Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2000 PERŞEMBE
HABERLER
Panama bandıralı geminin sahibinin Caferoğlu Denizcilik olduğu ortaya çıktı
'Varüler Mraızur'dan atddı'
Ameliyat olmuştu
VedatGünyol
Wf V
kamştu
İstanbul Haber
Servisi - Edebiyat
dünyasının büyük
ustası, denemeci,
çevinnen Vfedat
Gûnyol, geçirdigi
başanlı bir fıtık
ameliyaündan sonra
dünyaya yeniden
"Merhaba" dedi.
Ameliyattan önce gazetemızin 2.
sayfasında, okurlanna ve arkadaşlanna
"Fıük" başlıklı yazısı ile "Bugün yann
fiûk sonınumu çözümleyecek ofcın,
ashnda ürkûnç ama doktoriarca
Donnal sayüan bir >apüruna
bırakacağjm kendimi. Sonuç ne olursa
ofeun, ameliyat masasında kalsam da
kafanasam da umursamıyorum. Gûzel
bir yaşam sûrdüm bugüne dek, gözfim
arkada kabnayaçak denli güzel bir
ömûr tükettim. Ölürsem eğer, kalanlara
ttbun olsun diyorum, koca
Yunus Emre'ye merhaba" demişti.
Vedat Günyol'un, Maltepe'deki
özel Marmara Hastanesi'nde önceki
gün geçirdigi ameliyat başanlı bir
şekilde sonuçlandı. Öğrencüerinin,
sanatçı dostlannın ve yazın
evrenimızin seslendiği biçimi ile Vedat
Hoca'ya yeniden aramıza "Hoş
' diyoruz.
Ölümünün 3. yılı
BahriSavcı
mezan başında
anıltyor
İstanbul Haber
ServKİ - Hukukçu,
siyaset bilimci,
Cumhuriyet ve
demokrasi
savunuculanndan
BahriSavo.
ölümünün 3.
yıldönümünde
mezan başında
anılacak. Gazetemiz yazarlanndan
Bahri Savcı için bugün saat 10.30'da
Küçükyalı'daki mezan başında
yapılacak törenin ardından,
Mülkıyeliler Birliğı İstanbul Şubesi
Kıızguncuk'ta bulunan merkezinde
"Cumhuriyet ve Demokrasi" konulu
bir konferans düzenleyecek. Prof. Dr.
Fazıl Sağlam'ın konuşmacı olarak
katılacağı konferans saat 17.00'de
başlayacak. 13 Temmuz 1914'te
Balıkesir'in Smdırgı ilçesinde doğan
Bahri Savcı, 1933'te istanbul Erkek
Lisesi'ni, 1936'da Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.
Aym fakülteye 1942 yılmda asistan
olarak giren Savcı, 1947'de doçent,
1954'teprofesöroldu. 1961 Anayasası
Kurucu Meclis ve Anayasa
Komisyonu'nda üyelik yaptı.
AÜSBF'de Insan Haklan Merkezi'nin
kurulmasına öncülük etti. Emcklilığıne
4 ay kala Ankara Sıkıyönetim
Komutanlığı'nın 1402 sayıh
Sıkıyönetim Yasası'yla görevine son
verildi. Bahri Savcı'nm başhca
yapıtlan arasında "însan Haklan",
"Demokrasimiz Üzerine DüşünceJer",
"Yaşam Hakkı ve BoyutiarT yer alıyor.
69 yaşındaydı
Gazeteci Ongen
toprağa verildi
tstanbul Haber Servisi - Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel
Koordinatörü, gazeteci Oğuz Öngen
(69), dün toprağa verildi. Öngen
akciğer yetmezliği nedeniyle önceki
gün istanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını
yitirmişti. Oğuz Öngen'in cenazesi
dün öğleyin Teşvikiye Camii'nde
kılman cenaze namazırıın ardından,
Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Teşvikiye Camii'nde düzenlenen
törene TGC Genel Başkanı Nafl
Güren\ Öngen'in eşi Aysel ve kızı
Arzn Ongen, Dünya Gazetesi Sahibi
Nezih Demirkent, gazetemiz Genel
Yayın Yönetmeni Orhan Erinç, TGC
Yönetim Kurulu üyeleri,
mesiektaşlan, Basm Ilan Kurumu
Genel Müdürü Gültekin Samancı,
Genel Müdûr Yardımcısı Ertan Cilov
katıldı. 1931 yıhnda İstanbul'da
doğan Öngen, gazeteciliğe 1950
yıhnda Türk Haberler Ajansı'nda
muhabiı olarak başladı. Son Posta ve
Milliyet gazetelerinde muhabirlik,
yazıişleri sekreterliği, istihbarat
şefliği yapan Öngen, Türk Haberler
Ajansı'nın uzun yıllar genel müdür
yardımcılığı görevini üstlendı. 1Ü
Iletişim Fakültesi'nde de öğretim
görevlisi olarak ders veren Öngen,
1986 yıhndan bu yana da Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Genel
Koordinatörü olarak çalışmaktaydı.
Basm Şeref Kartı sahibi Öngen, evli
ve bir kız çocuğu babasıydı.
CENGİZDEMİREL
SÎNOP-Çevre Baka-
nı Fevzi Aytekin, 12 yıl-
dır Sinop'ta bir depoda
tutulan zehirli 181 van-
ün, Caferoğlu Denızci-
lik ve Ticaret Limited
Şirketi'ne ait 'Munzur'
gemısınden Karadeniz'e
atıldığının tespıt edildi-
ğinı açıkladı.
Geminin sahibi olan
şirketın yetkilileri ise
geçmışte de bu tür suç-
lamalar nedeniyle so-
ruşturma geçirdikleri-
ni, ancak herhangi bir
sonuca ulaşılamadığı-
m söyledıler.
• 12 yıldır Sinop'ta bir depoda tutulan zehirli 181 varilin, Caferoğlu Denizcilik ve
Ticaret Limited Şirketi'ne ait 'Munzur' gemisinden Karadeniz'e atıldığı belirlendi.
Şirket yetkilileri, kendilerine geçmişte de bu tür suçlamalar yapıldığını söylediler.
FP Samsun Milletveki-
li Musa Uzunkaya'mn
3 Temmuz 2000 tarihin-
de yönelttiği soru öner-
gesine 27 Temmuz'da
yanıt veren Aytekin, ze-
hirli varillerin Italya'dan
hangi yollarla çıkanldı-
ğını ve Karadeniz'e bı-
rakıldığını açıklaması-
na karşın bu gemilerin
bağlı bulunduğu Türk
şirketi hakkında bilgı
vermekten kaçınmıştı.
Bunun üzerine FP'li
Musa Uzunkaya Çevre
Bakanı Fevzi Aytekin'e
ikinci bir soru önergesi
vererek Türk şirketinin
açıklanmasmı ıstedi ve
bu şirket hakkında ne gi-
bi işlem yapıldığını sor-
du. Aytekin, verdiği ya-
nıtta, "Panama bandı-
rah Munzur adlı Türk
gemisi. Caferoğlu Deniz-
cilik ve Ticaret Limited
Şirketi'ne aıttir" dedi.
Aytekin, önergede yer
alan "Bu şirkete ne gibi
işkm yapümışnr?" şek-
lindekı soruyu ıse yanıt-
sız bıraktı. Geminin ait
olduğu firmayla ilgili
yasal işlem yapılmama-
sını eleştiren Musa
Uzunkaya, Cumhuri-
yet'e yapöğı açıklama-
da şunlan söyledi:
"Gemibeffi. şirket bel-
E.Saymbakan bunlanda
açıklamak durumunda
kakü. Ancak bu şirkete
ne işlem yapıküğı soru-
muza açıkuk getirme-
miş. Bu da gösteriyor ki,
şirketişlediğisuçlavebu
işten k«yandığı para ile
kalmış. Açıklamada,
ulnslararası anlaşma ol-
madığıiçjn varüerm ftal-
ya'ya iadeedilemediğin-
den sözediüyor. Peki, su~
çu bu ülkenin bir genü-
si iştemiş,buortada. Bu-
na bir yaptınm içinde
mi ulnslararası sözkşme
gerekiyordu? Yani suç
işle, cezasız kalsın. Tabii
Id bu mantkla birileri-
nin çöpiüğüofanamtzçok
doğaL" Uzunkaya ayn-
ca, "Bu işin peşini bu-
güne kadar bırakma-
dım, bundan sonra da
bırakmayacağun" dedi.
Caferoğlu Denizcilik
ve Ticaret Lımited Şır-
keti yetkililerinden Nu-
rettin Cantaş ise olayı
arumsamadığını iddıa et-
tı. Birkaç yıl önce de li-
man müdürlüğünce
Munzur adlı gemi hak-
kmda soruşturma yapıl-
dığını belirten Cantaş,
"Gemüünolaytarihinde
nerede olduğunu sordu-
lar. Lünanlanmızı. ruh-
satlanmızı incelediler,
ancakbirşey bulamadı-
lar. Hakkunızda bir ih-
bar olduğunu söyledi-
ler" dıye konuştu.
Yapı denetim şirketlerini kuranlar, eleştirilere karşı 'dernek' de kurdular
Denetimde
6
etik
9
tarbşmaları
• înşaatlan ve projeleri denetlemek üzere 595
sayılı KHK'ye göre kurulan 'sermaye
şirketlerinin' sözcüleri, bu uygulamanın bir
'denetim rantı pazan' yaratacağı eleştirilerine
karşı, meslek odalan yerine 'dernek' çatısı
altında örgütlenerek yanıt vermeye başladılar...
OKTAYEKİNCÎ
Bazı yapı denetim şirketle-
rinin, Bayındırlık ve Iskân Ba-
kanı Koray Aydm'ın da kab-
lımıyla "açüış töreni" düzen-
lemelerinı eleştıfen 23 Ekım
2000 tarihli yazıma, "şirket
kurucusu" kimi mımarlardan
tepkıler aldım.
Böyle bir "profesyoneP ör-
gütlenmeyı, denetim rantım
paylaşmak için değil "mesle-
kihizmet" için destekledikle-
rini ve gerçekleştirdiklerini
belirten bu "uzman" (!) mi-
marlar, sanki söz birliğı etmiş-
çesine, aynı tarihte gönderdik-
leri faks mesajlannda özetle şu-
nu söylüyorlar "Bu uygufanıa-
yvsizevesizingibidüşünenk-
re rağmen sürdûreceğiz™''
Sadece şımdıkı Bayuıdırlık
Bakanlığı'nın değil, yıllardır
hemen tüm siyasal ıktıdarlann,
özellikle imar ve yapılaşma
konusundaki bu tür bıÜm dı-
şı ve "rantçT politika ve uy-
gulamalannı zaten "bize rağ-
men" ınatla sürdürdükleri için
"depremlerin de felakete dö-
nüştüğünü" sanınm arük bıl-
meyen ve kabul etmeyen pek
kalmadı. Ne varki, biryapı de-
netim şirketi "ortağT olarak
bu tarihsel gerçeği yıne de
unutmuş görünen mimar Mus-
tafa Pınar'ın tepkısı "farkh
birönem" taşıyor.
Çünkû Mustafa Pınar, aynı
zamanda 'Yapı Denetim Kuru-
hışlan Derneği' başkanı ve me-
sajuıı da bu ımzayla gönder-
miş. Yani bir anlamda. aynı
demeğin "üyea" olan diğer
denetim şirketlerinin de "söz-
cülüğünü" üstleniyor...
Baymdırlık Bakanı Koray
Aydm'ın, 595 sayıh Yapı De-
netimi Hakkmdaki KHK'ye
göre kurulan şırketler arasm-
da bir (A) grubu, bir de (B) gru-
bu firmanm açılışuu yapma-
sını "demeğin istediğini'' be-
lirten Başkan Puıar, bu şirket-
lerde yer alan mımar ve mü-
hendıslenn "tophıma karşıso-
rumhuuklannı bilerek" hare-
ket etüklerini vurguluyor ve
özetle şunlan söylüyor:
"Denetim şirketfcrinin ço-
ğunu, emekti olup emekh' ma-
Kaçak yapılaşmanın önlenmesini "Yapı denetim şirketleri" de dört gözle bekliyor... Çünkü parah
denetim hizmeti için ancak ruhsatb yapı sahipleri "müşteri" olabiİiyor...
TEAŞ Genel Müdürü Selvi, kirlilik nedeniyle halktan özür diledi
Yatağan lıalkı zelıiı» sohıyor
HaberMerkea-Muğla'nın
Yatağan ilçesinde, Yatağan
Termik Santralf nda yanan
kömürlerden çıkan kükürtdi-
oksidin ilçe merkezine çök-
mesiyle yaşanan hava kirlili-
gi dün de devam etti. De\let
Meteoroloji Işlen Genel Mü-
dürlüğü, Yatağan'daki inver-
siyon (çözühne) olayma ne-
den olan rüzgârsız hava ko-
şullannın, 6 Kasım'a kadar
süreceğini bildirdi. Yetkili-
ler, yurttaşlardan, hava kirli-
liğinin yeniden artması du-
rumunda zorunlu ohnadıkça
sokağa çıkmamalannı iste-
diler. TEAŞ Genel Müdürü
Muzaffer Sehi, Yatağan'dakı
kMihk nedeniyle Yatağan hal-
kmdan özür diledi ve kirlili-
ğe neden olan baca gazı kü-
kürt antma tesisinin yapımın-
dakı gecıkmeden dolayı yük-
lenici konsorsiyuma ceza ve-
rildiğini bildirdi.
Yatağan ilçe merkezinde,
dün saat 10.30'da yapılan öl-
çümde, kükürtdioksit oram-
nın 4446 mikrogram/metre-
küp olarak kaydedildiği öğ-
renildi. Yatağan Termik Sant-
rah'nm 3 ünitesi, TEAŞ Ge-
nel Müdürlüğü'nün talima-
tıyla kirliliğe karşm düşük
kapasiteyle çauşmayı sürdür-
dü. Havakirhliğininöğlesa-
atlerinde azalması üzerine,
termik santralm düşük kapa-
siteyle çalışan 3 ünitesi tam
kapasiteyle çahşnnlmaya baş-
landı.
Muğla muhabirimiz Öz-
can Ozgûr'ün bildirdiğine
göre, yaşanan kirliliğin ar-
dından Gökova Sürekli Eylem
Kurulu Sözcüsü Saynur Ge-
lendost, bir grup arkadaşıyla
birlikte Muğla'ya gelerek va-
ü Lütfi Yiğenoğlundan Yata-
ğan Termik Santralf m ka-
patmasını istedı. Gelendost,
santrahn kapatümamasını da
eleştirirken Yiğenoğlu, "Eğer
kaymakam kapat dediyse ve
müdür kapatmadıysa tahld-
kat açönnm" dedi.
Öte yandan, Yatağan Bele-
dıye Başkanı Haşmet Işık.
"Ciddi önlemler için üle de
toplu ölümler mi gerekrvor?
Halk sağhğnnn önemsenme-
mesiniprotestoiçin yürüyüş
yapmayı planhyoruz" dedi.
Beşiktaş 'ta kaçak otopark
AN.\P'h Beşiktaş Belediyesi'ne
bağb BEL-TAŞ Vakfl'nca işletilen
Ibiamur'daki otopark, vakfin
yeterince gelir elde edilemediği
gerekçesiyle, "ihale yapümadan"
vakıf aduıa otoparkta çahşan bir
kişiye verildi. Yurttaşlar, otopark
işletme sahibinin makbuz
vermeyerek vergi kaçırdığuu,
ilgüilerin sessiz kakfağmı
sa\nndular. Beşiktaş Belediyesi
yetkilileri, otoparkm vakfin
kontrolünde işletfldiğini
kaydederek önümüzdeki
günlerde alb otopark, üstü ise
evlendirme sarayı obnak üzere
yeni bir çataşma yapılacağuu,
bunun için Anıdar Kurulu'ndan
izin alınrlıgını belirttiler.
aşlanyla geçjnemeyen meslek-
taşlanmızilegeçmişte onurla-
n ile iş yapmak isteyen, ancak
düzeninaamasızdişhleriara-
sında ezilen mimarve mühen-
disler kurdular. (_) Onlar için
önce İNSAN geliyor ve bir da-
ha depremde can kaybı ohna-
masiçmdenetimin mutiakge-
reklüiğine inamyoriar.-"
Mimar ve mühendısler, el-
bette ki "tektek" birer meslek
sahibi ve aydın olarak önce
"insanı" savunacaklar...Bır
"dernek başkanı mimar" ola-
rak, derneğıne üye bu şırket-
lerin, görev ve sorumlulukla-
n gereği mimar ve mühendis
odalanna değil, sadece 'tica-
ret ve sanayi odalanna" bağlı
olarak çalışmalannı da "önem-
semediği'' anlaşılan Pınar'ın
belkı "hakh" olabıleceğı tek
yan ise bu uygulamaya "önyar-
gıh" yaklaştığımızı söyleme-
sı... MimarlarOdası'nuı ısrar-
la teklifettiği ve "denetim ku-
ruhışlannda sermayenin yüz-
de5Vi değü,tamamrmimarve
mühendislere ait oisun, avnca
bu kuruluşlan da doğrudan
meslekodaa denetksin_" şek-
lındekı önen, 595 sayılı KHK
düzenlenirken Bakanlıkça dik-
kate hiç alınmıyorsa, buöne-
n Pınar'ın derneğınce bile cid-
di ve etkin bir şekilde destek-
lenmiyorsa, sözünü ettığı "ön-
yargı'' için yeterince gerekçe
de zaten doğmuş oluyor...
'Biliın insanı' ne diyor?
Pınar'la birlikte "kmama
faksı" gönderenler arasuıdakı
Prof. Dr. îlhan Sungur da ay-
nı eleşnrilerimizı "mimarla-
nn ve mühendislerin onurunu
rencide edici" bir tavır olarak
yorumluyor ve yapı denetim
şirketlerinde görev alan mes-
iektaşlan "bizekarşT (!) savu-
narak, meslek odalannın bu
uygulamadan "dışlanmış" ol-
malan nedemyle "bağnazca"
bir tepkı duyduğumuzu belır-
tiyor... Aynı dışlanmışlığa, ken-
disi de "meslek odası üyesi"
olan Prof. Sungur'un neden
"tepkisiz'' kaldığı bir yana, bu
uygulamadaher"12yillık" mi-
mar ya da mühendıse -hiçbir
bilimsel ve meslekı yeterlılik
irdelemesi yapümadan- doğru-
dan "uzmanhk" belgesı veril-
mesine de bir "bflim insanı"
olarak nasıl "sessiz'' kaldığı
aynca merak konusu.
'Betediyeci' ne diyor?
595 sayıh KHK'nin diğer
bır "militanı" olarak faks me-
sajı gönderen FayıkGolcükde,
Baymdırlık Bakanı Koray Ay-
dm'm 11 Ekım 2000 günü ka-
tıldığı açıhş töreninın arduı-
dan hâlâ "işaz" olduklannı
anımsatıyor. Geçmişte uzun
yıllar MamakBekdivçs'nde de
çalıştığı bılınen Fayık Göl-
cük'ün bu "endişesüıe" ıse yi-
ne 595 sayıh KHK ashnda "çö-
zûm" bulmuş durumda.
Çünkü yakında bır inşaat sa-
hibiyle "sözieşme" yaptıkla-
nnda, şirket gelirini de güven-
ceye alacaklar. Eğer inşaat sa-
hibi şirkete denetim ücretini
ödemezse, Gölcük bunu "be-
lediyeye'' bildirecek ve aym
KHK gereğince belediye de
"bu nedenle" ınşaatı mühürle-
yıp "borcun ödenmesini" sağ-
layacak... 'Eski belediyecfler"
büe yerel yönetimler için as-
hnda "onur kma" olan bu
"tahsfldarük" nusyonuna dört
elle sanlmışlarsa, böylesi bir
yapı denetim uygulamasının
"etiğinden" falan söz etmek
bir anlam taşıyabilır mi?..
İnsan Haklan'
Dersleri
Prof. BAHRİ SAVa
Ortaöğretimde insan haklan öğretilecek. Burada
nazik bir husus gündeme gelebilir Bu dersi, görmez-
likten gelinemeyecek bir böliimü molla esprili olan
hocalara okutturmak... Önce konunun önemi üze-
rinde duracağım. İnsan haklan doktrini (Literatürde
böyle denmektedir) ulusal egemenlik ekseni üzerin-
de kurulmuş çağdaş demokrasinin, en temeldeki bir
çağdaş kavramıdır: Bizzat ulusal egemenliği bile o
belirler, sınırlar. Onun, çağdaş demokraside, ulusal
egemenliği bile sınıriayan bir işlevi vardır.
Bu nedenle çağdaş demokraside ve onun laik top-
lumunda, heryonüyle bilinmeli, kavranmalı özümsen-
melidir. Ancak o zamandır ki onun başka hiçbir ög-
retide (doktrinde) -ideolojide- olmayan ömeksiz de-
ğeri anlaşılmış olur.
Çağdaş demokraside, artık, soyut ve dokunulmaz
bir "ulusal istenç" (irade) kavramı üzerine dayanma
düzeyi aşılmıştır. Demokrasi, ulusun egemen olarak
kendisini yönetmesidir. Fakat, türiü yollarla deyimle-
nen o yüce (müteal) ulusal istenç "insan haklan" ile
çevrilidir. İnsan haklan denen öğretiye bu yüce ilke-
yi bile belirteme ve sınıriama işlevi verilmiştir. Buna
göre ulusal istenç her şeye kadirdir, her şeyi yapabi-
lır, yalnız, insan hakları öğretısinin "Yapma" dediği bir
şeyi yapamaz. Ve de tersine olarak insan haklan öğ-
retisinin "Yap" dediği şeyi yapmaklayükümlüdür. Ya-
ni, insan haklan öğretisinin ulusal istenci bile sınıria-
ma işlevi vardır çağdaş demokraside...
İnsan hakları, ilk önce, Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi'nde(Mülkiye'de)egıtimalanınagir-
miştir. İstanbul ve Ankara hukuk fakültelerindeki ka- •
mu hukuku alanındaki hocalarda kendı dısiplınleri için-
de insan haklarına yer vermişler, bu aJanda yayımlar
yapmışlardır.
Konunun, pek bilinmeyen ilginç bir yönü daha var-
dır. Bizde Latin kökenli yeni Türk harfteri kabul edit-
meden önceki İstanbul Hukuk Fakültesi dergisine ba-
karsanız, orada uzun bir bilimsel tartışmanın yapıldı-
ğını görürsünüz: Daha eski harflerle çıkan bu dergi-
de, "Türk muhakimi, kanunlann, Esas Teşkilat Kanu-
nu'nâ mugayeretini tetkike salahiyetkâr mıdır? (Türk
yargıçlan, yasalann, anayasaya aykınlığını -yani, ya-
salann, anayasada deyimlenen ve güvence altına
alınmış olan haklan ihlal edip etmediğini- araştınp ka-
rar vermeyeyetkili midiıj konusu irdelenmiştir. Ve da-
ha 70 yılı bulan bir süre önce, insan haklan konusu
gündeme gelmiştir; ama, onun yaygın eğitimi, daha
yeni yeni başlayacaktır. Batı'da ise İkinci Dünya Sa-
vaşı'ndan hemen sonraki yıllarda bu disiplin, üniver-
site ve ortaöğretime girmiştir. Hatta, Nazilerin işgali
altındaki Paris'te, hukuk fakültesindeprofesörler, ne
dersleri venyoıiardı biliyor musunuz?"
Hukuk fakültesinden otuz metre uzaktaki bulvar üze-
rinde, çifte Nazı nöbetçisi kol gezerken bu profesörler,
"bireycilik" (individualisme) -bireyin kişiliği ve haklan-
bu haklann yadsınması oğretisi olan Nazizmtn ve fa-
.şizmin bilim ve ahlak dışılığını belirten dersler veriyor-
lardı. Ve otuz metre ilerideki buh/arda işgalci Nazi nö-
betçileri, Vıchy kentinde de Fransa'ya Nazizmi getir-
meye uğraşan Petaine-Lavalle yönetimi... Bu drama-'
tik çelişkidir ki savaştan hemen sonra insan haklannı,
üniversite ve ortaöğretimde yer almaya itelemiştir.
Buna, Londra ve VVashington'dan iki olgu da hız
katmıştır. Londra'daki Lord Bevverich Planı denen ol-
gu, çalışan ait sosyal katmanlann haklannı şağlamaj-
ya hız getirmiştir:
Çalışana iş, -ışinin haklı ücreti- elinde olmayan ne-
denlerle çalışmayacak duruma gelene de kendisinin
ve kendisine bağlı olanlann sefalete düşmesini ön-
leyecek bir gelire sahip olmasını ilen süren bir plan,
sosyal hukuk kavramını pekıştırmıştir.
VVashington'da da Roosevert, mülkiyete ve eğiti-
me, korkudan, yoksulluktan, sefaletten azadeliksağ-
lama ilkesiyle kitlelere ve onlann eğitimine yönelmiş-
tir. (Fakat sonralan, Johnson, bunun Amerika'ya ma-
liyetinin büyuk gelecegi savı ile Roosevelt'in ileri po-
litika ve planlannı gölgeye çekmiştir.)
Ulus içi hukukta önemi gittikçe artan insan hakla-
rı ve onun kitleler vicdanlanna sızmaşı devinimi, Bir-
leşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'nin bildiri ve pro-
tokolleriyle dünya çapında bir ilgi ve bilgi yaratısına
vesile olmuştur.
Böylece, 1789FransızDevrimi'nindüşünürveey-
lemcilerinden rahip Sieyes'in önerisi, insan haklan-
nı öğretme düşü, gerçekleşme alanında yeni aşa-
malara kavuşmuştur.
Ne diyordu rahip Sieyes? "İnsan haklannı tunç lev-
halar üzerine yazmalı (hak etmeli) bütün köşebaşla-
nna dikmeli: Gelen okusun, giden okusun. Ve böy-
lece insanlar, kendi haklannı öğrensinler; devletinden
istesinler, böyle bir isteğe haklan olduğunu öğren-
miş olsunlar."
Bu arada biz, nerelerde dolanıp durduk?
Evrensel demokrasinin, uluslararası alanda "ulus
üstü" nitelikte ürettiği mevzuata, boyuna ''çekince-
ler" koyarak diplomasi becerileri (hünerleri) gösteri-
minde kaldık; bu ulus üstü mevzuata, yargıçlarımızın
yabancılaşmalannı imrendirdik.
Ancak şimdilerde, ortaöğretimde insan haklan okut-
mayı, devlet yükümlülüğü kılmaya yöneldik.
Geç, ama kutlu olsun.
Ve de uygulamayı saptırmamaya dikkat gereği var.
Önce ciddi bir müfredat... Diyanet Işleri'nden fetva al-
madan, gerçekten laik bilim adamlannca yazılan ders
kitaplan okutulmalı. İnsan haklan derslerini, din dersle-
rini, mollaca okutanlann işgaline uğratmamak gerekir.
Emin olun, kısa bir süre sonra dincilik taslayanlar
ortaya çıkacaktır. Bunlar "Doğu'da 1215 tarihliBatı-
lı Magna Carta'dan önce insan haklan semavibirbel-
geye kavuşmuştur. O halde bunlan, mevcut din ve
ahlak dersleri içinde okutmaktan başkayapılacak bir
iş yoktur" diyeceklerdir.
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitimine safsata de-
ğil bilimsel düşünce egemen olmalı, çağdaşlığa gö-
re insan haklan okutulmalı.
'30.3.1995
DAÇE yöneticileri dava açacak
Sugözü santralının
temeli atılıyor
AKEVBODUR
İSKENDERUN - Yu-
murtalık'ta tanm arazisi
üzerine yapunı planla-
nan Sugözü Termik Sant-
ralı'nm temeli 4 Kasım
2000 tarihinde Başbakan
Yardımcısı MesutYıtanaz
tarafmdan atılacak. Yıl-
maz temel atarken Doğu
Akdeniz Çevre Dernek-
leri (DAÇE) yöneticele-
ri de Adana Bölge Idare
Mahkemesi'nde yürüt-
meyi durdurma istemiy-
le dava açacaklar.
Hatay'ın Erzin ilçe-
sinde Çevre Koruma
Derneği'nce düzenlenen
panelde konuşan DAÇE
üyesi Adana ÇETKO
Başkanı Doç. Dr. Figen
Doran, santraluı yaşama
geçmesi halinde çıkacak
zehirin, altnıı bile erite-
bilecek güçte olduğuna
dikkat çekerek, "Nebiz-
lerikinci snufv^atandaştz
ne de ülkemiz AVTU-
pa'nmçöplüğüdür. Sant-
rahyapürmav'acağız,ya-
püsa da çalıştınnayaca-
ğız" dedi.