Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1S IVU\flT2000PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Onlar çoklannın sandığı gibi terörist değil, sadece insan üzerindeM tahakkümü reddediyorlar
ürlüktutkıısudurIstanbul Haber Servisi - Aslında bir varo-
luş biçünı olan •anarşizm', terorizm keli-
mesiyle eşanlamlı olairak kullanıldığı için
hep olumsuz olarak algılandı. Oysa anar-
şizm yüzlerce yılhk geçmişe sahip bir fel-
sefe, bir varoluş biçimi. Türkiye'de geçmi-
şi pek eskiye dayanmayan akım, son günler-
de nükleer karşıtı eylemlerle ön plana çıkan
Aaarşist Gençlik Federasyonu (AGF) ile
varbğLnı sürdürüyor. llk kez 1 Mayıs 1998
Işçi Bayramı'nda "açığaçıkan" federasyon,
Türkiye'de anarşizmi teori-
den pratığe çeviren ilk olu-
şum.
AGF'nin oluşum aşama-
sında yer alan Ozan Güler,
federasyonun 1998'de Bos-
tancı'da yerel faaliyetler gös-
teren bir grup tarafvndan ör-
gûtlendiğini anlatıyor.
Seminerier
Grubun düzenlediği anar-
şizmin felsefesinin, ekoloji-
nin tartışıldığı bir dizi semi-
nerle anarşistlerin bir araya
geldiğini söyleyen Ozan,
"Senıinerierde gençlik Örgüt-
lenmesine ihtiyaç olduğu or-
taya çıktL Yerel gnıbu geneüeştirmeyi başar-
dık ve •örgütsüzlük hastalığına' bulaşma-
dan örgüüü bir şekilde hareketimizi yürüt-
tük" diye konuşuyor. Ozan, üniversiteye ge-
lerek anarşıst olanlann okul bitince siste-
mın 'kucağına koştuğu'nu, anarşizme yara-
mayan bu sürecin dışına çıkmak, bir yön
bulmak için AGF'yi oluşturduklannı anla-
üyor.
Ozan, AGF'nin hiyerarşik olmayan sağ-
lıklt bir örgütlenme yapısına sahip olduğu-
nu belirterek isteklerinin "sosyal devrim"
olduğunun altını çiziyor. Ozan, AGF'nin
mücadele perspektifîni, antikapitaüst, anti-
faşist, antiotoriter, cinsiyetçiliğe karşı, in-
• Politikdilde
yaygın olarak
Fransız Devrimi'nde
kullanılmaya
başlayan anarşizm,
tahakkümü
reddeden, federatif
örgütlenmeyi
savunanbir
özgürlük ve devrim
tutkusu olarak
tanımlanabüir.
sanın üzerindeki tahakkümü reddeden ve in-
sanın doğayla iç ıçe yaşadığı bir dünya için
mücadele etmek olarak açıklıyor.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Koç Hol-
dıng'in düzenlediği 'kariyer günü'nü ziya-
ret ederek "kapitalizmin köle avına çıküğı bu
topJantTda. holdmgın ipüğini pazara çıka-
ran bir konuşma yaptıklarını söyleyen
Ozan, "Antikapitalist duruşumuzu göster-
dik" diyor. Ozan Istanbul Universitesi'nde
6 Nisan 1999'da TEMA'nın katıldığı bir
toplantıyı protesto etmeleri-
nin nedenini şöyle anlatıyor:
"Erozyonu Tûrkiye'ııiıı
tek çevre sorunuymuş gibi
gösterip her yıl 10 miryar me-
şe palamudu ekmek istiyor-
lar. Bu ekolojik bir felakete
yol açacakor. 10 milyar meşe
palamudu,monokûİtür yara-
ür; iklim değişir, sera etkisi
ortaya çıkar ve doğal denge
bozulur. Biz, nükleer ihatele-
rine giren TEMA Yönetim
Kurulu üyelerini de protesto
etmek amacıyla bu eyiemi
yapük."
Ozan, Nükleere Karşı Güç
Büiiği sürecini başlatan AGF'nin amacını,
"Bu topraklarda çevrecüiği teşhir etmek"
şeklınde açıklıyor. Doğayı ınsan merkezli
olarak düşündüklerini söyleyen Ozan, nük-
leer karşısında yürüttükleri mücadelenin an-
tikapitalist bir karakteri olduğunu vurgulu-
yor. Nükleer santrallarla birlikte termik sant-
rallara da karşı olduklannı belirten Ozan,
"Kentkşmeye, Cargffl'e, siyanüre karşı top
yekûn mücadele gerekir. Biz. merkezi üretinı
sistemlerini durdurmaya çaüşıyoruz, mer-
keziyetçi olmayan bir üretüni savunuyoruz"
diye konuşuyor. Merkezi enerji üretimini
durdururlarsa birçok doğa tahribatmı da en-
gelleyeceklerini söyleyen Ozan, çevreciliği
bir ideoloji olarak tarumlıyor. Anarşisder arük kendilerini meydanlarda da ifade ediyorlar. Onlann amacı Türkiye'de çevreciliği teşhir etmek.
'Efendisiz' bir örgütlenme biçimi
• 15 Şubat 1999'da "haber-
yorum gazetesi" ibaresiyle
çıkmaya başlayan
Efendisizler'le anarşizm,
toplumsal bir örgütlenmeye
dönüsrneye başladı. . , ,
Bfefldısızler, Spartakus, Şeyh
Bedrettin, Denız Gezmiş'ten
yola çıkarak özgürlük
mücadelelerini gençlere,
doğmamış çocuklara
ulaştırmak istiyor
Istanbul Haber Servisi -
Türkiye'de anarşizm, 1980'li yıllarda
çıkanlmaya başlayan Kara, Efendisiz,
Kara Sanat, Ateş Hırsızı. Apoutika
gibi dergiler çevresinde oluşmaya
başladı. 15 yıl önce Aydınhk
dergisinden aynlarak, önce Troçkizmi
sonra da anarşizmi tartışanlann
başlatrığı bu süreç, üretilen teorilerin,
yaşama geçinlememesi nedeniyle
"hastankh bir örgüttenmeye" neden
oldu. 15 Şubat 1999'da "haber-yonım
gazetesi" ibaresiyle çıkmaya başlayan
Efendısizler'le devam eden süreçte ise
anaışizm, toplumsal bir örgütlenmeye
dönüşmeye başladı.
Anarşist Gençlik Federasyonu (AGF)
ile dayanışma içindeki Efendisizler,
anarşizmin dergi çevresinden sokağa
inerek kişiliğini bulmasmda bir
dönüm noktası oldu. 1980'lerde sol
hareket içinden gelerek bir karşı duruş
geliştiremeyen, sürekli başka
1 Mayıslarda gösterici gruplann arasmda yer alan anarsistler değişik sloganlan ve gösterileriyle ilgi odağı oluyorlar.
gündemlere eklemlenen anarşistleri
eleştiren Efendisızler'in yazarlanndan
Mazhar Tunay, "Anarşizmi oyun gibi
oynadılar. Oysa anarşizm ciddi bir
şeydir. Yaşamdaki etkisi-tepkisi
ölçûlmeyen anarşizm, ya>me\i
editöıiûğü gibi statülere, markalara
dönüştü" diyor. Maddi imkânsızlıklar
nedeniyle yayınına bir süre ara veren
ve genelde düzensiz aralıklarla
yayımlanan Efendisizler'i çıkaranlar,
şimdi de aylık olmasırn planladıklan
"anarşi" adlı bir dergi hazırlıyorlar.
Başlangıcmdan itibaren esnaf, öğrencı
ve çalışan kesim tarafindan hazırlanan
Efendisizler, düşüncelerini özgürce
açıklamak isteyen herkese açık.
Ancak dergi etrafinda teori üretmenin
yeterli olmadığmı savunan Tunay,
"Iiberal anlajnda bireyci olarak
algılanan anarşizm, AGF ve
Efendisizler'le birlikte kapitalizme
karşı eytemler yapan ciddi bir davaya
dönüştü" diyor.
"Trafik anarşisi, stat anarşisi" gibi
kavramlan yaygın olarak kullanan bir
toplumda anarşizmi savunmanm
zorluğuna dikkat çeken Tunay, bu
durumun anarşizmi karikatürize
ettiğini vurguluyor. 1980'lerde bir
altkültur olarak ortaya çıkan
anarşizmin can daman da müzik
endüstrisi olmuştu. Topluma
başkaldınlannı rock, metal, punk gibi
müzik tarzlanyla ifade eden ve felsefe
olarak daha çok "nihûızmi" . „ _„
benimseyen bu alt grubun * *
vazgeçilmez öğelerinden bıri de
uyuşturucuydu. Tunay, bugün de
özellikle Beyoğlu-Kadıköy çevresinde
bu şekilde yaşayanlann anarşist
olarak tanımlanmasının anarşızme
verdiği zaran şöyle anlatıyor:
"Daha fazla içld içerek, uyuşturucu
kullanarak, ailesine karşı çıkarak
anarşist olunacağuu sanan insanlar var.
Bizim bu insanlara karşı keskin bir
tavnmız var: Onlan kabul etmiyoruz.
'Anarşist maskesiyle' kendini kabul
ettirmeye, girdiği ortamlarda prim
yapmaya çahşan insanlar ve sırf
örgüüenmekten kaçmak için anarşizme
sığmanlar, anarşist olamazlar.
Anarşizm, bir marka olmadığı gibi
örgütsüzlük de değildir. Biz, hiyerarşik
olmayan sağhkh bir örgütlenmeyi
savunuyoruz." Efendisızler'in
Spartakus, Şeyh Bedrettin, Deniz
Gezmiş'ten yola çıkarak özgürlük
mücadelelerini gençlere, doğmamış
çocuklara ulaştrrma çabasında
olduklarım vurgulayan Tunay,
hedefledikleri "sosyal devrime",
ancak bir "patiama" bir
u
sıçrama"yla
ulaşabıleceklerini söylüyor.
Herkesin kabullendiği bu sisteme
karşı çıkılabileceğini göstermek
istediklerini belirten Tunay. "Politik bir
mücadele peşinde değfliz. Biz muhalif
de değOiz, çünküınuhalefet etmek
iktidara ortak olmaknr. Dünyada her
şey denendi ve yaşandı, bir tek
anarşizm yaşanmadı. Düzen. kölelik ve
zuhım anlamına geldiginde, düzensizlik
adaletin ve özgürlüğün başlangıci» -'
obcaknr" diyor.
\BlTüyükada'da bir t a r i h y o k o l u y o r |
Ttvçld'nin e\ibakmsıdıkiçinde
Leon Troçki sürgün yaşamnım büyük bölümünü burada geçirdL
İstanbul Haber Servisi - Bol-
şevık Devrimi'nin önderlerin-
den Leon Troçki'nin sürgün ha-
yatının bir bölümünü geçirdiği
Büyükada'daki Arap tzzet Paşa
Köşkü, tarihe tanıkhkettığı gün-
lerin ardından sessizliğe gömül-
müşdurumda.
Dönemin Rus Sosyal De-
mokrat Işçi Partisi Sekreteri Jo-
sef Stalm. partı lideri Lenin'in
ölümü üzerine kendisine en bü-
yük rakip olarak gördüğü, Rus
devrirninin önderlerinden. dev-
rim sonrasının ilk Dışişleri Ba-
kanı, Kızıl Ordu'nun kurucusu
Troçki'yi, Rusya dışına sürgüne
yollar.
Pars Tuğlaa. 'Tarih Boyunca
İstanbul Adalan' isimli ansik-
lopedisinde, 12 Şubat 1929'da
Istanbul'a gelen Troçki'yle ilgi-
li olarak şöyle diyor Troçki'nin
lstanbul'a gelişi, Türkiye'de si-
yasi bir nrüna kopanh. Sovyet
taraftarlan Troçki'nin derhalsı-
mrdışı edilmesini istedL Sovyet
karşnianysa onu, Sovyet düşma-
nı diyegördükleriiKten destekle-
diler." Dönemin İstanbul Vali
Vekili Muhittin Cstündağ. Troç-
ki'nin en iyi şekilde korunaca-
ğını düşündüğü Büyükada
Conk Paşa Köşkü'nü kiralar ve
Troçki, 30 Nisan 1929"da köşke
taşınır. Çok sıkı güvenlik ön-
lemleri altında eşi Natarya, oğ-
lu Leon Sedov ve kızı Zina'yla
birlikte Büyükada'da yaşamını
sürdüren Troçkı'nin amacı, Sta-
lin'le mücadele edip yeniden ül-
kesine dönmek ve iktidan ele
geçirmektir. Köşke degişik ül-
kelerden gelen insanlar arasın-
da, Troçkizmi yaymak isteyen
insanlar da vardır.
Troçki ise yandaşlannı bir
arada toplayamamasının nede-
nini, Troçkist merkezlerden çok
Türkiye'den aynhnadan önce
lçişleri ve Dışişleri Bakanhğı'na
teşekkür mektuplan gönderir.
Tuğlacı'run yazdığına göre,
Troçki Büyükada'dan aynurken
hatıra deftenne şöyle yazar:
u
Buraya geteü dört buçuk yıl ol-
du. Ayaklanm Büyükada top-
raklarma sanki kenettenmiş gi-
bi garip bir duygu içimde."
Troçki'nin yaşadığı döneme
• Yaşamı sürgünle başlayıp
sürgünle sona eren ünlü
Bolşevik'in anılan harabeler
arasında yitip gitti.
Büyükada'daki Conk Paşa
Köşkü'nün ikinci binası,
Troçki'yi konuk ettiği günlerin
ardından şimdi yıkık ve
baknnsız.
uzakta bulunmasına bağlamak-
tadır. İstanbul Valiliği her hare-
ketini izlediği Troçki'nin 1933
yılı Ocak ayında içine kapanma-
sının nedenini, daha sonraki
günlerde anlar. Troçki'nin Ber-
lin'e gönderdiği kızı, odasına
kapanıp, gaz ocağını açarak in-
tihar etmiştir. Polisler, 5 gün
sonra odasından çıkan Troç-
ki'nin saçlarının beyazlamasına
çok şaşınrlar.
Eylemlerinin tehlikeü boyut-
lara ulaştığı gerekçesiyle Türki-
ye'den aynlması istenen Troçki,
tanıklık eden insan sayısı günü-
müzde oldukça az. Bunun en
önemli nedenleri, hem Troç-
ki'nin çevresindeki insanlardan
uzak durması hem de çevresin-
deki insanlann Troçki'den uzak
durması, Ada'da kaldığı yıllann
azhğı, Troçki'ye komşu olan in-
sanlann ölmesi, ailelerinin A-
da'dan göç etmesi. Gazeteci-ya-
zar Zeria Karadeniz bu durumu
şöyle anlatıyor:
u
Troçki suikast
korkusu ve çevresindcki yoğun
güvenlik önlemleri nedeniyle
halk arasma kanşmayan,'kapa-
lı bir kutu' gJbiydL Babanüa se-
lamlaşniard],ama ne obizene de
biz ona seiam verirdik. İnsanlar,
Troçki'nin IriyBgini ve ne amaç-
la Ada'ya gektigini bflmedikle-
rinden ona yaklaşmryorlardı.
Kaçakyaşavan insanlann vurul-
duğu dönemler olması nedeniy-
le de insanlar korkudan yaklaş-
mak istememiş olabinr" Kara-
deniz, Troçki'nin sabah erken
saatlerde balık avına çıktığını
anlatıyor.
1934 yılmda Fransa'ya, ar-
duıdan Norveç'e giden Troç-
ki'nin son durağı Meksika, bü-
yük devrimcinin aynı zamanda
ölüm durağı olur. 20 Ağustos
1940'ta, Stalin ajanı Ramon
Mercader'in kafasına indirdiği
darbeyle ünlü devrimcinin sür-
gün hayaü sona erer. Cesedi ya-
kılan Troçki'nin mezan Mexico
City'de. Mezanrun başuıda da
çok sevdiği kaktüsler bulun-
makta.
Troçki'nin Türkiye'deki ya-
şantısını belgesele dönüştüren
Turan Yavuz, Troçki'nin Mexi-
co City'deyaşamını sürdürdüğü
evin aslına uygun olarak, müze
haüne dönüştürüldüğünü, öldü-
rüldüğü odadaki kurşun izleri-
nin, çahşma masasındaki kitap
ve gazetenin yerinde durduğunu
belirterek, Ada'daki köşkünde
değerlendirihnesi gerektığını
anlatıyor.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Kilise, Din, İnsanlık ve Özür
Papa II, Vatikan'da geçen Pazar ayininde, Kili-
se'nin geçmişte insanlığa karşı işlediği günahlan
affetmesi için Tann'ya dua etmiş ve insanlıktan da
af dilemiş.
Papa Giovanni Paolo II. önemli ve akıllı bir in-
sandır, Polonyalıdır. Polonya henüz komünistlerin
yönetimindeyken Hıristiyan dünyanın dini liderli-
ğine seçilmiştir. Sosyalizmi, bu rejimin iyi ve kötü
yönlerini bilir. Düşünce olarak da kendisinden ön-
ceki papalardan farklıdır. Belki Polonyalı olması, bu
farklılığının düşünsel temellerini yaratmıştır.
Papa, bizim için de önemlidir.
Türkiye'nin en karanlık dönemlerinin baş tetik-
çilerinden Mehmet Ali Ağca'nın saldınsına uğra-
mıştır. Bu olay henüz karanlıktadır.
Papa II döneminde, Vatikan, Galileo'dan da
özür dilemiştir.
1992 yılında, Vatikan, Dünya'nın yuvarlak ve Gü-
neş'in çevresinde dönmekte olduğunu 400 yıl ka-
dar sonra ilk kez resmen kabul etmiş "Galileo hak-
lı, Kilise haksız" demiş ve Kilise'nin Galileo'ya -ve
bilim insanlanna, bilimsel düşünenlere- çektirdiği
işkencelerden ötürü özür dilemiştir.
Vatikan, yine Papa II zamanında, Danvin'in ev-
rim kuramını toptan reddetmenin yanlış olduğunu
açıklamış, Darvvin'in evrim teorisinin bir hipotez-
den çok daha fazla özellikleri olduğunu bildirmiş,
neredeyse evrimin bir olgu olduğunu kabul etmiş-
tir. Vatikan, bu dönemde, aynı zamanda cennet ve
cehennem kavramlanna da yeni içerikler kazan-
dırmıştır. Cennet ve cehennemin somut mekânlar
olduğu düşüncesinden uzaklaşmıştır. Burada da
bilimin giderek uzayı ve evreni avuçlan içine alma-
ya başlamasının, yedi kat yeraltı ve yedi kat gök-
yüzünü ulaşılabilir kılmasının, yani bilinir olduğu-
nu ortaya çıkarmasının rolü vardır.
Vatikan, bilimin bulgulannın dayanılmaz gücü,
bilimsel bilginin ve gerçeğin dayanılmaz ağııiığı
karşısında yelkenleri suya indirmiştir.
Insanoğlu bilinmezlere ulaştıkça, Kilisenin veya
dinlerin, Tann'ya, kutsal kitaplara bakışında, bun-
lan yorumlamasında ve inançlann içeriklerinde ka-
çınılmaz olarak değişikliklerolmaktadır ve olacak-
tır. Bizim Islam teologlannın ise hayatı, bakışları,
düşünceleri ve inançlan değiştiren bilimsel bulgu-
lara karşı geliştirdikleri tek savunma, gerçekleri
kabul etmekten çok, "Kutsal Kitapta herşeyin, bü-
tün keşiflerin vb. yazılı olduğu"nu söylemeleridir.
Böylece, tek bir sözcüğe durmadan değişen yeni
çağdaş kavramlar yükleyerek, dünyayı açıklaya-
bileceklerini ve durumu kurtarabileceklerini san-
maktadırlar.
•••
Papa, Kilise adına mı af diledi, yoksa o zaman-
ki Kilise yöneticileri adına mı?!
Kilise yöneticileri adına af dilemesinin bir anla-
mı yoktur. Bugün onlara sorulsa, belki de yaptık-
lannı yine savunacaklardır. Kilise, Tannnın gökten
indirdiği bir kurum değildir. İnsanlann, Batıda Hı-
ristiyanlann ve bu dine öncülük edenlerin örgütle-
diği bir kurumdur. Bu açıdan, kilisenin bir dokUj-
nulmazlığı oiamaz. Kilise ile yöneticileri farklı olayr
lar değildir.
Dolayısıyla, geçmişte insanlığa karşı işlenen
suçlar, tabii ki kilisenin ve aynı zamanda yönetici-
lerinin omuzlan üzerindedir.
Vatikan'ın Papa II dönemindeyaptığı iyi işlerden
biri de, Kilise arşivini araştırmacılara açmasıdır. Bu
arşiv üzerinde yapılan araştırmalar kamuoyuna
açıklanmış ve açıklanmaktadır. Bu araştırmalar so-
nucunda, Kilise'nin din adına, Tanrı adına, Isa,
Meryem vb. adına insanlığa karşı işlediği suçlann
korkunçluğu ortaya çıkmaktadır.
Bazı rakamlara göre, KiliseOrtaçağ'da 5 milyon
kadar insanın canını almıştır. Işkenceyle, ateşte
yakarak bu insanlan öldürmüştür.
Bütün dinlerin geçmişinde de Kilise'nin işlediği
suçlann benzerieri vardır.
Islam dini adına hareket edenlerin de insanlığa
karşı işledikleri yüklü bir suç dosyası vardır. En
son Sıvas katliamı yapılmıştır, din adına!
Iran'da, Afganistan'da, Suudi Arabistan'da Su-
dan'da, Cezayir'de.. din adına işlenen insanlık
suçlanndan kim özür dileyecektir?!
Dünyanın en büyük alçaklığıdır, din adına olsun
veya başka inançlar adına olsun, insanoğluna zor-
la.boyun eğdirmeye çalışmak!..
' Bugün, Kilise savunmadadır. Bilimsel bilgiye
karşi durmamakta, duramamaktadır. Hayatla, ger-
çeklerie uyumlu ve bir arada yaşayarak varolma-
nın, varoluşunu sürdürmenin yollannı aramakta-
chr!
•••
Din, sivil bir kurum değildir.
Kilise, savaşla, silahla, sivil halkı ezerek iktidar-
da kalabilmiştir.
Yurttaş kimliğinin ve olgusunun, demökratik-
burjuva devrimleri sonucu ortaya çıkması, demok-
rasinin giderek toplumun dokulanna nüfuz etme-
ye başlaması ile din Batı'da bugünkü konumuna
ıtilmiştir.
Bugün ülkemizde dini cemaatleri vb. gönüllü
kuruluşlann içinde gören kimi aydınımız geçmişi
iyi [ncelemelidirler.
Ülkemizde, demokratikdevrimlerin, sivilliğin ka-
zanımlannı yok edecek gelişme dinin siyasallaştı-
nlması, siyasal kimliğinin oldu - bitti olarak kabul
edilmesi ve iktidar mücadelesinin meşru kabul
edilmesi.
Inanç iktidarlan ile demokrasi çelişir. Hatta bun-
lar birbiriyle eninde sonunda çatışırlar.
Siyasal Islamın iktidan istemesi, hem toplumla-
rın hem insanlığın tarihsel gelişmesi içinde de-
mokratik bir hak değildir ve oiamaz.
• • •
İyi bayramlar ve iyi tatiller...
ANKARA1. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1999/1150 E.
Davacı Içişlen Bakankğı vekili Av. Hazıne avukatı Gülderen
Şahin tarafindan davalı Hüseyin Şengöz aleyfame açılan alacak
davasının yapılan yargılamasmda venlen ara karar geregınce,
Hûseyın Şengöz: Büyükesat Bayraklı Sk. No: 20/23 Ankara-Ka-
zım Karabekir Cad No. 65 tsknler Ankara adresine adına gön-
denlen davebye ve dav-a dilekçesı adresinde bulunamadığından
tebliğ edüemediğı, zabıtaca teblıgata yarar açık adresı tespıt edı-
lemediğmden yukandakı özeh yazılı davaya karşı varsa savun-
malanrazı veya dehllennizı diffuşmanın bırakıldığı 20.4.2000
günü saat 9.30'da mahkememıze gelerek beyaoda bulunmanız
veya kendınıa bir vekılle temsıl ettirmeniz, aksı takdırde
23.7.1999 ifade tutanağındaki ımzanın size ait olduğunun kabul
edüecegı ve gıyabınızda karar venleceğı hususu, HMUK.nun
509. ve 510. maddelen gereğince davetiye yenne kaim olmak
üzere tlanen tebliğ olunur. Basın: 13657