17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARAUK 2000 PAZARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Bu DurUflaa mı Düşecektik! SsuMSOMELEmekliElçi * C umhuriyetimiz ku- rulduğu zaman, Batıhlann 'tehcir' olarak nitelendir- dikleri olayın üs- tünden henüz se- kiz yıl geçmişti. Olaylann yaşan- dığı günlerin izlenimleri henüz ta- ze idi. Fakat soykınm sözü ağıza ahnmıyordu. Çünkü Türkiye, kim- seye borcu olmayan, tam bağım- stzhğına sahip saygın bir Avrupa devleti idi. Fakat Ermeniler Türkiye'nin sır- tından bir Ermeni devleti kurma sevdasından vazgeçmedikleri için daha sonraki yıllarda Amerika'da ve başka Batı ülkelerinde 'Araşnr- ma' ve 'Kültür Merkezi' adı al- tında kurduklan kurumlarla 'teh- cir' ve 'soykınm' propagandalan- na başladılar. Bıkmadan, usanma- dan sürdürülen yoğun Ermeni pro- pagandalan, bir süre sonra, olay- İan bilmeyen yeni kuşak Ermeni- lerle Batılılar üzerinde etkilerini gösterdi. 1974 yılında, iki konsolosumu- zun fanatik bir Ermeni tarafından Tî tos.Ajjgeles'ta öldürülmesinden sonra Ermeniler terör eylemlerine başladılar. Bizi kınatmak için gi- rişimler de başlatıldı. Batılılar, önceleri Ermenilerin Türkiye'yi kınatma girişimlerini temkinle karşıladılar. Çünkü Tür- kiye, Batı'ya bir hayli borçlanmış olmasına karşın saygınlığını he- nüz yitirmemişti. Aynca Batı'nın Türkiye'ye ge- reksinimi de vardı. Bu koşullar, yazık ki bir süre sonra değişti. 1990'lara gelindiği zaman Türki- ye, borca batrruş, devrim ilkeleri yok edilip şeriat gericiliği, din sö- mürücülüğü ile ilkellık başlayın- ca saygınlığmı yitirmiş, hovarda- ca yaşayan ve savurgan yaşam tar- zını sürdürebilmek için her yıl ye- niden borç almaya muhtaç bir ül- ke durumuna gehnişti. Batılılar da Türkiye'nin dostlu- ğuna eskisi kadar gereksinim duy- madıklanndan bize karşı tutumla- nnı değiştirdiler. 1990 yılında ilk kez Ermeni tasansı Amerikan Se- natosu'na kadargeldi. Başkan Bush da Türkiye'yi açıkça kınadığı gi- bi başkalannı da kınamaya çağır- dı. Dost bildiğimiz Amerika'nın bu tutumu bizi uyarması gerekirken biz savurganlığrmızı sürdürdük ve borçlanmaya devam ederek mali ve siyasal bağımsızlığımızı yitirip IMF'ye teslim olduk. Osmanhlann zamanındaki Ga- lata sarraflannın yerini IMF aldı. DünyaBankası'nınve IMF'nin re- form adı altında yaptıklan baskı- larla devlet, gelir kaynaklan olan ve cumhuriyetimizin ilk yıllann- da büyük özverilerle kurulan de- ğerli kurumlanmızı sarmaya baş- ladı. 2000 yılına gelindiğinde Türki- ye'nin. Osmanlıların son döne- minde olduğu gibi Avrupa'nın 'has- ta adamı' sayıldığı anlaşılıyor. Artık Türkiye'ye ait sorunlann Türkiye dışında çözüme bağlanma- sı ve iç işlerimize müdahale edil- mesi ahşkanlığı başladı. Sevr'in uygulanması için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Türkiye'yi parçalamadan önce yapılması doğal olan saldınlar sü- rüp gidiyor. Bu kez Amerikan Tem- silciler Meclisi'ne verilen tasandan sonra, ardı ardına AB ve îtalya ül- t. • kemizi kınadılar. tsveç'te de kıpırdanmalar gözlen- di. Bundan cesaret alan Ermenile- rin, Batı ülkelerindeki baskı ve propagandalarını arttırdıklannı okuyoruz. Hiç kuşku yok ki bu Er- meni gayretleri sonucunda Batılı- lann bu kınamalannı, ileride baş- ka ülkelerin kınamalan da izleye- cektir. Bir gün bütün dünyanın bu ko- nuda bize karşı cephe alması çok olasıdır. Ondan sonra Ermenile- rin toprak istekleri gündeme geti- rilecektir. Artık gaflet uykusun- dan uyanmamız zamanı gelmiştir. Eğer çocuklanmızm ve torunla- nmızın ileride bu topraklarda ba- ğımsız yaşamalanru istiyorsak ne yapıp yapıp mali ve siyasi bağım- sızlığımızı yeniden elde etmek ve Batı'nın boyunduruğundan kur- rulmak zorundayız. Çünkü bu, ar- tık bizim için, eskilerin hayat me- mat dediği ölüm kalım sorunu du- rumuna gelmiştir. Üctisatçılanrruz, akıl almaz savur- ganlığımız önlenebildiği, vergi sis- temimiz de ıslah edilebildiği tak- dirde, ülkemizin bize verdiği ola- naklarla IMF'ye gereksinimimiz kalmadan yaşayabileceğimizi söy- lemekteler. 1923 yılında çok yok- sul olduğumuz halde bunu başar- dık ve ülkemizi de kalkındırdık. Şimdi başaramamamız için hiçbir neden yoktur. Esasen yok olmamak için başarmak zorundayız da... Arşivlerimizin açılması, kuşku- suz, Ermeni propagandalanyla kan- dınlmış olan iyi niyetli Batıhlann gözlerini açacaktır. Fakat Sevr için iştahlan kabar- mış olan emperyalistlerin ülkemi- zi parçalama heveslerini azaltma- yacaktır. Arşivlerimizin biri Türk, biri Ermeni, bir üçüncüsü de taraf- sız bir ülkenin (örneğin Finlandi- ya gibi) tarihçisinden oluşacak bir üçlü komisyona incelettirilip, so- nuçlannın bir kitap halinde yayım- lanması. araştırmalann tarafsızlı- ğma gölge düşürülmesini önleme bakımından yararlı olabihr. Böy- le bir kitabın gerçekleri açıklama- sı, Ermenilerin olaylardaki rolle- rini gözler önüne sereceği gibi, id- dialannın da çürüklüğünü ortaya koyacaktır. Yukanda belirtilen yaşamsal re- formlan kim yapabilecektir? Bü- tün sorun buradadır... ARADA BtR VEDAT GÜNYOL Arapça Neyin Nesi? Arap sözcüğü, dilimizde iki anlama geliyor. Biri Arabistan kökenli Araplar, ikincisi de koyu esmerya da kara derili olanlar. Bizde Arap deyince bu ikinci sözcük akla geliyor hep. Çocukluğumda, kahve içersen arap olursun dn ye korkuturiardı bizi. Kara derili olmak bir çeşit kö- le olmak, yani ikinci sınrf insan olmak anlamına ge- liyordu. Afrika'nın kara derili insanlan, köleliğe, sömürül- meye yazgılı yaratıklardı. özellikle, Güney Ameri- ka'da. Kuzey Amerika, Abraham LJncoln'ün irtsan- cıl tutumuyla Güney'e karşı girişilen iç savaşta, ba- şanya ulaşınca, kara derili insanlann, ak derili insan- lardan sayılmasına yol açtı. Bugün görüyoruz, özellikle spor alanında kara derililer kulüplerin gözbebeği. Hele hele Kofi An- nan gibi bir zenci kökenli aydının uluslararası or- tamda sözü geçen bir insan olması, insanlık adına övülesi bir ömek. Bizde de 18, hatta 19. yüzyılda zenci deyince, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte ürkünç yaratıklar ge- lirdi akla. Hele Osmanlı saraylannda, iğdiş edilmiş, etli butlu zenciler, harem ağası olarak sarayda, sü- rü sepet genç kızlann bakıreliğinın bekçiliğini yapar, onlan kız oğlan kızlıklanyla padişahlann koynuna ha- zırlarlardı. Utanılası bir durumdu bu. Ben, bundan elli yıl kadar önce Pariste karşı kar- şıya gelecektim çöl kökenli yaygaracı Arap genç- lerie. Paris'te üniversite sitesinde, bir süre Belçika pavyonunda kalmıştım. Pavyonda Arap öğrenciler çoğunluktaydı. Bunlar, yurtlarda, o bogazdan ge- len garguıiu, bağırtılı çağırtılı variıklanyla ortalığı ba- ğırtıya veriyorlardı. öyle ki, yurt yöneticisi onlara olan tiksintisini dile getirmek için olsa gerek, bana (ses- sizliğim ve uysallığımın ödülü olarak) her hafta pa- rasız yemek karneleri veriyordu. Araplan, böylece orada tanıyacaktım. Ama on beş yıl sonra, New York'ta nefis bir Arap aydını ile karşılaştm. Yahudi düşmanı bir ülkenin insanı olan bu uygar genç, bir Yahudi kızıyla sevişecekti. Onun- la dostkjğumuz, inanılmaz bir saygınlıkla başladı ve saygınlıkla noktalandı. Şimdi, sözü nereye getirmek istiyorum bu anlat- tıklanmla? Arapça, kimi Arap hayranlarına, bu ara Istiklal Marşı şairi Mehmet Akife inat, yalın Türkçemizin çanına ot tıkayan bir dikJir diyorum. Adına Osman- lıca denen uyduruk bir dilin Acemceyle biriikte sa- raylı kafasızlann gönlünde taht kurmuş olması, be- nimle biriikte, nice nice aydını tedirgin etmiyorsa, yazıklar olsun hepsine diyorum. Arapçaya gönül vermişlere bir şeycikler demem, demem de günde beş kez Arapça taklidi bağırgan- lara (ki onlar da emir kuluduriar) daha hakçası on- lan görevlendirenlere yazıklar olsun diyonjm, oldu mu? Müslüman Iranlılar, kendilerini tapınmaya Arap- çayla değil, kendi dilleriyle çağınlmasını isterken Farsçaya olan saygılannı ön plana çıkarmaktadır- lar. Atatürk'ün, Türkçenin onurunu kurtarmak ama- cıyla başlattığı eytemi, Arapça hayranı politikacılar, "cahil seçmenlere hoş görünmek amacıyla geçer- siz kıldılar. Ama er geç Türkçe, Arapçayı saf dışı edip öcünü alacak ve Türkçe onuruna kavuşacaktır. (031 2) 2*3 •• 7« (3 HAT) tSTİKLM. CAO. NOrl«] TR:(0212)2S1186^6e BUt (0212) 244 43 V wwv».ortooyunculor com Ferhan Şensoy FERHANGİ ŞEYLER EE| 4 Ocak 2001 Perşembe 20.00 Anton Çehov - Ferhan Şensoy FİŞNE PAHÇESU CÜLDÜRÜ - Çehof lazdur laz kalacaktvr - Cwn-C.tesi 20.00 / Pazar 15.00 ve 18.00 / Ptetl 20.00^ KOnOc Bakankğı'mn katkılonyla Derya Baykal Şensoy ŞU AN MUTFAKTAYIM TelcKişilikGOİdiiriJ 11 Ocak Perşembe/20.00 KûHÛT lokariv vc lcko'nun k«k<lanyıs Ferfıan Şensoy FELEK BİR GÜN SALAKKEN 21 Arahk Perşembe 20.00 Bllst Salıj Y«rl«rl: Onaoyuncular filjesi: 2S1 18 65 VAKKORAMAIAR-Taksim. Suadiy*. Akmcrkez 'Burası Türkiye' Diye Diye... BerinTAŞAN Hukukçu % zmir'de vergi yaörmak için bir ver- I gi dairesinin veznesi önünde kuy- ruktayım. Her yaştan, her meslek kesiminden insan vergi yatırmak için bekleşiyor. Hepsi öfkeli, hep- si şikâyetçi. "Hiçbir ülkede insan- lar günü gelmemiş vergisini yaürmak için böyle kujrukta rjeklemez" diyorum. Ar- karnda duran gençten birisi: - Amca burası Türkiye, diyor. Kuyruk- tan çıkıp müdürün odasına gidiyorum, bi- raz sonra ikinci vezne açıhyor. Demek ki üstüne gidilirse "BurasTürkçe" deme yer- sizliğine gerek kalmadan olumlu sonuç alınıyor. Ne yazık ki hangi toplumsal soruna el atsan kangren olmuş, çözümsüzlük için- de. Aydın kesime sorarsan "Efendim, sis- tem meselesi" diyor. "Bu sistem değişme- dikçe_." diye başlayıp yabancı sözcükler- le donatılmış uzunca bir söylev dinliyor- sunuz. Sen yurttaş olarakvergi kuyruğundan çı- kıp müdürün odastna kadar giderek şikâ- yet etmeyi göze alma, tanık olduğun bir olayda suçluyu koru, haklıdan yana ol- ma, sonra "BurasıTürkrvt,oiur böyle şey- kr" deyip hırsızlığın, yolsuzluğun nede- nini "sîstenı''e yükle, "sistem''de ara, sır- tüstü yat... "BurasıTürkiye, nasdolsahesabısorul- maz" diyerek her akşam TV camlannda 80 ilin adını sayıp bankasına topladığı dö- vizleri aile şirketlerine aktaran "yeğen" ilk kez kayaya çarptı. Sana göre burası Türkiye, bankanı de- netleyeni yüksek maaşla genel müdür ya- parsın, bakanlık, Merkez Bankası Müdür- lüğü yapmış ünlü bir kişiye ayda 40.000 dolar verip bankana danışmanlık yaptı- nrsın, ünlü bir gazeteciye aracılık için bir milyon dolar verirsin, bankana el konula- cağını savcıhktan, Resmi Gazete'den ön- ce öğrenebilirsin. Böylece her şey tamam, her şey yolunda derken bir de bakarsın demir kapılar üstüne kapanıvermiş. Çün- kü burası Türkiye, bu ülkede Sezer gibi Cumhurbaşkanı, SadettinTantangibı lçiş- leri Bakanı, Zekeriya TemizeJ gibi Banka- cılık Denetleme Üst Kurul Başkanı olan insanlar da var. Kimseden emiralmayan, bağımsız, *Sic- danıhür", "irfanıhür" savcılar, yargıçlar da var. ilk kez TV camlannda, u reklamcılık''la toplanan paralann banka kasalarından ge- ce yansı bavullarla nasıl kaçınldığı görün- tülendi. İlk kez Türkiye'de yolsuzluğa, hırsızlı- ğa karşı bir "TemizElkr'' girişiminin ba- şanya ulaşacağı yolunda bir inanç, bir gü- ven, bir iyimserlik oluştu. Işte tam bu aşa- mada yine "BurasıTürkiye,sonuçta bir şey değişmez, herkesin yapüğı yanına kâr ka- Ur" diye kötümser, kaderci, miskin bir ha- va yayılmak isteniyor. Susurluk olayında olduğu gibi "hedeP saptınp işi yozlaştırmak, sulandırmak is- tiyorlar. Kamuoyunun öfkesini yatıştır- mak, işin ucunu bıraktırmak için iyimser demeçler veriliyor. ANAP Genel Başkam, Başbakan Yar- dımcısı MesutYdmaz'dan epeyce iyimser demeçler dinledik. "Merakedikcekbirşey yok, bu bankalaradevlet bütçesinden öde- me yapdmamışür. Borçlannı ödemezier- se adli mekanizma devr^* girer" diyor. "AdMmekanizma' ? nın Türkçesi, borçlular asıctı ayalin, tutkunun ışkunun sınırlarında \ı alev bir gösteri! icraya verilir, haciz işlemi başlar, mallan bulunmazsa ellerinden bir "ödeme planı" alınır. Yani Nasreddin Hoca'nın fikrası gibi borcu karşılamak için yol kenanna çalı dikilecek, çalılara takılan pamuklar top- lamp satılacak... Hazine'nin ödeyeceği batık paralarbirkaç milyon olsa "merak" edilmez. Ancak "Bankalar Yerninü Murakıpla- n"nın raporuna göre "200 milyon dolann (yaklaşık 1373 trüyon lira)güvencesizola- rak Demirerin yakmlannca kurulan sa- nal şirketiere aktanldığı belirknmiştir" (Çumhuriyet, 30 Ekim 2000). Bir habere göre de "YahyaMuratDemirel'inhesabın- da 200 milyon lira bile yok" (Hürriyet, 28 Ekim 2000). Gumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "Türkiye'nin birinci sorunu yolsuzluğun önlenmesi ve eğitim" diyor (Hürriyet, 31 Ekim 2000). Genelkurmay Başkam Org. Hüseyin Krvnkoğiu, bankalar operasyonu- nu destekleyerek "Hepimizin arzusu temiz Türldye'', îçişleri Bakanı Sadettin Tantan " Yolsuzluk fahişelikten daha kötü", Ban- kacılık Üst Kurul Başkanı Zekeriya Temi- zel "Yapanınyanına kâr kalmayacak" di- yor. Cumhurbaşkanı'ndan Anadolu'nun en uzak dağ köyündeki yurttaşa kadar herke- sin ortak dileği, ortak görüşü bu. Siyasal iktidara düşen, bu ortak dileği geciktirme- den yaşama geçirmek, bu uğurda çaba harcayan namuslu yurtsever insanlara sa- hip çıkarak onlara destek ohnaktır. Yok- sa yapay gündemlerle ulusal sorunlan göz- ardı ederek gereksiz bir af yasası çıkarmalc, Gumhurbaşkam'nın görevini yedi yıldan beş yıla indirmek gibi konularla uğraş- mak degil. Hemen üye olun (0212) 355 55 55 www.cine5.com.tr Bugün 21:35'te 'te! tLAN TC FATtH ÖdNCtASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN 2000/380 Davacı Koraar Toygar vekili Av. Ekrem K. Toygar ta- rafından, davalı Ali- nura Toygar aleyhi- ne açılan boşanma davasının mahkeme- mizde yapüan du- ruşması sırasında; Ankara Kızılay, Necatibey Caddesi Huzur Apt. K: 5 D: 10 adresinde oturdu- ğu bildirilen davalı Aynura Toygar'a (Alinura Toygar) du- ruşma gününün teb- lig edilemediği gibi yapılan zabıta araştır- ması da bir netice vermediğinden, du- ruşma gününün ila- nen tebliğine karar verilmiş olmakla, adı geçenin duruşmanın atılı bulunduğu 09.02.2001 günüsa- at 9.30'da HUMK'- nun 213 ve 377. maddeleri gereğince duruşma günü hazır bulunmadığı veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdirde, tahkikata yokluğunda devam edıleceği ve hüküm verileeği hususu da- vetiye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 04.12.2000. . Basın: 73598 CÜMHURİYETTEN OKURLARA ORHANERtNÇ Dediğim Dedik Çaldığım Düdük... Sonunda Sayın Cumhurbaşkanı, kendisinden bek- lenmeye alışılan sağduyuyu gösterdi ve kamuoyun- da "af yasası" diye nitelendirilen yasayı TBMM'ye ia- deetti. Geriye kısa bir dönüş yapalım. Yasa'nın, yasa taslağı biçimini alacağı dönemde; her partinin, kendi yandaşlannı yasa kapsamına so- kabilmek için yaptığı ve taslağı zaman zaman orta- da bıraktığını biliyoruz. Koalisyon partileri liderlerinin sonunda ellerini ma- saya vurup, taslağa son şeklini vererek tasanlaştır- dıklan da bir gerçek. Koalisyon ortaklannın milletvekillerinin bir bölü- münün tasanya sıcak bakmadıklannı, okuyarak ya da izleyerek öğrendik. Ama af dayatmasına çoğunluğunun, 5+5'te oldu- ğu gibi direnmedikleri ya da "liderlehmizi bir kez da- ha rezil etmeyelim" diye düşündükleri anlaşılıyor. Tasannın, "müjde" denilerek muştulandığı DSP Genel Başkan Yardımcısı Bayan Ecevit, "Bu fasan benim değil" dediğinde yalnız kalmamıştı. DYP ile FP, belki de istekleri tümüyle yer almadığından kar- şıydılar. iktidar partilerinin kimi cesur milletvekilleri ile grup başkanvekilleri de hukuk ve sosyal amaç yö- nünden karşı olduklan noktalan açıklamak zorunlu- ğunu duydular. Ama iş olacağına vardı ve tasan, liderlerin "hiçbir değiştirge önergesi veritmemesi" emriyle genel ku- rula indi. Genel Kurul'daki görüşmelerdeTBMM televizyo- nundan izlediğim kadanyla bir tek Uluç Gürkan'ın önergesi oylanarak reddedildi. Ve tasan, koalisyon partilerinin milletvekili topla- mının çok altında bir oyçokluğuyla kabul edildi. DSP, MHP ve ANAP milletvekillerinden kimileri ret oyu kullanırken bir bölüğü de oylamaya katılmamışlardı. Yasalaşma sonunda da benzer değeriendirmele- ri izledik. İktidar partilerinin yöneticileri ile milletve- killeri arasında da yasayı "içlerine sindiremeyenler" vardı. Yasa, Sayın Cumhurbaşkanı'na gönderildi ve bek- leme başladı. 15 Aralık Cuma akşamı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın altı sayfalık gen gönderme gerekçesi partamento ta- rihimizdeki saygın yerini aldı. Yazı, hukuksal açıklamalardan sonra şöyte biti- yordu: "Yukandayapılan açıklamalarışığındayasa, Ana- yasa'nın esitlik ilkesine, hukuka, ada/ete, toplum huzurunu sağlamaya yönelik değildir ve toplum vic- danını incitecek içeriktedir. Cezaevlerinin mevcudu- nun azalması gibi hukuksal değerden yoksun düşün- celerle afyetkisinin kullanılması, toplumda adalete ve yasalara duyulan güveni azaltır. Böyle biryasanın yayımlanması, 'Devletin temeli adalettir' inancını yok edecek, toplum düzenini bo- zacak ve yurttaşlann adalete olan gûvenini sarsa- caktır." Meslektaşlanmız bir kez daha ellerinde teypleri ve mikrofonlan, sırtlannda kameralanyla yollara düştü- ler. Bulunamayanlarla da haber stüdyolannda tele- fon bağlantısı yapıldı. "BirAllah 'ın kulu çıkıp da Cumhurbaşkanı haksız- dır" demedi. Hatta, yasanın görünürdeki sahibi Adalet Bakanı Hikmet Sami Tûrk bile "Sayın Cumhurbaşkanı'nın vetosunda haklı bulduğum yerier var'demek zorun- luğunu duydu. Vetodan üzüntü duyduğunu açıklayan tek kişi ise Başbakan Ecevit'ti. En kısa sürede koalisyonun öte- ki liderieri ile bir araya geldi. Yaptığı açıklamadada "sosyal gerekçelerleyasa- nın yeniden Cumhurbaşkanı 'na gönderilmesinin uy- gun bulunduğunu" söyledi. Anayasa'nın esitlik ilkesi, hukuk, adalet, toplum hu- zuru, toplum vicdanı gibi ilkeler bir yana atılmış, "sos- yal gerekçeler" gibi bir kavramın arkasına sığınıl- mtştı. Bu tutumu atalanmız "Dediğim dedik, çaldığım dü- dük" sözleriyle nitelendirmişler. Peki, Başbakan Ecevit'e kızmalı mıyız? Pek sanmıyorum. Çünkü aynı tavn biryöntem ola- rak benimseyen o kadar çok insanımız var ki. Aklıma birden Göztepe'deki çocukluk arkadaşla- nm geldi: Rüzgâr Cemal, Hafız Metin, Kübik Hü- seyin, Yumurta Engin, Büyük Cımbız Ortıan. Bir Türk filminden mi dinlemişlerdi, kendileri mi uydurmuştu, bilemiyorum. Birisinin benzer davranışı olduğunda hemen tiye alırtardı: "Vaaay, Sen ha! Bana ha! Al Sana! Dan! Dan! Dan! Dandirinini nini nom, dandirinini nom. Vaaay!" • önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir haf- ta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. [email protected] Cumhuriyet k i t a p I a n Işıl Özgentürk ÇOCUKLUK ŞARKILARI Işıl Özgentürk, gerçekçıliğin yaşam zenginlığıyle, simgecıliğin duygu derinhğini yüregmde banndınp, kalemınden unbıkleyen bir yazarunız Sonsuz yok oluşu ünlamayan, üstüne üstlük sırası geldi mı dalga da geçen bır tutum ıçınde. Bu bakımdan, "Çocukluk Şarkılan'', dünyada bir kez dahı olsa buhınmaktan keyıf alaalann kıtabı olarak da tanımlanabılır. y ÇumhurİY»; Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 J * * krtapkulubü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle