Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
PAZARTESİ SOYLEŞILERI
'TRTkültürü aldım... Haberi çarpıtmıyorum, çokçarpıcı veriyorum...'
Reha Muhtaretik kavgasında...) Bir türlü baş edemeyince karşımaya
Çarkıfelek gibi çok iyi yanşma
programlan ya da İkinci Bahar,
Mahallenin Muhtarları gibi dramatik
yapısı çokgüçlü olan dizileri koydular.
Yani aslında bu, dünyanın hiçbir yerinde
görülmemiş bir şey. Haber dizilerie
çarpışıyor!. Ama olmadı, yine Show
birinci oluyorl.
) Adliye, yolsuzluk, magazin...
Hangi konuyu ana haber bültenine
soksam tepki altyordu.. Çünkü
meslektaşlanmın içinde o konulan özel
program olarakyapan kişiler vardı ve
bunlardan büyük paralar kazamyorlardı!.
Ama ana haber bültenine bu haberler
girince artık o ayn programların anlamı
kalmamaya başladıl.
) En son şunu buldular: "Bu bir televizyon
haberi değil, Reha Muhtar'ın televizyon
şovu. Çünkü Reha Muhtar gülüyor,
ağlıyor, ağlatıyor, lafçarpıyor. Biz haber
yapıyoruz.. oşov. Reha aslında MehmetAH
Erbü'in, YılmazErdoğan'tn karşısında
olması gereken adaml.." Bu da bitti
şimdL. Yakında ne çıkar, ben de merakla
bekliyoruml.
ÜMtTZİLELİ
Show TV'de Ateş Hatü'nı yaparken Ana Haber
Bülteni'ne nasıl geçiş yaptm?.
- Ben zaten programı haber merkezinin içerisin-
de yapıyordum. Bir altı ay böyle devam etti. 1996
Hazıran ayında Ufiık Güİdemir Show'dan aynldı.
Ben de "Aman bana haber falan verilmesin," kor-
kusuyla, prograrru tatıle sokup hazıranın sonunda at-
tım dışan kendimi. Amerika, Yunanistan, Fransa...
Altı hafta yok oldum ki ne olur ne olmaz bu iş be-
nim üzerime kalır diye. Çünkü biliyorum orda baş-
ka pek bir alternatif falan yok. Kacmam fayda et-
medi, sonuçta Erol Aksoy, Londra'dan buldu beni
ve "Eylül'ün l'inde gefip bu işi yapacaksın" dedi...
Ve sen başladın. Ne zaman birinciliği yakaladı
Show TV?.
- Eylülde başladığımızda dördüncüydü, açık-ara
dördüncüydü. Once, kısa sürede üçüncü oldu. Ben
geldığimde zaten, "Birinci olacağE biz" demiştim.
Komiktir; kameramanlar falan 'kafayı yedi herhal-
de bu adam' diye bakıyorlardı. Çünkü o sırada ha-
kıkaten kafayı yemiş gibi görünüyorsun!. Bir kere
orada en genci sensın. Uğur Dündar o sırada Kanal
D'nin genel yayın yönetmeni. AB Kırca yıllardır
'anchorman' olarak o işi yapıyor. Ee, Ufuk Güİde-
mir de Star'a geçmiş durumda ve 5 yıldır falan ge-
nel yayın yönetmenlıği yapıyor televizyonlarda. Şim-
di sen hem en gencısın bunlann arasında, hem en
yenisin hem de birinci olacağun diyorsun... hem de
bu adamlann karşısında birinci olacağım diyorsun...
Üstelik senin haber bültenin sonuncu sırada!... Ey-
lül- ocak arası üç, iki diye geldi, 1997 Ocak ayından
itibaren de birinciliğe oturdu..
O günden bugüne de hep birinci gidryor galiba?.
- Hep bırinci gidiyor. Ama artık her gün birinci.
Yani bir senenin, 365 günün içerisinde 364 gün fa-
lan..bazen 365 gün, bu sene mesela 365 gün... Ya-
ni bir gün de yok hanı birisinin geçtiği!..
Bir televizyon gazetesl
' PekLvillardırüzerindetartışılan.sıksık''böyle de
haber bülteni olur mu?'' diye suçlanan bu haber bül-
tenini nasıl oluşturdun kafanda? Ne düşündün?.
- Çok basıt. gazetede ne yapılıyorsa aynısını ben
yapayım dedim. Bir televizyon gazetesi düşün-
düm.Yıllar TRT haberleri ile geçti... Normal, bildi-
ğin bir bülten. Protokol haberlerinden oluşuyor. Bir
de 'özel TRT' dıyebileceğim ATV.. Yani, aslında yi-
ne TRT tipi habercilik, yalnız orada protokol sıra-
laması yok da, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar
falan diye gıtmıyor da bıraz protokolsüz bir özel TRT
habercilıği var!.
Bunu yıkmak laznn, dedin öyle mi?.
- Evet. Ben bir ana haber bülteni bir televizyon ga-
zetesi olmalı diye düşündüm. Televizyon gazetesi na-
sıl olur? Bir gazete gibi olur. Hangi gazete gibi? Ben
on yıl Milliyet'te çalıştım. Hürriyet'te, Milliyette, Sa-
bah'ta ne varsa, bir televizyon haber bülteninin içe-
risinde olur dedim. Yani ne vardır bir gazetede? Si-
yasi haber vardır, üçüncü sayfasını açarsın kent ha-
beri vardır, ikinci sayfasını açarsın magazin haberi
vardır. son sayfastnı açarsın spor haberi vardır, bü-
tün bunlardan oluşan bir tutamdır bir gazete. E, bu
televizyon haberinde şu olmaz. bu olmaz diye bir an-
layış bana mantıksız geliyor.. bir gazetede şu olmaz,
bu olmaz demediğimize göre.. biz bir gazeteyi ya-
parken 'buraya hayır magazin koymayahm, buraya
hayır spor koymayahm; sadece siyasi haberlerden
otaışur,' nasıl demiyorsak, her rengi ve her çeşidı bir
gazetede vermeye çauşıyorsak, televizyon haberbül-
teni de bir gazetedir dedim sonuçta.
Ama en başından başlayarak sen ve haber bülte-
nin kryasıya eleştirikliniz. "Haber bülteni değil, şov
yapıhyor" dendL.
- llk olarak polis ve adliye haberlerini koydum, vay
efendim sürekli polis-adliye haberleri var, çünkü o
zamana kadar haber bültenlerine pek girmiyor... Da-
ha böyle 'Ağır ol da molla desinler' türü haberler
giriyor. E bizim gazetenin üçüncü sayfası kent ha-
berlerinden oluşuyor; buna yapacak bir şey yok ki!
Bu ilk. Sonra magazin haberleri girdim, vay efen-
dim ana haber bülteninde magazin haberi olur mu!..
Rüşvet, yolsuzluklarla ilgili haberler girmeye baş-
ladım, bu sefer şu geldi: Efendim bu tip haberler na-
sıl girer ana haber bültenine? Bunlar ayn bir prog-
ram konusu! Şimdi buradaki esas olay şuydu: Han-
gi konuyu ana haber bültenine sokarsam, maalesef,
ben bunu isteyerek yapmadım ama, benim kendi
meslektaşlanmın içerisinde onlan özel program ola-
rak yapan kişiler vardı ve bunlardan büyük paralar
kazanıyorlardı!. Ayn program olarak yapıyorlardı.
Ana haber bültenine bu haberler girince artık o ay-
n programlann anlamı kalmamaya başladı. Sonra spor
haberlerini de girmeye başladım, yine tepki geldi!
Sonra- bu çocuk, kedi, köpek gibi haberler...
- Ha bir de 'hayvanlar âlemi' gibi haberler koyma-
ya başladım çünkü ben bir de gazetede şunu gördüm:
Nasıl ki bir gazetenin bir de rahatlatıcı haberleri var-
dır.. haberleri de değil,rahatlatıcıköşeleri vardır. Me-
sela Hürriyet gazetesinde "Güngörmüşler" vardır,
"Basri" vardır. Okuyucu bunlan okur, o çizgi şeyle-
rine bakar. orda biraz gülümser... Haber bülteninin
içerisuıe bir de 'haber şov' diye bir bölüm koydum...
yani o da Güngörmüşler'in, Basri'nin vs'nin karşılı-
ğı olabılecek... yani o uzun haber bülteninde gülüm-
setecek bır hoşiuk, yani o bir haber değil. Onun için
de özellikle üzerine logo koydum 'haber şov' diye.
Cündem neyse onu verecefcslni..'
Senin yapbğm başka bir şey daha vardı Reha; ün-
lü artistier, şarlacılarla yapoğm uzun söyjeşiler,o ko-
nuşmalar esnasında uzun uzun ekrana gelen şarlo-
lar, türküler. Bunlar da hayfi eleştiri aldı ama~
Reteha Muhtar 'ı uzun yıllardır tamrım. Kanal D'de birlikte çalışmışlığımız da mevcut. Reha bizimle çok az
çalıştu Dört ay kadar gece haberlerini sundu, sonra Show TV'nin transfer teklifıni kabul edip ayrüdu Gitme
dedik, dinlemedi Laf aramızda, arkasından "Yazık olacak çocuğa" dediğimizi anımsıyorum!.. Hepimizfena
haldeyamldığımızı biraz geç de olsa anladık!.. Televizyon haberciliğinde "kendi tarzını" kabul ettiren Reha
Muhtar, tüm eleştirilere karşın 5 yıl gibi çok uzun bir süre televizyon haberciliğinin "rating zirvesinde" kalmayı
başardu.. Show TV'ninyeni binasındaki odasında Reha'ya, "Daha ne kadar götüreceksin birinciliği" diye sor-
dum.. Yü'züme bir tuhaf bakıp, "Saçmalama, daha yenibaşladık"' yamtını verdiL. Reha Muhtar'a aklıma gelen
her soruyu açıklıkla sordum, sanınm aynı içtenlikteyanıtlar aldınu. Karar sizin..
- Şimdi sanatçısından FadhneŞahm'ıne kadar... Bu
çok önemlıydi benim için... O dönemde Türkiye'nin
gündeminde kim varsa, kim önemliyse onu mutlak
bir şekilde yayma getiriyordum. Getirmeye çalışı-
yordum.
Yani kim oMuğu değil, önemJi olan gündeme dam-
gasuu basmasi—
- Gündemdeki kişi. Yani o gün Fadime Şahin Ac-
zimendilideriylebasılmıssa, ekrana getirilmesi be-
nim için çok önemliydi: ıbranim Tathses'ın kardeşi
Urfa'da birisini vurmuş, o gün Tathses'ın de yayına
bağlanmış olması çok önemliydi. Burada. magazin-
ciydi, Fadime Şahuı'di, Bülent Ecevif tı, başkasıydı,
öyle bir aynm yoktu. Gündemdeki kişiyi haber bül-
tenine getirmek dunımundaydık..
Örneğin son Mezarcı olayında olduğu gibi. Baş-
ka bir kanahn başlatbğı bir olayı sen aldııı canh ya-
vma taşKhn—.
- Hiç fark etmez... Hasan Mezara da gelir.. çün-
kü konu odur, kendisini mesih ilan etmiş.. Atıyorum,
herhangi birsanatçı olabilirbu... Hülya Avşar'dır, bir
başkasıdır. 'Talkofthetown'der Amerikalılar. Yani
kamuoyunun konuştuğu konunun adamı gelmelidir
Shovv Haber'e. Benim için önemli olan budur, çün-
kü ben gazetecilikte Çetin Emeç'ten de, Cüneyt Ar-
cayürek'ten de bunu öğrendim. Gündem neyse o
gündemi en iyi şekilde vereceksin. En büyük pun-
tolarla ve en iyi şekilde vereceksin!
ÖzeDikle son dönemde bir baktık, işte l'ğur Dün-
dar da Star'da başladı... Öbür tarafta AB Kırca var_
Ama Show dışuıda hiçbir kanal 19_M) haber bülte-
nindeyok. Bir de aynm yapıkh," 19.00 ve 19J0" bül-
tenleri olarak. Kendini dışlanmış hissettin mi?..
- Yok canım, dışlanmış değil, bana zaten Star'ın
genel müdürü Ekrem Çatay. Kanal D'nin genel mü-
dürü FanıkBayhan açık açık söylediler, "BizReha'yla
baş edemryoruz. 20.00-23.00 arası 'prüne time'da
birinci olabilmek için karşısına haber koymayalım.
onun yerine çok güçlü dizileri koyahm" dedıler. Ya
çok ıyı yanşma programlan Çarkıfelek gibi ya da
dramatik yapısı çok güçlü olan lkıncı Bahar, Mahal-
lenin Muhtarlan gibi dizileri koydular. Yani aslında
bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir şey.
Haber dizilerie çarpışıyor! Çarkıfelek'te bir de bir
sürii hediye dağıtılıyor, para dağıtılıyor, bin tane şey
dağıülıyor orda. Ama olmadı, gene Shovv birinci olu-
yor!.
Ya sen peki, biBnçfi olarak rru uzabyorsun haber-
lerini?
- Hayır benimki de normal, onlannki de normal
süre. Star'da mesela, Cem Uzan'ın bir karan vardı,
mümkün değil yedi buçuktan daha geriye almazdı
saatını, değiştirmezdi. Ne daha ileriye, ne daha ge-
riye. Hatta Ufuk Güİdemirsekize almak istemişti yaz
dönemınde. 'Hayır, mümkün değil alamazsm,' dedi.
Geçen gün Ankara'da Genelkurmay'm davetinde
Ekrem Çatayia karşılaştık, Star'ın genel müdürüy-
le... "Ben öyle bir şeküde anlatüm Id Cem Uzan'a,
saat yediye ahnaya ikna ettim," dedi lkna etme tezi
de oydu zaten. Yani 'biz bu şekilde baş edemeyiz; do-
layıâyla yediye çekeBm, doğru düzgün programlan-
mıa sektzden itibaren gireBm.' Yani onlar da çekil-
dilerkarşundan!.
Ama şimdi de 19.00 ve 1930 haber bühenleri di-
ye bir aynma gidiByor_
- Ümıtçığım, şımdı de yine kendilerini bir şekil-
Beş senelikbirinciliğin sonunda gelen 'Altın Kelebek'
'Aaması&a eleşûrenlenlençok önemlibirMiJL"
tbrahraTattees'koiaatartşmaııız-
da, sen Ana haber Bülteni'ne arkana
Çetin Emeç'in, Uğur Mumcu'nun fo-
toğraflannı ahp, "Yiğidim, aslamm
burada yatıyor" türküsü eşüğinde
"Bizi vıldırdma/lar" dedin-. Tepküe-
renedenoktu_
- Aslında bunu eleştiren Ibrahim
Tatlısesti.
tbrahimTatüseszaten eleştirecek-.
- Şimdi bana. tbrahım Tatlıses di-
yor ki, 'kardeşlerim, yeğenlerim, şun-
lanm bunlanm»' yanikamerada söy-
lüyor bunu Şimdi gazetecilikte, ama
kendisini sanatçı gibi gösteren kaba-
dayıdan, ama terönstten, ama rüşvet
verirken yakalanan adamdan sen,ben,
bütün gazeteciler, hepımiz tehdit alı-
nz... Bu tehditlerden yılmak veya yıl-
mamaktır söz konusu olan. Bunun
kendini sanatçı zanneden kabadayıdan
gelmesı tehdıdın niteliğini değiştir-
mez. Bu meslek maalesef bunlann
sonunda onlarca da şehit vermiştir.
Şimdi bana oradan gelmiş, bana o gün
sadece oradan gelmemişti ki, o gün üç
tane yerden daha gelmişti tehdit...
Sende bunlann toplarrunakarşı bir
tepki olarak mı düşündün şehit gaze-
tedlerin fotoğraflan eşliğinde o ko-
nusmayı?.
- Benim açundan tehdıdinnereden
geldiğmın, kimden geldiğinin bir öne-
mi yok. Benim için önemli olan bu
mesleği yapmama yönelik tehdit ol-
ması. Her gazeteci için geçerli bu.
Kimden gelirse gelsin. Sonuçta sen
mesleğini dürüst ve doğru bir şekil-
de yapmaya çalışıyorsun ama Meh-
met'ten gelir, ama Ahmet'ten, ama
fûtbolcudan, ama sanatçıdan, ama te-
röristten, ama başkasmdan, ama Meh-
met AHAğca'dan gelir.. Sonunda yap-
tığın meslekle ilgili geliyor yani bu.
Bu iki tanesı benim kendi gazetemin
genel yayın yönetmeni: Abdi tpekçi
ve Çetin Emeç. Benim ustalanm.
Özellikle Çetin Emeç. Ee, ötekisi be-
nim program yaptığım, Ankara'da be-
raber gazetecilik yaptığım abim, us-
tam Uğur Mmncu. Tabii ki o insan-
lan arkama alacağım, ben zaten o ın-
sanlann izinden gidiyorum. O insan-
larla aynı şeyleri yaşıyorum. ben de
tehdit alıyorum, ben de saldınya uğ-
rayabilirim. Zatenbumeslek başka tür-
lü yapılmaz ki.
Peki bütün bu eleştirüerden sonra
boyd "Eniyierkekhabersunucusu"
şıbirkırgınhkyadakugınhkv^rmı?.
- Hayır, kırgınlık da, kızgınlık da
yok. Hele şimdi hiç yok. Ama ben
Türkiye'de yeni bir şey yapan insan-
lann, yani yeni bir ufuk acmaya çalı-
şan ınsanlann üzerine çok gehndiği-
ni biliyorum... Rengin griyse hiç kün-
se sana dokunmuyor. Ama biraz siya-
ha, biraz beyaza doğru gidiyorsan bü-
tün millet çullanmaya başhyor. Bu da
bununbedeli. Öyle sürekli bir kırgın-
lık olmuyor, ama zaman zaman "ya bu
kadar dayapdmaz' dediğinanlarolu-
yor... Ama genel havamı soracak olur-
san bomba gibiyün, anormal derece-
bul ettirebümek ve bu dönüşümü sağ-
layabilmek, yeni olanherkes için mu-
cize demeyeyim ama, çok önemli bir
zaferdir... Yani o anlamda. artık sen
ona mucize mi dersin, ben mi derim
bilmiyorum ama!
Peki, beş sene soounda yedidnve-
k karşı başan kazanmış olmak sende
"mucize adam" duygusu mu uyandı-
nvor?. O anlamda soruyorum_
- Evet, uyandınyor!. Sonunda aldın
yani lafi...
'O* tevazu gösterirsen gerçek zannederler!. Yeni bir
amayışı getirip, toplumun değişik katmanlarına, karşın-
da 'yedi düvel' dururken kabul ettirebilmek ve bu dönü-
şüntü sağlayabilmek, yeni olan herkes için mucize de-
meyeyim ama, çok önemli bir zaferdir... Ama evet, bu
içimde "mucize adam " duygusu uyandınyor!..
dahnda 'Altm Kelebek' ödülünü ka-
zandm. Nekr bissetrin?.
- Şimdi benim algılamam... Yani
yeni bir teori üretilemedi. Çünkü şim-
diye kadar şöyle dendi, böyle dendi,
en sonuncusunda 'Bir şovmen' den-
di...Eh, haber sunuculuğu üzerine ödül
aldığıma göre demek ki yeni bir teori
çıkamıyor... Biraz gecikmiş bir ödül
ama gecikmiş de olsa güzel bir ödül.
Yani anlamı büyük bu ödülün. Ben
şimdi dört senedir Oscar'ı alıyorum
ama 'Atan Kelebek' o çevrelerin çok
etkin olduğu bir ödüldü... Beni eleş-
tiren kesimlerin çok etkin olduğu bir
çevreydi. Öyle bir ödül almış olmak
çok mutlu etti beni.
Peki, bunca ekştiriye, tepkiye kar-
de de mücadeleciyim... Şu anda he-
le, bukadaryıhn sonunda çok şeyi çok
kişiye kabul ettirdiğim için de anor-
mal bir zafer duygusu duyuyorum
kendi içimde.
Geçenkrde ekrana bir "mıknaüs-
lıadam"çıkardın.Okishitanıtırken,
"Bu Reha Muhtar mucizesinden da-
ha büyük bir mucize" dedm- Nasıl
yani?!
- Şimdi insan kendisine böyle şey-
ler söylemez... Yalnız çok da tevazu
gösterirsen gerçek zannederler... Şim-
di bu sadece benim için geçerli değil.
Yani Türkiye'de de dünyada da yeni
bir anlayışı getirip, toplumun değişik
katmanlarına adım adım, yavaş ya-
vaş, karşmda 'yedi düvel' dururken ka-
yarfan Mman y
vapoğm gaf gibi görünen şeyler var_
Ustubunu nasıl buluyorsun? O gafla-
n biBnçii mi yapıyorsun?
- Sen gaf diyebilirsin... Ben ona gaf
demiyorum... çünkü ben senle, sen
benle nasıl konuşursak televizyonda
da öyle konuşuyorum. Kendimi sık-
mryorum. Şimdi şu soruyu ağdal ı bir
şekilde sorayım demiyonım. O anda
içımden nasıl geliyorsa, tabii 21 yıl-
hk gazetecilik birikımiyle ama normal,
karşı karşıya konuşurken nasıl konu-
şuyorsam öyle konuşuyorum. E, öy-
le konuştuğun zaman o konuşmanın
içerisinde zaten... yani sen evinde ko-
nuşurken her sözünü beş dakıka dü-
şünerek etmezsın... Onun için bazı
sözler sana, 'aHah allah, böyte de söz
olur mu?' gibi gelir. Ama burada
önemli olan zaten içtenlik ve doğal-
uk. Yani evde konuştuğun o tempo-
da, o samimiyette konuşman önemli
olan.
Cstup sempatik geldi o zaman-.
- Içten olan her şey sempatik gelir
insanlara... Doğal olan her şey sem-
patik gelir... Doğal olmayan her şey
de antıpatik gelir insanlara çünkü in-
sanlar karşılannda doğal ve samimi
bir insan ararlar. Ben de öyle davra-
nıyorum, onun için de seviyoriar.
de birinci ilan edebilmek için... lstatistik bılimcile-
rinin bir lafi vardır: Istatistikler yalan söylemez ama
istatistiklere yalan söylettirirsiniz. Rakamlar yalan
söylemez. ama rakamlara yalan söylettirebilirsiniz!..
Ne yaptüar mesela?
- E, şimdi ne yaparsuı? Sen eğer en fazla izlenen
bülten değilsen kendine bir kategon bulursun. "Ben
saat vedide başlayanlar arasında birincrvün" dersin.
Ona bakarsuı Kanal 6 da birinci. 18.30'da başlayan y
bültenler arasında en çok o ızleniyor. çünkü 18.30'da
başka bülten yok!.. Böyle şey olmaz, yani sonuçta
haber bülteni haber bültenidir...
Bir de, "A smın, B sının" gibi kategorilere bölü-
nüyor galiba?
- Ha, A,B,C, Cl, C2 falan... Sosyo-ekonomik sı-
nıflan çıkardılar, sonra bütün sosyo-ekonomik sıruf-
larda da ben bınnci olmaya başladım... Yüksek sos-
yo-ekonomik sınıfta da, hepsinin ortalamasında
da!.. Bu yanş saat yedidekıler arasında süriip gidi-
yor!.. Yani bu bitmez... Sonuçta herkes kendine bir
çıkış noktası bulmaya çahşacak ... lşın doğrusu bu
benim açundan çok önemli değil. Yani insan beş se-
nedir birinci olunca, aynaya bakıp veya ızleyicisine
bakıp ten birinciyirn' demez... Hani bir şeyi yeni alır-
sın da, yeni yaparsuı da acayip mutlu olursun!.
Aüştım, diyorsun yani?
- Tabu kı! Ama bunu da çok fazla dillendirmek,
seslendirmek istemiyorum.Yanı ben en fazla izleni-
yorum, en çok sevılıyorum falan filan... Benim bu-
rada söylemek istediğim şey şu: Habercı doğru in-
sandrr. Doğnı ohnak durumundadır: çünkü Türki-
ye'deki ve dünyadakı bütün olaylan doğru bir şekil-
de aktarmak durumunda olan kişidır o. Insanlar se-
nin dürüstlüğüne güvenecekler. Şimdi başkalan > an-
lış bilgi verince benim tepem atıyor. Yani 'Ben bi-
rinciyim,' demeseler...
Senin haberlerinde kanlı sahnelerin, ya da insana
dair, iç acıtan sahnelerin çok fazla, defalarca ekrana
getirildigi yohında ckkti eJeştiriler de var...
- Ben bunu yüzde yüz ıddıa ederim: şu anda be-
nim haber bültenlenmdekı 'kanlı sahneler' denilen
sahneler en azdır, yani en az iki kanal daha fazla
kanlı sahneler göstermektedir... Ama bu hep böyley-
di. Fakat tabii, burada lıder olan taşlanıyor!..
'Devrlml llk yapan kazanırı./
Diğer kanallann haber bültenleri nasü. senin bül-
teninle benzernkler görüyor mıısun?. Sende eleştir-
dikleri haberler anlammda soruyorum...
- Tamamen!. Ya. tabıı ki yapacak. Aslında bugün
yapuklan yanlış değil. Bugüne kadarki eleştinleri doğ-
ru değildi. Yoksa bugün yapıyorlar. hepsi yapıyor-
lar. Problem şu: Bugüne kadar bunu eleştirirken doğ-
nıyu söylemıyorlardı. Bunu bir bahane olarak orta-
ya koymaya çalışıyorlardı. Yoksa kendılen hepsini
birden yapıyorlar şımdı!..
Peki neden hâlâ sen birincisüı?.
- Ee, bir işin orijinali vardır hayatta!. Yani, devri-
mi ilk yapan kazanır. Ondan sonra zaten herkes ya-
pacak. Zaten ben bunu herkesin yapacağını biliyor-
dum. Bunu yani sadece ben yapacağım diye düşün-
medim. Biliyordum bir gün gelecekler!..
Ama bir de etik kavgası var büiyorsun-.
- Ben şimdi yapıyorum o etik kavgasını, çünkü ben
diğer haber bültenlerini yeterince etik buhnuyorum.
Neden?.
- Açık konuşmak gerekirse ben Milliyet'ten ve
TRT'den aldığım kültürle bir haberi çok çarpıcı ve-
ririm ama, çarpıcı verirken çok fazla dengelere dik-
kat ederim. Ben bazı haber bültenlerindeki haber-
lerde bu dengelere hiç dikkat edılmediğını görüyo-
rum.
Ne yapıyor mesela? Yanhş mı veriyor? BUinçB ola-
rak abartryor mu? Yahut da dezinformasyon mu ya-
prjw?.
- Yani bir dayak sahnesi yirmi defa çevrile çevri-
le veriliyor. Halbuki bizde elimizde görüntü yoksa
bile bir dayak olayı, aynı görüntü ıkı defadan fazla
girmez. O da yani elde görüntü olmadığı için. Ama
bu uzata uzata, sakız yapıla yapıla veriliyor. Ben
bunun çok doğru bir şey olduğu kanısında değilim.
Bu da diğer televizyon kanallannda özellikle yapı-
lıyor. Bunlan rating almak için yapıyorlar... Onlar
zannediyorlar ki Reha Muhtar böyle rating alıyor...
Yani önce kendileri bir şey söylediler, sonra o söy-
lediklerine kendileri de ınanmaya başladılar ve.bu
inançla rating almak için böyle şeyler yapıyorlar.
Benim de söylemek istediğim oydu... Sen de, ana
haber bülteninde ohnaması gereken şe> leri kullanan
ve bunlan da abartarak ya da çok fazla üzerinde oy-
nayarak, etik dışı olarak kullanan kişi olarak suçlan-
dmçoğukez»
- Suçlanmak değil. o eleştiri oradaki meslektaş-
lardan geldi.
Tamam işte, meslektaşlardan bahsedhoruz...
- O meslektaşlar zaten bu eleştiriyı yaparken doğ-
ruyu söylemiyorlardı!. Onlar sadece bu birinciliğe
karşı neden bulmak zorundaydılar. Ümit'çiğim şöy-
le oldu.. Bu beş senenin aşamalannı söy lüyorum; Bir:
Dendi ki "Reha Muhtar farklı haberler, değişik ha-
berler yapıyor- Görüntüleri tekrarhyor, bir sürii ola-
yı çarprtryor." Bu bir süre sonra anlamsız geuneye
başladı... Kendilen yapıyorlardı zaten!. O bitti, ikin-
ci: Dediler ki "Reha Muhtar magazin haberleri ya-
pıyor" Bir süre sonra bunun da anlamı kalmadı, çün-
kü zaten kendilen de yapıyorlardı. Üç. En son şunu
buldular "Bu bir televizyon haberi değil, Reha Muh-
tar'ın televizyon şovu. Çünkü Reha Muhtar gülüyor,
ağhyor, ağiatryor, lafçarpıyor... Bu bir televizyon ha-
beri değü... Televizyon şovmeni Reha Muhtar... Biz
televizyon haberleri yapryoruz, o ashnda Mehmet Ali
Erbü'in, Yıhnaz Erdoğan'ın karşısuıda olması gere-
ken adam."Bu üçüncüsüydü. Bu da bitti. Şimdi bil-
miyorum, bir şeyler çıkacak yakında, ben de merak-
la bekliyorum!