da kuruldu; hem geçmişe, hem ge- leceğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi'ye saygı ve sevgi- den kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriye- ti 'nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi'nin anısını heryıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve de- mokrat Cumhuriyet 'in Ulusal Bağımsız- lık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriye- ti 'yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını bu doğrultuda koydu. Yu- nus Nadi nin ölüm yıldönümünü geçmi- şe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmamn ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye 'de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yal- nız CHP 'nin koyduğu bir şiir ödülü var- dı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlar- dı. Jsveç 'te Nobel, ABD de Puliizer, Sov- yetler 'de Lenin, Fransa da Goncourt ödüllerinin sonuçlan Türkiye de de izle- niyordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncü- lüğü üstlendi, elli dört yıl önce düzenle- nen Yunus Nadi Armağanı 'yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşku- su oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye de de yanşmaların ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyo- nundan söz açılabilir; eleştirel bir yak- laşımla sahncaları gündeme getirilebi- lir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konularında yapılan yatırımların çok yararlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zamanla ödüller arasında ayrımlar or- 54. YIL YUNUSNADİ ÖDÜLLERİ 2000 taya çıkar; bir yarışma kıtrumsallaştık- ça, amacı, nitelikleri, karakteri belirgin- leşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi amaçlanna yönelik yarışmalar düzenle- meleri ve ödüller dağıtmaları da bu alanda kaçımlmaz çoğulculuğu yansıtı- yor. Kimi bankaların, şirketlerin, ticari tekellerin reklam amacıyla düzenledik- leri yanşmaların ödülleri, parasal açı- dan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yanş- ması adıyla aralıksız olarak kırkyılı aş- kın bir sürede düzenli olarak gerçekleş- tirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bü- tün baltalanmalara ve olumsuz yatırım- lara karşın sürekli gelişiyor ve yaygınla- şıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye'de tam değil; siyasal iktidarların baskıları hâlâ sürüyor ve çağdaş demokratik or- tamdan henüz yoksun sayılıyoruz. Buna karşın fikir, sanat, bilim, kültürde çaba- lar sürüyor. Tarihsel gelişim sürecinde elbette 'aydınlanma'nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uy- garlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabalan desteklemek ve özendirmekte Yunus Na- di Ödülleri'nin işlevi sürecek. 1999 yılında başlanılan iki anabaşlık altında dört ödül verilmesi yöntemi, 2000 Yunus Nadi Ödülleri 'nde de dal değişikliği ile sürdürülmektedir. 2000 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Da- lı 'nda; öykü, roman, şiir, Görsel Sanat- lar Ana Dalı'nda fotoğraf olarak belir- lendi. Önümüzdeki yıllarda ödül ana dallan ve dallarında gereksinimlere göre deği- şiklikyapılabilecek. ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâ- ğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazıl- mış olması gereklidir. Adaylar yapıtlanm altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. Seçici Kurul: Mehmet Başaran, Vedat Gün- yol, Selim 1leri, TankDursun K., SamiKa- raören. R O M A N Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lanm altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. Seçici Kurul: Talip Apaydın, Ahmet Cemal, Konur Ertop, FethiNaci, Muzaffer Uyguner. Ş İ İ R Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yma hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lanm altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Attilâ îlhan, Şükran Kurdakul. F O T O Ğ R A F Ödüle, en çok 4 adet siyah - beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek siyah- beyaz fotoğraflann en az 18x24, en çok 30x40 cm. boyutlarında olması ve daha önce başka yerde ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: Isa Çelik, Şakir Eczacıbaşı, Orhan Erinç, Ara Güler, Paul McMillei%. H E R D A L İ Ç İ N C E Ç E R L İ G E N E L K O Ş U L L A R Ödüller, her dalda amatör-profesyonel her- kese açıktır. (Cumhuriyet mensuplan hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar ger- çek ad ve adreslerini ve telefon numaralan- nı belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteye- bilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlan yanşma dışında tutmak zorundayız. Adaylann ya- pıtlanyla birlikte adlannı ve soyadlannı ar- kasına yazacaklan iki fotoğraflannı, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 12 Nisan 2000 Çarşamba günü saat 17.00'ye kadar 'Cum- huriyet Gazetesi, Yunus Nadi Ödülleri, Ca- ğaloğlu 34334 îstanbul' adresine iadeli ta- ahhütlü olarak postayla ulaştırmalan ya da alındı karşıhğı elden teslim etmeleri gerek- mektedir. Yayımlanmış yapıtlann daha önce herhangi bir ödül almamış olması gerekmektedir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile il- gili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazıl- ması zorunludur. Ödül dallannda konu sınırlaması yoktur. Ya- pıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden ge- çirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz dog- rultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçlan 29 Haziran 2000 günü açık- lanacaktır. Ö D Ü L Her dal için: 750.000.000 TL. K A T I L M A B E L G E S İ ADIM, SOYADIM: ADRESİM: TELEFONUM: KATILDIĞIM DAL:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle