09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2000 ÇARŞAMBA OLıAjL.LiAJ\ [email protected] İlerici Tıbbiyelilerin Protestosu Prof.Dr. MUStafa ÖZYUKT UludağÜniv.TıpFakültesiÖğretim Üyesi D ün 14 Mart 2000 idi,ye- ai binyılda Türk sağlık ordusunun ilk üp bayra- mı. Kutlu olsun. Yazının başlığındakı bayramın nederu anlaşıldı. Ama bu cenaze töreni de nereden çıktı diye soranlara, yazıyı sonuna değin okumala- ruu öğütlerim. Avnıpa Bırbğı'ne aday ülke olduk di- ye düğün bayıam ertiğimiz şu günlerde, geriye döniip baktığımızda bu hevesimi- zin hıç de yenı olmadığını görüriiz. Os- manlı'nın Batıülaşma çabalannın başın- da, 15Haziran 1826'daarükçûrümüşas- ker ocağun yenıJeme çabalan gelir. Ye- niçerilen kaldıran IL Maknmt, bir yan- dan yenı ve modem bir ordu kurarken bir yandan da modern bir asken tıp okulu aç- mayı tasarlamıştır O yıllarda cenahi he- nüz hekımlikten ayn sayıldığı için, Tıp- hane-ı Anfire ve Cerrahhane-ı Amire ola- rak ikd öp okulu 14Mart 1827'deaçılmış- far. Ülkemizde gerçek anlamda tıp eğiti- mınin başlangıcı sayılır bu tarih. Gerçi Anadolu Türklerinde tıp eğitımının baş- langıcı Selçuklulara kadar dayanır. L KJ- bçAdanın bzı Gevtaer Nesibe Soltan ve ölümünden sonra tahta çıkan dyasettin Keyhûsrevtarafından 1206yılındakuru- lan ilk sağlık kunıluşu Gıyasıye ve Şifa- iye denen bu çifte medreseler, yan yana bir tıp medresesidir. Selçuklular, tarih sahnesinden silindikleri 1308 yılına ka- dar Anadolu'nunbirçok yerinde sağlıkku- ruluşlan yapmışlardır. Yüzyıllar sonra Hacettepe Üniversitesı'nin öncülüğunde kurulan Kaysen Tıp Fakültesi 'nın de ay- nı isimle anılması, bu tarihi gerçekten kaynaklanır. Selçuklulardan sonra Ana- dolu birliğıni kuran Osmanlı Türklerinin ilk hastanesi, 12 Mayıs 1399 yümda Bur- sa'da açılan Yıldınm Darüşşifası'dır. ilk tıp tarihçilerimizden Dr Osman Şevki Uludağ, bu yüzden 12 Mayıs'ı üp bayra- mı olarak kutlamanuzı uzun yıllar savun- muştur. Ama Bursalı 12 Mayıs 1399'u, Amasyalı o şehirde hastanenin yapılış ta- rihi olan 13O8'i,Sıvash 1217'yiveKay- serili 1206'yı öp bayramı olarak kutlamak isterse nasıl bir kannaşa çıkardı ortaya? Oysa 14 Mart 1827, ülke çapında Türk üp eğitimının yüzünü tümüyle Batı'ya çevirdiğini göstennesi açısından önem- lidir. Ancak bu bayram sevincinin arka- sında üzüntülü bir başlangıç öyküsûnün de saklı olduğunu çoğumuz bılmeyız (1). Birincı Dünya Savaşı 'nda Anadolu 'da gö- çe zorianan Ermenilerin yer değişürme- leri (tehcir olayı) sırasında ölenlerin, zor- la öldürürmüş (katliam) olduğu gibi ipe sapa gelmez sav üeri sürülerek bundan so- ruinlu tutulan yöneticilerden bin Boğaz- lıyan Kaymakamı KemaJ Bey'ın asıldığı gün, aydın tıbbıyelının yönetıme karşı di- renış günüdür. Geçen günlerde yıne Fran- sız Senatosu'nun, gündemine almaktan son anda caydığı, ısıtıp ıslayıp önümüze konulan Errneni soykınmı uydurmasının Tıp Bayramı'yla olan ilgisı şaşırücı de- ğilmi? 30 Ekım 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından ülkeyı paylaşan ve başkent Istanbul 'a yerleşen lülaf Dev- letlen, görünürdeki kanlı vuruşmalan ön- lemek yerine, öç almak duygulanyla do- lu Rum ve Ermenilerin söylediklerine uyarak suçlu aramaya başlarlar. Vahdet- tin ve DamatFerit, Rum ve Ermeni olay- lannın suçlulannı kraldan çok kralcı bir düşüncesızlilde cezalandırarak hem Itti- hatçılardan öç almak hem de müttefikle- rin gözüne girmek için kıvranırlar Vah- dettin 23 Kasım 1918'de Daily Mail mu- habirine şöyle konuşur: "Türkrye'de ba- zı ayasal komiteler tarafiodan Ermenile- re yapıian muameieyi büyük üzuntnvie öğ- rendim. Bu gibi kötülükler ile aynı vata- mn evlarian arasında baş gösteren karşı- hkh kınmlar kalbimi kırdı_. Bu otayiara yol açanlarm son derece şiddetle cezaya çaıptardmasiçinderiıalsonışturmaaçıl- masmı buyurdum." Sultan, 8 Ocak 1919'da bu suçlulan yargılamak ûzere özel mahkemeler kur- durur ve tngütere Yüksek Komiseri Carit- horpe'un 10 Ocak tarihlı raporuna göre maya hazır oMuğunu" bildırir. Bu bağ- lamda yurdun her yanında kurulan sıkı- vönetim mahkemelen ışlemeye başlar. ilk ıdam, Yozgat'takı Ermeni sürgünü olaylan yüzünden Boğazhyan Kayma- kamı Kemal Bey'e verilir. Aynı durum- daki eskı Diyarbakır VaJısi Dr. Reşk ın- tıhar eder. Bayburt Kaymakamı Nusret, daha sonra asilır (2). 10 Nisan 1919 Perşembe günü aksam üzeri Beyaat Meydanı'nda Kemal Bey'in asılışı bir ulusal yas olur Cenaze, ailesi- ne verilırken übbıye öğrencileri tarafın- danTûrklerinBövükŞehidi Kemal Bey" yazalı bir celenkle karşılanır. Askerler ce- nazeye selam durur. Mezarbkta, "Mer- humu nasıl büirsMiiz'' sorusu, bir gûrle- meyle yamtlanır: "- Büyük yartseventir, ryibiiriz, Allah rahmet e\1esin_" Bu olay, tüm ülkede üzüntü yarattığı gi- bi, her zaman önder ve aydın olan übbi- yelinin, gözünü kırpmadan tümü sürgü- ne gıtmeyi göze alarak Kemal Bey'e an- lamlı ve büyük bir cenaze töreni düzen- lemesine neden olur. Bir vatansever ev- ladına karşı yapıian haksızlığı dile geür- mek için tıbbiyelinin düzenlediği ve ikin- ci bir Sultanahmet nutuıgını andıran bu saygı yüklü cenaze töreni, 1919 yıhnda böyle acı bir gerekçeyle başlar ve Kurtu- luş Savaşı'ndan sonra geleneksel 14 Mart Tıp Bayramı olarak kutlanır. Işte anlam- h bir cenaze töreninin, insan sağhğryla uğ- raşan hekun, diş hekimi ve eczacı mes- lek grubunun 14 Mart Bayramı 'na dönü- şümöyküsü. 1. BediN. Şehsuvaroğlu, 14 Mart Tıb- bıyeliler Bayramı. Tercüman Gazetesi, sayfa2, 12 Mart 1973. 2. Doğan Avcıoglu. Milli Kurtuluş Ta- rihi, sayfa 1173,1974. ARADABtR BULEND KIBMACI Anadolu'nun 'Savrulan' Uygarlıgı , Türk insanının çilesi değil, yüzyılımız bitiyor... . Savrulmakta olan: Anadolu uygartığıdır. Çılgın bir "piyasacı" gibi, her alanda üretkenli- ği vergilendiriyoruz. "Koruma" attındaki kayıt dışılık vazgeçilen kat- ma değeri aşmış... öte yanda, yürekleri, kendisi- ne ceza biçenlerden çok daha temiz o çocuksu istemleri bile buduyoruz. Çoksesliliğimiz, parçalanmış toplumun-ezilmiş bireylerinin ilintisi kadar. Kuşatma ve kadrolaşma ile "malul" kamu gücü, Manısalarda, Hataytarda gençlerin bedenini ve cumhuriyetin "rvhunu" çiğ- niyor... Işkencenin panayırian kuruluyor... İnsan dimağının tektipleştirilmesinden ucuz iş gücü devşirilmesine giden haflfmeşrep "kutsallık", "ölümle" bile bitmez bir tutsaklığı" hazıriryor... Baş- ka bir karartma tayfından hükümetin akortsuzlu- ğu yankılanryor Yasası çıkarken bankalar soyuluyor; Avnjpa pa- ra biriiğine giderken "döviz ve enflasyon buyruk- lan" yayımlanabiliyor... Törene, teşrrfata triryonlar aynlabiliyor da, 29 Ekim'i anma günü "ta$amrf"a takılıyor. Insanlanmız "borçlu" doğup, taksitte yaşıyor; ço- ğunlukla da "sosyalleşemeden" ölüp gidiyor... Buna karşılık, altyapıda "zayıf" bir toplumsal dokunun üstyapıda "güçlü devlet" olarak okun- masını dileyen propagandist bir mantık hüküm sü- rüyor... Iki ray, Türkiye katannı sürüklüyor Biri kınlgan bütçesi "yatınm"a değil borcun "faizine" odak- lanmış, tüketici haklan kısıtlı kalmış, "sosyal dev- let" anlayışını tedavülden kaldırmış, bir yönetim anlayışı... öbürü, istikrar uğruna "bastınlmış", uyum adıma "soydunılmuş" ilişkiler, pazarlıklar.. demetinden başlayıp dış kanşmacılık ile ilkesiz bir ' bağlaşmaya açılan tasanm... Makas aynı.. Tekno- loji çerden çöpten... Ve "yolumuz"un haritası bel- li: Yoksulluk ve bağımlılık... Oysa Anadolu uygarlıgı da Türk halkı da, o ara- da hiçbir uygarlık ve halk da böytesi bir duruma layık değil... Eğer "insancıl sol" temelde, özerk-bilimse! eği- tim, aileden başlayan demokrasi ve kaynaklann çevreye etik anlayışa duyariı kullanımı sağlanırsa, yeni binyılda yeni biryaşam başlayabilir... öytelikle Türkiye dünya kadar derdi olmaktan kurtulabilir, dünya da Türkiye kadar bir uygarlıgı kazanabilir... DUNYAŞIIRGUNU 2000 Şiir Büyük Ödülü: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA ^iir Cunü Bildirisi: MELIH CEVDET ANDAY Şiirleriyle: ABDÜLKADİR BUDAK'CEVAT ÇAPAN*MÜSLİM ÇELİK'ARİF DAMAR'HAYDAR ERGÜLEN*MELİSA GÜRPINAR*TARIK CÜNERSEL*RUŞEN HAKKI*ARİFE KALENDER*MUSTAFA KÖZ ŞÜKRAN KURDAKUL*AYTEN MUTLU*AHMET NECDET*SEYYİJ NEZİR*MEHMET TANER CÜVEN TURAN ARAMIZDA BULUNMAYAN ŞAİRLERE VE DÜNYA ŞİİRİNE SELAM Açılış Konuşması: • ALPAY KABACALI Toplantıyı ve Şiirleri Sunanlar: IŞIK YENERSU, CÜLSÜM CÖKALP KÜLTÜR BAKANLIĞI MODERN FOLK MÜZİCİ TOPLULUĞU KONSERİ PEN YAZARLAR DERNEĞI T.C. KÜLTÜR BAKANUĞI'NIN KATKILARIYLA Aâtûrk Kötür Merkezi Konser Salonu 20 Mart 2000 Saat: 20.00 Gıriş Serbestbr Aydınlara Günaydın!.. Fatma Hasene SOMER K endi iktidarlannmaydınlığıru hal- lon karanlıkla kalma.'ana haglayan "sydnTlarla doludur tslam tan- hi. Her nedense bu kışiler kendi- lerini "aydm" sanmışlar ve bu ca- hıllere özgü cesaretleriyle Ku- ran'a göndermeler yaparak dinın siyasallaşması- nı besîemişlerdir. Günümüz "aydnu" ise tarikat- lan sivil toplum örgütü olarak tanımlamış ya da bu görüşü topluma şınnga etmek için günümü- zün en etkin toplu iletışım aracını (medyayı) kul- lanrruştir. Bugün Hizbullah, IBDA-C, Sakallı Hoca (Ad- nan Hoca) gibi olaylar tslam tarihi incelendiğin- de yeni ve şaşılası değıldir. Yeni olan, "sydm"la- nmızın olayı, 1400 yıllık bir tarihsel gerçeğin ayırdına yeni varmalandır. Nesiıni'nın derisinin yüzülmesi, 119l'de babası yaşmda adamlann fet- vası ile öldürülen maktul Sührev^rdi ya da Ebus- saut Efendi fetvasıyla başı balta ile kesılen 19 ya- şındakı Bosnata BaK ya da Hattac-ı Mansur'un başma gelenleri Hizbulah'tn yaptıklanndan daha az yabaml (vahşi) olarak nıtelememız olası mı- dır? Yakın tarihimizde ise, Kubilay'ın kör teste- re ile canlı canlı başının kesılmesi, herhalde da- ha az dehşet verici değildır bugünkülerden. Şenatçı/köktendıncı kıtle, eleştırel aklmı kul- lanamayan, sorgulamadan uygulayan, şiddeti göz kırpmadan hayata geçirebilen bir krtle'dır, top- hun değildır. Mustafa Kemal'in öndeıiiğjnde ha- yata geçinlen egitim ve öğretim birliğı ile de- mokratik toplum ohna yönünde harcanan çaba- lar ne yazık ki yerini, 1950'lerden sonra toprak ağalannın, eşrafin ve tutuculann temsilcısı olan iktidann, toplumun "Idtle toplumu" olarak kal- ması için yapüğı karşı devnmcı hareketlere bırak- mıştır. Nitekim Fransız büyükelçısı JJ». Garnier 1957 Şubatf nda yazdığı raporda, "Dinin siyaset alamndabir araçolarak kuBanılma.sı olgusu Men- deresTe biıükte sryasal bir yöntem dunımuna ge- tirttmiştir'' demektedir. Unutmamalıyız ki 2 Mart 1959'da Menderes'in müsteşan AhmetSaHh Ko- rur'un Eyüp Sultan'da verdıği iftar yemeği için basılan davetiyenin tarihi "2 B»ma7»n 1378"dır. Erbakan'a kızarken nereden nereye geldiğimizi anımsamakta sanınm yarar vardır. Kitle toplu- munda aklın yerini inanç alır ve bu kitle hiçbir şe- yi sorgulamadan, kendini sûrûkJeyıci hatiplere teslım eder. Oysa demokratik toplum, tartışan, eleştiren, sorgulayan ve böylece kamuoyu yara- tılan bir toplumdur. Şimdi sorulacak soru şudur: Bu kitle toptulukiannın oluşturduklan, sır sakla- mak ve seyhe kesin itaat ilkesine dayanan tarikat- tar sivil toplum kururuşu (STK) mudurter? STK'ler ilk Amenka'da hayat bulmuş, "ente- lektüel ve ahbüci amaçlaria kurulan dernek" ola- rak nitelendırilmışlerdır Günümüzde ise demok- ratik toplumlann ohnazsaoünazöğeleriolmuşlar- dır. Şimdi sonımuzu irdelemeye başlayalım: Tarikatta esaslan sıralarsak 1) Mürit-mürşit üişkisi geçerlidır. 2) Eşıtlik yoktur. 3) Önderlik- şeyhbk babadan oğula geçer. 4) Bıreysel irade Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 NTV'de BAHARYENIÜG1 LIFESTYLE www.nty.com.tr yoktur. S) Amaç, sorgusuz itaati sağlamaktır. 6) Tüzelkişilikleri yoktur. 7) Demokraük cumhun- yeti yıkıp, yerine jeriat devleti kurmayı amaçla- maktadır. Sivfl toplum kuruluşianmn ise 1) Hiyerarşınin olmadığı. 2) Eşıtliğin esas ahndığı, 3) Başkan ve yönetimin seçimle ışbaşına geldığı, 4) Bireysel ira- deye dayanan, 5) Sivil denetimı sağlamanın amaç- landığı, 6) Tüzelkişilikleri olan, 7) Devleti yeni- den yapılandırmayı ya da basb öğesi oluşturup bazı yanlış ve haksız uygulamalann düzeltilme- sini sağlamayı amaç edinen kuruluslar olması he- deflenir Kısaca STK'ler demokratik,tarikatlar ise tstibdata dayalı kuruluşlardır. Gırtlağımıza kadar küreselleşmeye battığırruz şu günlerde yapılacak en önemlı yanlış, devletuı sadece özgürlüklen korur olmasıdır. Çünkü, eğer devlet sadece özgürlüklen korursa, bununla bir- likte eşitsizlikleri de korumuş olur. Sosyal devle- tın görevı -kaldı mı bılemiyorum- önce insanla- nn eşıt olabıleceği bir ortamı yaratmak, sonra öz- gürlüklen korumaktır. Insanlara fırsat eşitliğinin verilebileceği bir toplumsal düzenın yaraülması- dıresas olan. Mustafa Kemal Atatürk'e göre: öz- gürlükler eşit olarak kullamlabilirse uygarlıkta ilerlenebilir. Önkoşulu da "egitimde firsat eşit&- ğinden özgürce vararianmaktır." (1) Yaygınlaşan özel üniversiteler bu mu demek?!. Başkalanndan farklı, üstün ve ayncaüklı olduklannı, kendileri- ne hoca değil, hocaefendi dedirterek ya da cüp- pe, sank, türban ile dolaşarak ancak ifade edebi- len bu kıtle, adam öldürdüklerinde ise bunu ken- dilerinm değil Allah'ın ıstedığını söylerler. Ge- çenlerde ATV'de haberlen sunarken An' Kırca, şaş kın- lıkla ve hayretle tBDA-C'nin kurşunlanrun üzerindeki ay- ru anlamda yazıyı okumuş- tur. Oysa bu metin Ku- ran 'dan ahnrruşOr(Enfal su- resL 17), şaşılası bir yanı da yoktur. Türkiye 'yi darül- harbolarak nitelendiren şe- riatçı, Türk ınsam ile savas. halindedir ve çok doğaldır ki onu öldürmek için cephane- liğüıı oluşturmaktadu'. Oze- rine de Kuran'daki ayetleri yazmaktadrr. Allah adına ya- pdan her ışte Allah'ın adını anarak hareket etmekten da- ha doğnı ne vardrr şenatçı için? Bunlar eşitlikten nef- ret ederler. Bu nedenledirki, Türkiye'de esitlikçi bir top- lum anlayışı yaratan, sosyal devletin temellenni atan, ege- menlik erkini bu bağlamda ellerinden alan Atatürk'ten de nefret ederler. Istatistik- lerincelenirse 1924 ile 1944 arasmda hiç bir tekke-zavi- ye vd. açılmamıştır. 1946'da ise kurulan derneklerin yüzde 1.3'ü dinsel içerikli- dir. 1950'de bu sayı yüzde 7.1'e, 1955'te ise yüzde 16.8'e çıkmıştır (2). Bu ar- tışhi7i bugünlen ha7irlamiş- tır ve şaşılacak hiç bir yanı yoktur. Bir şey dışındaü! Atatürk ilkelerine sahte bağ- lıhk gösteren politıkacılar bu değerleri feda ettiklerin- de, temel hak ve özgürlük- lere yapıian rezilce saldın- lara karşı tek sözcük bile et- memişlerdir. Kimdır bupar- lamentoda rahat koltuklann- da, en hafif bir olayı bile çözmekten aciz, halk tara- ftndan seçilen ve halkın tem- silcısı olma ıddiasmdaki in- sanlar?.. Kendilerini o san- dalyeye taşıyan en iyi ve en cesur demokratlan, fanatik köktendincilerin ölüm tim- lerine terk ederek hiç bir şey oimamış gibi sınüp gülen- ler?.. Bu tehditler karşısm- da net bir tavır takuımayan politikacılann nasıl bir ahla- kı vardır? Işte köktendinci- lik, laiklik ve bilinç özgür- lüğünün birbirine kanştınl- masmdan yararlanmış, ken- disine parlamentodan des- tekçiler bulmuş, çıkar sağla- ma yöntemleri de bularak (okullar, holdingler) zengin- leşmıştir. Toplumda eski et- kinliğini yeniden kazanınca da iktidara tahp olmuştur. (Not: "Aydın " mtelemesı- ni Türkçeyeyerleştirdiği için Sayın tlhan Arsel 'e teşekkür- lerimle.) (1) Bknz, Gürbüz Tüfekçi, Atatürk'ün Düşünce Yapısı. (2) Bknz: Ahmet Yücekök, 1946-71 Yıllan Arasında ts- tanbulda STÖ'ler. PENCERE Osmanlı'da Musevi Serüveni... Papa 2'nci Jean Paul, Hıristiyanlığın 2000'inci yıhnda kilıse adına günah çıkarttı. Hıristiyan yalnız istavroz çıkarmaz.. Günah da çtkanr. Hazreti Isa mazlum bir krşiydi; adına kurulan ki- lise zalim oldu. Hıristryanlık 'dünyevi' iktidannı kurduktan sonra insanlığın canına okumuştur; hele kapitalizmle öz- deşleştikten sonra sömürgeciliğin ve emperyaliz- min ideolojisiyle bütünleşen kilise, küresel günah- kârdır. Her dinde günah ile sevap sarmallaşır; Musevi- lik ve Müslümanlık da bu dolambaçlı ikilemden kur- tulamazlan din adına zulüm, tarih boyunca kanlı say- falan oluşturur; ama, bu yolda en çok çekenler, sa- nınm Musevilerdir. • Masamda çarpıcı bir kitap duruyor. Lüks bir bas- kı. Kitap, "500. Yıl VaW7"ncayayımlanmış. Uzunca bir adı var "Osmanlı Padişahlan ve Musevi Tebalan" Kimi yazın ya da dizgi yanlışlan dışında, kusur- suz bir baskı düzeninde süzme bir özetin bilinciy- le hazırlanmış içerik beni çarptı. Serüven Orhan Gazi'yle başlryor. Orhan, Bursa'yı fethedince, şehirde ilk sinagogun yapılması için ferman çıkarryor; Arabistan'dan bile kimi Yahudi Bursa'ya göç ediyor, çünkü rahat ve güvenilecek bir yaşam ortamı buluyorlar. Murad-ı Hûdavendigâr, Edirne'yi aldıktan son- ra Balkan Musevileri kente doluşuyorlar. Yıldınm Bayezit, Fransa Kralı 6'ncı Şarl'ın zulmünden kaçan Musevileri Osmanlı topraklanna yerieştiriyor. Çelebi SuKan Mehmet, Izmir'i aldığında Yahu- diler bu güzel kente taşınıyoriar. Ikinci Murat, Almanya'daki zulümden kaçan Musevileri Selanik'e yerieştiriyor. Fatih Sultan Mehmet, Kostantinopolis'i fethe- dince hem Bizanslı Yahudiler rahata kavuşuyorlar; hem de çeşitli cografyadan Istanbul'a akın başlı- yor. Sultan 2'nci Bayezit Ispanya'daki engızisyondan kaçanlan buyur ediyor, dalga dalga Musevi göçü uzun zamanda gerçekleşiyor. Peki, ya kıyıcıtığıyla ün yapan Yavuz Sultan Se- lim'e ne dersiniz?.. Roma Senatosu I.S. 60 yılında Yahudilerin Filis- tin'den sürgün edilmeleri karannı almış, dönüşü de yasaklamış; Yavuz, Mısırsefennde bu karan kaldı- rarak bugünkü Israil'in temelını atıyor; Musevilerin Israil'e dönüşünü başlatıyor. • Osmanlı tarihi Hıristiyan zulmüne karşı Muslüma- nın Yahudileri korumasıyla sürüyor Hıristiyan coğ- rafyanın fethi, oralarda yaşayan Museviler için bay- ram!.. Ne var ki Ortadoğu'da Müslüman-Musevi dost- luğu, Türkiye Cumhuriyeti dışında tarih oldu. Ya Hıristjyanlık dünyasında Osmanb'dan sonra ne- ler yaşandı?.. Avrupa'da tüm Hıristiyanlık tarihinde gerçekfeşen zulümlere taş çıkartan Yahudi soykı- nmı 20'nci yüzyılda 2'nci Dünya Savaşı ile gerçek- leşmedi mi?.. Hıristiyanlığın 2000'inci yıhnda Papa 2'nci Jean Paul'ün günah çıkartarak Yahudilere yapıian zu- lümler için af dilemesi yerinde bir davranış; ama, kilise bu işte gecikmiş durumdadır. Laik Batı zaten savaştan bu yana Yahudilerle içli dışh yaşıyor; de- mokratik özgürtûkter Kapsamında etnik ve dinsel ay- nmcılığı kaldıran, inanç değil, akıldın daha başka deyişle laikliktir. Laikltğin değerini bilelim. 15 Mart 2000 Bugün depremin Profesyonel gonCillulerimiz hâlâ depremzedelerin yanında! 17 Ağustostan berı IMECE hosabımıza yaptığınız yardımlaria pek çok okula. rehabilitasyon merkezıne ve prefabnk eve bırlikte ımza attık. Katkıda bcılunan hert^ese teşokkuaı bir borç briınz. Safter Taşkerrt. Cumhur Özkozaci. Nezıre Turhan, Gatya Frayman Molnas. Humeyra Komûrcüoğlu, Beykent Untversrtesı Öğrencılen, Melıs/Tuncal Kural, llkan Yorgancıoğlu. Bovıs Constractıon. Kıpa A.Ş., Natıye Bılgın. Kırdar Taahhut VG TIC. A.Ş.. Uğûr Türümen, Şule Berker. Ufuk Tufanoğlu, Nurten Tuzluoğulları. Japon Kadınlar Demeğı. MakbUe Kurdaş, Mustafa Paksu. Emıne Nurşn Günay. Merve Sanat, Alaattın Şafak Uras. Fayza Taş, Adil Koçma2, Asuman Özer, YKB Alcatel.Umar Çakar, Hayım SaJlacan. Yardvr^annız Içın |U1İ| 292 r7 27 • 292 M 01 (İş 90nMn ual 10 00 17 00 arası) GUYAD GÜRÜN YARDIMLAŞMA DERNEĞİ YÖNETtM KURULU BAŞKANLIĞI'NDAN Denıeğımızm 4 Olağan Genel Kurul Toplanüsı 2 Nısan 2000 Pa2ar günu saat 13 30'da Guriın Yardunlaşma Demeğı Mecıdıye- köy Kültur Merkezi Kat Otoparkı ustu K. 6 No 5 Mecıdıyeköy/ls- tanbul'dakı adresınde aşağıda yazılı gündeme göre yapıla<akür. Be- lırülen gün ve saatte çogunluk sağlanamadığı takdırde ıkıncı top- lantı 9 Nısan 2000 Pazar günü saat 13.30'da aynı gündemle, Me- cidıyeköy Kültûr Merkezi Konferans Salonu Kat Otoparta üstü Me- cıdıyeköy/lstanbul adresınde nısapsız olarak yapüacakor. Saym üyelerin toplanüya kaolmalan saygı üe nca otûnur. YÖBetim Knrnln Başkam Fatih Korkmaz G O N D E M : 1. Açılış, 2. Dıvan beyeti seçunı, 3 Saygı duruşu, 4. Yönetim KuruluFaahyetRaporununokunması, 5 Malı Bütçe Raporunun okunması ve ıbrası, 6. Denetleme Kunıiu Raporunun okunması, 7. Yönetun Kurulunun ıbrası, 8 Geçıcı Bütçenın sunulması, 9. Yenı Yönetun ve Denetım KuruUannın seçunı, 10. Dılek ve önenler, 11. Kapanış
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle