24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2000 ÇARŞAMB 10 H A B E R L E K [email protected] Kuzey Kore füzeferden vazgeçiyor • DtjHaberlerServisi- Kuzey Kore'de bulunan ABD Dışişleri Bakanı MadeJeine Albright, Devlet Başkanı Kim Cong-ll'in, ülkesinin yeni baJistik füze denemesi yapmayacağı yönünde ipucu verdiğini söyledi. Albright, dün Kim'le yaptığı ikinci görüşmeden sonra düzenlediği basın toplantısında, "23 Ekim'deki gösteri sırasında Taepodong fîizesinin görüntûsü ekrana geldiğinde b^jptan bana bunun son deneme olacağını bıldırdi",dedj. ABDBaşkaıu DiJ] * Clinton'ın 11 Kasımtta Kuzey Kore'ye gidebileceği belirtildi. • ANKAR4 (Cumburiyet) - HoIIanda Başbakanı Wim Kok, resmi bir ziyaret için 30 Ekim'de Türkiye'ye geliyor. Cumhurbaşkanj Ahmet Necdet Sezer tarafından kabul edilecek olan Kok, aynı gûn Başbakan Bülent Ecevit ile bir araya gelecek. Ziyaretinin ikinci gününde deprem bölgesinde incelemelerde bulunacak olan Kok, Istanbul'da Dış Ekonomik tlişkiler Konseyi (DEİK) ve TÜSlAD yetkilileriyle öğle yemeğinde bir araya gelecek. Başkan Ftfimori koKuğa yapştı • LİMA(AA)-'Peru Devlet Başkanı Alberto Fujimori, istifa etmesi yolundaki çağnlan reddetti ve Süahlı Kuvvetler'e hâkim olduğunu söyledi. Fujimori, basın toplantısında, devlet başkanlığı görevini sürdüreceğini belirterek "Krizin şu anmda kolay yolu seçmeyeceğim, tutarlı biçimde ülkenin başında kalmaya devam edeceğim" dedi. Darbe söylentilerini de yalanlayan Fujimori, silahlı kuvvetlerin denetimi altmda olduğunu söyledi. Alman ordusunda biiyük reform • BERLtN(AA)- Alman ordusu, tarihindeki en büyûk reformu yapmaya hazırlanıyor. Savunma Bakanı Rudolf Scharping, ordunun kûçültüleceğini, daha az masrafh ve daha etkili hale getirileceğini söyledi. Asker sayısı gelecek 4 yüda 33 bin kadar azaltılarak 282 bine düşürülecek. Gelecek 10 yılda meslek askerlerinin sayısı 189 binden 200 bıne çıkartılırken, zorunlu askerlik yapanlann sayısı ise 105 bin 600'den 53 bine azaltılacak. Ebola salgm yayAyor • CENEVRE(AA)- Uganda'da Ebola virüsünden ölenlerin sayısı 60'a yükseldi. Dünya Sağük Örgütü (WHO) sözcûsü Valery Abramov, Gulu bölgesinde Ebola'dan ölenlerin sayısının dün itibanyla 60 olduğunu söyledi. Abramov, Ebola vakası tespit edilenlerin sayısının da 165 olduğunu belirtti. îsrail ordusu, Filistin'le olan gerginliğin uzun süreceği uyansında bulundu 'Çabşnıalar bitmeyecek' • îsrail askerleri tarafından 3 gün önce başından vurulan 13 yaşındaki Filistinli çocuk dün hastanede yaşamını yitirdi. Dış Haberler Servisi - tsrail or- dusu Filistinlilerle uzun süreli ça- tışmalara hazırlanırken Başbakan Ehud Barak, Likud liden aşuı sağ- cı Ariel Şaron'la ulusal birlik hü- kümeti kurma yönündeki görüş- meleri sürdürûyor. Barak'ın, Ortadoğu banş süre- cini askıya aldığını acıklaması böl- gede durumu daha da gerginleş- tirdi. tsrail Ordu Sözcüsü Tuğge- neral Ron Kitrey, Israil-Filistin ça- öşmalanrun uzun süre devam ede- ceğini tahmin ettiklerini ve bu yön- de hazırlık yaptıklannı bildirdi. Sözcü Kitrey, îsrail radyosuna yaptı- ğı açıklamada, "Genel karargâh tara- fından yapılan durunı değeriendirmesi- nin özetine göre kısa dönemli bir mace- radan sözedümh'or" dedi. Kitrey, çatış- maların tam bir savaşa dönüşeceğiney- se şu aşamada ihtimal vermedikJerini ve çatışmadan söz ettiklerini belirtti. Söz- cü Kitrey, "Filistinliler başkenti Kudüs olacak bir deviet kurma yönünde üerli- yorlâr.Ordıunu/ «*• uzuodönemli hazır- hklaryapıyor" diye konuştu. Üç gün önce Israıl askerleri tarafın- dan başından vurulan 13 yaşındaki ço- cuk dün öldü. Gazze Şeridi'ndeki Erez BÖLGEDEKt ÜSLERE SALPIRI DÜZENLENECEĞ1İHBARLARI ALIIVDI ABD, încirlik ve Körfez'de alarma geçti DışHâberierServisi- ABD birliklerinin, olası terör saldınlanna karşı Adana'dakı încirlik Tûrk- Amerikan Ortak Savunma Tesisleri'nde ve Bahreyn ile Katar'daki üslerde en üst düzeyde alarma geçirildikleri bildirildi. Dün sabaha karşı ahnan üst düzey alarm karan, 12 Ekim'de Yemen'in Aden Limanı'nda demirli ABD destroyeri USS Cole'a düzenlenen ve 17 askerin ölümüyle sonuçlanan saldınnın ve Ortadoğu'dakı olaylann kızışmasının arkasından geldi. Amerikan ABC televizyonu ve üst düzey ABD'li yetkililer, bölgedeki ABD tesislerine ve üslerine yönelik saldınlar düzenleneceğine ilişkin duyumlar ve ihbarlar ahndığını, bu nedenle ABD birliklerinin kod adı "delta tehdidj" olan en üst düzeylı alarma geçirildiğini belirtti. ABC'nin haberinde, son birkac gün içinde tehditierin arttığı, bölgenin Suudi Arabistan asıilı Usame bin Ladin'e bağlı örgütlerin hedefi olmasının çok manoklı göründüğü ve örgütlerin amacımn ABD'nin Ortadoğu'yu terk etmesini sağlamak olduğu ifade ediidi. Savunma Bakanhğı'ndan bir yetkili de, tehditierin bazılannın doğrudan Bin Ladin'le baglantılı olduğunu söyledi. ABC, Körfez ülkelerindeki tehdidin boyutunun ciddi olduğunu, bu gerekçeyle bu ülkelerde bulunan ve özellikle Amerikan askeri ya da diplomatik personel çocuklannın okuduklan uluslararası okullann bile tan'I edildiğini duyurdu. Haberde, 'tendidin gözte görölür vefcesinolduğunu", tehdit uyansıyla ilgili aynntılann gizlı tutulduğu kaydedildi. Bir ABD'li yetkili, "GeriHmin artüğı bir dönemdeyiz. Ordumuz gerekli önlemJeri ahyor" dedi. Körfez'dekı üslerde yaklaşık 20 bin ABD askeri bulunuyor. geçiş noktasındaki çaüşmada 12 yaşın- da bir çocuk karpindfln vurularak öldü- rüldü. Refah'taki çatışmada 7, EI Ha- lil'de de 5 Filistinli yaralandı. Barak ise Şaron'la hükümetkurma gö- rüşmelerini sürdürûyor. Başbakan Ba- rak, îsrail parlamentosu erken seçim gündemiyle 30 Ekim 'de açılmadan ön- ce bir hükürnet kurmaya çalışıyor. Ba- rak'ın, 28 Eylül'de Haremüşşerif'e kış- kırtma amaçlı bir ziyaret düzenleyip çatışmalann başlamasına yol açan Şa- ron'la hükürnetkurmaya çabalaması, ba- nş sürecine ölümcül birdarbe olarak ni- telendiriliyor. Barak dün, Filistin lide- ri Yaser Arafat'ı şiddet yolunu seç- mekle suçladı. Suriye'nin resmi yaym organı El Baas gazetesi, Barak'ın ba- nş sürecini askıya alarak ve Şaron'la hü- kümet kurma görüşmelerine başlayarak yalnızca Filistin'e değil bütün Arap dünyasına savaş açtığım bildirdi. 'Banş sûreci sona erdi' Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa, îsrail'in tutumu nedeniyle banş süre- cinin sona erdiğini söyledi. Bu arada, Filistin polisi, önceki ge- ce Israil'le işbirliği yaptığından kuşku- lamlan bir Filistinliyi tutukladı. Bir yet- kili, îsrail'in bölge komutam General tzakEytan'ınbırlsraılhtelevızyoneki- biyle birlikte Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimi Gilo'da bulunduğu sı- rada, şüphelinin kışkırtma amacıyla o bölgeye doğru ateş açtığım belirtti. Filistinli yetkili, şüphelinin Israil iş- gal güçleriyle işbirliği yapüğımn orta- ya çıktığını söyledi. Îsrail polisi, Batı Şeria'mn Beyt Jala köyünden silahlı bir Filistinlinin Gilo'daki apartmanla- ra ateş açmasıyla başlayan olaydan son- ra Îsrail tanklannın saldınya top mer- mileri ve makineli tüfeklerle ateş aça- rak karşılık verdiğini bildirmişti. Mustesar Alon Liel Ankara'da İsrail, Türkiye'yi bilgilendirdi • tki günlük bir ziyaret için Ankara'ya gelen Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Liel, Ortadoğu banş sûrecinin geleceğine ilişkin umutlu olduğunu söyledi. ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) - Îsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Aloo Liel, Dışişleri Bakanı ts- mail Cem'e Filistin-Israıl arasındaki gerilim ve Şarm El Şeyh zirvesi hakkında bilgi verdi. Liel, Filistin devletinin ilan edilmesi durumunda Batı Şeria ve Gazze'de ya- şayan tsrail yurttaşlan için gerekli güvenlik önlemle- rinin alınacağını belirte- rek, şiddet olaylannın du- rulması konusunda umut- lu olduğunu bildirdi. Lıel - in eskı Cumhurbaş- kanı Sükvman Demirei ile görüşecek olması, kurula- cak uluslararası komisyo- na Demirel'in de katılabi- leceği yorumlanna neden oldu. Dışişleri Bakanı Cem ve Müsteşar Yardımcısı Uğar Ziyal, Türkiye'ye gelen Li- el ile biraraya geldıler. Gö- rüşmede Liel'in, Filistin ile yaşanan çatışmalann ardından gelinen aşama ve Şarm El Şeyh zirvesi ile ilgili bilgi verdiği ve ülke- sinin pozişyonunu açıkla- dığı kaydedildi. Liel, görüşmenin ardın- dan gazetecüerin sorulan üzerine, Cem ile genel du- rum değerlendirmesini yaptıklannı, ele aldıklan İconulan bugün Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Bü- yükelçı Faruk Loğoğlu ile derinleştireceklerini bildir- di. Şarm El Şeyh zirvesin- de, Filistin- Israil çatışma- lannın soruşturulması için uluslararası çevrede tanı- nan, güvenilir, akil adam- lann da komisyonda yer alması karan çıkmışn. Li- el'in Demirei ile görüşece- ğinin açıklanması, iki ko- nu arasında bağlantı kuran yorumlara da neden oldu. FHbtiııIi küçük öğrencfler, karşılaştiklan tsrail tankmdaki askeriere zafer işareti yapölar. (REUTERS) Yugoslavya 'nınyeni lideri, Miloşeviç 'in suçlarının sorumluluğunu üzerine aldı Kostuniça: Kosova'da katliamyaptık Dış Haberler Servisi-Yugoslav- ya Devlet Başkanı VoyislavKostu- niça, Yugoslav güvenlik bırimle- rinin Kosova'da katliam yaptığını kabul ederek selefı Stobodan Mi- loşeviçtarafından işlenen suçlann sorumluluğunu üzerine almaya ha- zır olduğunu belirtti. CBS kanaknın "60daldka" prog- ramına bir demeç veren Kostuni- ça, Yugoslav ordusu ve polisinin Kosova'daki katliamın suçlulan olduklanna dair herhangi bir kuş- ku bulunup bulunmadığına ilişkin soruya şu yanıtı verdi: "Bunlar suçiudur ve öldürülen insanlar kurbandır. Diğer tarafta da çok suçlar işlendiğini ve Sırplaruı öl- dürüldüğünü desöyiemelrvim. tn- sanlann öldürülmesi suçunu ka- buleöneyehazmmveMDoşeviç'in yapüklannın sorumluluğunu bir Sopolarak üzerimeabvonım.n Mi- loşeviç'in bır yerde mahkemeye çıkanlıp çıkanlmayacağı yönün- deki soru üzerine Kostuniça, "Evet, bir yerde" dedi. Geçici hûkümete onay Sırbistan parlamentosu, ülkeyi 23 Aralık'ta yapılacak seçimle- re götürecek geçici hükümetin kurulmasım onayladı. Geçiş hü- kümeti, parlamentoda ezici ço- ğunlukla, 5'e karşı 128 oyla ka- bul ediidi. Böylece Yugoslav- ya'nın yeni Devlet Başkanı Kos- tunitça ile eski Devlet Başkanı Miloşeviç'in taraftarlan, seçimle- re kadar iktidan paylaşacaklar. Yeni hükümetteki bakanlık dağı- hmınm ise daha sonra yapılaca- ğı bildiriliyor. Siyasi uzmanlar, 23 Aralık seçiminin, demokrasi yanlısı güçlerin Miloşeviç'in son kalesi Sırbistan hükümetmde kont- rolü ele geçirmesine yol açabile- ceğini belirtiyor. BIÇAKSIRH EROL MANİSALI İnsan Ötesi Çağ'ın Tutsakları 20. yüzyılın, özellikle ikincisi yansı teknolojinin hız- la geliştiği ve bu gelişen teknolojinin, "insanın dene- timinde", insanoğluna olağanüstü olanaklar sağladı- ğı bir dönem oldu. En azından, dünyada yaşayan insanlann bir bölü- mü için! Teknoloji-insan ilişkisi açısından bu dönemin en be- lirgin özelliği, "insanın teknolojiyi, biraraç olarak ken- di denetiminde tutması" ve bu araçtan ekonomik, politik, sosyal ve kültürel gelişmesinde yararianması ofdu. En basrt ifadesi ile "teknoloji, toplumsal nefahın ve mutluluğunyükselmesinde" insan tarafından kultanıl- dı. Teknoloji "insan denetimi altmda" gelişti ve yön- lendirildi. Teknoloji insanın "elinin altmda, emrinde" oldu. Durum değişiyor mu? Bugüne kadar insanın denetimi aftındatutup "iste- diği gibi yönlendirebıldiği" bu teknolojik gelişme sü- reci artık değişecek mi? Çipler, bilgisayarlar, fiber-optikler, biyoteknolojik ge- lişmeler, nano-teknoloji (ince teknoloji) alanlannda bu- gün yaşanmakta olan hızlı gelişme acaba yann, - "Kendi kendini geliştiren akıllı makinelerin" sonu- cu insanın denetiminden çıkacak mı? - İnsan yann, yüksek teknolojik ürünlerin "deneti- mi altına mı girecek?" - Teknoloji "biraraç olmaktan çıkıp kendikendine karaharalan biryönetici mi olacak?" Bu bir hayal ya da bilim-kurgu filmi değil, şu anda ilk adımlan atılmaya başlanmış bile. Dünyada bu alan- da çalışan teknik adamlar, bu sektöfdeki en üst dü- zeyde çalışanlar, "bu büyûk tehdide" dikkati çekiyor- lar, N.RQ. dergisinin sohbahar sayısında yer alan yazı- lar bu konuya aynlmış. İnsan okuduğu zaman ürpe- riyor. Bu akıllı makineler, "insan müdahalesi olmaksı- nn, kendi kendilehni geliştiriyortar." Yann bunlar artık, "insanın denetiminden çıkacak- lar." Ve bu gelişme sürecine bakılırsa insanı ve hatta insanlığı yönlendirip denetler hale gelecekter. Ve insan tutsak oluyor... Yann uçaklan pilotlar değil, aletler, akıllı makineler yönetecek, borsanın nasıl olacağına onlar karar ve- recek, sağlık ve egitim hizmetlerinin niteliğini onlar belirleyecek. Ve düğmeye basıldığı zaman durdurulamayacaklar. Çünkü akıllan olacak, çünkü kendi kendilerini gelışti- recekler, çünkü yönetici konumunda onlar olacakiar. Bu bir rüya değil, gerçeğin ta kendisi; bunlan konu- şanlar, yazanlar işin içinde olan uzmanlar, bizim bil- mediğimız şeyleri bilme durumunda olanlar. Eğer bu tartıştıkları doğru ise bugüne kadar insa- nın emrinde olan teknoloji, insan ile yer değiştirmiş ola- cak. İnsan, teknolojinin "emrine" girecek, insan tek- nolojinin bir "aracı" olacak. Teknolojik elit.. Bugün teknolojik bir elit var. Dünyamızda teknolo- jide ileri ülkeler ve firmalar ile yine o dünyanın içinde- ki "elit", teknolojiyi "kendiyaran, kendirefahıiçin"'kul- lanabiliyor. Bu tartışmalan yapan uzmanlara göre, o elit bile yann, "yarattıklan teknolojinin tutsağı ola- cak". Akıllı teknolojik ürünler, kendi kendilerini geliştire- rek elitin de yerini alacak. Bu görüş, Amerika'daki kötümserterin görüşü. lyim- serler ise insanın bu teknolojik tehdide karşı "önlem alacağını" söylüyorlar. Buna karşılık kötümserier, - Bır taraftan akıllı makinelerin kendi imparatoriuk- lannı koruyacağını savunun<en - öte yandan insanlar arasındaki rekabet, yanş ve üstün olma hırsının, teknolojik gelişmenin denetim al- tına alınmasını engelleyeceğini belirtiyorlar. İnsan ve insanlık... Artık kavramlar da değişecek. Sevgi, duygu, ahlak gibi kavramlar yok olacak. Çünkü teknolojinin maki- neler dünyasında bu kavramların yeri olmayacak. Ye- ni "ote0erfer"yeni kavramlar teknolojinin egemenliğin- de oluşacak. Bu tartışmalan başlatan uzmanlar yeni döneme, "insan ötesi çağ" adını vermişler. İnsanın ve insanlı- ğın bir amaç olmaktan çıkıp bir araç durumuna dö- nüşeceği bir çağ. Insanlığımızı "sınamakiçin" yaptığımız bilim-kurgu filmlerinin yann gerçekleşmesi tehlikesi, insanı sade- ce fiziki (ve maddi) olarak varlığını sürdüren bir araç durumuna mı sokacak? Kötümserier bir de benzetme yapıyoriar; insan ya- nn teknolojinin tutsağı olan "evcil hayvanlar" gibi ola- cak diyorlar. insan, bütün bunlann kötü bir rüya olduğuna inan- mak istiyor. ÖRÜŞ/Prof. Dr. 1. Reşat ÖZKAN (E. Müsteşar) GB'nin yürüriüğe girdiği tarihten bu yana neredeyse beş yıl geçti. AB neden hâlâ pa- rasal vecibelerini yerine getirmiyor? Şimdi, o bazılan diyecekler ki; "Efendim, paretsalko- nularda oybirliğiesastır, veto meseiesiniaş- mak AB hukukunun bugünkû yapısı içinde olanaksızdır." Dedikleri, soyut birdüzlemde, doğruymuş gibi gözükebilir. Bu sava, soyut anlatımı ile biz de katılabiliriz. "AB'nin kasası ortak; oradan yapılacak olan harcamalarda da oybirliği gerekir?" Peki, ya gerçeklere ne demeli? Yunanistan bu kasadan sürekli olarak paraalan taraf, öy- le ki, aldıklannın yanında, verdiklerinin sözü bile edilemez. Sekiz- dokuz milyon nüfu- suyla, AB'den 40 milyarABD Dolan'nın üze- rinde para almış. Bir başka deyişle Yunanis- tan, AB'nin parasal bilançosunda biryük. Na- sıl oluyor da, kendi parasının içinde olma- dığı bir kasanın yönetimine bu ölçüde hük- medebiliyor? Geçiniz efendim! AB, baştan bu yana sözünü etmeye ça- lıştığımız tercih ve niyetini açık olarak Tür- kiye'ye söylemfyorsa, bu onun anlaşmala- ra bağlılığından ya da dostluk anlayışından değil. Işine gelmiyor da ondan söylemiyor. Çünkü yüreği yetmiyor; yüreği. Türkiye'nin sırtından elde ettiği ve etmeyi amaçladığı o çıkarianndan vazgeçebilmeye bir türlü da- yanamıyor. Yoksa, kimsenin kuşkusu olma- sın ki, halen elimizdeki en temel belge olan 1963 Ankara Anlaşması'nı, o çok güvendi- ğimiz 28. maddesi ile birlikte, yırtıp çöpe atarlar. Bunun için de öyle kılıflar hazırlaya- bilirler ki? Pekâlâ o halde neden yapmıyor- Avrupa Birliği'ne Üyelik; Olacak mı? (2) lar, onlan alıkoyan ne? Bunun yanıtı çok açık. Türkiye, AB'nin, öyfe elinin tersi ile itebile- ceği bir ülke değil. Dünyanın en kritik ve en zengin kaynaklannın yer aldığı coğrafyanın yanıbaşında, belki de tam ortasında, bunu bile tam olarak bilemiyoruz. Istikrarsız bir bölge olan Ortadoğu ile Av- rupa arasında birtampon bölge niteliğinde. Sağlam, güçlü bir potansiyeli ve genç bir nü- fusu var. Yüzyılımızı biçimlendirecek olan Avrasya'nın doğu ucunda bulunan Türk cum- huriyetleri ile arasında tarih- ten gelen derinlikli bağlara sa- hip. Avrupa açısından, bu ne- denle, her zaman el altında tutulması gereken ve çeşitli baskılann uygulanabileceği bir ülke olarak kalma duru- munda olmalıdır. Bölgedege- lişmiş ve yüksek ölçülerde üretim yapabilen bir Türkiye, kendi planlanna uygun değildir ve bu plan yalnızca AB'nin planı olmakla sınırlı da de- ğildir. Hiçbir zaman inanmadıklan ve isteme- dikleri bir adaylık senaryosunun altındaki asıl felsefeleri işte bu! AB tam bir ikiyüzlü- lükle davranıyor davranmasına da, yine de hakfannı yememek lazım. Asıl niyetlerinin ne olduğunu ortaya koyan ipuçlannı da vermi- yor değil. Evet, kaçak bir oyun çıkanyorlar ama belden aşağı da vurmuyorlar. Yani dö- vüşleri mertçe değil amafautlü olduğu dasöy- lenemez. 2) Türkiye AB'ye üye olmak istediğine gö- re neler yapılmalıdır? Bu soruyu özellikle böyle sorduk, çünkü Türkiye'nin AB'ye girmesi, bütünüyle kendi yapacaklanna bağlı. AB'nin neler yapacağı ve de neler yapabileceği hiç de öyle belirsiz değil. Güçlenmesinden çekindikleri ve güç- lendikçe bölgesinde gittikçe daha da etkili oiabilecek olan birTürkiye'yi üye yapmamak parasal bilançosunda yûk olan Yunanistan, nasıl oluyor da, kendi parasının içinde olmadığı bir kasanın yönetimine bu ölçüde hûkmedebiliyor? için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Türkiye olarak bu gerçeğe hazırlıklı olmamız gerekiyor. Türkiye, eğer bir gün AB'ye üye olursa -ki bu gidişle hiç de mümkün gözük- müyor- bu, yine, kendi gayreti ve başansı so- nunda gerçekleşecek. Birdiğerdeyişle, Tür- kiye üstüne düşenleri yapmalı. Peki nelerdir bunlar? Türkiye'nin yapacaklannı iki grup altmda toplayabiliriz: Bunlardan birincisi, kendi içinde yapma- sı gerekenlerdir. Bu, AB'ye girişin bir gerek- liliği olarak algılamak bir başka önemli ek- sikliğimiz. Evet, Türkiye'nin hukukta, de- mokraside, insan haklarında, ekonomide eksiklikleri var. Ancak her şeyden çok daha önemli olarak, bu vurgun ve yolsuzluk me- kanizmasının belini kırmayı başarmalı. Bu- nu, Içişleri Bakanı da söyledi. Ulkeyi soyup soğana çeviren o hırsız takımının yakasına yapışıp, halkın sıtından söküp atmayı başar- malı. Bu çarkın hiç zaman yitirmeksizin dur- durulması lazım. Bankasoygunlan, ihalevur- gunlan, rüşvet, devlet ola- naklannın yağmalanması, or- ganize hırsızlıklar; ülkemizin kanayan yaralandır. Bu yol- larla elde edilen büyük para- lann, cumhuriyete ve rejime karşı siyasal amaçlı faaliyet- lerde kullandığı bir başka ge- rek. Bunlann içinde, birtakım kamu görevli- lerinin olduğunu söylemek için kahin olma- ya, gerek yok. Devleti soyarken birlikte ha- reket edenlerin, iş güvenlik ve rejim konula- nna geldiğinde birbirlerinin karşı taraflan ol- malan olanakh mı? Pisliğin içine bulaşmış bi- risinin -ister sivil, ister bir siyasi ya da kamu görevlisi olsun- rejimi korumada yurtsever- ce bir tavır sergilemesini kim umabilir ki? Türkiye, artık şunu çok iyi anlamak zorun- da. Bunlann önüne geçmeyi başaramadan, ne hukukta ne demokraside ve ne de hal- kın yaşam düzeyinde sağlıkfı ilerlemeler kay- dedilebilir. Bizim en temel gerçeklerimizden birisi, belki de en önemlisi bu. 'Katılım Ortaklığı Dolması' İkinci konu daAB ile ilişkilerimizi nasıl sür- düreceğimizdir. Bunun için, AB'yi çok iyi ta- nımalı, nasıl bir hazırlık içinde olduklannı iyi değeriendirmeliyiz. AB, 8 Kasım 2000 tari- hinde yayımianacak olan Katılım Ortaklığı Belgesi'ni (KOB) hazırlamakla meşgul. Yok- sa buna "Katılım Ortaklığı Dolması" mı de- seydik? Baksanıza, yemek pişirilmeye baş- lanmış ki, sanki dibi tutmaya başlamış gibi etrafa o tanıdık kokular yayılıyor. Aslında, tencereyi çok önceden ocagın üstüne ko- yup içini de doldurdular da, yalnızca, kibri- ti çakacak uygun zamanı bekliyorlar. Bunun bilinctnde olarak; "eğerABadayiığınıistiyor- sanız" kalkanı altında kurmaya çalıştıklan tezgâhlara kapılmayacağımızı onlara, birgü- zel, anlatmalıyız. Unutulmamalıdır ki, şimdi- lerde biz ve AB birer tarafız. Bu durum üye- lik öncesinin temel birgerçeğidir. Birde, üs- telik, karşı taraf bu konuda bir isteksizlik ve içtensizlik içinde ise, o zaman durum çok da- ha açık olarak ortadadır. Zaman, sıkı ve güç- lü pazariıkyapma, eldeki kozlan titizlikle kul- lanma ve kararlılıkta, asla, ikircikli birgörün- tü içine girmeme zamanıdır. Bugün böyte bir görüntüyü, maalesef, sergileyemiyoruz. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle