23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2000 ÇARŞAMB, olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Kadının Söy^dı Çilesi Prof. Dr. AHMET M. KJUÇOGLU-MJffFöğretim B undan yetmiş dört yıl önce yürürlüğe konulan Medeni Kanunumuz özellikle kadın haklan alanında çok büyük bir devrim yaratmıştır. O dönemin anlayışına uygun olarak dar anlamda aile; kadın, koca ve çocuklar- dan oluşan bir topluluk olarak kabul edilmiş, aile denilen bu topluluğun di- ğer ailelerden ayırt edilmesinde ortak ve tek bir soyadı taşımasının uygun olaca- ğı düşünülmüştur. Bunun sonucu olarak yasanın 153. maddesinde, evlenen ka- dının kendi soyadım bırakıp kocasının soyadım taşıması zorunluluğu getiril- mıştır. Bu yasa hükmü karşısında kadın, evliliği sürecince bütün resmi işlemle- rini kocasının soyadıyla yapmak, kayıt- lara bu soyadı ile girmek, çevresinde ve toplumda bu soyadı ile tanınmak zorun- da bırakılmıştır. Yasanm getirdiği bu düzenleme, ev- liliğin devam ettıği sürece herhangi bir sorun yaratmamıştır, bu düzenleme man- tıklı bir düzenleme olarak kabul edilmiş- tir. Ancak evliliğin boşanma ile son bul- ması halinde kadının soyadının ne ola- cağı konusunda yasanın getirdiği dii- zenlemeyi anlamak mümkün olmamış- ür. Zira yasa 141. maddesinde, boşanan kadının kendi kızlık soyadına dönmek zorunda olduğunu öngörmüştür. Bu dü- zenlemenin sonucu olarak yıllarca ko- casımn soyadını taşımak zorunda bıra- kılan kadın, boşanma halinde bu soya- dını bırakmak ve yeniden kızlık soya- dına dönmelc (ftırumunda kalmıştır. Y ıl- larca resmi işlemlerini kocasının soya- dıyla yapan, bugün günlük yaşantımı- zm aynlmaz bir parçası olan her alan- da kullanılan bilgisayar kayıtlanna ko- casının soyadıyla giren, tapudaki işlem- lerini kocasının soyadıyla yapan, nüfus cüzdanını, pasaportunu kocasuıın soya- dıyla alan kadın, boşandığı andan itiba- ren biitün bunlan değiştirmek, tüm ka- yıtlardan kocasının soyadını sıldınp ken- di kızlık soyadını kullanmak zorunda bırakılrnıştır. Yıllar sonra kocasından boşanan kadın, adeta kendisini topluma yeniden tarutmak, bu andan itibaren ha- yata yeniden kızlık soyadıyla dönmek zorunda bırakılmıştır. Bau ülkelerindeörnekçözümler: Ara- dan geçen yetmiş dört yıllık dönem için- de kadın haklan alanındaki gelişmeler, kadınlann ekonomik ve çalışma yaşa- mına geniş ölçüde katılmaya başlama- lan, kadınlara karşı büyük bir haksızlık oluşturan bu yasa hükümlerinin gözden geçirilmesi zorunlüluğunu doğurmuştur. Bu anlamda olmak üzere 1984 yılın- da îsviçre Medeni Kanunu'nun 160. maddesinde yapılan değişiklikle, evle- nen kadının, kocasuıın soyadını almak- la birlikte, dilerse bunun yanında ken- di kızlık soyadını da kullanmaya devam edebileceğini kabul etmiştir. Boşanan kadının soyadına ilişkin sorunla ilgili olarak aynı kanunda 1998 yılında yapı- lan değişiklikte 119. madde ile getinlen değişiklikle, boşanan kadının kocasmnı soyadını kullanma haklanın devam et- tiği. ancak kadın bu soyadını kullanmak istemezse nüfus memurluğuna başvurup evlenmeden önceki soyadını kullanaca- ğını bildirmesi kabul edilmiştir. Alman Medeni Kanunu'nun 1355. bölümcesinde (paragrafmda) boşanan kadının soyadı için geririlen çözüm de aynı yöndedir. Yine Avusturya Medeni Kanunu'nun 62. paragrafi da bu çözümü kabul etmiş- tir. Medeni Kanunumuzda yapdan deği- şiklikter: Batı ülkelerindekı bu gelişme- lerdenve ülkemızı de etkiliyen kadın hak- lan akımlan karşısında yasa koyucu 1997 yılında Medeni Kanunumuzun 152. maddesinde özel biryasayla yap- tığı değişiklikte, Îsviçre Medeni Kanu- nu'nun 160. maddesindeki çözümü be- nimsemiş, "evtenenkadnımkocasnın so- yadını alacağu ancak dflerse bunun ya- nında kendi soyadını da kullanabüece- ğp kabul edılmıştir. Boşanan kadının kocasuıın soyadını t&k etaıek zorunJuluğuyla ilgili olarak ise, 1990 yılında 141. maddede yapılan değişiklikte, boşanan kadının kocasının soyadını terk etmek zorunda olduğu, ancak mahkemeden bir müddet bu so- yadını taşmıaya devam etmesine izin verilmesini isteme hakkına sahip bu- lunduğu kabul edilmiştir. Aynı madde- de kocaya, koşullann değişmesi halin- de, soyadım kullanmaya devam eden boşandığı kansunn bunu artık kullanma- sına son veribnesi hakkı tanınmıştır. Bu ?•"• değişiklik, kadırun evlenirken yasa ge- reği almak zorunda kaldığı kocasma ait soyadını, boşandığında bırakmak zo- runda kalmasından kaynaklanan çeliş- kiyi ortadan kaldırmamaktadır. Zira bo- şanan kadın kural olarak yine kocasının soyadını bırakmak zorunda olup, "mah- kemeden talep etmesi ve yargıcın bunu uygun görmesi halinde'' bir süre için bunu kullanmaya devam etme hakkını elde etmektedir. Bir başka deyişle bo- şanan kadın, evliliği süresince yıllarca kullandığı ve tamndığı soyadını mahke- meye başvurarak bunu bir süre daha kullanmasının haklı nedenlerini kanıt- lamak zorunda bırakılmakta, yargıç da bu başvuruyu yerinde bulduğu takdir- de buna izin vermektedir. Sorun, tasanda çözümlenemedi: Bu nedenlerle getirilen çözümün, boşanan ka- dınlann soyadı çilesine son vermediği, bu nedenle yukanda sözü edilen Bah ül- kelerindeki çözüm tarzının yeni Mede- ni Kanun Tasansf na alınması gerekriğı, tarafimdan tasanyla ilgili gerek Bakan- lık komisyon çalışmalan gerekse TBMM Adalet Alt Komisyonu çalışmalan sıra- sında dile getirilmiştir. Ancak ne yazık ki komisyonda çoğunluk üyeler bu gö- rüşe itibar etmemiş ve tasanda bu mad- dede bir değişiklik yapılmanuştır. Evlenen kadırun kocasının soyadını ta- şıma zorunda bırakılması kendi isteği de- ğildir. Bunu yasa emretmektedir. Aynı yasa, aynı kadına boşandığı takdirde bu kez kocasuıın soyadını kullanma yasa- ğı getirmektedir. Günümüz bilgisayar çağı olup, soyadlanyla anılan insanlar • :X yaşamın her aşamasında bu teknikler- deki kayıtlara soyadlanyla geçmekte- dirler. Günümüzde kadın, evde oturan ve eve bakan kadın değildir; bu konum- da tutulamaz. Erkekler kadar ekonomik ve çalışma yaşamına