18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2KASIM 2000 PERŞEMBE O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Af DüşüncelerL, "AT er geç çıkacaktı, çıkmalıydı... Ama kimlere? Bu konudur önemli olan... Af edılmeye hak kazanmış olanlar var, olmayanlar var! 'Yazgı kurbanı' dediklerimız, ışledeği su- çun ağıriığı altında yıllardır ezilenler vb... Ya, halkın parasını ceplerine atanlar; ya sıyasal, parasal güçlen- ne dayanıp topluma meydan okuyan- lar; cumhunyetın temellennı yıkmak çabası güdenler?.. Bır kez af sözünü ettiniz mi, geri- ye dönemezsiniz. Cezaevinde ya- tanlar bilır, hapse ılk adımını atan ki- şi bıle en kısa sürede genel af bek- lemeye başlar! Sıhirlı bır sözcüktür af... Her ulusal bayram öncesinde Umutlar, hayaller büyür. Coşkulu bir beklenti başlar. Kimse de "af maf çıkarmaz bu hükümet" demeye kalk- masın. Içefdekileronu en büyük düş- man sayarlar. Bakın, adam hepimize seslenmiş, ellen kelepçelıyken bıle bağırmış!.. Duruşmada yargıcı horlamış! Belli ki bıryeriere güvenıyor. Yattığı cezaevi- ni boyatmış, sıvatmış, odun, kömür aımağan etmiş. Daha mahkeme ka- pısında mesaj veriyor "Burası muz cumhuriyeti mi" dıyor da, polister, jan- darmalar ağzını tıkamaya kalkışmı- yoriar... Oysa sizden bizden biri ol- sa, o anda yumruğu yemez miydi? Gazetelere, yazariara yağmur gi- bi mektuu gelıyor ülkenin dört bir yerindekı cezaevıtnr.d?n.. Işkence- ler, dayaklar, açhk grevleri, isyanlar... Bunlar belli yerlerdekiler ıçin, ama 'lüks' cezaevlerındekiler cep tele- fonlanyla konuşurlar, dışardan iste- dikleri yıyeceğı, ıçeceğı getırtırler, yakınlannı her fırsatta kabul ederler. Mahkemelerde yargıçları bile kü- çümsemeye kalkışırlar... Merak etmiyor musunuz bu işin sonu nereye varacak diye? Daha önceki nice önemli sorun, karmaşık olay ne oldu dıye. Susurluk'lar, Mec- lis salonu skandalı, batık banka olay- lan, daha nice nice işlerl. Hepsı boş- lukta duruyor. Hiçbiri sonuçlanma- dı. Işte bir af olanağı gündemde! Hır- sızlann, dolandıncılann, banka soy- gunculannın, halk düşmanlannın ar- tkişi iş!.. Toplumu sarsacak habertef, yazı- lar yayımlayan dergıler var önüm- de... Işte 'Vatan' dergısınin kapağı: "Demirel'cfen Evren'e, Sami TürVfen tüm burjuva basınına, bu- günlerde hep aynı şeyı söylüyoriar, dünü unutalım ilenye bakalım... Iş- kenceleri, katlıamlan, kayıplannızı, acılannızı, öfkelennizı unutun. Ma- raş'lan, 1 Mayıs 77'leri, 16Mart'la- n, Gazi'leri, Sıvas'lan, Buca'lan, Ulu- canlar'ı unutun." Tutuklu Aıleleri Bültenı de soru- yor "Burdur'da, Bergama'da ne ol- du? Kim baskı uyguluyor? Kitapla- n kim yasaklıyor? Savunma hakkını kım kısıtlıyor?" Sorular, sorular, sorulari Ya yanıt- lar? Son günlerde Sağmalcılar Ceza- evı'nden aldığım bir mektup, ceza- evleri arasındakı davranışların ne denli farklı olduğunu vurguluyor. Oy- sa Sağmalcılar'dakiler de yurttaş, Kartal'dakılerde, amabiryandagüç- süzler, öte yanda güçlüler: "Telefon konuşmalannın önüne geçmek bahanesiyle dikilen yansı- tıcılann insan sağlığı ıçin son dere- ce zararlı olduğu gazetelerde her gün yer alacak kadar cıddı ve kesin bir konudur. Kartal Hapıshanesi'nde- kiyansıtıcılarbu gerekçeyle kaldınl- mıştır. Yargıtay Başkanı, Yargıtaybinası- nın yakınında bulunan baz istasyo- nunun kansere yol açtığını, bu yüz- den dört üyelennın kanserden öldü- ğünü, bınnin kanser olduğu ıçin in- tihar ettiğinı söyledi. Ve baz istas- yonunun kaldınlmasını istedı. Bızler iki senedir günün 24 saati bu yansıtıcılann etkı alanının içinde bulunmaktayız. Bu yansıtıcının etki alanındakı kışılerde bağışıklık siste- minın yıprandığı bılınıyor. Birçok ar- kadaşımızın belırgın bırnedeni yok- ken yatağa düşmesınin, çabucak hastalık kapmamızın ve hastalığın tedavisinin uzun sünrtesinin nede- ni bu yansıtıcılardır. Adalet Bakanlığı, Kartal'daki 'mi- saMeri'nın sağlığını düşünür, yan- sıtıcılan kaldınrken, Yargıtay Başka- nı, baz istasyonunun kaldınlmasını isterken, aynı tehlikeyle baş başa bırakıtan bizlerin tüm girişimleri 'Sağ- lığa zararlı degildir* denilerek sonuç- suz bırakılmış, ıkı yıl boyunca bu aletlenn kaldınlması yönünde hıçbir adım atılmamıştır. Bu sessız ve toptu bınmhadır. Bu yansıtıcılann kaldınlmasını ve bu uy- gulamaya son verilmesinı istiyoruz." Töreler Kana Doymuyor Muhsine HELİMOĞLU YAVUZ K urban Bayramfnda kesılen hayvanlan gorünce, "Top- rak şehit ister asuman kur- ban/ Her >erde her zaman kan kan kan" dıyor Tevfik Fikret 11 Ekım 2000 tanhh Cumhunyet'te "Kana Doymayan Bir Töre" başlıklı ha- ben okuyunca, Fıkret'ın bu dtzelennı anımsadım. Haberde "İmam nikâhh eşi- nin evinden kaçnğı gerekçesrvie 20 yaşro- daki FatmaKurt,ağabeyı AhmetKurtta- rafindan pompabtüfekleöMürüklü" de- nılıyor ve olduren ağabey ın, "Kız karde- şinı evinden kaçtı, bu yüzden ailemiz so- kağa çıkama7 oldu. Şanuurfa'da namus otayıçokönemlidir. Bunun için alebüyûk- leri topbndı, kız kardeşim için babam ve amcaİanm tarafindan ölüm emriverildL Ben de kız kardeşimi öMürdüm" dedığı belırtıhyordu 20 yaşındakı bu kız, ımam nıkâhıyla venldığı kocasının acaba kaçıncı eşıydı, adam kaç yaşındaydı ve ne kadar başlık parası odemıştı7 Kız, kocasının evinde hangı koşullarda yaşamaya "mahkûm"' edılmıştı, önceden gönûl venp yürek akıt- tığı bir başka genç var mıydı, bedelınin ölûm olduğunu bıldığı halde, bu "ölüm- cüP başkaldınyı yapmasının nedenlen ne- lerdı? Haberde yer almayan bu sorulann yanıtlannı, üç aşağı beş yukan kestirmek hıç de zor olmasa gerek Geçmışten gunümûze gelen halk an- latılannı mceleyıp yaşananlan izledığı- mızde, böylesı namus cınayetlennde öl- dürülen ya da bır bıçımde cezalandınlan yanın hep kadın olduğunu goruyoruz. Cellat olarak da ne acıdır kı, erkek kar- deşseçıhyor Böylece aıle, görunûrde bır gıbı olsa da aslında ıkı çocuğunu bırden yıtırmış oluyor Törenın gereğı de olsa, kardeşını oldurmeye zorlanan bınsınden, yaşamının gen kalan kısmını sağlıklı bır bırey olarak surdurmesı beklenebılır mı? Bu nedeniedır kı bu kanlı tore uygulama- sında >ıtık bır değıl, aslında ıkıdır. Kan ısteyen ve zaman ıçınde geçerlı- lığını yıtırmesı gereken bu töre baskıla- n karşısında halk anlatılan, özellıkle de masallar, bıreylere "örtûktransaksiyon~ (ımalı ıletışım) yoluyla çeşıtlı çozumler önenrler Çunkü, bır kultürun, torenın, ge- leneğın, goreneğın kuşaktan kuşağa ak- tanlrnası, devamı ve korunmasında yaşam- sal bır rol oynayan halk anlatılan. bıreye bıryandan bunlara uymayı oğûtlerken, öte yandan da aynı gelenek, gorenek ve tore yaptınmlannın bırey uzenndekı ezıcı bas- kısına karşı, toplumun da kabul edebıle- ceğı çıkış yollan gostenrler Işte tam bu noktada, halk anlatılan çok gereklı ve ya^msal bır "paradoks" ıçenrler Omeğın, Güneydoğu Anadolu'dan der- ledığım masallann çoğunda, "suiçerken yılan \WTUSU yutma" olayı yer alır ve masal bu temel olay üstüne kurulur (Bu olay, Iç Anadolu masallannda "kurbağa yavnısuyırtma''olarak geçer) Bu masal- larda gorumcelenru kıskanan gelınler ve- ya kötû kalpli üvey analar masum kızla- ra, testının ıçıne koyduklan bır yılan ve- ya kurbağa yavrusunu suyla bırhkte ıçı- nrler Bu yılan veya kurbağa zamanlakı- zın kanunda buyüyunce, zaten bu sonu önceden kurgulayan gelınler veya üvey analar. kızın ağabey lenne "KH kardeşi- niz körü >ola düşüp hamik kakü. Namu- sunuziki parahkoldu, omı bemen öldür- meiisiniz" derler Erkek kardeşlerden bu öldürme eylemıyle görevlendınlenı de bunu gerçekleştırmek ıçin, kız kardeşinı abpdağagöturur Iştetam bu noktada, "pa- radoks iceren Oeti" bu trajık olayı yönlen- dırerek bıreye ve dolayısıyla da topluma bır çıkış yolu göstenr Şöyle kı, erkek kardeş, kız kardeşını öldürmeye kıya- maz Onu dağda tek başına bırakarak bu öldürme eylemını vahşı hayvanlara veya başka doğa guçlenne bırakır ve özgür bı- raktığı kızın gomleğını bır hayvamn ka- nına bulayarak "•ölüın kamta" olarak gö- türûr. Bu masallann sonunda da suçsuz kız bır şekılde kurtularak çoğu zaman da kendı kurtancısıyla e\ lenıp mutlu sona ulaşır ve kardeşlenne de gerçeklen anlat- ma olanağı bulur Bunun sonucu olarak da erkek kardeşler bu kez ıfhracı ve kö- tu kadın kahramanlan cezalandınrlar Yukanda sözü edılen bu masal olayı- nın, bu bolgelenmızde en yaygın, en bı- lınen masal motıfı obnası, şu nedenler- den kaynaklanabılır Buyörelenmizdekı pek çok kuçuk yerleşım bınmınde (mez- ra, köy vb) yakın zamanlara kadar, temız ıçme suyu yoktu. Günûmuzde bıle olma- yan yerlere rastlanabıhr Durum böyle olunca da ınsanlarzorunlu olarak sağlık- sız, bınkmış gölet sulan ıçerler. Bunu içerken de ıçındekı küçük kurtçuklan yutmamak ıçin, su tasının ağzına bır tül- bent gererler. Bu önleme karşın, yıne de kurtçuklan yutabıleceklennı bılırler el- bet Sanınm kafalarındakı en büyük ve en korku dolu soru da "Ya bu yuttuğum kurtlar, zamanla kanumda büyûyüp yı- bna dönûşürse ben ne yapanm" olmuş- tur Aynca, Güneydoğu Anadolu'nun kırk dereceyı aşan yaz sıcaklannda, ortalıkta kaynaşan yılan ve akreplenn (gunümüz- de anık pek görulmese de eskıden böy- le olduğu bılınen bır gerçektır) özellık- le uyurken, ınsanlann ağızlanndan ıçle- nne gıreceğı korkusu da goz ardı edılme- melıdır. Bunun ustüne bır de genç kızla- nn, kannlannda büyûyeceklenm varsay- dıkları bu yılanlar nedenıyle hamile sa- nılacaklan korkusu ıle çeşıtlı kımseler tarafindan uğradıklan ve gızlemek zo- runda kaldıklan cınsel tacızler sonucu hamile kalma korkulan eklenınce, bu korkunun sıradan bır korku olmaktan çı- kıp bır karabasana dönüşeceğı ortadadır. Bukarabasanm altında ezılen ruhlar, ma- sallan bırer dışavunım aracı olarak kul- lanıp bu korkulannı yansıtarak bır çeşıt "özsavunma" mekanızması gehştırmış oluyorlar Çevrelennı uyanp "balan öy- le durup dururken karnun şişmeye b*V larsa hemen üstünegeSp namussuzktz dl- >«beni cezalandmnaym. Karnmıdald bu şaşkinlik,suyia birükte içtiğinıizkurtçuk- lannbü\ü>"üp >ılana dönüşmesinden ob- bffir" dıyorlar Çünkü, masallarda yer alan bır ceza- landırma motıfi de namusunu yitıren ka- dının cezasının, belıne kadar toprağa gö- mülmesı ve taşlanarak oldurülmesıdır. Günümüzde ıse "pompah rüfek"le öldü- rülüyor. (Ne hazındır b günümüzdekı teknolojık gelışım töreyı değıştırememış, ancak öldürme aracını değıştırebılmış- tır) Bubastınhmşkoıkulardandoğduğu- nu varsaydığım yılan yavrusu yutma ola- yı, masalın ıçınde daha da gelıştınlıp bu yılandan veya onun sembolıze ettığı çe- şıtlı cmsel saldınlar sonucu oluşmuş, ıs- tenmeyen hamilehklerden nasıl kurtulu- nacağı sonucuna kadar ulaşır İşin bura- sında olaya "halk hekimügi'* de kanşır. Karnındakı yılanı \e\ a bebeğı çıkannak ıçin kıza, ye'dı yıllık sırke ıçırmek, tuzlu yıyecekler yedırdıkten sonra başaşağı su dolu bır leğenın üstüne asmak. sırkeyle ölü yılan suyunu kanştınp ıçırmek gıbı yöntemlerle kız bu "derften kurtanlır. Yukanda da belırttığım gıbı, çoğu zaman da kurtancısıyla evlenıp mutlu sona ula- şır Öyleyse. halkın sağduyusu "ÖMûr" dıyen toreye karsı. "öldünııe çünkü, gö- riUenin ötesindegörülemeyen nedenlerie birey suçsuz obbüir" dıyen, akıl yolunu bufanuş ve bunu da halk anlatılan aracı- lığıyla "yaşanısal bir fled" olarak toplu- ma sunmuştur Zaten.çoğugelışmıştop- lumlarda ıdam cezasının kaldınlması da bu temel ıleüden kaynaklanmaz mı?.. SOIVUÇ: Ne yazıktır kı bu gerçegı gö- remeyen ve gereklı ıletıyı alamayan top- lumlar, hâlâ bu kanla beslenen çağın ge- nsındekı törelenn tutsağı olmayı sürdür- mektedırler. Öyleyse tam bu noktada halkbilimcılere çok önemli bır görev ve sorumluluk düşmektedır Öyle, birkaç halk anlatısı derlemeyle halkbılımcı ol- duklannı sanan kımı "Profçukbr" da ar- tık ışın bu yönune eğılıp, karşılaştırmalı yöntemlerle çalışıp, analıtık duşunerek ve- nlen ıletılen aynştınp, yorumlayıp, ıyı ye- tışmış sosyologlarla, psıkologlarla, eğı- tımcılerle ve ekonomıstlerle el ele vere- rek ulaşacaklan venlen ve yaptıklan sen- tezlen, toplumun bu kanayan yarasına çözüm olmak üzere, halkın hızmetıne sunmahdırlar. Yoksa, özellikle bu bölge- lenmızde, sayılannın her geçen gun bı- raz daha arttığuu gorduğumuz kadın öz- kıyımlanna karşı, dını önlemler ve *üet- vabr" yoluyla daha çok bıhnsızce çö- züm yolu arar ve ınsanımızı, bılımm ışı- ğından yoksun çıkmaz sokaklann karan- lığında yıtırmeye devam edenz. Yönetıcıler ve yetkılıler bu "yasam- saT sorunlar karşısında önlem olarak, önce dını kurumlara değıl, bılımsel ku- rumlara başvurmalı ve bu konuda onla- nseferberetmelıdırler Unutmayalım kı, "Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterid) biümdir'" Öyleyse bır toplumda, gerçek bılım ve bılım ınsanlan yoksa veya yok sayılıyorsa, gerçek yol göstencı de yok demektır Gerçek yol gostencıden yok- sun uluslann sonlan işjs ortadadır..., PENCERE KaçBuçukGazeteVar?.. Tüm yazdıklanmız bir bir çıktı" diye sevinemi- yorum; dilimin ucunda bir TV lafı: Üzgünüm!.. Medyaya, gazetelere, gazetelerin köşeterine, te- levizyonlara baktıkça ne yapmalı?.. Kahkahalaria gülmeli mi?.. Ağlamalı mı?.. Adına medya denen kirli yığın, böyte giderse, basın kendine gelemezse, halk ister istemez din- ci gazetelerden medet umacak... Sılkelenmenin zamanıdır. Battıkça batıyoruz. • Özal, ülkemizin yaşamında, sanıidığından çok da- ha derin bir olumsuz donuşümün lıdendır; bugün kokuşan her pislık onun zamanında tohumlandı; "Anayasa bir kez delinmekle bir şey o/maz" deyip devleti de kullanarak ogluna tetevizyon kurduran Cumhurbaşkanı'na Hotanto'da bile rastlamakgüç- tür; ama, Türkıye bunu yaşadı; ıçıne sındirdi. Allahaşkına böyle bırdevlet, böyle bir memleket olur mu?.. Deviet aşağılık prens ya da yeğenlere banka tez- gâhlayacak, herif mafıozi takımıyla birlikte banka- nın içını boşaltıp -moda deyişle- kendi şirketlerine hortumlayacakl.. Sonra devlet boş bankayı üstte- nıp borçlan Hazıne'den odeyecek... Allahaşkına "Küreselleşme" diyeyutturmak is- tedikleri duzende böyle bir şey var mı?.. Liberalızm bu mu?.. • "Derin devlet" dedikleri bilinmez bir alamete ça- tarak demokrasi yaptıklannı sanan koşecilere ve enteflere bak sen!.. "Denn devlet" çalıştıklan gazetenin patronuna milyonlarca dolar akıtıyor... Banka tezgâhlıyor... Ne kadar derin devletmiş bu?.. Derin devlet, patrona yüz milyonlarca dolar akı- tıyor; patron derin devlete çatan köşeciye on bin- lerce dolar akıtıyor... öyle denn ılışkıler ki, Cumhuriyet gibi dünyadan habersiz uçuk solculartarafindan "resmi görüş'ü savunuyor diye suçlanan gazetenin havsalasına sıg- maz!.. Bu "derin devlet" bize zımık koklatmaz!.. Vermeye kalksa biz almayız!.. Beyoğlu meyhane- sınde solculuk taslayıp Cumhuriyet'e çatan buda- lanın ıse aklı böyle şeylere hıç ermez. Derin devletin denn ılişkilen ıçınde kirienen med- yanın yapısı bozuldu, doğası çürüdü. • özal önemli bir dönüşümün adamıydı; bugünkü kokuşmayı tohumlarken medya içın dedi ki: "- Piyasada ıkı buçuk gazete kalacak!.." Peki, şimdi piyasada kaç buçuk gazete var?.. W> İş Bankası Kültür Yayınları her dönemin en iyi deneme kitaplarını sunar: Çalakalem Vedat Gunyol / Paris Yazıları l-ll Nedım Gursel / Denemeler Montaıgne Homeros (Gul ıle Söyleşi) Azra Erhat / Mavi l-ll Sabahartin Eyuboğlu / Orman Işırsa Vedat Günyol İş Bankası Kültür Yayınları Mağazaları. tüm kitapçılar venttp://marketmatik.isbank.com tr adresınde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle