18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2000 PAZARTESİ OLAYLARVE GORUŞLER ,lay.9,[email protected] SSK'yi Çıkar Kemal KHJÇDAROGLU Eski SSK GenelMüdürü \ Yapmak... 1 488 sayılı yasa ile KHK hukuk sistemimize girerken amaç, "_hem yürütme organını gûç- tendirmekhem dedeğjşeoeko- nomik ve sosyal konularm or- tayapkanbğı sorunlarahediçözümlerbui- mak(0)..." Bu amaca yönelık olarak, TBMM'den yetkı alınarak çıkanlan ka- raraamelergerçekten de bazı acil sorun- lara çözümgetimıiştir. Ancak kanun hük- rnünde kararnamelerin iktıdar partısi ya da partileri için getirdiği kimi kolayhk- lar, bu yetkının zaman zaman amacı aşan şekilde kullamlmasına yol açmışör. Ni- tekimAnayasa Mahkemesi verdiği karar- larla pek çok yetkı yasasını ıptal etmiş ve bir anlamda sıyasal iktidarlara hukuk der- si vermıştır. Kuşkusuz bu süreçte ortaya çıkan yargı kararlan, aynı zamanda KHK konusunda sağlıklı bir çerçevenin de or- taya çıkmasına olanak sağlamışnr. Qr- neğm. Anayasa Mahkemesi kararlannagö- re, KHK çıkarma yetkisi, ancak "_önem- IL. zorunlu ve îvedL." dunımlarda verile- bilir. Çûnkû, aksi uygulama yasama yet- kisüun devri anlamına gelır kı, bu da Anayasa'nın 7. maddesıne aykınlık oluş- turur. Çalışma ve Sosyal Gûvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan'ın hazırlayıp TBMM'ye sunduğu tasanlar (halen ilgi- li komisyonlann gûndeminde beklemek- t tedır), daha sonra çıkanian yetkı yasası çerçevesinde KHK'ye dömişlüvimk Sa- yın Cumhurbaşkanı'nınonayına sunuldu. Buyazamızda sözkonusutasanlarla(özel- likle SSK) ilgili görûş ve eleştirilerimizı sunacağız. 1) Bu KHK'ler yürürlüğe girdiği tak- dirde, sosyal gûvenlik kuruluşlan tümüy- le politıkacüann arka bahçesi olacaktır. Çünkü bu kuruluşlara idari ve mali özerk- lik getıren hiçbir düzenlemeye yer veril- memiştir. SSK ile ilgili olarak hazırlanan tasannın sadece birinci maddesinde, SSK'nin idari ve mali açıdan özerk oldu- ğu yazılmıştır. Ama bu özerkliği sağla- yacak ya da bu ifadeyi geçerli kılacak hiçbir düzenlemeye tasanda yer verilme- miştir. Üç ayda bir genel müdür değişti- ren bir Bakanın, SSK'nin özerkliğine ta- hammül edemeyeceği açıknr. 2) Başkanlık haline dönüştürûlmek is- tenen SSK'nin yönetımine, seçımle ge- lenler değil de atama ile gelenler egemen oimaktadır. Sayın Bakana sormak gere- kiyor: "Böyle bir yapıda SSK özerk ola- bflir mi?" Daha garip olanı ise şu: Baş- kan ve iki genel müdüre (Sağlık Hizmet- leri Genel Müdürü ile Sigorta Hizmetle- ri Genel Müdürü) her zaman için görev- den alınma yolu açıhnaktadır. Oysa ata- ma yolu ile gelen Hazine temsilcisi için böyle bir dunım söz konusu değüdir. Bu çifle standart nıçin? Nedeni aslında çok açık, Sayın Bakan SSK ile istediği gibi oynasın diye... Oysageçmiste yapılan ça- lışmalarda, SSK ile ilgili olarak düsünü- len başkanlık modelinde, Merkez Banka- sı gibi bir örgütlenme duşünülmüş ve ku- rumun gerçekten de idari ve mali özerk- lığıni sağlayacak düzenlemelere yer ve- rilmişti. Türk-Iş'inhazırladığı başkanlık modeli bunun güzel bir ömeğidir. 3) Ba|-Kur ve Iş-Kur ile ilgili olarak hazırlanan KHK'lerde, yönetım kurulu- na atanacaklann malvariıklannı açıkla- malan zorunluluğu getirilmiştir. Bu dü- zenleme, ilke olarak benimsediğimiz bir düzenlemedir. Nitekim SSK ile ilgili ola- rak geçmişte hazırlanan tasanlarda bu il- keye yer verilmiştir. Ancak bu ilke, SSK yönetim kuruluna atanacaklar için geti- rilmemiştir. Niçin? Gerçekten de bu so- runun yanıtını Sayın Bakan'dan almak gerekıyor. Bu kurumda katriryonlar oldu- ğu için mi?!. 4) Hazırlanan KHK'lerde sosyal gûven- lik kuruluşlannda çalısan personelin öz- lûkhaklan çözümlenmemiş, yine657 sa- ydı yasanın geçici maddelerine bırakıl- mıştır. Bu sorun 1970'li yıllardan beri devam etmektedır. Aynca Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun bu soru- nun çözümü ile ilgili olarak "adl dunım raporu" da bulunmaktadır. Acil bir so- runu çözemeyen bir KHK, acaba hangi acil soruna çözüm getırmektedır? 5) SSK hastaneleri sağlık işletmesine dönüştürûlmekte ve bu hastanelerin yö- netimine belediye başkanlan da alınmak- tadır. Böyle bir durumda, seçim dönem- lerinde SSK hastaneleri, işçi ve emekli- lerine değil de belediye başkanlanna ça- lışmayacak mı? Şayet Saym Bakan, be- lediye başkanlannın SSK hastanelerine katkıda bulunacaklannı düşünüyorsa ya- nılıyor. Çünkü belediyelerin SSK'ye ya- pacaklan en önemJi katkı, trüyonlan aşan borçlannı ödemektir. SSK'ye borcunu ödemeyen bir belediye bu kurumun has- tanelerine nasıl katkıda bulunacakür? 6) Hukukun evrensel kurallanndan bi- ri de kazanıimış haklan korumaktır. Ama hazırlarup Sayın Cumhurbaşkanı'na su- nulan KHK'lerle kazanılmış haklar kişi- lerin ellerinden ahnmaktadır. Çünkü KHKIer yürürlüğe girdiğinde, halen sos- yal gûvenlik kuruluşlannın (SSK dahil) yönetim kurullannda, atamayla gelip gö- rev yapanlann görev süreleri kendiliğin- den sona erecektır. Oysa bu kışıler üç yıl için atanmışlardı. Kazanıimış haklan ki- şilerin elınden alan bır yasa düzenleme- si doğnı mu? 7. Hazırlanan KHK yürürlüğe girdi- ğinde, SSK, bir yönetim kurulu karany- la sürekli zarar eden bir şirkete ortak ala- bilecektir. Halen bu yetkı Bakanlar Ku- rulu'na aiftir. Niçin böyle bir düzenle- meye gereksınme duyulmuştur? 8) Hazırlanan KHK'de, personel açı- sından sürgün dönemıni başlatacak bir dü- zenlemeye de yer verilmiştir. KHK yü- rürlüğe girdiğinde, bulunduğu yerde bir yılını doiduran lcurum çalışanlarmın gö- rev yerleri değiştirilebilecektir. Açıkça söylemek gerekirse, böyle birdüzenleme- ye yer verilmesinin mantığını anlamak mümkün değil. Amaç yargı yolunu ka- pamaksa, Sayın Bakanın yanıldığını baş- tan belirtelim. 9) KHK'leryürürlüğe girdiğinde, SSK, Bağ-Kur ve Iş-Kur, yeni oluşturulacak olan sosyal gûvenlik kurumuna bağlı, Bakanlığın da ilgili kuruluşu olacak. Aca- baTürkiye Cumhuriyeti'nde böylesine ga- rip bir örgütlemenin örneği var mı? Ya- nıtını verelim. Bunlar, satırbaşlanyla üzerinde durul- ması gereken konular. Hiçbir sağlıklı alt- yapı oluşturmadan, "ben yapöm" man- tığıyla sorunlara yaklaşımın sorunlan çözmeyeceği, aksiııe daha da karmaşık ha- le getireceği bilinmektedir. Aslında baş- ta SSK olmak üzere, sosyal gûvenlik ku- ruluşlannın temel sonınu, siyasal müda- halelere açık olmalandır. Bunu Sayın Ba- kan da zaman zaman dile getırmektedır. Ancak hazırladığı KHK'lerde bunu ön- leyecek tek bir düzenlemeye dahi yer ver- memiştir. O zaman sormak gerekiyor: "Bu düzenlemeieri niçin ^pıyoruz?" Ya- nıtı ise çok açık. SSK başta olmak üze- re, sosyal gûvenlik kuruluşlannı diledi- ğı gibi kullanmak ve yönetmek... ARADABİR Yrd. Doç. Dr. FARUK GÜÇLÜ AbandlBÜ, öğr. Üyesi Sosyal Demoknatlap ve? Çocukluğum Orta Anadolu'nun en tutucu muhafa- zakâr illerinden biri olan ve seksen öncesinin ülkücü- leri tarafından üs seçilen Nevşehir'de geçt. Kurtanlmış bölge olan kent merkezine Cumhuriyet gazetesi ile gir- menin olanağı yoktu. Sokaklarda dövülen köyiüler hâ- lâ dün gibi aklımda. 1961 Kurucu Meclis üyesi, avukat, CHP eski millet- vekili Zeki Tekiner bu zor dönemde de CHP Nevşehtr il başkanlığı yaptı. Köyierden gelen insanlann, dilekçe yazrnak steyenierin parasızavukaüydı adeta Evi de ade- ta bir misafirhane gibiydi. Siyasetle paranın yan yana olamayacağını sık sık yineleyen Tekiner tutucu yapıda- ki kent halkının da çok sevdiğı kişilerden biriydi. /^uilanÇatt'lann.MetvnetAİAğcşa'lannkentrner- kezinde cırit attığı dönemde o dimdik bir kale gibi ayak- taydı. CHP merkezine korkudan kimse gelemezse bi- le o hep açık tuttu. Ve 1980 yazında hedefini bilen kör bir kurşun kent merkezinde canını bedeninden ayırdı. Herkesin ağabeysi, CHP'lilerin babası Yıllann Atatürk- çüsü, örnek ve asla yozlaşmamış siyasetçi, ihaJe takip- çisi olmayan siyasetçi, ülkücü bir tetikçi tarafından yok edilmişti. Cenaze törenine aralannda Deniz Baykal'ın da bulunduğu pek çok CHP milletvekili katıldı. Dört bir yandan yağan ülkücü kurşunlar arasında Cenaze son kez dolaştı kent merkezinde. O her garibanın sorunla- nna yardımcı olan, derdine çare arayan dev insan 2a- lim bir kurşunla yok edilmişti. Cenazesine yağan kur- şunlara zamanın emniyet müdürü, valisi adeta birer se- yirci gibi baktılar. 1980 öncesinde CHP Kayseri il başkanı Mustafa Kulkuloğlu'da aynı Tekiner gibi bir halk adamıydı. Si- yaseti para için, iş takibi için yapmayan insanlardı. Onu da ülkücü bir tetikçi hangi pisliğin ülkücüsüyse sokak ortasında vurdu. Siyasetin halk için yapılması gerekti- ğine inananlar ya kurşuna hedef oldular ya cezaevine tıkıldılar. Nitekim, paşa ve yandaşlan, bugünkü ihale ta- kipçisi, yoz, yandaş koruyan siyasetçi tipini yarattılar. Gözler o eski siyasetçi tipini anyor ama bulamryor. Zeki Tekiner ve Mustafa Kulkuloğlu, halk için çalışır- ken öldürüldüler. Öldürüldüklerinde ikisı de CHP il baş- kanıydı. CHP Nevşehir ve Kayseri il başkanlığında bu iki değerli onur timsali insanın resimleri bile.asılı değil, Sn. Bülent Ecevtt, Deniz Baykal ve Attan Öymen bu kodlan ve eski dostlannı anımsadılar mı bilmem? Anımsamış olsalardı, hunharca öldürülüşlerinin yir- minci yılında anımsariar, eşlerinin çocuklannın hatırla- nnı sormayı unutmazlardı. Sosyal demokrasi bu kadar vefasız olamazdı. Yırmi yıl da insanlar bu kadar yozla- şamazdı. Orta Anadolu'nun en tutucu iki ilinde onurla siyaset yaparken öldürülen, onurtimsali iki insanı ölüm- lerinin yirminci yılında yeniden anmak istedim. Siyase- ti para ve devleti soymak uğruna yapmayanlar için... Nerede onlar? Yeni Bir Imar Affi mı? Orhan ÖZKAYA Eski Tapu ve Kadastro Gn. Md. Yrd. T oprak, insanlığın her döneminde, o cömertyapısından kaynakJanan gü- cü ile hep besleyici ve çözüm üre- tilen kaynak olmuştur. İnsanlığın ilk "komfin" dönemleri, ortak yaşamm en saf duygulannm yeşerip geliştıği; dayanış- ma ve paylaşım gûdûsünün henüz bozguna uğ- ramadığı dönemler olarak kabul edilir. Insanlık, özel mûlkiyete geçişle birlikte bo- zulan bu ortak paylaşım ve yaşam alanını gide- rek vahşi bir rant aracı haline dönüştürmüştür. Tarihi süreç içerisinde daima hoyratça kulla- nılmış olan bu en değerli doğal varlık, ülkemi- zin bugünkü durumdan çıkabilmesine çözüm ola- caktır. Hem de dibe vurduğu yetkililerce de ka- bul edilen ülke ekonomisüıi düze çıkarmak için başvurulan son çare olarak görülrnektedir. Sa- tışından beş katrilyon gelir elde edileceği belir- tiJmektedır. lyeliğı bir anlamda kamu adına ka- yıtlı olan topraklanmız, Maliye Hazinesi tara- fından kamuya, yani hallcım|7a somlmadan pa- zarlanmak istenmektedir. Sattş, bu arazilerin tüm toplumım mali olduğu; halkın tûmü tara- fından yararlanma, kullanma ve malik olma hakkı hiç dikkate alınmadan yapılacakür. Oy- sa bu topraklar, hükümetlerin mali olmayıp top- lumun, kamunun ortak malıdır, bu şekilde dü- şünülmesi gerekir. Yoksa, yasal olmayan yağ- malamaya, gaspa prim verilmış oiunur. Kamu- ya ait alanlann, toplumım bir kesimı taraftndan her tûrlü etik değer çiğnenerek hakka, adalete ve eşitliğe aykın olarak yağmalanması toplum vicdanını incitir. tktidarlar, iyi yönetemedikle- ri ekonomiye kaynak yaratabilmek için böyle ko- lay çözümlere başvurabilirler. Bu für "popû- Kst" yaklaşımlar moral değerlerinin çökünrüye uğramasına neden olur. Yasalara, yönetmelik- lere ve kurallara uyan vatandaş, sanki kendisi- ni cezalandınlmış olarak kabul eder, nrşatlan zamamnda değerlendirememenin ezıkliğinı ya- şar ve yönetimle uyum sonınu doğar. Bu kez on- lar da, firsat beklemenın gerekliliğine inanma- ya başlayabilırler. Bu kaos devam eder gider. Bundan önceki 55. ve 56. hükümetler döne- minde çıkanlmış olan, 4070,4071,4072 sayı- h yasalar ile 6831 sayıh "Orman Yasas"nın 2b maddesinın hükümleri, defalarca uygulanmak istenmişse de, uygulamadan bir katrilyon gelir elde edihnesi beklenirken bu alanlann altyapı çalışmalannm olmaması, bazı teknik ve huku- ki sonmlar nedenıyle sonucaulaşılamamıştır. Alt- yapı çahşmalan haznianmadan uygulamaya ge- çilmesi netice vermemiştir. Aynca, bu alanla- nn rayiç değer üzerinden satılmak istenmesine halk ilgi göstermemiştir. Yine, bazı belediyele- rin bu yasaya karşı, sivil toplum kuruluşlan ile birlikte göstermiş olduklan duyarlı direnç sa- yesinde hükümetlenn, çarpık kent düzenini ran- ta dönüştürmesine engel olunmuştur. Kamu- oyu, yapılmak istenen uygulamayı "yeni bir imar affi" olarak nitelendırip karşı çıkmıştır. Ancak 6831 sayılı Orman Yasası'nm 2b mad- desi ile "orman nftetiğini kavbetmiş arazikr, or- man rejimi dışuıa çıkartüır" hükmü nedenıyle çok büyük rantlar elde edilmesi önlenememiş- tir. Anayasanın 169 ve 170'inci maddeleri, or- manlann yağmalanmasını önlemeyi amaçla- makta ise de, "2b madde*si nedeniyle orman alanlannda kaçak yapılaşma bazı kooperatifler tarai'ından, sistemli hale dönüştürülmüştür. Kı- yı yağması acımasızca sürdürülmüş, ormana sutmı dayamış villalar, yahlar korkunç boyut- lara ulaşmışör. Kamuoyunda "2b" olarak ünle- nen malum madde hükmüyle bu alanlar, ivedi- likle teknik ve yasal altyapı çahşmalan tamam- lattınlarak "tapnya" kavuşturulmuştur. Çıkanlmak istenen yeni yasa ile üzerinde ya- pılaşma olan "Hazme" araalen, yapı sahiple- rine satılacaktır. Bu dunım, yasalara karşı gel- menın suç ohnaktan çıkanlması, kaçak yapılaş- manın özendirilmesi ve Hazine arazilerinin "artzi mafya"sı tarafından süratle parsellene- rek sanimasına neden olacaktır. Gecekondu kav- ramından çoktan çıkmış olan bu yapılar, yapı- mı yıllarca sürmüş, yerel yönetimlerce "siyasal rant" aracma dönüşmüş çok katlı kaçak yapı- lardır. Sadece, Istanbul, Ankara, Izmir ve Adana gi- bi dört büyük ilde iki buçuk milyondan fazla bu türyapımn bulunması, siyasal iştahı kabartma- yayeteriı ohnaktadır. Bu sayının yansı tstanbul 'un Sultanbeyli, Dudullu, Alibeyköy, Avcılar, Bey- koz ve Sanyer ilçelerinde bulunmaktadır. Bu- radaki kaçak yapılann tamamına yakınının or- man alanı içerisinde kaldığı, "orman pafta- lar"uıın incelenmesi sonucunda görülmekte- dir. Bu alanlar orman haritalannda yeşil kuşak olarak işaretlenmiştir. Oysa zeminde orman mevcutdeğildir, bu nedenle orman niteliğini kay- betmiş araziler kapsammda ele alınmak isten- mektedir. Ancak, ormanın tamamınm üzerine söz konusu ilçeler kurulduğu için "2b" uygu- laması ile yeterli çözüm bulunamamaktadır. Bu madde hükmü, orman alanlan içerisinde kahp da, onnan niteliğini yitirmiş kısımlann, orman rejimi dışına çıkanlrnasını hükme bağlamakta- dır. Yoksa ormamn tamamını ortadan kaldır- mayı önermemektedir. Daha önceki dönemler- de, bu amaç için çıkanlmış olan yasalar halen yürüriükte olmasına karşın istenen satış ger- çekleştirilememiştir. Sonuç olarak: Yeni bir "imar affi" ve "orman affi" anlamı- nı taşıyacak olan bu yasa, haksız "rant ekouo- misi"ni körükleyecek, "arazi mafyasrnı cesa- retlendirecek, kamu malının gaspını suç olmak- tan çıkaracaktır. Böyle biryasanm çıkanlmama- sı, yasalara, kurallara karşı duyarlı olan halkı- mıza karşı bir saygının gereği olacaktır. Bu yer- lerin "tapo'ya kavuştunılması yeni yasadışı çö- zümleri de özendirecektir. "Devlet, halkm ko- nnt sonınunu çözmekle yükömlüdfır" diyen anayasa maddesi yoksayılıp; çözüm, kamu ma- lımn yağmasından, bütçeye katkı sağlamakta görülrnektedir. Devlet, vatandaşınm, kendı koy- duğu yasalara. yönetmeliklere, kurallara uyma- mayı alışkanlık haline getirmesine göz yuma- maz. Şu anda, Hazine ve onnan arazilerinin satışı ya da 49 yıllığına kiraya verilmesi halen yürür- lükteki yasalarla mümkün iken yeni bir yasa çı- karmaya gerek bile yoktur. Vakıf üniversiteleri ve serbest bölgeler için bu gibi alanlar hiçbir en- gel tanınmadan derhal tahsis edilebılmektedir. Kooperatifler ile villa sahipleri de işlerini ko- laylıkla halledebildiğine göre amaç, kaçak ya- pılann işgalindeki Hazine ve oraıan arazileri- nin yinelenen yasalarla gündeme taşınması, ekonomiye zorlamayla kaynak yaratılmaya ça- lışması anlamına gelir. Ancak yukanda belırtı- len nedenleryüzünden bu arazilerin saüşı bir tür- lü gerçekleştirilememektedir. Birinci derecede deprem kuşağında yer alan ülkemizde, tanm ve onnan alanlanm kaçak ya- pılaşmaya göz yumarak talan etmeyi sürdür- mek, halkı sağliksız kentlerde yaşamaya mah- kûm ederek yeni 17 Ağustoslar'ın doğmasına davetiye çıkarmaknr. Oysa, halkın her türlü eko- nomik ve sosyal sonınunu çözmek, sosyal dev- letın görevidir. Bu görev ertelenemez ve ihmal edilemez. Ülke nüfusunun % 4O'ı Marmara bölgesin- de, % 25 'i Istanbul 'da yaşamakta olduğuna gö- re, önemli hususlardan birisi de zaman yitir- meden, gerçek bir "toprak reformu"nu ivedi- likle yürürlüğe koymak olmalıdır. Böylece, Do- ğu ve Güneydoğudaki feodal yapı kinldığı gi- bi, göç de önlenmiş olacaktır. Bir anlamda, yü- ce Atatürk'ün sağüğında bir türlü gerçekleş- tirmeye olanak bulamadığı bu arzusunu da ye- rine getirmiş oluruz. . retmenıer! Oğrencileriniz Vîtamin'lerin faydalarını biliyor mu? AçılıştaDua... Ayhan SARIHAN Emekli öğretmen, Ankara) Lise 1 -2-3 Programı iraifiHeroerseoeua www.vitaminciler.com Vitamin Oestek Hattı: (0212) 474 55 55 T evfjkFikret'ın ûnlü dızesidır " Kanun diye kanun diye ka- nun tepeJendi" Demek kı bir tepeleme yolu da bu: Adı- nı dilden düşûrmeyerek... Kenan Evren de öyle değil miydi? "Demokratik,laikcmnhuriye*"ı diün- den duşûrmezdi. Demokrasiye, cum- huriyete ettikleri ortada. Laiklik adına da mahalle imamlanna kızar. "Dinkai- ze göre sala öyteverihnez böyle \eriKr" deyip minarede sala vermeye kalkışır, "Dinimizde hutbe öyle okunmaz böy- le okunar" diye minberde hutbe oku- maya yeltenir, böylece "laikcumhun- yet"e cumhurbaşkanlığı yaptığını sa- nırdı. O günlerde, tam da bunu anlatan bir fikra, gazete kapattırmıştı. tki kişi, ön- lerindeki bir balığın ne cins olduğunu tarnşırken onlan izleyen üçüncü kişi, böyle tarbşmakla bir sonuca ulaşama- yacaklanm söylemiş, en iyisi Paşa'ya danışmalannı önermışti. "Paşa bahk- tan amar mı" diye sorulunca da, "An- bmıaya ani«ma7 ama onun dediği de- dflctir" yamtuu vermişti. Bu kûçük fikra ad belirtümediği hal- de iğne hedefine ulaşmış, üzerine alı- nan alınmış, gazeteyi de kapatmıstı. Bizimki, tespih çeken müridin "Hn Alah" zikri gibi Atatürk'ün adını zık- rediyor, öte yandan onun ilkelenni çiğ- niyor, kurumlarmı yıkıyordu. Anla- maya anlamıyordu, ama Atatûrkçülük onun tanımladığı gibi anlaşılmak zo- rundaydı. Ne gariptir ki bunlan bana laik bir bakanla, Mıllı Eğıtım Bakanı Metin Bostancıoğhı ile ilgili bir haber anım- sattı. 31 Ağustos 2000 günlü Cumhu- riyet'in haberine göre Zonguldak'ta yeni yaptınlan Bakacakkadı 100. Yıl Atatürk Hizmet Köyü, Sayın Bostan- cıoğlu'nun da katıldığı bir törenle açıl- mış. Açılışta kurban kesilmiş. Gökçe- bey Müftüsü Veysel Baylan mikrofon- dan dua okumus. Ama bu duada Ata- türk'ün adını anmadığı için Sayın Bos- tancıoğlu müfhlye kızıp mikrofonu al- mış, "Ulu önder Atatürk'ün adını mnımanmtan dua mı vapıhr? Bonn kmıyonım. Atatûrk inkâr edflemez" demiş. Sayın Bostancıoğlu'nun davranışı- nın neresini düzeltmeh? "Atatürk'söz dua mı otar" diyeçı- kışıyor. Ben çıkışmadan sorayım: La- ik bir ülkede resmi bir kurumun açılı- şı dua ile mi olur? Her işin kendi "racon"u var. Tavla oynamanın da, ımam nikâhı kıydırma- nm da, duanın da, ıbadetin de. Tavla ma- sasının başına oturursani2, zardaki sa- yılara "hep yek, şeşbeş" diyeceksıniz. Oradaan dılcilık yapamazsınız, "Türk- çeSödük'te böyle sözcükler yok* diye- mezsiniz. Tavla oyununun kuralı bu. tmam nikâtaı kıydınrsanız, imamnı kadına satılık bir mal muamelesi yap- masına ve onun için bir satış bedeli belirlemesine. "mehri muaccel" ve "mehrimüeccer ko\Tnasınasesçıkar- mayacaksuuz. Orada kadın haklan sa- vunucuhığu yapamazsınız. Imam nikâ- hının kuralı bu. Resmi bir kuruluşun açılışım dua ile yaparsanız, işte onun kurah da bu. Işi adamına bırakacaksınız. Arök ora- da Atatûrkçülük yapamazsınız. Müf- tüye, nasıl dua edeceğini öğretemez- siniz. Öğretmeye kalkışırsanız bu, ça- lıyı ucundan tutup sürüklemek olur. Ama böyle sürükleyemezsiniz. Siz, Milli Eğitim Bakanı, hükümet üyesisiniz. Yapılması gereken, ülke yönetimini laik temellere oturtmaktır. Dini, toplumsal yaşama kansmaktan ta- mamen uzaklaştırmaktır. Bu, çok da- ha geniş kapsamlı önlemleri gerekti- rir. Atatürk öyle yapmıştı. Ben sizı laiklik düşmam, şenatyan- hsı olarak suçlamıyorum. Ama Atatürk laiklik devrimi yapmıştı, siz onun ru- huna dua ettirmeye uğraşıyorsunuz. SaidiNursJ'nin ruhuna değil, de Ata- türk'ün ruhuna dua edince farklı mı ola- caksmız? Elli yıldır "şer" bakanlar arasında "ehven" aramaktan usandık. artık "iyi"yi istiyoruz. "Atatûrk inkâr edi- lemez"miş... Niçin inkâr ediyorsunuz öyleyse? CUMHUltfYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmenimiz Orhan Erinç yurtdı- şında olduğundan yazısına bu hafta ara ver- miştir. Cumhuriyet k i t a p I a r ı Der.:Işık Kansu - MçhmetAçıktan AHMET TANER KIŞLALI'NEV ARDINDAN Bu kitap, yurtseverlık öğretmenı Ahmet Taner Kışlab'nın katledıhşınio bınncı yılında, sadece paylaşügımız acının küçülfflesıoi kolaylaşnrmak amacıyla değil, Ahmet Taner Kışlalı sevgısinin aradan geçen süre ıçıode nasıl harelendıgının bir göstergesı olarak yayunlaomakta. y CumhurİYrt Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ft^ kitap kulubü (34334)Caâaloölu-lstanbul Tel. (212)514 01 96 Cumhuriyet k i t a p I a r ı Asuraan Tümer AYARIBOZUK ÇAYEVİ "Oktay Akbal öykü ödûlü"nü, alan bu ilk kitabında Tûmer topladığı birtaJam gereksizlikleri hıç kıskanmadan kendılığınden atmış; derin bir aynanın içinde düşüncelenni zaman içinde onarmış; duydugu pek çok anlamsız seslerden, güriiltülerden yüreğini bir güzel antmış, böylece kendi ıc müzığını bulmuş. Asuman Tümer'ı tanıdıktan sonra, kendinizi daha annmış, daha hafıflemış bulacagınızdan hiç kuskumuz yok. y CuwhurİY»< Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 L * . kitap kulubü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 Cumhurtyei k i t a p 1 a r ı Ferzan Gürel İZMİR'İN İŞGALİNDEN KURTULUŞA Izmır'ın kurtuluşunu yaşayanlann agzından yansıtan ve tarihe ışıldak tutan bır roman Karanlıktan aydınlığa ka\r uşan bir kuşagın acıh, hüzünlü, ama o denli övünç dolu öykûsü... Ostûne üstlük birinci ağızdan... Cumhuriyet Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulubü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 İLAN TC ADANA ASIİYE 6. HUKUK HÂKÎMLİĞİ'IVDEN EsasNo: 1998/86 Davacı Ayşe Uzun vekili Av. Ahmet Yetiz tarafın- dan davahlar Gökler înş. San ve Tic. Ltd. Şti., Ha- cı Ahmet Söylemez, Hamit Söylemez, Yusuf Söy- lemez, Ahmet Söylemez, Mehmet Mustafa Söyle- mez aleyhlerine açılan tapu iptali ve tescil davası- nm yapılan yargılamasında: Davâlı Gökler înşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin bi- linen adresine çıkartılan davetiye tebliğsiz iade edilmiş, adresi emniyetçe de tespit edilemediğin- den dava dilekçesinin davalı adına ilanen tebliğine karar venldığınden, duruşmanm bırakıldığı 20.12.2000 günü saat 09.00'da davalının bizzat du- ruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsü ettirmediği takdirde yargılamaya yokluğun- da devam olunacağı ve karar verileceği hususu da- va dilekçesi tebliği yerine geçerli ohnak üzere dava- lı Gökler lnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. adına ilanen teb- liğ olunur. Basm: 59392
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle