Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
BeauvoirTa Sarlre'a bakmakIkıncı Paıis yolculuğumdan sonra S-
moDedeBeauvoir'ı okumaya başladım.
Elimin altında bize çevrilmiş kitapla-
nnın birçoğunun olmasına karşın, yal-
nızca SessizBirÖHim'ünü okumuştum.
Dönüşte, Sartre'a ılgım, beni onun ki-
taplannayöneltmiştı. Sultanahmet'te,
henüz yıkılmamış olan, Hotel Poems'e
yerleşmış; dünya ile bağımı keserek
"Başka Günler Olacak" adlı bir me-
tin üzerınde çalışmaya kendimi vermış-
tim. Dönüşün yalnızlığı, yabancılaş-
mışhğıyla yüzleşmeden, bıle isteye,
kendimi bu otel odasına kapamıştım.
Paris sokaklannda gezinip cafelerin-
de soluk aluken Sartre aklımın hep bir
köşesindeydi. Gidip Montpamasse'da-
ki Cafe Select'te de bunun için otur-
muş, Sartre Sartre Anlaüyor'u bura-
da okumuş. "Sartre'la Hiç Kopma-
dan Yürümek'"in ilk notlannı bura-
da yazmaya başlamıştım.
O otel odasında geçen günlerin he-
men ardından, Beauvoır'ı, CMgunhık
Çağı'ndan okumaya başlamıştım. Bir
kadının dünyasına dönmek, onu bu-
rada tanımak istemiştim nedense!
Sartre'ın altı çizili sözlerine tutun-
duğum doğruydu:
" -sevmek ve değer vermek bir ve
aynı gerçeküğin Ud görüntüsüdûr, baş-
kasryla kurulan aynı iüşkidir bunlar.
Bu da değer vermenin aşk için ve de
aşkın değer vermek için ille de zorun-
lu olduğu anlamına getanez. Ama iki-
si biriikte duyulduğunda, bir insanın
bir başkasına karşı hakiki rurumuna
ulaşır. Bu noktaya gelmedik daha. Öz-
neltiktümüyle keşfedüdikte bu nokta-
ya gefcceğiz." (s. 57)
Yazınrn bir amaca dönüşmesinin,
bununla varolmanın ne anlama geldi-
ğini bir kez daha anımsatıyordu bana,
Sartre.
Beauvoir'la ilgili söyledikleri ise
beni, onun dûnyasını tanımaya yönelt-
mişti. Hginç bir beraberlikti onlann-
kisi.
Kırgınlıklar, acılardan sonra geli-
nen kıyıda, keşfedercesine, Beauvo-
ir'ı okümak; Sartre'a döndürdü beru.
Her tümcesınde Sartre'a biriikte ba-
kar olmuştuk. Olgnnluk Çağı'nda dı-
le getirdıği ortak anılarda adım adım
ilerliyor, bir yandan da DenemeJer'i
.?,fyıxhusfleCineas"ı okuyordum. Be>-
auvoır'ı okumakta ne denlı geç kaldı-
ğunı, Sartre'dan hiç kopmadan yürü-
meninse benim için ne anlama geldi-
ğini bjr kez daha görmüştüm.
•••
Yaşıtlanm sokaklardayken ben ken-
dimle, 'büyük düşünce'lerle ılgıliy-
dım. Martin Eden'den Silahlara Ve-
da'ya, oradan Tükeniş'e gelmıştim.
Doğrusu, Sartre'ın bu romanı, o yaş-
larda beni açmamış, zorlanmıştım. Bir
süre sonra da bıtiremeden bir yana bı-
rakmıştım.
Yeniden, 1970'lerin başuıda, Sart-
re'a dönüşüm ise bir rastlantı sonucu-
dur. Yaz tatillerinde çalışmaya gittiğim
Sankamış'ta, Halk Kütüphanesi'nde
karşıma çıkan Sanat, Felsefe ve Politi-
ka Üstûne Konuşmalar, Çağımızın
Gerçekleri,Varotuşçuluk Materyalizm
veDevrim'i arnk okuyacak biryaşa gel-
miştim!
Sartre, bir kıvılcım gibi yayılmıştı
düşünce dünyama. Bunlann ardına
Bulann'yı okudum. Bir sûngerin su-
yu emişi gibi, beni içine çekmişti.
Ama Tükeniş'ten sonra, üçlünûn ("Oz-
gürlüğün YoDan") diğer ikı kitabına
elimi sürmeye cesaret edemedim.
'70'li yıllann çalkantılı günlennin
hem içinde, hem de dışında olmaya ça-
hşırken kendi kozamda, birçok yazar
ve dûşünürle yolculuğum süredurdu.
JL daazının bir amaca
dönüşmesinin,
bununla varolmanın
ne anlama geldiğini
bir kez daha
anımsatıyordu bana,
Sartre. Beauvoir'la
ilgili söyledikleri ise
beni, onun dûnyasını
tanımaya
yöneltmişti. îlginç
bir beraberlikti
onlannkisi.
Kırgınlıklar,
acılardan sonra
gelinen kıyıda,
keşfedercesine,
Beauvoir'ı okumak;
Sartre'a döndürdü
beni. Her tümcesinde
Sartre'a biriikte
bakar olmuştuk.
Sartre, hep yanıbaşımdaydı. DeYayı-
nevi'nce yayımlanan Edebiyat Üzeri-
ne(Edebiyat Nedir, Yabancı'mn Açık-
lamas, Baudeiaire), Sözcûkler elımden
düşmemıştı.
Sartre adım bizden önceki kuşak,
'68'lilerbilıyordu, kuşkusuz. O hare-
ketin hep yanında olmuştu, Sartre.
Bunu ise geçen yıl okuduğum \feda Tö-
reni ve Jean-Poul Sartre'la Söyleşi-
ler'de Beauvoir bütün yanlanyla dile
getiriyordu. Sartre ise söyleşilerinde,
politik eylemin onun için anlamından
sık sık söz ediyordu.
Hatta bir yerde söylediği, özelhkle
dikkatimi çeken, şu düşûnceleri il-
ginçti: "Folitikeylemin, icerismdeede-
biyatm Özgüree anlanm bulacağı bir
dünya oluşturması gerektiğini düşün-
düm: Sovyederin düşündüklerinin ter-
sLFakatedebiyaansorununahiçbirza-
man politik biçimde yaklaşmadım;
onuözgüriuğûnbRJmlerindeııbiriola-
rak göz önüne aldim daima."(s. 223)
Sartre'la, belki de tam döneminde
buluşmuştum! Edebiyat düşüncesı-
nin, yazmanın, yazarlığın ne anlama
geldiğini etraflıca anlatıyordu, o. Sık
sık ona dönmemin, ondan söz etme-
min o günkü ortamdapek ilgi görme-
diğinı hatırlanm.
Kimsenin Sartre'ı dinleyecek, oku-
yacak vaktı yoktu!
Bireycüikle, varoluşçulukla 'suçTan-
dığırru da unutamam.
Kuşkusuz Sartre, bir tabu değıl, ger-
çekti. Hayatının her döneminde insa-
nın önüne çıkabilecek aydınlık bir yüz,
ışıltılı sözû bilgesi, uyarıcı bir üâç'tı
bazen de. Onunla acmın kaynağma
indım; Nietzsche'ye, Dostoyevski'ye,
Kafka'va daha farklı bakar oldum.
Beni getirdiği kıyıda, benim için sö-
zü olan yazarlar vardı artık. Yûzûmü
onlara döndüm. onlarla yol almaya
başladım budönemeçte. Evet; Sartre,
bir dönemeçti benim için.
'Dur ve bak' diyor. 'bak, ama anla',
'anla, ama kavra', 'kavra, ama sorgu-
la', "sorgula, ama önce kendinden, bi-
rey ohna konumundan başla' diye de
yoluna / yolculuğuna ışık düşürüyor-
du.
Elbette ki yalnızca Sartre'ı okuma-
dım. Aynı okuma ekseninde Camus de
vardı, Dostoyevski de, Kafka da, Ham-
sun ve Unamuna da.. Bunun bir baş-
ka ucu da Balzac'lardan Gorki'lere, Ste-
inbeck'lerden Lawrence'lara değin
uzanıyordu. Ama o ilktenki durala-
mayı çok doğal karşılamalı.
Gelinen 17-18 yaşlarda onun dü-
şünceleriyle yüzleşmek, söyledikle-
rine kulak asmak, bir romanını oku-
maktan daha anlamlı gclebilıyordu.
tşte onunla asıl yolculuğum o konuş-
malanyla başladı. FeritEdgü'nün der-
leyip çevirdiği Can Yayınlan'nda çı-
kan Sanat, Felsefe ve Politika Üstüne
Konuşmalar. Ufuk açıcı, 'arükkıyiD-
dan kop' deyici dûşünceleri içenyor-
du, benim için.
••• :, . .
Paris'te, onun müdavimi olduğu,
Cafe Select'te, "Fılozofun 70 Yaşmda-
ki Otoporlresi''ni içeren, Mkhel Con-
tat'nın söyleşiyle yeniden Sartre'a
dönmek.. Bir yolculuğun anlamı bu-
luşması gibi gelmişti bana. Sonrasın-
da, o kıyıdan giderek, Beauvoir'la
'Yıllar sonra' buluşmak.. Bu da yeni
bir yolculuğun başlangıcıydı. Onun
dünyasına ilk adımda Sartre'la yüzleş-
mekse daha da anlamlıydı.
Simone de Beauvoir'la Sartre'a ba-
karak aldığım yolun şenlikli güzer-
gâhlanndan, aynca Sartre'dan daha
çok söz edeceğim sizlere. ,-v-
Okuma önermelerl
"Bir çocuk, Sartre ile beni birleştiren bağlan daha
da sıkılaştırmayacaktı; Sartre'ın yaşamının bir
başkasımnkinde yansımasını ve devam etmesini
dilemiyordum: O kendi kendine yetiyordu, bana
yetiyordu. Vebendeketuükendimeyeüyordum-.Benden
doğmuş bir canlıda kendimi bulmayt hiç de hayal
etmiyordum." Simone de Beauvoir.
Sartre
• Sözcûkler, Çev.: Bertan
Onaran, 1989, Payel Yay., 198
s., Çev.: Selahattin Hilav, 1997,
Can Yaymlan, 188 s.
• Edebiyat Nedir?, Çev.: B.
Onaran, 1982, Payel Yay., 143 s.
• YazınsalDenemeler, Çev.: B.
Onaran, 1984,140 s.
• Aydmlar Üzerine, Çev.: Aysel
Bora, 1997, Can Yay, 98s.
• Sartre Sartre 'ı Anlatıvor,
Çev.: Turhanllgaz, 1994, Yapı
KrediYay.. 79 s.
• Bulantı, Çev.: S. Hilav, 1981,
Can Yay., 224 s.
Simone de Beauvoir
• Olgunluk Çağı 1-11, Çev. Betül
Onursal, 1991, Payel Yay.,
314+234 s.
• Koşullann Gücü I-II, Çev.: B.
Onursal, 1995-1996, Payel Yay.,
292+380 s.
• Veda Töreni ve Jean-Paul
Sartreia Söyleşiler, Çev.: Nesrin
Altınova- Beyhan Kaythan,
1983, Varlık Yay, 592s.
• Simone de Beauvoir 'dan
Sartre 'a Mektuplar, Çev. :
Zeynep Bayramoğlu, 1996,
Düşün Yay, 336 s.
• Georges Michel, Sartre
Yıllanm/Bir Dostluğun öyküsü,
Çev.: 1985, Adam Yay, 182 s.
Bellek kutusu
"Yazmak, benim dil
araalığıyla giriştiğim
ortaya çıkanşı nesnel
variık durumuna
geçirmesi için okuyucuya
çağrtda bulunmakür."
Demiryollanmızm Osmanlı'dan bugüne 150 yıllık öyküsü bu gece TRT-2'de gösterilecek
Kara trenin Aııadolu serüveni başlıyor
CUMHUR CANBAZOĞLU
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllannda kal-
hnmanın, uygarlığın, sosyalleşmenin en önem-
l adımlanndan biri olarak kabul edilen, hatta
]0. Yıl Marşı'nda ortaya konulan bilançoda
?eni yönetimin en çarpıcı zaferlerinden biri
darak değerlendirilen demiryoUanmızın Osman-
l'dan bugüne şekillenen 150 yıllık serüvenini
aılatan bir belgesel. bu gece saat 20.45 'te TRT-
I'de ekrana geliyor.
On hafta sürecek Deminüflan adlı yapıtın (her
tölüm 35 dakika sürüyor) yönetimini Lütfi
Ozarslan üstlenmiş; sunucusu, danışmam ve
netin yazan ise Işığın Yansıması grubundan
anıdığımız Prof. Dr. Murat ÖzyükseL
Özarslan, Özyüksel'in. Osmanh-Alman tüş-
ülerinin Gelişhn Sürecinde Anadolu ve Bağdat
)emiryouan adlı kitabını okuduktan sonra böy-
Î bir projede birlikte çalışmayı teklif etmiş ve
ci yıl önce işe koyuhnuşlar. Her şeyi bitirdik-
tn sonra dizirun müziğini de yazmaya karar ver-
aiş Özyüksel; Işığın Yansıması elemanlanndan
iyhan Orhuntaş'la oturmuşlar ve araştırmaya
jrişmişler, konuyla ilgili yerel-anonim müzik-
tri incelemişler. Trenli fazla türkümüzün ol-
ladığmı saptamışlar.
Ünlü 'Kara Tren' adlı türkünün temasuıı de-
liryolu-tren ritmiyle yorumlamışlar önce. AB
X>Ütrütfii
Özaslan'ın
yönettiği on
hafta sürecek
belgeselin
metni ve
müzikleri
Işığın
Yansıması
grubundan
tanıdığımız
Prof. Dr. Murat
Özyüksel'e ait.
Erenus bu parçaya bir enstrüman esprisinde
vokal yapmış. Sonra Tren Geiir Hoş GeBr'i
kendi tatlanyla gözden geçirmışler.
Bunlann dışında bulduklan temalan, belge-
sele uyacak besteleri yazmışlar. Bir de fona, Ak-
koyun Meler Geür'in Afrika temalanyla des-
tekledikleri yorumunu yedirmişler.
Daha önce bir fiune müzik yazmamış olan
özvuksel'e, belgeselm müziğinin bir albüm
halinde pazara ulaşma olasılığını sorduk: "Biz
bu işe yalnız belgesele müzik çıksın drve girdik.
ama dinle>enler beğenince, akhmıza besteleri bir
albümde toplama fikri geldi Şu anda, 25 daki-
ka civaruıda bir müzik var; birkaç parça daha
eklersek albümhatinegetebüiı; Geneltepkiyegö-
re buna karar vereceğiz.''
Belgeselin müzikleriyle ilgili notlarböyle. Bir
de yapımm anlattıklan var. Dizinin içeriği şöy-
le özetleniyor:
"Demiryolu bakunından yoksul olan ülke-
mizde üzeri tozlannuş bir 'demiryolu kültürü'
yaşanmaktadır. Trenlerin insanlanmız üzerin-
de bıraküğı etki her zaman güçiü ve kahcı ol-
muştur.
Halkın haûzasmda önemK bir yer rutan de-
mirvollan, ka\bolan diğer güzeüikler gibiyöne-
ticilerin Ugisinden uzak, kaderine terk edflmiş-
tir. Demiryollannın, sosyal ve kütrürel etkflerin-
den öte ekonomikve siyasiyönleri, etkfleri degöz
ardı edikmez. lşte belgeselimiz bu aşamada bir
başka boyutkazanıyor. Çünkü işin içineemper-
yaJist paviaşun, Osmanb'nm kapitaüzmk tanı-
şıp varobna çabası, Balkanlar, KaJEkasya ve Or-
tadoğu'daki kurruluş mücadeleleri, yeni devtet-
ler, üntiyazlar, isyanlar, ihanetler, savaşlar, kat-
liamlar, yenilgiler, kazanımlar giriyor.
Bütün bunlann üzerine Türkiye Cumhuriye-
tikııruluyorwmeri<ennedefniryohıkiiltüjrüyer-
Ieştirttiyor. Bu kültür 1950'lere kadar büyük bir
heyecanla geliştiriliyor. 1950'lerden sonra de-
miryohı kültürü üzerine küDerini serpip gelen
karajollanmn yaratnğı karmaşayı irdeüyor."
Demiryollanna gereken önemin verümesı di-
leğiyle...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Hukuk Kültürü ve
Hukuk Bilinci...
Ülkemizde her alanda yasalara ve yasa deği-
şikliklerine duyulan gereksinim, epey sık dile ge-
tirilir. Yeni bir yasanın çıkarılmasıyla ya da yasa
değişikliğinin yapılmasıyla her şeyin de çözüm-
lenmiş olacağına neredeyse "iman" edilmiştir.
Herhangi bir alanda beklenen yasa çıktıktan
sonra da düzelme beklentilerinin hiç ya da yete-
rince karşılanmaması durumunda ise eleştiriler,
çoğunlukla çıkan yasanın yetersizliği noktasında
toplanır.
Oysa ülkemizde asıl eksik olan, hukuk bilin-
cidir. Ama bundan neredeyse hiç söz edilmez.
Hukuk bilinci, herşeyden önce yürürlüktekı ya-
sal düzenlemelere, karşılaştığımız olaylar bağla-
mında hoşumuza gitsin ya da gitmesin, kişisel ya-
rarlarımızla bağdaşsın ya da bağdaşmasın, ke-
sinlikle uyma bilincidir. Ama hukuk bilincinin bir
de yazılı olmayan bir yanı vardır ki, o da toplum-
sal yaşamın ancak bir hukuk düzeninin ege-
menliği tanındığı sürece ve ölçüde uygar bir top-
lumsal yaşam olabileceğine duyulan, kesinlikle du-
yulması gereken inançtır.
Yukarıdaki anlamlarıyla bir hukuk bilincinin bir
toplumda ve o toplumun bireylerinde kurumla-
şabilmesinin iki temel koşulu vardır. Toplumun
ve bireylerin böyle bir bilinç doğrultusunda eği-
tilmesinin belfi bir kültürde bir geleneğe dönüş-
mesi ve her hukuka aykırılığın bir yaptınm gü-
cüyle karşılaşması gibi biruygulamanın kurum-
laşmış olması.
Bu koşullar temeline dayanan bir hukuk bilin-
cinin eksikliği durumunda yasalardan medet um-
mak, acınası bir yanılsamadan başka birşey ola-
maz.
Ingiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ül-
kelerde teamüle dayanan, yazılı olmayan huku-
kun yazılı hukuk kurallan kadar bağlayıcı olması,
böyle bir hukuk bilincinin varlığından kaynakla-
nan bir durumdur. Zaten genel bir inceleme ya-
pıldığında, yasa sayısı en az ve hukuk kurallan da
en genel tutulmuş ülkelerin, güçlü bir hukuk bi-
lincinin kurumlaştığı ülkeler olduğu görülür.
Buna karşılık, hukuka uymayerine, uygulama-
da hukuka uymama bilincinin kök saldığı or-
tamlarda en aynntılı yasalar bile hukukun egemen-
liğini ve hukuka inanç beslenmesini sağlayama-
maktadır.
Ülkemizde reform sözcüğü, her alanda oldu-
ğu gibi hukukta da pek sevılmekte ve çeşitli alan-
larda hukuk reformundan sıkça söz edılmekte-
dir. Böyle bir reformdan anlaşılan da, yine her
şeyden önce yeni yasal düzenlemeler olmakta-
dır. Oysa Türkiye'de asıl gerekii olan, bir hukuk
bilinci reformudur. Geçmişte, görevi anayasa-
yı korumak olan bir yüksek makam sahibi, ana-
yasanın bir kez delinmesiyle bir şey olmayacağı-
nı söyleyebilmişse, ülkenin başbakanı, aynı ülke-
nin cumhurbaşkanını hukuka bağlı kalmaktaki ti-
tizliği yüzünden eleştırebilmışse, genış kitleler en
büyük yolsuzluk olaylarının suçlularının bile ge-
reken cezayı alacaklanndan kuşku duyuyorsa,
hakkın yerine getirilip getirilmediği her olayda ye-
niden tartışma konusu oluyorsa, o ortamda ya-
salann değil, fakat önce hukuka duyulan güve-
nin kurumlaştınlması için her şeyin yapılması ge-
rekir.
v
Hukuk bilincinin kurumlaşmasına katkıda bu-
lunmak, yalnızca resmi makamlara düşen bir gö-
rev değildir. Böyle bir bilincin kökleşmesine özel-
likle sivil toplum ve onun sözcüleri, düşünüle-
bilecek en büyük özeni göstermek zorundadırlar.
Kitle iletişim araçlan genelinde, örneğin terör ve
irtica (haklı olarak) ciddiye alınırken, 'günlük' hu-
kuka aykınlık olaylan magazinleştirilırse, köken ola-
rak yolsuzluk kokuları saçan servetlerin sahiple-
rinin yapıp ettikleri, geniş kitlelere sürekli neredey-
se olması gereken yaşam biçimleri niteliğiyle ser-
gilenirse, kısacası aşılanmaya çalışılan umursa-
mazlıklar sonucunda hukuka aykınlık, bir kaçı-
nılmazlık niteliğiyle duyumsanmaya başlanırsa,
böyle bir ortamda en iyi yasaların bıle hukuk bağ-
lamında kurtarabileceği fazla bir şey yoktur.
Hukuk, insanlan ancak kendileri bir hukuksal çe-
kişmeyle karşılaştıklan zaman ilgılendırmesi ge-
reken, bunun dışında günlük yaşamda herkesin
yabancı kalabileceği bir aian olmanın çok ötesın-
dedir. Hukuk uygulamasının teknik ayrıntılarını
bilmek, elbette meslekten hukukçuların işidir.
Ama hukuk bilinci taşımak, toplumda yaşayan
herkese düşen bir görevdir. Örneğin hukukçu ol-
mayan bireyden, anayasaya aykınlığın teknik ay-
nntılannı bilmesi beklenemez. Buna karşılık, ana-
yasaya aykınlık diye bir şeyin asla olmaması ge-
rektiğini bilmek, toplumda variığını korumak is-
teyen herkesin edinmesi gereken bir bilinçtir. Ve
bu yönüyle hukukun ilgilendirmediği birinin var-
iığını düşünebilmek, olanaksızdır!
e-posta: ahmetcemal@superonline.com
acem20@ hotmail.com
GeleceğSn vlrtüözlepi
• Kültür Servisi - Anadolu Üniversitesi'nin
düzenlediği' 1. Ulusal Genç Yetenekler Müzik
Yanşması' 6-7 Kasım tarihlen arasında
gerçekleşecek. 'Keman' dalında düzenlenecek
yanşmaya 13-17 yaş ve 17-22 yaş arasındaki,
konservatuvar ile müzik ve sahne sanatlan
fakültesi öğrencileri katılabilecek. Yanşma
jürisuıde Prof. Suna Kan. Ayla Erduran. Cengiz
Özkök, Prof. Gönül Gökdoğan gibi isimler yer
alıyor. Birinciük ödülünûn 250, ikincilik
ödülünün 200 ve üçüncülük ödülünûn 150 milyon
lira olarak belirlendiği yanşmada aynca, jüri özel
ödülünü kazanan katılımcıya da 150 milyon lira
ödül verilecek. Ödüller, 7 Kasım günü Anadolu
Üniversitesi Atatürk Kültür ve Sanat Merkezı'nde
yapılacak törenle verilecek.
BUGUN
• BtLGt ÜNtVERStTESİ'nde saat 18.00'de
Alan Clarke'ın Made In Britain adlı filmi
izlenebilir/276 22 22)
• KADIKÖY HALK EĞtTÎM MERKEZİ'nde
saat 19.00'da 'Düş Sokağı Sakinleri' grubunun
konseri izlenebiür. (235 02 03)
• BABYLON da saat 21.30 da 'Putumayo Dünya
Müzikleri Partisi'ver alacak. (292 73 68)