18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 EKİM2000SALI CUMHURİYET SAYFA DIZI 17 AH ŞU O S M A N L I L A R -1 DEMİRTAŞ CEYHUN Gerçekten, kitndir şu OsmaıJı?N e garp.. Türkçülük düşüncesini tarihimiz- de ilk ker dizgeselleştirerek siyasal gündemi- mize girdren ünlü sosyoloğumuz Ziya Gökalp de, artık ner ne hikmetle ise, Türklüğü yücel- tebilmek için Osmanlılığı yerin dibine batıra- rak sözetaşlamaktadırneredeyse, "Türkçûlü- ğün Esaslan" adlı ünlü yapıtmda. Örneğn, Gökalp'e göre; "Türk tipinin her şeyi güzfl, Osmanlı tipinin ise her şeyi çir- kindir. Çünkü, Osmanlı tipi Türk kûltûrü- ne ve ha^ahna zararlı olan emperyalizm sa- hasına atılmış" ve "sınıf menfaatini milli menfaatin üstünde" görüp, "kozmopolit" ol- muştur. Bu yüzden de, "tmparatorluğu idare eden" kozmopolit Osmanlılan "millet-i hâkime (hâ- kim millet), idare edilen Türkleri de "millet-i mahkûme" (mahkûm millet) olarak görmek- te ve TürkJerden sürekli "eşek Türkler" diye söz etmektedirler. Türkler de, "köylerine res- mi bir kişinin geldiğini duyduklan zaman 'Os- manlı gelıyor' diye hemen kaçışmaktadır"lar Yani, "Türkler ile Osmanlılar birbirlerini sevmezlerdi" diye yazmaktadır Sayın Gökalp, çok açık bir dille. (Türkçülüğün Esaslan, Baş- bakanhk Kültür Yayını, Istanbul 1972, s. 38) Oysa, bilindiği gibi kendisi de, "Türkçülü- ğün Esaslan" adlı bu kitabının yayımlanma- sından 5 yıl öncesine, 1918'lere İcadar, anaya- sanın yeniden yürürlüğe girdirilmesini Sultan II. Abdülhamid'e kabul ettirerek "tkinci Meş- rutiyet" dönemini başlatmış "İttihad ve Te- rakki" partisinin 1910 yılından beri "Mecüs- i Umumi" üyesi ve 1912'den itibaren de "res- mi ideoloğu" olan, Osmanlı Imparatorluğu'nun önemli yöneticilerinden, yani "millet-i hâki- me"den biri, tipik bir Osmanlı aydmıdır. Bu si- yasal kimliğinden dolayı 1919 yılında tngiliz- lerce tutuklanıp gönderildiği Malta sürgünün- den de, Mustafa KemaPin devreye girmesi ve Ankara Hükümeti'nin baskısıyla 1921 yılında kurtulmuş ve 1923 yılında da Ankara Hüküme- ti'nce önce Milli Eğitim Bakanhğı, Telifve Ter- cüme Encümeni Başkanhğı'na getınlmış. ha- ziran ayında yapılan seçimlerde Diyarbakır milletvekili olmuştur. Sürgünden döndükten sonra da hemen kale- me ahp 30 Ekim 1922 tarihli Küçük Mec- mua'da yayımladığı, "Gazi Paşa Hazretle- ri'ne"/"lkinci tstida" başhklı şiirinde, "Ga- zi Paşa, gerçi fazla yonıldun/îhrimâl ki ra- hata da muhtaçsın.../Lâkin Türk'ün tılsımı- nı sen buldun/lksir gibi bu millete ilaçsın...", "Sen yalnız bir büyük insan değilsin;/Sende saklı nice meçhûl kuvvetler../\alnız dâhi ve kahraman değiIsin/Hep sendedir bize mev- hub nusretler (bağışlanmış Tann yardımla- n)" gibisinden dörtlükler düşürdüğü göz önün- de tutulacak olursa, doğrusu, Osmanlılan bir an- da bu denli aşağılamasında, gene Mustafa Ke- mal'e verilmiş, Osmanlılann deyimiyle bir "rüş- vet-i kelam" kokusu almamak da olanaksızdir galiba. Ancak, Cumhuriyet'in ilanından sonra, ar- tık Türkü yere göğe sığdıramazken, Osmanlı- ya ver yansın eden Osmanlı aydını da, yalnız Ziya Gökalp olmamıştır kuşkusuz. Çünkü, bilindiği gibi, ola ki bu ünlü Türkçü- lerin etkisinde kalarak biraz da, Anadolu'da bir "ulus devleti" kurma düşleriyle Samsun'a ayak basan Mustafa Kemal, büyük bir olasılıkla, bu düşüncesini, daha 'Ey Türkler!.." diye söze başlar başlamaz, kendisini karşılayan coşkulu kalabalıklann, "Estağfurullah Efendim!.. Si- zin Türk dediklerinizden olsa olsa biraz Hay- mana taraflannda vardır!" diyerek tepkı gös- terdiklerini görünce galiba daha Amasya'ya varmadan hemen değiştirmiş ve artık bir "ulus devleti" değil, "Anadolu'da yeni bir ulus ya- ratmak için" devlet kurmaya karar vermiştir, bizce de hiç kuşku yok ki... Topu topu üç dört yıl gibi kısa bir süre içinde de, önce "aksi takdirde bazı kafalar koparıla- caktır" diyerek önerdiği "hilafet ile saltanatın aynlması ve saltanatın kaldınlması" karannın, ardından "Yann ilan edeceğiz" diye buyurdu- ğu "Cumhuriyet'in", Meclis'te sanklı millet- vekillerinin de "Yaşasın Cumhuriyet!" çığlık- lan arasında "oybirüği"ıle kabul edilmeleriyle, gerçekten "Anadolu'da ulus yaratacak yeni bir devletin kurulduğunu" gören nice kişi, anım- sanacağı gibi, derhal yeni devletten yana olup, Türklüğe övgüler düzerken Osmanlılık için de ar- tık neler dememişlerdir, neler... Kuşkusuz, Cumhuriyetin ilk yıllannda Osman- lüığa ver yansın etmiş bu insanlann hepsi de Os- manlı uyruğu olarak doğmuş, kimi ulema, ki- mi münevver Osmanlı vatandaşlandır. Yani ki- mi medresede, kimi mektepte, ama hepsi de sabah akşam "Padişahım Çok Yaşa!.." diye ba- ğırarak, besmele çekip, kelime-i tevhid ya da tekbir getirerek, elifba öğrenerek, Kur- an oku- yarak eğitimini tamamlayıp, asker veya sivil önemli görevlere gelmiş kişilerdir. Fakat ilginçtir, gerek bu kişilerden bazılan, ge- rekse yönetimin bütünüyle bu kişilerde olduğu CHP tek parti iktidan döneminde, Osmanlıyı çok iyi bildikleri kuşkusuz bu insanlardan, eskılerin deyimiyle "feyz alarak" yetişmiş ilk dönem Cumhuriyet aydınlannm çoğu, daha 195O'de DP ile iktidara gelir gelmez, belki Türklüğü aşağı- lamaya hemen cesaret edememişlerdir ama. Os- manlılığı onlara inat göklere çıkarma yanşına girişmişlerdir sanki, gene anımsanacağı gibi. SÜRECEK İdamlar, 312. Madde Prof. Dr. SEBATİÖZDEMİR Her eylül ayı geldiğinde özel- likle liboş yazar takımı Yassı- ada mahkemeleri ve hukuku hakkında köşelerinde yazılar döşenirier. 8u yazılarda Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun idamlarıyla sonuçlanan mah- kemelerin nasıl bir hukuksuz- luk örneği olduğu vurguianır. Ama hiçbir zaman nedense Demokrat Parti'nin devri ikti- dannın icraatlanndan hiç bah- sedilmez ve adım adım nasıl 27 Mayıs'a gelindiği irdelen- mez. Ben burada on yıllık kar- şı-devrimci DP iktidannın yap- tıklannı tekrarsaymayacağım. Istenilirse konu hakkında Sa- yın Alev Coşkun'un 2.6.2000 tarihli Cumhuriyet gazetesin- de yayımlanan "40. Yıldönü- münde 27 Mayıs ve Anlamı" başlıklı özlü yazısı okunabilir. 27 Mayıs Devrimi'ni savunan herkesin ortak bir özelliği var- dır ki o da idamlann olmama- sıydı. Bu hem toplumda aça- cağı yaralar yönünden hem devrimin üstünde bir leke ola- rak kalacağından hem de ge- rekse bırakınız hak edip et- mediklerini, zaten idamın çağ- dışı bir uygulama olması ne- deniyledir. Tüm bunların yani sıra bu idamlann sağ partiler ve politikacılar tarafından yıl- larca nasıl bir politik malze- me olarak kullanıldığı ve nasıl iğrenç bir şekilde sömürüldü- ğü de "gerçekte" ayn bir ya- zı konusudur. Ancak her mayıs ayı geldi- ğinde 27 Mayıs Devrimi'ne sa- taşan ya da her eylül ayı gel- dığinde idamlar hakkında ağıt- lar yakan bu yazarlar neden- se 12 Mart dönemi ve huku- ku hakkında pek bir şeyden bahsetmezler. O dönemde ni- ce insanın sudan sebepleıie toplanıp hapishanelere tıkıl- dığı ya da cumhuriyet tarihi- nin 33 Kurşun'dan (Muğlalı olayı) sonra gerçekleştirilen ikinci toplu yargısız infazı olan Kızıldere olayı hakkında da hiç yazmazlar. O günlerin sı- kıyönerim koşuHannda o genç- lerin Ingilizleri kaçırdıktan son- ra nasıl olup da -nerdeyse el- lerini kollannı sallayarak- Kızıl- dere'ye kadar ulaştıklarını ir- delemezler. Ve arkasından De- niz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Inan'ın nasıl bir hu- kuksuzluk örneğiyle yargıla- nıp idama mahkûm edildikle- rini; yani 12 Mart hukukunu hiç eleştirmezler. Hâlâ hatırla- dıkça bugün bile utanç duy- duğum, TBMM'deki oylama- larda beni ve sözde milleti tsmsil eden milletvekilleri ve senatörler (üçe üç intikam he- sabıyla) üstelik Anayasa Mah- kemesi'nin iptal ettiği idam kanunlarına hiç utanmadan, sıkılmadan ya da çocuklanna nasıl bir miras bırakacaklarını düşünmeden ikinci kez olur dedilen yani ölüm dediler(Ha- trlanacağı üzere daha sonra dam kararlarını veren askeri rnahkemenin başkanı Ali El- verdi AP'den, savcısı Baki Tuğ ise ANAP'tan Meclis'e gönderilerek ödüllendirildiler). Ancak o idamlann ve Kızılde- re'nin daha sonra ülkeyi nasıl bir kaosa ve çözümsüzlüğe; yani adım adım 12 Eylü'e gö- türdüğünün hesabını da yap- madı bu yazariar. Ancak 12 Eylül dönemi hak- kında bugüne kadar dişe dc- •ktmtır biryazı yazmadıkten-gi- - bi, bu yazarlann köşelerinde darbeci generallere nasıl yağ çektiklerini ben unutmadım. Unutmadığım bir şey daha var, bu yazarlar darbenin hemen ardından dosyası Yargıtay'da görülmemiş ve 18 yaşını bile dotdurmamış genci idam seh- pasına gönderen 12 Eylül hu- kuku hakkında da tek satır et- mediler. Bu dönemde nice in- sanın hapishanelere atıldığı, işkencelerden geçirildiği ve hukuk-dışı yollaria yargılandı- ğından da bahsetmediler. On- lar için varsa yoksa Yassıada hukuku çünkü. 12 Mart ve 12 Eylül hukuku hakkında şöyle aklı başında bir yazılarını da- ha okumadım. Tüm bunlann yani sıra 12 EylüPden sonra va ANAP iktidarları döneminde iyice palazlanan siyasetçi-maf- ya-çete ilişkileri konusunda da zaten bir şey yazmalannı hiç beklemedim. Şimdi geldik şu ünlü 312. maddeye. Bu yazarlar bu mad- denin hukuksuzluğundan baş- layarak hep biriikte demokra- si, insan haklan, düşünce öz- güriüğü gibi evrensel değer- lerden söz ediyoriar. Neden? Erbakan hocalan mahkûm ol- du ya bu maddeden.. tüm ba- ğırtılan bundan. Günaydın. Da- ha önceleri nerelerdeydiniz? Doç. Dr. Ismail Beşikçi öm- rünü hapiste geçiriyor. Prof. Dr. Yalçın Küçük, Eşber Yağ- murdereli ve daha nice ay- dın, yazar vegazeteci, "düşün- ceyi ifade etme suçlusu" ola- rak içerde çürüyorlar. Ancak bu yazariar bugüne kadar bundan da hiç bahset- mediler. Tabii ki etmezter. Çün- kü bu içerdekiler hiçbir zaman "O rektörlerki başörtülü kızla- nmıza selam duracakSar," 'Kan- lı mı gelecek kansız mı gele- cek" ya da "Refah'a oy ver- meyen Müslüman değildir" tü- ründen demeçler vermediler de ondan. Bu ülkede artık politikacı, başbakan ya da cumhurbaş- kanı olarak Süleyman Demi- rel yoktur. Ülke artık Erba- kan'dan da kurtulmuştur ve kurtulacağı daha nice 'sözde' lideri vardır. Hiç uğraşmayın; bu ülke her şeye rağmen siz- lerin anladığı şekilde değil, ha- kettiği gerçek hukuk devleti- ne ve yöneticilerine kavuşa- caktır. Dip Not Geçenlerde "Öza- lizm" sözcüğünün sözlüğe girmesi önerildi. Hiç gerek yok. Çünkü, özal'ın Türkçemize çoktan hediye ettiği 'liboş,' 'li- boşluk', ve 'liboşizm' gibi söz- cükler var zaten artık. HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec(ayahoo.com ÇtZGlLİK KÂMÎL MASARACI HARBİ SEMÎH POROY semihporoyia yahoo.com TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Ekim VALBNTINO KADINLARI BUrULUYOR.. 132t 'O£ BUGÜN, ÜNLÜ SİMEM4 OniMCUSU &UPOLPH fJLSA/r/A/O'MVA/ ÇB/'KDİĞi 'fEYH 11 FtLMIUİN G/f£t£/e ÖHÜA/OE V2UK KUY&UKLA/t OLUÇTUR- OUSU HAg£&(,BArf BAS/M/NBA Y£& ALMlŞr/. 8 YfL ONCe tr/ILYA 'OJ/V /IMEJZİKI'y'A &ÖÇM£M OLA&tK S£L£N &0DOLF Pİ VALENrtNA D'AM- TONGuEUA, 8AHÇIVANUK yAPASiCEN S(N£AMYA GEÇM/'Ç, ADlMI OA HvpOtPH K4C£A/rwO SiÇt- MİOE O £ 6 ş R i i ET*:t 8/£A<Afi/ OYUNCU, YALA/fZCA 7 YfL Sl- .ff*r<4SrA/4 A>4/efYA/ SÜYÜK ÜfJ . ÖYLf Ad, Sf YAÇtHDA AA/P£ /C4- Ö Ü / £ / G ANKARA 22. İCRA DAİRESİ'NDEN GAYRlMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DosyaNo: 2000/319 Satılmasınakarar verilen gavrimenkuJûn cinsi, kıymetL adedi, evsafı: Ankara, Mamak ılçesi, Balkiraz Mahallesı'nde, Huıi Sokağı, 33 ka- pı numarah Pınar Apartmanı'nın bulunduğu yere rastlayan ve imann 6602 ada, 7. parselini teşkil eden 820 m2 miktanndaki kargir apartmanın 50/820 arsa paylı 1. bodrum kat 18 numarah, 35 m2 kullanım alanlı dükkân vasıfh taşınmaz bir borç nedeniyle açık arttırma suretıyle satılacak- tır. Geniş evsafi dosyada mecvut bilirkişi raporunda açıklanmış olup işbu ilan borçlu Ahmet oğlu Cafer Aygar adına satış ilanı tebliği yerine ka- ım olmak üzere de ılan olunur. Takdir edUen kıymeti: 7.000. 000.000.-TL %17 KDV alıcıya aittir. Saüş şartlan: 1- Satış, 8.1.2001 günü saat 15.50'den 16.00'ya kadar Adliye mezat saionunda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttır- mada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttııanın taahhüdü baki kalmak şartıyla 18.1.2001 günü, aynı yerde, aynı saatte ikinci arttınnaya çıka- nlacaktır Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttınna ılanında gösterilen müddet sonunda en çok arftırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamuıdan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesi la- zımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetin- de pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri Iazımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı istedığinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, 1/2 tapu harcı ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden öde- nir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayana- ğı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu siciîi ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakı- lacaklardır. 4- Öıaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, tekJif ettikleri bedel ile son ihale bedelı arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerriit faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve te- merrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsıl olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebihnesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecarmı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2000/319 szyılı dosya numa- rasıyla müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 17.10.2000 (*) llgılıler tabınne inifak hakkı sahıplen de dahildir. Basın: 51661 GÖRÜŞ NEBİ CEYLAN Umudumuz Eğitim \ Insanlığın, önemini tartışmadığı gerçeklerden bi-'- ridir eğitim. Hem ulusal kültürlerin, hem dinlerin,^ hem bilimin benimsediği belli başlı kavramların" başında gelir. Zaman zaman fetiş haline getirilipl 'ikrah edilen' kişiler gibi gelgeç değildir hep umut-, tur. J Eğitim; yetiştirme ve geliştirmedir. Yeni kuşak-n ların, toplum yaşayışında yerlerini almaları içirn gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmeleri-j ne, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etmedir; terbiyedir. Bu anlamlarda, açıkça söylenmesine-'ı gerek olmayan, bir olumluya yöneltme özelliğiy vardır. Yani, kötü amaçlara yönelik bir yetiştirme^ eylemine eğitim denilemez. Öylelerinin başka bir1 adı olmalıdır, yoksa da bulunmalıdır o kötü adlani \ Azdırma, saptırma, yozlaştırma... gibi. . '• lleriye dönük olmayan, kişiliği geliştirmeyen'j uğraşlar da eğitim değildir. Dolayısıyla, eğitim il-j kesi, 'Bilimi mürşit (yol gösterici) saymak' olma-, lıdır. Biz, bu çizgide olmayan etkinlikleri -neredejj olursa olsun, kim tarafından uygulanırsa uygulan-^ sın- eğitimden saymayız. Uygar ülkelerin tümünde olduğu gibi bizde de' eğitim, devletin üstlendiği anayasal bir konudur.-> Bu nedenle, son yıllarda özel sektörün de el at--' tığı bu alanda patron, hep devlettir. llkeleri sap-s tayan; yöntemleri, kuralları belirieyen, izinler ve-- ren veya vermeyen, denetleyen... Hep, devlettir.5 Devlet, eğitimde başarılı mıdır? Tek sözcükleı yanıtlamayalım bu soruyu. Nereden nereye gel-u diğimize, nereye gelmemiz gerektiğine bakalım.u Ekonomikdurumumuzabakalım. Siyasal varlığı-i mıza; ulusal gelirimize ve bunu nasıl bölüştüğü-n müze bakalım. Birliğimize, geçimimize, dirlik ve* düzenimize bakalım. Caddemize, parkımıza; tar-' lamıza, ormanımıza; hapishanelere, suçluiara.) güçlülere bakalım. Kısacası, kendimizi dünden bu-^ güne bir gözden geçirelim. ^ Yoruma ne hacet? Iki yakası bir araya gelmiyor eğitimin. Nüfus ? hızla artıyor; genç nüfusa eğitim hizmetleri yet-' miyor. Bu kadar hızla artan nüfusa neyi eksiksiz,, kaliteli ve zamanında sunabilirsiniz ki, eğitimi su- N nabilesiniz. Bir de düzen zaten bozuksa: Dış borç-^ ları, enerji bunalımını, işsizliği, ulusal gelirin pay- laşımındaki tehlikeli uçurumu, malı götürmek g\-\ bi bir felsefenin toplumsal bir isteriye dönüşen yük- selişini, toplumu ayakta tutan değerlerin müthiş' 1 erozyonunu... (Bunlan sayarken beni bir sıkıntı ba-'' sıyor; saymaktan vazgeçiyorum.) Hangi birini çö-' zebildik? Kötüsü, hepsi birbiriyle iç içebiryumak' bunların, hiçbirini ötekinden ayırıp da çözmek 1 mümkün değil. Daha da kötüsü, bu gerçekleri gör- J meyi ve göstermeyi dokunulmaz kılan toplumsal. kara büyü! "Bunlan ancak büyüklerimiz bilir, ko— nuşurvemutlaka çözer" afyonunun rahatlığı! Kim-^ se bu büyüklerimiz?.. Karmaşık değil, karmakarışık toplumsal sorun- larımızdan biri eğitim. Çok özel ve derin sorunla-- rı var: Öğretmen, bina, donanım, müfredat, kitap.s araç, ulaşım... Ve zihniyet. tii D Amaç, yani. -•< M Yani; mürşit, bilim mi? Işte o. :« Kurtuluş Savaşı'nın ölüm kalım günlerinde bi-c le öğretmenlerle, eğitimle ilgilenmekten vazgeç-* meyen Mustafa Kemal'in eğitimden anladığı ve^ beklediği ile bızim uygulamalarımıztutuyorsa bir-^ birini, bir şeylerin çözümü daima mümkündürf ben umudumu yitinmem. c BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/Şekeriağız- da küçük kü- çük ısırarak içilen çay. 2/ tspanyolların sevinç ünle- mi... Macaris- tan'daüretilen ünlübirşarap. " 3/ Bir tür yeşil meşe çalısı... Uzaklıkanlat- makta kullanı- lan söz. 4/ Bir spor takımının gözde oyuncusu...Topragıka- zıp siper yapmak. 5/ 2 Küba kökenli bir dans 3 ve müzik... Yiyecek 4 bulamayan, yoksul kimse. 6/Dogu Anado- lu'da bir göl. 7/ însan bedeni çevresindeki manyetik alan... Hin- ^ dıstan'da büyük toprak 9 sahibi prenslere verilen san. 8/ Dalgakıranla yapılmı|' Iiman. 9/ Futbolda hedefe doğru yapılan vuruş... Af>' rika'da yaşayan, bacaklan beyaz çizgili bir hayvan. ^ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halterde iki yanşma nlriinden biri (Diğeri silkme)^/ 2/Hasankeyf'i sularaltındabırakacakolanbaraj... Is- tek, arzu. 3/ Deriden sızan sıvı... Sıkıntı veren, hoş-f lanılmayan şeyler ya da kimseler için kullanılan bü 5 " sövgü sözü. 4/ Davranışı kaba, sert ve gönül kıncı olan.p 5/ Sac üstünde pışen yufkayı çevirmeye yarayan yasy sı aygıt... Bir nota. 6/ Dinlenmek için çalışmaya ara^ verme... Bir mey\e. 7/ "Behiç —": Çizerimiz... Bir yükün yukanya kaldınlmasını sağlayan araç. 8/ "Nu« rullah —": Yazanmız... Giysinın, küçük şeyler koy-. maya yarayan bölümü. 9/ Türk halk şiirinde kısa div zelere verilen ad... Içki dağıtan kimse. q b FATİH 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/475 Karar No: 2000/840 Mahkememizden verilen 19.10.2000 tarih ve 2000/475 Esas, 2000/840 karar no'lu karar ile Ga- ziantep, Şahinbey, Tesahcı cilt: 117, Hane: 19'da nüfusa kayıtlı bulunan Mustafa ve Zeynep kızı 1317 doğumlu Hamka Öztekin'e aynı yerde nüfu- sa kayıtlı bulunan oğlu, 193 7 doğumlu Doğan Öz- tekin vasi tayin edilmiştir. İlan olunur. Basın: 61182 Biryürek de sizin katkımzla çarpsın! TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cd No- 8 Şışli/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Fate: (0 212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle