17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Telekomve kamçı Haber-Sen Genel Örgütlenme Sek- reten Abdullah Kahraman, Türk Te- lekom'un satışının perde arkasını yo- rumladı köşemize: "Ulaştırma Baka- nı Enis Öksüz'ün Telekom'u satın alacak şirketlere ya da yabancılara karar mekanizmalannda ödün veril- memesine ilişkin çıkışı üzerine borsa- da spekülasyon başladı. Borsa dibe vurdu. Bir tür şantajdı bu. Hafta so- nu beklenen karar çıktı: Telekom'un yüzde 33.5'ini sahiplenen şirketya da şirketler lcra Kurulu'nda yer alacak- lardı." Kahraman, Türk Telekom'un yüz- de 33.5'lik bölümünün blok olarak bir yabancı kuruluşasatılacağından kuş- ku duymadığını belirtip satış fiyatına ilişkin kaygılarını da dile getiriyor: "Türk Telekom 'un değeri, malvaıiığı ve devasa altyapısı ile birlikte yaklaşık 60 milyar dolar. Satışın ise 3-4 milyar dolardüzeyinde gerçekleşeceği açık. Yani, Türk Telekom 2.5 yıllık kârı kar- şılığında elden çıkanlmış olacak." Yıllarca "Borç yiğidin kamçısıdır" diye diye bugüne geldik. Kamçı, çaresız bir köle gibi sırtımızda şaklıyor artık. • • • ISIK KANSt Ayırdına varalım artık Merkez Bankası'nın kasasından son birkaç hafta içinde çoğu yurt- dışına giden 6 milyar doları aşan kaynak çıkmış. Hükümet, IMF'ye başvuruyor: "Bana çok ivedi kredi ver." Bu başvurunun anlamı ekonomi uzmanlarına göre çok açık: "ivedi kredi başvunısunu, ancak borç servisiniyerine getiremeyen ül- keler yapar." Yani? Borçlarını ödeyemez hale gelen ülkeler. Yani? Ekonomisi bat- mış ülkeler. IMF, Dünya Bankası bize "Katı istikrar tedbirlerini sürdürün, düze çıkarsınız" demiyormuydu? Diyor- du. Iktidar istenileni harfiyle yerine getirmiyor muydu? Getiriyordu. "Uluslararası tahkimi kabul edin " dediler, önerileni katıyla yerine ge- tirip uluslararası tahkimi anayasa- ya yerleştirdik. Yetmedi. "Işçiye, emekliye, memura düşûk zam ve- rin" dediler, çalışanların ayağa kalk- masına karşın iktidar yüzde 10'luk ücret zammında ısrar etti. Yetme- di. "Çiftçiye yönelik desteklemele- rikaldınn, tanmınızı çökertin"dedi- ler, iktidar şıp diye yasalar çıkardı. Yetmedi. "Sosyal güvenlik reformu yapın, milyonlann sağlığını, emek- liliğini güvence altına alan sosyal güvenlik kuruluşlannın özelleştirilme- sine olanak tanıyın, bunlann milyar- ca dolarlık fonlarının uluslararası sermayeye açılması için ilk adımı atın" dediler, iktidar IMF'nin isteği- ni "emir" kabul edip gereğini yap- tı. Yetmedi. "Elektrik üretim ve dağıtımı, pet- rokimya, iletişim alanındaki büyük stratejik kamu kuruluşlannı yaban- cı sermayeye hazır edin" dediler, bu öneriye de boyun eğildi. Yine yetmedi, yetmedi... Türkiye, son birkaç aydırgerek si- yasi, gerekse iktisadi açıdan kıskaç altına alınıyor. Ne ilginçtir ki; Kıbns, Güneydoğu, Ermeni sorunu gibi konularda ulusal direnç gösterildi- ği bir dönemde Hazine'nin, Mer- kez Bankası'nın rezervleri birden- bire boşalıverfyor. Ekonomi iflasa gi- rince de yeni ödünler sıralanıyor: "Sizi bataktan kurtarınz ama, bir iki küçük ricamız olacak: Türk Tele- kom daki stratejik kararalma meka- nizmalannda yabancı sermayenin kararalma mekanizmasını güvence altına alın! Ziraat Bankası gibi bü- yük devlet bankalarını uluslararası sermayenin satın alabilmesinin alt- yapısını hazırlayın! Yabancı Serma- ye Yasası'nı daha da serbestleşti- rin!" Iktidarın gündeminde de bu bir- kaç ricayı ivedi yaşama geçirme "iradesi" var şimdi. Bu iradeyle ülkeyi aslında kimin yönettiğinin herkes ayrımına var- malı. Öğrendik ki, devlet ormanlarını kırpıp kırpıp bol yıldızlı işler yapmak yalnızca kayınbiraderlere has bir iş değilmiş meğer. Devlet ormanı sayılan aianlann, başta turizm sektörü olmak üzere madencilik, yerleşme gibi gerekçelerle özel kişi ve kuruluşlara devri, özel orman kurma statüsü tanıma gibi konularda epey yol yürünmüş. Son yılların modası ise, "devlet Ağaca bakarken ormanı görmek ormanlanna ve devlet ormanı sayılan yerlere ait her çeşit işleri" Orman Genel Müdüıiüğü tarafından başkalanna yaptırmakmış. Ağaçlandırma mı yapılacak, yükleniciye veriliyormuş. Orman için toprak mı hazırlanacak, özel eller devredeymiş. Orman planlannın yapımı mı gerek, şirketler üstleniyormuş bu işleri de. Bu taşeronlaştırma sürecinde Orman Bakanlığı personeli yardımlaşma sandığı gibi çalışan "OVAK" da epey işlev yüklenmiş. OVAK şirketler kurmuş, bakanlığın yaptırdığını aktardığımız işlerin ihalelerine girmiş, kazanmış. OVAK'ın yöneticileri, Orman Bakanlığı'nda görev yapan bürokratlar. Bir anlamda bürokratlar, kamu adına ormanlanmızı koruma, geliştirme, denetlemeyi bir yana bırakmışlar, şirket kurup kâr elde ediyoıiar. Hem ihaleyi açıyorlar, hem ihaleyi veriyorlar, hem de ihaleyi kazanıyor ve denetliyortar. Bir garip devran... Ağaca bakarken ormanı da görmeliyiz: Devlet altüst edilirken, ne yazık ki ormanlarımız da bundan payına düşeni yeterince alıyor. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL Oğretmenler özel öğretim kurumlarında çalışırsa SORU: Ben, Milli Eğitim Bakanlığı'nda görevli bir devlet memuru öğretmenim. Arkadaşım ise Emekli Sandığf ndan emekli bir öğretmen. Her ikimize de bir özel okulda çalışmamız için teklif geldi. Ancak, bazı konularda sorularımız var. Benim sorularım şöyle: 1) Bir yandan devlet memuru olarak ve Emekli Sandığf na tabi görevliyken aynı zamanda bir özel v " okulda çahşmam, devlet memurluğumu olumsuz etkiler ' 3 'fi(i? " "'••"*''""" "^ 2) Özel okul çalışanlannın sigortalı olduğunu söylediler. Benim de Emekli Sandığf ndan çıkıp, sigortalı mı olmam gerekiyor? Yoksa her iki kuruma tabi olarak f mı çalışacağım? Öğretmen emeklisi arkadaşımın sorusu da $öyle: 3) Özel okulda çalışırsa, Emekli Sandığı'ndan alacağı aylık kesilecek mi? (E.U.) YANIT: 1) 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası kapsamında eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfinda öğretmen olarak görev yapanlarla, diğer devlet memurlannın özel okullarda "ek ders görevi" vermeleri konusu, Devlet Memurlan Yasası'nın "Ders Görevi" başhklı 89. maddesinde yer almıştır. "Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile üniversite ve akademi (askeri akademiler dahil) okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretnıenlere, öğretim üyeierine veya diğer memurlara veyabut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilir. (...)" 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Yasası'nın 21. maddesi de konuyla ilgilidir. "(...) thtiyaç halinde resmi öğretim kurumlarında görevli eğitim elemanlarına asıl görevlerini aksatmamak kaydıyla, aylığı karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftabk ders saati sayısının yarısı kadar. ilgili bakanlıkların izni ile ücretli ders verilebilir. Öğretmenin toplam ders saati sayısı haftada 30 saati geçemez. Öğretmenlik yapma nitelik ve şartlarını taşıyan diğer devlet memurlarına da haftada sekiz saati geçmemek üzere ücretle ek ders görevi verilebilir. Öğretmenin toplam ders saati sayısı haftada 30 saati geçemez. Öğretmenlik yapma nitelik ve şartlarını taşıyan diğer devlet memurlarına da haftada sekiz saati geçmemek üzere ücretle ek ders görevi verilebilir." Özetle. yasalann öngördüğü koşullara uygun olarak Ö2el okulda çalışmanız, devlet memurluğunuzu olumsuz yönde etkilemez. 2) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Sigortalı sayılmayanlar" başhklı 3. maddesi uyannca: "F) Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar" sigortalı sayıhnazlar ve SSK kapsamına alınmazlar. Bu nedenle TC Emekli Sandığı iştirakçisi olmanız, SSK sigortalısı olmanıza engeldir." 3) TC Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK gibi yasayla kurulu sosyal , güvenlik kurumlanndan emekli ya da yaşlılık aylığı almakta iken, Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında bir işyerinde çalışanların almakta olduklan aylıklan kesilmez. Ancak, bunlardan Sosyal Güvenlik Destek Primi alınır. Hekimlere ortaklık önerisi Hekimler, bir süredir ger- çekleştirdiklerieylemleri, Sağ- lık Bakanlığı bütçesi komis- yonda görüşülürken toplu nö- bet tutarak doruk noktaya ulaştırdılar. Sonuç? Sağlık Ba- kanlığı bütçesinde, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yara- rına gıdım değişiklik yapılma- dı. Buna karşılık Sağlık Baka- nı Osman Durmuş, heklmlerin ağzına bir parmak bal çaldı: "Hekimlere ve sağlık çalı- şanlanna döner sermaye ge- lirlerinden pay ayıracağız ya da aynlan payı yükselteceğiz." Güreş diliyle anlatırsak, Os- man Durmuş çift dalıp hekim- leri köprüye getirmek istiyor. "Döner sermaye" yöntemi, Sağlık Bakanlığı hastaneleri- ni -tıpkı SSK'de yapılmak is- tendiği gibi- "/ş/efme"yedön- dürüp hizmet satan kuruluş- lar haline getirmenin ön ko- şulu. Yıllar içinde örülen, adım adım geliştirilen bir yöntem. 1988'de Sağlık Bakanlığı hastanelerinin harcama ka- lemlerinin yüzde 84.6'sı ba- kanlık bütçesinden gelirmiş. Döner sermaye harcamaları ise yüzde 11.8 imiş. 1997'de ise bütçeden gelen harcama- lann payı yüzde 73.4'e düşer- ken, döner sermaye har- camaları yüzde 24.3'e yük- selivermiş. Son önerinin anlamı şu: Sağ- lık Bakanı Durmuş, kamusal sağlık kuruluşlannın özelleştiril- mesi çabalarına hekimleri de ortak etmek istiyor... HAYYANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak('iturk.net '^•' HARBt SEMİH POROY semihporoyiıı yahoo.com KEDİ LEVO APTÜLIKA ELAZIĞ 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2000/31 Davacı Maliye Hazinesi vekili tarafından, davalı tbrahim Güla- tar aleyhine açılan tapu iptali-kal ve eski hale getirme davasında, davalı Ali oğlu, Ibrahım Gülatar'ın adresi meçhul olduğundan, îb- rahim Gülatar'ın duruşma günü olan 22.02.2001 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunması veya vekil göndermesi, HUMK'nin 213'üncü ve 377'nci maddeleri gereğince belirtilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadığı veya vekil gönder- mediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve hü- küm verileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere, ilanen tebliğ olunur. Basın: 68901 YÛK F E ^ / "AVRUPA BtKt'ııStiN£ İSEM 0AÂ/MS/ZU& FEDA ED£C£A: "MıS/Z • -- m MIŞ OLANAVfUM ÜLK£LE#*ty , TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 Arahk Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük • Bizim Gazete Ülke sorunlarına ilişkin raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 KURBAGAÛAKf EL&ORIKG) 1?98'P£BUGUN,İTXLYAN g/lG/NI LLJlGI &ALVANI ÖLPÜ. 8OL0GHA UNIVEBS/rEStNPEANATDMİ PÜO- Ç , g RASLANT1 SONU- CU,SÜRrÜNMEILE£i£tcre/K YÜICLENMlÇ NEÇTE- RİNİHAVVANINBACAĞINA P£SDİ/ZİNC£ SACAK OYNAMIÇTI. SUNU, gAJCie, ÇJNKO &Bİ METAL - L£BL£ PÇ DENEMf$,ArM SONUCU ALMfŞTf. GALVANİ BlUMSEL SULSUYU AÇJtCLAtt : HAYVAH_ LAfLIN KASIA&NPA £L£KTgiK VAR&R!. ANCAK, BİRKAÇ YIL SONKA ALE£SAN0IZO VOLm, SU ElEKTRjğİN KASLAKMAJ O£SJL, DOKUNULAN MEmLLER ARAStHPAKJ 6BRİÜMPEN KAYNAK- LAMOi&NI AÇIKLI1ACAK VE GALVANİ DENEYL£KIN- DEN YARARlAAMRAK İUC PİU »IA*CAACTX.. GÖRÜŞ SEDEF KORAY Oncü Kültür ve Almanya Federal Almanya'da bundan birkaç hafta önce muhalefet partisi Hıristiyan Demokrat CDU tara- fından bir "öncü kültür" tartışması başlatıldı. Ye- ni bir yüzyıla girdiğimiz küreselleşme çağında, savaş sonrası 50 yıllık bir göç tarihine sahip Al- manya'da halen bu tür bir tartışmanın yapılabil- mesi bazı Almanlar da dahil olmak üzere tüm göçmenleri dehşet içinde bırakıyor. Üstelik bir Nazi geçmişine sahip Almanya'nın önde gelen po- litikacılarının seçim ve oy hesapları nedeniyle bu tür bir tartışmayı başlatmaları kabul edilebilir gi- bi değil. Bu şekildeyapılan oy hesapları, Nazi an- layışının Almanya'da bazı çevrelerde halen var olduğunu düşündürüyor. Almanya'da çoğulcu ve demokratik değerlere inanan, göçmenlerin haklarını savunan önemli bir kitle bulunuyor. Ancak Alman toplumunun ço- ğunluğu genel olarak göçmenlere uzak duruyor ve onlarla yakın ilişkisi yok. Varsa da bu ilişki kö- şedeki Türk bakkalından alışveriş etmekle, ara- da sırada Türk restoranlarına gidip yemek ye- mekle sınırlı. Uyum konusu tartışması başladı- ğında ise kendini göçmenlerin yerine koyamadı- ğından, kendi açısından hep haklı Alman toplu- mu: "Türkler Almanca bilmiyorlar", "30 yıl bura- da ama halen Almanca konuşamıyoriar", "Türk kız- lan başlannı örtüyorlar", "Türkler Almanlaha iliş- ki kurmuyortar, hep kendi aralanndalar", "Eğitim düzeyleri çok düşük" gibi birçok sorunlu başlık, uyum tartışmasında yer alıyor ve sonunda olay hep kültür ve dolayısıyla din sorununa dönüşü- yor. Gerçekten de kültürel farklılıkların bazı alanlar- da iki toplum arasında gerginlikler ve sorun ya- rattığı gözle görülür bir gerçek. Ancak göçmen- ler ve uyum alanında geçmişte ve şimdi de uy- gulanan yanlış politikalar sonucu bugün bir uyum sorunundan söz etmek, en ileri fikirli Almanın ak- lının,ucundan bile geçmiyor, buna ihtimal vermi- yor. Almanlar uyumu hepTürklerden, göçmenler- den bekliyor. Türk bakkalından alışveriş yapma- sını ise kendi uyumu açısından yeterli görüyor. Eliter bir kültür anlayışı Türkiye'de de bazı çev- relerde mevcut olduğundan, Almanya'ya gelen ba- zı Türklerin buradaki Türkleri gördükten sonra "Almanlara hak vehyoruz" demeleri de az rasla- nan bir olay değil. Ancak burada unutulmaması gereken nokta, Almanya'da Türklere gerçek uyum şansının bugüne kadar verilmemiş olmasıdır. Şimdi öncü kültür tartışması ile bir yandan hâ- kim kültür kabul ettirilmeye çalışılırken öte yan- dan bu kültüre uyanlar ve uyamayanlar ile Alman- ya'ya yararlı olanlar ve Almanya'dan geçinenler ayrımı yapılmaya çalışılmakta, bu bakış tarzının kafalarda yerleşmesi amaçlanmaktadır. Neo-Na- zilerin örgütlendiği NPD'nin yasaklanması kara- rıyla birlikte oy kaygısıyla sağa zemin hazırlayan sağ politikacıların kafalarını değiştirmek imkân- sız, ancak biraz daha sorumlu davranmalarını is- temek tüm göçmenlerin ve demokratik, çoğulcu Almanların hakkı. Çünkü bu tehlikeli bir oyun ve Almanya'nın da çıkarlarına ters. Belki de tek te- selli, ekonomisi dış ticarete dayanan bir ülkede göçmenlere, diğer adıyla yabancılara daha düş- man politikaların uygulanmasının beklenemeye- ceği. Almanya Yahudiler Konseyi Başkanı Paul Spi- egel'in de dediği gibi "Yabancılan avlamak, sina- goglan yakmak ve evsizleri öldürmek mi öncü kül- tür?" Üzücü olan bir başka nokta ise 40 yıllık göç de- neyimine sahip Türk toplumunun bugün hâlâ için- den kendi çıkarlannı dile getirecek, sözü dinlenen, kendini her iki tarafa da kabul ettiren bir sözcü ya da sözcüler çıkaramamış olmasıdır. 30 bin kişilik Yahudi cemaatinin geçmiş nedeniyle Almanya'da çok özel bir konumu olduğunu kabul etmekle bir- likte, yaklaşık 2.5 milyonluk Türk toplumunun se- sinin bu kadar az çıkması üzerine düşünülmeli- dir. Bunun bir nedeni de Türklerin bugün çok he- terojen bir toplum oluşturmalanndan ve dolayı- sıyla farklı amaçlar ve çıkarlar gütmelerinden do- layı deyim yerindeyse birbirlerini baltalamaları- dır. Belki daha önemli diğer bir neden ise Alman politikasının böyle birçıkışa bilinçli birşekilde izin vermemesidir. Türklerin kendi aralarında organize olamamaları, küçük hesaplar peşinde koşmaları ve birbirlerini baltalamaları, frenleyici, engelleyi- ci bir Alman politikasına zemin hazırlamaktadır. Bu politika ise istisnasız Alman politik yelpazesi- nin tümü için geçerlidir. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Sanat yanş- .. malannda, de- receye girme- 2 mış olmakla 3 birlikte, başan- nın belgelen- mesı için veri- len ödül. II "Küçük ": Tarık Buğ- ra'nınromanı... Küçük boylu, uzun ve ıpeksi 9 tüylü, sarkık kulaklı bir köpek cinsı. 3/Melez...Kimlıgibe- lirlenemeyen uzay ci- 2 simlerine verilen ad. 4/ 3 Nazi partisinin hücum 4 kıtasını simgeleyen 5 harfler... " Maalo- 5 uf": Lübnan asıllı ya- 7 1 2 3 4 zar. 5/ Istanbul'un es- ü E B E A M 0 N V E L A ü R U M ki adlanndan biri. 6/ Gezınti yeri... Üci tarla ° arasındakı sınır. 7/ " — Onat": Mimarımız... Çelik- çomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe ve- rilen ad. 8/ Türk soyundan bir halk. 9/ Bahçelerin ye- şillendirilmesinde yararlanılan bitki... Birpamuk cin- sı. YTIKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatı. 2/ Zehir... Halk edebıyatında sekizlik hece ölçüsüyle yazılan bir şiir türü. 3/ Kişinin kendi bedensel ve ruh- sal benliğine karşı duyduğu aşın hayranlık. 4/ Gün- düz yapılan sınema ya da tiyatro gösterisi. 5/ Yapma, etme... Hıcap... Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ "Ha- yır" anlamında kullanılan söz... Kansız. II Parlak ke- restesi mobılyacılıkta kullamlan bir Afrika ağacı... Bir göz rengi. 8/ Hıcıvleriyle ünlü divan şain... Kınk kemiklen bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gıbı düz nesne. 9/ Gezgin samuray... Radyum elemen- tımn sımgesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle