Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DÜNYADA BUGU1V
ALt StRMEN
Kudüs, Ey Kudüs!..
Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı'nda, "Kudüs'ün
yalnız bekçisinin Osmanlı olduğunu" yazar.
Birinci DünyaSavaşı'ndaoynanan "kumar"\n
sefaletini, Osmanirnın durumunu anlatan yazar,
bu gözlemiyle, yıkılan bir imparatorluğun biça-
reliğini dile getirmektedir.
Ama belki de Kudüs için en iyi çözüm oydu.
Daha Isa'dan 10 yüzyıl önce Juda Krallığı'nın
başkenti olan Kudüs, üç dinin kutsal kenti ola-
rak görülmüştür. Ve Haçlı Seferleri'nden 10 yüz-
yıl sonra, rol alan taraflardan biri değişmiş olsa
bile, Kudüs için kan dökülüyor, nice güneş ba-
tıyorsa insan aklına turp sıkmak gerekmez mi?
ABD Başkanı Biir Clinton'ın aracılığıyla
Camp David'de yapıian Arafat-Barak doru-
ğunda, Kudüs konusunda çözüm bulmanın
olanaksızlığı, her iki liderin de barış için taşıdık-
ları gerçek iyi niyeti ve attıklan cesur adımlan
sonuçsuz bırakmıştı.
Daha o zaman kimi gözlemcilerin iyimser ön-
görülerine karşın barışın çok uzakta olduğunu,
Kudüs'ün statüsü konusunda taraflann tam bir
anlaşmaya varmalarının güç olduğunu belirt-
miştik.
Kutsal kentin hem hiç kimseye değil hem de
bütün tektanrılı dinlerin inanmışlarına aynı za-
manda ait olacağı bir statüyü bulmak belki
mümkündü, ama 21. yüzyıla birkaç ay kala bu-
nu iki tarafın da fanatiklerine kabul ettirmek ola-
naksızdı.
•••
Böyle bir sonucu sağlamak, Arafat ile Ba-
rak'ın da güçlerini aşardı. Çünkü her iki tarafın
da fanatikleri, vanlacak bir anlaşmayı o anda
yerle bir etmeye hazırdılar.
Nitekim Ariel Şaron, Mescid-ül Aksa ve Haz-
reti ömer Türbesi'ne yaptığı kışkırtma ziyaretiy-
le fttili ateşledi.
Şaron'un hesabı her şeyden önce iç politika-
ya dönüktü. O, Barak'ın Filistinliler ile banş an-
laşması imzalayarak güçlenmesi halinde Israil
devletini sekülerleştirme yolunda adımlar at-
masından ve Ukud'dan sağlayacağı destekle
kendi durumunu sarsmasından korkuyordu.
Şaron, iç politika liesaplan yüzünden girişti-
ği manevranın böylesine kanlı sonuçlar verece-
ğini bilmeyecek kadar tecrübesiz değildi. Bu
gözü dönmüş tutucuda eksik olan, tecrübe de-
ğil, olsa olsa sorumluluktu.
Üstelik unutmayalım, Israil'de geride, Şa-
ron'dan daha gözü dönmüş bağnazlar da var.
Aynı şekilde Kudüs'te çözüme yönelik en u-
fak biruzlaşmaya bile razı olmayacaklannı söy-
leyen ve böyle bir çözüme yöneldiği takdirde
Arafat'ı ölümle tehdit eden bağnazlar Filtstin
cephesinde de az değil.
Üstelik, gerçekte Filıstinlilere elle tutulur des-
tek sağlamayan kimi Arap ülkeleri de yine iç po-
litika hesaplanyla Kudüs konusunda uzlaşmaz
tavırları desteklemektedirler.
Bu durumda.iki liderin banşı sağlamalarını
beklemek aşın iyimserlikti.
•••
Şu anda, elden gelenin hepsi yapıldığı takdir-
de sağlanabilecek olan, küçük ve mevzi çatış-
malann sürekli bir savaşa dönüşmemesi, yani
bir barış değil, olsa olsa savaşmama halidir.
Bu sonucun da, güç de olsa elde edilebile-
ceği söylenebilir. Çünkü ne taraflar istiyorlar
gerçek bir savaşı ne de dünyanın jandarması.
Bir savaş yerel kalmayacak, bölgenin büyük
bölümünü kapsayarak hassas dengeleri aJtüst
edecektir.
Ankara'nın, Kudüs tutkusundan kaynaklanan
Israil-Filistin olayında, çok hassas dengeli ve
karmaşık boyutlu bölge politikasını, çok yönlü
stratejik hesapları bir yana bırakarak, Kudüs
deliliğine endekslemesini isteyip, depreşmiş
geçmiş Filistin tutkusuyla amigoluğuna soyu-
nanlann çığlıklarına kulak asmaması ve çok
yönlü ilişkileri sürdürmesi de kendi açısından en
akıllı yol olacaktır.
Sözde Ermeni soykırımı
FP'den hükümetin her
olumlıı odunuta destek
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - FP Ge-
nel Başkan Yardımcısı
Temel Karamollaoğlu.
hükümetin sözde Er-
meni soykınmı yasa ta-
sansına karşı henüz ye-
terli adımlan atmadığı-
nı savundu.
Karamollaoğlu. bu
konuda hükümetin ata-
cağıher olumlu adıma
destek vereceklerini
söyledi.
Karamollaoğlu. dü-
zenlediği basın toplan-
tısında dış politakayla
ilgili görüşlerinı aktar-
dı. Karamollaoğlu,
ABD Temsilciler Mec-
lisi Uluslararası Ilişkı-
ler Komitesi 'nde kabul
edilen sözde Ermeni
soykınmı yasa tasansi-
nın tamamen iç poiitik
kaygılara dayandığmı
söyledi.
Siyasi kaygılarla ta-
rihi gerçeklerin, doğru-
lann saptırılamayaca-
ğım belirten Karamol-
laoğlu, ABD'de halen
24 eyalette sözde Er-
meni soykmmının ders
kitaplannda yer aldığı-
na dikkat çekti. Kara-
mollaoğlu, hükümetin
Ermeni tasansıyla ilgi-
li olarak henüz yeterli
adımlan atmadığını sa-
vunarak "Daha zaman
var. Sah günü Temsild-
ler Meciisi'nde görüşü-
lecek. Ana muhalefet
partisi olarak hüküme-
tin atacağı her ohımhı
adıma destek verece-
ğfe" dedi.
Sözde Enneni tasan-
sına karşı uzun vadede
yapılması gerekenleri
de anlatan Karamolla-
oğlu, Osmanlı arşivle-
rinin açık olduğunu,
Türkiye'nin Ermeni
Taşnak Partisi'nin ar-
şivlerinin de açılmasını
talep etmesi gerektiği-
ni vurguladı.
Karamollaoğlu, in-
ternet kanalıyla iddi-
alara yanıt verilmesi
gerektiğini belirtirken
bir Ermeni, bir Türk ve
bir de bağtmsız olmak
üzere 3 tarihçinin bir
araya gelerek soykınmı
ıddialanm araştıracak
bir çalışma yapmasını
da önerdi.
Fırtına, Yortanlı, Munzur, Çoruh, Çine, Birecik, Kargamış
Fırtma Vadisi'ni işgal eden ve tahribatına "beton nhümla" başlayan HES şantiye-
si, yargı karariartna rağmen üslendiği yeri terketmiyor. (Fotoğraf: OKTAY EKİNCÎ)
Bütüniilke
Arza Erhat'ın "Efsane Vadisi" dediği Çine Vadisi ve Incekemer Köprüsü de su
alünda kalacakJan "yakın günleri" bekliyoriar...
'Barajlan
îzleme'
Kurulu
J
ürkiye'deki baraj projelerinin tehdi-
di alünda bulunan tarih, kültür ve
çevre değerlerini "aynm yapma-
dan" ve hem ulusal hem de evrensel bir or-
tak "miras" olarak kucaklamayı kamuoyu
bilincıne de taşımak üzere kurulan "Baraj-
lar ve KûJtfird Miras tdeme Kuruhı", 7
Ekim 2000 günü Darphane'de düzenledı-
ği toplantıyla da ilk önemli etkinliğini ger-
çekleştinniş oldu.
Kurulu oluşturan "kurucu'' üyeler ise
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği tstanbul
Şubesi,Arkeoloji veSanat Dergisi, Av. Mu-
rat Cano, Elektrik Mühendisleri Odası,
Hasankeyf Kurtarma Komitesi,Antik Ha-
sankeyf GönüUûleri, ICOMOS Türkiye
Mffli Komitesi, tnşaat Mühendisleri Odasa
tstanbul Şubesi, Mimarlar Odası, Tarih
Vakfi ve Tûrk Sosyal Bilimler DerneğL.
Bu konuda duyarlı ve istekli diğer
STK'lerin katılımına da açık olan Îzleme
Kurulu adına Darphane'deİd toplantıda bir
sunuş konuşması yapan Prof. Dr. Mehmet
Özdoğan, ülkemizde yapımı bitmiş ya da
yapı aşamasındaki barajlardan "100'den
fa/fasmm" göl havzasında birkaç bin tarih-
sel yerleşmenin bulunduğunu belirtti. Bu-
na karşın, örneğin sadece Atatürk ve Ka-
rakaya barajlanndaki bilinen 580 arkeolo-
jik yerleşmeden ancak 19 tanesınde ve o da
"kKmen" kazı yapılabildiğine dikkat çe-
ken özdoğan; bunun "parasızhktan" de-
ğil, "duyarsızhktan" kaynaklandığını da
şu örnekle anlattı:"Vaktiyle bir mühendis,
Atatürk Barajı Arkeotojik Kurtarma Pro-
jesi'nedevletin ayırmış olduğu toplam öde-
neğin, baraj açıbş törenine harcanan para-
dan az oiduğunu hesaplamışa~n
Barajlar ve Kültüreî Miras STK tzleme
Kurulu, işte bu anlayışın "tersme" dönme-
si, kaynaklann olabildiğince çok "tarihin
korunmasma" da harcanması için çaba
gösterecek. Kurul üyelerinden Elektrik
Mühendisleri Odası Temsilcisi Ünal Er-
doğan'ın altını çizdiği şu "gerçekler'' de
kurul çalışmalannın "hedefleri" açısından
sürekli dikkate alınacak: "Türkiye'desade-
ce enerji sorunu değü, aynı zamanda ener-
jiyi yönetme sorunu var...
Siyasiier, enerji yaönmlanndan olaga-
nüstü büyük rantlar elde edildiğini farket-
tiklerinden bu yana, baraj projeleri de da-
hil hemen tüm yannmiar aynı rantlann da-
ha da çoğamlması yönünde planlanıyor.
Böyle olunca da tarih ve doğa hemen göz-
dençıkanldığı gibi, pahalı elde edilen ener-
jiylebirliktekamu kaynaklan da özelçıkar-
lara transfer edifiyor—"
OKTAY EKİNCİ
Türkiye'de bugüne dek hemen
hiç görülmemiş düzeyde duyarlı bir
"kültür kamuoyu'' yaratan Zeug-
ma antik kentinin önemli bir bölü-
mü Birecik Barajı Gölü'ne terk edi-
lirken bu "tarih ve yaşam dranu-
nm" ashnda ülkenin "tüm bölgeJe-
rinde" de yaşandığı, Darphane'de-
ki bir toplantıda örnekleriyle sergi-
lendi.
özellikle "yurtdısmdaki" kimi
çevreleri, Fırat ve Dicfc üzerindeki
baraj projelenyle sadece "Güney-
doğu Anadolu kümırünün" tehdit
edildiğine yönelik "siyasal" içerik-
h, aynlıkçı propagandalanna karşı
da "en gerçekçi yanra" oluşturan
bilimse! toplantıyı, "Barajlar ve
Kültürel Miras STK tdeme Kuru-
lu" olarak bir araya gelen gönüllü
kuruluşlar ile meslek odalan dü-
zenlediler.
7 Ekim 2000 günü Sultanah-
met'teki tarihı "Darphane-i Ami-
re" binasında gerçekleşen buluş-
mada, BirecikKargamış ve llısu ba-
raj projeleri havzalan dışında, Ka-
radenizbölgesindekı Fıröna(Çam-
lıhemşin) ve Çoruh (Arrvın- Yusu-
feli) vadileri ile Ege bölgesindeki
Çine (Aydın- Muğla) ve Yortanh
(Bergama) baraj projeleri tarafın-
dan "gözden çıkanlan'' tarih, kül-
tür ve doğa zengınlıkleri tanıtıldı.
Herbölgeyi, orada çalışmalar ya-
pan uzmanlann ve yöreden temsil-
cilerin slaytlar eşliğindeki sunuşla-
nyla öğrenme ve irdeleme olanağı
bulan toplantı katılımcısı arkeolog-
lar, mimarlar, sanat tarihçıleri, ay-
dınlar, yazarlar, mühendisler, ilgili
yerel yöneticiler ve diğer izleyici-
ler de toplantının "panelve fi>rum''
bölümlerinde söz alarak sonuç bil-
dirgesinde de yer almak üzere özet-
le şu "ortak saptamayı" yaptılar:
"GAP barajlanndaki tarihsel ve
kümırel mirasa karşı duyarsız pro-
je anlayışı, Türkiye'nnı diğer tüm
bölgelerindeki enerji, kalkmma ve
kentkşme amaçh proje ve poütika-
larda da aynı düzeyde geçero'dir»
Dolayısryia Türkiye'yi tarihsel geç-
mişinden koparmavacak ve doğal
zenginliklerini yok etmeyecek, ça-
ğm gerektirdıği ve gelecek kuşakla-
n da kültür ve çevre zenginlikleri-
mizle buluşturabilecek bir kimlikli
ve güvenceö kalkmma sürecine ka-
vuşturabihnek için, Zeugma ve Ha-
sankeyf gibi örneklerde gösterilen
kamuoyu duyarhhğuun ülkenin
tüm yöreleri için de yükseltflmesi
gerekmektedirf
İşte, bu tarihsel saptamaya daya-
nak oluşturan ve Türkiye'deki "kül-
türler ve bölgeler arasında ayrun
\apmadan" ülkenin her yerinde uy-
garhk ve yaşam değerlerini tehdite-
den egemen kalkmma politikası-
nnı, yine yurt düzeyindeki tahriba-
tını belgeleyen örnekler...
F ı r t ı n a v a d i s i •* > ':•
Dilek-Güroluk Hidroelektrik
Santralı (HES) Projesi tarafından
tehdit edilen Çamhhemşin-Fırtına
Deresi ve Vadisi, "Kaçkar Dağlan
Milli Parkj" sırurlan içinde kalma-
sı ve "1. Derece Doğal SİT' kapsa-
mında korumaya alınmasına rağ-
men, hükümetlerin bu projedeki "B-
rarlan" yüzünden ancak yargı yo-
luyla kurtanlmaya çalışılabiliyor.
Yargıya karşı HES'ı "kamuyara-
nnadu''' şeklınde savunan Çevre
Bakanhğı'na yanıt olarak Trabzon
idareMahkemesi'nin verdıği "ret"
karanndaki; "olayda asü üstün ka-
mu yaran çevrenin korunmasıdır"
kazılannda yaklaşık bir yıl içinde
günışığına çıkanlan "Roma Hama-
mı" (İS 2. yz.) "Roma Köprüsü"
(İS 2. yz) "Asklepios Başı" "Venüs
HeykeK" gibi anıtsal yapı ve eser-
ler bile bu tanh hazinesıni su altm-
da bırakacak projenin gözden geçi-
rilmesine etki edemiyor.
Oysa toplantıda konuşan Inşaat
Mühendisleri Odası tstanbul Şube-
si Başkanı CemaJ Gökçe'ye göre;
Baraj gölü havzasında ınşa edile-
cek bir betonarme "set" duvanyla
antik kent boğulmaktan kurtanlabi-
lir. Hatta, tarihindeki gibi "termal
turizmi" için bile kullanılabilır...
Munzur vadisi
ve mllll parta
TunceH ılındeki doğal ve peyzaj
değerleriyle ünlü "MunzurVadisi"
Bergama yakınlannda bulunan Affianoi antik kenti "kurtarma kazda-
nyla" gün ıştğma çıkryor ama ömrü fazia ohnayacak ve bu kez de toprak
am yerine Yortanh Barajı'nm sulan altında kalacak.
şeklindeki gerekçe ise Türkiye'de-
ki bu tür spekülatif yatınm politi-
kalanyla "hukuk" arasındaki çe-
lışkiyı bir kez daha kanıthyor...
Toplantıda Prof. Dr. Cengiz Eru-
zun ve Hemşın Vakfi Başkanı Okay
Karayalçm'm sunuşlannagöre; Fır-
tına Vadisi'nde şimdi bütün umut-
lar Danıştay'dakı temyiz duruşma-
lanna bağlanırken vadideki tarihı
taş köprülerin yanıbaşına "VaKlik"
tarafindan (Konıma Kurulu onayı
da ahnmadan) yaptınlan "betonar-
me köprü" inşaatlan ise kültüreî ve
doğal çevreye duyarsızhğı» son ör-
neğini oluşturuyor.
Yortanlı ve Alllanoi'
Izmir'in Bergama ilçesi yakınla-
nnda inşaatı devam eden Yortanh
Barajı projesinin de "Allianoi" an-
tik kenti üzerindeki tehdidi sürü-
yor. Bergama Müzesi Müdürü Ah-
met Yaraş yönetimindeki kurtarma
ise sekiz baraj ve HES projesiyle bu
zenginliğini yitirmiş olacak.
1971 yılında "miUi park" ilan
edilmesine rağmen izleyen yıllarda
planlanan bu projelerden kurtula-
mayan Munzur Vadisi için toplan-
tıda sunuş yapan Av. Murat Cano
şu saptamada bulunuyor: "Üretile-
cek enerji Tunceti'de kullanümaya-
cak ama bu projeyie Tunceli'deki
yaşanun temel tarihsel kavnaklan-
nı banndıranzengin birekolojik or-
tam ile eşi bulunmaz faıına \« flora
hazinesiyokedflecek-.'' ; . . ^ n
çoruh vadisi ve Yusufell
Doğu Karadeniz'deki "Çoruh
Nehri" havzasında sürdürülen ba-
raj projelerinin de hemen dikkat çe-
ken özelliği, "ÇED" raporu ohria-
dan ve çevresel veriler dikkate alın-
madan planlanıp başlanmış olma-
sı... Artvin ilindeki, özellikle yöre-
sel mimari zenginliği ve yerleşme
kültürüyle ün yapan başta Yusufeti
olmak üzere çok önemli merkezle-
ri "haritadan silecek" olan Çoruh
barajlan, doğudakı Şavşat yaylala-
nna kadar geniş bir bölgede de "ik-
Bm değişikUği'' yaratacak...
Toplantıda bu gelişmelen anla-
tan Prof. Dr. llhan Ava, son yıllar-
da Çoruh kanyonlannda düzenle-
nen "rafting" yanşlannın bile böl-
ge halkının tunzmle tanışmasında
sıçrama yaptığına dikkat çekerek
1985'lerin teknik, ekonomik ve
çevre koşullanna göre hazırlanmış
projelerinin artık geçerli olmaması
gerektiğini vurguluyor.
çine vadisi nde hüzûn'
Ayduı-Muğla arasındaki "Gok-
bel" adıyla da anılan "Çine Irmağı
Vadisi'' ise bir "sulama barajı" uğ-
runa yitirihnek üzere. Toplantıda,
vadinin antik çağlardaki "nütoloji-
sini" de anlatarak kültüreî ve doğal
değerlerine dikkat çeken Doç. Dr.
Şadan Gökovah, bu baraj projesiy-
le antik Karia bölgesinin en ilginç
kentlerinden Gerga'ya ulaşan tari-
hi yollarm da artık "iztenemeyece-
ğmî" anımsatıyor. Zarifliği ve efsa-
neleriyle ünlü "İncekemer Köprü-
sü" bile gözden çıkanlırken Güney
Ege'nin simgesi olan "Günlük"
ağaçlannın kuzeydeki başlangıç
bölgeleri de sular altında kalıyor...
Firat artık nehir değll
Bu örneklerle birlikte Birecik,
Kargamış ve Ihsu baraj havzalann-
daki uygarlık ve çevTe değerlerinin
de yenıden irdelendiği toplantıda,
özellikle Fırat için artık bu "nehir"
ya da "kültürler vadisi'' denileme-
yeceği, GAP barajlanyla bu havza-
nuı neredeyse tümüyle bir "göBer
dizgesine" dönüştüğü vurgulandı.
Bölgedeki kurtarma kazılannın
koordinatörlüğünü yürüten JaleVe-
Bbeyoğhı'nun verdıği bilgilere göre
de sadece Kargamış ve llısu baraj-
lan göl alanlannda, "250arkeolojik
yerleşim yeri* saptanmış durumda.
Birecik Baraj Gölü ve Fırat boyla-
nnda da "son durumu" gösteren
slaytlarla bir konuşma yapan Arke-
olog Nezih Başgelen ise diyor ki:
"HerkesZeugma'ya koştu ama Hal-
feti, Rumkale ve aynı havzadaki sa-
yısız kültür alanıyİa meyve bahçele-
ri, hayvanlar, bitkikr ve diğer doğal
veyaşam zenginlikleri birkaç a> içe-
risinde sular altında kaybolduİar."
Evet... İşte bu dram, sadece GAP
bölgesinde değil, ülkenin hemen
tüm yörelerinde yaşanıyor. Barajlar
ve Kültüreî Miras STK Îzleme Ku-
rulu da bu ulusal ölçekteki yok olu-
şun durabihnesi için herkesin dik-
katini "Zeugma dışuıdaki" değer-
lere de çekmeye çalışıyor.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Mısır"ın efsanevi kraliçesinin yaşa-
möyküsünü konu alan, Jean-Michel
Thibaux'nun "Kleopatra"anıromanı,
bugün üzerinde savaş olan "kutsal
fopra/c/ar"ın degişmeyen kaderini de
gözler önüne seriyor. Roma Impara-
toru Julius Sezar, Kleopatra'nın ya-
şamındaki ilk Batılı erkek. Mısır'ın var-
lığı ve geleceği için genç Kleopatra, 50
yaşın üstündeki Roma Konsilinin koy-
nuna giriyor.
Sezar, Mısır yolunda Pompeius'u
yeniyor. Pompeius'u ise Sezar'a ya-
ranmak amacryla Kleopatra'nın erkek
kardeşi ve rakibi Ptolemaios öldürü-
yor ve Pompeius'un kellesini Sezar'a
sunuyor.
Kleopatra'yı okurken binlerce yıl
önce başlayan kötü kaderin bu bökje-
den birtürlü gitmediğine hükmediyor-
sunuz. Bu topraklardan kan ve ölüm
bir türtü uzaklaşmıyor. Yahudiler, Is-
kender'in bu topraklara geldiği gün-
den bu yana, belki de daha öncesin-
den bu yana huzur ve rahat yüzü gör-
Kleopatra'dan Günümüze Ortadoğu
mediler. Sürüldükleri ve yaşama tu-
tunmak için çaba sarfettikleri heryer-
de, başlanna türlü felaketler geldi.
Sonunda, binlerce yılın ardından
sürüldükleri ilk topraklanna geri dön-
düler. Böyle bir olay dünyada başka
belki de hiç bir ulusa nasip olmamış-
tı. Gelin görün ki, Yahudilerin Israil'de
kurduklan devlet, ne bölgeye ne de
kendilerine birtürlü mutlulukgetirme-
di. Binlerce yıldır atalan acı çekmiş
Yahudilerin türlü acılara göğüs gere-
rek yarattıklan yeni devlet, ne yazık ki
soruna çözüm getiren bir yaklaşım
içinde olmadı.
Fanatizm, bu kez dalga dalga Isra-
il'den kalkıp bölgeye yayıldı. Nasır
döneminde 1967 yılındaki topyekûn
savaşta Araplan yenen Israil, Sina Ya-
nmadası'na kadar bütün bölgeyi ele
geçirdi ve bu bölgede kalıcı yerleşim
birimleri yaratmaya girişti. Bu kez kar-
şısında, kendileri gibi binlerce yıldır
devletsizyaşayan akrabalan Filistinli-
ler vardı. Filistinlilerin çaresizliği, Isra-
il fanatizmiyle ölümüne bir çatışmaya
neden oldu. Israil acımasızdı.
Sabra, Şatila katiiamlan, tüm dün-
yanın acısı oldu. Israil güçlü ve acıma-
sızdı, Filistinliler ise çaresiz. Şimdi bü-
tün bu acılan geride bırakacak yeni
bir süreç yaşanacak diye beklenirken
Israil içindeki sertlik yanlılan gerilirni
tırmandırdılar. Bir türiü, yeni yerieşim
ve örgütlenme çabası içindeki Filis-
tinlilere rahat vermediler.
Günlerdir bir savaştan söz ediliyor.
Ortada bir savaş yok. Elinde sapan-
lar ve taşlardan başka kendisini savu-
nacak bir silahı bulunmayan Filistinli
çocuklarla, elinde her türlü modem
saidın araçlan olan Israil devteti var.
Bombalıyor, ablukaya alıyor, yakıyor,
yıkıyor.
Ortadoğu'da banş ve huzur isteyen
bir devlet nasıl böyle davranabilir? Sa-
vunmasız insanlardan intikam alınır
mı? Dünyanın gözü önünde bu kadar
dengesiz bir savaş yapılır mı? Bunun
adına savaş denir mi?
Yahudiler tarih boyunca çok acı
çektiler, azınlıkta olmanın, güçsüz ol-
manın ne anlama geldiğini binlerce
yıllık deneylerinden süzülerek öğren-
diler. Şimdi akrabalan olan Filistinlile-
re yapılanın kendi yaşadıklanndan bir
farkı var mı? Onlann da silahı ve gü-
cü yok. Onlar, kendi topraklannda
egemen ve eşit bir şekilde yaşamak
istiyorlar. Bunun için hâlâ ölmeleri mi
gerekiyor?
Israil, bütün bu yaptıklannı Filistin-
liler içindeki fanatizme ve terorizme
bağlıyor. Ancak Filistinliler içindeki fa-
natizmin baş körükleyicisi, acaba Is-
rail'in bölgedeki politikalan değil mi?
• • •
Kudüs'e gelince. Kudüs, neden iki
halkın banş içinde birlikte inşa edip
geliştireceğı bir kent haline getirilme-
sin? Çok mu zor. İki tarafın fanatikle-
ri bunâ izin vermiyor mu? Aslında bu-
rada temel sorumluluk Israil'in. Çün-
kü egemen ve güçlü olan onlar. Çö-
zümü de onlann üretmesi gerekiyor.
Bu son saidın, Filistinlilere Ku-
düs'ten toptan vazgeçmeleri için girr-
şilmiş bir teslim alma atağı mı? Diye-
lim ki, bu atakla şimdilik Filistinlileri
sindirdiler. Acı, yoksulluk ve çaresiz-
lik içindeki Filistinlinin içinde biriktirdi-
ği kin, bir gün bir başka şekilde pat-
lak vermez mi? Arafat'ın bile kontrol
etmekte güçlük çektiği büyük bir öf-
ke var ortada. Israil, bunun kuşaklar-
dan kuşaklara ulaşacak bedelini na-
sıl ödeyecek.
Kleopatra, sonu ölümle biten bir
denge siyaseti izlemişti. Bu bölgede
dengeler üzerinde oynanan oyun yi-
ne tehlikeli sonuçlar doğuracak gibi
görünüyor.