17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2000 PAZARTESİ HABERLER Başbakanlık sitesi de 'hack'lendi • ANKARA (AA)- Başbakanlığın "www.basbakanlik.gov.t r" adresinı tıklayanlar, sitenin ana sayfası yerine "memur maaş zammını protesto ettiklerini" belirten korsanlann bıraktıklan mesajla karşılaştılar. "ThisPageHackedBy RobertoSmix" başlığıyla bırakılan mesajda, "Adı geçen kişiler tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, yüzde 10'luk sadakayı protesto amacıyla olayı gerçekleştırmışlerdir. Şahıslar da zaten memur evlatlandırlar. Durum geçicidir ve elimizdeki bilgilen isteyen herkese vermeye hazınz" . denildi. Genelkurmay yalanladı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay Başkanlığı. kuvvet komutanlıkiannın kaldınlmasını öngören 'Kuvvet 2000' adlı proje hazırhğını yalanladı. Genelkurmay Genel Sekreterliği'nce dün yapılan açıklamada, "Genelkurmay Başkanlıgı'nda Pentagoıı Modeli" başlıklı haber ve ' • - yorumlar yalanlanarak "TSK de bu konuda bir çalışma ve alınmış herhangı bir karar mevcut değildir" denildi. Bazı gazetelerde dün yayımlanan haberlerde, TSK içindeki çalışmaya göre kuvvet komutanlıkiannın kaldınlacağı ve "ortak karargâh" modeline geçileeeği belirtilmişti. Gülen davası • ANKARA (ANKA)- Nurculann lideri Fethullah Gülen'in, "Laik devlet düzenini yıkarak yerine şeri esaslara dayalı devlet kurmaya çahşmak"tan dolayı lOyılakadar hapis cezasına çarptınlması istemiyle açılan davaya Ankara 2 No'lu DGM'de bugün devam edilecek. Ekim ayında yapılan ilk duruşma, Gülen'in ABD'deki adresinin tespiti için Adalet Bakanlığı aracılığıyla gönderilen yazının yanıtının beklenmesi için ertelenmişti. İstiklal Mapşı CD oluyor • ANKARA (AA)- Kültür Bakanlığı, "Yunus Emre Oratoryosu" ile "istiklal Marşı ve Ulusal Marşlanmız" adlı 2 yeni CD'yi satışa sunacak. İstiklal Marşı ve ulusal marşlann yer aldığı "Istiklal Marşı ve Llusal Marşlarımız" ve ünlü orkestra şefı Hikmet Şimşek'in hazırladığı "Yunus Emre Oratoryosu"ndan 2 biner adet CD yaptınlmasını kararlaştıran bakanlık, 2 binini satışa sunacak. CD'lerin diğer yansı da Kültür Bakanı Talay'ın katıldığı etkinliklerde hediye edilecek. Yuzumuzu gem dönemeyiz1 • KtLİS(AA)- Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Türkiye 'nin geleceği için projesi olmayanlann, "Türkiye'yi geçmişin korkularına hapsetmenin peşinde olduklannı" söyledi. Yılmaz, "Ekonomide, yönetimde, demokraside ve diğer tüm alanlarda, Türkiye olarak yüzümüzü geriye çeviremeyiz. Geleceğe dönmek demek Avrupa'ya dönmek demektir" dedi. DSP'li Bütçe Komisyonu üyesi Savaş: Yüzde 99.6'sının aylık vergisi 30 milyon Şirketler vergi kaçakçısıANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nun DSP'li üyesi, Sakarya Milletvekili Ramis Sa- vaş, "vergjsiz kazanç sağlayan- lann çığırtkanhklanyla 31 Ara- hk2002'ye kadarertelenen ma- li miladın" uygulanmamasını eleştirirken hayat standardırun geri getirilmesinin bu açıdan yanlış olduğunu vurguladı. Sa- vaş, şirketlerin yüzde 99.6'sı- nın aylık vergisinin 30 milyon lirada kaldığına dikkat çekerek şirketlerin nasıl zarar göster- diklerini anlattı. Muhalefetin hayat standardına karşı çıkar- ken "nereden buldun" düzen- lemesinin getirilmesi istemin- de bulunmadıklanna dikkat çe- ken Savaş, Maliye Bakanı Sü- mer Oral'ı da bu düzenlemeye sahip çıkmamakla suçladı. Ra- mis Savaş, Cumhuriyet' in ver- gi yasasıyla ilgili sorularıru ya- nıtladı. - Hayat standardırun geri ge- tirilmesine yönelik yasa esnaf ve sanatkârlann tepkisine kar- şm yasalaşo. Siz nasıl değerien- diriyorsunuz? - Gerçekte iç ve dış yardım- larla deprem yaralannı sarmak mümkün değildi. Halkımız çok büyük miktarlarda yardım ya- pıldığını zannediyor. Karşılık- sız bağış olarak yapılan yar- dımların toplam tutan 170 tril- yon lira civannda oldu. Büyük tutarlı Dünya Bankası'ndan sağlanan kaynaklann tamamı kredi mahiyetinde. Devletin bugüne değin deprem yöresi için yaptığı harcamalann top- lamı 2 katrilyon liraya yaklaş- tı. Yeni ek vergi kanunu ile 4481 sayılı kanunla elde edilen gelir tutanna ulaşmak mümkün değildi. Hükümet son çare ola- rak, 1998 yılında kaldınlan ha- yat standardı esasına geri döne- rek 2001 yılı gelir hedeflerine ulaşmayı amaçladı. Hayat stan- dardı esasma geri dönüş 1999'da gelirin tanımı madde- si uygulamasının 2002 yılı so- nuna ertelenmesinin sonucu. Deprem bölgesinin hayat stan- dardı uygulamasından müstes- na tutulması da hükümetin deprem bölgesiyle ilgili hassa- siyet göstermesi açısından ye- rinde bir uygulama olmuştur. - Hayat standardryla rnaM mi- lat arasındaki bağlanü nedir? -1998 yılında seçimler arife- sinde TBMM'nin kabul ettiği reform sayılabilecek 4389 sa- lantı kurulmasıdır. Elde edilen gelir ile harcama \e tasarruflar arasında bağlantı kurulmasın- dan daha doğal bir şey olamaz, ama vergisiz kazanç elde eden- ler bu uygulamayı istemediler. - Vergisiz kazanç elde edenler kimler? - Gelirler Genel Müdürlü- ğü'nün verilerine göre, 383 bin 786 şirketin 1998 yılında öde- dikleri vergi toplamı geçici vergi dahil sadece 819 trilyon lira olup bu verginin 679 tril- yon lirası 1448 şirketten alın- mış. Yani şirketlerin yüzde 99.6'lık bölümü avda sadece olayı kaynak teorisine göre bir daha tespit edemezsiniz. Fir- manın giderleri ise sadece fa- turalı değil, faturasız işlemleri kapsamaktadır. Böylece firma- lann kasası sürekli eksi bakiye venr. Muhasebe kurallan gere- ği kasa hesabı eski bakiye ola- maz. Muhasebeci arkadaşlan- mız kasanın eksi bakiyelerini yok etmek için genellikle kasa- nın eksi bakiye verdiği günün öncesinde ortaktan kasaya pa- ra konulmuş gibi muhasebe kaydı yaparlar. Faturasız satış- lann yoğun olduğu firmalarda ortaklar cari hesabı hep alacak • 'Hayat standardına karşı olduğunu' açıklayan Plan ve Bütçe Komisyonu'nun DSP'li üyesi Ramis Savaş, şirketlerin nasıl zarar gösterip vergiden kaçtıklanm anlattı. • Vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu anda yani işlem anında faturasız satışı ya- kalamazsanız bir daha tespit edemezsiniz. Firmanın giderleri ise sadece faturalı değil, faturasız işlemleri kapsamaktadır. Böylece fırmalann kasası sürekli eksi bakiye verir. yılı Vergi Kanunu kendi içinde bütünlük içermektedir. Kaza- rulmayan gelirlerden vergi alınmasına neden olan ve yıl- larca esnafımızın, tüccanmızın serbest meslek erbabımızın en temel sorunu olan hayat stan- dardı esası kaldınlmıştır. Ge- lirle ilişkisi kopmuş, haksız bir salma haline dönüşmüş götürü vergileme kaldınlmıştır. Hep- sinden önemlisi gelirin tanımı maddesi değiştirilmiştir. Kay- nak teorisinden net artış teori- sine geçilmesi öngörüldü. Bu teorinin temeli gelir ile harca- ma ve tasarruflar arasında bağ- ortalama 30 milyon lira vergi ödemiş. Bu rakamlara göre şir- ketlerin çalıştırdıklan işçiler kadar dahi vergi ödemediği açıkça ortaya çıkmaktadır. - Maliye müfertişliği yapmış bir milletvekili olarak, 2003'te uygulanırsa nereden buldun düzenlemesiyle vergisiz kazan- cın önüne geçilebileceğıni düşü- nüyor musunuz? - Faturasız alışlan olan bir rırmanın doğal olarak satışlan da faturasız olacaktır. Vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu anda yani işlem anında fatura- sız satışı yakalamazsanız bu bakiyesi verir. Bu bakiye ba- zen fiktif faturalar ile giderii- meye çahşılmakla birlikte. ge- nellikle sermaye arttırımlan ile yok edilir. Bilanço aktjfleri sü- rekli büyüyen, fakat hep zarar eden veya çok cüzi kâr göste- ren bir firma nedense tasfiye edilmeden yıllarca faaliyetine devam eder. Çünkü firma sa- hiplerinin faturasız satışlannın karşılığı olarak firmaya verdik- leri borçlann sorgulaması bu sistemde yapılmaz. 'Net Arbş Teorisi'ne göre ise ortağın fir- masına borç verdiği para, bir tasarruf şekli olup bu tasarru- RP'li Elkatmış, vergi kaçıranlann üzerine hiç gidilmediğini söyledi 'Bankalaroperasyonu büyük oyun' SELAHATTİN ŞAHİN NEVŞEHİR - Görevini tamamlayan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı ve FP Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış, bankalara yönelik operasyonun büyük bir oyun olduğunu belirterek "t^n esas aysbergi geride duruyor. Yfergi kaçıranlann üzerine hiç gidilmiyor. Yasak savmak kabiMnden iş yaptnışlar gözûkmek için bankalar operasyonu yapıhyor" dedi. Elkatmış, bir bankanın, siyasetçinin ve bürokratın bilgisi dışında soyulmasının olanaksız olduğunu belirtti. Orgüp'te Kamu- Sen'e bağh Türk Haber Sendikası'nın Genişletilmiş 7. Başkanlar Kurulu toplantısına katılan FP Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkarmış, Türkiye'de yaşanan olumsuzluğun tek suçlusunun yöneticiler olduğunu söyledi. Tüm olumsuzluklann örtülmeye çalışıldığını ifade eden Elkatmış, Içişleri Bakanlığı'nca bankalara yönelik olarak sürdürülen operasyonlann "oyun" olduğunu ileri sürdü. Türkiye'nin sadece bankalar aracılığıyla soyulmadığını belirten Elkatmış sözlerini şöyle sürdürdü: "10 tane bankayı ortaya getirdiler, ona da mecburdular, onlan yem olarak ortaya arolar. ama işin esas aysbergi geride duruyor. Bu bankalann hepsi bir günde mi soyuhıyor? Bu bankayı kuranlar kendi paralarryla mı bu bankalan kurdular? Hayır. Vîne bu milletin parası ile bu bankalan kurdular. O para ile bankayı kurdular, sonra da levhayı astüar. O asbklan levha aracüığı ile de milleti soydulan" Türkiye'de vergi kaçıranlann üzerine gidilemediğini ifade eden Elkatmış. " Yasak savmak kabilinden. iş yapmışlar gözûkmek için bankalann üzerine gidiliyor. Bunlann içerisinde ki siyasetçiler var, üst düzeyde bürokrat ve siyaset adamlan var" dedi. 15 gün önce devletin en ciddi kuruluşlanndan biri olan Sayıştay^ın bir rapor hazırladığını belirten Elkatmış, şunlan söyledi: "Bu raporda devletin hesabuun kitabının belli olmadığı tüm çıplakhğı ile gözler önüne seriliyor. Ne alacak var, ne kadar borç var, bilinmiyor. Devletin sosyal tesis ve fon adı altında 1970-2000 yıüan arasında 116 müyar dolannın ortada olmadığı belirrühor. Raporda aynca devrik krediier adı altında birtakun hokünglere sübvanse edildiği ortaya çıkryor. Yurtdışından yüksek faizlerie alınan döviz kredileri yurtiçinde henı de Türk parası cinsinden çok düşük rakamlarla birilerine peşkeş çekiliyor. Hokünglere para bulan devlet, işçiye, memura, çiftçiye geldi mi,' Para yok, kaynaklanmız bu kadar' diyebiliyor. Böyle anlayış olamaz." Bu konuları TBMM'de ele almak istemelerine karşın engellendiğini ifade eden Elkatmış, "Bir üyesi olarak îfade ediyorum ki TBMM vesayet altındadır. 3 lider partamentoyu hiçe sayıyorlar" diye konuştu. EÜcatmış. bir kamu bankasının genel müdürünün, "Benim tek kuruş kayıp paramyok" açıklamalanna karşın kendisine gelen bir belgede bu bankanın tam l katrilyon zaran olduğunun ortaya çıktığı belirtti. Bu konulann araştınlması halinde ardından Murat Demirel veya Hayyam Garipoğlu çıkmayacağuu siyasetçilerin. bürokratlann çıkacağını bildiren Elkatmış, "Bir bankanın siyasetçinin ve bürokratın bilgisi dışında soyulınası, içinin boşaralması mümkün dep" dedi. fun hangi gelir kaynaklarmdan elde edildiğinin izah edilmesi gerekir. tzah edilmeyen tasar- ruf kısmı vergisi ödenmemiş gelir olarak kabul edilir. Işte 4369 sayılı kanunla getirilen, ancak uygulanamayan bu sis- tem, sadece vergi mükellefleri- ni değil, gayri meşnı şekilde el- de edilen her türlü kazancı har- cama veya tasarruf anında sor- gulayabilme özelliklerini bün- yesinde taşımaktaydı. - Vergi tabanının genişleme- sine katkı sağlayacak mali mi- lat düzenlemesi neden 2003'e ertelendi? -1998 yılında, Uzakdoğu ve Rusya'daki ekonomik buneılım, yabancı sermayenin gelişmiş ülke piyasalanna çekilmesine neden oldu. Ülkemiz ekonomi- si ve ihracatında görülen daral- mayı fırsat bilen kayıt dışı eko- nomi lobisi, ülke düzeyinde tam bir kriz çığırtkanlığına baş- lamıştır. Öyle bir çığırtkanlık ki sadece Türkiye'de değil, sanki dünyadaki ekonomik krize bile bu vergi kanunu yol açtı. Ma- alesef Maliye Bakanımız Sü- mer Oral da konunun evveliya- tını çok iyi bilen bir teknisyen ve bu kanun için parmak kaldı- ran bir politikacı olarak, 4369 sayılı kanuna sahip çıkmadı. Bu ülkedeki halkın yüzde 95'inin mali milatla, nereden buldunla ilgili sorunlan yoktu. Çünkü, incelemeye konu olmayacak 1999 yılı kaynağı izah edileme- yen tutar 3.5 milyar lirayla, o günün rakamlanyla asgari üc- retin tam 46 katına karşılık gel- mekteydi. Esasında bu yasa vergi kayıp ve kaçağını önle- meyi, kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almayı, sürekli kümesin dışında kalmayı başar- mış kazlardan da vergi almayı hedefleyen; çetecilerin, rüşvet- çilerin, tefecilerin, kara paracı- lann, vergi kaydı olmaksızın trilyonlarca liralık özelleştirme ihalelerine girenlerin, bir kuruş kâr dağıtımı yapmadıklan hal- de şahsi malvarlıklannda da sü- rekli artış olup enflasyondan memnun kalan enflasyon lobi- sinin kazançlannı izlemeyi ve vergilendirmeyi amaçlayan 4369 sayılı yasanın uygulama- sını yoğun bir saldın kampan- yası sonucunda 31 Aralık 2002 yılı sonuna erteletmede başan- lı oldular. - Hayat standardı neden geti- riMi? - Hükümetin şu aşamada baş- ka bir altematifı yok denecek kadar azdı. Bir yıl önce uygu- lama süresi ertelenen 4369 sa- yılı kanun hükümlerini geriye çekmek, Meclis'in bu yapısı içinde çok zordu. Sadece ANAP Istanbul Milletvekili Nesrin Nas, "Kamuoyunda ne- reden buldun diye adlandınlan ve 2002 >ılı sonuna kadar erte- lenen uygıılamanın bir şekilde öne ahrunası, maaksef gereki- yor" dedi. Muhalefet bu yasa- nın çıkmaması için elinden ge- len her şeyi yaptı. Fakat ne FP'den ne de DYP'den bırakın bu vergileri, biz nereden bul- dun kanununun uygulanması- nı istiyoruz talebi gelmedi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye, Avrupa'da adam başına en az gelirin düştüğü ül- ke. Adam başına yıllık gelir 3000 dolar civannda. Komşu- muz Yunanistan'da bu rakam 10 bin dolann üzerinde, Kıb- ns'ın Rum bölümünde ise 15 bin dolar civannda. DiğerAvru- pa ülkelerinde bu rakam daha da yüksek. Türkiye, Avrupa'nın fakir ül- kelerinden birisi. Gelir denge- sizliğinde ise dünyanın önde gelenlerinden. Alt gelir grupla- nyla üst gelir gruplan arasında- ki oran 1/13 düzeyinde. Dünya- da bu kadar dengesiz gelir da- ğılımı olan beş ülkeden biriyiz. Yani adam başına düşen gelir Avrupa'da en az, ama denge- sizlik en yüksek. Bu nedenle aym işyerinde 100 milyon ma- aşla çalışana da, 25 bin dolar- la çalışana da rastlayabilirsiniz. Çevresi duvariarla kapatıl- mış, güvenlik güçleriyle, özel köpeklerle korunan zengin si- teleri son yıllarda Istanbul'da hızla yaygınlaşmaya başladı. Şehrin ormanlık alanlannın içi- ne 1 milyon dolardan başlayan villalaryapmak moda oldu. Ga- zete ve dergiler zengin evlerinin ilanlanyla dolu. Geçenlerde böyle bir siteye Ekonomik Krizin Siyasi Boyutu (2) gittim. Kapıda özel güvenlik güçleri karşıladılar. Gideceği- miz kişinin adını sordular, tele- fon ettiler. Sonra önümüzde bir motosiklet ve bir güvenlik ele- manı eşliğinde ev sahibimize teslim edildik. Yüzme havuzla- n, at haralan, ata binme par- kurlan, yapay göller, orman içi- ne sokulmuş villalar. Açıkçası başka bir dünya yaratılmıştı. Bu yapay kenti dolaşırken i- ki yıl kaldığım Hamburg'u anımsadım. Almanya'nın Ham- burg kenti Avrupa'nın en zen- gin kentlerinden biri. Birçok ta- nınmış zenginin bu kentte ev- leri var. Zenginler yoğun olarak Elbe Nehri kıyısındaki Blanke- nese mahallesinde yaşıyorlar. Bu mahallenin, diğer mahalle- lerden farkını anlamak bile çok zor. Bir farkı evlerin nehre ba- kan bir üstünlüğe sahip olma- sı. Hiçbirinde ne özel koruma var, ne içerisini görmeyi engel- leyen yüksek duvarlar. Bizde neden zenginler ken- dilerini özel koruma siteleri içı- ne kapatmak gereğini duyu- yorlar da Batı'da böylesine bir durum söz konusu değil. Açık- çası neden böyle abartılı koru- ma ihtiyacını onlar hissetmiyor- lar? Nedeni açık değil mi? Ör- neğin Almanya: Almanya'da nüfusun yüzde 90'ında fazlası ayda 2 bin mark ile 4 bin mark sınırı arasında bir gelire sahip. Yani toplumun ezici çoğunlu- ğu arasındaki gelir farkı bire iki- den fazla değildir. Bizde ise bi- re on üç. Türkiye'deki bu büyük den- gesizlik son yıllarda ortaya çık- tı. Geçmişte de Türkiye'de ge- lir adaletsizliği vardı, ancak fark bu kadar büyük değildi. Farkın bu kadar artması Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı sorunlar- la da yakından bağlantılı. Gü- neydoğu'daki savaş toplumsal dengeleri altüst etti. Bütün ekonomik sistem savaşa en- dekslendi. Çeteler, kumarha- ne krallan, uyuşturucu impa- ratorlan bu süreç içinde büyü- yüp gelişti. Unutmayın, yıllarca bu ülke- nin "önemli" işadamlarının en yakın telefon arkadaşı(!) Ala- attin Çakıcı'ydı. Son yıllarda ortaya çıkan ve büyüyen zen- ginlerin hiçbirisinin üretimden gelmemesi dikkat çekici değil mi? Çünkü ekonomi zora ve güce dayanan bir sistem üze- rine oturdu. Ekonomi açıkçası militarize oldu. Böyle bir ekonominin yürü- yebilmesi ancak baskıcı bir re- jimle mümkün. Parayı üretken olmayan şekilde kazanacaksın sonra da zorbalıkla koruyacak- sın. Muhalefetin susturulmak istenmesi, aydınların mahke- me kapılarında bekletilmesi, faili meçhul cinayetlerin, yargı- sız infazların yaygınlaşması hep şiddete dayalı ekonomi- nin ürünü. Susturacaksın, yağ- malayacaksın... Yağmanın bir sonu olduğu dagerçek. Üretmeyen bir eko- nomi, zorla bir süre gider, bir yere gelince tıkanır. Avrupa ile kavganın arkasındaki temel et- kenin de bu olduğunu unutma- mak gerekir. Avmpalılann han- gi niyetleTürkiye'ye baskı yap- tığı üzerine çok şeyler yazılıyor. Peki bizimkiler, demokrasi, in- san hakları, örgütlenme özgür- lüğü konularında neden bu ka- dar direniyortar? Örneğin Kürt- çe TV ve Kürtçe yayın talebi neden yeri göğü inletmelerine neden oluyor? Ekonomik dağılım, şiddete ve güce dayanıyor. Bunun böyle yürümesi için de baskı- cı rejimin sürmesi gerek. Bu bir kısırdöngü. Baskıcı rejim üret- miyor, tüketiyor. Işte bu mace- ra, sonunda ciddi bir çöküşü de beraberinde getirdi. Çözüm demokraside. Ör- nekler önümüzde. Ispanya, Portekiz, Yunanistan. Bu ülke- lerde faşist diktatöriükler var- ken, Türkiye çok partili sistem içindeydi. Onlar diktatöriükleri yenerek büyük bir ekonomik sıçramayaptılar. Onları incele- mekte yarar var. Demokrasi ve Avrupa ile uyum o ülkelerin ekonomik sıçrama yapmasını sağladı. Demokrasi konusun- da, Avrupa ile pazariık yapma- dılar. Diktatörlüklerin ardından olgun bir demokrasi deneme- sine girdiler. Ekonomileri de koşut olarak gelişti. Demokrasiyle ekonomi, öz- gürlüklerle gelir dağılımı, sivil toplumun gelişmesiyle refah arasında sıkı bir bağ var. Tür- kiye'yi yönetenler, dayak ve yağma ekonomisini bugüne kadar getirdiler. Şimdi iflas ha- lindeler. 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Seçici Körlük... Insanlar görmek istedıklerini görürier. Gönmek istemediklerine ise yokmuş gibi dav- ranırlar. Görmek istememeleri, bir şey yapmak zorunda kalmamalan içindir. Kendilerini zorlayacak bir görüntüye karşı ko- rumak isterler. Bu nedenle sadece görmek istediklerini görür- ier. Seçici körlük budur. • • • Insanlann 'Bütün bunlarkimin içindir' diye sor- malan gerekir. Çünkü bu sorunun yanıtlarında in- sanlann bütün hayatı vardır. Bu yollar, bu caddeler, ara sokaklar 'kimin için- dir?'. Hepsi de arabalar içindir, motorlu taşıtlar için- dir, senin için değildir. Sen, yaya olarak yürüyen insan, kendine, park etmiş arabalaria yürüyen ara- balar arasında kıvrım kıvnm yürüyerek yol bulmak zorundasın. Bu yollar 'senin için değildir'. Otoyol- lann kaç kilometre olduğunu, yaya yolların (taşıt- lara kapalı yolların) kaç kilometre olduğunu düşün- sen bunu bilirsin ama.. düşünmüyorsun. Çünkü seni, bu büyük kentlerde 'seçici kör' yaptı lar. Borsa düşmüş, ortalık toz duman. Kimin için? Senin hisse senedin de yok, borsada oynadığın kâğıdın da. Öyleyse bu haberler kimin için? Bu toz duman kimin için kalkıyor? Bak, repo gecelik fa- iztni yüzde iki bine firlatmış. Senin için mi? Senin repoda paran mı var? Ama sabah akşam bunlan dinliyor, üzülmen mi gerekiyor, sevinmen mi bil- miyorsun. Çünkü bütün bunlar 'senin için değil'. Peki, kimin için, biliyor musun? Bilmiyorsun, çün- kü seni 'seçici kör' ettiler, başkalannın çıkarlan için yaşıyorsun ama kendi çıkarlarına körleşmiş- sin. Emekçiler, yüz binlerin üstünde sayılarlasokak- lara çıktılar, alanlan doldurdular. Çünkü, milyon- larca insanın alım gücü sürekli düşüyor. Emeğiy- le kazananlann alınteri değeri onlann insanca ya- şamasına daha da yetmiyor. Ama her kaybedene karşılık bir kazanan vardır, bu kuralı unutma. Öy- leyse, onlann kaybettiğini kim kazanıyor? Bunu bi- liyor musun, dahası öğrenebiliyor musun? Televiz- yon programlannda birkaç kısa haber dışında bu konuda bir şey görüyor musun? Elbette görmü- yorsun. Televizyonlar gene magazin programlan- na, maç tartışmalanna, yerii dizilerine, şarkı türkü programlanna saatler ayınyor. Neden biliyor mu- sun? Seni 'seçici kör' yapmak için. Yaşadığın ha- yatın birmeyen sıkıntılarının nedenlerini öğrene- meyesin, düşünemeyesin diye yapıyorlar bunlan. Televizyonlar, haberler, böyle geçen sonsuz saat- ler 'kimin için?'. Senin için olmadığı açık değil mi? Önünden geçtiğin 'yüksek duvahı, kapı nöbet- çili, girmek istersen kimlik kontrollü siteler'\ görü- yorsun değil mi? Duvarlann önünden öyle geçip gidiyorsun. Bu siteler 'kimin için', merak etmiyor musun? Neden insanlar böyle çevreleri yüksek duvariarla kapatılmış, kapılanna nöbetçiler kon- muş yerierde oturuyoriâr? Demek ki, koVkuyariar ve kendHerini korumak istiyortar, kendilerini ayır- mak istiyoriar. Kendilerini korumak istedikleri, ken- dilerini ayırmak istedikleri acaba 'kimlerdir?'. Sen- sin o, biliyor musun? Sen ve senin gibilerden ar- tık korkuyorlar, kendilerini nöbetçilerie ayırıyoriar. Sen, artık 'korkulacak, uzak durulacak birisi'sin. Ama bunlan görmek yerine oralara hayranlıkla ba- kıyor, bir gün senin de oralarda oturacağının ha- yalini kuruyorsun. Seni 'seçici kör' yaptılar, yazık ki. Ftipi cezaevlerine karşı protesto amacıyla 'ölüm orucu'na yattılar, duyuyorsun. Haberlerde şöyle bir görünüp geçiveriyor. Ölüm orucu bir çözüm yo- lu değil, sonucu değiştirilemez bir karar yolu. A- ma insanlann, hem de kim olursa olsun bütün in- sanlann düşünmesi gerekmiyor mu? F tipi ceza- evleri kimin için yapılıyor? Orada yatacaklar için mi, cezaevlerine egemen olmak, içerde yatanla- ra boyun eğdirmek için mi? Cezaevi, kimin için ce- zaevidir, düşünüyor musun? İçerde yatan düşün- ce suçluları (?), (soru işareti, hâlâ düşünce suçu ayıbına dikkat çekmek için konuldu), siyasal suç- lular hangi baskılarla yatıyor da mafya çeteleri, organize suça kanşanlar, uyuşturucuya bulaşan- lar hangi rahatlıklar içinde yatıyor, biliyor musun? Bu olguda da 'seçici körlük' toplum çoğunluğu- na egemen değil mi? 'Seçici köhük', tanımamız gereken en önemli süzgeç. 'Bu kimin içinfapılıyor' diye sormamız gereki- yor. "Yapılanlarkimlehn işine yanyor" diye düşünme- miz gerekiyor. 'Olanlar kimin işine yanyor?' öğrenmemiz ge- rekiyor. Benim işime yaramıyorsa başka birilerinin işine yanyor ve ben bundan zarar görüyorum. Bunun için benim kazandığım para yetişmiyor. Bunun için benim hayatım daha da zorlaşıyor. Bunun için ben daha mutsuz, daha kötümser oluyorum. Çünkü artık 'seçici körlük' perdesini yırtıp atı- yorum. e-mail: erdalataka superonline.com Fax:0212-513 9098 MurotDemireVe 10 trifyonlukhociz ISTANBUL (AA) - Yönetimi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fo- nu'na (TMSF) devredi- len Bank Kapital, Dem- pa Uluslararası Dış Ti- caret AŞ'ye verilen 10 trilyon 157 milyar lira krediyle ilgili kefiller YahyaMuratDemirel ve Otomobilcilik AŞ ile asıl borçlu şirket hakkın- da 'ihtiyati haciz" kara- n aldırdı.Avukat Serdal Doğru tarafından verilen dava dilekçesinde, genel kredi sözleşmesi çerçe- vesinde Dempa Ulusla- rarası Dış Ticaret AŞ'ye 10 trilyon 157 milyar li- ra kredi verildiği, kredi- ye de Otomobilcilik AŞ ve Yahya Murat Demi- rel'in müteselsil kefil ol- duklan belirtildi. Dava dilekçesinde, borçlu şir- ketin kredi sözleşmesin- den doğan edimlerini ye- rine getirmediği öne sü- rüldü. Dilekçede. borçlu şirket ve müteselsil ke- filler hakkında "ihtiyati hadz" karan alınması is- tendi. Istanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi, Yahya Murat Demirel hakİanda, toplam 10 tril- yon 157 milyar lira bor- ca karşılık "ihtiyati ha- ciz" karan verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle