17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALJK2000CUMA 14 [email protected] Mudo Maçka Sanat Galerisi yeni sergi sezonunda etkinliklerine Füsun Onur ile başladı Köldü bir mancm teııısilcisiNECMÎSÖNMEZ 16 Kasım 1998'de, Maçka Sanat Galerisi'nin sessiz sedasız kapanma- sı üzerine duyduğum üzûntüyü, çağ- daş Türk sanatının en yürekli temsil- cilerinın birini kaybettiğimizi belirten bir yazı yazmıştım. Bugünlerde eli- me geçen sergi davetiyesinden, gale- rinin yeni bir isimle, Mudo Maçka SanatGalerisi olarak Fûsun Onur'un kişısel sergisiyle açılacağını, yoluna bıraktığı yerden devam edeceğini öğ- rendım. Bu son derece sevindirici ha- ber, yalnızca uluslararası düzeyde et- kinliklerini sürdûrme çabası gösteren ilk ve tek özel galerinin getireceği ye- ni yorumlann değil, güncel sanat or- tamında değışen rollerin, adeta "ye- ni bir yapdanmanın*' habercisi olarak değerlendirilebilir. 1980'lerden itibaren ûlkemizde mü- zayedeleri, ftıarlan, ciltli kalın kitap- lan, dergileriyle görsel sanatlar ala- nındabir "karapazar" oluştu. Kitsch ressamın yetersiz galericiyi, dona- nımsız sanat dergilerini, satılık eleş- tirmenleri beslediği, karşılıklı paylaş- malar ve medyanın desteğiyle büyü- yen, sanat fuan, yanşmalan, sus pa- yı ödülleriyle ayakta tutulmaya çalı- şılan, kara paranın aklandığı ve tıkır tıkır çalışan kapitalist bir sistem bu. Sanatın özgürleştirici, yaratıcı gûcü- nü hadım ederek onu sadece dekora- tif bir nesne haline dönüştüren bu çark, yeni anlatım olanaklan arayan genç sanatçılann önünü tıkadığı gibi, sanat eğitimi alanında bir tûr "düşün- ce kiriiliği" yarattı. Sanat ortamımızın yüz akı Oysa yeni bir bınyıla girildiği sü- reçte çağdaş Türk sanatının önü ya- kın tarihinde hiçbir zaman görülme- miş derece de açıldı. Desteksizliğe, olumsuz koşullara ve zorluklara rağ- men. Sık sık uluslararası sergilerde çağdaş Türk sanatçılannın çahşmala- n sergileniyor. Istanbul bienalinin bir türlü yerli yerine oturamayan sergi yapımcısı sorunlanna rağmen yurtdı- şında saygınlık kazanan bir etkinlik ko- numuna yükseldi. Uluslararası der- gilerde sıkça Türk sanatçılannm ser- gileri üzerine yazılar, haberler yayım- lanıyor. Bunlar "çağdaşhkpotansiye- li" hakkında yeterlı kanıtlardır. Us- telik bu, çok yakın zamanlara dek az- gelişmiş, merkez ve dahası Avrupa dışı diye düşünülen bir kültür tara- findan başanlmıştır. Ülkemizin gör- • Mudo Maçka Sanat Galerisi ismi, çağdaş Türk resminin önemli koleksiyonlanndan birine sahip olan Lüset ve Mustafa Taviloğlu'nun koleksiyonculuk anlayışlannda gömlek değiştirdiklerinin, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiklerinin kanıtı. Rabia Çapa da artık farklı, şimdiye dek uygulanılmamış sunum tekniklerini bulmak, bunlan yürürlüğe koyarak eski performansını aşmak zorunda. 1998'de sessiz sedasız kapanan Maçka Sanat Galerisi, yeni bir isimle, Mudo Maçka Sanat Galerisi olarak Fûsun Onur'un kişisel sergisiyle açıku. sel sanatlar alanındakı gündemı ne yazık ki olumlu durumu değerlendır- me, hatta onlan bilme arzusunda de- Entelektüel tartışma, tez, karşı tez üretme eğilimı, ulusal bir görsel sa- natlar arşivi oluşturma çabalan yok. Çağdaş sanatlar müzesinin kurula- mayacağı, yaşanan güç aynmından, "ortakamaçlann*' özçıkar ılışkilen uğ- runa "ortak hedefe" dönüştürüleme- mesinden belli. "Kara pazann" tek amacı ne olursa olsun sanat eserinin metalaşması. Genç sanatçılar için ne burs, ne yurtdışına gitme ünkânı ne de sergi yapma imkânı yaratabildi. 1998'de Maçka Sanat Galerisi kapan- dığında, tam 22 yıl boyunca sanat or- tamının gündeminin büyük bir inanç- la "yarancı sanat" çizgısı üstünde tut- mayı başarmış, genç ve düşünce gü- cüne dayah sanah destekleyen bir "öz- gûr mekânı" yitirmiştik. Iki yıl içinde ağırlığını daha da his- settiren "kirienme" bu galerinin üst- lendiği öncü fonksiyonun ne demek olduğunu "düsünen, gören kjşflere" bir kez daha hatırlath: Sanat ortamımızın yüz akı olan bu galerinin tekrar açı- lışını çok iyi sorgulamak. Öncelikle galerinin değişen isminin ne anlama geldiğini tartışmak gerekiyor. Türidye'deki ilk uygulayıcılan Mudo Maçka Sanat Galerisi ismi, çağdaş Türk resminin önemli kolek- siyonlanndan bınne sahip olan Lüset ve Mustafa Taviloğlu'nun koleksiyon- culuk anlayışlannda gömlek değiş- tirdiklerinin, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiklerinin kanıtı. Uzun bir süreden beri tuval resminin seçkin örneklerini toplayan Taviloğ- lu çifti neden böyle bir eğilime girdi? Gelişmiş ülkelerde günümüzde göz- lemlenen koleksiyonculuk kavramı, Medici'lerden beri gözlemlenen sade- ce sanat eserlerinin toplanması boyu- tunda sınırlı kalmıyor. Koleksiyoner- ler klasik "sanattoplayıcısı"rolün- den çıkarak sanatın yakın geleceğini, bu geleceğin nasıl bir kimliğe bürü- neceğini de öğrenmek hatta bunun üzerinde etkili olmak istiyorlar. Sanat eserinin toplanması, kamuoyu- na sunulması olarak özetlenebilecek olan "hayır işleme, topluma faydah otma" fıkırlen 19. yüzyıldakaldı. Gü- nümüzde mesen kımlığıne bürünen ko- leksiyoncularpasifdeğıl "aktif" bir rol üstlenerek "çağdaş sanaûn" etkı- sini arttıracağı düşünce ve eylem alan- larını açma yolundalar. Münih'te SammhıngGoetz, Paris'te Fondation Cartier, Atina'da Deste, Helsinki'de Kiasma, Ontano 'daki Ydessa Hende- lesArt Foundation çağdaş sanata ina- nan kişilerin sıradan koleksiyoncu ro- lünden sıynlarak "mesen" tavnyla kurduklan ve ayakta tutmayı başardık- lan önemli uluslararası kurumlardır. Türkiye'de ilk defa Taviloğlu çifti, çağdaş sanat koleksiyonculuğundan mesenliğe, çağdaş sanatın bir tartış- ma ortamı yaratma zorunluluğuna inanarak her anlamıyla "tarihi" bir süreci başlatıyorlar. Açık yüreklilik- le hatırlatmak gerekiyor: HaKl Bez- men'in Erol Aksoy'un sözde çabala- n sabun köpügü gibı yok olup gitti- ler. Ayşe ve Ercüment Kalmık Vakfi son derece ilginç bir deney karakte- rine sahipken bilinmeyen nedenler- den ötürü kapanldı. Gözlemlenen o ki Taviloğlu çifti dünyada gözlemlenen değişimin Türkiye'deki ilk uygulayı- cılan olarak risklı bir eğilimi göze al- mışlar. Onlann bu eğiliminin arkası- nın geleceğini söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Türkiye dünya- nın bir parçası ve dünyadaki gelişme- lere kulak tıkayamayacak bir üretim atılımı içinde. Taviloğlu çiftinin giri- şimi kısa bir sürede çağdaş Türk sa- natında girişilecek yeni atılımlann öncü temsilcisi olarak değerlendirile- bilir. Yeter ki bu başlangıç bir sürek- lilik haline getırilebilsin. Mudo Maçka SanatGalerisi'nin ye- ni dönemdekı etkinliklerini artık da- ha farklı bir çerçeveden izlemek ge- rekiyor. Rabia Çapa'ya bu konuda önemli birgörev düştüğü ortada. Her galericinin kömürlüğünde eski dö- nemlennden beri aynlamadığı isim- ler vardır. Bunlar buJkaralıklarla can- landınlıp vitrine konulurlar. Ama gö- rünen o ki, artık Çapa farklı, şimdi- ye dek uygulanılmamış sunum teknik- lerini bulmak, bunlan yürürlüğe ko- yarak eski performansını aşmak zo- runda. AÇILIŞ KONUĞU GARY GRAFFMAN CRR Piyano Festivali 'sol eF ile başhyor Kültür Servisi - VI. Uluslarara- sı CRR Piyano Festivali, bugün sa- at 19.30'da Betin Gûneş'in yöne- teceği Istanbul Büyükşehir Beledi- yesi CRR Senfoni Orkesrrası'nın konseriyle başhyor. Konserin so- listi, sol el ile çaluıan eserleri ba- şanyla sunan piyanist GaryGraff- man. Newsweek dergisi tarafın- dan "yaşayan en büyükpiyanistier- den biri" olarak tanımlanan Gary Grafrman, Prokofîyev'ın 'Sol eliçin piyano konçertosu No:4 Op. 53'ünü seslendirecek. Bir hafta sürecek olan festival- de yann saat 18.00'de Murat Hü- seyinov, Scariarti. Bach, Haydn. Schumann, Chopin, Babirov ve Mustafazade'nin eserlerini yonım- layacak. Aynı gün saat 20.30'da Geri Allen Trio'nun konseri var. Piyanist Geri Allen'a BfllyJohnson (bas) ve MarkJohnson (davul) eş- lik edecek. 3 Aralık Pazar günü saat 18.00'de Plamena Mangova'nm resitalinde Haydn, Chopin ve Prokofıyev'in eserlen yer alıyor. Saat 20.30'da ise Gülsin Onay, Bach, Schumann, Saygun, Debussy, Schmitt ve Ra- vel'in yapıtlannı yorumlayacak. "Zamanımızın en büyük piya- nisrJerinden biri" olarak kabul edi- len György Sandor ise pazartesi saat 19.30'da Bach'ınltalyan Kon- çertosu, Beethoven'ın Sonat, op 10/1 Do minör, Schumann'uî Fan- teziop.17, Bartok/Sandor şarkı- lar ve danslar ile Bartok'un dans süitinin piyano versiyonunu ses- lendirecek. 5 Aralık Salı günü sa- at 19.30'da Moreno-Ca- pellipiyano ikilısı, 'Dört El Piyano Resftah'' suna- cak. Programda Schu- bert, Bach/Reger, Res- pighi ve Lizst'in eserle- ri yer alıyor. Alan Gam- pel'm resitali ise 6 Ara- lık Çarşamba günü saat 19.30'da. Gampel prog- ramında Bach, Lizst ve Gershwin'in yapıtlanna yer veriyor. VI. Uluslararası CRR Piyano Festivali, 7 Ara- hk Perşembe günü Mur- ray Perahia'mn saat 20.00'deki resitaüyle so- na erecek. Perahia, Mo- zart, Schubert, Cho- pin'in yapıtlannı seslen- Geri AUen'ın konseri yann saat 2030'da. direcek. A3a»anatçı, sandalyeye işeyen yan çıplak bir adamve çöplüğün ortasındaki fare imgeleri bulunan fotoğrafıyla 21 binpound değerindeki ödüle değer bulundu. Turnerödülü TillmanshnKültürServisi- İngıltere'de çağdaş sanat alanında her yıl verilen Turner ödülünün sabibi Almanya doğumlu sa- nat fotoğrafçısı VVoifgang Tillmans oldu. Tillmans'a 20 bin poundluk ödülü önceki gece Tate Galeri'de dü- zenlenen ödül töreninde verildi. 32 yaşındaki sanatçı, sandalyeye işeyen yan çıplak bir adam ve çöplü- ğün ortasındaki fare imgeleri bulunan fotoğrafıyla 21 bin pound değerin- deki ödüle değer bulundu. Jüri, Till- mans'ın fotoğraflannda modern kül- türün farklı öğelerini kullanmaktaki ve gündelik yaşamdan çarpıcı imge- ler yakalamaktaki başansma hayran- hğını belirtti. Turner ödülü, çağdaş In- giliz sanaündaki yeni gelişmeleri des- teklemek için ilk kez 1984'te verilmiş- ti. Bu ödül çahşmalannı Ingiltere'de sürdüren tüm sanatçılann ve yurtdı- şındaki tngiliz sanatçılann katüımı- na açık bulunuyor. îlk kez birfotoğrafçrya verilen ödü- lüalırkenkonuşan Tillmans, fotoğraf- lannı güzel olan ve toplumda uygun görülenin farklı birperspektifle veril- mesi olarak açıkladı. Kendisinin gü- zel bulduğu herhangi bir görüntüyü başkalannın son derece korkunç bu- labileceğini belirten sanatçı, toplu- mun sansasyonel şeyleri sevdiğine inanmadığını, bazı kişilerin çirkin şeyler yaratmak arzusuna kapıldıkla- nnı söyledi. Jüri ise bu yılın Turner ödüllerine aday gösterilen yapıtlar arasında birinciyi seçmek için hayli zoriandıklannı belirtti. Turner ödüllerine gölge düşüren bir başka olay ise Tate Galeri'de aday- lann işlerinin sergilenmesi sırasında gerçekleşü. Ödülün açıklanmadan önce Tilhnans'dan sonra en güçlü aday olarak gösterilen Glenn Brown'un 'The Lovcrs of Shepberds 2600' başlıklı büyük boyutlu tuvali, bir bilim kurgu meraklısı tarafından çalmtı olarak suçlandı. Tate Galeri'de yaklaşık bir aydır açık bulunan ser- giyi gezen bir bilim kurgu merakhsı izleyici, Brown'a ait yağlıboya tablo- nun tıpkısının, Robert A. Heinlein'ın 1974'te basılan 'DoubleStar' adlı ro- manının kapağında olduğunu iddia etti. Bu iki yapıt neredeyse tüm ay- nntılanna kadar aynı olduğu anlaşü- dıktan sonra galeri küratörleri ace- leyle yapıtın etiketini değiştirerek ya- pınn adı geçen kitabın kapağından esinlenerek gercekleştirüdiğini yaz- dı. Buna karşın küratörler yapıü ya- nşmadan çekmemekte ısrar etti. Ta- te Galeri yöneticisi Nkholas Serota, sanat tarihinde bu tür esinlenmelere sıkça rastlandığuu, Glenn Brown'un da esinlendiği yapıtı geliştirerek ken- dine mal ettiğıni söyledi. Picasso'nun Rembrandt'm, Roy Lichtenstein'ın MatBse'in yapıtlanndan bazı bölüm- leri aldığmı, bunun yeni birdurum ol- madığını belirtti. Glenn Brown'un bir başka sanatçımn yapıtını değişti- rerek kullandığını dıle getiren Sero- ta, "Sanatçı bunutamamen farkhbir biçimde tuvale aktarnuşür" dıyerek adayını savundu. Esinlenilen yapıtm ressamı Anthony Roberts, Times ga- zetesine ödülün verümesinden önce yaptığı açıklamada, bunun çok ironik bir durum olduğunu ve ilk kez bu yıl Turner ödülleri adaylannın sergisini görmeye gitmedigini belirtti ve ken- disini durumdan bir arkadaşının ha- berdar ettiğini söyledi. Turner ödülü için bu yıl; Glenn Brovvn, Wolfgang Tühnans, Micha- eiRaedeckerve TomokoTakasbi aday olarak gösteriknişti. Geçen yıllann aksinetuvallerin ağırhklı olarak aday gösterildiği Turner ödülleri, bazı çev- reler tarafından; 'sansasyonel yaprtla- ra yer vermediğiiçin sansasyonyarat- tı' denilerek eleştirümişti. Geçen yıl ödül,TraceyEmin'inalacagıkesingö- rünürken Turner, film yapımcısı Ste- ve McQueen'e gitmişti. YAZIODASI SELİMİLERİ İstanbul'da GezintJlep (3) Cihangir'e taşındıktan sonra İstanbul'da gezintile- rimizin ufl<u genişledi. Kadıköyü'nün yeşertili, hem de bol yesertili, hemen hep bahçelik dünyasından sonra Cihangir, karank yüzlü apartmanlanyia şaşırtıcıydı. Farklı bir kentsel do- kunun içinde Kadıköyü'nü unutuyordum artık. Cihangir'imizin Ege Bahçesi vardı. Burayı birkaç kez "yazmaya" çalıştım. Yazmak istediklerimiz çoğu kez paramparça oluyor. Bende Ege Barıçesi de öyle ol- du. Şimdi yeniden deniyorum: Akşam üzerleri giderdik. Nedense hep sonbahar- dı. Okul çıkışı annem beni alır, Ege Barıçesi'ne gider- dik. Yaz serpintili sonbahar günlerinde Ege Bahçe- si'nden Istanbul silueti ışık ve renk yağmurlanyla ça- kılı kalmıştır. Hikmet Onat'ın bazı peyzajlanndaki gi- bi. Firuzağa llkokulu'ndan çıkıp Yeni Yuva Sokağı'na gelir, fınndan halka alırdık. Belki de annem yanımda olduğu için bu kadar güzeldi her şey. Çay gelmeden halkalar yağlı kâğıttan çıkartılmazdı. Biz bahçede otururken gizli çiftîeryukarda, camlı bölümde oturur- lar, bira içerierdi. Okul denen sevimsiz yerden sonra Ege Bahçesi uçsuz bucaksız ferahlık gibi gelirdi. Artık Beyoğlu'na yakındık. Şehir Tıyatrosu'nun Ye- ni Komedi'si, Yeni Melek, Atlas, Emek bende hep rü- yalardır, Saray da. Tıyatroyu mu daha çok severdim, sinemayı mı? Gözlerimi kapıyorum ve yanıtlamaya ça- lışıyorum. Yeni Komedi'de gördüğüm çocuk oyunlan perisel- di. Biz yaştaki Istanbul çocuklan, bizden öncekiler de, şimdi kimsenin anmadığı Ferih Egemen'e, çocuk- lar için tiyatrolar yaratmış bu sanatçıya ne çok şey borçlular... Fllmlere gelince, Emek Sineması'nın açılışında Gi- na Lollobrigjda'lı Dünyanın En Güzel Kadını adeta kare kare aklımda. Bir gün televizyonda ona tekrar kavuşabileceğimi umuyorum. Babamla birtikte sık sık Yıldız Parkı'na giderdik. Ga- liba Şale Köşkü'nün duvanna yaslanmış bir okalip- tüs ağaççığı onünde ılle durulur, bir yaprak ovuştu- rulur, parmaklar koktanırdı. Okaliptüsün rayihası çar- çabuk Kanzuk Eczanesi'nin zümrüt yeşili öksürük pastillerinı çağnştınrdı... O zamanlar 'Yıldız' ismi ne Abdülhamid çağnşım- lan yaratırdı, ne istibdat, ne hürriyet. Bu ismin koru- daki yıldız çiçeklerinden geldiğini sanırdım. Çünkü her sonbahar parkın bir köşesi, boydan bo- ya, yıldızlaria donanırdı, hem de bordosundan san- sına, beyazına, kırmızısına,rengârenkyıldızlar. Sonra bir gün Istanbul'un 'yeni' semti Levent'e gi- dişimiz! Bahçe içindeki evler, iç içe yollar... Reşat Nu- ri Güntekin'in burada oturduğu söylenmişti. Çalıku- şu romancısı. Ama ben henüz Çalıkuşu'nu okuma- mıştım. Okuma yazmayı yeni söküyordum. O Reşat Nuri adı, Çalıkuşu romancısı sözü, fizikötesi bir gi- zem gibi, yine de sanp sarmalamıştı. Çck geçmeyecek, okul kitabımızda Reşat Nuri'nin inanılmaz "Kirazlar" öyküsüyle karşılaşacaktım. Bizimkiler Levent'i beğenmemişler, şehre çok uzak buimuşlardı. "* Şehre uzak bulunan yerierden biri de Boğaziçi'ydi. Henüz tenha, ahşap yapıları hüzünlü, varlıklı kişilerin saldınyageçmedığı, kendi halinde birBogaziçi. Evet, çok güzel, fakat şehre uzak... Oktay Rifat benı çok etkileyen dizesinde "Periliev- ler vardı eskiden" diyor. İstanbul'da ilk gezintilerim şimdi perili zamanlar gibi geliyor. Bir şeyleri ne kadar hatırlamak istersem isteyeyim, aynlık acısı duyuyo- rum. Bazan geceleri geç saat, Cihangir'deki eski kiraevi- mize giderim. Ümit - Nüvit Apartmanı yerli yerinde. Sokağında bir yabancıyım. Yıldız Parkı'na yıllardır adım attığım yok. Adalar'a giden vapuriar gönlümü çelmiyor. Dili yaslanmış, yorgun görünse bile yalnızca Ah- met Haşim'in o dizesi: "Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz." Takvimde İz Bırakan: "Kimseyi görmem - Sokağa çıkmam - Hiçbir - bil- diğim yok - Yakında olursa O'nu görürüm" Sevim Burak, Yanık Saraylar {"Iki Şarkı"), 1965. Alhstr sanatı uzmam Fernand Sctivvarz İstanbul'a geliyor • Kühür Servisi - Pans Antropoloji Okulu'nun ünlü isimlerinden Prof. Dr. Fernand Schwarz, antik Mısır'ın gizemli tanhine ışık tutan yeni bulgulan değerlendireceği bir seminer için İstanbul'a geliyor. Yeni Yüksektepe Kültür Derneği'nin konuğu olarak tstanbul'da bulunacak olan Schwarz, 9 Aralık saat 10.00'da Tepebaşı Euro Plaza Oteli'nde gerçekleştirilecek senünerde 'pramitlerin sembolizmi'nden bugün için büyük ölçüde çözülememiş büyük Mısır sırlanndan olan 'Mısır ölüler Kitabı'na kadar pek çok konuda bilgi verecek. Yaklaşık altı saat sürecek olan seminerde 'Gize Piramitlerinde Gerçekleştirilen Yeni Keşifler Işığında Mısır', 'Osiris isminin Anlamı ve Osiris Mitosu', 'Mezar Ritleri ve Mumyalama' başhklan altında konuşmalar gerçekleşecek. Seminere katılmak isteyenler belirlenen ücret karşılığında konuşmalan izleyebilecek. (230 71 46) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle