18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / [email protected] 13 Mafiye Bakam G-20 dopuğunda • İSTANBUL(AA)- Maliye Bakanı Sümer Oral, 24-25 Ekim'de yapılacak, aralannda Türkiye'nın de yer aldığı G-20'lerin 2. Maliye Bakanlan Toplantısı'na katılmak ûzere Kanada'nın Montreal kentine gitti. Bakan Oral, "toplantınm başlıca gündem maddesi, küreselleşmenin beraberinde getirdiği sorunlan çözmek ve onlan aşmak ıçın neler yapılması gerektiği konusu" dedi. ASO'öan EceviTe şikâyet • ANKARA(AA)- Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, Başbakan Bülent Ecevit'e bir mektup göndererek bu yıl yüksek fıyat açıklayan pamuk birliklerini şikâyet etti. Çağlayan mektubunda, pamuk fiyatlannın olması gerekenin üzerine çıktığını, tekstil sanayicisinin ihracat yapamaz hale geldığını ileri sürdü. Çağlayan, pamuk birliklennin fiyat politikasının, uygulanan enflasyonla mücadele programının ruhuna aykın olduğunu savundu. Petroldeki artışın faturası • ANKARA(AA)- OPEC üyesı ülkeler arasında ûretime kota getırildiğı anlaşmamn ardından hızla tırmanan petrol fiyatlan, 15 yılın en yûksek seviyelerine yükselirken, bu dununun Türkiye'nin 2.5 milyar dolar olarak hesapladığı petrol faturasını 4.5 milyar dolara kadar yükseltmesi bekleniyor. Yeni emeklil* tasansı sopunhı • İSTANBUL(AA)- Sosyal Sıgortalar Kurumu (SSK) eski Genel Müdürlerinden, Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK) Başkanı Kemal Kilıçdaroğlu, kamuoyunda Bireysel Emeklilik Tasansı olarak bilinen Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatınm Yasası Tasansı'nın en büyük zaafının, vergı konusunda gerekli ayncalıklan sağlamaması olduğunu bildirdi. MF heyeti yarm Ankara'da • ANKARA(AA)- Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, 24 Ekim Salı günü Ankara'ya geliyor. IMF Türkiye Masası Şefı Carlo Cottarelli ise 28 Ekim Cumartesi veya 29 Ekim Pazar tarihinde Ankara'ya gelecek. IMF heyeti, Hazine Mûsteşarlığı'nda ekonomi bürokratlan ile görüşmeye 25 Ekim Çarşamba tarihinde başlayacak. HDII trenler geliyor • ANKARA(AA)- TCDD'nin yatınm programma aldığı hızlı tren projesinde ilk somut adım atıldı. Ankara- Istanbul mevcut demıryolu hattınuı rehabilitasyonu ve çift hat demiryolu projesi uygulamaya ahnıncaya kadar söz konusu hatta ıleri teknoloji ile donatılmış hızlı trenler hizmet verecek. Hızlı tren seti tedarikine yönelik ihalenin teklifleri, 20 Arahk'ta alınacak. Türk-lş, asgari ücretlinin temel gıda için ne kadar çalışması gerektiğini hesapladı 9 saat çahşma: 1 kilo etEkonomi Servisi - Asgari ücretle çalı- şan işçinin 1 kilogram et satın alabilme- si için 8 saat 56 dakika çalışması gere- kiyor. Türk-tş tarafından yapılan araşurma- ya göre brüt 118 milyon 800 bin, net 86 milyon 922 bin 900 lira olan yûrûrlük- teki asgari ücretle çahşan bir işçinin 1 kilogram ekmek satın alabilmesi için 1 saat 16 dakika, 1 kilogram et için 8 sa- at 56 dakika, 1 kilogram süt için 1 saat 22 dakika. 1 kilogram beyaz peynir sa- tın alabilmesi için de 6 saat 50 dakika emek harcaması gerekiyor. Araştırmaya göre asgari ücretli işçi, 1 kilogram kuru fasulye saün alabilmek için 4 saat, 1 kilogram zeytin için 5 saat 59 dakika, 1 kilogram ayçiçekyağı için 2 sa- at 36 dakika, 1 kilogram şeker için 1 sa- at 29 dakika, 1 kilogram pirinç için 3 sa- at 11 dakika ve 1 kilogram makarna için de 1 saat 19 dakika çalışmak zorunda. Ilk toplantısını 19 Ekim'de yapan As- gari Ücret Tespit Komisyonu, 1 Ocak 2001 'den geçerli olacak yeni ücretı be- • Türk-Iş'in araştırmasına göre net 87 milyon lira olan yürürlükteki asgari ücretle çahşan bir işçinin 1 kilogram ekmek satın alabilmesi için 1 saat 16 dakika, 1 kilogram et için 8 saat 56 dakika, 1 kilogram süt için 1 saat 22 dakika, 1 kilogram beyaz peynir satın alabilmesi için de 6 saat 50 dakika emek harcaması gerekiyor. lirleme çalışmalan çerçevesinde ikinci toplantısını 7 Kasım'da gerçekleştire- cek. Komisyona işçi temsilcısi olarak katılan Türk-lş, asgari ücretin dört kişi- lik bir ailenin aylık zorunlu gıda harca- masını karşılayacak şekilde belirlenme- sini isterken, işveren temsilcisi TlSK ise yeni ücretin belırlenmesınde sadece ça- lışan işçinin esas alınmasını talep ediyor. 'Vergi dışı bıralulmalı' Hem Türk-lş, hem de TlSK, asgari ücretin vergi dışı bırakılarak işçiye be- lirlendiği rakam üzerinden net ödenme- sini isterken, TlSK, toplu iş sözleşmesi yapılan işyerleri ile yapılmayan işyerle- ri için farklı ücret belirlenmesini öneri- yor. TlSK, asgari ücretin ülke ve sana- yi işletmelerinin koşullan dikkate alına- rak hedeflenen enflasyon oranında art- tınlmasında ısrarcı olurken, Türk-lş yü- rürlükteki ücrete bir önceki yıl gerçek- leşen enflasyon oranında zam yapılma- sını gündeme getiriyor. TlSK, Asgari Ücret Tespit Yönetme- liği'nin günün koşullanna uymadığı gerekçesiyle değiştirilmesini de talep ediyor. 5 işçi, 5 işveren ve 5 hükümet temsilcisi olmak üzere toplam 15 kişi- den oluşan Asgari Ücret Tespit Komis- yonu'nun yapacağı çalışmalarda, yeni asgari ücretin 1 Ocak 2001 ve 1 Tem- muz 2001 tarihlerinde olmak üzere 6'şar aylık dilimler halinde uygulanma- sının kararlaştırması da bekleniyor. Tür- kiye'de yaklaşık 5 milyon kişinin asga- ri ücretle çalıştığı da bildirildi. SaatlerceçatajmaktencereyidoJdurmujur. Tasarı konut, kredi kartları ve sanal ortamda kullanılan bazı ürünleriyasa kapsamına alıyor 'Sesinigkamn 'tüketidkorunacak FATMA KOŞAR Meclis'te görüşülmesı bek- lenen tüketici yasa tasansınm kabul edilmesı durumunda. yurttaşlar, tek taraflı sözleş- melere dayanan keyfi uygula- malardan kısmen korunabile- cek. Bankalar, sigorta şirket- leri ile kamu hizmeti veren ku- rum ve kuruluşlann sözleşme- lerindeki "haksız koşuflar" tü- ketici için bağlayıcı olmayacak. Bu düzenlemeyle elektrik, su, doğalgaz ve haberleşme gi- bı kamusal hizmetlerde keyfi uygulamalan sona erdirmeyi amaçlayan tasan aynca, ko- nut, tatil amaçlı gayrimenkul ve elektronik ortamda kullanı- lan yazılım, ses, görüntü gibi ürûnler ile kredi kartlannı da Tüketici Yasası kapsamına alı- yor Sözleşme şartian Tasan, kamu ve özel kuru- luşlann dayattığı haksız ko- şullan. "saücı ya da sağjayıcı- nın tektaraflı olarak, tüketidy- le müzakere ermcden ve iyi ni- yet kurallanna aykın bir bi- çimde soztesmeye koyduğu, söz- • Meclis'te görüşülecek tüketici yasa tasansının kabul edihnesi durumunda, bankalar, sigorta şirketleri ile kamu hizmeti veren kurum ve kuruluşlann tüketici aleyhindeki sözleşme hükümleri bağlayıcı olmayacak. Ancak bu kuruluşlann standart sözleşmeler kullanması zorunlu hale getirilmiyor ve tüketicinin zaranmn telafı edilmesine ilişkin hükümler sözleşmelere alınmıyor. leşmeden doğan hak ve sorum- luluklarda tüketici aleyhine önemli bir dengesiztiğe neden olan sözleşme şartlan" biçı- mınde tanımlıyor. Tasanda, kamu hizmeti veren kuruluş- lann sabit ücret, bakım bede- li, güvence bedeli ve keyfi zamlanna dayanak oluşturan sözleşmelerin tüketıciyi bağ- lamayacağı "açıkça" dile ge- tiriliyor. Ancak, söz konusu kuruluşlar ile banka ve sigor- ta şirketlerinin tüketici lehine de hükümler içeren "standart sözJeşmeler" kullanmalan zo- runlu hale getirilmiyor. Örneğin, elektrik dağıtımı yapan bir şirketin altyapıya ya- tınm yapmaması sonucunda zarar gören, eşyalan kullanı- Düzenlemeler yetersiz bulunuyor Tüketici Yasası'nda değişiklilder öngören tasanya eleştiriler sürüyor. Tasanyı inceieyen Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER), özetle şu önerileri sıraladı: • Sözleşmeler, kamusal hizmet alanlannda standart hale getirilmeli. Tüketicinin zararlanmn tazmini öngörülmeli. • Konutun tasan metninde yer alması olumlu, ancak yeterli değil. Bunun yanı sıra konut üretiminde kullanılan mal ve hizmetler de belirlenmeli. • Kredi kartı sözleşmelerine de standart getirilmeli. Kartın kaybolması halinde tüketicinin bildirmesinden sonra sorumluluk bankaya ait olmalı. • Süreli yayına katnpanyalı satış izni verilmemeli. Bu konuda yasa açık olmalı. • Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzu obnayan ürünlerin ithaline ızin verilmemeli. • Ithal ürünlerde, ithalatçnun faaliyetinin son bulması durumunda yeni ithalatçı, satış sonrası hizmetlerden sorumlu tutulmaü. • Reklam Kurulu özerk hale getirilmeli. • Seri numarası olmayan ürünlerin satışı yasaklanmalı. • Yasanın tüketici kuruluşlanyla ilgili bölümü yeniden düzenlenmeli. lamaz hale gelen tüketicilerin ekonomik kayıplannın tazmin edileceği yönünde hükümler yine sözleşmelerde yer alma- yacak. Bunun sonucunda ku- ruluşlann ayıplı hizmeti nede- niyle uğradığı zararlan sineye çekmek zorunda kalan ya da sözleşmeye attığı imza sonu- cunda bankalann belirlediği yüksek gecikme faizlerini öde- mek zorunda bırakıian tüketi- ci, "sesini çıkanrsa" bu uygu- lamalardan korunabilecek. Kredi karûndan komisyon tarihe kanşıyor Tasanda, kredi karnndan ko- misyon alınmasının önüne ge- çilmesi hedefleniyor. Kredi kartlannı, yürürlükteki 4077 sayılı Tüketici Yasası kapsamı- na sokan tasanda, ürün ve hiz- metin kredi kartı ile satın ahn- dığı durumlarda satıcının tüke- ticiden komisyon talep ede- meyeceği yasa hükmüne bağ- lanıyor. Tasanda aynca, kredi kartıyla ürün karşıhğı ya da nakit kullanılan kredi koşul- lannm, geri ödeme süresi için- de tüketici aleyhine değiştiri- lemeyeceği ifade ediliyor. DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDM [email protected] Business Week, 9 Ekim sayısında "Yeni ekonominin getirdiği hızlı büyü- menin ardından, ABD ekonomisini hız- lı bir gerileme mi bekliyor?" diye sor- duktan sonra, kendi ekonomi editörü J. Mandel'in "Yaklaşan Internet Dep- resyonu" başlıklı kitabını, 15 sayfalık özel bir bölümde irdeledi. BW'e göre aslında durum o kadar da kötü değil- di. Geçen hafta piyasalarda yaşanan çal- kantılar, yatınmcılann şimdilik BVV'in tutumunu benimsemeye devam ettik- lerini gösterdi: Dow Jones Sanayi In- deksi ve Nasdaq teknoloji indeksleri çarşamba sabahı, bir saat içinde bü- yük bir çöküş yaşadılar. Dow Jones psikolojik olarak önemli 10,000 düze- yini aşağı doğru deldi. Ama her iki in- deks de gunun iterteyen saatterinde, düş- tükleri yerden adeta naralar atarak aya- ğa kalktılar. Üstelik Nasdaq ertesi gün yaklaşık yüzde 8 değer kazandı. Belli ki, yatınmcılar 1998'den bu ya- na piyasalanda yaşanan güçlü değer ar- tışına bakıyor, bugün dünya ekonomi- sinin, gündeminde bir Asya krizi olma- dığı için, fiyatlardakfher gerilemeyi ve "bir satın al" sinyali olarak algılıyorlar. O'Higgins Asset Management (Miami) Yönetim Kurulu Başkanı Mfchael O'Hig- gins'e göre bu iyimseriiğin arkasında bir dar görüşlülük var. "Kimse ABD ve Avrvpa dışında ne olup bittiğine bak- mıyor" ve bu yüzden de "dünya eko- nomisinin görûnenden çok daha zayıf olduğunu 1an\ etmiyohar" (New York Tımes 20/10). Gerçekten de, ABD ve Avrupa dışındaki bölgelere bakınca, BVV'in iyimserliğini paylaşmak zor. Başka yerlerde neler oluyor? Bugün Asya krizine ilişkin, piyasalar- da egemen olan bellekte, Asya ülkele- rinin bu krizden sonra yaşadığı bir hız- la toparlanma var. Ne yazık ki bu 1999'a ait, eski bir bellek. Bu yıl durum farklı. Asya krizinin ardından yaşanan topar- lanmanın borsadaki yansımalanna ba- kınca, kazanımların hemen hepsinin silinmiş olduğunu söylemek mümkün. Marttan bu yana pıyasalar, Endonez- ya'da yüzde 51, Filipinler'de yuzde 51, Güney Kore'de yuzde 50, Tay- land'da yuzde 52, Tayvan'dayüzde 37.9 Hindistan'da yüzde 32, Singapur'da yüzde 30 değer kaybetti. Göreli olarak tek istikraıiı piyasa, yüzde 5 gerilemey- le, IMF kurallanna uymayan, kendi ulu- sal çıkarlanna öncelik veren Malezya Oiinya Ekonomisinde Hava Bozuyor (The Economist 21/10) (Burada bir kıssadan hisse var ama kimin için? Ve Istanbul Borsasfnın da yıl başında 20,000 düzeyinde gezindiğini hatırla- manın bir yaran var mı?). Latin Ameri- ka'da da piyasalar zayıf: Arjarrtin (yüz- de -24.5), Brezitya (yüzde -19.3), Şili (yüzde -17.6), Meksika (yüzde -19.9), Kolombtya (yuzde -36.9). Muz, bilgisayar aksamı ve jeopolitik Dikkatli bir bakış, sermaye piyasala- nndaki gerilemenin yanı sıra, Asya'da ekonomik büyümenin, bir türlü topar- lanamayan Euro'nun etkisini saymaz- sak, iki açıdan zorlanmakta olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, Far Eastern Economic Review'un yorumuna gö- ne, geçtiğımiz dönemde bölgedeki eko- rilerse, ABD'yi terk eden sermaye için buralarda daha şimdiden kelepirşirket- ler oluşmaya başladı bile. Bu dinamik- te, geçmişin tek tür ürüne ihracatına ba- ğımlı "muzcumhuriyetlerini" hatırla- tan bir şeyler yok mu sizce? Her şey, temeldeki ilişki hep aynı kalsın diye mi bu biçimde ve bu kadar hızla değişi- yor acaba? Asya ekonomilerinin karşılaştığı ikin- ci olumsuzluk enerji girdileriyle ilgili. Petrolfiyatlan1999 başından bu yana yaklaşık üç kat arttı. Geçenlerde, Mor- gan Stanley Asya ekonomileri uzma- nı Andy Xie, Japonya dışındaki bölge ülkelerinin GSMH'lerinin yüzde 1 'ine eşit bir büyüklükte, toplam 25 milyar do- lar gelir kaybına uğradıklannı saptıyor (Global Economic Forum 12/10), ama yorumunu, Israil-Filistin çatşması kont- rolden çıkmaz ve varil fiyatı 27.8 dolar Borsada yatmm yapanlar dünya ekonomisindeki gelişmeleri değertendiriyor. nomik büyüme Batı'dayaşanan tekno- lojik devrimin girdilerini sağlamaya yö- nelik bir ihracata bağımlı (Acaba, ba- ğımlılık kavramını kullanmasak mı? Yep- yeni bir dünyada yaşıyoruz ya...) hale geldi (26/10). Dün, krizden çıkarken akıllı bir strateji gibi görünen ihracata yönelik elektronik sektörü yatinmlan, bu gün, Batı'da teknoloji sektörü yavaş- larken, artık o kadar akıllı bir seçenek gibi durmuyor. Tayvan ve Singapur'un lider üreticilerinin hisse senetlerı yıl ba- şından bu yana yaklaşık yüzde 50'ye geriledi. Batı piyasalan daha fazla ge- düzeyinde,istikrar kazanırsa bu olum- suzluğun aşılabilecegini vurgulayarak iyimser bir tonda bitiriyordu. Geçen hafta Israil-Filistin çatışmalan yeniden alevlendiğinde petrol fiyatı, bir ara 36 dolara kadar yükseldi. Şimdi banş sü- necinin öldüğü, Arafatve Barakgibi ılım- lı liderlerzayrflarken radikallerin güçlen- diği, Mubarek ın. Arap zirvesi öncesin- de, İsraıTle diplomatik ilişkilerin kesile- bileceğini ima ertiği, Suriye'nin yeni ve tecrübesiz liderinin Lübnan'dazorlan- maya başladığı (Stradfor 10/10) bir ortamda petrol fiyatiarının daha bir sü- re 27 dolar düzeyine geri dönmeyece- ğini öngönnek sanınm yanlış olmaz. Asya ekonomilerini zorlayan bu iki so- runa, yükseten faizterin, 2001 yılında ken- dini hissettirmeye başlayacak olan ge- cikmeli etkisini de ekleyebiliriz. Morgan Stanley Baş ekonomisti, yatınmcılara, Ortadoğu'daki siyasi kriz- lerin geçmişte küresel ekonomik den- geleri nasıl bozarak resesyona yol aç- tığını hatırlatırken (16/10), Robert Alan Fektman, 30 dolar varil fiyatının Ja- ponya'nın büyüme hızını yüzde 1 dü- şüreceğini (demek ki burada da bir re- sesyon tehlikesi var), bu yüzden yük- sek petrol fiyatlannın etkisiyle Japon- ya'nın Asya'da ulusal çıkariannı ve dış politikasını yeniden tariflemeye başla- dığını yazıyordu. FeJdman'ın yorumu- nun satır aralannda, daha militarist, da- ha milliyetçi ve denız ticaret yollanna yönelik daha genişlemeci bir Japonya ile karşı karşıya olduğumuzun işaret- lerivardı (18/10). Geçen dönemde ABD borsasında gözlenen güçlü direnişin ardında, do- lann yüksek kalmaya devam edeceği- ne ilişkin bir varsayım var. Bunun arka- sında da ABD liderliğine ve uluslarara- sı jeo-politiğin dengelerinin kalıcılığına ilişkin bir inanç... Ancak bir taraftan Ja- ponya'nın IMF'ye alternatif olarak As- ya Para Fonu projesini afttan alta iş- lemeye, yüksek petrol fiyatlannın, Rus- ya'nın Asya'daki etkisini güçlendirme- ye devam etmesi, jeopolitik dengeler- de de değişme eğilimlerinin güçlendi- ğine işaret ediyor. Geçen dönemde dünya ekonomisin- deki büyümenin yüzde 20'si ABD'den kaynaklandı. Kimi hesaplar, ABD ekono- misindeki yavaşlamanın dünya ekono- misindeki olumsuz etkisinin daha bü- yük olacağını, yüzde 40'a ulaşabilece- ğini gösteriyor. Diğer taraftan, 1997'de yaşanan borsa krizi, esas olarak dünya piyasalannda kapitalizasyon payı yüz- de 6'yı geçmeyen bir bölgeyi vurmuş- tu. ABD ve Avrupa'nın dünya piyasala- nndaki toplam kapitalizasyon payı yüz- de 9O'ı geçiyor. Bu bölgede borsalarda kalıcı bir gerileme, özellikle "yeni eko- nomi" denen sektörde yaşandığı tak- dirde, ki öyle olacağa benziyor, dünya ekonomisinde salt bu yüzden büyük bir deprem yaratabilir, BVV'in editörünün öngördüğü gibi uzun süreli bir reses- yona yol açabilir. Önümüzdeki döneme hazırianırken, tüm bunlan göz önünde alarak, kemerieri bağlamaktafayda var. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Soygunun Böylesi Bugünlerde sinemalara giden seyirci sayısı azal- mış olmalı. Tetevizyonların haber bültenleri sinema gibi. Değme hırsız-polis filmlerinetaş çıkartacak ban- ka soygunlan ile ilgili haberler, renklisiyle, siyah-be- yazıyla TV ekranlannı süslüyor. Içişleri Bakanı bunlarbinde bir dediğine göre, soy- gun iyiceyerieşip kurumlaşmış. Durum, siyasal ve ekonomik yönleriyle çok büyük bir yıkımı gösteri- yor. ••• Devletin batık bankalar aracılığıyla yağmalan- ması yeni değil. Yıllardır süregeliyor. 1980'li yılla- nn başında yaşanan T. Öğretmenler Bankası ve ün- lü Istanbul Bankası bunun iki ömeğidir. Yine 1988'de Türk Ticaret Bankası'nın satışında yaşanan siya- saloyunlarsıe üç bankanın kurtanlması var. Bu ne- denle de halkın 3.2 milyar dolannın birilerinin ce- bine aktarıldığı açıklanmıştı. O günlerde CHR hü- kümeti eleştirdiği için kamuoyunda yerden yere vuruldu; sonuçta Meclis dışında kaldı. Siyasal soaımluluk burada başlıyor. Eğer, hükü- metler, hastalık belirtileri gösteren bankacılık ke- simini, daha o zaman bakım ve onanma alsalardı ve yasal düzenlemelerte doğru dürüst denetleye- cek biryapı kursalardı bunlar olmazdı. Hükümet- ler görevlerini yapmadı. Soygunlar sürdü. • • • Seçimtefden sonra IMF'nin de istemesiyle, 22 Ara- lık 1999'da yedi bankanın kurtanlması yoluna gi- dildi. Halkın cebinden 8.6 milyar dolann bu kurtar- ma işi için harcanacağı açıklandı. Kolayca anlaşılacağı gibi, bu bankalann batışı sü- reci çok önceleri başlamış. Örneğin, Egebank ile ilgili rapor 1999 Haziran'ından yani hükümetin/cur- tarma girişiminden tam altı ay önce hazırmış. İlgi- li bakana sunulmuş. Bu durumda bir dakika bile gecikmeden işlem yapması gereken hükümet, ra- poru işleme koymamış. Raporun bakana verilme- sinden beş gün sonra da ilgili bakanın kendini öl- dürme gırişimi oluyor. Çok önemli bir soru günde- me geliyor: Raporun hasır altı edilmesiyle bakanın kendini öldürme girişimi arasında bir bağlantı var mı? Haziran-Aralık (1999) altı ayı boyunca Egebank ile ilgili olarak yetkili bakanlar ve hükümet hiçbir şey yapmıyor. Neden? Geçen hafta başında yer alan bir başka savsak- lama olayı var. Halkbank yönetiminin usulsüz kre- di işlemlenyle ilgili olarak 1998'de hazırianan dört suç duyurusu dosyası günümüze dek, yani ikiyıl, bekletiliyor. Yetkili Devlet Bakanı Hüsamettn Oz- kan bu geciktirmenin nedenlenni açıklama gere- ği bile duymuyor. Meclis'te, halkın seçtikleri bunun nedenini sormuyor. Dosyalan iki yıl geciktirmenin halka maliyeti nedir? Oysa, halkın, istekleri karşısında duyariı olmak, demokrasilerde siyasetçinin, özellikle de hükümet edenlerin birincil görevidir; siyasal sonımluluğun birgereğidir. Bu yapılmıyor. Bizim "demokrasimiz" anlaşılan çok vurdumduymazdır, bu vurdumduy- mazlık sürüyor. ,. r . ••• Ekonomik kayıp da az değil. Son bir yılın batık bankalarının halka maliyeti 8.6 milyar dolardır. Gü- nümüzün döviz kuruyla bu para yaklaşık 5.8 kat- rilyon liradır. Bu para 2001 yılı bütçe giderlerinin yüz- de 16'sından fazladır; toplam personel gıderierinin de yüzde 18.3'üdür. Hükümet, batık bankalar için ödeyeceği parayı kamu çahşan ve emeklilerine maaş ve ücret olarak aktarsaydı, bunlann artışı da, 2001 yılının ilk altı ayı için yüzde 10 değil, yüzde 28.3 olabilirdi. Bakanlıkların durumu da aynı. Milli Savunma Bakanlığı, 2007 öüfçe ödenekleri, 5.1 katrilyon ile batık bankalara aynlan paranın çok daha azını alı- yor; MilliEğitim Bakanlığı da 4 katrilyonun biraz üze- rinde bir butçe ile eğitim görevini yerine getirecek- tir. Toplam 53 devlet üniversitesi, 1.36 katrilyon büt- çe ödeneği alacaktır; batıklara ödenecek para bu- nun dört katından çoktur. Bu para, sağlığa aynlan bütçe payının da 4.5 katından fazladır; KöyHizmet- /erfne aynlan paranın 7.4 katıdır. Beterin beteri var. Batınlan bankalara aynlan pa- ra, Adalet Bakanlığı ödeneklerinin 73 katı dolayın- dadır; Adalet'e aynlan bütçe payı 451.4 trüyon li- rada kalmaktadır. Çelişkiye bakın, Türkiye, hak ve adalet dağıtmak için ayırdığı paranın 13 katı bir pa- rayı, soygunculann kurtanlması için ayırmaktadır. Bu durumda denilebilir ki, hükümet adalet dağrt- nvyor, bunun yerine haksızlıga, adatetsizlige yol açan- lara para dağıtıyor. Adalet parasızlıktan sıkışınca, soygunun hesabı da sorulamıyor. ••• HaJkın soyulması kurumsallaşmıştır; öyle hırsız- polis yaklaşımlan ya da birkaç denetmenin rapor- lanyla sona ermez. Hükümetin yapması gereken iki görev var. Birincisi, siyasal sorumluluğunun ge- reğini yerine getirerek tüm olanbiteni halka açıkla- mak ve denetmen raporiannı bekletmeden işleme koymaktır. Ikincisi de gerekli yasal vekunımsaldü- zenlemeleri bir an önce yaparak soygunlann yol- lannı tıkamaktır. [email protected] Küreselleşme ve Tarım toplantısı '12 Eylül tcmnıcı da darbevurdu9 ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk tanmı- nın 1980'lere deksürek- li büyüme göstermesine karşın 12 Eylül'den son- ra bu büyümenin önce durdugunu, sonra da hız- lı bir gerilemenin başla- dığını ve günümüzde de etkisini sürdürdüğünü belirten gazetemiz ya- zan SaduDah Usumi, "12 Eylül'den sonra uygula- maya konan poHtikalar sonucu tarım iyice geri- lerken üretici de bu kö- tü gidişten payıru fazla- sryla akfa" dedi. "KüreseUeşme ve Ta- nm" konulu toplantıda, Türk tanmırun 12 Eylül ve öncesindeki durumu- na değinen Usumi şun- lan söyledi: "Türldjç'nin tanmsal bü> ümcsini teb- dit olarak görenler, ure- tim faylahğı için Türki- ye'yiiyi bir pazar olarak görenler ve onlaruı içer- deki destekçileri, yani uluslararası sermaye bu bedefıneşimdilerde Dün- ya Bankası ve IMF De ulaşmaya çahşıyor." Zıraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Prof. Dr. Gûrol Ergin, uluslararası sermayenin, dünyayı yönetmek için IME, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü'nü kullandığını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle