09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2000 PERŞEMBE O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Atatürk'te Dans Sevgisi Arslan KAYNARDAĞ alon danslan ve onlann mü- ! zigi Türkiye'ye 1800'lerde gırmeye başlamıştır. Vals, olka, kadril gibi danslar ön- ; Selanık, Manastırgibı Ma- ' kedonya kentlerinde, kısa sû- re sonra Istanbul'da görûldü ve yayıldı. Özellikle yûksekokullardaki gençler, bu müziğin çağdaşlaşmadaki önemini kavramışlardı. Klasık Batı müzigı ka- dar olmasa bıle dans müziğinin de çağ- daşlaşmada bûyük önemi vardı. Birçok kadın ve erkek çıftin bir araya gelerek güzel bir müzik eşlığinde dans etmele- ri, bir bakıtna yenı bir toplum anlayışı- nı simgeliyordu. llk danslar, önce Batı kültürüne açık aileler arasında görülür- ken, bir yandan da Harbiye, Tıbbiye gi- bı okullarla Galatasaray Lisesi 'nde dan- sa meraklı gençlerin sayısı gittikçe art- tı. Ne var ki kız-erkek arkadaşlığı top- lumda gereken rahatlık ve olgunluğa he- nüz ulasamamıştı. Ülkede karma eğitim diye bırşeyyoktu. Gençler okullardaya da başka yerlerde kız kıza, erkek erke- ğe dans etmek zorunda kalıyorlardı. General Ali FuatCebesoy, anılannda Harp Okulu'nda geçen günlerini anlatır- kenşöylediyor(l): "Mustafa Kemal, Selanik'te kısa de- necek sünede, olaganüstü güzellikte vals öğrenmiştL İlerde kurmav subay oldugu- muzda dansın da bilinmesi genektiğini sövlüyordu. Teneflüsterde (ders arala- nnda) sınıf »rkadaşlanmızdan isteyen- lere dans 5ğreti\ordu_" Atatürk'ün genç subaylığındaki Avru- pa gezilennde ve ataşemiliterliğinde danslı toplantılara, balolara katıldığı ya da bu toplantılan yakından ızlemekten hoşlandığı anlaşılmaktadır. ömeğin her bakımdan ılginç olan Karbbad Anıla- n'nda (2), bir asker arkadasmın eşiyle yaptığı uzun söyleşinin biryerinde şu sa- ürlan okuyomz: "Oturduğumuz yer dans salonunun WtişigiiMfcidLGavet,zarifv«bıtifbirkaç genç kadınsmokiiıii erkefcferle dans «fi- yorianfa.Sakmdatekrariampdevaniedefl vonstepteri rahathkia görebfliyonluk. - Ne güzel, dedün. Konuştuğunı tuuu- mefendiye, dansı çok sevdiğimden, ata- şemiliteıiik günlerimde birind vabörler- den sayddığundaa söz ettim. Hanımefendi de krdık günlerindeçok dans ettiğini ve dansı çok sevdiğjni söy- ledi ve sonra ekledi: - Bu hayaon bizdedeobbflmesi ne ka- dar zorL" Mustafa Kemal bu görüşe kaülmıyor, kendisinin hiç de böyle dûşûnmediğini dile getirerek son derece önemli ve dev- rimci içeriği olan şeyler söylûyor. Bu satırlar 1918'de tedavi için gittiğİ Karlsbad'da yazılmıştır. Bir yıl sonra Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı baslata- cak olan Paşa'nın işte böylesine aydın- lık ve sağlam bir ruh yapısı vardı. Atatûrk herfirsattadostlannm, çevre- sindeki insanlann, özellikle gençlerin dans etmelerinı istemiştir. 1930'larda başta tstanbul ve Ankara olmak ûzere Türkiye'nin birçok kentin- de balolar, danslar, toplantılar birbirini izliyordu. Bunlara Atatürk ve milletve- killeri de katılırlar, dans ederlerdi. Prof. Mîna Urgan böyle danslı bir toplantıyı anılannda anlatıyor (3): Yıl 1930 ve Mîne Urgan on bir yasın- dadır. Onu Ankara Palas'taki bir dügü- ne götürürler. Bu kız çocuğu Atatürk'ün dikkatini çeker, karşısına gelir, elini uza- tır. Mîna da elini uzatarak tokataşır. An- nesi, "öpsene kızun" diyerek uyarmak ister. Bunun üzerine Atatürk, "Obentaı arkadaşun, niye öpsfln kL" der ve elını uzattığı bu kızla konusmaya baslar. Tam o sırada orkestranın vals çaldığı duyu- lur. Atatürk, "Gdder" Mîna'ya, "Hay- di gd dans edefim". Oysa vals falan bil- diği yoktur Mîna'nın. Mustafa Kemal ögretmek için biraz çaba gösterir. "Sen bu$ yapamayacaksm" diyecegine, "Beo senüı için biraz yaşh bir kavmlyeyim" di- yerek Mîna'nın yaşına uygun bir kaval- ye aramaya girişir. Yine o yıllarda bir gün Mustafa Ke- mal, tzmir'de çocuk balosuna gitmiştir. 0nun buradageçiıdiği iki saat, sevinçdo- lu havayı doruk noktasına çıkarmaya ye- ter. Özellikle küçük kız ögrencilerle dans etmesi baloda bulunanlan iyice coşturur. Atatürk'ün katıldığı balolarla ilgili anılan olan başka kimselerin de bugün aramızda bulunduğunu söyleyebilirim. Şimdi bu konuda bir örnek olarak, çok sevdiğim saydığım, bir öğretmenin, emekli beden öğretmeni Ziya Saman- h'nın (4) bana anlattığı anısmdan söz edeceğim: Yıl I935'tir. Ziya Samanlı 15 yasm- dadır ve Istanbul'da öğretmen okulunda öğrencidir. Okuldaögrencilerin birzey- bek takımı vardır. Takım zeybek oyunuy- la ün yapmıştır. 1935'te Balkan Festiva- li olur, Balkan ülkelerinın gençleri bu fes- tivale katılırlar. Atatürk'ün çağnlısı ola- rak Beylerbeyi Sarayı 'ndaki baloda mil- li oyunlannı oynarlar. Bundan sonrası- nı öğretmen Ziya Samanlı'nın sözleriy- le olduğu gıbi aktanyonım: "Baftan ülkelcrinden gden gençkr s> rayfa miffi oyunJanru oynadılar. Sarayda- ki büyfik havuzun sulan boşalülnustı, oyunter orada oynanıyordu. Sıramtzge- Knce biz dezeybek oynadık. Atatûrk he- pimizeçoktttifatetti(5). 'Buyrun çocuk- İar' dedi, 'büfe emrinizdedir'. Açık bû- feye grttim. Bir şeyfer yiyerek kenara çe- kidun.Atatürk,MJBE^timBakanı Saf- fet Ankan iieyanyana otunıyordu. EMy- k beni çağmnğnu gördûm. Koşarak ya- - Böyte köşeye çekflip yabuz durmak ounaz, efeter de dans ederier, dedi Oturan hannnlara işanet ederek - Bu nanunefendilerden birini dansa kakür, diye sözferini sürdûrdü. O kadar içten, o kadar özendirid ses- lesöjiemişti ld_ Nevar ki dans bflmiyor- dum,üstefikortastravabçahyordu."Ol maz, dans bilmıyorum" dıyemedim. Ghtfan,bir hanunıdansa kakünhm. He- yecanım ber halimden belli oJuyordu. Hanım gülünueyerek kalkt, dans btt- medigimi anianuşb, kulağnna eğflerek "Heyecanlanma" ded^ "bana uymaya ça- lış". Atatürk'ün arada Mr bakarak bizi seyrettiği beffi oluyordu. Vab bittive ben dogru yerime gitmeye yöneküm. Hanım da gitti, yerine oturdu. Atatürk yine ça- gutlıbeni, -u Olmaz",dedL "Damın danstan son- ra yerine yalnız gitmesi olmaz, sen ona eslık edeceksin. Haydi bakalım dedığim gibi yap. Git hanımı tekrar kaldır ve ye- rine oturuncaya kadar eşlik et. Bir şey daha var, tanıştığın hanımın elini öpmen gerekir." Atatürk'ün sözleriniduyan ha- nım ayağa kalkmıştL Gittim,salonunor- tasuıa kadar büükteyüriiduk. Sonra ge- ri döndük, ben de eşlik ettim. Hanım oturdu, dini öperek aynkbm. Ancak eli- ni öptükten sonra alnıma kovmuşum. Atatürk bunu gördü ve güldü, ama yan- hşnnıyüzüme vurmadı. Yanlanndan ge- çerken Saffet Ankan'a 'Nasıl hareket edıleceğını kendisi gecikmeden öğrene- cektir' dediğini işrttim.'' Gerçekten de genç öğrencı baloda dans edenlere biraz bakınca kadınlann ellerinin nasıl öpüle- cegını öğrenmışti. Kimse kadının eiinı öptükten sonra aJnına koymuyordu. Ata- türk genç öğrenci Ziya'ya bir bakıma da onu seyredenlere ögretmenlik yapmış, on on beş dakıka içınde çok şey öğret- mişti. Genç öğrencinın, asıl ögrendiği şey, danstan çok, kadına gösterilmesi gere- ken saygı idı. Uygar olmanın, çağdaş ol- manın temelinde böyle bir saygı bulu- nuyordu. Çağdaş görgü kuralında anla- tılmak istenen bu idi: Insana saygı, özel- likle kadına saygı. (1) Ali Fuat Ctbesoy, SınıfArkadaşım Ata- tûrk, 1966, tstanbul, bkz. sy/27. (2) Mustafa Kemal, KarisbadAnılan. bu h- tainnyenı bashsım I999'da Cumkuriyet ga- zetesi yayımladı. bkzsyf8l (3) Mina Urgan, Bir Dınozorun Anılan, 1998, Istanbul, bkz syf!57 (4) Öğretmen Ziya Samanlı yahn komşum- thır. Ataköy 'de aynı bloha oturuyorvz (5) Atatürk, bafta zeybek olmak ûzere hal- koyunlannın oynanmasını herzaman özendır- miftir Kendisinin de zeybek oynadığınt bıl- mekteva Süslü püslö bir koyun acı acı meliyordu. Dut ağacına bağlanmış... Bir şeyleri bekter gibi. Bir Süre sonra başınagelecekleri... Gittim, okşadım, sevdim, ot verdım. Hep orada kalacak sandım. Ama bahçede ne zamana kadar bağlı duracak- t? Yoksa bir çoban alıp akşamlan gezdirecek miydi, tıpkj eski keçim gibi... Sabahtı. PencefBden bakınca iri kıyım birinin elinde koca bir bıçakla yaklaştığını göVdüm. Hemen fırladım, bağıra bağıra merdivenler- den indim. Yerden topladığım taşlan savurdum. Bir yandan da bağınyorum "Katil katil, dokun- ma ona!" diye. Zor tuttular. Kurbandı bu... Ağır bir hastalık- tan sonra iyileşen anneme adanmış bir kur- ban... Ağlıyordum, bağınyordum. Tutamadılar, so- kağa fırladım, bir boy Vtefa Bozacıa'na kadar koş- tum. Oradan da Şehzadebaşı Caddesi'ne. Si- nema afişlerine daldım. Unutmak istıyorum, ol- muyor. Neden kesiyorlar koyunumu, neden?.. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bip Bayram Sabahında... Akşam sofrada babamanlattı,pir2o- la olarak yedigtmet- lerin nerden geldi- öini? Koyvjnlardan... Insanlar beslensin diye, çocukJardaha sağlıklı, daha göçlü olsunlar diye... Kurban bayramlannın anlamını da.. Hani biriteri oğlunu kesecekmiş Tarm'ya kur- ban için, gökten sepet içinde bir koyun indiril- miş... Masal işte!.. Ama masaJlar sürüp gider. Ne denti saçma ol- salar da insanlar bir kez inanmışlar, kolayca vazgeçmezlermasallardan... Inanmak! Insan üstû bir güce, bir oluşuma! ölümden sonrasınai.. Sıratdıyeadlandınlanköprüdenge- çerken böyle bir kurban gerekirmiş, sırtına bi- nerek cennete rahatça geçebilirmişizl Bugün Kurban Bayrarnı'nın ilk günö... CahJt Srtkı Taranct'nın dediği gibi "Haminnemi ha- tıriıyorum /Dola- yısıyla çocuklu- gumu.'Ogünler- de Mahinur Ha- nım yaşamda mıydı? Odasının penceresinden bu kurban töre- nini seyredryormuydu? Hiç sanmam, birzaman- lann güzel Çerkez kızının böyle kanlı işieri sev- diğini... Din adma da olsa! "Din şehrt ister asu- man kurban" demiş ya Tevfik Fikret... Bir kez daha gözümün önünde canlandı o 1934 yılının bayram günü... Geçen akşam TV'terden birin- de kurban olayı tartışılmıştı. Birprofesörkurban kesmenin farz olmadığını söytedi. En iyisi, kurbanlık koyuna verilecek paranın bir yoksula ya da Kızılay'a ödenmesinin daha doğru olduğunu... Ama bir başkası, "Olmaz" dedi, "ille de kurban kesrnek gerekir." &k sık TVtere çıkan bir başka din bilgini de birtek kur- banla yetineceğini, ötekinin parasını yoksulla- ravereceğini!.. Böyle gelmiş böyle gider mi? Bin dört yûz yıl- dır sürdürülen alışkanlıklar, töresel davranışlar bir anda ortadan kalkar mı? Bugün, yollar so- kaklar, bahçeter, belki de apartmanlann banyo- lann kanlar içinde kalacak... Deriler ustaca sıy- nlıp, etterkonu komşuya dağıtılacak. Hiç degil- se yoksullann kamı doyacak, bir bakıma sos- ya) yardım. Bu bayramda bızlere sunulmak is- tenen önemli armağanlar var: Demirel'e oy sağlamak için Erbakan'a verilen cezanın kal- dınlması, daha önce pek çok aydının cezalan- dınlmasına neden olan TCY'deki 312. madde- nin düzertilerek Fazilet'in kapatılmaktan, Erba- kan'la Tayyip'lerin siyaset yapma yasağından ve hapisten kurtanlmalan!.. "Türkıye'de bir tek aç kişi, hastanelerin kapısından gen döndürü- len bir tek yurttaş yoktur" diyebilen bir Demi- rel'in beş yıl daha Çankaya'da oturabilmesj... Güzel bayramlıklar değil mi? PENCERE Masa Dinciler şu mübarek kurban bayramının san- ki içine etmek için çalı- şıyorlar. Eskiler ne derlerdi: - Kabahat da mahfi (gizli), ibadet de!.. Ibadet artık seyiriik ol- du; medyada ortaoyu- nuna çıkmış gibi tartrşı- yorlar, kimisi zenne, kimi- si kavuklu, kimisi pişe* kâr... - Kurban kesecek mi- sin?.. - Keseceğim, sûnnet- tir. - Ya sen?.. - Kesmeyeceğim, farz değil.. - Peki, sen?.. - Ben kurbanın para- sını Pabucubüyük Ho- caefendi'nin vakfına ve- receğim. Allah'ın çöttinde yok- sullann haynna kotanl- mış kurban gelenegini, betondan kerrtin gökde- lenleri gölgesinde trilyon- luk çıkar kavgasına dö- nüştürenler Müslüman mı?.. Bezirgân mı?.. • Medyada buişeçanak tutuyor. Maşallah bir kurban da medya!.. Eskiden boynuzlan, kulaklan, tırnaklan, pos- tuyla medyamız ortaiık- ta salınıyordu... Bırsüreden beri bağır- saklan, işkembesi, ciğer- leri, derisi, gerisiyteorta- ya döküldü. Peki, medyayı kurban eden kim?.. Hiç sağa sola bakma!.. Ben, sen, biz... Hep biriikteaynaya ba- karsak, bu işteki sorum- luyadasuçluyugörürüz. Her ülkede medya si- yasal ve ekonomik ikti- dan eleştirebilecek ko- numda olmalıdır; her iki- siyle de göbeğinden bü- tünleşerek iç içe geçtj mi işbrter. • Peki, şimdi medya ne durumda?.. Osmanlı paşasının su- ratından düşen bin par- ça oluyormuş, dalkavu- ğunu çagırtmış. Paşayı eğlendiımek için ne yapsın dalkavuk; - Paşam size Amavut taklidi yapayım.. Paşa: - Olmaz, demiş, Har- biye Nazın Arnavuttur, kulağına giderse mah- volurum. - Ermeni taklidi yapa- yım?.. - Maliye Nazın Erme- nidir, başıma iş çıkar- ma!.. - Çerkez taklidi yapa- yım? - Deli misin sen ?.. Ev- kaf Nazın hızlı Çerkez- dir, canırna okur. - Rum taklidi yapa- yım?.. - Herif, Hariciye Nazı- nnın Rum olduğunu bil- miyor musun?.. - Arap taklidi yapa- yım?.. - Şeyhülislam Araptır, olmaz.. -Yahudi taklidi ya- payım?.. - Sultanımızın baş- hekimi Yahudidir, ne yapacağı bilinmez... Dalkavuk sonunda paşanın önünde dört ayak olunca hazret kız- mış: - Ulan ne yapryorsun sen?.. DaJkavuk: - Paşam, demiş, masa taklidi yapıyorum. • Bu gidişle medyanın anlı şanlı gazetecilerine köşelerinde masa taklidi yapmak duşecek... Bizden haber ver- mesi!.. ûWcaw? S 3 3§§g O « 3 a o S 1*1 *ı:- lo"I .o u> a : 3 — £> c • « • 3 ^ . E >« M 3 lill • JC !3 3 îili• c "'« E 5 N c III! u Vı • •* c :3 c — a Jr.ı U H t " ı § s 5 • o « • SINIRSIZ İNTERNET 24 \ HER AY 5 0 &UTE KAOAP SAAT UCRCT «R4TK U( 1 *U71 mOMA- 0,28 MER AY 50 SAATTEN SONRAKI SABAH 8'DEN AKŞAM 18'E KADAR İNTERNET KONTÖRLÜ 15 SAATLİK İNTERNET K1JUAMM SÜRCSI 1 5 SAAT ÇOCUKLAR İÇİN KONTÖRLÜ 10 SAATLİK İNTERNET HER AY ı HER AY 50 SAATE KADAR SAAT ÜCfiTTI 50 SAATTEN SOMUM *TM U 1 «AAT1 KDAVL SAAT ÜCRfn GECE 23TEN SABAH 7'YE KADAR İNTERNET HER AY 50 SAATE KADAft SAAT ÛCRET1 Bt ATM lUlfAATt KDAVA- HERAY 50 SAATTEN SONRA» SAAT UCBETI lxır MCışteri Destek Hattı: (0216) 458 48 48 internet Adresı: www.ixir.net E-Posta: [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle