Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2000 CUMARTESİ
8 HABERLER
Hekim gözüyle F
tipicezaevi
• ANKARA (ANKA) -
Türk Tabipler Birliği
tarafından hazırlanan " F
Tipi Cezaevlerine tlişkin
Rapor"da Adalet
Bakanlığı tarafından 1997
yılında projelendirilen F
tipi cezaevlerinin insanın
psikolojik ve fiziki yapısı
üzerinde ciddi tahribatlara
yol açacağı ifade edildi. F
tipi cezaevîerinin görme
alanında daralma, işitme
duygusunda azalma,
sinirsel tipte sağırlık,
çınlama, erken menopoz,
kıllanma gibi sağlık
problemlerine yol açacağı
kaydedilen raporda,
burada kalacak
mahkûmlan ciddi
enfeksiyon problemlerinin
beklediği bildirildi.
Tuvaletin duş amacıyla
kullanılacağı, çöplerin
yine oturulan ortamda yer
alacağı, yemek ve
uyumanın aynı odada
olacağı belirtilen raporda,
"Bu durumda ortaya
çıkacak nem ve mücrobik
ortam sağlık açısından
uzun dönemde sakıncalar
taşımaktadır" denildi.
Raporda, hazırlanan
projenin insan unsurunu
göz ardı etriği, konunun
sadece güvenlik sorunu
olarak ele ahndığı
kaydedildi.
Aynı suça farkb
karar bozukkı
• DtYARBAKIR
(ANKA) - Diyarbakır 1
' ve 4 No'lu DGM'lerde,
bir PKK itirafçısının
ifadeleri doğrultusunda
aynı suçtan yargılanan
köylülerden bazılan
beraat ederken bir kısmına
ceza verilmesi
Yargıtay'dan döndü.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi,
her iki davayı da usulden
bozarak yerel mahkemeye
geri gönderdi. PKK'li
Mehmet Dörtyama'nın
itiraflan üzerine Adaklı
Köyü'nde gözaltına alınan
35 İtişiden Diyarbakır 1
No'lu DGM'de yargılanan
5'i "örgüte yardım
yataklık ettikleri"
gerekçesiyle 3 yıl 9'aray
hapis cezasına
çarptınlırken Diyarbakır 4
No'lu DGM'de yargılanan
30 sanık ise beraat etmişti.
İşsizlepe 109
trilyon birîkti
• ANKARA (ANKA) -
Türkiye Iş Kurumu (îş-
Kur) Genel Müdürü ve
Işsizlik Sigortası Fon
Yönetim Kurulu Başkanı
Necdet Kenar, Işsizlik
Sigortası'nın yürürlüğe
girdiği haziran ayından bu
yana fon hesabında
nemalanyla birlikte 109
trilyon lira biriktiğini
bildirdi. Kenar, fon
hesabına aktanlan
birikimlerin beş özel, dört
de kamu olmak üzere
dokuz bankada
değerlendirildiğini
açıklarken birikimlerin,
devlet iç borçlanma
senetleri, repo, ters repo,
mevduat hesaplannda
nemalandınldığını
bildirdi.
a konteıyanlar
• ANKARA (AA) -
Üniversitelerdeki toplam
42 bin 208 boş kontenjana
yapılacak ek yerleştirme
için başvurular 16 Ekim
Pazartesi günü sona
erecek. Başvurmak
isteyen adaylar, 1 milyon
250 bin lira karşılığında
Ek Yerleştirme Kılavuzu
ve Başvuru Formu'nu
ÖSYM Sınav Merkezi
yöneticiliklerinden
alacaklar. Adaylar,
bankaya 1 milyon 750 bin
lira sınav ücreti
yatıracaklar ve
karşılığında alacaklan
belgeyi, kurallara uygun
olarak doldurduklan
başvuru evrakıyla
aldıklan yerlere teslim
edecekler. Adaylar, 8
yükseköğretim programı
tercihi yapabilecekJer. Ek
yerleştirme sonuçlan,
ekim ayının son
haftasında adaylara
duyurulacak. Ek
yerleştirmede
yükseköğretim
programlanna
yerleştirilen adaylar,
üniversitelere kayıtlannı
6-10 Kasım 2000 tarihleri
arasında yaptıracaklar.
Eğitim sorunlan çözülmedikçe ekonomik kalkmma dahilhiçbirsorunumuzu çözemeyiz
Planlı kalkınma ve eğitimirleşmiş Milletler'ce her yıl dünya genelinde
yapılan insansal gelişme değerlendirmesinde, alt
kategoride, Afrika ülkeleri arasında yer alıyoruz.
Otuz beş yıldan beri planlı kalkınma çabası
içinde olduğumuz halde bir türlü kalkınamadık.
efah düzeyinin yükseltilmesi için yapılan
planlann işe yaramadığı dünyanın her yerinde
görünür oldu. Sovyetler Birliği'nin kalkınma
planlannı zorla uygulattığı Macaristan ve
'olonya, Avrupa'nın en fakir ülkeleri durumunda.
LATtF MUTLU (*)
Geri kalmışlığımızın asıl nede-
nini, işgücümüzün niteliğinde ara-
mamız gerekiyor. Eğitim sorunla-
nnı çözmedikçe, ekonomik kal-
kınma dahil hiçbir sorunumuzu
çözemeyiz.
Dûnyadaki hızlı yapısal deği-
şimler ve bunlann ortaya çıkardı-
ğı rekabet ve uluslararası bağım-
lılık sürecinde Türkiye'nin çağı
yakalamak için köklü yapısal de-
ğişim ve toplumsal dönüşümlere
zorlandığı bir ortamda Devlet
Planlama Teşkilaü'nca (DPT) ha-
zırlanan VUI. Beş Yıllık (2001-
2005) Kalkınma Plam, TBMM'de
görüşülerek (yasa) olarak yürürlü-
ğe girdi. Otuz beş yıldan beri
planlı kalkınma çabası içinde ol-
duğumuz halde bir türlü kalkına-
madık. Batı bizi hâlâ kalkınmak-
ta olan ülke olarak görüyor.
Birleşmiş Milletler'in yaptığı
değerlendirmede insani gelişme
knterlerinde çok gerilerde yer al-
dığımız bir gerçek. Bunca emek
ve çabaya rağmen hâlâ kalkınma-
mızı tamamlayamamış olmamızın
nedenlen üzerinde durmamız ge-
rekiyor. Planlar mı yetersiz yoksa
başka sebepler de var mı?
Gerçeğe yaklaşabilmek için
planlar üzerinde kısa bir gezinti
yapmak yeterlı olacaktır. Bundan
önceki VII. Beş Yılhk Kalkınma
Plaru'nın ana hedeflennden bin,
plan dönemınde Avrupa Birhği ile
aramızdaki gelir ve verimlilik
farklanmn süratle kapatıLması idi.
Yeni VIII. Beş Yıllık Kalkınma
Planı'nda bu amaca ulaşılamadı-
ğına işaret edilmektedir.
Ülke refahımn arttınlmasının,
insan gücünün, düşük katma de-
ğerli faalıyetlerden ileri teknolo-
ji kullanınu gerektıren yüksek
katma değerli faaliyetlere kaydı-
nlmasına ve verımlıliğın süratle
armnlmasına bağlı olduğuna ışa-
ret edihnişti. Bu amaçla eğıtim-
öğretim, bilim ve teknoloji poli-
tikalan ile ekonomik ve sosyal
yapıda köklü değışiklıkler yapı-
lacaktr, deıulmıştı. 2000 yılı ara-
lık ayı sonuna kadar yürürlükte
bulunan VII. Beş Yıllık Kalkın-
ma Plaru'nın "Temel Amaçlar
ve tlkeler" bölümünün gırişin-
de, "lyi eğitilmiş genç nüfus,
2000'li yıllarda Türkiye'nin en
büyük avantajı olacaktır" gö-
rüşüne yer verilmişti.
Eârtlm düzeyinin
yeterstoltfll
Bu görüş, eskilenn tabiri ile
"malumu ilam" etmekten ıbaret-
ti. Başka bir yenilik yok. Pianda-
kı bu tanımlamaya Osmanlı paşa-
sı "Marko Paşa"nın deyimiyle
"Peld ama ne" demek geliyor
içimden. Plan devamla, "Bu ne-
denle milli değerleri özümseye-
bilen ve evrensel değerlere açık,
bilgi ürerimine katlada bolana-
bilen ve bilgiyi yaratıcı biçimde
kullanabilen insan gücünün ye-
tiştirilmesi gerekmektedir. Böy-
lece verimliliği ve refahı arttır-
mak mümkün oUcakbr" görü-
şünü sergiliyorve ardından Eğitim
Reformu bölümünde, "Nüfusun
eğitim dözeyinin yetersizliği de-
vam etmektedir" gerçeğini orta-
ya koyuyordu. Planlı kalkınma
düşünceleri, ilk kez bızde Atarürk
döneminde gündeme gelmış ıse de
etkili ve verimli uygulama olma-
rruştı. Planlı kalkınmanın dünya
genelinde yaygınlaşması, Sovyet-
ler'in, "sosyal demokrat planla-
malan" ile elde edildiğı büdirilen
parlak sonuçlann yayılmasından
sonra olmuştu.
Sovyetler'den geri kalmamak
için 1950'de ABD Başkanı Har-
ry TVuman'ın, dünyada azgeliş-
miş ülkelere yapılacak teknık ve
ekonomik yardıinın Amerika'nın
4'üncü hedefî olarak ahndığını
açıklaması ve bu ülkelerin hemen
kalkınma sürecıne gıreceğini öne
sürmesi heyecan yaratmışü.
Daha sonra Başkan John F.
Kennedy, Meksika'dan Arjantin
ve Patagonya'ya kadar Güney
Amerika ülkelerindeki yoksulluğu
yok etmek amacıyla 10 yıl içinde
bir program uygulayacaklannı i-
lan etmişti. (1) Ilgiyle, sevinçle ve
umutlakarşılanan her iki plan hiç-
bir işe yaramadı, ilerieme ve geliş-
me olamadı, umutlar boşa çıktı.
Amerika ve Avrupa'da geliş-
mekte olan sanayinin korunması
ve gelişme içuı yapılacak planla-
nn işe yaramadığı ortaya çıkınca
Batı dünyası planlı kalkinmayı
sorgulamaya başladı. Gerçekte
Sovyetler'de uygulanan planlı kal-
kınmadan beklenen sonuc alınma-
dığı gibi ülke ekonomısinin daha
gerilere gittiğı de ortaya çıkmıştı.
Refah düzeyinin yükseltilmesi
ve yaygınlaşnnlması için yapılan
planlann işe yaramadığı dünyanın
her yerinde sıkça görünür oldu.
Orta Avrupa, Sovyetler'in kalkın-
ma planlannı zorla uygulattığı
Çek, Macar ve Polonya, Avru-
pa'nın en fakir ülkesi olma duru-
mundan hâlâ kurtulamadılar.
Komünist planlamacüığının dı-
şındaki yol gösterici planlar da in-
sanlann ve ülkelerin yaranna ola-
cak iyi durumlan verememiştir.
tngıltere'dekı "London School of
Economics"ın Ingiltere'nın Afrı-
ka'dakı sömürgelerinin kalkınma-
sı için hazırladığı kalkınma plan-
lannın, o ülkelerin üretim ve ve-
rimlilik alanında felaket ölçüsün-
de genlemesınin ana nedeni oldu-
ğunu ekonomi tarihinden öğreni-
yonız. Altmışlı yıllardan sonra ne
Sovyet usulü planlama ne sosyal
demokrat planlama ve ne de dış
yardımla ülkelerin kalkınmasının
sağlanamayacağı anlaşılmıştı.
Fransa emredici plan yerine, yön-
(DPT) kurulduğunu Resmi Gaze-
te'de ilan ederek duyurmuştu.
DPTnln kunıluş
gerekçesl
DPT'nin kunıluş gerekçesi:
"UZUH vadeli iktisadi gelişme
planını hazıriamak ve icrasım
koordine etmekti." Bunun için
ılk hedef: a) İktisadi ıştıraklerin
sağlanıp sürdürülmesı, b) Zorun-
lu gelişme hızının saptanması için
gerekli önlemlerin alınması, c)
Kişi başına düşen milli gelırlen
doyumlu (yeterli) bulunan ülke-
lerle Türkiye arasındaki farkın
dengelenmesi öngörülüyordu.
DPT'nin tek işi, kadrosunu
oluşturmaktı. Uzman ve uzman
yardımcılığı için yurtdışına adam
göndenlırken Genelkurmay'da as-
kerlik görevini yapmakta olan, çe-
şitli dallarda yetişmış elemanlar-
dan da yararlanılıyordu. Turgut
ralarla da 1. Beş Yılhk Plan, he-
define ulaşamadı.
Esasen geçim sıkıntısı içinde
olan memur ve işçiler, bu kesınti
yüzünden daha da zorlanmaya
başlayınca ellerindeki "Tasarnıf
Bonolan"nı paraya çevirmek için
çok düşük fiyatla satmaya başla-
dılar. Trabzon'un Sürmene Uçesi
Kastel köyünden ne ış olursa yap-
mak üzere Istanbul'a gelen Cev-
her Özden. memurlann ellerin-
deki Tasarnıf Bonolan'nı üzerin-
de yazılı değerin yansına topla-
maya başladı. Ilerde gelecek ne-
madan vazgecenler geçici ve kü-
çük bir ferahlığa kavuşurken bo-
nolan toplayan ve sonradan köyü-
nün adı ile, "Kastelli" olarak ün
yapan Cevher Özden, Malıye'nin
bu yanlış karan yüzünden banker-
lik mertebesine yükselmişti.
Birinci 5 Yıllık Kalkınma Pla-
nı'ndan sonra hazırlarup yürürlü-
ğe konulan yedi plan da beklenen
Yetkililer, kalkınma planında hedefin Türkiye'yi bilgi toplumuna dönüştürmek olduğunu beürtiyorlar.
lendincı planlamayı denemek ıs-
tedi ise de bugjrişiminden 1965'te
vazgeçmek zorunda kalmıştı. (2)
Sovyetler'in "planlı kalkın-
ma" propagandalanna ınanan Ba-
tılılann, başlattıklan plan uygula-
malanndan vazgeçmeye başladık-
lan yıllarda ülkemizde "planh
kalkınma'1
modelleri yeni gün-
deme gelmişti. Gerçekten ülkemi-
zm kalkınması için malı yardım
yapan Batılı mali odaklann öneri-
siyle 1963 yüı için "Birinci Kal-
kmma Planı" uygulanmaya ko-
nuldu ise de plana uyulmadığı için
bir sonuç alınamadı.
Planlı kalkınmanın
ba^angıcı
27 Mayıs 1960 günü ülkeyi eko-
nomik ve sosyal kargaşaya ve kar-
deş kavgasına götürüyorlar gerek-
çesiyle SılahJı Kuvvetleryönetune
el koymuştu. Yeni hükumet, ya-
yunladığı bir bildiride ekonomik
kalkınma için bir plan yapılacağı-
nı açüdanuştı.
Dİemokrat Parti döneminden
beri kalkınma planlan için hükü-
metle işbirliğı yapmakta olan
planlama uzmanı Prof. Tinbergen
ile Dr. Koopman 'in önensi ile ih-
tilal hükümeti, 5 Eylül 1960 günü
Başbakanlığa bağlı bir müsteşar-
lık olarak görev yapacak olan
"Devlet Planlama TeşkilatTnın
Özal ve Sûleyman Demirel de
bunlann arasındaydı. (3)
DPT, Birinci Beş Yıllık Kalkın-
ma Planı'nı yaparken siyasi kad-
rolann ve askeriyenin kıskacı al-
tındaidi.
KasteHI'nln Dofluşu
Plan uygulamalan için dış yar-
dımdan başka, iç paranın da bu-
lunması gerekiyordu.
Başbakanlık Müsteşan Hilmi
tncesulu, borç para kaynağı ola-
rak maaş ve ücretlerden belli oran-
da kesınti yolu ile para toplanma-
sım ve karşılığında "Tasarruf
Bonosu" adıyla belge verilmesi-
ni önerir. Maliye Bakanlığı ve
DPT buna karşı olduklan halde
Devlet Başkanı Orgeneral Cemal
Gfirsel bu parlak fikri (!) beğen-
diği için Maliye Bakanı Ekrem
Ali Can, bakanlık görevinden is-
tıfa etmişti. Yenne gelen yeni Ma-
liye Bakanı Kemal Kurdaş, bunu
kolay borç para bulma yolu olarak,
"Tasarruf Bonosu" uygulaması-
nı "Kalkınmanın etkili flnans
aracı" olarak yürürlüğe koyar.
Ayda 300 liradan çok gelui olan
herkesten ve devletçe müteahhit-
lere yapılacak her ödemeden kesi-
lecek olan paralar karşılığında bir
"Tasarruf Bonosu" verilmeye
başlanmıştı. Tasarnıf Bonosu ile
ve dış yardımla bulunan borç pa-
ve hedeflenen kalkinmayı sağla-
madı. Tanm geriledi, sanayı çe-
limsiz, turizm fakir kaldı. Bugün
"Ekonomik lşbirliği ve Kalkm-
ma Örgütü" (OECD) ülkelerinin
(büyük farkla) en alt sırasında yer
alıyoruz. Politikacılanmız, vatan-
daşlara moral vermek için büyük
devlet olduğumuzu ileri sürüyor
ve on yıl içinde Avrupa'yı yakala-
yıp geçeceğimizi söylüyorlar.
Avnıpa'yı yafcalamak
Büyük devlet olduğumuz doğ-
ru, ama Avnıpa'yı yakalamamız,
hatta yaklaşmamız bile mümkün
değil!.. 24 devletin oluşturduğu,
bir mılyara yakın insani kapsayan
(OECD) ülkeleri arasında en kötü
beslenen, en az et yiyen, en erken
ölenler bizleriz.
Son on yüda, ekonomik kalkın-
ma hızlanmız oldukça yüksek.
Yıllık ortalama 5-6'dan aşağı de-
ğil. Avrupa'nın yıllık kalkınma hı-
zının ortalaması yüzde 2 kadar. Bu
kadar farklı hızlara rağmen Avru-
pa'ya yetişmemız olanakh değil.
Çünkü arayı çok açmışız. Birkaç
tur geride kalmışız. Avnıpa'da ki-
şi başına düşen ortalama gelir 20
bin dolar. Onlardaki yüzde 2'lik
artış 4000 dolar. Bizim şahsi geli-
rimiz yılda 3000 dolar cıvannda;
yüzde 10'luk bir artış elde ettiği-
mizde gelirimiz 3300 dolara ula-
şıyor! Avrupa'nm yılhk arüşının
da altında bir düzeydeyiz.
Bütün bu olumsuzluklann so-
rumluluğunu "PUn"a yüklemek
haksızlık olur.
Neden bu durumdayı»?
Çağdaş uygar dünyadan geri
kalmış olmamızın asıl nedenini,
işgücümüzün niteliğinde aramah-
yız. Eğitim düzeyimiz Avrupa'ya
oranla düşük. llköğretimin mec-
buri ohnasına karşın hâlâ ülkede
miryonlarca diplomasız ve bir o
kadar okuryazar olmayan insam-
mız var. Avrupa alfabe okuryazar-
lığını çoktan unuttu. Dünyada
"Digital" okuryazaruk dönemi
hızla yayılryor. Insanlanmıza en
az Avrupa düzeyinde eğitim ver-
mek-mecburiyetindeyiz. Kırk yıl-
dan bu yana yürürlüğe koyduğu-
muz IfaHrmmn planlannın bekle-
nen sonucu vermediği, her beş yıl-
da bir sıra ile bir sonraki planlar-
daaçıklanmaktadır. VIII. Beş Yıl-
lık Kalkınma Planı da daha önce
ulaşılmayan hedeflere bu plan dö-
nemınde ulaşılacağını vurgula-
maktadır. Plan takdim eden yetki-
liler, en önemü hedefm Türkiye'yi
bilgi toplumuna dönüştürmek ol-
duğunu belırtmektedirler.
Planın her paragran tek bir
cümleden oluşuyor. iki veya üç
cümlelik paragraf çok az. Her pa-
ragrafa bır sıra numarası verilmiş-
tir. Bu bakımdan okunması ve an-
laşüması oldukça kolay. Paragraf-
lann önemli bir bölümü iki hatta
üç kez tekrarlanmıştır. Mükerrer
paragraflann sayısı yüzden fazla.
Genelde çok sade dılle yazılan
paragraflar kısa cümlelerden oluş-
maktadır. örnek olarak: 1244 -
Bilgi teknolojılerinde AR-GE ca-
hşmalan desteklenecektir. I305-
Tanm ve Köy tşlen Bakanlığı ye-
niden yapılandırılacaktır. 1358 -
Su ürünlen üreomı arttınlacakür.
1363 - AT Ortak Bahkçıhk politi-
kasına uyum esas alınacakör.
Eflmmln piandaM y<rl
Eğitimin önemi ve olumsuz
yönlerine geniş yer verildiği görü-
lüyor. Eğitimin amacı üç ayn yer-
de, "eğitimin amacı, egttim sis-
temiain temel amacı ve amaç-
lar, ilkeler ve politikalar" başlı-
ğı altında ayn biçimlerde ifade
edilmiştir (Madde 186-675-779).
Aynca plan ekındeki, "Temel
Amaçlar ve Stratejfai" bölümün-
de 42. maddede, "eğitim sistemi-
nin temel amacı" bir kez daha
vurgulanmaktadır.
Eğitimin amacı 2547 sayılı
YÖK ve 1739 sayıh Milli Eğitim
Temel Yasalannda bunlardan da-
ha farklı biçimde belirtilmiştir.
Eğitimden sonra tanma da geniş
yer venhniştir. Son olarak plam
hazırlayanların afhna sığınarak
anlayamadığımız bir noktaya işa-
ret etmek istiyorum.
Kalkınma planında "çalışma
hayaö" bölümünden aynen: 956
- Tanm ve orman işçilerini kapsa-
yacak ayn bir tanm iş kanunu çı-
kanlamamıştır. Amaçlar, ilkeler
ve politikalar bölümünden aynen:
973 - Tanm iş kanunu çıkanlacak-
ür, diye vurgulama yapılıyor. Ta-
nm iş kanunu zaten var. Hem de
iki tane. Tanm işlerinde sürekli
olarak çalışan, diğeri de geçici ola-
rak çalışanlar için olmak üzere i-
kı yasa var. 2926 sayılı yasatanm-
da kendi adına ve hesabına çalı-
şanlan zonınlu olarak bu kanun
kapsamına almaktadır. Bağ-
Kur'un yürüttüğü bu yasaya prim
ödeyen 811.709 sigortalı var,
86.202 kişi yaşhhk ve yeüm ma-
aşı almaktadır. 2925 sayılı tanm
işçileri Sosyal Sigortalar Kanunu
SSK tarafından yürütülmekte,
250.000'den fazla işçi prim öde-
mektedir. Emekli Sandığı, SSK,
Bağ-Kur tanm işkolu yasalan ve
özel sigortalar ile birlikte ülkemiz
nüfusunun tamamına yakını sos-
yal yardım şemsiyesi altına alm-
mış durumdadır. 506 sayıh SSK
Yasası'na tabi olan işçilerimizin
yansı sigortalı olarak çahşmakta
olup diğer yansı kapsam dışında
kalmışûr. Aktif prim ödeyenlerin
sayısı 5 milyona yaklaşırken ka-
çak olarak sigortasız çalısanlann
sayısının 4 milyon civannda oldu-
ğu tahmın edilmektedir. DPT me-
saisini, var olan tanm iş yasası ye-
rine, sosyal güvenliği olmayan 4
milyon vatandaşımız için ayırma-
hydı.
SON SÖZ: Kanunu bilmemek
mazeret sayılmaz.
* lstanbul Bilgi Üniversitesi Ku-
rucu ve Vahf Başkanı
1. Peter F. Drvcker, Yeni G«rçeUer,
İş Bankası Yayını, 1992.
2. Aynı c*er.
3. K. Mortaa ve C. ÇakmaUı, KaHuB-
ma Arayifbn, 1987.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
'Soykıpım', Siyaset
veAMâk
Siyasetin ahlâkla (sadece bizde değil, her yer-
de ve bütün zamanlarda) pek fazla ilgisi olmadı-
ğını biliyorum. Yine de, son günlerde nedense ye-
niden alevlenen "Ermenisoykınmı" (bizdeki res-
mi adıyla "sözde Ermeni soykınmı") konusunda
siyaset ve ahlâk açısından düşünmek istiyorum.
"Nedense", dedim. Bu belirsizliği aydınlatmak
gerekiyor. Üstünden yüz yıl geçmiş bir konu, kül-
lenmiş gibi görünmekteyken ned^n birden bire
yine alevlendi? Amerika Temsilciler Meclisi üye-
leri, yüz yıl önce yaşanmış acıları içlerinde ger-
çekten duyarak mı bu işe giriştiler, yoksa perde
arkasında başka çıkar hesaplan, başka pazarlık-
lar mı var? ABD'deki Ermeni lobilerinin, dernek-
lerinin istedikleri tam olarak nedir? Bu soruları
açık ve aynntılı olarak yanıtlamak gerekiyor ve bu-
nu yapabilmek çok kolay değil. Çünkü siyaset,
dünyanın her yerinde kirii ve karanlık hesaplarla,
ikiyüzlülükle iç içe ve tarih önyargılarla, karanlık-
la, çarprtmalarla dolu.
•••
Oysa gerçek, her zaman olduğu gibi, yalın ve
açık. Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküş süreçle-
rini imparatorluğu oluşturan (Türkler dışındaki)
çeşitli halklar arasında doğup gelişen (emperya-
list güçlerce de desteklenen) ulusalcılık akımlan
hızlandırdı. Balkan ve Ortadoğu unsurları impa-
ratorluktan koptuktan sonra, bütün bu ulusalcı-
lıklar içinde ortaya en son çıkan Türk ulusalcılı-
ğı, Anadolu içlerinde Ermeni ulusalcılığıyla karşı
karşıya kaldı. Yönetimdeki Ittihat ve Terakki Par-
tisi ya da bu parti içinde bir klik, Ermeni Milliyet-
çi Partisi'nin (Taşnaksutyun) Anadolu içlerindeki
silahlı saldın ve katliamlarına karşı bir önlem ola-
rak çok büyük çoğunluğu masum Ermeni halkı-
nı göçe zortadı. Bu zorunlu göç katliama, katli-
amlar İse soykınm boyutlanna ulaştı. Facianın
boyutu önceden planlanmış mıydı, öngörülmüş
müydü? Bunun böyle ya da başka türlü olması
sonucu değiştirmiyor. Enver Paşa komutasın-
daki birlikleri oluşturan yaklaşık doksan bin as-
kerin, bir gece içinde Allahu Ekber dağlarında
donarak öldükleri nasıl gizlenemeyecek tarihsel
bir gerçekse Birinci Dünya Savaşı yıllannda gö-
çe zorlanan yüz binlerce Ermeni kökenli Osman-
lı yurttaşının öldükleri, katledildikleri ve yine Taş-
naksutyun'un saldınlan sonucunda Türk ve Müs-
lüman Osmanlı yurttaşlannın kitleler halinde kat-
ledildikleri aynı açıklıkta tarihsel gerçeklerdir.
(Taşnaksutyun saldınlan sonucunda Türk ve
Müslümanlann katledildiklerini ben kendi aile kö-
kenimle de biliyorum. Iğdırlı, Azeri kökenli "dava
vekili" YusufBey'ln ve Zehra Hanım'ın oğlu olan
babam, annesini, babasını, bütün kardeşlerini bu
katliamlar sırasında yitinmiş, kendlsi bir rastlan-
tıyla kurtulmuş ve ilk eğitimini Kâzım Karabe-
klr'in, savaş öksüzleri için kurdurduğu eğitim ku-
rumlarında almış bir kişidir. Nüfus kütüğündeki
adres kaydı, "öksüzler Yurdu'dur.)
• • •
Çıkariann çatışma alanı olan siyaset, ahlâk il-
keleriyle sınırlanmaktan ne yazık ki henüz çok
uzak. Fakat bir bilim olan tarih, nesnel gerçekli-
ği araştınp yansıtmakla yükümlüdür. Ermeni kö-
kenli ya da başka ülkelerden tarihçiler, gerçekle-
ri tek yanlı ve Türk düşmanlığına dönüştürerek
yansıtıyorlarsa bu onlann ayıbıdır. önyargılarla
beslenen bir Türkiye ve Türk düşmanhgının, sa-
dece bu konuda değil, başka konularda da, al-
çakça saldınlara, karalama kampanyalanna dö-
nüştürüidüğü bildiğimiz gerçeklerdir. Bunlann ar-
kasında en kirli çıkar hesaplannın, karanlık siya-
set oyunlannın bulunduğundan da kuşku duyma-
mak gerekir. Yine de, bütün bunlara karşın, bu ül-
kenin tarihçileri ve yazarlan bu topraklarda ya-
şanmış bir faciayı, ne kadar acıtıcı olursa olsun,
en nesnel biçimde anlayıp yansıtmak zorunda-
dır. Siyasetçi ise Kızılderili için anıt dikilmesini
önereceğine, karşılıklı şoven ulusalcılıklann ve
emperyalist kışkırtmalann sonucunda yaşamla-
nnı yitiren Ermeni-Türk yüz binlerce masum in-
sanın anısına anıt dikilmesini önerebilmeli, hiç
değilse bu kadarcık bir ahlâk ve vicdan sahibi ola-
bilmeltdir.
e-mail ckk@ixsir.com
17 ilde yapılacak
Okullarda cinsel
eğitim yaygınlaşıyor
ANKARA (AA) - Is-
tanbul'daki ilköğretim
okullannda geçen öğre-
tim yılmda pilot proje
olarak başlatılan ve ka-
muoyunda "cinsel eği-
tim" olarak bilinen Er-
genlik Dönemi Değişim
Projesi (ERDEP), bu öğ-
retim yılmda Ankara'nın
da içinde bulunduğu 17
ilde yürütülecek.
Ankara Milli Eğitim
Müdürlüğü, ilçe milli
eğitim müdürleri ve il-
köğretim okulu müdürle-
ri ile fen ve biyoloji
bıanşlanndaki ögretmen-
leri, dersin nasıl işlenece-
ği konusunda bilgilendir-
di. ERDEP projesı, geçen
öğretim yılmda lstan-
bul'da yaşanan deneyim-
ler de göz önüne alınarak
yenilendi. ilköğretim
okullannın 6, 7 ve 8. sı-
mflanndaki öğrencılere
yönelik "cinsel eğitim"
dersı, haftada 1 saat veri-
lecek. Kız ve erkek öğ-
renciler derslere 60 kişi-
lik gruplar halinde, ayn
ayn katılacaklar.
öğrencilere " ö f r c n d
Eğitim Kitabı", öğret-
menlere "öğretmen Da-
nışma Kitabı" dağınla-
cak. Aynca Talim ve Ter-
biye Kurulu'nun onayla-
dığı eğitim materyalle-
rinden yararlanılacak.
Gençlerin ve erişkinlerin
sorulanna yanıt verebil-
mek amacıyla internet ve
ücretsız telefon hatlany-
la da hizmet verihnesi
planlamyor.
Proje Koordınatörü Dr.
Tanju Yılmazer, Dünya
Sağlık Örgütü'nün 10-19
yaşlan arasım "ergenlik
dönemi" olarak kabul et-
tiğini belirtti. Ergenlik
döneminde önemli ve
hızlı bedensel, ruhsal ve
zıhinsel değışimler ya-
şandığuıı anlatan Yılma-
zer, gençlerin bu dönem-
de bir taraflan ergenlik
sorunlanyla uğraşırken
diğer taraftan meslek se-
çimi gibi hayatma yön
verecek kararlar almak
zorunda kaldıklanm ifa-
de etti. Bu dönemdeki
gençlerin, umursamaz-
lık, öfke veya kızgınlık
içinde olabileceklerini,
yardım edilmesi gerekti-
ğim ifade eden Yılmazer,
projenin bu amaçla hazır-
landığım söyledi.