24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EKİM 2000 ÇARŞAMBA CUMHURtYET SAYFA 17 Aydınlanma Beş yıldır yayımlanan bağımsız Kemalist dü- şün dergisi Aydınlanma 1923, internette srtesi- ni açt: www. aydinlanma1923.org Dergiyi ve siteyi hazır- layan gençter, Aydınlan- ma 1923'ü şöyte anlatı- yor. "Referanslannı do- ğa bilimlerinden ve Mustafa Kemal'in temel ilkelerini çeşitli biçim- lerde ortaya koyduğu dünya görüşünden ala- rak Kemalizm'i, T "rkiye'nin so- runiannı çözmeye aday tek ideoloji olarak görür. Em- peryalizme ve zengin ül- kelerin belirlediği dün- ya düzenine karşı iiçün- cü dünyacı bir anlayış- la; eleştirel akılcı, halk- çı, devletçi, ulusal bir ekonomi polrtikasını he- def aian birtoplum mü- hendisliği projesi oluş- turmayı amaçlar ve bu- nu Kemalizm'in ideolo- jik çerçevesi olarak belirier." DSP/MHP Prof. Dr. Tahir Balcı: "Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Türk cumhuriyetierinde Fet- hullah Gülen'in okulları yerine Vesmi okullann kurulması görü- şünüMHP'liDev- let Bakanı Abdulhaluk Çay destekliyor. Ne ka- dar acı ki DSP, tarikat- lar konusunda MHP kadar bile duyarlı değil." I Bektronik posta: demzsomec uriyetcom.tr Tel: û.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Enflasyonla mûcadete içı'n pirinç yerine bulgur yemeliymişiz... "Sonunda evdeki bulmırdan da olacaâız!" Ş ırnak Tekel Başmüdüriüğü'nde şef yardım- cısı olarak görev yapan Seyfettin Boy- raz'ın çocuklarına miras kalması amacıy- 1 la, Tekel Genel Müdürü Mehmet Akbay'a yazdığı açık mektuptur: "Istanbul Tekel Pazarlama ve Dağıtım Başmüdür- lüğü'nde 1978'de görevebaşladım. 1980'den 1999'a kadar 19 yıl yönetici kademesinde görev yaptım. Gö- rev anlayışım gereği cumartesi-pazar, bayram tatili de- meden fedakârca çalıştım... 8 Eylül 2000'de Şırnak Tekel Başmüdürlüğü'ne ta- yinimi çıkarttığınızda görev yerime gitmek üzere yo- la çıktığımda 3 yaşındaki oğlumun bacaklanma sarı- lıp, 'gitme baba, beni de götür' diye yalvarması beni çok etkıledi, yutkundum, gözlerim doldu. Çocuğuma ne diyecektim, benim bile sebebini anlayamadığım sür- güne gidişimi nasıl anlatabilirdim ki. Bu sırada 22 yıl- lık memuriyetim gözlerimin önünden birfilm şeridi gi- bi geçti. Memuriyetim süresince hiçbir adli, inzibati, Mipas kovuşturma ve soruşturma geçirmedim. Hırsızlık ve yolsuzluk yapmadım. Bir saat fazla mesai ücreti al- madan devletimin verdiği maaşla yetindim. Hem de sizin ve yönetim kurulunuzun karanyla devletin ver- diği zammın maaşıma daha az yansıtılmasına rağmen... 1984'ten 1999'a kadar Tekel bünyesindeki birçok müdürlüğün satış ve işlem hacminden birkaç kat bü- yüklükteki Kasımpaşa Satış Deposu'nda amirlik gö- revini yürüttüm. 1/4 derecesinde, yüksekokul mezu- nu, hep en üstü sicil notu olan A puan almama, ida- rece egitim ve başanm nedeniyle satış denetçiliği se- minerine katılmama rağmen; bir başmüdür, bir mu- hasebeci, iki şef kadrosu boş bulunan Şırnak Başmü- dürlüğü'ne şef yardımcısı olarak atandım. Atatürk'ün ilkelerine karşı çıkıldığı, büstlerinin kı- nlıp resimlerinin indirildiği bir dönemde, yöneticili- ğini yaptığım Kasımpaşa Satış Deposu'na Atatürk'ün büstünü yapttrdım ve 'Bu millete efendilikyoktur, hiz- met vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur1 sözünü yazdırdım; açılışa Tekel yöneticilerinden kim- se katılmadı. Şimdi onlar efendi, ben bölücü oldum. Sendika, vakıf, dernek yönetimlerinde görev aldım. Kurumumun ve çalışanların yaranna olan her etkin- liğe katıldım. Memuriyetim süresince hiçbir Tekel mamulünün bozulmasına meydan vermeden satı- şını gerçekleştirdim. Küflü sigaralan bağış adı altın- da yoksul yaşlı insanlara içirtip plaket almadım, ola- sı ölümlerine sebep olmadım. Sayın Genel Müdürüm, size yazdığım bu mektup hayatımda çocuklarıma bırakacağım en değerli mi- rastır. Çünkü, büyüyüp okuma yazmayı öğrendikle- rinde, vedalaşmamızdaki o duygusal anı hatıriaya- cak ve beni çok iyi anlayacaklardır. Ya sizi? Saygılanmla." SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKVRTCEBE &ELL/ pLDUĞLJ O J C kU/VA-Y/ MfLLİyE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuca yahoo.com Allah kahretsin, rüşvet olarak aldığımız çek karşıhksız çıktı! Bill Clinton'ın mektubunu açıklıyoruz!ı ABD Başkanı Bill Clinton'ın Tem- silciler Meclisi Başkam'na yazdığı mektupla Ermeni tasansını geri çek- tirmesi Türkiye'de sevinçle karşılan- mış ve tebriklere mazhar olmuştu. Clinton tasarıyı, ABD'nin bölgede- ki çıkarlan için geri çektirrnişti arna "100 Büyük Türk Dostu" listesinde tartış- masız biçimde birinciliğe otur(tul)muş- tu... Hürriyet'ten Emin Çölaşan, mek- tubun Türkiye'de gözardı edilen bö- lümünü yazdı dün... Clinton, Temsilciler Meclisi Başka- m'na diyor ki: "Size, Osmanlı Imparatoriuğu dö- neminde Doğu Anadolu'da 1915- 1923 yıllan arasında gerçekleşen tra- jik olaylarla ilgili olarak duyduğum de- rin endişeyi dile getirmek için yazıyo- rum... Her yıl 24 Nisan Ermenileri an- ma gününde onlan andım, o dönem- de masum Ermenilerin sürgün edilme- sinin ve öldürülmesinin yasını tuttum. Ve her yıl, bu tür vahşetlerin bir daha yaşanmaması için çağrıda bulun- dum..." Mektubun geri kalan kısmını da biz tamamlayalım: "Türklerin hassas olduğu iki konu var. Biri Yunanlılar, öteki Ermeniler. 1919'da Izmir'e Yunanlıları çı-, kartmasaydık, işi bitiriyorduk.' 1938'e kadar epey zaman kay- bettik arna özellikle 1950'den son- ra çok yol aldık; 1980'lerde altyapıyı kurduk; şimdi de Ermenileri kullanıp işi bozmayalım. Biraz sabıriı olun." Tam Zamanı NtYAZl ÜNSAL C. Senatosu Eskı Erzincan Üvesi Atatürk'le ilgili aktanlan bir anıyı yazmanın sanırım tam zamanı. Günümüzde artarak, hemen her yönüyle kirlenerek süren sosyal ve siyasal olayları iyi anlamamız, iyi algılamamız için yazmalıyım bu anıyı. Sadece bu da değil, Atatürk|ten 62 yı^f sonra onun yerınde blanlarla, ' Atatürk farkını tam anlayıp al- gılamamız için yapmalıyım bu- nu. Pazarören Köy Enstitüsü mezunu emekli öğretmen Ke- mal Tarhan aktardı anıyı. O'na da Ankara Yenimahalle Gü- zelyalı 95. Sokak 34 No'lu ge- cekondusunun altındaki dük- kânda camcılık yapan oğlu- nun iş yerinde, Atalay soya- dındaki Atatürk'ün baş çoba- nı Erzincanlı ihtiyar anlatmış. Ben araştırdım, 25 yıl önce ölen, Atalay soyadını taşıyan ihtiyarın ismi Hüseyin. llıç il- çemizin Bağıştaş köyünden. Bütün bunlan Atatürk'lü gün- lerin ilk yıllarında geçen bir olayı doğrulamak için yazıyo- rum buraya. Atatürk, hepimizin bıldiği, Atatürk Orman Çiftliği'ni oluş- turduğu günlerde bir gün ya- verine der ki;".. Gitbaş çoba- na söyle, bu gece tüm sürüyü Sincan köylülerinin tarialanna bırakıp otlatsınlar." Yaver aldı- ğı emri çobanlara iletır. Ço- banlaryaverin istediğini gece aynen yerine getirir. Bahann ilk günlerinde yapılan bu işten ekili tarialar önemli ölçüde za- rargörüyor. Durumu öğrenen Sincan köylüleri olay yerine geldiklerinde, Atatürk'ün ço- banlan ve sürüsüyle karşılaşır- lar. Bir süre harap olan tarla- lan gezdikten sonra, - Ne diyebiliriz, kimi kime şikâyet edeceğiz? diyerek da- ğılırtar. Atatürk iki gün sonra yave- rini çağırıp sorar. Yaver, "Em- rinizi ilettim, gereği yapıldı efendim" der. Yaverin verdiği bu bilgı üzerine Atatürk bu kez, "Peki tarlaları otlatılan köylülerneyaptılar, birşikâyet- te bulunmadılar mı, haklannı aramak istemiyorfar mı" diye sorar yaverine. Yaverinden "Hayır" yanıtını alınca, "Ol- maz öyle şey, hemen git söy- le köylülere. Sürü benim, şi- kâyet etsinler, haklannı ara- sınlar. Bu işi benim çobanla- nm değil, kim yaparsa yapsın cezasız kalamaz. Benim hal- kım bunu öğrenmeli, anlama- lı, benim de şikâyet edilebile- ceğimi bilmelidir" der. Yaverin Sincan köylüleriyle ikinci kez görüşmesinden son- ra, çobanlar hakkında şikâyet dilekçeleri veriyorlar. Yürütü- len ışlem sonucunda yargı, surü sahibi Atatürk'ü Sincan köylülerine tazminat (zarar-zi- Bu karardan sonra Atatürk ka- rar veren yargıcı arayarak, "Cumhuriyet'ın yargıcı oldu- ğunuzu kanrtladınız, kuOanm si- zi. Eğer beni dikkate alarak so- nucu değiştirseydiniz, buna çok üzülürdüm. Tekrar tebrik ederim sizi" der. Aktanlan anı bu. Üzerinde düşünebildiğiniz kadar düşünün, durabildiği- niz kadar durun. Günümüz olaylarıyla karşılaştırabildiği- niz kadar karşılaştırın, bunun bir eşini, bir benzerini bulma- nızın olanağı yok. Aktardığı- mız anıda görülüyor ki, suç iş- leyen ya da işleten, zarar ve- ren, kurallara uymayan kişi; vatanı kurtaran, devleti kuran kişi de olsa, yapılan yanlış iş- lemsiz ve cezasız kalamaz. Olayımızda görülüyor ki Ata- türk bunu sağlamak, bunu ör- neklemek, yaşama koymak için, kendinı de içine alan se- naryo düzenlemekten çekin- miyor. Hıç kuşkusıız Ata tüm bunları halkın öğrenmesini, uygulamasını, sonuçlannı her durumda izlemesini sağlamak için yapıyor. Sadece halkı de- ğil, tüm düzeni, yeni oluşturu- lan hukuku, özüne uygun ya- şama geçirmek ve yürütmek ıçın zorluyor kendinı. Aleyhi- ne karar veren yargıcı kutluyor, tebrik ediyor. Neden, niçin hep aynı. Yeni düzen aslınaesası- na uygun yürüsün, sağlam te- mel ve güvenilir ömeklerie hal- ka yansısın.. Ya şimdi? Böylesi olaylarya da öyküler değil, milyon mil- yon dolarlar, mılyarlar, trilyon- lar, katrilyonlar, akıl almaz ser- vetler dönüyor ortalarda. Ban- kalar alınıyor, bankalar satılı- yor. Karar verilip bankalara el konuluyor. Karar saatinden birkaç saat sonra el konan bankalann içi boşaltılıyor. Ka- set kaset bantlardan halk bun- ları izliyor. Daha neler neler... Insanın başı önüne iniyor. Yu- varlanıp dayanılmaz bir yük biniyor üstümüze Çanka- ya'dan aşağı. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] _ y - . & r> :' : - *"^w 1 "" iflPİ "?«* Pş1 '-> • ÇIZGtLİK KÂMtL MASARACI Â ' , '-, * , • ı $.'. V" ^" £ HARBİ SEMtH POROY [email protected] TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 25Etdm TÜRKKALPVAKFI "Çocuk Kardiyolojisi" Türk Kalp Vakft kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde 79 Mayıs Cd No- 8'Şşlı/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Faks- (0 212) 212 68 35 HAFIF SÜVARINfN UUCUMUL H8S4'rs BV6ÜU, K/KIVSAvAÇl SÜKERKEN, SALAKLA- VA ÇARPtŞMASt OIMUÇni. KUSLAR, 6İGLEŞİK /V- GİÜZ, F/ZANSfZ VG OSMAUU *UJWen£RİNİN TAK.- VİYE LtMAUI BALAKLAVA'YA SALDUZMtf, SAVOM- MAYI KiKÂAAK /S7£M/f77. ÇARPtÇMAtAG TeP€' sûee&e&j, İN&UZ mjnMAy SAÇZAHI GA6L4N, ŞUS 7VPÇULARINI SUSTUGAMK Ç "HAPİF SÜUA/ü TVSAYt'vA 8İ*. SMİIS Sö/V- DGRMIİÇTİ- EMİ/e, HÜCUM KĞAJÜA/ÜA/ 7&BS ANLApL MASI SOUUCU YANLIŞ tiy&ULAA/M/f, BlJZ. 7T&>J£~ PfY£ >TSL AÇMIÇTT. LOK& CARPİ6AAi(lZE£ıMl>E,eH SAĞGA),KOMU774£/A/0Ald HAF/F SÜI/ARİLEBİ TOfi. LAKA KARŞ1 yAL/N MUUÇ £ALO/£TMtÇt YENEN VE yeHİL£AJfAJ 8£LLİ OUU4D/&1 ÇAÜPfÇM/l SO- NUfJDA 673 MUÇıDSAl t9S't ATÛSTÛUOE XAlA&U*fÇrf. Ehliyetımı kaybettim hükümsüzdür. DUYGU KURŞUN Askeri kimlığımı kaybettim hükümsüzdür. SERAL ALGÜR AMASRAASLtYEHUKUKMAHKEMESİ'NDEN *. DosyaNo 1998,144-76 Davacı Özel ld. Müd. vekili tarafından davalılar Hasan Eyıce ve arkadaşlan aleyhıne mahkememıze açılan tapu ıptali ve tescil davasının mahkememızde 25.6 2000 tanhınde. 1998 144 esas. 2000/76 sayılı karara çıkmış olup. Zeynep Yıldınm (Terlıkçı), Emıne Eyıce, Hasan Eyıce, Hûseyın Eyıceye karar teblığ edılememıştır. A^a- ğıdakı karann davalılara ışbu ılanın teblığı ıle teblığ tarihınden ıtıbaren 15 gün ıçersınde karan temyız etmelen, temyız etmedıklen takdırde karann kesınleşeceği ılanen teblığ olunur Hukünr 1-Davacının davasının kabulü ıle Bartm ılı Amasra jlçesı Kum Mah. pafta 30, parsel 773 noluparselle ılgilı 4320m2'lık mıloann davalılaradı- na olan tapu kavdının ıptalı ile 2942 sayılı kamulaştırma kanununun 17 maddesı uyannca T C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüp adına Baıtın 11 Özel lda- re Müdûrlüğü adına tapuya kayıt ve tescılıne, 2- 77 760 000 -TL harçtan peşın alınan 15 552 000 - TL'sı harcın mahsubu ıle bakıye 62 208 000 -TL harcın davacıya ta- mamlattınlmasına, 3- 75.728.ÛO0.-TL ûcretı vekâletın davalılardan müştereken alınarak davacı ıdare kendısım bır vekılle temsıl ettırdıgınden davacı ıdareye ödenmesı- ne, 4- Davacı tarafından yapılan ilk dava gıderı 44.486.000.-TL, 44.720.0O0.-TL ılan masrafi, 62.208.000.- TL tamamlanan harç olmak ûzere toplam 151.414.000 - TL yargılama gıdennın davalılardan müştereken tahsılı ıle davacıya ödenmesine karar verilmıştir Basın 48592 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Çağnşımlar (2) Geçen hafta izmir'de, "Banş Kültûrü" ana baş- lığı altında düzenlenen 2. Kültür Kongresi'ni izJer- ken, her oturum sonrası konferans salonundaki yerimi değiştiriyor, yanımda oturanlarla konuşa- rak, dinledikleri üzerine neler düşündüklerini, an- latılanlardan neler algıladıklarını öğrenmeye çalışı- yordum. Izleyicilerin izlenimleri, düşünceleri, yorum- lan, "BanşKültürû" konusunu ayn açılardan elealan 20 oturumda dinlediğim konuşmacılann düşünce- leri kadar önemliydi benim için... Herkese açık olan bu önemli kongrenin kimi oturumlarını izleyen, ama bakıldığında insanda sankı, "kapıdangeçerken içe- ride ne oluyor diye merak etmiş de gelmiş" duy- gusunu uyandıran küçük öğrenci gruplan dışında izleyicilerin büyük çoğunluğu, konuşmacılar gibi kır- kını, ellisini aşmış yetişkin insanlardı. Bir rastlantı mıydı bu? Yoksa "banş"a, "banş kavramı"na du- yulan ilgi ile insanlann yaşlan arasında bir ilinti mi vardı? • • • 194O'lı yılların ilk yansında doğan birçok yaşıtım gibi ben de gözlerimi, pencereleri akşamları siyah perdelerie karartılan bir evde açmıştım dünyaya... Radyolardan dinlenen savaş haberieri, ekmek-kö- mür karneleri, yokluklar ilk çocukluk anılanmızdı bi- zim... 10'lu yaşlarımızda Kore Savaşı'na, bir ihtila- le, idamlara tanık olmuştuk. 20'li yaşlarımızda Kü- ba'da, Uruguay'da, Bolivya'da; Laos'ta, Kamboç- ya'da, Vıetnam'da, Filistin'de; Kongo'da, Mozam- bik'te, Angola'da savaş vardı. Daha birçok yerde savaşılıyordu. Her gün binlerce insan ölüyordu. Bizler, odalanmızın duvariannı gerilla önderlerinin fotoğraflanylasüslüyorduk. 1971 Darbesi'nde "ta- raftık. Binlercemiz, on binlercemiz gözaltılarla, iş- kencelerle, cezaevleriyle ilk kez bu darbeyle tanış- tı... Sokaklarda, kırlarda, dağlarda, darağaçlann- da kurban verdik arkadaşlanmızı... Üç yıl sonra or- dumuz, banş için Kıbns'a çıktı... 30'lu, 4O'lı yaşlanmızda bir darbe daha yaşadık. Bu kez on binlercemizi, yüz binlercemizi aldılar içeri... Yineacılar, yine sürgünler, yine ölümler gel- di... Sonra, otuz bin can alacak, içimizi kanatacak, hepimizi yaralayacak uzun bir "savaş "a tanıklık et- tik... Gözümüzü dünyaya savaş içinde açmıştık. Ar- dı arkası hiç kesilmedi savaşlann. Her yerde kan vardı, ölüm vardı... Avrupa'daki, Asya'daki, Afrika'da- ki, Güney Amerika'daki "bölgesel çatışmalar"da, "iç savaşlar'öa, "ayaklanmalar'da 50 milyon ölü ver- di insanlık. Gözümüzün önünde, Irak-iran sınınn- da 1 milyondan fazla insan öldü. İnsanlann birbi- rini öldürmesi için o kadar çok, o kadar "geçerii" neden vardı ki!.. Yaşlanmız 50'yi, 6O'ı aştı. Ama sa- vaşlar bitmedi... "Banş"\ tanımadık hiç... Savaş, bizim için bir "oyun"du çocuk yaşları- mızda... Bir top oyununun, "Bir, iki, üçler, yaşasın Türkler I dört, beş, altı, Polonya battı I yedi, sekiz, dokuz, Alman domuz I on, on bir, on iki, Ingiltere tilki..." diye sürüp giden bir tekerlemesi bile vardı, şimdi anımsadığım... Sokak aralannda "ordular" ku- rar, boş arsalarda "başka mahalleden" çocuklarla "taş harpfeh" yapardık. Birbirimizin kafasını yarar, kaşımlzi, gözümüzü patlatırdık. "Kan", mahalle arasında da, okul kitaplannda da "kahramanlık" demekti! Ne kadar çok "kahramanımız" vardı bi- zim! Ne kadar çok özenirdik o "kahramanlar"a7.. Radyolarda, "Kahramanlar Geçiyor" diye prog- ramlar yapılır, "kahramanlık türküleri" çalınırdı. Sa- vaşa, kana, ölüme, kahramanlığa bu kadar yakın, "banş"a da o kadar uzaktık biz!.. lleride, delikan- lılığımızda, genç kızlığımızdatutuşulan "sahici'sa- vaşlarda "taraf" olmamızdan, bir "tarafa gönül vermemizden daha doğal ne olabilirdi ki? • • • İzmir'de "banş" konuşuiuyordu. Konuşanlarda, dinleyenlerde "Danş"ıstıyorlardı. Saçlannaakdüş- müş emekli öğretmenler, yaşlı sendikacılar. her- kes o kadar sabırsızdı ki... Eski "savaşç//ar"dı. Bir zamanlar, bir tarafta savaşmışlardı. Sonra gün gel- miş, savaş baltalan toprağa gömülmüştü. Şimdi, "banş" istiyorlardı. Derhal, hemen şimdi "banş" diyoriardı. Niçin bu kadar beklemişlerdi o zaman? Niçin beklemiştik? Niçin gecikmiştik? "Banş" bir türîü gelmiyorsa, bir türiü kurulamıyorsa, bunda hiç mi payı yoktu bu gecikmişliğimizin? Belki de bunun için böyle yalnız, böyle biz bize idik şimdi... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: [email protected]) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ "Azarlama, paylama" anla- mmda argo söz- cük. 2/ Türk gölge oyunun- da kara derili 4 halayık ya da canyeyeverilen ad. 3/Bir yerde biriken sıvılan dışarıya akıt- makta kullaııı- lan oluk ya da 9 bonı... Kullan- ma süresı. 4/ " ka- feste duran kuştur / El- betuçargıderbırgün" 2 (Karacaoğlan)... 256 3 karelı bir zemın üze- 4 rinde oynanan, damaya 5 benzer oyun. 5/ Ye- mek... Birmeyve... Ba- lık yakalama aracı. 6/ Çıkılması güç kayalık ° yer...Enkısazaman sü- 9 _ resi. II Istek ve tutkularda ölçülü davranma erdemı... Bir gösterme sıfatı. 8/ Siyasal bir amaca ulaşmak için silah kullanan gizli topluluk... lskambılde bir kâğıt. 9/ Uzun tütün çubuklan kullanıldığı dönemde odanın ortasına yerleştırilen kül çanagı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gelinin erkek kardeşıne, oğlan evi tarafından yap- tınlan takım elbise. 2/ Ispermeçet balinası. 3/ "Tarîk ": Sınema oyuncumuz . Halat ucu. 4/ Osmanlı- larda gümrük vergısı... Duygu ve düşüncelen belirte- cek biçimde yüzde beliren kımıldanişlar 5/ Bir zaman bınmı... Eskı dılde kan... UzakJık ışaretı. 6/ "Bır kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın — değil" (Yunus Em- re)... Kurşun borulann ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz. 7/ Bır çeşıt el matkabı... Altının simgesı. 8/ Köylenn ya da çeşitli asken birlıklenn başı olarak seçilen Kazak başkanlanna verilen unvan... Bir renk. 9/ Büyük ve süslü çadır... Bir peygamber.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle