25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2000 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN "8u ne Yahu!' • Koyunların ağıla kapatılıp sayılması gibi sayıl- dığımız 22 Ekim sayımlarında değil, Diyarbakır ll Sağlık Müdüriüğü'nün bölge çalışması sırasın- da, AA'nın haberi sayesinde tanıdı kamuoyu, Bismil'in Işıklar Köyü'nde yaşayan Mehmet ArsJan'ı. Mehmet Arslan 46 yaşında, 4 eşi, 54 çocuğu var. Torunlarının sayısı ise şimdilik 42; daha da artacaklarından kuşkunuz olmasın. ll Sağlık Müdürlüğu elemanları, ev ev gezip nüfus planlamasını anlatıyorlar, video gösterisi yapıyorlar ve vatandaşa prezervatif dağıtıyoriar. Sıra Mehmet Arslan'a geldiğinde, 54 çocuk babası vatandaşımız prezervatifi eline alıp sor- muş: - Bu ne yahu? Biz de Mehmet Arslan'ın haberine bakıp ay- nı şeyi soruyoruz: - Bu ne yahu! : * Türkiye garip bir ülke ve bu garipliğinin en bü- yük nedeni de, Mehmet Arslan kafasındaki va- tandaşlarımız. Unutmayalım ki, Mehmet Arslan tekil bir ör- nek değil, hatta onların sayılan on, yüz, bin de değil, milyonlarca. Mehmet Arslanlar'ın kafasını ve davranışını değiştiımedikçe, ne kalkınma sorununu çöze- biliriz ne de demokrasiyi. • •• Şu duruma bir bakın! Bir vatandaş 54 çocuk yapıyor, sonra devle- te dönüyor ve haykırıyor: - Ey devlet, sen bu sübyanlara sağlık hizme- ti ver, eğitim ver, iş ver. Devletin erkini elinde tutan politikacı ise hiç tereddüt etmeden yalan söylüyor: - Olur arslanım, başım üstüne! Devlet, Mehmet Arslan'ın oğullarına hangi olanakla ve hangi hakla verecek ki bu hizmet- leri? Devletin geliri vergi. Bütün ömürboyu, kan ko- ca çalışıp vergi ödemiş, bir ya da iki çocuk yap- mış vatandaşların çocuklarına, talep fazlası do- layısıyla hizmet veremeyen devletin, Mehmet Arslan'ın çocuklarına bu hizmeti venmek hakkı var mı? Kim çıkıp da bunun sosyal adalet olduğunu söyleyebilir? Zaten devlet bu hizmeti de veremiyor. ömür boyu vergisini ödeyen iki çocuklu emekçinin çocuklarına da veremiyor, Mehmet Arslan ve benzerieri yüzünden. Ve sonuçta ortaya, sağlıksız, eğitimsiz, ya da yanm sağlıklı, yarım yamalak eğitimli, yeryüzü- nün en yaşlı genç nüfusu çıkıyor. ••• Türkiye'nin önündeki çözülmesi gereken en önemli sorun bu. Ne yazık ki, devlet nüfus plan- laması için yeterli fonu ayırmıyor, gerekli gayre- ti göstermiyor, politikacılar da popülist davra- nışlarla gerekli yasal düzenlemeleri gündeme getirmiyoıiar. Böyle olunca da ortaya, sağlıktan eğitime ve tüm hizmetlere uzanan bir kalitesizlik çıkıyor. 21. yüzyılın eşiğinde, iletişimın bizim ülkemiz- de bile vardığı düzeyde, artık vatandaş da, ba- zı şeyleri bilmediğini söyleyemez. Cehaletin ödüllendirilmesi veya başkalannın cebinden telafi edilmesi düşünülemez. Gerçi Türkiye'de nüfus artış hızı düşüyor, a- ma ne varki, bu düşüş en sorunlu bölgelere he- nüz yansımış değil, yansımışsa bile yeterli dü- zeyde degil. Türkiye'nin kalkınması, sağlığın, eğitimin bel- li bir düzeye ulaşması, tüm hizmetlerin kaliteye kavuşması, ancak bu büyük artışın ve onun so- nucu olan göçün dengelenmesiyle mümkün olacaktır. Avrupa'ya cıddi biçimde adaylık da işte an- cak o zaman gerçekten gündeme gelebilecek- tir. Mehmet Arslan ve onun gibileri Türkiye'nin geleceği önündeki engellerdir. AlDS'li kan ithal edildi1 iddiası 'Kendi kendimize yeterli olmalıyız'İstanbul Haber Servi- si-AfrikakökenlıAIDS mikrobu ta^ıyan plazma- lann ülkemze ithal edıl- diğı ıddialan. yetkilileri hareketlendirdi. Kan Merkezleri ve Transfüzycn Derneei Yönetim Kurulu Başka- nı Prof. Dr.ıYlahmutBa- yık, kendikrine herhan- gi bir enfe'tsıyon bulaş- tığının rapcr edılmediğı- ni belirtti. Bayık aynca, bu tür olaTİann yaşan- maması çin ülkenın kendıne yrterli olması- nın önemire dikkat çek- ti. Prof. Mihmut Bayık. gazetelerdt yer alan söz konusu idiialarla ilgılı olarak yaz-h bir açıkla- ma yaptı. Bayık. ithal edilen kat ûrünlerinın rahsatlandnlması ve Türkiye'desatışa sunul- masınm, S.ğhk Bakanlı- ğı Tedavi Hzmetleri Ge- nel Müdürüğü'ne bağlı bir komi s^onun ıncele- me ve danşmanlığı ile Tedavi Hiznetleri Genel Müdürlüğı'nün iznme bağlı oldu»uiu belirtti Bu haberlerle "kan ve kan ürünlerinin temini konusunda ülkenin ken- di kendine yeterii olma- sT konusunun öneminin ortaya çıktığmı belirten Bayık, açıkJamasında şöyle dedi: "Bu konuda Tûrki- ye'de kendi plazmalann- dan kan üriinü elde et- mek için kurulması son aşamaya gelmiş olan 'Kansaş' isimli kuruluş tarafından gerçekleştiri- lecek olan plazma fraksi- nasyon tesislerinin bir an önce üretime başLayacak şekilde organizasyonu çok önenılidir. Burada üretim yapabilmemiz için kendi plazmalanmı- an bö\le bir tesisi işlet- mekiçinyeteriimiktarda olması gerek. Bunun için tam kan kullanımı yerine bir ünite kandan bir üni- te plazma ayırarak kay- nakyaraülmah. Eldeedj- len pla/malann stan- dartlara uygun ve yeter- li miktarda üretümesi için ülkenüzde bölgesel kan merkezlerinin ku- rulması şarttır." Bir grup aydın, af kapsamına mutlaka siyasi tutuklu ve hükümlülerin de alınması gerektiğini açıkladı Aycbnlar F tipi cezaevine karşiImzacı aydınlar adına metni okuyan yazar Adalet Ağaoğlu, hükümlüleri hücrede yalnızlığa mahkûm edecek koşullann değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Yazar Orhan Pamuk da "Siyasi suçlulan kapsamayan bir af, ayıp olur, sadece hırsızlan ve haydutlan affeder" dedi. tstanbul HaberServisi-Bir grup ya- zar, sanatçı, bilim adamı ve ayduı, F ti- pi cezaevlerine karşı çıkarak kasım ayında çıkması beklenen affin mutla- ka siyasi tutuklu ve hükümlüler ile dü- şünce suçlulannı da kapsaması gerek- tiğini belirtti. Gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı fr- han Selçuk, Adalet Ağaoğlu, OralÇa- hşlar, HafflErgün, GeocayGürsoy, Er- can Karakaş. Yaşar Kemal. Zülfii li- vaneli. Orhan Pamuk ve Esber Yağ- murdereii, imza attıkları ortak bir me- tinle "F tipi cezaevlerine hayır* dedi- ler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde görüşlerini açıklayan Ağaoğlu, Çalış- lar, Ergün, Karakaş ve Pamuk, Adalet Bakanlığı'nın özellikle terör suçlulan izleme komitesi Aydınlar, siyasi suçlann af kapsamı dışuıda tutulmasına tepki göstererek parlamentonun dikkatini çektiler. için hazırladığı F tipi cezaevlennın, ül- kemizin yürûrlükteki yasal koşullan degışmeden olumsuz sonuçlar doğura- cağını vurguladılar. Halen cezaevınde bulunan Eşber Yağmurdereli'nin "Ben sizmleyinT mesajı yolladığı toplantı- da, imzacı aydınlar adına metni oku- yan Adalet Ağaoğlu, Terörle Mücade- le Yasası'nın 16. maddesinin "terör suçhısu" adı altında siyasi mahkûmla- n ve siyasi tutuklulan ayırt etmeden hücreye koymayı emrettiğini ifade ederek w Bu nedenle mahkûmlar bir suçtan ceza aldıktan sonra bu cezala- rma ek olarak hücreye de aühyorlar. F tipi cezaevibu nedenle birsuçtanikice- za otmaz hükmüne de aykındır. Terör- leMâcadek Yasası'nın 16. maddesi ne- deniylebenüzhükümbilegiymemiş tu- tuklulann da Ftipinekonulması gere- kiyor. Hükümlü bile ohnayan bir kişi- nin hücreye aülmasını emreden bu hü- küm, hukuka aykmdır" dıye konuştu. F tipi cezaevlerinin mimari yapısıyla mahkûm ve tutuklulann ortak yaşama alanlannın ortadan kalktığına dikkat çeken Ağaoğlu, hükümlüleri hücreler- de yahııziığa mahkûm edecek koşul- lann değiştirilmesı gerektiğini söyle- di. "Bu cezaevlerine konanlar, deviete muhaüf siyasi kişiler olduğu için onla- rın 'tretman' adı altında eğftflmek is- tenmeJeri. mahkûm ve tutuklulan Iri- şiüksizteştirmeyi ve boyun eğdirmeyi hedefliyor" diyen Ağaoğlu, bugüne kadarçeşitli cezaevlerinde devletin ko- ruması altında bulunan çok sayıda si- yasi tutuklu ve mahkûmun öldürüldü- ğûnü, şımdıye kadar saldınlan önleye- cek. suçlulan mahkeme önüne çıkara- cak yönde bir önlem alınmadığını ıfa- de etti. Ağaoğlu, F tipi cezaevini bu uygulamalar ortamında güvenlikli saymanın olanaksız olduğunun altını çızdi ve "Yasalarda gerekli değişiktik- ler yapılmalı, hukuk güvenceleri sağ- lanmaü. F tipi cezaevi tutukiu ve hü- kümlülerin yaşamlannı insan gibi sür- dürebflecekleri bir mekâna dönüştü- rübnelidir. Çağdaş ve demokratik bir devletin görevide budur" dedi. Ağaoğ- lu, terörle değil, teröre neden olan ko- şullarla mücadele edilmesi gerektiği- ni anlatarak "Siyasi suçlar ve düşünce suçlan için af demek'olmaz. Çfinkü buiüar suç olamaz. Bu insanlardan özür dilenmeli" dıye konuştu. 'Fijpi Tjatimve > insanhk dtşı' ÖZKANGÜVEN İnsan Haklan İzleme Komitesi (İHİK), hükümetin her platformda sa- vunduğu Avrupa ve ABD'de uygula- nan 'süper-max' cezaevlerinin birben- zeri olan F tipi cezaevi uygulamasının cezaevlerindeki sonınlan çözmekten çok arttıracağım belirtti. İHtK'nın "TûrkCezaevlerinde Kn- çükGnıpTeçriti''adı yerilenraporun- < da, sosyal tecrît sistemlnin hem beden hem de ruh sağlığı açısından tehlikeli olduğu behrtilerek "Adalet Bakanhğı sorgulamadan bu sistemi model ahrsa ciddi yanügı içindeolacak. Bu sistem,in- sanlann psikolojik olarak dayanabile- cekleri baskmın en son sınırlânnı zor- layan bir uygulamadu-" denildi. Hükümet, şu sıralar adli tutuklu ve hükümlülerin 2 yüdır bekiediği affi çı- l^armaya hazırlanırkenBayrampaşa, Ümraniye, Bursa, Çanakkale, Bartın, Gebze, Malatya, Çankın, Aydın, Buca, Ulucanlar, Uşak ve Ceyhan cezaevle- rinde açlık grevleri devam ediyor. Te- rör suçlanndan yargılandıklan için af kapsamında olup olmadıklan netlik ka- zanmayan siyasi tutuklu ve hükümlü- lerin endişe duyduklan konunun ba- şında F tipi cezaevleri geliyor. Adalet Bakanlığı'nın her firsatta savunduğu, Avrupa ve ABD'de de örneklerinin bu- lunduğu yönündeki açıklamalanna bu kez İnsan Haklan İzleme Komitesi ta- rafindan yanıt geldi: "Bu ülkeierdeki ceza sistemi sorgu- lanmadan model olarak alınırsa Ada- let Bakanhğj ciddi biryanügı içinde ola- caktır." tĞNEÜ F1RÇA ZAFER TEMOÇİN \m,YMw SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oraJcalislar§yahoo.com Hükümet yetkilileri artık affın kaçınılmaz bir hale geldiğini söy- lüyorlar. Anlaşıldığı kadanyia önü- müzdeki günlerde af tasarısı Meclis'in önüne gelecek. Büyük bir olasılıkla af gerçeklik haline dönüşecek. Bugüne kadar af ta- sansını kilitleyen Haluk Kırcı maddesiydi. Bunun nasıl çözüleceğini şim- diye kadar öğrenmiş değiliz. An- cak görüldüğü kadanyia bu konu- yu çözecek bir yol bulunacak. An- cak Haluk Kırcı'yı ilgilendiren maddetartışılırken gözlerden ka- çan, siyasi tutuklu ve mahkûmla- rın durumu. Şu anda cezaevlerin- de 12 bin civannda siyasi tutuklu ve mahkûm bulunuyor. Yasaya göre bunlann tamamına yakını "terör suçlusu" kabul ediliyor. Gerçekte ise bu tutuklu ve mahkûmlann yüzde doksanı pan- kart asmak, afiş yapıştırmak, bil- diri dağrtmak, gazete satmak, du- varlara yazı yazmak, 'yasak ya- yın' bulundunmak ya da yatakhk etmek gibi suçlardan yargılanı- yorlar. Türk ceza sistemi, 12 Eylül mantığı içinde lyice ağırlaştınldığı için birçok siyasi eylem 'terör ey- lemi' kapsamı içine alındı. Ceza- lar da olağanüstü ağıriaştınldı. Solu siyasi hasım olarak gören 12 Eylül mantığı, cezaevindeki Siyasileri Kapsamayan Bir Af solcu tutuklu ve mahkûmlara da düşman muamelesi yaptı. Son yıllarda birçok cezaevinde siyasi- ler saldınlara uğradılar, 30'a yakın genç insan bu saldmlarda yaşa- mını yitirdi. Hapishaneler, birer eziyet yerleri olaraktoplumun vic- danını yaralayacak bir görüntü kazandılar. Bununla da yetinme- yen 12 Eylülcüler, son olarak si- yasi mahkûm ve tutuklulan yal- nızlığa mahkûm etmek ve iyice ezebilmek için F tipi cezaevi adı verilen biryeni cezaevini devreye soktular. ••• Türkiye'deki cezaevleri ve yar- gılama mantığı, 12 Eylül'de kuru- lan sistem üzerinde yürümeye devam ediyor. Hayat ise 12 Eylül yönünde değil, tersi yönde akı- yor. 15 yıllık "düşûk yoğunluklu savaş"sonaerdi. Güneydoğu'da yaşam eskisine göre biraz rahat- ladı. Türkiye, bu sorundan kay- naklanan uluslararası ilişkilerinde yaşadığı birçok gerilimi geride bı- raktı. Ekonomik olarak büyük bir kaynak tüketen savaş ekonomi- sinin artık sonuna gelindi. Turizm, savaşın engellerinden kurtuldu. Cezaevlerinde, dışandaki çatış- manın kışkırttığı ortam büyük öl- çüde ortadan kalktı. Yani açıkça- sı şiddete göre kurgulanan bir ce- zaevi ve yargılama mantığı bir öl- çüde boşlukta kaldı. Akıllı bir siyasetle, bu yeni du- rumdan yararlanarak, cezaevi sorunları kolaylaştırılabilir. llk ola- rak özellikle siyasi tutuklu ve mah- kûmları içeren bir af çıkarılır. Ar- dından Türk Ceza Yasası ve Te- rörle Mücadele Yasası gibi başka bir dönemde başka amaçlarla gündemde tutulan kanunlarveya maddeler temizlenir ve Türkiye, Avrupa Birliği standartlarına da yavaş yavaş uyum sağlayacak adımlan atar. ••• Siyasileri kapsamayan bir af, Türkiye'nin hiçbir sorununa kalıcı bir çözüm getiremez. Tam tersine, zaten geçmişten kalan büyük haksızlıklann üzerine, bir haksız- lık daha eklenir ve bu durum iç gerilimi daha da arttınr. Bu ülkeyi yönetenlere şunu sormak istiyo- rum: Büyük çoğunluğu 18-25 yaş arası gençlerden oluşan ve yıllar- dır çok basit bazı eylemler nede- niyle cezaevinde yatan siyasi tu- tuklu ve mahkûmlan içeride tuta- rak ne kazanacaksmız? Büyük çoğunluğu cezaevinin hoyrat ko- şullan, bakımsızlık, uğradıklan sal- dınlar, yedikîeri dayaklar nedeniy- le sakat ve hasta olan bu gençler- den alınan intikam yetmedi mi? Bunun kime ne yaran olacak? Türkiye'nin iç barışa ve iç huzu- ra ihtiyacı var. Haluk Kırcı madde- sinde gösterilen duyariık, neden diğer siyasi mahkûmlar için gös- terilmiyor? Solcu olmak hâlâ bu ülkede bir tehlike olarak görülü- yor, devletin bütün refleksleri bu- na göre uyarlanmış. Sonra da şeriat tehlikesinden söz ediliyor. Solu bü kadar düş- man gören bir yapılanma, şeriat- la veya başka bir gericilikle müca- dele edebilir mi? Etse bile sami- mi olur mu, başan kazanabilir mi? Af bir dönüm noktası. Türkiye'yi yönetenler, basiretsizlik gösterir de hırsızı, vurguncuyu, katili dışa- n çıkanrken pankart asanı, afiş ya- pıştıranı, bildiri dağıtanı, gazete satanı, duvara yazı yazanı içeride bırakırsa, bunun bedelini daha sonra daha ağır şekilde öderiz. Böyle birsonucu düşünmek bi- le çok korkutucu. Uyanyoruz, Ha- luk Kırcı'yı dışan çıkanrken, Mec- lis'te pankart asanı ve Manisa'da duvara yazı yazan gençleri içeri- de bırakan bir af, altından kalkıla- mayacak ağır sonuçlar doğurur. Toplantıya katılan aydmlar, siyasi hükümlülen ve düşünce suçlulannı kapsamayan bir affin gerçek bır af ola- mayacağını, hiçbir vıcdanın bunu ka- bul edemeyeceğini, bunun anayasanın eşitlık ılkesıne de aykın olduğunu söy- Jediler. Orhan Pamuk, " F tipi cezaevleri, devletin verdiği yasal cezalardan baş- ka, bir de pestil edip ezme amacuıı ta- şıvor. Bu af kanununun insani, febefi, ahlaki boyutu yok. Eş, dost, akrabayı koruyan, oy kazanmayı amaçlayan bir biçimde ele ahnryor" dedi. 'Af, af gibi olmah' Halıl Ergün, affın uzlaşma kûltürii- nün üriinü olması gerektiğini, ama mevcut haliyle siyasi yatınm amacı güttüğünü ıfade etti ve "Af, af gibi ol- malı" diye konuştu. Ercan Karakaş da 1996'da yaşanan ölûm oruçlanndan sonra hükümetin verdiği sözleri tut- madığını savundu. Karakaş, TBMM insan Haklan Komisyonu Başkanı Se- ma Pişldnsüt'e de destek vererek ça- lışmalannı övdü. Oral Çalışlar ise ce- zaevlennde sağlığı giderek kötüye gi- den çok sayıda mahkûmun olduğuna dikkat çekerek, mevcut durumun sür- mesi halinde, yeni sorunlann yaşana- bileceğinin, bazı cezaevlerinde baş- layan açlık grevlerinin daha ileri boyu- ta ulaşabileceğinin altını çizdi. Adalet Bakanı Türk 'Afiboynm öncesi çıkmah' tstanbul Haber Servisi - Adalet Baka- nı Hikmet Sami Türk, Adli Tıp Kuru- mu'nun olanaksızlıklar nedeniyle yavaş çalıştığını ve kurumda çeşitli aksaklıklar yaşandığını söyledi Kurumun kalitesi- nın yükseltilmesi için'mali desteğe ihti- yaç olduğunu vurgulayan Türic, "2001 bütçesinden veterti ödenekçıkmah. Umo- . yorumkibuçağnmız2001ydbütçesiiçiıı- , de değeriendirilecektir" diye konuştu. Türk. dün bır süre önce başkan değiş- tiren Adli Tıp Kurumu'nu ziyaret etti. Kurumun yeni başkanı Prof. Dr. Oguz Polat ekim ayı itibanyla 16 bin dosyanm beklediğıni, bir ay içinde bu sayının 7 bi- ne düşüriildüğunü söyledi. Yılbaşından itibaren dosyalan günü gününe izler ha- le geleceklerini vurgulayan Polat, daha iyi fıziksel koşullar için çalıştıklannı be- lirtti. Adli Tıp Kurumu'nun önemini vur- gulayan Adalet Bakanı Türk ise "AdH Tıp ne kadar iyi cahşırsa adaletin teceffisi de o derece hızh ohır" dedi. Mevcut olanak- lann yetersızlığınden yakınan Bakan Türk, "Raportörier kurumahavaleediJen raporlan hazırlayamamakta. Raporlan yazacak sekreterier sayı ve nitefik olarak yetersiz. Sekreterierde daktilo bilenlerin oranı yüzde 40. L zmanlann çok iyi yetiş- miş olması gerek. Hem yurtiçinde hem de yurtdışuıda çalışmalan iztejebilmehler. Oysa uzmanlanniçindeyabancıdil bilen- lerin oranı da sadece yüzde 10. Buradaki uzmanlann çoğu bunu ikinci hizmet ola- rak yapıyor. Yurt genelinde örgütienme tam olarakyerinegetinlemedLBina veter- sizUği var. Teknik cihazlar yetersiz. Ku- rum en yeni cihazlarla donanlmah. Adli Tıp Kurumu'nun katitesini yükseitmek zorundavTZ." dedi. Türk, afla ilgılı bir soruya ise "Bay- ramdan önce çıkmasuu umuyoruz. Biz hükümet olarak ûstümüze düşeni yapa- cağız" dedi. Türk, önumüzdekı haftadan itibaren görüş aynhklannın giderilmesi konusunda çakşmalar yapacaklannı belirtti. Cafer Demir 'Afumuduyla psikolojikişkence yopûiyor' HASANKEILTAŞ ELAZIĞ - IHD Elazığ Şube Başkanı Cafer Demir, 2 yıl önce DSP ve Rahşan Ecevit tarafından gündeme getirilen ve bınlerce tutuklu ve hükümlü ile yakınla- nnı umutlandıran "aP konusunda iktida- nn sözünü yerine getirmediğinden ya- kındı. Demır, "Poütikçıkarlar yüzünden tutukhı ve hükümlüleri af beklentisine so- kanlar, onlara psikolojik işkence yapıyor. Bu hiçbir şekilde makul karşılanamaz" dedi. Cafer Demu-, Tüıkiye Cumhuriyen'nin, tanhi boyunca cezaevlerinde en yüksek doluluk oranına 2000 yılında ulaştığtru belirtti. Demir, Türkiye cezaevlerinde 10 bin 826'sı siyasi, 61 bin 183'û adi suçlar- dan olmak üzere toplam 72 bin 9 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu bildirdi. İHD Elazığ Şube Başkanı Cafer Demir, 14 cezaevinde 20 Ekim'de başlatüan ey- lemlenn açlık grevine dönüştürüldûgünü belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle