09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2000 ÇARŞAMBA 14 JVLJLJJL L J J A [email protected] Küratörlüğünü Ali Akay'ın yaptığı 'Riskli Gölgeler' sergisi Marmara Üniversitesi GSF'de Gölgesrnin etkisinde yürüyenlerS. RAYA.N VİRMİBEŞ Marmara Üniversitesi Giizel Sanatlar Fafcültesi 'nde 7 Nisan'a dek sürecek olan '9 Galeri 9 Ser- gi' etkmliği çerçevesinde, kiira- törlüğünü Ali Akay'ın yaptığı Riskli Gölgeler' sergisi de yer alıyor. Akav ın küreselleşen dün- yada bozulan dengeleri, plastik sa- natlar aracılıgıyla irdelediği ser- gıde. Kezban Arca Batıbeki, Ni* liifer Ergin, Tayfun Erdoğmuş, Seima Gürbüz, Hakan Onur, Se- za Paker, Şeyma Reisoğlu İNalça, Bedri Bavkam, Argun Okumu- şoğlu ve Elif Çelebi'nın yapıtlan risk \e gölge kavramları altında buiuşuyor. - Risk başbğıyla sergiye taşıdı- ğınız sorunsallan anlatır mısınız? ALİ AKAY -Risk toplumu risk kavramıyla ilgili. Modernizm sonrası ekolojik dengenin bozul- ması sera etkısi depremler. afet- ler, AIDS, üçüncü dünya ülkele- rinde görülen fuhuş ve bagaj tu- nzmleri... Bütünbunlarküresel- leşme adı altında liberal kapita- lizmın günümüz dünyasında ya- rattığı sorunları içeriyor. - Gölge Ue risk nerede ve nasıl buluşuyor? AKÂY - Sanat tarihinde Rö- nesans'tan beri hep ışık önemli. Batı Aydınlanması da bununla ilgili: büyük bir kavram aydın- lanma ve ışık. Burada tercih et- tığim mınör kavram, ışığın kar- şısındaduran gölge... Bilim ta- rihinde. gölge çok önemli. FeJ- sefe tarihinde Eflatun'un ünlü 'Mağara' hıkâyesinde bu ge- çer. Hakıkatın ortaya çıkması için mağarada Eflatun'un gö- rüntü adtnı vermiş olduğu göl- gelere ıhtıyaç vardır. Yani göl- ge sayesinde felsefe tarihinde hakikat kavramma vanlıyor. Öte yandan aydınlanmayla ilgili olarak Tann'nın ışığı kav- ramı, 18. yy Batı aydınlanma- sında bize ins>anın ışığı olarak ulaştı. Bilım tarihine baktığımız- •da da gölgelerin çok önemli ol- duğunu görüyoruz. Thafcs, pira- midin boyutlarını ölçmek için gölgeden yararlanıyor. Yani bilim fsph'i gölgeden baişlıyor, ışıktan değil. Gölge sayesinde matema- tik ve geometri keşfediliyor. D o layısıyla sosyoloji, siyaset, bilim ve sanat tarihi açısından gölge bence minör olmasına rağmen çok etkileyici bir kavram. Son Istanbul Bienali'ndedeörnekle- rini gördüğümüz gıbi bugünkü çağdaş sanatta gölge kavramı, minör bır kavTam olarak çok et- kin bır yere sahip olmaya başla- dı. 'Riskli GöJgeier'le gölge kav- ramını ışık kavramının yanında hatta karşısında ele alarak ön pla- i3eı'ergıyı gezenlerin gölgesiyle çoğalan gölge, bir metafor olmaktan çok ışıksal bir gerçek. Kant'ın meşhur 'Aydınlanma Nedir' sorusuyla ve herkesin başkasının etkisinde kalmadan karar vermesiyle ilgili bir kavram. Izleyicilerin gölgelerini takip etmesi onlan sürü olmaktan çıkanyor. •$mm$: -T; Î * Nilüfer Ergjn'in sömürülen çocuk emeğini konu edinen film ;- . şeridi formundaki işi (solda), Sehna Gürbüz'ün işinde kurnaz j j ; tilkiler çarpışıyoriar (üstte), Seza Paker'in 'My Photography' î • 5 J isimli gazete, akriük, ve çini mürekkebinden 19%'da yapağı J ' çalışması (sağda). na çıkarmaya çalıştım. Gelişmiş toplumlarda geçerli olan risk kav- ramı derken yine bir majörlükten bahsediyoruz. Ancak risk, sergi- de mınör bir kavram. Aydınlan- mada hoş görülmeyen bir kav- ıam risk ama minör bir kavram olarak bugünün temel sonmla- nndan birinı oluşturmaya başja- dı toplumlanmızda. tİci minör kavram bırleştiği zaman da •Risk- li Gölgeler' kavramı ortaya çıkı- yor. Gölgelerie iş yapanlar., - Sergi için uygun olan yapıtia- n nasıl belirtediniz? AKAY - Sergıyi kurarken da- ha önce hep gölgelerle iş yapmış olan sanatçılan seçtim. Sergile- nen işlerin büyük çoğunluğu sa- natçılann daha önce yapmış ol- duğu işler. Bu sergi için yan iş- ler de yaptılar. Eski işlerle yeni- len bir arada kullandım. Kez- ban'ın tuval resımlennde, ip cam- bazlan ve sihirbazlıkla ilgili, göl- ge oyunlan içeren resimler var. ESfÇetebi'nin video çahşmasın- da, bır salyangoz kendi gölgesiy- le birlikte ekranda gözüküyor, yol kat ediyor ve geçiyor. Gaze- teler toplumlanmızdakı her tür- lü riskin haberini veriyorlar; Se- za Paker, Le Figaro, Le Monde ve Cumhuriyet gazetelerinin üze- rine gökkuşağı renklerini koya- rak akışkan figürlerinı gölgeleş- tiriyor. Seyma Reisoğhı Naiça, daha önce yapmış olduğu sakat çocuk 'Bosnalı Alaattin' heykelciğini çoğalttı. 'Gönül Yanması-Suzi' adlı çalışmasında ise minyatürle- ri mumlann üzerinde gösterme- ye çahşh. Minyatür aslında bi- zim sanat gelenegimizde resim olarak kabul edilmeyen minör bir ürün. Tayfun Erdoğnıuş'un '5 Mayıs Yıküzlar Dizisi', kimin gölgesi nereye düşer ve gezegenler gibi okullarda öğretilen temalan yan- sıtıyor. Hakan Onur'un, içi ve dışı gölgeli Türkiye haritasında, yanıp sönen ışıklar risk gösterge- si. Onur'un, 'YalanDünya'yapı- tı da Eflatun'un görüntü kavra- mıyla ilgili. Bedri Baykam'ın hem estetik hem ıronik tuval ça- hşmalan, günümüzdeki tuhaf fu- huş sektörünü gûndeme getiri- yor. 'Düşüyonun' adlı işi de in- tiharla ilgili. Masallardan yola çıkan Selma Gürbüz'ün işinde kurnaz tilkiler çarpışıyoriar. Nilüfer Ergin de varoşlarda, tekstil sektöründe sömürülen ço- cuk emeğini konu edinen film şeridi formundaki işiyle sergide yer alıyor. Yapıtta gördüğürruz el izleri atölyelerde çalışan çocuk- lann bıraktığı izler. Duyduğunuz da. çocuklann dinlediği müziğin makine gürültüsüne kanşmasın- dan oluşan ses. Nalça'nın savaştan kaçamamış Bosnalı çocuğu ile Ergin'in sö- mürüden kaçamamış tekstil işçi- lerini, sergi düzeninde karşı kar- şıya yerleştirdim. Argun Oku- muşoğlu, ısımsız olarak adlan- dırdığı üçlü ve ikili tahta işlerle sergide yer alıyor. Kırmızı silu- etli balıkçının yüzü yok, gölge- ler ifadesel olarak renklendirilmiş. Balık ve düşmesi muhtemel tren fıgürleri ile felaketlere gönderme yapan bir iş ortaya çıkıyor. Uluslararası direnme - Sergi salonu karartdnıış. Ge- zenlerin gölgesi yaprtlara düşü- yor. Mekân tasarunıntz serginin ieerigrvte nerede örtüşüyor? AKAY - Sergi salonu, alftan verilen ışıklar dışında karartıldı. Böylelikle gezenlerin gölgesiy- le çoğalan gölge, bir metafor ol- maktan çok ışıksal bir gerçek ola- rak da çıkıyor karşımıza. Sergi- yi gezenlerin gölgesi duvarlara yansıdığında ve hem eski hem yeni işlerle karıştığında ortaya sergi çıkıyor aslında. Sergide, ka- labalığın bir şey devirmemesi de işin parçası. Ülkemizde, hep du- varda ya da aydınlık mekânlarda bir şeyler görmeye alıştığı için insanlar, önüne pek bakmadan sergi geziyorlar. Ozellikle insanlann önlenne bakmalan saglandı. Gölgeyle birlikte insaıun kendi gölgesi- ni takipetmesi diye bir şey or- taya çıkıyor. Siyasi bir tavır bu aslında. Kant'ın meşhur 'Ay- dınlanma Nedir' sorusuyla ve herkesin başkasının etki- sinde kalmadan karar ver- mesiyle ilgili bir kavram. Ser- giyi gezenlerin kendi göl- gelerini takip etmesi sürü olmaktan çıkmalannı da be- raberinde getiriyor. Bu da insanın kendisiyle hesap- laşıp kendisini takip etme- ye başlayan bir birey ol- masını gerektiriyor. Bana kalırsa aydınlanma kavra- mına en yakın kavram ola- rak burada gölge çıkıyor karşımıza. Genelde ışığı tutan insanlann arkasın- dan gidilir. İnsanlar baş- kasının gölgesini takip et- mesin demiyorum ama kendi göl- gelerinin etkisinde yürümeye ça- lışsınlar biraz. - Çağdaş sanat yapıtianndaki benzeıüklerineye bağlrvorsunuz? AKAY- Küresel düriyada tatil- lerbile rurizme göre ayarlanıyor- sa sanattaki benzerlik bence olum- lu. Aynı değerde çahşmalar ya- pılması sevindirici. Minyatür Ba- tı sanatında az karşımıza çıkar. Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu'nun öldürülmesi üzeri- ne bir çalışma da hiçbir Batılının akhna gelmez. Bir akım var as- lında ve bu yatay olarak dünya- yı kesmeli. Direnme biçimleri de uluslararası olmalı. Ulusal trend- lerden çıktık. Küresel dünyaya karşı ulusal direnmeler nereye gidiyor? 50yülıksanatemekçisiydi TÜRHAN GÜRKAN Tiyatro ve sinema dünyası 50 yıl- lık bir emekçisini yitirmenin acısını ya- şıyor. Tanmmış tiyatro, operet ve si- nema oyuncusu Ekrem Düroer, yaka- landığı çağın ölümcül hastalığına ye- nik düşerek 72 yaşında aramızdan ay- nldı. 1950 yılından bu yana özel tiyat- ro kuruluşlannda, operetlerde, sonra- lan İstanbul ŞehırTiyatrosu'nda sah- neye çıkarak, yöneticilik yaparak ışıl- tılı bir döneme damgasını vuran, unu- tulmaz kışilikler canlandıran, film- lerde çeşitlı karakter rolleri oynayan Dümer'in erken gelen ölümü derin üzüntü yarattı. Tüm yaşamını tutkuy- la bağlandığı sanat uğraşına adadı. Yanm yüz>ıl boyunca hiç durmadan sahnelerden setlere koşusturup durdu. Ekrem Dümer 15 Ekim 1928'de Is- tanbul'da doğdu. tstanbul Ticaret Li- sesi'nde okudu. Tiyatro aşkı yüzün- den 1942'den sonra Halkevlerinde amatör olarak sahneye çıkmaya baş- ladı. Yeteneği daha çok güldürü çiz- gisinde gelişmişti. Halkevi sahnelerin- de çesitli oyunlarda oynadı. Tiyatro yaşamına 1950'de Ceza Ka- nunu oyunuyla başladı. 1956'da Ses Opereti, Şen Ses Opereti'nde birçok operet oyununda rol aldı: Ayşe, Tete- foncuKİz, Balayı,ÇapkuıAşık,ZiBi- ler, Lükûs Hayat gibi. 1952-1957 arasmda Tevhit Bilge Tivatrosu'nda çahştı. Aziz Basmacı topluluğu ile Anadolu turnelerine çık- tı. 1955'te Avni Diüigil'ın Çığır Sah- nesi'negirdi. 1959'dalstanbulTiyat- rosu'nageçti. tstanbul Tiyatrosu'nda çeşitli güldürülerde büyük ün sağla- dı. 1960-l%3mevsiminde Tiyatro Al- pago'da konuk oyuncu olarak Acele- ciKalpoyununda sahneyeçıku. 19601ı yıllarda Tevhit Bilge Topluluğu'nun Pangaltı'ndaki Sahne4 Tiyatrosu'nda kendi yazdığı Yabana Anabtar vod- vıliyle Alün Vazo, Mebus Olacağıın, Sazan'm Oyunu, Kafdağhlar, Yatak- h Vagon oyunlannda oynadı. Sahne yaşamını İstanbul ŞehirTiyatrosu'nda sürdüren sanatçı, oyunculuğunun ya- ni sıra sahne direktörlüğü de yaptı. Buradaki oyunlan arasında Keşanh Ali Destanı, Buziar Çözülmeden, Ai- le Şerefî, TeJefon Kimin İçin Çalıyor yer alıyor. 1993 'te buradan emekli ol- du. Ekrem Dümer rol aldığı fihnlerde daha çok güldürü ağırlıklı kişilikler canlandırdı. Bunlann başlıcalan 1970'ten bu yana Lûküs Hayat, Dev- lerin Aşkı, Bekçikr Krak İmparator, Savunma,SuçumuzKadınOlmakbu- lunuyor. Son çalışması 1996'da HaHt Refiğ'in Köpekler Adası filmı oldu. 72 yaşında ölen rivatro ve sinema oyuncusu Ekrem Dümer, 'Keşanb Ali Destanı'nda. DEFNE GÖLGESÎ TURGAY FİŞEKÇİ Yazarlık Dersleri Neden yazarız? Bu sorunun yanıtını aramak için, son yapıtı De- nemeli Denemesiz'i (Yapı Kredi Yayınlan) yazma- ya girişmiş Nermi Uygur. Ünlü kitabının adı gibi "tadı damağımda" bilin- cimde yer etmiş bir dil ve düşün bilgesidir benim için Nermi Uygur. Türkçeyle uçar, yeryüzünün bü- tün kültür birikimleri üzerinde dolaşınm onun ki- taplannda. Denemeli Denemesiz, yazarlık eylemine kap- samlı bir bakış denemesi. Hem biryazann özel dün- yasını, hem de yazarlann nasıl bir evrenleri oldu- ğu üstüne meraklann, düşüncelerin harmanı. Ya- zarlık ve yazıya, bu işe altmış yıldır emek harca- yan bir yazı ustasının yaklaşımları... Bu yaklaşımlar, edebiyata, daha da özelde de- neme sanatına orasından burasından sorular so- rup, bunların yanıtlannı uç uca ekleyip yeni açılım- lar sağlama, düşünceler geliştirme gibi bir duygu- ya kaptırsa da okuru, okudukça sistemli bir oütün- lüğe doğru götürüyor. Gerçekte de şematik tanımlamalarla açıklana- bilirmi, adlannaşiir, deneme, öykü, roman vb. de- diğimiz yazınsal türler? Hangi tanım, bir yazınsa) türü eksiksiz anlatabilir? Tıpkı yaşam gibi, bir ya- şamı tanımlayabilmek ne denli zorsa, yazınsal tür- leri de öyle. O halde anlatabiliriz onu, Nermi Uygur'un yap- tığı gibi. Başat özelliklerini bir bir önümüze koyar, bunlan anlatnz dilimiz, kalemimiz döndüğünce. So- nunda da tanımlayamadığımız şeyi anlatmış olu- ruz. Anlattığımızdan hem kendimiz ortaya çıkanz hem de sanatsal bir ürün. • • • DenemeliDenemesiz'de yazarlık, okurfuk, dil, bi- çem, bilinç, delilik, susma, konuşma vb. konular- da veryansın gidilirken araya aynksı bir bölüm gi- riyor: "Zeytinsı Deneme." Bu bölüm kitabın öteki bölümlerinden tümüyle farklı. Çünkü burada yazarlık üstüne değil, zeytin sanatı üstüne bir deneme karşımıza çıkıyor. Yani yazı masasından kalkıp Ege'ye, Akdeniz'e, zeytin- ler ülkesine gidiyoruz. Nermi Uygur, unutamadığım denemelerinden birinde, "KJrazlı Kestaneli'de olduğu gibi, "Zeytin- li Deneme"de de kaleminden bal damlayarak ta- şa-toprağa, dala-yaprağa, börtü-böceğe, Anado- lu-Akdeniz coğrafyasına katıyor okuru. Bu bölüm boyunca zeytin üstüne, akla yüreğe seslenecek neler söylenebilirse söyleniyor okura, ilkçağ doğa şenliklerini anlatrcasına bir coşkun söy- leyişle. Bir doğa tapınıcısı olup zeytine sanlası ge- Iryor okurun. "Zeytinsi Deneme "nin bu kitapta yer alışı, rast- lansal bir beraberlik değil elbet. Çünkü zeytin, çağ- lar boyu "bir kültür-yaşam odağıdır." Insan-kültür beraberliğinin ortak simgelerindendir. Bu özelliğidir zeytini, insanoğlunun en eskj uğ- raşlanndan yazıyla birleştiren. Zeytin de, yazı da insanoğlu için varolma paydasında buluşurtar. Da- hası, ikisi de insanın daha tyi, özüne uygun yaşa- masj için uğraşıriar. öyleyse yazarlar için de bir simgedir zeytin. Ya- zartar, yapıtlannı üretirken belki de şunu somıalı- dırlar kendilerine: Zeytin kadaryararlı mı, ürettiğim şey insanlara? Zeytin kadar alçak gönüllü olabili- yor muyum insanlann karşısında? ••• Ülkemizde yaygın görüş, okurdan çok yazar ol- duğudur. Işte bütün yazarlar ya da yazar olduğunu düşü- nenler için bir kendilerini sınama tahtası. Nermi Uy- gur'un yazarlık uğraşına tuttuğu aynadan, onlarda baksınlar kendilerine. Bakalım neler görecekler? Efsanevi grup Jettıno TuH Türkiye'de • Kültür Servisi- Rock müziğinin efsanevi grubu Jethro Tull bir tek konser vermek için Türkiye'ye geliyor. Major Müzik Organizasyon tarafından düzenlenen konser 13 Mayıs 2000 Cumartesi günü Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleşecek. Fiyatlan 17.500.000 TL ve 20.000.000 TL olarak belirlenen biletler tüm tstanbul ve Izmir Vakkorama'lardan, Pentagram ve Ankara Shades Müzik'ten edinilebilir. Âşık Veysel amlıyor • Kültür Servisi -'Ben giderim adım kalır/ Dostlar beni hatırlasın' diyen ünlü ozan Âşık Veysel Şatıroğlu, ölümünün 27. yıldönümü nedeniyle 21 Mart Salı, saat 11. 00-13.00 arasında Gülhane Parkı'nda bulunan heykeli başında anılacak. Âşık Veysel'in aılesinin de katılacağı törende konuşmacılar, ozanın hayatını, kişiliğini ve eserlerini anlatacaklar. Yurdun çeşitli yerlerinden gelen âşıklar da _ Âşık Veysel için hazırladıklan eserleri söyleyecekler. A m e r i k a n t o p l u m u n u n k i r l i ç a m a ş ı r l a n b a h ç e s i n d e s e r g i l e n i y o r K Ü L T Ü R » Ç Î Z Î K Hollywood'un yeni modası: Ozeleştiri K A M İ L M A S A R A C I Anderson'ın 'Manoha' adh fihninde JuHanne Moore,Jason Robards. Philip Baker Hall, Melinda Dillon rol alıyorlar. GÖNÜL DÖNMEZrCOLİN Geçen Berlin Uluslararası Film Festivali'nde PaulTbomasAnderson'ın 'Manolya' fılrni Al- tın Ayı aldı ve hemen ardından Avrupa'nın bel- li başlı kentlerinde gösterime girdi. Altın Kü- re ödüllerinden de En tyi Özgün Müzik ve Tom Cruise'a En tyi Yardımcı Oyuncu ödülleriyle dönen bu Oscar adayı filmin genç yönetmeni 'Boogie Nights' fılmiyle pornografı endüstri- sini çınlçıplak soymuştu. 'Manolya' ozellikle Amerikan toplumunun iç yaralannı ele almış. Gerçi şu sıraiarda Amerikan toplumunun kirli çamaşırlannı sergi leme fılmleri pek moda. Konu açısından pek yenilik yok 'Manolya' filminde de. Silahlann konuştuğu, uyuşturucu- nun bol olduğu, yaşam ile ölümün bir şans ko- nusuna dönüştüğü ve medyanın ön plana gel- diği bir toplum. Sonra ölüm döşeğinde iç he- saplaşmalar. Tüm üstün zekâsma karşın baba- sına kendini sevdiremeyen bir çocuk. Çocugu- nun başanlanyla yaşayan biı baba. Yalnızlık, sevgisizlik, umutsuzluk ve en önemlisi geçmi- şin o Prometheus'un taşından beter ağırhğı. Filmin anahtar cümlelerinden biri, "Geçnuşi- ni geride bıraktığını samrsın ama hep peşinde- dh-". Medya zengini Earl Partridge (Jason Ro- bards) ölüm döşeğinde uzlaşmak ister ilk ka- nsından olan oğlu (Tom Cruise) ile. Çok sev- diği bu kadmı keyfince aldatmış ve sonra yü- züstü bırakmıştır. Şimdi babası ölüm döşeğin- de diye oğlu her şeyi unutacak mı birden? tyi bildiğimiz o Hollywood fılmlerinde olduğu gi- bi hasta son nefesini verirken baba oğul kucak- laşacak mı? Anderson'a boş yere 'HoDywo- od'un Yeni Yüzü' demiyorlar. Bu fılmde öyle kolay bağışlamalar yok. Bıçak kemiğe dayanın- ca herkes günahlanyla baş basa. Ölmeden geçmişi ile hesaplaşrnak isteyen bir medya kişisi daha var filmde. (Ölüm döşe- ğinde ikî yaşlı biraz melodrama kaçmış gerçi.) Televizyon programlannm aile değerleri sim- gesi Jimnrv Gator da bolca aldatmış kansını; daha kötüsü kızının da yaşamında büyük ya- ralar açmış. Earl Partridge'in genç ve güzel kansı da kıvranıyorgeçmişin omuzlannı çöker- ten ağırlığmdan. Parası için evlenip sonra ca- nı çektikçe aldattığı kocasına ölüm döşeğinde âşık olan bu uyuşturucu meraklısı kadın da Jimmy Gator gibi, onun eroinman kızı gibi uç noktasındalar yaşamın. Aşağısı uçurum. 'Manolya', Robert Altmanın 'Short CınV fılmini anımsatıyor. Dokuz kişinin öyküsü üç saat içinde iç içe giriyor iyi düşünülmüş bir se- naryo ve çok başanlı bir montaj becerisiyle. Oyuncu listesi de senaryonun ozellikle kendi- si için yazıldığı Tom Cruise'dan öykünün te- mel taşı rolünü üstlenen Jason Robards'a dek Hollywood'un genç kuşağından yaşlı kuşağı- na geniş bir yelpaze açmış. Filmin bir başka ilginç yani başlangıç ve so- na kitap desteği gibi montajlanmış sekanslar. Plastik niteliklerine sözüm yok ama iyilerin iyi, kötülerin kötü olduğu ve tüm günahlann enin- de sonunda cezalandınldığı bir filmin Ameri- ka gibi yüzeysel yüksek değerlere ve iç rahat- latıcı ahlak derslerine önem veren bir ülkede ödül açısından şansı çok bence.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle