Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Başbakanlık
sitesi de
'hack'lendi
• ANKARA (AA)-
Başbakanlığın
"www.basbakanlik.gov.t
r" adresinı tıklayanlar,
sitenin ana sayfası
yerine "memur maaş
zammını protesto
ettiklerini" belirten
korsanlann bıraktıklan
mesajla karşılaştılar.
"ThisPageHackedBy
RobertoSmix"
başlığıyla bırakılan
mesajda, "Adı geçen
kişiler tamamıyla
Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olup, yüzde
10'luk sadakayı protesto
amacıyla olayı
gerçekleştırmışlerdir.
Şahıslar da zaten memur
evlatlandırlar. Durum
geçicidir ve elimizdeki
bilgilen isteyen herkese
vermeye hazınz" .
denildi.
Genelkurmay
yalanladı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Genelkurmay
Başkanlığı. kuvvet
komutanlıkiannın
kaldınlmasını öngören
'Kuvvet 2000' adlı proje
hazırhğını yalanladı.
Genelkurmay Genel
Sekreterliği'nce dün
yapılan açıklamada,
"Genelkurmay
Başkanlıgı'nda
Pentagoıı Modeli"
başlıklı haber ve ' • -
yorumlar yalanlanarak
"TSK de bu konuda bir
çalışma ve alınmış
herhangı bir karar
mevcut değildir"
denildi. Bazı gazetelerde
dün yayımlanan
haberlerde, TSK
içindeki çalışmaya göre
kuvvet
komutanlıkiannın
kaldınlacağı ve "ortak
karargâh" modeline
geçileeeği belirtilmişti.
Gülen davası
• ANKARA (ANKA)-
Nurculann lideri
Fethullah Gülen'in,
"Laik devlet düzenini
yıkarak yerine şeri
esaslara dayalı devlet
kurmaya çahşmak"tan
dolayı lOyılakadar
hapis cezasına
çarptınlması istemiyle
açılan davaya Ankara 2
No'lu DGM'de bugün
devam edilecek. Ekim
ayında yapılan ilk
duruşma, Gülen'in
ABD'deki adresinin
tespiti için Adalet
Bakanlığı aracılığıyla
gönderilen yazının
yanıtının beklenmesi
için ertelenmişti.
İstiklal Mapşı
CD oluyor
• ANKARA (AA)-
Kültür Bakanlığı,
"Yunus Emre
Oratoryosu" ile "istiklal
Marşı ve Ulusal
Marşlanmız" adlı 2 yeni
CD'yi satışa sunacak.
İstiklal Marşı ve ulusal
marşlann yer aldığı
"Istiklal Marşı ve
Llusal Marşlarımız" ve
ünlü orkestra şefı
Hikmet Şimşek'in
hazırladığı "Yunus
Emre Oratoryosu"ndan
2 biner adet CD
yaptınlmasını
kararlaştıran bakanlık, 2
binini satışa sunacak.
CD'lerin diğer yansı da
Kültür Bakanı Talay'ın
katıldığı etkinliklerde
hediye edilecek.
Yuzumuzu gem
dönemeyiz1
• KtLİS(AA)-
Başbakan Yardımcısı ve
ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz,
Türkiye 'nin geleceği
için projesi
olmayanlann,
"Türkiye'yi geçmişin
korkularına hapsetmenin
peşinde olduklannı"
söyledi. Yılmaz,
"Ekonomide,
yönetimde, demokraside
ve diğer tüm alanlarda,
Türkiye olarak
yüzümüzü geriye
çeviremeyiz. Geleceğe
dönmek demek
Avrupa'ya dönmek
demektir" dedi.
DSP'li Bütçe Komisyonu üyesi Savaş: Yüzde 99.6'sının aylık vergisi 30 milyon
Şirketler vergi kaçakçısıANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu'nun DSP'li üyesi,
Sakarya Milletvekili Ramis Sa-
vaş, "vergjsiz kazanç sağlayan-
lann çığırtkanhklanyla 31 Ara-
hk2002'ye kadarertelenen ma-
li miladın" uygulanmamasını
eleştirirken hayat standardırun
geri getirilmesinin bu açıdan
yanlış olduğunu vurguladı. Sa-
vaş, şirketlerin yüzde 99.6'sı-
nın aylık vergisinin 30 milyon
lirada kaldığına dikkat çekerek
şirketlerin nasıl zarar göster-
diklerini anlattı. Muhalefetin
hayat standardına karşı çıkar-
ken "nereden buldun" düzen-
lemesinin getirilmesi istemin-
de bulunmadıklanna dikkat çe-
ken Savaş, Maliye Bakanı Sü-
mer Oral'ı da bu düzenlemeye
sahip çıkmamakla suçladı. Ra-
mis Savaş, Cumhuriyet' in ver-
gi yasasıyla ilgili sorularıru ya-
nıtladı.
- Hayat standardırun geri ge-
tirilmesine yönelik yasa esnaf
ve sanatkârlann tepkisine kar-
şm yasalaşo. Siz nasıl değerien-
diriyorsunuz?
- Gerçekte iç ve dış yardım-
larla deprem yaralannı sarmak
mümkün değildi. Halkımız çok
büyük miktarlarda yardım ya-
pıldığını zannediyor. Karşılık-
sız bağış olarak yapılan yar-
dımların toplam tutan 170 tril-
yon lira civannda oldu. Büyük
tutarlı Dünya Bankası'ndan
sağlanan kaynaklann tamamı
kredi mahiyetinde. Devletin
bugüne değin deprem yöresi
için yaptığı harcamalann top-
lamı 2 katrilyon liraya yaklaş-
tı. Yeni ek vergi kanunu ile
4481 sayılı kanunla elde edilen
gelir tutanna ulaşmak mümkün
değildi. Hükümet son çare ola-
rak, 1998 yılında kaldınlan ha-
yat standardı esasına geri döne-
rek 2001 yılı gelir hedeflerine
ulaşmayı amaçladı. Hayat stan-
dardı esasma geri dönüş
1999'da gelirin tanımı madde-
si uygulamasının 2002 yılı so-
nuna ertelenmesinin sonucu.
Deprem bölgesinin hayat stan-
dardı uygulamasından müstes-
na tutulması da hükümetin
deprem bölgesiyle ilgili hassa-
siyet göstermesi açısından ye-
rinde bir uygulama olmuştur.
- Hayat standardryla rnaM mi-
lat arasındaki bağlanü nedir?
-1998 yılında seçimler arife-
sinde TBMM'nin kabul ettiği
reform sayılabilecek 4389 sa-
lantı kurulmasıdır. Elde edilen
gelir ile harcama \e tasarruflar
arasında bağlantı kurulmasın-
dan daha doğal bir şey olamaz,
ama vergisiz kazanç elde eden-
ler bu uygulamayı istemediler.
- Vergisiz kazanç elde edenler
kimler?
- Gelirler Genel Müdürlü-
ğü'nün verilerine göre, 383 bin
786 şirketin 1998 yılında öde-
dikleri vergi toplamı geçici
vergi dahil sadece 819 trilyon
lira olup bu verginin 679 tril-
yon lirası 1448 şirketten alın-
mış. Yani şirketlerin yüzde
99.6'lık bölümü avda sadece
olayı kaynak teorisine göre bir
daha tespit edemezsiniz. Fir-
manın giderleri ise sadece fa-
turalı değil, faturasız işlemleri
kapsamaktadır. Böylece firma-
lann kasası sürekli eksi bakiye
venr. Muhasebe kurallan gere-
ği kasa hesabı eski bakiye ola-
maz. Muhasebeci arkadaşlan-
mız kasanın eksi bakiyelerini
yok etmek için genellikle kasa-
nın eksi bakiye verdiği günün
öncesinde ortaktan kasaya pa-
ra konulmuş gibi muhasebe
kaydı yaparlar. Faturasız satış-
lann yoğun olduğu firmalarda
ortaklar cari hesabı hep alacak
• 'Hayat standardına karşı olduğunu'
açıklayan Plan ve Bütçe Komisyonu'nun
DSP'li üyesi Ramis Savaş, şirketlerin nasıl
zarar gösterip vergiden kaçtıklanm anlattı.
• Vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu
anda yani işlem anında faturasız satışı ya-
kalamazsanız bir daha tespit edemezsiniz.
Firmanın giderleri ise sadece faturalı değil,
faturasız işlemleri kapsamaktadır. Böylece
fırmalann kasası sürekli eksi bakiye verir.
yılı Vergi Kanunu kendi içinde
bütünlük içermektedir. Kaza-
rulmayan gelirlerden vergi
alınmasına neden olan ve yıl-
larca esnafımızın, tüccanmızın
serbest meslek erbabımızın en
temel sorunu olan hayat stan-
dardı esası kaldınlmıştır. Ge-
lirle ilişkisi kopmuş, haksız bir
salma haline dönüşmüş götürü
vergileme kaldınlmıştır. Hep-
sinden önemlisi gelirin tanımı
maddesi değiştirilmiştir. Kay-
nak teorisinden net artış teori-
sine geçilmesi öngörüldü. Bu
teorinin temeli gelir ile harca-
ma ve tasarruflar arasında bağ-
ortalama 30 milyon lira vergi
ödemiş. Bu rakamlara göre şir-
ketlerin çalıştırdıklan işçiler
kadar dahi vergi ödemediği
açıkça ortaya çıkmaktadır.
- Maliye müfertişliği yapmış
bir milletvekili olarak, 2003'te
uygulanırsa nereden buldun
düzenlemesiyle vergisiz kazan-
cın önüne geçilebileceğıni düşü-
nüyor musunuz?
- Faturasız alışlan olan bir
rırmanın doğal olarak satışlan
da faturasız olacaktır. Vergiyi
doğuran olayın vuku bulduğu
anda yani işlem anında fatura-
sız satışı yakalamazsanız bu
bakiyesi verir. Bu bakiye ba-
zen fiktif faturalar ile giderii-
meye çahşılmakla birlikte. ge-
nellikle sermaye arttırımlan ile
yok edilir. Bilanço aktjfleri sü-
rekli büyüyen, fakat hep zarar
eden veya çok cüzi kâr göste-
ren bir firma nedense tasfiye
edilmeden yıllarca faaliyetine
devam eder. Çünkü firma sa-
hiplerinin faturasız satışlannın
karşılığı olarak firmaya verdik-
leri borçlann sorgulaması bu
sistemde yapılmaz. 'Net Arbş
Teorisi'ne göre ise ortağın fir-
masına borç verdiği para, bir
tasarruf şekli olup bu tasarru-
RP'li Elkatmış, vergi kaçıranlann üzerine hiç gidilmediğini söyledi
'Bankalaroperasyonu büyük oyun'
SELAHATTİN ŞAHİN
NEVŞEHİR - Görevini tamamlayan
TBMM Susurluk Araştırma
Komisyonu Başkanı ve FP Nevşehir
Milletvekili Mehmet Elkatmış,
bankalara yönelik operasyonun büyük
bir oyun olduğunu belirterek "t^n esas
aysbergi geride duruyor. Yfergi
kaçıranlann üzerine hiç gidilmiyor.
Yasak savmak kabiMnden iş yaptnışlar
gözûkmek için bankalar operasyonu
yapıhyor" dedi. Elkatmış, bir
bankanın, siyasetçinin ve bürokratın
bilgisi dışında soyulmasının olanaksız
olduğunu belirtti. Orgüp'te Kamu-
Sen'e bağh Türk Haber Sendikası'nın
Genişletilmiş 7. Başkanlar Kurulu
toplantısına katılan FP Nevşehir
Milletvekili Mehmet Elkarmış,
Türkiye'de yaşanan olumsuzluğun tek
suçlusunun yöneticiler olduğunu
söyledi. Tüm olumsuzluklann
örtülmeye çalışıldığını ifade eden
Elkatmış, Içişleri Bakanlığı'nca
bankalara yönelik olarak sürdürülen
operasyonlann "oyun" olduğunu ileri
sürdü. Türkiye'nin sadece bankalar
aracılığıyla soyulmadığını belirten
Elkatmış sözlerini şöyle sürdürdü:
"10 tane bankayı ortaya getirdiler, ona
da mecburdular, onlan yem olarak
ortaya arolar. ama işin esas aysbergi
geride duruyor. Bu bankalann hepsi bir
günde mi soyuhıyor? Bu bankayı
kuranlar kendi paralarryla mı bu
bankalan kurdular? Hayır. Vîne bu
milletin parası ile bu bankalan kurdular.
O para ile bankayı kurdular, sonra da
levhayı astüar. O asbklan levha aracüığı
ile de milleti soydulan"
Türkiye'de vergi kaçıranlann üzerine
gidilemediğini ifade eden Elkatmış.
" Yasak savmak kabilinden. iş yapmışlar
gözûkmek için bankalann üzerine
gidiliyor. Bunlann içerisinde ki
siyasetçiler var, üst düzeyde bürokrat ve
siyaset adamlan var" dedi.
15 gün önce devletin en ciddi
kuruluşlanndan biri olan Sayıştay^ın
bir rapor hazırladığını belirten
Elkatmış, şunlan söyledi:
"Bu raporda devletin hesabuun
kitabının belli olmadığı tüm çıplakhğı
ile gözler önüne seriliyor. Ne alacak var,
ne kadar borç var, bilinmiyor. Devletin
sosyal tesis ve fon adı altında 1970-2000
yıüan arasında 116 müyar dolannın
ortada olmadığı belirrühor. Raporda
aynca devrik krediier adı altında
birtakun hokünglere sübvanse edildiği
ortaya çıkryor. Yurtdışından yüksek
faizlerie alınan döviz kredileri
yurtiçinde henı de Türk parası
cinsinden çok düşük rakamlarla
birilerine peşkeş çekiliyor. Hokünglere
para bulan devlet, işçiye, memura,
çiftçiye geldi mi,' Para yok,
kaynaklanmız bu kadar' diyebiliyor.
Böyle anlayış olamaz."
Bu konuları TBMM'de ele almak
istemelerine karşın engellendiğini ifade
eden Elkatmış, "Bir üyesi olarak îfade
ediyorum ki TBMM vesayet altındadır.
3 lider partamentoyu hiçe sayıyorlar"
diye konuştu.
EÜcatmış. bir kamu bankasının genel
müdürünün, "Benim tek kuruş kayıp
paramyok" açıklamalanna karşın
kendisine gelen bir belgede bu
bankanın tam l katrilyon zaran
olduğunun ortaya çıktığı belirtti. Bu
konulann araştınlması halinde
ardından Murat Demirel veya Hayyam
Garipoğlu çıkmayacağuu
siyasetçilerin. bürokratlann çıkacağını
bildiren Elkatmış, "Bir bankanın
siyasetçinin ve bürokratın bilgisi dışında
soyulınası, içinin boşaralması mümkün
dep" dedi.
fun hangi gelir kaynaklarmdan
elde edildiğinin izah edilmesi
gerekir. tzah edilmeyen tasar-
ruf kısmı vergisi ödenmemiş
gelir olarak kabul edilir. Işte
4369 sayılı kanunla getirilen,
ancak uygulanamayan bu sis-
tem, sadece vergi mükellefleri-
ni değil, gayri meşnı şekilde el-
de edilen her türlü kazancı har-
cama veya tasarruf anında sor-
gulayabilme özelliklerini bün-
yesinde taşımaktaydı.
- Vergi tabanının genişleme-
sine katkı sağlayacak mali mi-
lat düzenlemesi neden 2003'e
ertelendi?
-1998 yılında, Uzakdoğu ve
Rusya'daki ekonomik buneılım,
yabancı sermayenin gelişmiş
ülke piyasalanna çekilmesine
neden oldu. Ülkemiz ekonomi-
si ve ihracatında görülen daral-
mayı fırsat bilen kayıt dışı eko-
nomi lobisi, ülke düzeyinde
tam bir kriz çığırtkanlığına baş-
lamıştır. Öyle bir çığırtkanlık ki
sadece Türkiye'de değil, sanki
dünyadaki ekonomik krize bile
bu vergi kanunu yol açtı. Ma-
alesef Maliye Bakanımız Sü-
mer Oral da konunun evveliya-
tını çok iyi bilen bir teknisyen
ve bu kanun için parmak kaldı-
ran bir politikacı olarak, 4369
sayılı kanuna sahip çıkmadı. Bu
ülkedeki halkın yüzde 95'inin
mali milatla, nereden buldunla
ilgili sorunlan yoktu. Çünkü,
incelemeye konu olmayacak
1999 yılı kaynağı izah edileme-
yen tutar 3.5 milyar lirayla, o
günün rakamlanyla asgari üc-
retin tam 46 katına karşılık gel-
mekteydi. Esasında bu yasa
vergi kayıp ve kaçağını önle-
meyi, kayıt dışı ekonomiyi
kontrol altına almayı, sürekli
kümesin dışında kalmayı başar-
mış kazlardan da vergi almayı
hedefleyen; çetecilerin, rüşvet-
çilerin, tefecilerin, kara paracı-
lann, vergi kaydı olmaksızın
trilyonlarca liralık özelleştirme
ihalelerine girenlerin, bir kuruş
kâr dağıtımı yapmadıklan hal-
de şahsi malvarlıklannda da sü-
rekli artış olup enflasyondan
memnun kalan enflasyon lobi-
sinin kazançlannı izlemeyi ve
vergilendirmeyi amaçlayan
4369 sayılı yasanın uygulama-
sını yoğun bir saldın kampan-
yası sonucunda 31 Aralık 2002
yılı sonuna erteletmede başan-
lı oldular.
- Hayat standardı neden geti-
riMi?
- Hükümetin şu aşamada baş-
ka bir altematifı yok denecek
kadar azdı. Bir yıl önce uygu-
lama süresi ertelenen 4369 sa-
yılı kanun hükümlerini geriye
çekmek, Meclis'in bu yapısı
içinde çok zordu. Sadece
ANAP Istanbul Milletvekili
Nesrin Nas, "Kamuoyunda ne-
reden buldun diye adlandınlan
ve 2002 >ılı sonuna kadar erte-
lenen uygıılamanın bir şekilde
öne ahrunası, maaksef gereki-
yor" dedi. Muhalefet bu yasa-
nın çıkmaması için elinden ge-
len her şeyi yaptı. Fakat ne
FP'den ne de DYP'den bırakın
bu vergileri, biz nereden bul-
dun kanununun uygulanması-
nı istiyoruz talebi gelmedi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Türkiye, Avrupa'da adam
başına en az gelirin düştüğü ül-
ke. Adam başına yıllık gelir
3000 dolar civannda. Komşu-
muz Yunanistan'da bu rakam
10 bin dolann üzerinde, Kıb-
ns'ın Rum bölümünde ise 15
bin dolar civannda. DiğerAvru-
pa ülkelerinde bu rakam daha
da yüksek.
Türkiye, Avrupa'nın fakir ül-
kelerinden birisi. Gelir denge-
sizliğinde ise dünyanın önde
gelenlerinden. Alt gelir grupla-
nyla üst gelir gruplan arasında-
ki oran 1/13 düzeyinde. Dünya-
da bu kadar dengesiz gelir da-
ğılımı olan beş ülkeden biriyiz.
Yani adam başına düşen gelir
Avrupa'da en az, ama denge-
sizlik en yüksek. Bu nedenle
aym işyerinde 100 milyon ma-
aşla çalışana da, 25 bin dolar-
la çalışana da rastlayabilirsiniz.
Çevresi duvariarla kapatıl-
mış, güvenlik güçleriyle, özel
köpeklerle korunan zengin si-
teleri son yıllarda Istanbul'da
hızla yaygınlaşmaya başladı.
Şehrin ormanlık alanlannın içi-
ne 1 milyon dolardan başlayan
villalaryapmak moda oldu. Ga-
zete ve dergiler zengin evlerinin
ilanlanyla dolu.
Geçenlerde böyle bir siteye
Ekonomik Krizin Siyasi Boyutu (2)
gittim. Kapıda özel güvenlik
güçleri karşıladılar. Gideceği-
miz kişinin adını sordular, tele-
fon ettiler. Sonra önümüzde bir
motosiklet ve bir güvenlik ele-
manı eşliğinde ev sahibimize
teslim edildik. Yüzme havuzla-
n, at haralan, ata binme par-
kurlan, yapay göller, orman içi-
ne sokulmuş villalar. Açıkçası
başka bir dünya yaratılmıştı.
Bu yapay kenti dolaşırken i-
ki yıl kaldığım Hamburg'u
anımsadım. Almanya'nın Ham-
burg kenti Avrupa'nın en zen-
gin kentlerinden biri. Birçok ta-
nınmış zenginin bu kentte ev-
leri var. Zenginler yoğun olarak
Elbe Nehri kıyısındaki Blanke-
nese mahallesinde yaşıyorlar.
Bu mahallenin, diğer mahalle-
lerden farkını anlamak bile çok
zor. Bir farkı evlerin nehre ba-
kan bir üstünlüğe sahip olma-
sı. Hiçbirinde ne özel koruma
var, ne içerisini görmeyi engel-
leyen yüksek duvarlar.
Bizde neden zenginler ken-
dilerini özel koruma siteleri içı-
ne kapatmak gereğini duyu-
yorlar da Batı'da böylesine bir
durum söz konusu değil. Açık-
çası neden böyle abartılı koru-
ma ihtiyacını onlar hissetmiyor-
lar? Nedeni açık değil mi? Ör-
neğin Almanya: Almanya'da
nüfusun yüzde 90'ında fazlası
ayda 2 bin mark ile 4 bin mark
sınırı arasında bir gelire sahip.
Yani toplumun ezici çoğunlu-
ğu arasındaki gelir farkı bire iki-
den fazla değildir. Bizde ise bi-
re on üç.
Türkiye'deki bu büyük den-
gesizlik son yıllarda ortaya çık-
tı. Geçmişte de Türkiye'de ge-
lir adaletsizliği vardı, ancak fark
bu kadar büyük değildi. Farkın
bu kadar artması Türkiye'nin
son yıllarda yaşadığı sorunlar-
la da yakından bağlantılı. Gü-
neydoğu'daki savaş toplumsal
dengeleri altüst etti. Bütün
ekonomik sistem savaşa en-
dekslendi. Çeteler, kumarha-
ne krallan, uyuşturucu impa-
ratorlan bu süreç içinde büyü-
yüp gelişti.
Unutmayın, yıllarca bu ülke-
nin "önemli" işadamlarının en
yakın telefon arkadaşı(!) Ala-
attin Çakıcı'ydı. Son yıllarda
ortaya çıkan ve büyüyen zen-
ginlerin hiçbirisinin üretimden
gelmemesi dikkat çekici değil
mi? Çünkü ekonomi zora ve
güce dayanan bir sistem üze-
rine oturdu. Ekonomi açıkçası
militarize oldu.
Böyle bir ekonominin yürü-
yebilmesi ancak baskıcı bir re-
jimle mümkün. Parayı üretken
olmayan şekilde kazanacaksın
sonra da zorbalıkla koruyacak-
sın. Muhalefetin susturulmak
istenmesi, aydınların mahke-
me kapılarında bekletilmesi,
faili meçhul cinayetlerin, yargı-
sız infazların yaygınlaşması
hep şiddete dayalı ekonomi-
nin ürünü. Susturacaksın, yağ-
malayacaksın...
Yağmanın bir sonu olduğu
dagerçek. Üretmeyen bir eko-
nomi, zorla bir süre gider, bir
yere gelince tıkanır. Avrupa ile
kavganın arkasındaki temel et-
kenin de bu olduğunu unutma-
mak gerekir. Avmpalılann han-
gi niyetleTürkiye'ye baskı yap-
tığı üzerine çok şeyler yazılıyor.
Peki bizimkiler, demokrasi, in-
san hakları, örgütlenme özgür-
lüğü konularında neden bu ka-
dar direniyortar? Örneğin Kürt-
çe TV ve Kürtçe yayın talebi
neden yeri göğü inletmelerine
neden oluyor?
Ekonomik dağılım, şiddete
ve güce dayanıyor. Bunun
böyle yürümesi için de baskı-
cı rejimin sürmesi gerek. Bu bir
kısırdöngü. Baskıcı rejim üret-
miyor, tüketiyor. Işte bu mace-
ra, sonunda ciddi bir çöküşü
de beraberinde getirdi.
Çözüm demokraside. Ör-
nekler önümüzde. Ispanya,
Portekiz, Yunanistan. Bu ülke-
lerde faşist diktatöriükler var-
ken, Türkiye çok partili sistem
içindeydi. Onlar diktatöriükleri
yenerek büyük bir ekonomik
sıçramayaptılar. Onları incele-
mekte yarar var. Demokrasi ve
Avrupa ile uyum o ülkelerin
ekonomik sıçrama yapmasını
sağladı. Demokrasi konusun-
da, Avrupa ile pazariık yapma-
dılar. Diktatörlüklerin ardından
olgun bir demokrasi deneme-
sine girdiler. Ekonomileri de
koşut olarak gelişti.
Demokrasiyle ekonomi, öz-
gürlüklerle gelir dağılımı, sivil
toplumun gelişmesiyle refah
arasında sıkı bir bağ var. Tür-
kiye'yi yönetenler, dayak ve
yağma ekonomisini bugüne
kadar getirdiler. Şimdi iflas ha-
lindeler.
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
Seçici Körlük...
Insanlar görmek istedıklerini görürier.
Gönmek istemediklerine ise yokmuş gibi dav-
ranırlar.
Görmek istememeleri, bir şey yapmak zorunda
kalmamalan içindir.
Kendilerini zorlayacak bir görüntüye karşı ko-
rumak isterler.
Bu nedenle sadece görmek istediklerini görür-
ier.
Seçici körlük budur.
• • •
Insanlann 'Bütün bunlarkimin içindir' diye sor-
malan gerekir. Çünkü bu sorunun yanıtlarında in-
sanlann bütün hayatı vardır.
Bu yollar, bu caddeler, ara sokaklar 'kimin için-
dir?'.
Hepsi de arabalar içindir, motorlu taşıtlar için-
dir, senin için değildir. Sen, yaya olarak yürüyen
insan, kendine, park etmiş arabalaria yürüyen ara-
balar arasında kıvrım kıvnm yürüyerek yol bulmak
zorundasın. Bu yollar 'senin için değildir'. Otoyol-
lann kaç kilometre olduğunu, yaya yolların (taşıt-
lara kapalı yolların) kaç kilometre olduğunu düşün-
sen bunu bilirsin ama.. düşünmüyorsun. Çünkü
seni, bu büyük kentlerde 'seçici kör' yaptı lar.
Borsa düşmüş, ortalık toz duman. Kimin için?
Senin hisse senedin de yok, borsada oynadığın
kâğıdın da. Öyleyse bu haberler kimin için? Bu toz
duman kimin için kalkıyor? Bak, repo gecelik fa-
iztni yüzde iki bine firlatmış. Senin için mi? Senin
repoda paran mı var? Ama sabah akşam bunlan
dinliyor, üzülmen mi gerekiyor, sevinmen mi bil-
miyorsun. Çünkü bütün bunlar 'senin için değil'.
Peki, kimin için, biliyor musun? Bilmiyorsun, çün-
kü seni 'seçici kör' ettiler, başkalannın çıkarlan
için yaşıyorsun ama kendi çıkarlarına körleşmiş-
sin.
Emekçiler, yüz binlerin üstünde sayılarlasokak-
lara çıktılar, alanlan doldurdular. Çünkü, milyon-
larca insanın alım gücü sürekli düşüyor. Emeğiy-
le kazananlann alınteri değeri onlann insanca ya-
şamasına daha da yetmiyor. Ama her kaybedene
karşılık bir kazanan vardır, bu kuralı unutma. Öy-
leyse, onlann kaybettiğini kim kazanıyor? Bunu bi-
liyor musun, dahası öğrenebiliyor musun? Televiz-
yon programlannda birkaç kısa haber dışında bu
konuda bir şey görüyor musun? Elbette görmü-
yorsun. Televizyonlar gene magazin programlan-
na, maç tartışmalanna, yerii dizilerine, şarkı türkü
programlanna saatler ayınyor. Neden biliyor mu-
sun? Seni 'seçici kör' yapmak için. Yaşadığın ha-
yatın birmeyen sıkıntılarının nedenlerini öğrene-
meyesin, düşünemeyesin diye yapıyorlar bunlan.
Televizyonlar, haberler, böyle geçen sonsuz saat-
ler 'kimin için?'. Senin için olmadığı açık değil mi?
Önünden geçtiğin 'yüksek duvahı, kapı nöbet-
çili, girmek istersen kimlik kontrollü siteler'\ görü-
yorsun değil mi? Duvarlann önünden öyle geçip
gidiyorsun. Bu siteler 'kimin için', merak etmiyor
musun? Neden insanlar böyle çevreleri yüksek
duvariarla kapatılmış, kapılanna nöbetçiler kon-
muş yerierde oturuyoriâr? Demek ki, koVkuyariar
ve kendHerini korumak istiyortar, kendilerini ayır-
mak istiyoriar. Kendilerini korumak istedikleri, ken-
dilerini ayırmak istedikleri acaba 'kimlerdir?'. Sen-
sin o, biliyor musun? Sen ve senin gibilerden ar-
tık korkuyorlar, kendilerini nöbetçilerie ayırıyoriar.
Sen, artık 'korkulacak, uzak durulacak birisi'sin.
Ama bunlan görmek yerine oralara hayranlıkla ba-
kıyor, bir gün senin de oralarda oturacağının ha-
yalini kuruyorsun. Seni 'seçici kör' yaptılar, yazık
ki.
Ftipi cezaevlerine karşı protesto amacıyla 'ölüm
orucu'na yattılar, duyuyorsun. Haberlerde şöyle
bir görünüp geçiveriyor. Ölüm orucu bir çözüm yo-
lu değil, sonucu değiştirilemez bir karar yolu. A-
ma insanlann, hem de kim olursa olsun bütün in-
sanlann düşünmesi gerekmiyor mu? F tipi ceza-
evleri kimin için yapılıyor? Orada yatacaklar için
mi, cezaevlerine egemen olmak, içerde yatanla-
ra boyun eğdirmek için mi? Cezaevi, kimin için ce-
zaevidir, düşünüyor musun? İçerde yatan düşün-
ce suçluları (?), (soru işareti, hâlâ düşünce suçu
ayıbına dikkat çekmek için konuldu), siyasal suç-
lular hangi baskılarla yatıyor da mafya çeteleri,
organize suça kanşanlar, uyuşturucuya bulaşan-
lar hangi rahatlıklar içinde yatıyor, biliyor musun?
Bu olguda da 'seçici körlük' toplum çoğunluğu-
na egemen değil mi?
'Seçici köhük', tanımamız gereken en önemli
süzgeç.
'Bu kimin içinfapılıyor' diye sormamız gereki-
yor.
"Yapılanlarkimlehn işine yanyor" diye düşünme-
miz gerekiyor.
'Olanlar kimin işine yanyor?' öğrenmemiz ge-
rekiyor.
Benim işime yaramıyorsa başka birilerinin işine
yanyor ve ben bundan zarar görüyorum.
Bunun için benim kazandığım para yetişmiyor.
Bunun için benim hayatım daha da zorlaşıyor.
Bunun için ben daha mutsuz, daha kötümser
oluyorum.
Çünkü artık 'seçici körlük' perdesini yırtıp atı-
yorum.
e-mail: erdalataka superonline.com
Fax:0212-513 9098
MurotDemireVe
10 trifyonlukhociz
ISTANBUL (AA) -
Yönetimi, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fo-
nu'na (TMSF) devredi-
len Bank Kapital, Dem-
pa Uluslararası Dış Ti-
caret AŞ'ye verilen 10
trilyon 157 milyar lira
krediyle ilgili kefiller
YahyaMuratDemirel ve
Otomobilcilik AŞ ile
asıl borçlu şirket hakkın-
da 'ihtiyati haciz" kara-
n aldırdı.Avukat Serdal
Doğru tarafından verilen
dava dilekçesinde, genel
kredi sözleşmesi çerçe-
vesinde Dempa Ulusla-
rarası Dış Ticaret AŞ'ye
10 trilyon 157 milyar li-
ra kredi verildiği, kredi-
ye de Otomobilcilik AŞ
ve Yahya Murat Demi-
rel'in müteselsil kefil ol-
duklan belirtildi. Dava
dilekçesinde, borçlu şir-
ketin kredi sözleşmesin-
den doğan edimlerini ye-
rine getirmediği öne sü-
rüldü. Dilekçede. borçlu
şirket ve müteselsil ke-
filler hakkında "ihtiyati
hadz" karan alınması is-
tendi. Istanbul 8. Asliye
Ticaret Mahkemesi,
Yahya Murat Demirel
hakİanda, toplam 10 tril-
yon 157 milyar lira bor-
ca karşılık "ihtiyati ha-
ciz" karan verdi.