17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-18 ARALJK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H J J v U i ı V J I T U L / [email protected] 13 DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA .com Birülkenin birinde bir Latifundia'n\r\ el değiştir- mesinin, trajik ve de alegorik masalıdır! Bu da ne- neden mi çıktı? Bilmem. Bu masal son haftalarda beynimin içinde adeta kendi kendini yazdı. En iyi- s i ben anlatayım, üzerinde biriikte düşünelim. Sanınm ilkönce, Latifundia üzerine bır şeyler söylemem gerekiyor. Latifundia, bir aile tarafından yönetilen büyük bir tanmsal işletmedir. Burada ortakçılar, gündelikçiler, bunlara hizmet veren kü- çük zanaatkâr, yerleşik ya da gezici tüccarlar, hat- t a bir meyhane/lokanta, okul ve küçük bir kilise vb. ile biriikte bır mikro-kosmos oluşturur. Latifun- dia sahibi aile, bu mikro-kosmosu, ücretle tuttu- Qu silahlı korumalar, kâhyalar, bir iki kâtip, hizmet- çiler vb.'den oluşan personel aracılığtyla yönetir. Latifundia sahibi bu mikro-kosmosta üretilen eko- nomik artığa mülkiyet hakkı olarak el koyar, pi- yasada satar ve kendı payını alır. Bu paydan da personelinin ücretlerini verir, kendi harcamalannı yapar, borçlannı vb. öder. l- Yaklaşan fırtına Bizim Latrfundia'yı yöneten aile uzun yıllar ön- ce, birzordonemde 'A' bankasından borç almış. Bir başka zor dönemde, belki bir kuraklıktan son- ra, ya da yeni çıkmış bır makineli tüfeği satın al- mak için 'S' bankasından da borç almış. O gün bu gün, dünya fiyatlarında, faizlerde, talepte ya- şanan dalgalanmalann da etkısiyle, üstelik artık riskli bir müşteri de olduğu için, bankalar da ko- şullan ağırlaştırdığından, Latifundia'nın borç yü- kü sürekli artmış. Ekonomik artığın elinde kalan kısmı ufaldıkça, yeni yatınm yapmak, yeni teknik- leri uygulamaya sokmak, var olan aletleri yenile- mek bile zorlaşır, üretkenlik düşer, üreticinin mo- rali bozuldukça üzerindeki baskı artar, baskı art- tıkça da işten kaytanr, üretkenliği daha da düşer- miş. Bu koşullarda, üretilen toplam ürün giderek küçülür, bundan payını alabilmek için Latifundia sahibi giderek daha fazla baskı uygulamak, per- sonel tutmak, silah vb. almak zorunda kalırmış. Latifundia sahibinin borcunu zamanında ödemek- Büyüklere Masallarten başka çaresi yokmuş, ödemezse banka ko- şullan daha da ağırtaştınr, hatta borcu yenilemez- miş. Latifundia sahibinin ailesi içinde bölüşülen miktar da giderek azalıyormuş. Aile içinde bölü- şülen pay azaldıkça aile fertlerinin yaşam tarzlan birbirterinin gözüne batmaya başlamış. Kimileri artık ailenin gümüşlerini filan çalıp satıyorlarmış. Herkes birbirini kollamaya, hep arkalarını duvara vererek oturmaya başlamış. Herkes silahlı koru- malara rüşvet verip ek güvenlik elde etmeye ça- lışıyormuş. Ailede huzur kalmamış. II- Pusuda bekleyenler Bu şırada iki bankanın analistlen, Latifundia'da- ki gidişatı yakından izliyor, zaman zaman, gidip deftertere bakıyoriar, salt Latifundia'nın ekonomik durumunu değil, aile içindeki sorunlan, kimin ne kadar borcu, ne gibi za- afları olduğunu, zaten porföylerinde başka la- tifundialar da olduğu için, önce hangi yumur- tanın çürüyeceğini bili- yor, ona yaklaşıp onun aracılığıyla, Latifundia sahibini yönlendirmeye de çalışıyorlarmış. An- cak dünya ekonomisın- de koşullar ağırlaşmaya başlamış. Sadece bi- zimki değil, diğer lati- fundialar da zorianıyor- laımış. Üstelik Latifun- dia sahipleri ekonomik artığı arttıımaya çalıştık- ça köyluler itiraz ediyor, okul öğretmeni mahke- meye başvurmaya kal- kıyor, papaz din iman diyor, Latifundia sahibi de silahlı koruma gücünü arttıımak, avukata, hatta hâkime rüşvet vermek zorunda kaldığı için bor- cunu ödemesi daha da zorlaşıyormuş. Bankalar ise durumu dikkatle izliyorlar ve bekJiyortaımış. Çünkü onlar çoktan tüm latifundialan yönetmek için yeni bir yol üzerinde 'konsensus' sağlamışlar bile: Artık Latifundia'da üretilen artığa, kredi/faizi yoluyla, dolaylı olarak değil de doğrudan elkoya- caklarmış. Ancak önce Latifundia'nın bu doğru- dan elkoymaya uygun bir duruma gelmesi için ki- mi yapısal reformlann uygulanması gerekiyormuş. Latifundia sahibi tekrar borç istemeye gelince, bankalar önüne bir seri reform talebi koymuşlar. Demişler ki, bu tedbirieri alırsan üretkenliğin ar- tar, borcunu daha çabuk öder, bir daha da krize girmezsin. Üstelik bankalar işi şansa bırakmamak için, daha önce satın aldıklan aile üyeleri, muha- sebeci, öğretmen, hatta kilisenin papazı gibi say- gın personel aracılığıyla Latifundia sahibini zaten bu duruma hazırlamışlar. Papaz ve öğretmenin bir görevi daha varmış: Köy- lülere ve diğer çalışanlara gidip, "kısa bir süre hep birlikte sıkıntı çekeceğiz, ama sonra her şey düze- lecek, biraz sabırlı olun" diyoriamnış. lll- Reform ve sonuç Latifundiasahibi, reformlar gereğince harcamalannı kısmaya başlamış, ortakçı- lan toprağından çıkanp üc- retli işçi olmaya zorlamış. öğretmen ve papaz da ortakçıya, "Kendi besinini neden kendin üreteceksin, gitpiyasadanal', "Top- rak da gereksiz, ver gitsin. Maaş alıryan gelirya- tarsın" filan diyormuş. Latifundia sahibi, yeni top- raklann kiralama hakkını da borcuna karşılık ban- kalara devretmeye başlamış. Gündelikçilere verdi- ği öğle yemeğini kesmiş. Okuiu satıp otel yapmış, kilisenin arazisinede yeni bir ambaryapmışlar. Haf- tada bir kez gelip Latifundia çalışanlanna bakan doktora da, artık ayda bir gelmesi söylenmiş. Tüm bu gelişmeleraile içi huzursuzluğu, Latifun- dia'da çalışanlann yoksulluğunu daha da arttırmış. Latifundia içinde çalışanlar giderek homurdanma- ya başiadığı gibi, dışan atılıp işsiz kalanlar da hır- sızlığa, yağmacıhğa başlamışlar. Güvenlik sorun- lan ve harcamalan artmış. Bakımstzlıktan, yetersiz beslenmeden dolayı salgın hastalıklar çalışanlann belini büküyor, üretkenliği düşürüyormuş. Borçlan daha da arttıkça Latifundia sahibi, "Banka bir hesap hatası yaptı galiba" diye düşü- nüyormuş, "hem, bana baştan bir miktaryardım yapsaydı ya uyum sağlamak için". Ama ortada hesap hatası filan yokmuş. Bankalar ne yaptıkla- nnı biliyor ve şimdi planın ikinci aşaması için uy- gun anı bekliyor, bu arada birbirlerini kolluyoriar- mış. Birmali dalgalanma, bankalardan binnin kre- diyi yenilemeyi reddetmesine yol açınca Latifun- dia yeniden kaynak sıkıntısına düşmüş, borcunu ödeyemez duruma gelmiş. Söylentilere gore as- lında kasıt varmış. Bu banka kendisi için koşulla- nn olgunlaştığını düşünüp tetiği çekmiş. Ama öbür banka uyanık davranmış, hemen uz- manlannı gönderip 2. bir teklifte bulunmuş: Seni kurtaralım, sen de tüm Latifundia'yi bize devret. Biz fonlayalım, artğın üretjmini, yönetimini biz planla- yalım. Sen emekli ol, bu işleri anlayan oğlun, hani bir ara bizde de çalışmıştı ya, yönetici olsun; ona, hepinize bol bol yetecek bir maaş bağlayalım. Köy- lülerle çalışanlan da size bırakryoruz. Şimdi size, daha profesyonel ve daha iyi donatılmış küçük bir güç yeter. Biz krediyi de veririz. Üzülmene de ge- rek yok. Çağın gereği bu. Artık bağımsız Latifun- dia mı kaldı? Hepsi böyle yapıyorlar. Ya köyluler?.. Ne ofisler gördüm içinde PC yok, ne PC'ler gördüm içinde "Office" yok! Ofisiniz için size bir PC sunuyoruz. PC'niz îçin ise bir Microsoft Office Small Business paketi. Intel® Pentium® lll işlemcili 800EB MHz SCENIC eT, ofis içinde ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi sağlayacak, en çalışkan elemanınız olmaya aday mükemmel bir PC. Microsoft'un hazırladığı Office 2000 programı ise yazışmalarınızda, veri hazırlanmasında, karışık hesaplarda ve daha bir çok içinden çıkılmaz işlemde işinizi çok kolaylaştıracak ve SCENIC eT ile mükemmel bir ikili oluşturacak. Microsoft ve Fujitsu Siemens Computers ortaklığı size neler kazandıracak? Microsoft'un tş yönetimi için özel hazırladığı MS Office Small Business Edition paketi 5 ayrı programdan oluşuyor. VVord, Excel, Outlook,. Publisher ve Small Business Customer Manager. • Microsoft VVord ile harıka görunumlü yazılı belgeler hazırlayıp, mesajınızı profesyonelce iletın. • Microsoft Excel ile sayıların anlam kazanması daha da kolaylaşıyor. Verilerinızı düzenleyın, hesaplayın ve analiz edın. • Microsoft Outlook ile randevularınızı, işlerınizi, e-postalarınızı ve müşterılertnızle olan iletışımınizi daha verimli takip edin. • Microsoft Publisher ile bırkaç dakıkada tanıtım ve pazarlama araçlannızı kolayca hazıriayın. • Microsoft Small Business Customer Manager ile fırsatları belırleyıp harekete geçın. Müşterilerinizle olan ılışkılerınızı analiz edıp ışınızı kontrol altında tutun. 1199$KDV dahil değildir. (0212) YAMAN 210 45 44 Sadece 50$+KDV fiyat farkı ödeyerek 15"yerine 17" monttör sahibi olabilirsinfz. SCENIC eT Intel 1 Pentium® lll Işlemci 800 EB MHz/133 • 256 KB Cache bellek • Intel" İ815 chipset • 20 GB Hard Disk • 64 MB SDRAM Bellek • 48X CD-ROM Sürücü • 15" Monitör • 2D/3D 24-Bit 230 MHz RAMDAC (DVM) on-board ekran kartı • VVheelmouse • 10/100 Mbit/s Wake on LAN Ethernet Kartı Windows 98 Türkçe • Microsoft Office 2000 Small Business Paketi Kampanya koşullan • Bu kampanya Fujitsu Siemens Computers Sıstemlen Ltd. Ştı. tarafmdan duzenlenmektedır. T.C. Sanayı ve Ticaret Bakanlıği'nca 25 05.1994 tarıhlı Resmı Gazetede ılan edılen teblığ hükümlenne uygundur. • Fıyatlanmıza %17 KDV dahil değıldır. • Kampanyamız 31 Aralık 2000 tanhıne kadar geçerlıdır. • Fujitsu Siemens sıstem ünıtesı 3 yıl bnng-ın, monitör 1 yıl bnng-ın garantılıdır. • llandakı urun fotoğrafları örnek olması amacı ile konulmuştur. • Fujitsu Siemens Computers bu kampanyada gecerlı ürün konfigürasyon ve fıyatlannı değıştırme hakkını saklı tutar l~ U11 1 j U COMPUTERS SIEMENShttp://www.fujrtsu-siemensxom ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ucunu Kaçırmak Hükümet ipin ucunu kaçırdı. Geçen hafta yaşa- nanlar, ülkenin siyasal yönetiminin tam bir çökün- tüye sürüklendiğini gösteriyor. Hükümet, tükeni- yor, ülkeyi yönetemiyor. Oysa seçimler sırasında ve sonrasında, toplu- mun hemen tüm kesimleri hükümete çok olumlu bakıyor ve destek veriyorlardı. Meclis'in büyük ço- ğunluğu hükümetin arkasındaydı; CHP Meclis dı- şında kalmış, muhalefet yok denecek düzeye düş- müştü. Değişik toplum kesimleri ve kamuoyu oluş- turan basın-yayın kuruluşlan hükümeti seçenek- siz buluyordu. Ancak aşk kısa sürdü. Şimdi iki ta- raf da şaşkın. , ••• Hükümet işbaşına gelir gelmez, IMF dayatması ve işverenlerin de desteğiyle, enflasyonu düşürme- yi amaçlayan Ekonomik Istikrar Programı'nı yü- rürlüğe koydu. İşçi ve memur sendikaları, meslek oda ve birlikleri ve üretici örgütleri, enflasyon dü- şürülecek beklentisiyle, alınacak önlemleri olduğu gibi benimsedi; eleştirel bir süzgeçten geçirmedi. Program, emekçi kesimin katılımı alınmadan, ya- ni toplumsal uzlaşma sağlanmadan uygulandı. Sonuçta, ekonomide, batık bankalan, asın dal- galı faiz oranlan ve artan dış borç gereksinimiyle hiç de olumlu göstergeler sergilemeyen bir nokta- ya ulaşıldı. Vanlan nokta TÜSIAD'ı bile çileden çı- kanyor. TÜSİAD, 15 Aralık günü Ankara'da hükü- meti, uygun deyimiyle, haşladı. Ekonomi dışı ko- nularda da görüşler sergileyen TÜSİAD, ülkenin kötü yönetildiğini vurguluyon hükümette değişik- lik ile baştayan ve özelleştirmenin hızlandınlması- na uzanan bir dizi istekler sıralıyor. Işverenler, bu- nunla da yetişmiyor; hükümete, uygulamayı da birlikte yapalım, ülkeyi birlikte yönetelim önerisin- de bulunuyor. Anlaşılan IMF'nin ekonomiyi yönetmesi ya da ki- mi bakanlann işveren kesimlerinin desteğiyle gö- reve getirilmiş olmalan yeterli bulunmuyor, TÜSİ- AD'ın doğrudan yonetimi isteniyor. Bu anlayış, gü- nümüzün devlet yonetimi ilkelerine tümüyie ters düşüyor. Çağımızda devletin görevi, değişik top- lum kesimlehne eşit uzaklıkta durmaktır. Bu ilke göz ardı edilemez. Yann bir başka dernek, öme- ğin USİAD ya da öğretim Üyeleri Derneği de aynı istekte bulunursa ne olacaktır? ••• Hükümet hukuk ya da yasal konularda da başa- nsızdır. Hükümetin göreli olarak en başanlı sayıla- bileceği yo/suz/uWa savaşım, üzülerek belirtelim ki gündemden düşüyor; giderek tavsıyor. Meclis ça- lışır görünüyor, doğru-dürüst yasa çıkmıyon çıka- nlan yasalar, ya Cumhurbaşkanı Sezer'in hukuk duvarına çarpryor ya da uygulanamıyor. Hapisha- nelerde can güvenliği sağlanamıyor; ölüm oruçla- n önlenemiyor. Hükümet, Telekom'un özelleştiril- mesinde de yasalann dışına düşüyor. Cumhuri- yet'te Banu Salman'ın 14 Aralık günü yazdığı gi- bi, hükümet, Telekom'un özelleştirilmesi konusun- daki kararian Resmi Gazete'de yayımlamıyor, ka- muoyundan gizliyor. Böylelikle, yabancı ortağa, yüzde 33.5 pay ile Telekom'u yönetme olanağı ta- nınıyor. Hükümeti çok büyük yasal sorumluluk aJ- tına sokabilecek olan bu açık hukuksuzluğa kar- şın, yabancılar, Telekom konusundaki düzenleme- leri yine de yetersiz buluyor, beğenmiyor. Geçen hafta yerli işverenlerce dövülen hükümet, öyle görülüyor ki, ne ölçüde ödün verirse versin bir türiü yabancılann da gözüne giremiyor. * • * Hükümetin tükenişi sıradan bir siyasal bunalım değil, hükümet tükenirken sokak terörü de nitelik değiştiriyor. Terörün nitelik değiştirmesi, yine ge- çen hafta, Ankara'da yaşandı. Polislerin, yöneticilerini hiçe sayarak yürüyüş yapmalan ve bu sırada atılan sloganlar ve sergile- nen davranışlar çok önemlidir. Kamuoyu, olumlu birtutumla bu nokta üzerinde duruyor. Içişleri Ba- kanı bu konuda önlemler almaya çalışryor. Ancak bu bağlamda yeterince üzerinde durulmayan bir nokta daha var. Polis, 12 Aralık Salı günü Ankara'da, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan bir gruba acımasızca sal- dırdı. Bu sırada polis, kendilerini ülkücü olarak ad- landıran bir başka grubun, toplantı ve gösteri yü- rüyüşü yapanlara saldırmasına olanak sağladı. Böylelikle Ankara polisi, kendini toplumun bir ke- simiyle özdeş görüyor; tarafoluyor; yan tutuyor. Bu tutum da çok sakıncalıdır. Durumu ağırlaştıran bir nokta daha vardır. O da saldınlann, yalnız gösteri yürüyüşü yapan topluluğu değil, Çankaya Beledi- yesi, kimi sendikalar ve partiler olmak üzere ku- rumlan da hedef almasıdır. Hiçbir hukuk devletinde güvenlikgüçleri yan tu- tamaz, buna izin verilemez; izin verenler, toplumu kanşıklığa ve karanlığa sürüklemektedir. Kamu- oyunun çok büyük bir titizlikle üzerinde durması gereken nokta budur. Toplumsal bellek yitirilmemeli. Ülke 196O'lı yılla- nn sonunda terör ortamına sürüklenirken dönemin Içişleri Bakanı, Meclis'te sağ-sol çatışmalannı, gu- ruria iti ite kırdırma politikası olarak niteliyordu. Dönemin Başbakanı S. Demirel ve Meclis, bu gi- dişe yeterince güçlü bir biçimde karşı çıkmadı. So- nuçta 12 Eylül'ün karanlığının yolu açıldı. Türkiye, 1970'li yıllarda ülkeyi yönetenlerin bu yıkıcı tutu- munu, acıyla ödedi, ödüyor. Binlerce genç yaşa- mını yitirdi; toplum, terör korkusuyla yıllarca inle- tildi; hak ve özgüriükler yok edildi. Hâlâ yasalan ve kurumlanyla yaşatılan 12 Eylül karanlığına, bu tür uygulamalann sonucunda ulaşıldı. Türkiye, 2000 yılı sona ererken bu karanlığa yeniden sürüklen- memelidir. Yukanda sıratanan ve çoğattılabilecek örnekler gösteriyor ki hükümet ipin ucunu iyice kaçırdı; ül- keyi yönetemiyor; bu durumda gereğini yapmalı- dır. Yoksa, toplum aklını kaçınyor. • • • Bu alacakaranlık günlerde, ülkemizde özgüriü- ğü, dürüstlüğü ve aydınlığı egemen kılmaya çalı- şan seçkin bir siyaset insanını, Ahmet Tahtakılıç'ı yitirdik. KendisineTann'dan rahmet, sevenlerinede başsağlığı dıliyorum. e-posta: yakup(« metu.edu.tr Türkiye Gazetecıler Cemiyeti'nın yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ılışkin raporiarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. •:' Tel: 0.212.511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle