Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
"8u ne Yahu!' •
Koyunların ağıla kapatılıp sayılması gibi sayıl-
dığımız 22 Ekim sayımlarında değil, Diyarbakır
ll Sağlık Müdüriüğü'nün bölge çalışması sırasın-
da, AA'nın haberi sayesinde tanıdı kamuoyu,
Bismil'in Işıklar Köyü'nde yaşayan Mehmet
ArsJan'ı.
Mehmet Arslan 46 yaşında, 4 eşi, 54 çocuğu
var. Torunlarının sayısı ise şimdilik 42; daha da
artacaklarından kuşkunuz olmasın.
ll Sağlık Müdürlüğu elemanları, ev ev gezip
nüfus planlamasını anlatıyorlar, video gösterisi
yapıyorlar ve vatandaşa prezervatif dağıtıyoriar.
Sıra Mehmet Arslan'a geldiğinde, 54 çocuk
babası vatandaşımız prezervatifi eline alıp sor-
muş:
- Bu ne yahu?
Biz de Mehmet Arslan'ın haberine bakıp ay-
nı şeyi soruyoruz:
- Bu ne yahu!
:
*
Türkiye garip bir ülke ve bu garipliğinin en bü-
yük nedeni de, Mehmet Arslan kafasındaki va-
tandaşlarımız.
Unutmayalım ki, Mehmet Arslan tekil bir ör-
nek değil, hatta onların sayılan on, yüz, bin de
değil, milyonlarca.
Mehmet Arslanlar'ın kafasını ve davranışını
değiştiımedikçe, ne kalkınma sorununu çöze-
biliriz ne de demokrasiyi.
• ••
Şu duruma bir bakın!
Bir vatandaş 54 çocuk yapıyor, sonra devle-
te dönüyor ve haykırıyor:
- Ey devlet, sen bu sübyanlara sağlık hizme-
ti ver, eğitim ver, iş ver.
Devletin erkini elinde tutan politikacı ise hiç
tereddüt etmeden yalan söylüyor:
- Olur arslanım, başım üstüne!
Devlet, Mehmet Arslan'ın oğullarına hangi
olanakla ve hangi hakla verecek ki bu hizmet-
leri?
Devletin geliri vergi. Bütün ömürboyu, kan ko-
ca çalışıp vergi ödemiş, bir ya da iki çocuk yap-
mış vatandaşların çocuklarına, talep fazlası do-
layısıyla hizmet veremeyen devletin, Mehmet
Arslan'ın çocuklarına bu hizmeti venmek hakkı
var mı?
Kim çıkıp da bunun sosyal adalet olduğunu
söyleyebilir?
Zaten devlet bu hizmeti de veremiyor. ömür
boyu vergisini ödeyen iki çocuklu emekçinin
çocuklarına da veremiyor, Mehmet Arslan ve
benzerieri yüzünden.
Ve sonuçta ortaya, sağlıksız, eğitimsiz, ya da
yanm sağlıklı, yarım yamalak eğitimli, yeryüzü-
nün en yaşlı genç nüfusu çıkıyor.
•••
Türkiye'nin önündeki çözülmesi gereken en
önemli sorun bu. Ne yazık ki, devlet nüfus plan-
laması için yeterli fonu ayırmıyor, gerekli gayre-
ti göstermiyor, politikacılar da popülist davra-
nışlarla gerekli yasal düzenlemeleri gündeme
getirmiyoıiar.
Böyle olunca da ortaya, sağlıktan eğitime ve
tüm hizmetlere uzanan bir kalitesizlik çıkıyor.
21. yüzyılın eşiğinde, iletişimın bizim ülkemiz-
de bile vardığı düzeyde, artık vatandaş da, ba-
zı şeyleri bilmediğini söyleyemez.
Cehaletin ödüllendirilmesi veya başkalannın
cebinden telafi edilmesi düşünülemez.
Gerçi Türkiye'de nüfus artış hızı düşüyor, a-
ma ne varki, bu düşüş en sorunlu bölgelere he-
nüz yansımış değil, yansımışsa bile yeterli dü-
zeyde degil.
Türkiye'nin kalkınması, sağlığın, eğitimin bel-
li bir düzeye ulaşması, tüm hizmetlerin kaliteye
kavuşması, ancak bu büyük artışın ve onun so-
nucu olan göçün dengelenmesiyle mümkün
olacaktır.
Avrupa'ya cıddi biçimde adaylık da işte an-
cak o zaman gerçekten gündeme gelebilecek-
tir.
Mehmet Arslan ve onun gibileri Türkiye'nin
geleceği önündeki engellerdir.
AlDS'li kan ithal edildi1
iddiası
'Kendi kendimize
yeterli olmalıyız'İstanbul Haber Servi-
si-AfrikakökenlıAIDS
mikrobu ta^ıyan plazma-
lann ülkemze ithal edıl-
diğı ıddialan. yetkilileri
hareketlendirdi.
Kan Merkezleri ve
Transfüzycn Derneei
Yönetim Kurulu Başka-
nı Prof. Dr.ıYlahmutBa-
yık, kendikrine herhan-
gi bir enfe'tsıyon bulaş-
tığının rapcr edılmediğı-
ni belirtti. Bayık aynca,
bu tür olaTİann yaşan-
maması çin ülkenın
kendıne yrterli olması-
nın önemire dikkat çek-
ti.
Prof. Mihmut Bayık.
gazetelerdt yer alan söz
konusu idiialarla ilgılı
olarak yaz-h bir açıkla-
ma yaptı. Bayık. ithal
edilen kat ûrünlerinın
rahsatlandnlması ve
Türkiye'desatışa sunul-
masınm, S.ğhk Bakanlı-
ğı Tedavi Hzmetleri Ge-
nel Müdürüğü'ne bağlı
bir komi s^onun ıncele-
me ve danşmanlığı ile
Tedavi Hiznetleri Genel
Müdürlüğı'nün iznme
bağlı oldu»uiu belirtti
Bu haberlerle "kan ve
kan ürünlerinin temini
konusunda ülkenin ken-
di kendine yeterii olma-
sT konusunun öneminin
ortaya çıktığmı belirten
Bayık, açıkJamasında
şöyle dedi:
"Bu konuda Tûrki-
ye'de kendi plazmalann-
dan kan üriinü elde et-
mek için kurulması son
aşamaya gelmiş olan
'Kansaş' isimli kuruluş
tarafından gerçekleştiri-
lecek olan plazma fraksi-
nasyon tesislerinin bir an
önce üretime başLayacak
şekilde organizasyonu
çok önenılidir. Burada
üretim yapabilmemiz
için kendi plazmalanmı-
an bö\le bir tesisi işlet-
mekiçinyeteriimiktarda
olması gerek. Bunun için
tam kan kullanımı yerine
bir ünite kandan bir üni-
te plazma ayırarak kay-
nakyaraülmah. Eldeedj-
len pla/malann stan-
dartlara uygun ve yeter-
li miktarda üretümesi
için ülkenüzde bölgesel
kan merkezlerinin ku-
rulması şarttır."
Bir grup aydın, af kapsamına mutlaka siyasi tutuklu ve hükümlülerin de alınması gerektiğini açıkladı
Aycbnlar F tipi cezaevine karşiImzacı aydınlar adına metni
okuyan yazar Adalet Ağaoğlu,
hükümlüleri hücrede
yalnızlığa mahkûm edecek
koşullann değiştirilmesi
gerektiğini söyledi.
Yazar Orhan Pamuk da
"Siyasi suçlulan kapsamayan
bir af, ayıp olur, sadece
hırsızlan ve haydutlan
affeder" dedi.
tstanbul HaberServisi-Bir grup ya-
zar, sanatçı, bilim adamı ve ayduı, F ti-
pi cezaevlerine karşı çıkarak kasım
ayında çıkması beklenen affin mutla-
ka siyasi tutuklu ve hükümlüler ile dü-
şünce suçlulannı da kapsaması gerek-
tiğini belirtti.
Gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı fr-
han Selçuk, Adalet Ağaoğlu, OralÇa-
hşlar, HafflErgün, GeocayGürsoy, Er-
can Karakaş. Yaşar Kemal. Zülfii li-
vaneli. Orhan Pamuk ve Esber Yağ-
murdereii, imza attıkları ortak bir me-
tinle "F tipi cezaevlerine hayır* dedi-
ler.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde
görüşlerini açıklayan Ağaoğlu, Çalış-
lar, Ergün, Karakaş ve Pamuk, Adalet
Bakanlığı'nın özellikle terör suçlulan
izleme komitesi
Aydınlar, siyasi suçlann af kapsamı dışuıda tutulmasına tepki göstererek parlamentonun dikkatini çektiler.
için hazırladığı F tipi cezaevlennın, ül-
kemizin yürûrlükteki yasal koşullan
degışmeden olumsuz sonuçlar doğura-
cağını vurguladılar. Halen cezaevınde
bulunan Eşber Yağmurdereli'nin "Ben
sizmleyinT mesajı yolladığı toplantı-
da, imzacı aydınlar adına metni oku-
yan Adalet Ağaoğlu, Terörle Mücade-
le Yasası'nın 16. maddesinin "terör
suçhısu" adı altında siyasi mahkûmla-
n ve siyasi tutuklulan ayırt etmeden
hücreye koymayı emrettiğini ifade
ederek
w
Bu nedenle mahkûmlar bir
suçtan ceza aldıktan sonra bu cezala-
rma ek olarak hücreye de aühyorlar. F
tipi cezaevibu nedenle birsuçtanikice-
za otmaz hükmüne de aykındır. Terör-
leMâcadek Yasası'nın 16. maddesi ne-
deniylebenüzhükümbilegiymemiş tu-
tuklulann da Ftipinekonulması gere-
kiyor. Hükümlü bile ohnayan bir kişi-
nin hücreye aülmasını emreden bu hü-
küm, hukuka aykmdır" dıye konuştu.
F tipi cezaevlerinin mimari yapısıyla
mahkûm ve tutuklulann ortak yaşama
alanlannın ortadan kalktığına dikkat
çeken Ağaoğlu, hükümlüleri hücreler-
de yahııziığa mahkûm edecek koşul-
lann değiştirilmesı gerektiğini söyle-
di. "Bu cezaevlerine konanlar, deviete
muhaüf siyasi kişiler olduğu için onla-
rın 'tretman' adı altında eğftflmek is-
tenmeJeri. mahkûm ve tutuklulan Iri-
şiüksizteştirmeyi ve boyun eğdirmeyi
hedefliyor" diyen Ağaoğlu, bugüne
kadarçeşitli cezaevlerinde devletin ko-
ruması altında bulunan çok sayıda si-
yasi tutuklu ve mahkûmun öldürüldü-
ğûnü, şımdıye kadar saldınlan önleye-
cek. suçlulan mahkeme önüne çıkara-
cak yönde bir önlem alınmadığını ıfa-
de etti. Ağaoğlu, F tipi cezaevini bu
uygulamalar ortamında güvenlikli
saymanın olanaksız olduğunun altını
çızdi ve "Yasalarda gerekli değişiktik-
ler yapılmalı, hukuk güvenceleri sağ-
lanmaü. F tipi cezaevi tutukiu ve hü-
kümlülerin yaşamlannı insan gibi sür-
dürebflecekleri bir mekâna dönüştü-
rübnelidir. Çağdaş ve demokratik bir
devletin görevide budur" dedi. Ağaoğ-
lu, terörle değil, teröre neden olan ko-
şullarla mücadele edilmesi gerektiği-
ni anlatarak "Siyasi suçlar ve düşünce
suçlan için af demek'olmaz. Çfinkü
buiüar suç olamaz. Bu insanlardan
özür dilenmeli" dıye konuştu.
'Fijpi
Tjatimve >
insanhk dtşı'
ÖZKANGÜVEN
İnsan Haklan İzleme Komitesi
(İHİK), hükümetin her platformda sa-
vunduğu Avrupa ve ABD'de uygula-
nan 'süper-max' cezaevlerinin birben-
zeri olan F tipi cezaevi uygulamasının
cezaevlerindeki sonınlan çözmekten
çok arttıracağım belirtti.
İHtK'nın "TûrkCezaevlerinde Kn-
çükGnıpTeçriti''adı yerilenraporun- <
da, sosyal tecrît sistemlnin hem beden
hem de ruh sağlığı açısından tehlikeli
olduğu behrtilerek "Adalet Bakanhğı
sorgulamadan bu sistemi model ahrsa
ciddi yanügı içindeolacak. Bu sistem,in-
sanlann psikolojik olarak dayanabile-
cekleri baskmın en son sınırlânnı zor-
layan bir uygulamadu-" denildi.
Hükümet, şu sıralar adli tutuklu ve
hükümlülerin 2 yüdır bekiediği affi çı-
l^armaya hazırlanırkenBayrampaşa,
Ümraniye, Bursa, Çanakkale, Bartın,
Gebze, Malatya, Çankın, Aydın, Buca,
Ulucanlar, Uşak ve Ceyhan cezaevle-
rinde açlık grevleri devam ediyor. Te-
rör suçlanndan yargılandıklan için af
kapsamında olup olmadıklan netlik ka-
zanmayan siyasi tutuklu ve hükümlü-
lerin endişe duyduklan konunun ba-
şında F tipi cezaevleri geliyor. Adalet
Bakanlığı'nın her firsatta savunduğu,
Avrupa ve ABD'de de örneklerinin bu-
lunduğu yönündeki açıklamalanna bu
kez İnsan Haklan İzleme Komitesi ta-
rafindan yanıt geldi:
"Bu ülkeierdeki ceza sistemi sorgu-
lanmadan model olarak alınırsa Ada-
let Bakanhğj ciddi biryanügı içinde ola-
caktır."
tĞNEÜ F1RÇA ZAFER TEMOÇİN
\m,YMw
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oraJcalislar§yahoo.com
Hükümet yetkilileri artık affın
kaçınılmaz bir hale geldiğini söy-
lüyorlar. Anlaşıldığı kadanyia önü-
müzdeki günlerde af tasarısı
Meclis'in önüne gelecek. Büyük
bir olasılıkla af gerçeklik haline
dönüşecek. Bugüne kadar af ta-
sansını kilitleyen Haluk Kırcı
maddesiydi.
Bunun nasıl çözüleceğini şim-
diye kadar öğrenmiş değiliz. An-
cak görüldüğü kadanyia bu konu-
yu çözecek bir yol bulunacak. An-
cak Haluk Kırcı'yı ilgilendiren
maddetartışılırken gözlerden ka-
çan, siyasi tutuklu ve mahkûmla-
rın durumu. Şu anda cezaevlerin-
de 12 bin civannda siyasi tutuklu
ve mahkûm bulunuyor. Yasaya
göre bunlann tamamına yakını
"terör suçlusu" kabul ediliyor.
Gerçekte ise bu tutuklu ve
mahkûmlann yüzde doksanı pan-
kart asmak, afiş yapıştırmak, bil-
diri dağrtmak, gazete satmak, du-
varlara yazı yazmak, 'yasak ya-
yın' bulundunmak ya da yatakhk
etmek gibi suçlardan yargılanı-
yorlar.
Türk ceza sistemi, 12 Eylül
mantığı içinde lyice ağırlaştınldığı
için birçok siyasi eylem 'terör ey-
lemi' kapsamı içine alındı. Ceza-
lar da olağanüstü ağıriaştınldı.
Solu siyasi hasım olarak gören
12 Eylül mantığı, cezaevindeki
Siyasileri Kapsamayan Bir Af
solcu tutuklu ve mahkûmlara da
düşman muamelesi yaptı. Son
yıllarda birçok cezaevinde siyasi-
ler saldınlara uğradılar, 30'a yakın
genç insan bu saldmlarda yaşa-
mını yitirdi. Hapishaneler, birer
eziyet yerleri olaraktoplumun vic-
danını yaralayacak bir görüntü
kazandılar. Bununla da yetinme-
yen 12 Eylülcüler, son olarak si-
yasi mahkûm ve tutuklulan yal-
nızlığa mahkûm etmek ve iyice
ezebilmek için F tipi cezaevi adı
verilen biryeni cezaevini devreye
soktular.
•••
Türkiye'deki cezaevleri ve yar-
gılama mantığı, 12 Eylül'de kuru-
lan sistem üzerinde yürümeye
devam ediyor. Hayat ise 12 Eylül
yönünde değil, tersi yönde akı-
yor. 15 yıllık "düşûk yoğunluklu
savaş"sonaerdi. Güneydoğu'da
yaşam eskisine göre biraz rahat-
ladı. Türkiye, bu sorundan kay-
naklanan uluslararası ilişkilerinde
yaşadığı birçok gerilimi geride bı-
raktı. Ekonomik olarak büyük bir
kaynak tüketen savaş ekonomi-
sinin artık sonuna gelindi. Turizm,
savaşın engellerinden kurtuldu.
Cezaevlerinde, dışandaki çatış-
manın kışkırttığı ortam büyük öl-
çüde ortadan kalktı. Yani açıkça-
sı şiddete göre kurgulanan bir ce-
zaevi ve yargılama mantığı bir öl-
çüde boşlukta kaldı.
Akıllı bir siyasetle, bu yeni du-
rumdan yararlanarak, cezaevi
sorunları kolaylaştırılabilir. llk ola-
rak özellikle siyasi tutuklu ve mah-
kûmları içeren bir af çıkarılır. Ar-
dından Türk Ceza Yasası ve Te-
rörle Mücadele Yasası gibi başka
bir dönemde başka amaçlarla
gündemde tutulan kanunlarveya
maddeler temizlenir ve Türkiye,
Avrupa Birliği standartlarına da
yavaş yavaş uyum sağlayacak
adımlan atar.
•••
Siyasileri kapsamayan bir af,
Türkiye'nin hiçbir sorununa kalıcı
bir çözüm getiremez. Tam tersine,
zaten geçmişten kalan büyük
haksızlıklann üzerine, bir haksız-
lık daha eklenir ve bu durum iç
gerilimi daha da arttınr. Bu ülkeyi
yönetenlere şunu sormak istiyo-
rum: Büyük çoğunluğu 18-25 yaş
arası gençlerden oluşan ve yıllar-
dır çok basit bazı eylemler nede-
niyle cezaevinde yatan siyasi tu-
tuklu ve mahkûmlan içeride tuta-
rak ne kazanacaksmız? Büyük
çoğunluğu cezaevinin hoyrat ko-
şullan, bakımsızlık, uğradıklan sal-
dınlar, yedikîeri dayaklar nedeniy-
le sakat ve hasta olan bu gençler-
den alınan intikam yetmedi mi?
Bunun kime ne yaran olacak?
Türkiye'nin iç barışa ve iç huzu-
ra ihtiyacı var. Haluk Kırcı madde-
sinde gösterilen duyariık, neden
diğer siyasi mahkûmlar için gös-
terilmiyor? Solcu olmak hâlâ bu
ülkede bir tehlike olarak görülü-
yor, devletin bütün refleksleri bu-
na göre uyarlanmış.
Sonra da şeriat tehlikesinden
söz ediliyor. Solu bü kadar düş-
man gören bir yapılanma, şeriat-
la veya başka bir gericilikle müca-
dele edebilir mi? Etse bile sami-
mi olur mu, başan kazanabilir mi?
Af bir dönüm noktası. Türkiye'yi
yönetenler, basiretsizlik gösterir
de hırsızı, vurguncuyu, katili dışa-
n çıkanrken pankart asanı, afiş ya-
pıştıranı, bildiri dağıtanı, gazete
satanı, duvara yazı yazanı içeride
bırakırsa, bunun bedelini daha
sonra daha ağır şekilde öderiz.
Böyle birsonucu düşünmek bi-
le çok korkutucu. Uyanyoruz, Ha-
luk Kırcı'yı dışan çıkanrken, Mec-
lis'te pankart asanı ve Manisa'da
duvara yazı yazan gençleri içeri-
de bırakan bir af, altından kalkıla-
mayacak ağır sonuçlar doğurur.
Toplantıya katılan aydmlar, siyasi
hükümlülen ve düşünce suçlulannı
kapsamayan bir affin gerçek bır af ola-
mayacağını, hiçbir vıcdanın bunu ka-
bul edemeyeceğini, bunun anayasanın
eşitlık ılkesıne de aykın olduğunu söy-
Jediler.
Orhan Pamuk, " F tipi cezaevleri,
devletin verdiği yasal cezalardan baş-
ka, bir de pestil edip ezme amacuıı ta-
şıvor. Bu af kanununun insani, febefi,
ahlaki boyutu yok. Eş, dost, akrabayı
koruyan, oy kazanmayı amaçlayan bir
biçimde ele ahnryor" dedi.
'Af, af gibi olmah'
Halıl Ergün, affın uzlaşma kûltürii-
nün üriinü olması gerektiğini, ama
mevcut haliyle siyasi yatınm amacı
güttüğünü ıfade etti ve "Af, af gibi ol-
malı" diye konuştu. Ercan Karakaş da
1996'da yaşanan ölûm oruçlanndan
sonra hükümetin verdiği sözleri tut-
madığını savundu. Karakaş, TBMM
insan Haklan Komisyonu Başkanı Se-
ma Pişldnsüt'e de destek vererek ça-
lışmalannı övdü. Oral Çalışlar ise ce-
zaevlennde sağlığı giderek kötüye gi-
den çok sayıda mahkûmun olduğuna
dikkat çekerek, mevcut durumun sür-
mesi halinde, yeni sorunlann yaşana-
bileceğinin, bazı cezaevlerinde baş-
layan açlık grevlerinin daha ileri boyu-
ta ulaşabileceğinin altını çizdi.
Adalet Bakanı Türk
'Afiboynm
öncesi
çıkmah'
tstanbul Haber Servisi - Adalet Baka-
nı Hikmet Sami Türk, Adli Tıp Kuru-
mu'nun olanaksızlıklar nedeniyle yavaş
çalıştığını ve kurumda çeşitli aksaklıklar
yaşandığını söyledi Kurumun kalitesi-
nın yükseltilmesi için'mali desteğe ihti-
yaç olduğunu vurgulayan Türic, "2001
bütçesinden veterti ödenekçıkmah. Umo-
. yorumkibuçağnmız2001ydbütçesiiçiıı-
, de değeriendirilecektir" diye konuştu.
Türk. dün bır süre önce başkan değiş-
tiren Adli Tıp Kurumu'nu ziyaret etti.
Kurumun yeni başkanı Prof. Dr. Oguz
Polat ekim ayı itibanyla 16 bin dosyanm
beklediğıni, bir ay içinde bu sayının 7 bi-
ne düşüriildüğunü söyledi. Yılbaşından
itibaren dosyalan günü gününe izler ha-
le geleceklerini vurgulayan Polat, daha
iyi fıziksel koşullar için çalıştıklannı be-
lirtti. Adli Tıp Kurumu'nun önemini vur-
gulayan Adalet Bakanı Türk ise "AdH Tıp
ne kadar iyi cahşırsa adaletin teceffisi de
o derece hızh ohır" dedi. Mevcut olanak-
lann yetersızlığınden yakınan Bakan
Türk, "Raportörier kurumahavaleediJen
raporlan hazırlayamamakta. Raporlan
yazacak sekreterier sayı ve nitefik olarak
yetersiz. Sekreterierde daktilo bilenlerin
oranı yüzde 40. L zmanlann çok iyi yetiş-
miş olması gerek. Hem yurtiçinde hem de
yurtdışuıda çalışmalan iztejebilmehler.
Oysa uzmanlanniçindeyabancıdil bilen-
lerin oranı da sadece yüzde 10. Buradaki
uzmanlann çoğu bunu ikinci hizmet ola-
rak yapıyor. Yurt genelinde örgütienme
tam olarakyerinegetinlemedLBina veter-
sizUği var. Teknik cihazlar yetersiz. Ku-
rum en yeni cihazlarla donanlmah. Adli
Tıp Kurumu'nun katitesini yükseitmek
zorundavTZ." dedi.
Türk, afla ilgılı bir soruya ise "Bay-
ramdan önce çıkmasuu umuyoruz. Biz
hükümet olarak ûstümüze düşeni yapa-
cağız" dedi. Türk, önumüzdekı haftadan
itibaren görüş aynhklannın giderilmesi
konusunda çakşmalar yapacaklannı
belirtti.
Cafer Demir
'Afumuduyla
psikolojikişkence
yopûiyor'
HASANKEILTAŞ
ELAZIĞ - IHD Elazığ Şube Başkanı
Cafer Demir, 2 yıl önce DSP ve Rahşan
Ecevit tarafından gündeme getirilen ve
bınlerce tutuklu ve hükümlü ile yakınla-
nnı umutlandıran "aP konusunda iktida-
nn sözünü yerine getirmediğinden ya-
kındı. Demır, "Poütikçıkarlar yüzünden
tutukhı ve hükümlüleri af beklentisine so-
kanlar, onlara psikolojik işkence yapıyor.
Bu hiçbir şekilde makul karşılanamaz"
dedi.
Cafer Demu-, Tüıkiye Cumhuriyen'nin,
tanhi boyunca cezaevlerinde en yüksek
doluluk oranına 2000 yılında ulaştığtru
belirtti. Demir, Türkiye cezaevlerinde 10
bin 826'sı siyasi, 61 bin 183'û adi suçlar-
dan olmak üzere toplam 72 bin 9 tutuklu
ve hükümlü bulunduğunu bildirdi.
İHD Elazığ Şube Başkanı Cafer Demir,
14 cezaevinde 20 Ekim'de başlatüan ey-
lemlenn açlık grevine dönüştürüldûgünü
belirtti.