17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA CUMHURİYET 18 ARALIK 2000 PAZARTESİ HABERLER 'M inatlaşmaya dönüşmesin' • ADANA(AA)-CHP Oenel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, düzenlediği bisın toplantısında, hikümetin IMF'nin isteklerini yerine getirme görevini üstlendiğini, halkın ıstıraplanna kulak tıkadığını savundu. Şartlı salıverme ve erteleme yasası hakkında hükümet ortağı parti liderlerinin dahi "Içimize sinmiyor" yolunda açıklamalar yaptığını kaydeden Selvi, " Cumhurbaşkanı' nca veto edilen yasanın, inatlaşmaya dönüşmesi riski vardır. Af inatlaşmaya dönüşürse yeni kaoslara yol açacaktır" dedi. Yetki yasa tasarısı bugiin komisyonlanda • ANKARA (Cunıhuriyet Bürosu) - Hükümet ortaklan, Anayasa Mahkemesi'nin iptal karan üzerine yeniden hazırlanan yetki yasası tasansını alelacele Meclis'ten çıkarma karan aldı. Kamu kurum ve kuruluşlannda çalışan memurlarla diğer kamu görevlilerinin idari. mali, ve sosyal haklanna ilişkin hükümete KHK çıkarma yetkisi veren tasan. bugün Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonu'nda ele alınacak. Ibğpul Türkeş, Devlet Bahçeli'yi hedel aldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) Genel Başkanı ı Tuğrul Türkeş, hükümetin ülke sorunlan karşısında "aczini" kabul ettiğini \urgularken MHP lideri ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'yi hedef aldı. "Vatan hainlerini affetmekte neden bu kadar aceleci davranılıyor" diye soran Türkeş, Bahçelı'nin de gelişmeler karşısında suskun kaldığını söyledi. 'Türkçeyi değiştirmek istiyoplap' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Kulübü Derneği, Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin 81'inci yıldönümünü, 27 Arahk tarihinin bayrama rastlaması nedeniyle dûn akşam Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlediği bir programla kutladı. Demeğin 2. Başkanı ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici, "Resmi dil Türkçeden başlayan, değiştirme gayretleriyle karşı karşıyayız. Türkçeyi değiştirmek isteyen zihniyet, yann îstiİdal Marşrnı da. değiştirir'" dedi. PPOI. Altıntaş başkan İANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gazi Üniyersitesi Ögretim Üyeleri Derneği'nin yönetim kurulu başkanhğma Gazi Üniversitesi îktisadi ve tdari Bilimler Fakültesi ögretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Altıntaş seçildi. Genel kurulda, öğretim elemanlan, ünıversite çalışanlan ve öğrenciler arasında siyasal ve ideolojik görüşlere dayalı bölücülügün yapılmaması görüşü benimsendı. Akademisyenler: Kentte akut solunum sistemi sorunlan çoğunlukta Yatağan lıasta ediyorASUMAN ABACIOĞLU İZMİR-Türk Tabipler Birliği'nin is- temi üzerine Yatağan'da incelemelerde bulunan beş akademisyen, Yatağan Devlet Hastanesi'ne yapılan başvurula- nn büyük bölümünü "akut solunum sis- temi sorunlan"mn oluşturduğunu ve bunun da Muğla Devlet Hastanesi'nden belirgin biçimde farklı olduğunu belir- ledi. Yatağan'da inversiyon olaylannınbaş- lamasının ardından bölgede inceleme yapan ekipten DEÜ Tıp Fakültesi öğre- tim üyesi Yard. Doç. Dr. Alp Ergör, Ya- tağan Kaymakamlığı, Beledıye Başkan- lığı, Türk-lş Bölge Temsilciliği, Muğla Sağlık ve Çevre müdürlükleri ve Saht- ral Işletme Müdürlüğü yetkilileriyle gö- rüştüklerini söyledi. Görüşmelerde önümüzdeki aydan başlayarak birer ay arayla işletmeye açı- lacak baca gazi antma tesislerine ilişkin çarpıcı bir bilgiye ulaştıklannı belirten Ergör, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üç baca gazi tesisinin birtikte çalışo- nlmalan durunıunda işletme maliyeti ve harcayacaklan enerji miktan kor- kunç düzeylerde olacak. Bu tesislerin harcayacaklan topiam enerji 18 nıega- wat; yani neredeyse Yatağan Termik Santralı'nın ürettiğj enerjinin üçte biri oranında. Belki çok spekülatif bir düşünce; an- caközelleştirümekapsamındald santral devredfldikten sonra işietmecilerin, sant- raldan sağla\acaklan enerjinin üçte bi- rini tüketecek bir baca gazi sistemini ça- hşürmaktan kaçınabileceği insanın ak- lına geliyor." 'Santral durdurulmalf Santralın. bölgede yaşayanlara yöne- lik akut ve kronik etkilerini değerlendi- recek bilgilere ulaşmaya çahştıklannı da bildiren Alp Ergör, Muğla II Sağlık Müdürlüğü'nün bu konuda oldukça kapsamlı çahştığına dikkat çekerek "Henüz rüm bilgiyi değeriendirmedik: ancak şu çok net: Yatağan Devlet Has- tanesi'ne vapılan başvıırulann önemli bir bölümünü akut solunum sistemi so- runlan oluşfuruyor. Bu, Muğla Devlet Hastanesi'nden belirgin şekilde farklı. Dolayısıyla burada bu doğrumıda bir ça- hşmayürütmek gerekiyor'' dedi. Ergör, bütün bilgilere ulaştıktan sonra Muğla genelindeki durumu Yatağan'daki du- rumla karşılaştıracaklannı söyledi. Yatağan'daki inversiyon olaylan sıra- sında önlem olarak termik santralın fa- aliyetinin durdurulmasında bazı sakın- calar bulunduğunu vurgulayan Ergör, şu bilgileri verdi: "KirBlik yoğunlaştığında hemen sant- ralın çauşmasını durdurmak mümkün değiL Çünkü oluşan ısınmanın dereceli olarak azaralması gerekiyor. Birdenbire ısıazaraldığında onanlması mümkün ol- mayacak katastrofik sonuçlara yol açan kazalar meydana gelebüir; patlamalar gibL Bu yüzden santrahn yavaş yavaş so- ğutulması gerekiyor. tnversiyon sırasın- da kapasiteyi yavaş yavaş düşürüyoriar. Bunun için defiıeloil kuDanmak zorun- dalar. Bu da ashnda havayı dahaçok kir- letiyor. Termiksantralyönetimininyapa- bileceği çokfazla bir şey yok. Asıl sorun: Santrahn seçim yeri baştan sona yanhş. Mahkeme kararlanna karşın çanş- nnhyor." Bölgede kirliliğin insan sağlığına yönelik etkilerinin orta ve uzun vadeli bir izleme programı oluşturularak belir- lenmesi gerektiğini de kaydeden Ergör, "Hem küüliği hem de kirliliğin toplum üzerindeki etkisini bdeyecek bir prog- ram kurmak gerekiyor. Sağhk Müdür- lüğü'nün kayrtsistemi okhıkça derh* top- lu. Biz bunun üzerine küçük bir değişik- likle oluşturacağunız bir program önereceğiz'' diye konuştu. Dr. Ergör, bölgede şu anda ortamın sürekli izlenmediğini, "spot ötçümJer" yapıldığını da bildirerek bunun yeterli olmadığını söyledi. Başkan Ali Müfit Gürtuna'nın '50 Günde lOOEser' reklam kampanyası yanıltıcı Istanbul Belediyesi göz boyuyorEkonomi Servisi - Istanbul maaiM^iiılffiıiııiTiiiyi)^ rımüMt 1 Ancak açılısı iki hafta Önce Büyükşehir Belediye Başkanhğı'nm yurttaşlara ilan ve broşürlerle "övünerek" duyurduğu "50 Günde 100 Eser" adlı programdaki açılış kapsamına alınan tesis ve binalann büyük kısmının, zaten açık ya da kullanılır halde olduğu veya açılışının daha önce de yapıldığı belirlendi. "Büyükşehir Çahşıyor" başlıklı ilanlannda "Yeni yüa kadar her gün yeni bir açılış yapıyoruz" izlenimini vermeye çalışan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kullamlan hizmet yerlerini resmi törenlerle yeniden açıyor. Açılışı yapılacağı duyurulan hizmet yerlerinin zaten kullanıldığını kabul eden belediye yetkilileri, kampanyaya gerekçe olarak "yoğunluk nedeniyle açılışlan zamamnda gerçekleştirememelerini'' gösteriyorlar. "İGDAŞ Yeşilköy Hizmet Binası" bir yıldan beri hizmet veriyor, ancak açılışı 7 Aralık'ta yapıldı. "Bağcılar Itfaiye Eğitim Hizmet Binasr 20 Ekim'den beri hizmet veriyor. Açılışı 7 Aralık'ta yapıldı. "tGDAŞ Gaziosmanpaşa Hizmet Binasr 6 ay önce açıldı. 21 Aralık'ta tekrar açılacak. "Ümraniye Spor Kompleksi"nin yapımı henüz tamamlanmadı. açılışı yapıldı. "Kâğrtnane Trafık Eğitim Parklan Açılışı": Kâğıthane Belediyesi yetkilileri böyle bir yerin var olmadığını söylüyorlar. Yine belediyenin "Kâğıthaııe Cendere Yohı" adıyla yaptığı açıhşta da yeni hiçbir yerin yapılmadığı, sadece yolun düzeltılmeye çalışıldığı belirtildi. "Sadabat Çamlık ParkT açılışının ise tamamlanmayan Sadabat Projesi adı altında çok küçük bir yer olduğu ve yılbaşına kadar yapılan göstermelik açıhşlardan birinin yapıldığı ifade edildi. "Yakacık Samandıra YohT: 2 senedir açık olan yol sadece genışletıldı. "Kurfalı Deresi yolunun ıslah sonrası açınşı": Çalışmalann hâlâ devam ettiği yolun açılışı da geçen günlerde yapıldı. E^timcflerden 'kalemli ve zarflı' protestoHaberMerkezi - Bütçenin IMF talimat- lanyla hazırlandığını vurgulayarak çeşit- li eylemlerde tepkilerini sergüeyen öğret- menler dün yine alanlardaydı. Eğitim - Sen ile Eğitim Bir-Sen üyesi eğitimcüer, eğitime aynlan bütçeyi ve eyleme kahlan öğretmenler hakkında başlatüan soruş- turmayı, Milli Eğitim Bakanlığı önünde ayn ayn basın açıklaması yaparak pro- testo ettiler. Izmir'de de öğretmenler, Ko- nak Alanı'nda kalemlerini bırakarak hü- kümeti ve siyasileri göreve çağırdılar. Bakanhk önünde ilk basın açıklaması- nı Eğitimcüer Birliği Sendikası (Eğitim Bir-Sen) yaptı. Genel Başkan Niyazi Ya- vuz, 1 Aralık'ta yapılan iş bırakma eyle- mine katılan eğitimcüer hakkında soruş- turma açıldığına dikkat çekerek soruştur- malann bir an önce durdurulmasını iste- diklerini düe getırdı. Yavuz. soruşturma- lan protesto için "soruşturmanın simge- si olan ve içindesorulann yerakfağı bir me- tin olan san zarn" Müh Eğitim Bakanlı- ğı'na bırakacaklannı ifade etti. Bakan'a san zarf Yavuz, Milli Eğitim Bakanı ile hükü- metin "Bu bütçeyle eğitim-öğretimin sağ- lıkhyürütülebileceğineinanıyormusunuz, \oırgunculara kaptmlan paralan onlar- dan alarak eğitime aktarmayı düşünüyor musunuz" sorularını yanıtlamalarını iste- diklerini söyledi. Yavuz, bakanlık önün- deki "Başöğretmen Atatürk" anıtına dö- nerek "Eğitime şaşı bakanlan Atatürk'e şikâyet ediyoruz" dedi. Niyazi Yavuz ve berabenndeki üyeler, açıklamanın ardın- dan san zarflan Bakan Bostancıoğhı'na ıletilmek üzere, görevlilere verdüer. Eğitim Bir-Sen'in ardından, Eğitim Sen'e bağlı eğitim çalışanlan, Ziya Gö- kalp Caddesi'nde Eğitim Sen 1 No'lu Şu- be önünden Milli Eğitim Bakanhğf na doğnı yürümeye başladı. Ellerinde döviz ve pankartlarla, "Sadaka değü toplusöz- leşme". "Soruşturmadeğilhakistrvoruz". "Silaha değiL, eğitime bütçe" sloganlan atarak yürüyen eğitimcüer, zaman zaman ellerindeki kalemleri havaya kaldırdılar. Eğitim çahşanlan, bakanhk önüne gel- diğinde, Eğitim-Sen Ankara Şubeleri Sözcüsü Hasan Karakaya yaptığı konuş- mada, eğitime aynlan bütçenin az oldu- ğunu vurguladı. "Eğitim bütçesine aynlan pay yüzde 8'lerde kakuğı sürece ne öğret- menin sorunlan ne de eğitimin birikmiş sorunlançözülebiBr'' diyen Karakaya, öğ- retmen ücretlennın ortalama 200 mih/on lira, yoksulluk sınınnın ise 652 milyon li- ra olduğuna işaret etti. Eğitim-Sen üyesi öğretmenler Bursa, Eskişehir, Izmit, Ça- nakkale, Çonım, Malatya, Kayseri ve Mersin'de de çeşitli eylemler düzenleye- rek 2001 yılı bütçesini protesto ettiler. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Ölüm oruçlannın ölüme dö- nüşmemesi amacıyta Bayram- paşa Cezaevi'nde sürdürülen bir dizi görüşmeye katıldım. Ge- çen perşembe (14 Aralık) gece- si saat 24.00 sıralannda görüş- meler kesildi. Ölüm oruçlan sü- rüyordu. Bir hafla boyunca, onlarca saat süren bir görüşmeyi bütün aynntılanyla bu köşede anlat- maya olanak yok. Şu koşullar- da bunun bir yaran da olduğu- nu sanmıyorum. Zaman kaybetmemek ve ka- muoyunu aydınlatmak amacıy- la bazı satırbaşlannı belirtmek istiyorum. Geçen cumartesi gü- nü (9 Aralık) sabahı Yaşar Ke- mal. Orhan Pamuk, Zülfü Li- vaneli, Can Dündar ve Meh- met Bekaroğlu ile birlikte ak- şama kadar süren bir görüşme yaptık. Bu görüşmenin sonunda ölüm orucundakiler, F tipi hüc- re sisteminin 20 kişilik birimlere dönüştürülmesini, buna bağlı olarak Terorle Mücadele Yasa- 1 sı'nın 16. maddesinin kaldınl- masını istediler. Aynca, 'üçlü protokol' diye anılan savunma hakkını ve tedaviyi engelleyen protokolün yerine sağlık ve sa- vunma hakkını uluslararası standartlara uyduran değişik- likler yapılması gerektiğini be- lirttiler. Cezaevlerinde meyda- Görüşmeler Nerede Tıkandı? na gelen olaylar yüzünden ve 1996 ölüm orucunun ardından sakat kalanlann, içeridetedavı- si imkânsız hastalıklan olanlann, yani yasa gereği bırakılması zo- runlu bulunan bütün mahkûm- ların tahliyesini, bu konudakı bürokratik engellerin sona erdi- rilmesini talep ettiler. Onun dı- şında DGM'lerin kaldınlması, terörie Mücadele Yasası'nın in- san haklanna ve demokrası öl- çütlerine aykın maddelerinin ayıklanmasını dile getirdiler. Ce- zaevlerindeki saldınlarda görev alanlann mahkeme önüne çıka- nlması, istekleri arasındaydı. 20 kişilik mekân talebini Ada- let Bakanı'na ılettik. Bakan, ra- kam telaffuz etmeyeceğini ve koğuş sistemine dönmeyi dü- şünmediklerini dile getırdi. Ak- şam olduğunda Adalet Bakanı bir basın toplantısı düzenleye- rek F tipi cezaevlerine nakillerin durdurulduğunu ve toplumsal bir mutabakat sağlanana kadar buralara nakil yapılmayacağını açıkladı. Toplumsal mutabakat- tan söz ederken, konuyla ilgili danışılacak kurumlan, adlannı vererek sıraladı: TMMOB, Ta- bipler Birliği ve Barolar Birliği. Bu konuşmanın ardından söz konusu sivil toplum örgütleri sü- rece katıldılar. Çarşamba (13 Aralık) akşamı tutuklulann ve Mehmet Bekaroğlu'nun tale- biyle cezaevine gittiğimde TM- MOB Başkanı Kaya Güvenç, Türk Tabipler Birliği ikinci Baş- kanı Metin Bakka|cı, istanbul Barosu Başkanı Yücel Say- man da oradaydı. Tutuklu avu- katı Behiç Aşçı ve tutuklu aıle- leri adına Naime Kara da gel- mişlerdi. Mehmet Bekaroğlu, Adalet . Bakanı'nın "makul sayıda tu- tuklunun, tecrit ve izolasyonu dışlayan bir şekilde yaşayacağı düzenlemelerin yeniden yapıl- ması için söz konusu sivil top- lum örgütlerinin bir taslak hazır- lamalarını ve hazırlayacaklan taslaklan dikkate alacağını ve onlarla mutabakat sağlanma- dan Ftipine nakilleryapılmaya- cağını" söylediğini belirtti. Bu- nun bir metin halinde açıklan- masını da kabul ettiğini bildirdi. Kaya Güvenç'in elindeki F ti- pi tahmini proje taslağına bak- tık. Bu krokilere bakarak 18 ki- şilik birimlerin ya da 12-6'lık bi- rimlerin mümkün olduğunu gör- dük. Kaya, bu tür bir mimari de- ğişikliğin kolayca yapılabilece- ğini belirtti. Bu arada taslaklar- dan, 18'lik birimle diğer birimler arasında bir tecrit duvan oldu- ğu saptandı. Bu duvann da gi- dip incelenerek yıkılabileceği söylendi. Ancak başından beri Beka- roğlu, Bakan'ın rakam telaffuz etmek istemediğini, ancak va- nlacak mutabakata bağlı olaca- ğını vurguladı. Metinler üzenn- de belli bir anlaşma sağlandtk- tan sonra, siyasi mahkûmlann temsilcileri, 18 kişilik birimlerin ve tecrit duvannın yıkılacağının Bakan tarafından kabul edildi- ğinin kendilerine bildirilmesini istediler. Rakam açıklanmadan yapılan bir duyurunun kendileri için tatmin edici olmadığını vur- guladılar. Bekaroğlu, Bakan'la yeniden konuştu. Bakan, "Bu rakamla- ra ve duvara hayır da demiyo- rum evet de demiyorum, an- cak şu noktada bu konuda sa- yılara dayalı biraçıklamayı doğ- nj görmüyorum. Benim için mutabakat ve bu kuruluşlann hazıhayacağı raporlar bağlayı- cı, bu sözümde dunjyonjm" dedi. Içerideki temsilciler, "18 kişilik sayı ve duvann yıkılaca- ğının açıklanmaması durumun- da biz de ölüm oruçlannı bitir- meyiz" dediler. Sivil toplum ör- gütlerinin yöneticileri ise, Ba- kanlığın kendilerini muhatap kabul etmesinin önemli bir gü- vence olduğunu, sivil kuruluş- lann daha sağlıklı, uluslararası standartlara ve insan haklanna uygun çözümler üretebilecek- lerini belirttiler. Tutuklulann gü- vensizliğine de, yaşanmış olay- lar nedeniyle hak verdiklerini onlara anlattılar. O noktadan sonra yapılacak daha başka bir şey kalmamıştı. Hep birlikte ce- zaevinden çıktık. Tutuklulann istekleri son kez Bakan'a yeni- den iletildi. özettersek: Bakanhk, söz ko- nusu sivil toplum örgütlerinin hazıriayacağı raporlara baka- rak ve toplumsal mutabakat doğrultusunda F tipi cezaevie- rini değiştireceğini söyledi. Tu- tuklulann temsilcileri ise, bunun yetmediğini, Bakan'ın 18 kişilik birimler ve tecrit duvan konu- sunda açıklama yapmasını ve güvence vermesini istediler. Si- vil toplum örgütlerinin temsilci- leri ise F tipinin tecrit anlayışı- na karşı olduklannı, bu ceza- evinin mimari yapısının değiş- tirilmesi için asgari 15-18 kişi- lik mekânlar üretebileceklerini ve bu konuda kendilerinin mu- hatap alınmasını önemli gör- düklerini ölüm orucundakilere anlattılar. Ozette durum bundan ibarettir. ölümler olmasın!.. 2000Tİ YILLARDA ERDAL ATABEK Kriz Yönetimi... 'Krizyönetimi', kolayca anlaşılacağı üzere, zama- na ayarlı sorun çözme becerisidir. Bunun en basit bi- çimi, bir canlının ani bir tehlike karşısında kaldığı za- man 'dövüş ya da kaç' refleksinde doğru seçim ya- pabilmesidir. Kaçması gereken zamanda dövuşe gir- mesi ya da dövüşmesi gerektiği zamanda kaçması kayıpla sonuçlanır. Birinci yanlışta hayatını kaybet- me, ikinci yanlışta üstünlüğünü kaybetme söz konu- sudur. 'Kriz yönetimi'nde temel kural, krizi çözerken ilgi- li taraflan 'kazanan-kazanan' kılabilmek, bu olamıyor- sa taraflann kaybını en aza indirerek 'kabul edilebi- lir bir anlaşma' sağlamaktır. Her iki tarafı da 'kaybe- den-kaybeden' kılan bir sonuç, sorunun çözümsüz kalmasıdır. ölüm oruçlannda gelinen durum, her iki tarafı da 'kaybeden-kaybeden' kılacak bir çözümsüzlüğü gostermektedir. Zaman, 'kalmadı' denilecek kadar daralmıştır, ortada çözüm görünmemektedir. Zama- nı daraltan, ölüm oruçlannın kritik günlere gelmiş ol- masıdır. Burada inisiyatif, ölüm oruçlanna karar ve- renlerdedir. Zamanı onlar yönetmektedir. Ölüm orucunun doğru karar mı, yanhş karar mı ol- duğunu tartışmanın krizin çözümüne yaran yoktur. (Elbette böyle bir karan doğru bulmam ve destekle- mem söz konusu değildir. Her zaman, her koşulda mücadelenin hayatta olarak, hayatta kalarak ve ha- yat için olduğunu savunurum.) Şimdi ve burada en önemli konunun, 'ölüm oruçlannı bitirmek' olduğu bilinmelidir. Ölüm oruçlannın görünür en önemli nedeninin, F tipi cezaevlerindeki 'fecnf odalan sistemi' olduğu bi- linmektedir. Şimdi sorunun çözüm noktasının, F tipi cezaevin- den vazgeçilmesi ya da ölüm oruçlannın sonuçlan- na katlanılması olduğu ortadadır. Devlet, F tipi cezaevindeki bu özelliği ortadan kal- dınrsa güç kaybına uğrar, ancak ölüm oruçlanndaki karann kaldınlmasını beklemek hakkını kazanır. Bu konuda devlet temsilcilerinin en zayrf noktası, geç- mişte cezaevlerinde yaşananlann devlete güveni or- tadan kaldırmış olmasıdır. Devlet, hiçbir zaman inti- kam peşinde koşamaz, intikam alamaz, intikamcı- lardan yana çıkamaz. Devlet, güçlü olmak için önce adaletli olmak zorundadır. Adil olmayan devlet güç- lü olamaz. ölüm oruçlanna ilişkin karann bireysel değil, bir grup karan olduğu açıktır. Bu karar da, uğrunda ölen- ler olduğunu göstererek örgüt gücünü kanıtlamaya yöneliktir. Bu karann da ağır bir sorumluluğu vardır, bu karan verenler de o sorumluluğu yüklenmişlerdir. 'Krizyönetimi', olayı geçmişten çok geleceği dü- şünerek sorunu çözmeyi hedefler. Bu durumda so- runun çözümü için üzerinde durulacak nokta, 'neler- den geriadım atılmasının çözüm için olabileceği'dir. Devlet, böylesine güçlü bir karşı çıkmayı önemli bir olgu sayarak F tipi cezaevlerinden vazgeçebilir. Bu noktada uğrayacağı güç kaybını, 'hayatlann kaybın- dan daha önemli hiçbir şey olamayacağı' karanna vardığını açıklayarak telafi edebilir. Böyle bir karar, ölüm orucu karan veren örgütlere teslim olmak an- lamına gelmez. Ya da bundan sonra verilecek her ölüm karannda, bu karan verenlerin kazanmış sayı- lacağı varsayılamaz. Elbette bu karan vermek böy- le bir risk taşır, ama bu risk göze ahnabilir bir risktir. Devlet böylece, kaybeden taraf olurken kazanan ta- . raf olur. ölüm orucu karannı verenler de, yaptıklan müca- delenin kamuoyuna mal olmuş olduğunu, konunun anlaşıldığını, kamuoyunun önemli noktalannın 'in- sanlann cezaevinde tecrit edilerek her tehlikeye açık kılınmasının yanhş olduğunu' açıkladığını, böylece amacın sağlanmasında gelinen yeri dikkate alarak ölüm orucunu bitirebilirler. Böylece, istediklerinin 'ölümle cezalandırmak' değil, 'ölüm orucuyla uyar- mak' olduğunu açıklar ve 'böyle kazanıriar'. Çünkü ölümler, kazanırken kaybetmek riskini arttıracaktır. Bu noktada 'krizyönetimi'nöe her iki tarafa da dü- şen görevler ve sorumluluklar vardır. (Devletin bu konuda yapılmış olan ve yapılmakta olan yanlışlan kabul etmesinin, sorumluları cezalan- dırmasının her şeyden daha önemli olduğunu bir kez daha belirtiyorum. Bunlan bugüne kadar yapmamış olmak, bugünlere gelinen yolun taşlannı döşemiştir.) Şimdi ve burada önemli olan, bu krizin doğru yö- netilerek sorunun zamana ayarlı çözümünün bulun- masıdır. Günler değil, saatler ve dakikalar önemlidir. Ölümleri durduracak çözüm hiç kimseyi küçük düşürmez, hiçbir otoriteyi sarsmaz. Ölümleri durdu- racak gücü gösterebilmek asıl gücü temsil eder. Bu- nu hiç unutmamak gerekir. Toplum da, tarih de ölümden yana olanlan hiç ba- ğışlamamıştır. Not Geçen haftaki yazımdan sonra Türk Tabip- leri Birliği Başkanı Sayın Füsun Sayek, telefonla be- ni arayarak "içeriye girerek ölüm orucunda olanlar- \a görüşen Biriik temsilcilerinin, bu durumun bütün sonuçlannı yatanlara açıkladıklannı, her zaman ha- yatta kalmak mücadelesi verdiklerini, ancak ölüm oruçlanna zoria müdahale etmeyiyanhş bulduklan- m" açıkladı. Duyariı açıklaması için teşekkür ederim. E-mail: erdal.atabek < superonline.com Fax: 0212 513 85 95 Çakmakoğlu: Tehdit sürüyor KeşifGüç'ün süresi uzatıldıANKARA(Cumhuri- yet Bürosu) - "Keşif Güç" olarak bilinen "Kuzeyden Keşif Hare- kâü"nın görev süresinin 31 Aralık 2000 tarihin- den itibaren 6 ay daha uzatılmasına ilişkin Baş- bakanlık tezkeresi TB- MM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Kararla bir- ükte, Keşif Güç'ün gö- rev süresi 8'inci kez uza- tılmış oldu. Milli Sa\-unma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, Genel KuruFda yaptığı konuşmada, 1990 yılın- da yapılan Körfez Sava- şı'ndan sonra yaşanan geüşmeleri anlatarak Kuzeyden KeşifHarekâ- tı olarak adlandınlan dü- zenlemenin, BM Güven- lik Konseyi'nin kararla- nna uygun olarak görev yaptığını belirtti. Çak- makoğlu. Türkiye'nin ekonomık ve sosyal dü- zenini, sınır güvenliğını tehdit eden yeni bir göç hareketinin önlenmesi- nin ülke yaranna olduğu- nu ifade ederek "Bu böl- gede sınır güvenliğünizle ilgili tehdit tamamen or- tadan kalkmış değildir" dedi. Bu tehditleri ortadan kaldıracak şartlann he- nüz oluşmadığını anlatan Çakmakoğlu, "Kuzej' Irak'ta, bu harekâtın de- vam etmesi dış politika- rruzm dengeleri bakımın- dan da gereklidir" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle