17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / [email protected] 13 Kayserifi hanım ticareti sevdi • KAYSERİ(AA)- Ticari zekâlan ile ünlü Kayserili erkeklerin eşleri de, kısa süre önce girdikleri iş âleminde başanlı oldular. Baklava, mantı, kete gibi ürünlerini pazarlamaya başlayan Kayserili hanımlar, işlerini 2-3 yıldan beri açtıklan küçük dükkânlara taşıdılar. Kayserili kadınlar, pastanelerde 4-5 milyon liraya satılan bir kilo baklavayı hem malzemesini daha fazla koyarak hem de kilosunu 3 milyon liradan satarak müşteri çekiyorlar. Şapla savaşa AB'den destek • ANKARA(AA)- Türkıye, hayvan kaçakçılığı nedeniyle yurdun hemen her yerinde yaygın olarak görülen şap hastalığı ile mücadele için AB'den 50 milyon Euro destek istedi. Türkiye, şap ile mücadele amacıyla kaçak hayvan girişinin yo|un olduğu Doğu ve G.Doğu'da tampon bölge kurmak istiyor. THY sermaye arttınyor • ANKARA(ANKA)- Özelleştırme programında bulunan Türk Hava Yollan (THY), kayıth sermaye tavanını yanm katnlyon lıraya ulaştınyor. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), THY'nin kayıth sermaye tavanmı büyütmek amacıyla yaptığı başvuruyu kayda aldı. Şirket, 175trilyon lira olan kayıth sermaye tavanmı 500 trilyon liraya yükseltecek. hracatta düşüş sürüyor • İSTANBUL(AA)- Tûrkiye Ihracatçüar Meclisi'nin (TÎM) kayıtlanna göre, ihracatın kasım ayında, geçen yıhn aym ayma oranla yûzde 4.2 gerilediği bildirildi. TÎM Başkanı Okan Oğuz, "Gerileme, siyasi iktidann ihracatı görmezden gelen politikalannın sonucu" dedi. Kasım aymda 2 milyar 435 milyon dolarlık ihracatın kayıt altına alındığı belirtildi. DTÖ müzakereleri öncesinde 'ulusal görüş' oluşturulmak üzere çalışmalar sürüyor TamiMİa yeııi ödünlerEkonomi Servisi - Dünya ta- nm ticaretinin serbestleştirilme- si amacıyla Dünya Ticaret Örgü- tü (DTÖ) tarafindan gelecek yıl mart ayında başlatılacak tanm müzakerelerine yönelik ulusal görüşü oluşturmak üzere çalış- malar sürüyor. Tanm müzakerelerinde ulusal görüş oluşturmak üzere Dış Ti- caret Müsteşarlığı (DTM) bün- yesinde kurulan "Ulusal Çalış- ma Grubu" raporunu yıl sonu- • Hazırlık sürecinde Tanm Bakanlığı dışlanması dikkat çekiyor. Siyasi iradenin Türk üreticisini, "büyük desteklerle güçlendirilen" gelişmiş ülkelerin taran işletmeleriyle aynı arenada rekabete zorlaması kaygı uyandınyor. na kadar tamamlamayı planlar- ken, hazırlık sürecinde Tanm Bakanlığı dışlanıyor. Ulusal görüş, gelecek yıl marttaCenevre'de yapılması ön- görülen milenyum raund görüş- melerinden önce, ocak ayında DTÖ'ye iletilecek. Siyasi irade- nin "küreseUeşmm uyum'' adı altında Türk üreticisini, "büyük desteklerle güçlendirüen" geliş- mış ülkelenn tanm işletmeleriy- le aynı arenada rekabete zorla- ması kaygı uyandınyor. Türkiye küresel rekabet ve AB'ye de uyum gerekçesiyle hâlâ nüfusun yaklaşık yüzde 40'ını banndı- ran tanm sektöründeki destekle- ri "geüşme yolundaki ülkeler grabununflkdönemtavizieriuy- gulama süresi olan 2004'e ka- dar" sona erdirmeyi planlarken AB, ortak tanm politikası çer- çevesinde, üreticisini "sürekfive Türkiye'nin görüşleri Türkiye'nin DTÖ müzakerelerinde benimsediği görüşler özetle şöyle: / Tarife indirimleri görüşülmeden önce iç destek ve ihracat sübvansiyonlanna ilişkin indirimler yapılması esas olmalı. Tüm ülkeler tarifelerde indirime gidebilirler. Gelişmiş ülkeler, tarife basamaklannı ve tavanlannı kaldırmalı, aynca gelişme yolundaki ülkeler fiilen uygulanan gümrük vergisi hadlerinin konsolide edilmesi konusunda serbest bırakılmalı. /Gelişmiş ülkeler uyguladıklan ihracat sübvansiyonlannda indirime gitmeli. ihracat kredileri disiplin altma alınmalı. / Tanma verilen iç desteklerde uygulanan "de minimis" oram mevcut seviyede tutulmalı ve bu oranlarda gelişmekte olan ülkeler tarafindan indirime gidilmeli. / Bazı ürünlerde iç destek hakkı kullamlmazken sınırlı sayıda üründe taahhütlerin aşılabıhnesi nedeniyle "de minimis" kuralı ürün bazında uygulanmak yerine, tüm ürünlerde uygulanmalı. / Gelişme yolundaki ülkelerin tanm anlaşması kapsamındaki yatınm ve girdi teşviki kullanma hakkı devam etmeli. Küresel rekabet ve AB'ye uyum gerekçesiyle tanm sektörüne destek azaraimaya çahşüryor. bütçenin neredeyse yansmı ayı- rarak" desteklıyor. AB tanm sektöründe, diğer alanlardan farkh olarak serbest rekabet kurallanndan uzak ve topluluk organlan tarafindan yönlendirilen "mertea-müda- halecT bir fıyat ve pazar rejimi uyguhjyor. AB, bugüne kadarta- nm için bütçesinden milyonlar- ca dolar kaynak ayırdı. 1995 yı- lında 60 milyon dolara yaklaşan AB bütçesinin 32 milyon 760 bin dolarlık bölümü, 1996'da da 81 milyon dolarlık bütçenin ya- nsı tanm desteklerine aynldı. DTÖ Tanm Anlaşması Türkiye IMF, Dünya Bankası gibi küreselleşme kurumlannca kredilere karşıhk dayatılan ta- nm politikalannı benimserken gelişmiş ülkelerin çıkarlan doğ- rultusunda hizmetleri ve tanm ticaretini liberalleştirme yönün- de yoğun girişimleri olan DTÖ'nün tanm anlaşması gere- ği ülkeler, pazara giriş, iç destek- ler ve ihracat sübvansiyonlanna ilişkin olarak indirim taahhü- dünde bulundular. Gelecek yıl tanmda yeni ödünler görüşülecek. Türkiye, dünya tanm ticaretinin daha da serbestleşmesı için gelişmiş ül- kelerin daha fazla ödün vermesi gerektiğini de savunuyor. Bütün tanm ürünlerini DTÖ'ye konso- lide eden Türkiye, gelişme yo- lunda ülke olarak, 10 yıllık bir süre içinde, 2004 yüına kadar her üründe en az yüzde 10'dan az ol- mamak kaydıyla yüzde 24'lük bir indirim yapacak. Türkiye, gelişmekte olan ül- kelerin tarife oranlannın müm- kün olduğunca mevcut düzeyde korunması ve gelişmiş ülkelerin tarife indirimine gitmeleri ge- rektiği görüşünü savunuyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGtN YILDIZOĞLUIOAÜ/Mergin.yildizoglu(«btintemetcom Geçen yıl 30 Kasım'da Dünya Tica- ret Örgütü toplantısı, göz yaşartıcı gaz, biber spreyi ve polis coplarına rağmen sokakları terk etmeyen göstericilerin basıncına dayanamadı, çöktü. O gün Seattle'da sokaklan dolduran gösteri- ciler yaptıklan işin öneminin bilincin- deydiler ama, tarihsel bir dönemi ka- patıp bir yenisini açtıklannın henüz far- kında değildiler. Seattle olaylannı izle- yen bir yıl içinde yaşanan gelişmeler, tarihin yön değiştirmekte olduğunu gösteriyordu. Direniş 2000'de küreselteşti Küreselleşmeye, serbest piyasa uy- gulamalanna karşı direniş giderek yük- seldi, küreselleşti ve yeni bir antikapi- talist refleksi, yıllar sonra yeniden orta- ya çıkarmaya başladı. 2000 yılı Ocak ayında Ekvador'da, 40.000 kişinin ka- tıldığı IMF karşıtı biryürüyüşle başladı. Bu hareket daha sonra Ekvador'da bir genel greve dönüşecek ve hükümeti IMF programından vazgeçmeye zor- layacaktı. 27 Ocak-1 Şubat arasında Da- vosta, Dünya Ekonomik Forum top- lantısının yapıldığı bınaların önündeki küreselleşme karşıtı protestolar ise Havanın Döndüğü Gün 2000 yılinda sık sık yaşanacak olayla- rın ilk örneğini oluşturuyordu. Martta Londra'da metro ve trenlerin özelleşti- rilmesine açıkça karşı çıkan sosyaiist bir politikacı Ken üvingston, üyesi ol- duğu Işçi Partisi'nden atılmayı göze alarak Londra Belediye Başkanlığı'na adaylığını koydu. Livingston'a göre uluslararası mali sermaye, tüm II. Dün- ya Savaşı'nda ölenlerden çok daha fazla cana kıymıştı. Bir sol cephe, Sos- yaiist Ittifak, Lıvıngston'u destekleye- ceğını açıkladı. Nisan'da IMF-Dünya Bankası ortak toplantısını protesto et- meye VVashington'a 35.000 gösterici geldi. Küreselleşme karşıtı gösterilere bu sefer 3.5 milyon üyelı AFL-CIO sen- dikalar federasyonu da katıldı. 1 Mayıs gösterileri tüm dünyada ilk kez küreselleşme ve neoliberalizme karşı, ortak bir temayla, çok yaygın, coşkulu bir biçimde kutlandı. Birkaç gün sonra, Ken Livingston Londra belediye seçimlerini, Işçi Partisi'ne rağ- men kazandı. Haziran'da Latin Ame- rika ülkeleri Brezitya, Ekvador, Hon- duras, Paraguay gibi ülkelerde ger- İLAN BİRLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL YÖNETİM KURULU B3!LEŞIX METAL-IS (Buleşık Meul Iççılen Sendlkaa) 24 25 26 Kasım 2000 (junlen yapüın 15 Merkez genel Kunıhında 1 Aşağıda ad-soyadlan meslek-aanatian ve ıkametgablan gostenlenlar sendlka zorunhı organlannın asıl v« yedek uyehklenne seçdmısleıdll 2 Sendıkanuz AnatU2uğuznın (3/B-b) (4/c-ç) (9/a) (12) (16) (19) (20) (27) ıaa maddes değiftuılnna 4 uncu maddeye (k) bkrası Ue geçıcı 2 Madde eklenmıştıı 2821 sayıiı Seodıkalar Yasasının 8 ve 9 Maddelen geregıoce ılgüılere duyuıuhn URLEflK MZTAL IŞÇILDU SEHDKASI OEHKL TÖKETm KUKULU OBIKL YÖHETm KURÜLO AD VK SOYADLAM MESLEK VE SATf ATI ZIYAYILMAZ Genel Baskan MUZAF7EB ŞAHJN Genel Sekreter HUSEYDJGÜLER Mab Daue Başkanı FIKRIBAY1B Orgutlenme Dane Başkanı HAMZAELAVUZ Eğıtım. Basın. Yayın ve Tanıtım Daııesı Başkanı ABUTALIP KOÇAR MURAT AKDENIZ DOGANKAYA AHMET AYTAŞ YILMAZ BAYRAM ISMAIL BAYRAKTAR KAMILOIKTAŞ HASAN SAD1Ç ILHAN ÖZPINAR BURHAN YUCA AYDINÇAKRAK MEHMET OKAN ABBAS ÇAĞAN FARUK KILIÇ YAŞARC1HAN ALI OBCAN KARADUT İCEMAL SARGIN NEJDKT TUMEF NECDET ÖZTUBK ÇELEBI KAYADlBt ISMAIL tSLAM Iştl Işlemcı Kahpçı M»iqr^a HaİTimr*"* Eaportacı MaJcne Bakıması Tel Çetone ve örme Işçıs. Elrfttnk Tekmayenı Monta) Işçtsı Bakıma Kflhpçı ] Tesvıyea Tomaa Laborant Makme Bakuncısı Totnacı Kaiıte Kantroi Kaynakçı Bskımcı Çapak Alma Operatörü Kaynakçı Tesvıyecı Makm« Bakuncısı Tesgah Opetatoru Makıne Bakuncısı Pompacı Forklıfta KAMETOAHl Kayısdağl Yohı Ekuttss Apt 35/13 Içnrenkoy/KADKÖY/TST Kaznn brsbekn M«h 869/2 Sok No 4 GAZ1OSMANPAŞA/IST Mehmet Alı Pafa Mato 2 Sıpahı Sok No 17 IZMTT Ardmlı Cad. KmoOl Sck No 4 D 6 Klynaıca PENDİK/IST Yavuı Sultan Mab Onur Sok No 3 DERINCE/TZMIT Kazım Karabaku Mab. Mevtana Cad No 38 DARJCA/GEBZE t CumfaunyM Mah Kavakü Beld Çağlayan Sok Emelmrter No 0004 BLK.YB EK NO 6 D 0035 BUYUKÇEKMECE/1ST Gûlensu Mah GurbuJ Sok No 10 MALTEPE/1ST Yavuı Sultan Mah Rıhum Cad Rabak Sıtelen A Blok Kat 3 No 12 DETUNCE/1ZMTT Esenlet Kaıabayu Mab Mabmutbey Yolu Sajtarya Cad, 666 Sok No 4 ESENLER/IST itERKEZ DEHETL1 YeniBune Eörû ORHANGAZI/BURSA Anpçesme Mah Nanuk Eamal Cad 1016/3 Sok No 10/A GEBZK ICaıadolap Mah GânsySok Emek Apt 5 Blok D 16 ALtBEYKÛY/lST Kuıuçesme Dogxn Mah Atatuık Cad No 24 K*t 4 D 3 İZMİT Guıetrah Mab Eaıanınat Cad No 18 D 3 PENDİK/IST Hacı Habl Mah Şehıt Numan Dede Cad Demka Apt No 28 E 3 D 7 GEBZE MERKEZ DİS1PLIR KUBULU Hma HaBl Mah. Zabefd* Hanım Sok No 6 GEBZE Eaıadolap Mab Neşelı Sok 20 Blok Denız Apt D 7 ALİBEYTÖY/1ST Cumbunyet Mah Kubılay Cad 2225/1 Sok No 3 ÇAYIROVA7GEBZE Haolaı Cad Aydın Sok. Emek Apt 6/20 Cevulı/KARTAL/IST Faoh Mah Ayumı Sok No 19 KUÇUKÇEFajECE/TST Davutpasa Mah 3 Cad No 57 ESENLEB/1ST Gulnıyu Mah Tasocağı Sok No 1 MALTEPE/IST Eıenleı Baym Aysegul Sok No 9 IZMIT Sopalı Yenilmt Bankenl Sttesı H Blok Kat 3 No 5 DER1NCE/1ZM1T Fevu Çakmak Mah Şanü Sok No 17 SEFAKOY/IST çekleşen IMF karşıtı genel grev dalga- sıyla sarsıldı. Temmuz'da, Amerika'da Yeşiller Partisi'ni temsil etmek üzere Ralph Nader, küreselleşme, neolibe- ralizm ve büyük sermaye karşıtı bir platformla başkan adaylığını açıkladı. Seçimler yapıldığında Nader 2.7 mil- yon oy alacak ve Demokratlann kesin zaferini engelleyerek bir krize yol aça- caktı. Böytece 1980'lerden bu yana ku- rulan neoliberal, III. Yol konsensüs ilk kez ABD'de bozuldu. Ağustos'ta bir Arjantin mahkemesi IMF'yi yabancı sermayeden yana po- litikalarla ülke ekonomisini tahrip et- mekten suçlu buldu. Eylül'de küresel- leşme karşıtları Melbourn ve Prag'daydılar. Göstericilerle polis ara- sında şiddetli çatışmalar oldu. Ka- sım'da Brezilya'da IMF politikalanna karşı genel grev yapıldı. Küreselleşme reklamının balonu söndü Küreselleşme karşıtı muhalefet ilk önce Davos zirvesinin gündemini be- liriedi. Zirve, küreselleşmenin daha iyi pazarlanması (pardon, anlatılması di- yecektim) önerisiyle tamamlandı. He- men arkasından IMF ve Dünya Banka- sı "daha anlayışh" bir söylem benim- semeye başladılar. Mayıs'ta New York Times, IMF Direktörü Stanley Fisc- her'in "muhalefetin küreselieşmeyi kötü bir kavram haline getirmesin- den (gerçek yüzünü açığa çıkarmasın- dan-E.Y) dolayı"... "ekonomik en- tegrasyonu tarif edecek (pazariaya- cak-E.Y) yeni bir kavram aradığını" bildiriyordu (7/05/2000). Tam da o günlerde, Harvard Üniver- sitesi'nden Dani Rodrik ve Fransisco Rodriguez çok ilginç birçalışmayayım- ladılar. Bizim de bir çarşamba yazısında aktardığımız bu çalışma, ticaretin ve ser- maye hareketlerinin serbestleştirilmesi- nin azgelişmiş ülke ekonomileri üzerin- deki etkilerini test ediyor, bulgulann, kü- reselieşmeyi savunanlann varsayımlan- nı desteklemediğini, aksine küreselleş- meci politikalann ekonomik yıkıma yol açtığını ortaya koyuyordu. Yıl içinde, çeşitli uluslararası kurum- lann yayımladıklan raporlar, son 10 yıl- da dünyada, yoksuiluğun arttığını, gelir dağılımının daha da bozulduğunu orta- ya koydular. Globalizmin kalelerinden Business Week dergisi de adeta ağız değiştirmeye başladı. "Açık gerçek şu ki, salt piyasala- nn serbestJeştirilmesi, tüm kayıklan kaldırmaya yetmiyor. Harta bazı du- rumlarda büyük zarara yol açıyor. Dahası, uluslararası şirketlerin insan haklan, işçi haklan ve çevre konuta- n açısından büyük yolsuzluklar yap- tklan inkâr edilemez." (06/11/2000) Latin Amerika ve Türkiye örnekleri- nin de gösterdiği gibi IMF ve Dünya Bankası'nın "?//7n///fmus/(as/"yladolaş- maya başlaması pratikte bir sonuç ver- medi. Dünya Bankası'nın esnekliğinin sınırlan Yoksulluk ve Büyüme raporunu hazırlayanlardan Prof. Ravi Kambur, ABD Maliye Bakanı Summers'ın bas- kısıyla istifa etmek zorunda kalınca bir kez daha ortaya çıktı. Bu, başekono- mist Stiglitz'in VVashington Konsen- süsü ve IMF'yi eleştirdiği için istifaya zorlanmasından sonra, bir yıl içinde ikinci istifaydı. Institute for International Econo- mics, ekimde yayımladığı bir raporda IMF'yi "çoğu zaman aşın kat dav- randığı ve krizdeki ülkelere çok ağır koşullar dayattğı" için eleştirdi (NYT 21/10/2000). Rapor IMF verilerine da- yanarak "IMF programlannın Afrika ülkelerinde büyümeyi sağlamayı ba- şaramadığım" gösterdi. International Herald Tribune de, Seattle'da görüş- melerin çökmesinde büyük rol oynayan III. Dünya, yoksul ülkeler muhalefetinin oluşturduğu lobinin o günden bu yana daha da güçlendiğini anlatan bir yorum yayımladı (27.11). Asyakrizi IMF'nin gerçek yüzünü her- kese (Belli ki, Türkiye'deki milliyetçi(!) politikacılar hariç) göstermişti. Seatt- le'dan sonra yaşanan gelişmeler DTÖ'nün, küreselleşme adına, azgeliş- miş ülkelerde tüm korumalan kaldınrken aynı zamanda, özellikle kimya, ilaç ve bilgi işlem (medya) alanlannda çokulus- lu şirketleri koruyan uygulamalan da- yattığını herkese (bizimkiler hariç-Tah- kim Yasası'nı hatırlayınız) gösterdi, kü- reselleşmenin tahribatlannı ve gerçek yüzünü ortaya koydu. Şimdi bir taraftan küreselleşme ve ku- rumlanna karşı muhalefet yükselmeye devam ediyor. Diğer taraftan küreselleş- meci ideoloji kendini savunmak için kavram ve bahane bulmakta giderek zorlanıyor. Bu sırada dünya ekonomisi yeni bir resesyonun eşiğine geldi. Ge- çen hafta yayımlanan veriler ve kimi uluslararası yatınm kurumlannın projek- siyonlan, ABD, Avrupa ve dünyada eko- nominin yavaşlamaya başladığını gös- teriyordu. (Global Report 27, 29/11, Bloomberg 29/11, VVashington Post, International Herald Tribune, Wall Street Journal, 30/11) Morgan Stanley Dean VVrtter'in ba- şekonomisti Stephan Roach'a göre bu, 1960'tan bu yana görülmeyen şid- dette bir yavaşlama. Global resesyon olasılığı her gün biraz daha artıyor. Dün- ya ekonomisi, dış şoklara ve ani sapma- lara çok duyarlı olduğu bir "duraklama hızına çok yaklaşt". Bu, küreselleşme süreci açısından çok önemli bir gelişme. Aynntılannı bir başka yazıya bırakarak şu tespitle bitir- mek istiyorum: Küreselleşme hem kü- resel mekânı hem de tüm ekonomik ha- reketin zamanını, sermayenin egemen- liğı altında tek ve bütünsel bir süreç ola- rak örgütleme eğiliminden başka bir şey değil. Bu eğilimin varlığı, sürekli ilerle- mesine bağlı. Ekonomik, ideolojik ve kültürel alan- lardan birinde küreselleşme süreci ak- sarsa, bu hızla tüm sürece yayılır ve kü- reselleşmenin geleceğini tehlikeye so- kar. Işte tam da böyle bir döneme giri- yoruz. Tüm yatınmlannı küreselleşme üzerine yapanlann bu olasılığı göz önü- ne almalannda fayda var. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sıkışhr ve Sat! Yaklaşık bir yıl önce IMF'ye verilen Niyet Mek- tubu ile ülke ekonomisi, üç yıllık yeni bir istikrar sürecine sokuldu. Ortam, bu tür bir program için gerçekten çok uygundu. Seçimlerden yeni çıkılmıştı. Üç partili bir koalis- yon hükümeti oluşmuştu. Meclis'te muhalefet edecek güç kalmamıştı; Meclis dışında da du- rum farkh değildı. Sendikalar yıldınlmıştı; tanm ke- simi aslında örgütlü ses çıkaracak bir yapıda de- ğildi; memurlar ve emekliler de çıkarlarını koruya- cak bir örgütlenmeden çok uzaklardı. Bu neden- le de programın, enflasyonu düşürmek amacıy- la, kamu harcamalannın kısılması, işçi ve memu- run ücret ve maaşlannın arttınlmaması; tanm ke- siminden devlet desteğinin çekilmesi ve sosyal güvenliğin çökertilmesi yönündeki istemleri ko- layca uygulanabilirdi. Ek bir kolaylık daha vardı. Türkiye, özellikle 1980 sonrasında IMF ve Dünya Bankası'nın program- lannı, kendi insanlannı ezme pahasına da olsa, kayrtsız koşulsuz uygulamasıyla ünlüydü. IMF ve Dünya Bankası'nın istekleri ve bu isteklerin kar- şılığı olarak, kısa ve uzun dönemde neler sağla- yacaklan tartışılmaz; istekler yerine getirilirdi. Bu nedenle, IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'yi ikide biröbürazgelişmişlere, uysallığıylaörnek ülkeya da ödevini eksiksiz yapan öğrenci olarak göster- mekteydi. • • • Başka ülkelerde bu tür programların başansı için hükümet, toplumsal uzlaşma sağlama ge- reği duyar. Çünkü istikrar programı aslında kemer sıkmadır; bir ekonomik yük getirir. Ulusal birlik düşünülürse ve de ülkede demokratik işleyiş var- sa, istikrarın yükünün toplumun değişik kesimle- ri üzerinde dengeli dağılmasma çalışılır; çalışıl- ması gerekir. Türkiye'de uygulanan programın bu özelliği yoktur; bu program, toplumsal uzlaşma anlayışından tamamıyla yoksundur. Bu nedenle, ezilenlerin sesterinin çıkmadığı bir ortamda ko- layca uygulanabilirdi. Bütün bunlara karşın program daha birinci yıl dolmadan tökezliyor; iyi gitmiyor. Ekonomide yaşananlar, geçen yıl öngörülene uymuyor. Dış ticaret açığı büyüyor; kısa dönemli faiz kazancı için ülkeye gelen yabancı sermaye ya da sıcak para, adım adım buradan ucuyor; yad ellere doğru gidiyor. Üretime dayalı tarafı aslında çok zayıf olan İMKB göstergeleri baş aşağı gidi- yor, çöküyor; paranın fiyatı olan faiz oranları, ki- mi geceler yüzde 200'leri asacak kadar çıldı- rryor. Programın asıl amacına ulaşmayacağı, enflasyonun da istenen düzeye çekilemeyeceği görülüyor. Hükümet, tam bir şaşkınlık içinde bocalıyor; çö- zümü, her zaman yaptığı gibi IMF ve Dünya Ban- kası'ndan istiyor. Onlar da veriyor. Neyin karşılı- ğında? IMF ve Dünya Bankası ekonomiyi rahatlatmak için beş-altı milyar doları borç olarak ve de gıdım gıdım da olsa vermeyi düşünüyor. Ancak borç vermelerinin, her zaman olduğu gibi, ağır bir be- deli var; onu istiyoriar. istekleri iki küçük sözcük- te gizlidir Sıkıştr ve sat. Yani IMF ve Dünya Bankası, hükümetten halkı daha çok sıkıştrmasını ve başta enerji kuruluş- lan ve Türk Telekom olmak uzere kamu girişim- lerini daha hızlı satmasını istiyor. Halkı sıkıştırmanın yollan olarak; dolaylı vergi- lerin arttınlmasını. buna karşıhk bütçe harca- malannın kısılmasını; esasen çok sınırlı olan sosyal güvenliğin çökertilmesinin iyice hızlandı- nlmasını, ısrarla istiyor. Kamu çalışanlannın maaş ve ücretleri arttırılmayacak; bütçenin eğitim ve sağlığa destekleri azaltılacak ve devletin tanm- dan elini tümüyle çekmesi sağlanacaktır. Dünya Bankası bu istekleri her zaman yaptığı gibi re- form süslemesiyle sunuyor. Reformlanna bu kez sulama ve ormancılık da ekleniyor. İlginç olan, değil bir yıl, bir hafta sonrasını bile doğru kestiremeyen ve yaşanan parasal bunalımı öngöremeyen IMF ve Dünya Bankası'nın, sosyal güvenlik konusundaki öngörüleridir Dünya Ban- kası, sosyal güvenliğin, eğer reform yapılmazsa, bütçeye getireceği yükü, 2010 yılında ulusal geli- rin yüzde 5'i ve de sıkı durun, 2030 yılında da yüz- de 10'u olarak öngörüyori Aslında, sosyal güven- lik, dereyi bulandıran kuzu oluyor. Asıl sakıncalı olan, hükümetin yetersizliğidir. Hükümet kendi halkını ekonomik olarak ezerken kurt kesiliyor; buna karşıhk yine ekonomik konu- lardayabancılann herdediğini yapıyor; iyice "ku- zu"laşıyor. Siyasal konularda ise yerii-yabancı aynmı yapmadan aslan kesiliyor; tartışmıyor. Bu büyük çelişki, özellikle kısa süreli para ticaretiyle uğraşanlann gözünde, hükümeti, kararsız, iş ya- pamaz ve beceriksiz kılıyor. Sonuçta, ekonomi- yi yönetemeyen hükümet görüntüsü veriliyor ve bu durum, ekonomik gidişi çok daha olumsuz yönde etkiliyor. e-posta: yakup(n metu.edu.tr î i n AyokkabıFuonsonaenti Bu yıl 24'ûncüsü düzenlenen Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuan'na Tûrkiye'den 166, yurtdışından ise 195 firma kaüldı. Sektör içi ilctLşinıe ve uluslararası tkari ilişkilere olanak sağla> an fuara deri ve suni deri üreticilert, yan sanayi üreticileri, ayakkabı ve deri maMne üreticileri kaüldı. İtaha'nın 139 finnav la kaüldığı fuara ramazan nedeniyle Anadolu'daki üreticinin kaülımının düşük olduğu belirtilhor. (Fotograf: GÖZDE AKGÜNGÖR)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle