Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2000 ÇARŞAMB,
olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Kadının Söy^dı Çilesi
Prof. Dr. AHMET M. KJUÇOGLU-MJffFöğretim
B
undan yetmiş dört yıl
önce yürürlüğe konulan
Medeni Kanunumuz
özellikle kadın haklan
alanında çok büyük bir
devrim yaratmıştır. O
dönemin anlayışına uygun olarak dar
anlamda aile; kadın, koca ve çocuklar-
dan oluşan bir topluluk olarak kabul
edilmiş, aile denilen bu topluluğun di-
ğer ailelerden ayırt edilmesinde ortak ve
tek bir soyadı taşımasının uygun olaca-
ğı düşünülmüştur. Bunun sonucu olarak
yasanın 153. maddesinde, evlenen ka-
dının kendi soyadım bırakıp kocasının
soyadım taşıması zorunluluğu getiril-
mıştır. Bu yasa hükmü karşısında kadın,
evliliği sürecince bütün resmi işlemle-
rini kocasının soyadıyla yapmak, kayıt-
lara bu soyadı ile girmek, çevresinde ve
toplumda bu soyadı ile tanınmak zorun-
da bırakılmıştır.
Yasanm getirdiği bu düzenleme, ev-
liliğin devam ettıği sürece herhangi bir
sorun yaratmamıştır, bu düzenleme man-
tıklı bir düzenleme olarak kabul edilmiş-
tir. Ancak evliliğin boşanma ile son bul-
ması halinde kadının soyadının ne ola-
cağı konusunda yasanın getirdiği dii-
zenlemeyi anlamak mümkün olmamış-
ür. Zira yasa 141. maddesinde, boşanan
kadının kendi kızlık soyadına dönmek
zorunda olduğunu öngörmüştür. Bu dü-
zenlemenin sonucu olarak yıllarca ko-
casımn soyadını taşımak zorunda bıra-
kılan kadın, boşanma halinde bu soya-
dını bırakmak ve yeniden kızlık soya-
dına dönmelc (ftırumunda kalmıştır. Y ıl-
larca resmi işlemlerini kocasının soya-
dıyla yapan, bugün günlük yaşantımı-
zm aynlmaz bir parçası olan her alan-
da kullanılan bilgisayar kayıtlanna ko-
casının soyadıyla giren, tapudaki işlem-
lerini kocasının soyadıyla yapan, nüfus
cüzdanını, pasaportunu kocasuıın soya-
dıyla alan kadın, boşandığı andan itiba-
ren biitün bunlan değiştirmek, tüm ka-
yıtlardan kocasının soyadını sıldınp ken-
di kızlık soyadını kullanmak zorunda
bırakılrnıştır. Yıllar sonra kocasından
boşanan kadın, adeta kendisini topluma
yeniden tarutmak, bu andan itibaren ha-
yata yeniden kızlık soyadıyla dönmek
zorunda bırakılmıştır.
Bau ülkelerindeörnekçözümler: Ara-
dan geçen yetmiş dört yıllık dönem için-
de kadın haklan alanındaki gelişmeler,
kadınlann ekonomik ve çalışma yaşa-
mına geniş ölçüde katılmaya başlama-
lan, kadınlara karşı büyük bir haksızlık
oluşturan bu yasa hükümlerinin gözden
geçirilmesi zorunlüluğunu doğurmuştur.
Bu anlamda olmak üzere 1984 yılın-
da îsviçre Medeni Kanunu'nun 160.
maddesinde yapılan değişiklikle, evle-
nen kadının, kocasuıın soyadını almak-
la birlikte, dilerse bunun yanında ken-
di kızlık soyadını da kullanmaya devam
edebileceğini kabul etmiştir. Boşanan
kadının soyadına ilişkin sorunla ilgili
olarak aynı kanunda 1998 yılında yapı-
lan değişiklikte 119. madde ile getinlen
değişiklikle, boşanan kadının kocasmnı
soyadını kullanma haklanın devam et-
tiği. ancak kadın bu soyadını kullanmak
istemezse nüfus memurluğuna başvurup
evlenmeden önceki soyadını kullanaca-
ğını bildirmesi kabul edilmiştir.
Alman Medeni Kanunu'nun 1355.
bölümcesinde (paragrafmda) boşanan
kadının soyadı için geririlen çözüm de
aynı yöndedir.
Yine Avusturya Medeni Kanunu'nun
62. paragrafi da bu çözümü kabul etmiş-
tir.
Medeni Kanunumuzda yapdan deği-
şiklikter: Batı ülkelerindekı bu gelişme-
lerdenve ülkemızı de etkiliyen kadın hak-
lan akımlan karşısında yasa koyucu
1997 yılında Medeni Kanunumuzun
152. maddesinde özel biryasayla yap-
tığı değişiklikte, Îsviçre Medeni Kanu-
nu'nun 160. maddesindeki çözümü be-
nimsemiş, "evtenenkadnımkocasnın so-
yadını alacağu ancak dflerse bunun ya-
nında kendi soyadını da kullanabüece-
ğp kabul edılmıştir.
Boşanan kadının kocasuıın soyadını
t&k etaıek zorunJuluğuyla ilgili olarak
ise, 1990 yılında 141. maddede yapılan
değişiklikte, boşanan kadının kocasının
soyadını terk etmek zorunda olduğu,
ancak mahkemeden bir müddet bu so-
yadını taşmıaya devam etmesine izin
verilmesini isteme hakkına sahip bu-
lunduğu kabul edilmiştir. Aynı madde-
de kocaya, koşullann değişmesi halin-
de, soyadım kullanmaya devam eden
boşandığı kansunn bunu artık kullanma-
sına son veribnesi hakkı tanınmıştır. Bu
?•"•
değişiklik, kadırun evlenirken yasa ge-
reği almak zorunda kaldığı kocasma ait
soyadını, boşandığında bırakmak zo-
runda kalmasından kaynaklanan çeliş-
kiyi ortadan kaldırmamaktadır. Zira bo-
şanan kadın kural olarak yine kocasının
soyadını bırakmak zorunda olup, "mah-
kemeden talep etmesi ve yargıcın bunu
uygun görmesi halinde'' bir süre için
bunu kullanmaya devam etme hakkını
elde etmektedir. Bir başka deyişle bo-
şanan kadın, evliliği süresince yıllarca
kullandığı ve tamndığı soyadını mahke-
meye başvurarak bunu bir süre daha
kullanmasının haklı nedenlerini kanıt-
lamak zorunda bırakılmakta, yargıç da
bu başvuruyu yerinde bulduğu takdir-
de buna izin vermektedir.
Sorun, tasanda çözümlenemedi: Bu
nedenlerle getirilen çözümün, boşanan ka-
dınlann soyadı çilesine son vermediği,
bu nedenle yukanda sözü edilen Bah ül-
kelerindeki çözüm tarzının yeni Mede-
ni Kanun Tasansf na alınması gerekriğı,
tarafimdan tasanyla ilgili gerek Bakan-
lık komisyon çalışmalan gerekse TBMM
Adalet Alt Komisyonu çalışmalan sıra-
sında dile getirilmiştir. Ancak ne yazık
ki komisyonda çoğunluk üyeler bu gö-
rüşe itibar etmemiş ve tasanda bu mad-
dede bir değişiklik yapılmanuştır.
Evlenen kadırun kocasının soyadını ta-
şıma zorunda bırakılması kendi isteği de-
ğildir. Bunu yasa emretmektedir. Aynı
yasa, aynı kadına boşandığı takdirde bu
kez kocasuıın soyadını kullanma yasa-
ğı getirmektedir. Günümüz bilgisayar
çağı olup, soyadlanyla anılan insanlar
• :X
yaşamın her aşamasında bu teknikler-
deki kayıtlara soyadlanyla geçmekte-
dirler. Günümüzde kadın, evde oturan
ve eve bakan kadın değildir; bu konum-
da tutulamaz. Erkekler kadar ekonomik
ve çalışma yaşamına katılan, bankalar-
dan trafik sicillerine, tapu dairelerinden
ahşveriş mağazalanna kadar kadınlar, ta-
şıdıklan soyadı ile kayıt görmektedirler.
Yıllarca bu kayıtlarda ve işlemlerde ko-
casının soyadını taşımak zorunda bıra-
kılan kadının, boşanma halinde bunu
terk etmek zorunda bırakılması, bütün
bu kayıt ve ışlemlen yeni baştan değis-
tirip kendisini yeniden kamtlamak zo-
runda bırakılması, bırakınız kaduı hak-
lannı, en temel insan haklanna aykın bir
sorundur. Yasanın bu düzenlemesi, Tür-
kiye'ninde 14Ekim 1985'tetarafolma-
yı kabul ettiği 'Kadınlara Karşı Her
Tûrhı Aynmcıhğuı OnJenmesi Ulustara-
rası Sözleşmesi'ne de aykındır.
Türk kadınının bu soyadı çilesinden
kurtanlması için yasa koyucunun önün-
de bir firsat vardır. TBMM'de yakm bir
gelecekte Adalet Komisyonu'nda tartı-
şdacak olan Medeni Kanun Tasansf yla,
Türk kadınının boşandığı takdirde, yıl-
larca kullandığı, bununla tamndığı, şöh-
ret olduğu kocasına ait soyadım mahke-
menin ızni ve kocasının son vermediği
sürece kullanabilmesı yönündeki isa-
betsiz çözüme son verilmelidir. Batı ül-
kelerinde olduğu gibi "boşanan kadının
kocasuıın soyadını kuflanmaya devam
edebileceği, ancak kendisi isterse bunu
terk edip önceki soyadına dönebileceğP
çözümü benimsenmelidir.
ARADABİR
VEDAT GUNYOL
Fıtık
Sözlük yani lügat dilindefıtık, "biror-
ganın ya da bir dokunun normal ola-
rakiçinde bulunduğu boşluktan dışa-
n çıkması" diye tanımlanıyor.
Benim kasık frtığım da bu tanıma tı-
pa tıp uyuyor.
Bundan elli elli beş yıl önce, suların
kesildiği (ki sık sık kesilirdi) birdönem-
de, evimizin alt katından üst katına, ko-
ca bir kap içrnde su taşırken, mefdi-
venin ilk bfesamağında, iki elimle ta-
şıdığım su bidonunun ağırlığından oia-
cak, birden sağ kasığımda kopmaya
benzerbirSIZJ duydum. öncealdırma-
dım. Ama birkaç gün sonra, kasığım-
da, bir kabarma, ince bağırsağımın
drşan çıkmasına yol açan bir kabar-
^ ma oldu. Sorup soruşturdum. Bunun
adına fıtık derler diye, beni önemli bir
sorunla karşı karşıya'getirdiler.
Fıtık, daha başlangıçta, önemsiz bir
.ameliyatla giderilirmiş. O günlerde,
Avrupa'dan büyük becerilerle dönen
Kâzım Ismail Görkan adlı biropera-
tör, fıtıktı, apandisttti gibi saynlıklan, şip-
şak ameliyatla iyileştinyordu. Nitekjm
o günlerde kızkardeşim Mihrimah'ı
apandisit ameliyatıyla normal yaşa-
mına kavuşturmuştu. O sıralardaame-
liyatsözcüğü ölümle-kalım arası, şan-
sa bağlı kurtuluş anlamını içeriyordu.
öyle ki, Amerikan sinemasının çok
ünlü, güzeller güzeli sanatçısı Rudolf
Valentino bir apandisit ameliyatında
ölmüştü, ardından intiharlarla yüklü
. acılar bırakarak.
Işte böylesi ürkünç bir ortamda, fı-
tığımın hakkından gelebilecek dokto-
run peşine düşecektim. Bu amaçla,
derdimi bir gün Dr. Adnan Adıvar'a
açtım. Hemen beni alıp Dr. Kâzım Is-
mail Gürkan'a götürdü, banaolan sev-
gisini ve doktora olan güvenini ön pla-
na çıkararak...
. Dr. Kâzım ismail Gürkan, sürekli
ameliyatlann verdiği bıkkınlıkla ola-
cak, ameliyata gerek yok deyip, fıtık
bagı kullanmamı önerip işin içinden sıy-
nldı. Elfi yılı aşkın bir süre fıtık bağıyla
yetindim durdum. Ama son zamanlar-
da frtık denilen, o dokufan zorlayan
çıkmtı, gemi azıya alarak testislerimi
zorlayınca, imdat imdat diye bağır-
maya başladım.
Bugün yann fıtık sorunumu çözüm-
leyecek olan, aslında ürkünç, ama
doktorfarca normal sayılan bir yaptı-
nma bırakacağım kendimi. Sonuç ne
olursa olsun, ameliyat masasında kal-
sam da kalmasam daumursanruyorum.
Güzel biryaşam sürdüm bugüne dek,
gözüm arkada kalmayacak denli gü-
zel bir ömür tükettrm.
ölürsem eğer, kalanlara selam olsun
diyorum, koca Yunus Emre'ye rner-
haba diyerek.
Kürdan Kuşlan
OSMANŞAHİN
TV
belgeselleri-
nin birinde
izlemiştim;
nehirlerin efendisi sayılan
timsah, avım zorlukla >ııt-
tu. Mideye indirdi. Sonra
nehirden çıkarak kumsala
uzandı. O ara bir kuş belir-
di önünde. Martıya benze-
yen, martıdan az küçük,
uzun bacaklı, sivri, kınnızı
gagalı bir kuştu bu. Tim-
sah, kuşu görünce ağzmı
kocaman açtı. Kuş girdi ağ-
zuun içine. Timsahın dişle-
ri arasındakı leş kınntılan-
nı yemeye başladı. 'Kür-
dan Kuşu' dıyorlardı adına
kuşun. Timsah, her an ağ-.
zını kapatabilir, kuşu küçü-
cük bir lokma gibi yutabi-
lirdi. Ama yapmadı. Aksi-
ne ağzını daha da açıverdi.
'Kürdan Kuşu' da timsa-
hın küçük diline dek sokul-
du. Diş diplerindeki kınn-
tılan özenle temizleyiver-
di. Timsah, dişlerinin bakı-
mımn yapıldığından, par-
latıldığından emin, gözleri-
ni zevkle yumdu. 'Kürdan
Kuşu' ile aralanndaki uyu-
ma diyecek yoktu. Eğer
'Kürdan Kuşu' konuşmuş
olsaydı, samnm şöyle der-
di
u
Herkesefendimtimsa-
hıöMürûcü,vahşi birkatil
sanır. Oysa görüyorsunuz,
«ğnnın içine dek girdiğinı
hakle bana bir şey yapnu-
yor."
'Kürdan Kuşu'ile timsah
arasmdakı bu ilişki günü-
müz medyasında da sür-
mektedir. Birçok seçkin, de-
ğerli, aydınlanmacı yazar-
lanmızı bu örneğin dışında
tutuyorum. Ama bazı "kö-
şeü" yazarlar, yukandaki
'Kürdan Kuşlan'nm göre-
vinı büyük bır ıstekle yeri-
ne getirmektedirler. Patron-
lannın gazetelerinde, TV
yorumlannda herkese yol
gösterirler. Devleti eleşti-
rirler. Atatûrk'e, orduya dil
uzatırlar. Hükümetlere, sf-
yasi partilere, sendıkalara.
toplumsal kuruluşlara akıl
hocalığı yaparlar. Ama sı-
ra paralann efendisi patron-
lanna gelince, susarlar. On-
lann yolsuzluklanndan, al-
dıklan trilyonlarca kredi-
lerden, medya kuruluşla-
rında çalışan on bınlenn
sendıkalaşmasına izin ver-
mediklennden satır olsun
söz etmezler. Ettikleri an
timsahm ağzmı kapataca-
ğmdan korkarlar. "Köşefi"
yazarlar, bu gerçeği bihne-
Sony TV'nin hediyesi: Evde sinema keyfi
63ekranveüstöSonyTvTer31 Bdm'e kadar Sony VCD Player hedıyeli. Sony VCD Pfayer ile video CCrieri
izteyebıfir, mûzik CDTeri çalabilirsiniz. Bu mülhiş fırsatı kaçırmaym. Hemen bir Sony Yetkif Satası'na geln,
id mükemmel Sony"ye aynı anda sahip olun. Üstelik Sony TVIer 2+1* yıl garantili.
M (322)49981811 nŞMn (358)513 6088 i
(312) 322S31S Kntey Puşacan (Î12) 417 8240 KOçitaa** Evmel (312) 41a 17»3
B e * (242) 746 4S89, ArtMr (242) 311 6S35, Ouneş (242) 241 3227 A y * l ÖJtoys (256) 212 9B3B
-ı—)
• l ı » *•*?••••*» Fat* (312) 222 7434 Ç M a a v D n * (312>44172 93 Bkaari
Emh T«un (312) 6231290 Ukm Kut? (312) 311 »751, OuıMMV (312) 3113604,
«fc-Bamhı—6d»yı<*rti (266)713 2903
f Munt Giç»n (312) 8531*3 C M
• Cartor (312) 327 3636
n (28» 373 42% Vma
1^1(258)2611S73edfcl»»Ûr«rtl (284)22S1310 U * İ H ' + />b«g H * (222) 2202828, /UxMWı*yc*H (222)231 2146, BtfOT (222) 2308981 O.IİMll» ŞonB (342) Z»2494Ç»—MI«>r (454)21686261
3X3B3İ*m*ri ***m*T**dm(Z12)5877917tog*»Kot>Wl(212)381 9424********(212)5421515••|lllnH|lSwg
n(212)57728WnIUM0BB»yg»2>3271Wll II 3K(W6)3M«7IIO
BI^Mı^ıl , • —ın-- ıır—ı [—1 —--•—-.:—, . — ~-{
—.~,,^-,^^-.>^—«A-p.^^ •»».,. . . r
^ r — ^ « ^ h ... , . ^T
^,^rr
,-^^g—^—^—^r
t—
(212)j636162QM^l3S(216)302 9920M«»My»Aaraoy(212)225a7MK«Jfca»Lflte(216)34571MIUt^ıa»*»n«»ai2)a^
5853274Ito^H»»B«yt«n(216)3022237. KflçiEy*Aa—n(216)4173301 P—ıB»»«Ev(216)4910790taw^Wg12)2713288t^«M(212)241«2n>0lw«*»»IJ<l«fc(216)3354871 0lMlll»nM.lirwln»B
(216) 333 9984 b » * K m t Bdp (232) 422 6556, Kul (232) 463187B, Y * w r (232)421458» BanKm 8o™((232) 343«41^000» (232i 3741424 Ç M u ^ V * ^ ^ (232) 4414S86 !!<>««*• taUy()3Z) 369«07
Oçrol OriKt AyıMM» (232) 29) S47İ KocM« O ^ » Dwfc(262) »42 3767, Dmh P a t a * pS2) 321 8510, CMM En* (262) 322 87m Kaı^YuMİur (332) 3601700IMk«»aMdi (422} 3217515Mnt»S««i
Sûm (236) 813 1365 OoklMi (236) 234 3541 Mu#a BoAan Knyter (252) 316 8255 M n w k Alp (252) 412 2983 Sdıanra BW Öner (264) 278 5474 S « l l « « Uflu* (362} 431 243» İ O * Ökl«» (464) 223 3422
Anıl (368) 261 '2804 Uv.» Oflular (346) 221 1473 Trtlrc*.* Çoriu Işgıider (282) 654 2311 Trafezon Öran (462) 326 0476, Tumtor (462) 326 9900 Van KayhMi TOrtnmooAIU (432) 216 7540
hto:i6A>tfta^
gasrtkaiını^nayrunutmayın SanayıveTıcar«Ba(<art^
r
nc221
*+1 y», ek savs gaıantısıd» . '
Bu karçanya 9 EyUI - 31 Ettrt taMeri
atasında geçerf* ve stok midarivıyta
sraMır
Promosyon, Sony fiyat lıstesindeta
63 ekran v« ûzenndeKj tûm TVler ve . -^*—
MCE-S78K 7C0 Piayet ıçn geçaıfdr ^ .. m*
FDTrinitron
VVEGA
Sony bır ( o d n r i o j i uye Huruiuşudur.
Ierine karşın, herkese "de-
mokraa" dersi verirler. Ka-
lemlennı kürdan olarak kul-
lanırlar Çıkarlanna göre
devirlerinın rengını değış-
tiren, mevsimine göre tüy-
lerinin renginde ayarlama-
lar yapan kuşlardan fark-
sızdırlar.
Atatürk'ün Bandmna Va-
puru ile değil, dev bir tran-
satlantikle Samsun'a çıktı-
ğını, Ulusal KurtuJuş Sava-
şımmn "PiKhşaaakarşıya-
pdantophı birisyan" oldu-
ğunu yazarlar. Cumhuriyet
tarihımizın yetiştirdiği bir-
birinden değerli aydın ve
sanatçüanmıza, örneğin Ni-
zım Hikmet'e, Hasan Âli
Yücel'e, LH. Tonguç'a, Aziz
Nesrne, YaşarKemaTe, Yıl-
maz Güney'e kara çaîmaya
çalışırlar. Sovyetler Birliği
dağıldıktan sonra Nâzım
Hıkmet için: "ldeoJojisiöt-
dflğüne göre N. Hikmet'in
şiiri de öbnüştür" dıyenler
onlardır. Aydınlanmacı,
ödün vermez tutumu nede-
niyle Cumhuriyet gazetesi
ile Sayın ÜhanSdçuk'a "di-
nozor", "Malatya Postaa"
diyenler onlardn-. 77 yıl ön-
ce Anadolu'da kurtuluş mü-
cadelesi veren Mustafa Ke-
mal ile arkadaşlanna, yazı-
lanyla saldıran mütareke
öncesi tstanbul kalemlerin-
den farksızdırlar.
Engin Ardıç, yıllar önce
Köy Enstitüleri için "Enûs-
dfi" bashğıyla, Türkiye Ya-
zarlar Sendücası ile AzizNe-
sin için, 'Sıvas Olayian'nı
bahane ederek "Aziz Aziz,
Aptal Aziz" diye yazacak
denli körleşmiş bir kişıdır.
Aym Engin Ardıç, Yıhnaz
Güney içinbakmız ne diyor
"Yrimaz Gûne>, bedeniyle
vesinenıaayia öhnûştür. Yıi-
maz Güne>, birkaç komü-
nist eskisinin nostaiji mu-
habbetinden başka bir şey
değüdir." (Star/2000).
Fatih Atta>h da şöyle ya-
zıyor: " Yıhnaz Güney, ka-
dın döven, entelektüel yönü
zayıf, maço bir adam ashn-
dsL Kaduı döven bir katü-
den, bir mit yaratmak için
gerçekler sapürdıyor. Be-
nim kJn YıimazGüney,Tfir-
kiye"nin Avnıpa'daJd ima-
jım yerie bir eden, bunu da
kendimenfaaüan içinyapan
bir katildir. Bugün hâiâAv-
nıpa'da Yıimaz Güney'in
mirasıdır başımıza bela
obnf (Hürriyet 25.1.2000).
Dosto\e\ski, "tnsanlan
^tedikleri suçlara, gfinah-
lara bakarak yargüama>Tn.
Onun ası) v apmayı istediği
vücedeğerlere,kutsal şe>1e-
re bakarak yarguavın" di-
yor.
Tobtoy un kardeşi de bir
gün roman yazmaya başlı-
yor. Dostlan bunu Tolstoy'a
söylüyorlar: "Kardeşinizde
romanyaztyor" diye. Tols-
toy: "Hayır o roman yaza-
maz. Çünkü aayı bflmiyor.
Aa çekmeyen Idşisanatya-
pamaz" diyor.
Yıimaz Güney, Tols-
toy'un acı çeken sanatçı ta-
nımına uyuyor. Yıhnaz Gü-
ney, bin türlü yoksulluğun,
acının içinden gelerek ken-
di kendini yaratmış büyük
bir sinema dehasıdır. Nâ-
zım Hikmet'ten sonra en
çok hapis yatan bir aydın-
sanatçıdır. Günümüzde, ül-
kemizin her yanını kara bir
bulut gibi saran "saym hır-
sızlannııza, bankalann içi-
ni boşaltanlara" bakınca,
bu ülkede acı çekmek, yok-
sul olmak, dışlanmak bir
şansür, bir olanaktır Insan
hiç olmazsa onJarkadar kır-
lenmemiş, pislenmemiş
olur. Varsıl kişilerin kuru-
lu düzenle, politikacılarla
olan ilişkileryüzünden gırt-
laklanna dek her türlü pis-
u'ğe battıklannı cümleâlem
biliyor. Onlar içinde bulun-
duklan parasal yüksekJiğı
korumanın telaşına düşmüş^
lerdir. Her an yuvarlanma,
düşme tehlikesi yaşarlar.
Ydmaz Güney gibi, Orhan
Kemalgibi halkın düzünde
yaşayanlann, en altta olan-
ların böylesi sakıncaları
yoktur. tktidarlara karşı en
küçük bir ipotekleri yoktur.
Onlar, başkasının eyerini
kendi atlanna vurmazlar.
Ctegürdürler, kişilik sahibi-
dirler.
Yıünaz Güney haksızlı-
ğa kesinlikle karşı bir sa-
natçıdır. Midyeye benzer
kışilıği; içi yumuşak, dışı
keskindir. Filmlerinde ko-
nuştuğu kadar, suskunluğu
ile de oyun veren biridir.
Çok yönlüdür; yönetmen,
senarist, oyuncu, aydın ve
yazanhr. "BoynuBfiknkÖI-
dûler'' romanı ile Orhan
Kemal Ödülü aldığı unu-
tulmamalıdır. Onun sana-
tında acı çeken, eleştiren,
başkaldıran insanlann ma-
ceralan anlatılır. Düzgün
yüzhl, bakımk, bulvar surat-
lı kişilerden çok bakunsız,
acı çekmiş, yoksul ama öz-
lerinde gehşmeye, büyüme-
ye olan gi7il istekler taşıyan-
lann sinemaasıdır o. Günü-
müz medyasındaki kimi ya-
zarlann son aylarda sıkça
yineledikleri
<t
Öteki Tûr-
kiye''nin sanatçısıdır_ Yıi-
maz Güney. Sahi, "Oteki
Tfırkiy"ninhManhnnı,yi-
lar önceSabahattinAB, Sa-
it Faik, Orhan Kemal, Ya-
şar Kemal, Mahmut Ma-
kal, Fakir Baykurt, Bekir
Yddız ve diğer toplumcu
yazarlanmız yazmamışlar
mıydı?
Kendi saksılannda, ken-
di kökleri üstünde donmuş
kalmış olanlann, çalıştık-
lan yeri sorgulamayan
"Kürdan Kuşlan"nın, boz-
kır kaktüslerine diyecek söz-
leri yoktur.
PENCERE
Müslüman'a YankL
TV ekranında aölanacak görüntüler...
Rlistinli gençlerIsrailli askertere kuş sapanıyla taş
atryorlar...
Israilli askerter duruma egemen!.. Ellerinde ge-
lişmiş silahlar, kafalannda komutanlannın verdiği
buyruklar!.. Hiçbirinde gelişigüzel davranış yok; ne
yapacaklannı biliyorlar...
Zavallı Filistinliler...
Arap dünyası lâfı güzafl.. Müslüman ülkeler as-
keri güç bakımından şınanay!.. Hazreti Muham-
met'in askerleri Israil'le ne zaman savaşa girseler,
yenilgiye uğradılar. Her birinde ağır basan dünya
görüşü ne?..
DincilikL
Islam dünyası 'Aydtnlanma'nm, modernleşme-
nin, sanayileşmenin neresinde?..
Laiklik karşısında tutumlan ne?..
Kadını çuvala sok!..
Irticayı yeğle!..
Sonun budur.
•
Savaşmasını bilen orduya sahip bir Türkiye var
Islam coğrafyasında...
Kıbns çıkarması başanyla gerçekleşti; PKK'nin
gerilla savaşı girişimi, dışandan ne kadar destek-
tenirse destekJensin, yenilgiye uğratıldı; Ege Deni-
zi denetim altında...
Peki, savaş iyi bir şey mi?..
Yok canım...
Savaş cinayettir!..
Ama cinayet işlemek isteyen düşmana karşı ken-
dini savunmasını da bileceksin!..
Bati'nın en uygar ülkeleri, savaşmasını en iyi bi-
lenterdir.
Rastlantı mı?..
•
Türkiye'de Aydınlanma 19'uncu Yüzyıl'da ucun-
dan kenanndan tohumlanmaya başladı, 19231e ku-
rulan Cumhuriyet laik devlet!..
Modernleşmenin çekirdeği laikliktir; bu yolda
kökünden bir devrim gerçekleşmezse, ne demok-
rasi oluşur, ne de ülkedeki kurumlaşmalar çağ-
daşlaşabilir. Ordu bu yapının silahlı kurumudur;
asker savaşmasını ögrenmek için bilim ve tekno-
lojiye açık olmalı, strateji ve taktik yöntemterine
akıl erdirmeli, bilinçli ve disiplinli bir düzenin aygı-
tına dönüşmeli...
Israil'de ordu Araplara kat kat üstünlük sağlama-
sa, Arlel Şaron Kudüs'te tüm Müslümanlığın kut-
sal mekânlannı rahatça çiğneyemezdi.
Peki, Islam dünyası buna karşı ne yapıyor?..
Ne yapabilir ki?..
•
Iran'la Irak sekiz yıl savaştılar, 1 milyon insan öl-
dü; hepsi de Müslümandı...
Müslümanın gücü Müslümana yeter...
Sekiz yıl süren savaşta Hıristiyan Batı dünyası-
nın ürettiği silahlara oîuk oluk para aktı. Müslü-
manlar birbirterine kıydıkça, birbirlerini boğazla-
dıkça, emperyaJistlerin kasalan doldu.
Iran ile Irak yenişemediler.
Sekiz yıl sonra takatleri tükenip de savaş bittiği
zaman geriye ne kalmıştı?..
Hiç...
Hiçlik, bugün de Islam ülkelerinin dinciliğinden
doğanderinboşluk... -.•,•,
•
Müslüman coğrafyasında bir Türkiye var, sava-
şı ve banşı bilen, sanayileşmeye ve demokrasiye
en yakın ve kadına özgürlük tanıyan...
Nedeni laiklik devrimi!..
Ve Aydınlanma.'.. • '••' '• -
l
-\
RAKIRKÖY 9. AŞLtYE HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1997/19
Davacı Esme Karaduman tarafından davalı Ünal
Karaduman aleyhine açılan boşanma davasının yapı-
lan açık duruşması sonunda,
Davanın kabulüne, Adana ili, Ceyhan ilçesi, Civan-
tayak Mahallesi, C: 004/02, S: 75, K: 150'de nüfusa
kayıtlı Mahmut kızı Fatma'dan olma, 1962 doğumlu
Esme Karaduman ile Hasan oğlu Türkan'dan olma
1960 doğumlu Ünal Karaduman'ın MK'nin 134/1
maddesi gereğince boşanmalanna, müsterek çocukla-
n 1986 doğumlu Gamze Karaduman'uı velayetinin da-
vacı anneye verilmesine, davalı babanın, müsterek ço-
cuğu her yıl 1-31 Temmuz tarihleri arasında yanında
bulundurmak suretiyle kişisel ilişkisinin sağlanılması-
na, tedbir nafakası, iştirak nafakası istenilmediğinden
karar verilmesine yer olmadığına dair 2.3.1998 tarihin-
de 1997/19 esas, 1998/122 sayılı karar ile verilen karar
adresi meçhul bulunan davalı Ünal Karaduman'a ila-
nen tebliğ olunur. Basın: 59553
BEYOĞLU 2. SULH HÜKUK
HÂKtMLtĞl'NDEN
2000/593
Mahkememizin 19.10.2000 tarihve 2000/593-618 sa-
yılı karan ile, Istanbul, Kâğıthane, Gürsel Mah. Cilt:
0005, kütük sıra no: 0231 'de Rızvan kızı Nebiye'den ol-
ma 1936 doğumlu Hatice Erdem'in hastalığı nedeni ile
M.K.'nun 355. maddesi uyannca hacir altına alınarak
kendisine eşi DursunErdem'invasi olarak atanmasınaka-
rar verilmiştir.
llan olunur. 19.10.2000. Basın: 60135
Bl 1848-403 Bağ-Kur numalan sağük karnemi
kaybettim. Hükümsüzdür.
NVRHANACUN
Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi, askeri kimlık kartımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
GÖKCESUTAMER
Nüfus cüzdanımı ve ehJiyetimi kaybettim,
hükümsüzdür.
İREMARSEBÜK
MANAVGAT 2. AS1İYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 2000/120
Davacı Güneş Sigorta AŞ tarafından davalı Hasan Vehbi Acar aleyhine açılan tazminat davasının mahkememızde ya-
pılan açık dunısmalan sırasında verilen ara karan uyannca,
Davalı Hasan Vehbi Acar'a davetiye tebliğ edilemediğinden ve adresleri de bulunamadığından ilanen tebligat yapıl-
masuıa karar verilmiştir. Davalı Hasan Vehbi Acar'ın Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait duruşma salonun-
da 19.12.2000 günü saat 9.00'da bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekılle temsil ettırmesi, aksi halde
HUMK'nin 213 ve 377 sayıh maddeleri gereğince tahkikat ve yargılamanın yokJuğunda devam edeceği ve karar veri-
lecegi, dava dilekçesi ve duruşma günü davalıya tebliğ yoluyla ilanen tebliğ olunur. 13.10.2000 Basın: 59106