katılan, bankalar- dan trafik sicillerine, tapu dairelerinden ahşveriş mağazalanna kadar kadınlar, ta- şıdıklan soyadı ile kayıt görmektedirler. Yıllarca bu kayıtlarda ve işlemlerde ko- casının soyadını taşımak zorunda bıra- kılan kadının, boşanma halinde bunu terk etmek zorunda bırakılması, bütün bu kayıt ve ışlemlen yeni baştan değis- tirip kendisini yeniden kamtlamak zo- runda bırakılması, bırakınız kaduı hak- lannı, en temel insan haklanna aykın bir sorundur. Yasanın bu düzenlemesi, Tür- kiye'ninde 14Ekim 1985'tetarafolma- yı kabul ettiği 'Kadınlara Karşı Her Tûrhı Aynmcıhğuı OnJenmesi Ulustara- rası Sözleşmesi'ne de aykındır. Türk kadınının bu soyadı çilesinden kurtanlması için yasa koyucunun önün- de bir firsat vardır. TBMM'de yakm bir gelecekte Adalet Komisyonu'nda tartı- şdacak olan Medeni Kanun Tasansf yla, Türk kadınının boşandığı takdirde, yıl- larca kullandığı, bununla tamndığı, şöh- ret olduğu kocasına ait soyadım mahke- menin ızni ve kocasının son vermediği sürece kullanabilmesı yönündeki isa- betsiz çözüme son verilmelidir. Batı ül- kelerinde olduğu gibi "boşanan kadının kocasuıın soyadını kuflanmaya devam edebileceği, ancak kendisi isterse bunu terk edip önceki soyadına dönebileceğP çözümü benimsenmelidir. ARADABİR VEDAT GUNYOL Fıtık Sözlük yani lügat dilindefıtık, "biror- ganın ya da bir dokunun normal ola- rakiçinde bulunduğu boşluktan dışa- n çıkması" diye tanımlanıyor. Benim kasık frtığım da bu tanıma tı- pa tıp uyuyor. Bundan elli elli beş yıl önce, suların kesildiği (ki sık sık kesilirdi) birdönem- de, evimizin alt katından üst katına, ko- ca bir kap içrnde su taşırken, mefdi- venin ilk bfesamağında, iki elimle ta- şıdığım su bidonunun ağırlığından oia- cak, birden sağ kasığımda kopmaya benzerbirSIZJ duydum. öncealdırma- dım. Ama birkaç gün sonra, kasığım- da, bir kabarma, ince bağırsağımın drşan çıkmasına yol açan bir kabar- ^ ma oldu. Sorup soruşturdum. Bunun adına fıtık derler diye, beni önemli bir sorunla karşı karşıya'getirdiler. Fıtık, daha başlangıçta, önemsiz bir .ameliyatla giderilirmiş. O günlerde, Avrupa'dan büyük becerilerle dönen Kâzım Ismail Görkan adlı biropera- tör, fıtıktı, apandisttti gibi saynlıklan, şip- şak ameliyatla iyileştinyordu. Nitekjm o günlerde kızkardeşim Mihrimah'ı apandisit ameliyatıyla normal yaşa- mına kavuşturmuştu. O sıralardaame- liyatsözcüğü ölümle-kalım arası, şan- sa bağlı kurtuluş anlamını içeriyordu. öyle ki, Amerikan sinemasının çok ünlü, güzeller güzeli sanatçısı Rudolf Valentino bir apandisit ameliyatında ölmüştü, ardından intiharlarla yüklü . acılar bırakarak. Işte böylesi ürkünç bir ortamda, fı- tığımın hakkından gelebilecek dokto- run peşine düşecektim. Bu amaçla, derdimi bir gün Dr. Adnan Adıvar'a açtım. Hemen beni alıp Dr. Kâzım Is- mail Gürkan'a götürdü, banaolan sev- gisini ve doktora olan güvenini ön pla- na çıkararak... . Dr. Kâzım ismail Gürkan, sürekli ameliyatlann verdiği bıkkınlıkla ola- cak, ameliyata gerek yok deyip, fıtık bagı kullanmamı önerip işin içinden sıy- nldı. Elfi yılı aşkın bir süre fıtık bağıyla yetindim durdum. Ama son zamanlar- da frtık denilen, o dokufan zorlayan çıkmtı, gemi azıya alarak testislerimi zorlayınca, imdat imdat diye bağır- maya başladım. Bugün yann fıtık sorunumu çözüm- leyecek olan, aslında ürkünç, ama doktorfarca normal sayılan bir yaptı- nma bırakacağım kendimi. Sonuç ne olursa olsun, ameliyat masasında kal- sam da kalmasam daumursanruyorum. Güzel biryaşam sürdüm bugüne dek, gözüm arkada kalmayacak denli gü- zel bir ömür tükettrm. ölürsem eğer, kalanlara selam olsun diyorum, koca Yunus Emre'ye rner- haba diyerek. Kürdan Kuşlan OSMANŞAHİN TV belgeselleri- nin birinde izlemiştim; nehirlerin efendisi sayılan timsah, avım zorlukla >ııt- tu. Mideye indirdi. Sonra nehirden çıkarak kumsala uzandı. O ara bir kuş belir- di önünde. Martıya benze- yen, martıdan az küçük, uzun bacaklı, sivri, kınnızı gagalı bir kuştu bu. Tim- sah, kuşu görünce ağzmı kocaman açtı. Kuş girdi ağ- zuun içine. Timsahın dişle- ri arasındakı leş kınntılan- nı yemeye başladı. 'Kür- dan Kuşu' dıyorlardı adına kuşun. Timsah, her an ağ-. zını kapatabilir, kuşu küçü- cük bir lokma gibi yutabi- lirdi. Ama yapmadı. Aksi- ne ağzını daha da açıverdi. 'Kürdan Kuşu' da timsa- hın küçük diline dek sokul- du. Diş diplerindeki kınn- tılan özenle temizleyiver- di. Timsah, dişlerinin bakı- mımn yapıldığından, par- latıldığından emin, gözleri- ni zevkle yumdu. 'Kürdan Kuşu' ile aralanndaki uyu- ma diyecek yoktu. Eğer 'Kürdan Kuşu' konuşmuş olsaydı, samnm şöyle der- di u Herkesefendimtimsa- hıöMürûcü,vahşi birkatil sanır. Oysa görüyorsunuz, «ğnnın içine dek girdiğinı hakle bana bir şey yapnu- yor." 'Kürdan Kuşu'ile timsah arasmdakı bu ilişki günü- müz medyasında da sür- mektedir. Birçok seçkin, de- ğerli, aydınlanmacı yazar- lanmızı bu örneğin dışında tutuyorum. Ama bazı "kö- şeü" yazarlar, yukandaki 'Kürdan Kuşlan'nm göre- vinı büyük bır ıstekle yeri- ne getirmektedirler. Patron- lannın gazetelerinde, TV yorumlannda herkese yol gösterirler. Devleti eleşti- rirler. Atatûrk'e, orduya dil uzatırlar. Hükümetlere, sf- yasi partilere, sendıkalara. toplumsal kuruluşlara akıl hocalığı yaparlar. Ama sı- ra paralann efendisi patron- lanna gelince, susarlar. On- lann yolsuzluklanndan, al- dıklan trilyonlarca kredi- lerden, medya kuruluşla- rında çalışan on bınlenn sendıkalaşmasına izin ver- mediklennden satır olsun söz etmezler. Ettikleri an timsahm ağzmı kapataca- ğmdan korkarlar. "Köşefi" yazarlar, bu gerçeği bihne- Sony TV'nin hediyesi: Evde sinema keyfi 63ekranveüstöSonyTvTer31 Bdm'e kadar Sony VCD Player hedıyeli. Sony VCD Pfayer ile video CCrieri izteyebıfir, mûzik CDTeri çalabilirsiniz. Bu mülhiş fırsatı kaçırmaym. Hemen bir Sony Yetkif Satası'na geln, id mükemmel Sony"ye aynı anda sahip olun. Üstelik Sony TVIer 2+1* yıl garantili. M (322)49981811 nŞMn (358)513 6088 i (312) 322S31S Kntey Puşacan (Î12) 417 8240 KOçitaa** Evmel (312) 41a 17»3 B e * (242) 746 4S89, ArtMr (242) 311 6S35, Ouneş (242) 241 3227 A y * l ÖJtoys (256) 212 9B3B -ı—) • l ı » *•*?••••*» Fat* (312) 222 7434 Ç M a a v D n * (312>44172 93 Bkaari Emh T«un (312) 6231290 Ukm Kut? (312) 311 »751, OuıMMV (312) 3113604, «fc-Bamhı—6d»yı<*rti (266)713 2903 f Munt Giç»n (312) 8531*3 C M • Cartor (312) 327 3636 n (28» 373 42% Vma 1^1(258)2611S73edfcl»»Ûr«rtl (284)22S1310 U * İ H ' + />b«g H * (222) 2202828, /UxMWı*yc*H (222)231 2146, BtfOT (222) 2308981 O.IİMll» ŞonB (342) Z»2494Ç»—MI«>r (454)21686261 3X3B3İ*m*ri ***m*T**dm(Z12)5877917tog*»Kot>Wl(212)381 9424********(212)5421515••|lllnH|lSwg n(212)57728WnIUM0BB»yg»2>3271Wll II 3K(W6)3M«7IIO BI^Mı^ıl , • —ın-- ıır—ı [—1 —--•—-.:—, . — ~-{ —.~,,^-,^^-.>^—«A-p.^^ •»».,. . . r ^ r — ^ « ^ h ... , . ^T ^,^rr ,-^^g—^—^—^r t— (212)j636162QM^l3S(216)302 9920M«»My»Aaraoy(212)225a7MK«Jfca»Lflte(216)34571MIUt^ıa»*»n«»ai2)a^ 5853274Ito^H»»B«yt«n(216)3022237. KflçiEy*Aa—n(216)4173301 P—ıB»»«Ev(216)4910790taw^Wg12)2713288t^«M(212)241«2n>0lw«*»»IJ<l«fc(216)3354871 0lMlll»nM.lirwln»B (216) 333 9984 b » * K m t Bdp (232) 422 6556, Kul (232) 463187B, Y * w r (232)421458» BanKm 8o™((232) 343«41^000» (232i 3741424 Ç M u ^ V * ^ ^ (232) 4414S86 !!<>««*• taUy()3Z) 369«07 Oçrol OriKt AyıMM» (232) 29) S47İ KocM« O ^ » Dwfc(262) »42 3767, Dmh P a t a * pS2) 321 8510, CMM En* (262) 322 87m Kaı^YuMİur (332) 3601700IMk«»aMdi (422} 3217515Mnt»S««i Sûm (236) 813 1365 OoklMi (236) 234 3541 Mu#a BoAan Knyter (252) 316 8255 M n w k Alp (252) 412 2983 Sdıanra BW Öner (264) 278 5474 S « l l « « Uflu* (362} 431 243» İ O * Ökl«» (464) 223 3422 Anıl (368) 261 '2804 Uv.» Oflular (346) 221 1473 Trtlrc*.* Çoriu Işgıider (282) 654 2311 Trafezon Öran (462) 326 0476, Tumtor (462) 326 9900 Van KayhMi TOrtnmooAIU (432) 216 7540 hto:i6A>tfta^ gasrtkaiını^nayrunutmayın SanayıveTıcar«Ba(<art^ r nc221 *+1 y», ek savs gaıantısıd» . ' Bu karçanya 9 EyUI - 31 Ettrt taMeri atasında geçerf* ve stok midarivıyta sraMır Promosyon, Sony fiyat lıstesindeta 63 ekran v« ûzenndeKj tûm TVler ve . -^*— MCE-S78K 7C0 Piayet ıçn geçaıfdr ^ .. m* FDTrinitron VVEGA Sony bır ( o d n r i o j i uye Huruiuşudur. Ierine karşın, herkese "de- mokraa" dersi verirler. Ka- lemlennı kürdan olarak kul- lanırlar Çıkarlanna göre devirlerinın rengını değış- tiren, mevsimine göre tüy- lerinin renginde ayarlama- lar yapan kuşlardan fark- sızdırlar. Atatürk'ün Bandmna Va- puru ile değil, dev bir tran- satlantikle Samsun'a çıktı- ğını, Ulusal KurtuJuş Sava- şımmn "PiKhşaaakarşıya- pdantophı birisyan" oldu- ğunu yazarlar. Cumhuriyet tarihımizın yetiştirdiği bir- birinden değerli aydın ve sanatçüanmıza, örneğin Ni- zım Hikmet'e, Hasan Âli Yücel'e, LH. Tonguç'a, Aziz Nesrne, YaşarKemaTe, Yıl- maz Güney'e kara çaîmaya çalışırlar. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Nâzım Hıkmet için: "ldeoJojisiöt- dflğüne göre N. Hikmet'in şiiri de öbnüştür" dıyenler onlardır. Aydınlanmacı, ödün vermez tutumu nede- niyle Cumhuriyet gazetesi ile Sayın ÜhanSdçuk'a "di- nozor", "Malatya Postaa" diyenler onlardn-. 77 yıl ön- ce Anadolu'da kurtuluş mü- cadelesi veren Mustafa Ke- mal ile arkadaşlanna, yazı- lanyla saldıran mütareke öncesi tstanbul kalemlerin- den farksızdırlar. Engin Ardıç, yıllar önce Köy Enstitüleri için "Enûs- dfi" bashğıyla, Türkiye Ya- zarlar Sendücası ile AzizNe- sin için, 'Sıvas Olayian'nı bahane ederek "Aziz Aziz, Aptal Aziz" diye yazacak denli körleşmiş bir kişıdır. Aym Engin Ardıç, Yıhnaz Güney içinbakmız ne diyor "Yrimaz Gûne>, bedeniyle vesinenıaayia öhnûştür. Yıi- maz Güne>, birkaç komü- nist eskisinin nostaiji mu- habbetinden başka bir şey değüdir." (Star/2000). Fatih Atta>h da şöyle ya- zıyor: " Yıhnaz Güney, ka- dın döven, entelektüel yönü zayıf, maço bir adam ashn- dsL Kaduı döven bir katü- den, bir mit yaratmak için gerçekler sapürdıyor. Be- nim kJn YıimazGüney,Tfir- kiye"nin Avnıpa'daJd ima- jım yerie bir eden, bunu da kendimenfaaüan içinyapan bir katildir. Bugün hâiâAv- nıpa'da Yıimaz Güney'in mirasıdır başımıza bela obnf (Hürriyet 25.1.2000). Dosto\e\ski, "tnsanlan ^tedikleri suçlara, gfinah- lara bakarak yargüama>Tn. Onun ası) v apmayı istediği vücedeğerlere,kutsal şe>1e- re bakarak yarguavın" di- yor. Tobtoy un kardeşi de bir gün roman yazmaya başlı- yor. Dostlan bunu Tolstoy'a söylüyorlar: "Kardeşinizde romanyaztyor" diye. Tols- toy: "Hayır o roman yaza- maz. Çünkü aayı bflmiyor. Aa çekmeyen Idşisanatya- pamaz" diyor. Yıimaz Güney, Tols- toy'un acı çeken sanatçı ta- nımına uyuyor. Yıhnaz Gü- ney, bin türlü yoksulluğun, acının içinden gelerek ken- di kendini yaratmış büyük bir sinema dehasıdır. Nâ- zım Hikmet'ten sonra en çok hapis yatan bir aydın- sanatçıdır. Günümüzde, ül- kemizin her yanını kara bir bulut gibi saran "saym hır- sızlannııza, bankalann içi- ni boşaltanlara" bakınca, bu ülkede acı çekmek, yok- sul olmak, dışlanmak bir şansür, bir olanaktır Insan hiç olmazsa onJarkadar kır- lenmemiş, pislenmemiş olur. Varsıl kişilerin kuru- lu düzenle, politikacılarla olan ilişkileryüzünden gırt- laklanna dek her türlü pis- u'ğe battıklannı cümleâlem biliyor. Onlar içinde bulun- duklan parasal yüksekJiğı korumanın telaşına düşmüş^ lerdir. Her an yuvarlanma, düşme tehlikesi yaşarlar. Ydmaz Güney gibi, Orhan Kemalgibi halkın düzünde yaşayanlann, en altta olan- ların böylesi sakıncaları yoktur. tktidarlara karşı en küçük bir ipotekleri yoktur. Onlar, başkasının eyerini kendi atlanna vurmazlar. Ctegürdürler, kişilik sahibi- dirler. Yıünaz Güney haksızlı- ğa kesinlikle karşı bir sa- natçıdır. Midyeye benzer kışilıği; içi yumuşak, dışı keskindir. Filmlerinde ko- nuştuğu kadar, suskunluğu ile de oyun veren biridir. Çok yönlüdür; yönetmen, senarist, oyuncu, aydın ve yazanhr. "BoynuBfiknkÖI- dûler'' romanı ile Orhan Kemal Ödülü aldığı unu- tulmamalıdır. Onun sana- tında acı çeken, eleştiren, başkaldıran insanlann ma- ceralan anlatılır. Düzgün yüzhl, bakımk, bulvar surat- lı kişilerden çok bakunsız, acı çekmiş, yoksul ama öz- lerinde gehşmeye, büyüme- ye olan gi7il istekler taşıyan- lann sinemaasıdır o. Günü- müz medyasındaki kimi ya- zarlann son aylarda sıkça yineledikleri <t Öteki Tûr- kiye''nin sanatçısıdır_ Yıi- maz Güney. Sahi, "Oteki Tfırkiy"ninhManhnnı,yi- lar önceSabahattinAB, Sa- it Faik, Orhan Kemal, Ya- şar Kemal, Mahmut Ma- kal, Fakir Baykurt, Bekir Yddız ve diğer toplumcu yazarlanmız yazmamışlar mıydı? Kendi saksılannda, ken- di kökleri üstünde donmuş kalmış olanlann, çalıştık- lan yeri sorgulamayan "Kürdan Kuşlan"nın, boz- kır kaktüslerine diyecek söz- leri yoktur. PENCERE Müslüman'a YankL TV ekranında aölanacak görüntüler... Rlistinli gençlerIsrailli askertere kuş sapanıyla taş atryorlar... Israilli askerter duruma egemen!.. Ellerinde ge- lişmiş silahlar, kafalannda komutanlannın verdiği buyruklar!.. Hiçbirinde gelişigüzel davranış yok; ne yapacaklannı biliyorlar... Zavallı Filistinliler... Arap dünyası lâfı güzafl.. Müslüman ülkeler as- keri güç bakımından şınanay!.. Hazreti Muham- met'in askerleri Israil'le ne zaman savaşa girseler, yenilgiye uğradılar. Her birinde ağır basan dünya görüşü ne?.. DincilikL Islam dünyası 'Aydtnlanma'nm, modernleşme- nin, sanayileşmenin neresinde?.. Laiklik karşısında tutumlan ne?.. Kadını çuvala sok!.. Irticayı yeğle!.. Sonun budur. • Savaşmasını bilen orduya sahip bir Türkiye var Islam coğrafyasında... Kıbns çıkarması başanyla gerçekleşti; PKK'nin gerilla savaşı girişimi, dışandan ne kadar destek- tenirse destekJensin, yenilgiye uğratıldı; Ege Deni- zi denetim altında... Peki, savaş iyi bir şey mi?.. Yok canım... Savaş cinayettir!.. Ama cinayet işlemek isteyen düşmana karşı ken- dini savunmasını da bileceksin!.. Bati'nın en uygar ülkeleri, savaşmasını en iyi bi- lenterdir. Rastlantı mı?.. • Türkiye'de Aydınlanma 19'uncu Yüzyıl'da ucun- dan kenanndan tohumlanmaya başladı, 19231e ku- rulan Cumhuriyet laik devlet!.. Modernleşmenin çekirdeği laikliktir; bu yolda kökünden bir devrim gerçekleşmezse, ne demok- rasi oluşur, ne de ülkedeki kurumlaşmalar çağ- daşlaşabilir. Ordu bu yapının silahlı kurumudur; asker savaşmasını ögrenmek için bilim ve tekno- lojiye açık olmalı, strateji ve taktik yöntemterine akıl erdirmeli, bilinçli ve disiplinli bir düzenin aygı- tına dönüşmeli... Israil'de ordu Araplara kat kat üstünlük sağlama- sa, Arlel Şaron Kudüs'te tüm Müslümanlığın kut- sal mekânlannı rahatça çiğneyemezdi. Peki, Islam dünyası buna karşı ne yapıyor?.. Ne yapabilir ki?.. • Iran'la Irak sekiz yıl savaştılar, 1 milyon insan öl- dü; hepsi de Müslümandı... Müslümanın gücü Müslümana yeter... Sekiz yıl süren savaşta Hıristiyan Batı dünyası- nın ürettiği silahlara oîuk oluk para aktı. Müslü- manlar birbirterine kıydıkça, birbirlerini boğazla- dıkça, emperyaJistlerin kasalan doldu. Iran ile Irak yenişemediler. Sekiz yıl sonra takatleri tükenip de savaş bittiği zaman geriye ne kalmıştı?.. Hiç... Hiçlik, bugün de Islam ülkelerinin dinciliğinden doğanderinboşluk... -.•,•, • Müslüman coğrafyasında bir Türkiye var, sava- şı ve banşı bilen, sanayileşmeye ve demokrasiye en yakın ve kadına özgürlük tanıyan... Nedeni laiklik devrimi!.. Ve Aydınlanma.'.. • '••' '• - l -\ RAKIRKÖY 9. AŞLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1997/19 Davacı Esme Karaduman tarafından davalı Ünal Karaduman aleyhine açılan boşanma davasının yapı- lan açık duruşması sonunda, Davanın kabulüne, Adana ili, Ceyhan ilçesi, Civan- tayak Mahallesi, C: 004/02, S: 75, K: 150'de nüfusa kayıtlı Mahmut kızı Fatma'dan olma, 1962 doğumlu Esme Karaduman ile Hasan oğlu Türkan'dan olma 1960 doğumlu Ünal Karaduman'ın MK'nin 134/1 maddesi gereğince boşanmalanna, müsterek çocukla- n 1986 doğumlu Gamze Karaduman'uı velayetinin da- vacı anneye verilmesine, davalı babanın, müsterek ço- cuğu her yıl 1-31 Temmuz tarihleri arasında yanında bulundurmak suretiyle kişisel ilişkisinin sağlanılması- na, tedbir nafakası, iştirak nafakası istenilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına dair 2.3.1998 tarihin- de 1997/19 esas, 1998/122 sayılı karar ile verilen karar adresi meçhul bulunan davalı Ünal Karaduman'a ila- nen tebliğ olunur. Basın: 59553 BEYOĞLU 2. SULH HÜKUK HÂKtMLtĞl'NDEN 2000/593 Mahkememizin 19.10.2000 tarihve 2000/593-618 sa- yılı karan ile, Istanbul, Kâğıthane, Gürsel Mah. Cilt: 0005, kütük sıra no: 0231 'de Rızvan kızı Nebiye'den ol- ma 1936 doğumlu Hatice Erdem'in hastalığı nedeni ile M.K.'nun 355. maddesi uyannca hacir altına alınarak kendisine eşi DursunErdem'invasi olarak atanmasınaka- rar verilmiştir. llan olunur. 19.10.2000. Basın: 60135 Bl 1848-403 Bağ-Kur numalan sağük karnemi kaybettim. Hükümsüzdür. NVRHANACUN Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi, askeri kimlık kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. GÖKCESUTAMER Nüfus cüzdanımı ve ehJiyetimi kaybettim, hükümsüzdür. İREMARSEBÜK MANAVGAT 2. AS1İYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 2000/120 Davacı Güneş Sigorta AŞ tarafından davalı Hasan Vehbi Acar aleyhine açılan tazminat davasının mahkememızde ya- pılan açık dunısmalan sırasında verilen ara karan uyannca, Davalı Hasan Vehbi Acar'a davetiye tebliğ edilemediğinden ve adresleri de bulunamadığından ilanen tebligat yapıl- masuıa karar verilmiştir. Davalı Hasan Vehbi Acar'ın Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait duruşma salonun- da 19.12.2000 günü saat 9.00'da bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekılle temsil ettırmesi, aksi halde HUMK'nin 213 ve 377 sayıh maddeleri gereğince tahkikat ve yargılamanın yokJuğunda devam edeceği ve karar veri- lecegi, dava dilekçesi ve duruşma günü davalıya tebliğ yoluyla ilanen tebliğ olunur. 13.10.2000 Basın: 59106
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle