25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 2000 CUMARTESİ HABERLER DÜNYADA BUGU1V ALt StRMEN Kudüs, Ey Kudüs!.. Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı'nda, "Kudüs'ün yalnız bekçisinin Osmanlı olduğunu" yazar. Birinci DünyaSavaşı'ndaoynanan "kumar"\n sefaletini, Osmanirnın durumunu anlatan yazar, bu gözlemiyle, yıkılan bir imparatorluğun biça- reliğini dile getirmektedir. Ama belki de Kudüs için en iyi çözüm oydu. Daha Isa'dan 10 yüzyıl önce Juda Krallığı'nın başkenti olan Kudüs, üç dinin kutsal kenti ola- rak görülmüştür. Ve Haçlı Seferleri'nden 10 yüz- yıl sonra, rol alan taraflardan biri değişmiş olsa bile, Kudüs için kan dökülüyor, nice güneş ba- tıyorsa insan aklına turp sıkmak gerekmez mi? ABD Başkanı Biir Clinton'ın aracılığıyla Camp David'de yapıian Arafat-Barak doru- ğunda, Kudüs konusunda çözüm bulmanın olanaksızlığı, her iki liderin de barış için taşıdık- ları gerçek iyi niyeti ve attıklan cesur adımlan sonuçsuz bırakmıştı. Daha o zaman kimi gözlemcilerin iyimser ön- görülerine karşın barışın çok uzakta olduğunu, Kudüs'ün statüsü konusunda taraflann tam bir anlaşmaya varmalarının güç olduğunu belirt- miştik. Kutsal kentin hem hiç kimseye değil hem de bütün tektanrılı dinlerin inanmışlarına aynı za- manda ait olacağı bir statüyü bulmak belki mümkündü, ama 21. yüzyıla birkaç ay kala bu- nu iki tarafın da fanatiklerine kabul ettirmek ola- naksızdı. ••• Böyle bir sonucu sağlamak, Arafat ile Ba- rak'ın da güçlerini aşardı. Çünkü her iki tarafın da fanatikleri, vanlacak bir anlaşmayı o anda yerle bir etmeye hazırdılar. Nitekim Ariel Şaron, Mescid-ül Aksa ve Haz- reti ömer Türbesi'ne yaptığı kışkırtma ziyaretiy- le fttili ateşledi. Şaron'un hesabı her şeyden önce iç politika- ya dönüktü. O, Barak'ın Filistinliler ile banş an- laşması imzalayarak güçlenmesi halinde Israil devletini sekülerleştirme yolunda adımlar at- masından ve Ukud'dan sağlayacağı destekle kendi durumunu sarsmasından korkuyordu. Şaron, iç politika liesaplan yüzünden girişti- ği manevranın böylesine kanlı sonuçlar verece- ğini bilmeyecek kadar tecrübesiz değildi. Bu gözü dönmüş tutucuda eksik olan, tecrübe de- ğil, olsa olsa sorumluluktu. Üstelik unutmayalım, Israil'de geride, Şa- ron'dan daha gözü dönmüş bağnazlar da var. Aynı şekilde Kudüs'te çözüme yönelik en u- fak biruzlaşmaya bile razı olmayacaklannı söy- leyen ve böyle bir çözüme yöneldiği takdirde Arafat'ı ölümle tehdit eden bağnazlar Filtstin cephesinde de az değil. Üstelik, gerçekte Filıstinlilere elle tutulur des- tek sağlamayan kimi Arap ülkeleri de yine iç po- litika hesaplanyla Kudüs konusunda uzlaşmaz tavırları desteklemektedirler. Bu durumda.iki liderin banşı sağlamalarını beklemek aşın iyimserlikti. ••• Şu anda, elden gelenin hepsi yapıldığı takdir- de sağlanabilecek olan, küçük ve mevzi çatış- malann sürekli bir savaşa dönüşmemesi, yani bir barış değil, olsa olsa savaşmama halidir. Bu sonucun da, güç de olsa elde edilebile- ceği söylenebilir. Çünkü ne taraflar istiyorlar gerçek bir savaşı ne de dünyanın jandarması. Bir savaş yerel kalmayacak, bölgenin büyük bölümünü kapsayarak hassas dengeleri aJtüst edecektir. Ankara'nın, Kudüs tutkusundan kaynaklanan Israil-Filistin olayında, çok hassas dengeli ve karmaşık boyutlu bölge politikasını, çok yönlü stratejik hesapları bir yana bırakarak, Kudüs deliliğine endekslemesini isteyip, depreşmiş geçmiş Filistin tutkusuyla amigoluğuna soyu- nanlann çığlıklarına kulak asmaması ve çok yönlü ilişkileri sürdürmesi de kendi açısından en akıllı yol olacaktır. Sözde Ermeni soykırımı FP'den hükümetin her olumlıı odunuta destek ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - FP Ge- nel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu. hükümetin sözde Er- meni soykınmı yasa ta- sansına karşı henüz ye- terli adımlan atmadığı- nı savundu. Karamollaoğlu. bu konuda hükümetin ata- cağıher olumlu adıma destek vereceklerini söyledi. Karamollaoğlu. dü- zenlediği basın toplan- tısında dış politakayla ilgili görüşlerinı aktar- dı. Karamollaoğlu, ABD Temsilciler Mec- lisi Uluslararası Ilişkı- ler Komitesi 'nde kabul edilen sözde Ermeni soykınmı yasa tasansi- nın tamamen iç poiitik kaygılara dayandığmı söyledi. Siyasi kaygılarla ta- rihi gerçeklerin, doğru- lann saptırılamayaca- ğım belirten Karamol- laoğlu, ABD'de halen 24 eyalette sözde Er- meni soykmmının ders kitaplannda yer aldığı- na dikkat çekti. Kara- mollaoğlu, hükümetin Ermeni tasansıyla ilgi- li olarak henüz yeterli adımlan atmadığını sa- vunarak "Daha zaman var. Sah günü Temsild- ler Meciisi'nde görüşü- lecek. Ana muhalefet partisi olarak hüküme- tin atacağı her ohımhı adıma destek verece- ğfe" dedi. Sözde Enneni tasan- sına karşı uzun vadede yapılması gerekenleri de anlatan Karamolla- oğlu, Osmanlı arşivle- rinin açık olduğunu, Türkiye'nin Ermeni Taşnak Partisi'nin ar- şivlerinin de açılmasını talep etmesi gerektiği- ni vurguladı. Karamollaoğlu, in- ternet kanalıyla iddi- alara yanıt verilmesi gerektiğini belirtirken bir Ermeni, bir Türk ve bir de bağtmsız olmak üzere 3 tarihçinin bir araya gelerek soykınmı ıddialanm araştıracak bir çalışma yapmasını da önerdi. Fırtına, Yortanlı, Munzur, Çoruh, Çine, Birecik, Kargamış Fırtma Vadisi'ni işgal eden ve tahribatına "beton nhümla" başlayan HES şantiye- si, yargı karariartna rağmen üslendiği yeri terketmiyor. (Fotoğraf: OKTAY EKİNCÎ) Bütüniilke Arza Erhat'ın "Efsane Vadisi" dediği Çine Vadisi ve Incekemer Köprüsü de su alünda kalacakJan "yakın günleri" bekliyoriar... 'Barajlan îzleme' Kurulu J ürkiye'deki baraj projelerinin tehdi- di alünda bulunan tarih, kültür ve çevre değerlerini "aynm yapma- dan" ve hem ulusal hem de evrensel bir or- tak "miras" olarak kucaklamayı kamuoyu bilincıne de taşımak üzere kurulan "Baraj- lar ve KûJtfird Miras tdeme Kuruhı", 7 Ekim 2000 günü Darphane'de düzenledı- ği toplantıyla da ilk önemli etkinliğini ger- çekleştinniş oldu. Kurulu oluşturan "kurucu'' üyeler ise Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği tstanbul Şubesi,Arkeoloji veSanat Dergisi, Av. Mu- rat Cano, Elektrik Mühendisleri Odası, Hasankeyf Kurtarma Komitesi,Antik Ha- sankeyf GönüUûleri, ICOMOS Türkiye Mffli Komitesi, tnşaat Mühendisleri Odasa tstanbul Şubesi, Mimarlar Odası, Tarih Vakfi ve Tûrk Sosyal Bilimler DerneğL. Bu konuda duyarlı ve istekli diğer STK'lerin katılımına da açık olan Îzleme Kurulu adına Darphane'deİd toplantıda bir sunuş konuşması yapan Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, ülkemizde yapımı bitmiş ya da yapı aşamasındaki barajlardan "100'den fa/fasmm" göl havzasında birkaç bin tarih- sel yerleşmenin bulunduğunu belirtti. Bu- na karşın, örneğin sadece Atatürk ve Ka- rakaya barajlanndaki bilinen 580 arkeolo- jik yerleşmeden ancak 19 tanesınde ve o da "kKmen" kazı yapılabildiğine dikkat çe- ken özdoğan; bunun "parasızhktan" de- ğil, "duyarsızhktan" kaynaklandığını da şu örnekle anlattı:"Vaktiyle bir mühendis, Atatürk Barajı Arkeotojik Kurtarma Pro- jesi'nedevletin ayırmış olduğu toplam öde- neğin, baraj açıbş törenine harcanan para- dan az oiduğunu hesaplamışa~n Barajlar ve Kültüreî Miras STK tzleme Kurulu, işte bu anlayışın "tersme" dönme- si, kaynaklann olabildiğince çok "tarihin korunmasma" da harcanması için çaba gösterecek. Kurul üyelerinden Elektrik Mühendisleri Odası Temsilcisi Ünal Er- doğan'ın altını çizdiği şu "gerçekler'' de kurul çalışmalannın "hedefleri" açısından sürekli dikkate alınacak: "Türkiye'desade- ce enerji sorunu değü, aynı zamanda ener- jiyi yönetme sorunu var... Siyasiier, enerji yaönmlanndan olaga- nüstü büyük rantlar elde edildiğini farket- tiklerinden bu yana, baraj projeleri de da- hil hemen tüm yannmiar aynı rantlann da- ha da çoğamlması yönünde planlanıyor. Böyle olunca da tarih ve doğa hemen göz- dençıkanldığı gibi, pahalı elde edilen ener- jiylebirliktekamu kaynaklan da özelçıkar- lara transfer edifiyor—" OKTAY EKİNCİ Türkiye'de bugüne dek hemen hiç görülmemiş düzeyde duyarlı bir "kültür kamuoyu'' yaratan Zeug- ma antik kentinin önemli bir bölü- mü Birecik Barajı Gölü'ne terk edi- lirken bu "tarih ve yaşam dranu- nm" ashnda ülkenin "tüm bölgeJe- rinde" de yaşandığı, Darphane'de- ki bir toplantıda örnekleriyle sergi- lendi. özellikle "yurtdısmdaki" kimi çevreleri, Fırat ve Dicfc üzerindeki baraj projelenyle sadece "Güney- doğu Anadolu kümırünün" tehdit edildiğine yönelik "siyasal" içerik- h, aynlıkçı propagandalanna karşı da "en gerçekçi yanra" oluşturan bilimse! toplantıyı, "Barajlar ve Kültürel Miras STK tdeme Kuru- lu" olarak bir araya gelen gönüllü kuruluşlar ile meslek odalan dü- zenlediler. 7 Ekim 2000 günü Sultanah- met'teki tarihı "Darphane-i Ami- re" binasında gerçekleşen buluş- mada, BirecikKargamış ve llısu ba- raj projeleri havzalan dışında, Ka- radenizbölgesindekı Fıröna(Çam- lıhemşin) ve Çoruh (Arrvın- Yusu- feli) vadileri ile Ege bölgesindeki Çine (Aydın- Muğla) ve Yortanh (Bergama) baraj projeleri tarafın- dan "gözden çıkanlan'' tarih, kül- tür ve doğa zengınlıkleri tanıtıldı. Herbölgeyi, orada çalışmalar ya- pan uzmanlann ve yöreden temsil- cilerin slaytlar eşliğindeki sunuşla- nyla öğrenme ve irdeleme olanağı bulan toplantı katılımcısı arkeolog- lar, mimarlar, sanat tarihçıleri, ay- dınlar, yazarlar, mühendisler, ilgili yerel yöneticiler ve diğer izleyici- ler de toplantının "panelve fi>rum'' bölümlerinde söz alarak sonuç bil- dirgesinde de yer almak üzere özet- le şu "ortak saptamayı" yaptılar: "GAP barajlanndaki tarihsel ve kümırel mirasa karşı duyarsız pro- je anlayışı, Türkiye'nnı diğer tüm bölgelerindeki enerji, kalkmma ve kentkşme amaçh proje ve poütika- larda da aynı düzeyde geçero'dir» Dolayısryia Türkiye'yi tarihsel geç- mişinden koparmavacak ve doğal zenginliklerini yok etmeyecek, ça- ğm gerektirdıği ve gelecek kuşakla- n da kültür ve çevre zenginlikleri- mizle buluşturabilecek bir kimlikli ve güvenceö kalkmma sürecine ka- vuşturabihnek için, Zeugma ve Ha- sankeyf gibi örneklerde gösterilen kamuoyu duyarhhğuun ülkenin tüm yöreleri için de yükseltflmesi gerekmektedirf İşte, bu tarihsel saptamaya daya- nak oluşturan ve Türkiye'deki "kül- türler ve bölgeler arasında ayrun \apmadan" ülkenin her yerinde uy- garhk ve yaşam değerlerini tehdite- den egemen kalkmma politikası- nnı, yine yurt düzeyindeki tahriba- tını belgeleyen örnekler... F ı r t ı n a v a d i s i •* > ':• Dilek-Güroluk Hidroelektrik Santralı (HES) Projesi tarafından tehdit edilen Çamhhemşin-Fırtına Deresi ve Vadisi, "Kaçkar Dağlan Milli Parkj" sırurlan içinde kalma- sı ve "1. Derece Doğal SİT' kapsa- mında korumaya alınmasına rağ- men, hükümetlerin bu projedeki "B- rarlan" yüzünden ancak yargı yo- luyla kurtanlmaya çalışılabiliyor. Yargıya karşı HES'ı "kamuyara- nnadu''' şeklınde savunan Çevre Bakanhğı'na yanıt olarak Trabzon idareMahkemesi'nin verdıği "ret" karanndaki; "olayda asü üstün ka- mu yaran çevrenin korunmasıdır" kazılannda yaklaşık bir yıl içinde günışığına çıkanlan "Roma Hama- mı" (İS 2. yz.) "Roma Köprüsü" (İS 2. yz) "Asklepios Başı" "Venüs HeykeK" gibi anıtsal yapı ve eser- ler bile bu tanh hazinesıni su altm- da bırakacak projenin gözden geçi- rilmesine etki edemiyor. Oysa toplantıda konuşan Inşaat Mühendisleri Odası tstanbul Şube- si Başkanı CemaJ Gökçe'ye göre; Baraj gölü havzasında ınşa edile- cek bir betonarme "set" duvanyla antik kent boğulmaktan kurtanlabi- lir. Hatta, tarihindeki gibi "termal turizmi" için bile kullanılabilır... Munzur vadisi ve mllll parta TunceH ılındeki doğal ve peyzaj değerleriyle ünlü "MunzurVadisi" Bergama yakınlannda bulunan Affianoi antik kenti "kurtarma kazda- nyla" gün ıştğma çıkryor ama ömrü fazia ohnayacak ve bu kez de toprak am yerine Yortanh Barajı'nm sulan altında kalacak. şeklindeki gerekçe ise Türkiye'de- ki bu tür spekülatif yatınm politi- kalanyla "hukuk" arasındaki çe- lışkiyı bir kez daha kanıthyor... Toplantıda Prof. Dr. Cengiz Eru- zun ve Hemşın Vakfi Başkanı Okay Karayalçm'm sunuşlannagöre; Fır- tına Vadisi'nde şimdi bütün umut- lar Danıştay'dakı temyiz duruşma- lanna bağlanırken vadideki tarihı taş köprülerin yanıbaşına "VaKlik" tarafindan (Konıma Kurulu onayı da ahnmadan) yaptınlan "betonar- me köprü" inşaatlan ise kültüreî ve doğal çevreye duyarsızhğı» son ör- neğini oluşturuyor. Yortanlı ve Alllanoi' Izmir'in Bergama ilçesi yakınla- nnda inşaatı devam eden Yortanh Barajı projesinin de "Allianoi" an- tik kenti üzerindeki tehdidi sürü- yor. Bergama Müzesi Müdürü Ah- met Yaraş yönetimindeki kurtarma ise sekiz baraj ve HES projesiyle bu zenginliğini yitirmiş olacak. 1971 yılında "miUi park" ilan edilmesine rağmen izleyen yıllarda planlanan bu projelerden kurtula- mayan Munzur Vadisi için toplan- tıda sunuş yapan Av. Murat Cano şu saptamada bulunuyor: "Üretile- cek enerji Tunceti'de kullanümaya- cak ama bu projeyie Tunceli'deki yaşanun temel tarihsel kavnaklan- nı banndıranzengin birekolojik or- tam ile eşi bulunmaz faıına \« flora hazinesiyokedflecek-.'' ; . . ^ n çoruh vadisi ve Yusufell Doğu Karadeniz'deki "Çoruh Nehri" havzasında sürdürülen ba- raj projelerinin de hemen dikkat çe- ken özelliği, "ÇED" raporu ohria- dan ve çevresel veriler dikkate alın- madan planlanıp başlanmış olma- sı... Artvin ilindeki, özellikle yöre- sel mimari zenginliği ve yerleşme kültürüyle ün yapan başta Yusufeti olmak üzere çok önemli merkezle- ri "haritadan silecek" olan Çoruh barajlan, doğudakı Şavşat yaylala- nna kadar geniş bir bölgede de "ik- Bm değişikUği'' yaratacak... Toplantıda bu gelişmelen anla- tan Prof. Dr. llhan Ava, son yıllar- da Çoruh kanyonlannda düzenle- nen "rafting" yanşlannın bile böl- ge halkının tunzmle tanışmasında sıçrama yaptığına dikkat çekerek 1985'lerin teknik, ekonomik ve çevre koşullanna göre hazırlanmış projelerinin artık geçerli olmaması gerektiğini vurguluyor. çine vadisi nde hüzûn' Ayduı-Muğla arasındaki "Gok- bel" adıyla da anılan "Çine Irmağı Vadisi'' ise bir "sulama barajı" uğ- runa yitirihnek üzere. Toplantıda, vadinin antik çağlardaki "nütoloji- sini" de anlatarak kültüreî ve doğal değerlerine dikkat çeken Doç. Dr. Şadan Gökovah, bu baraj projesiy- le antik Karia bölgesinin en ilginç kentlerinden Gerga'ya ulaşan tari- hi yollarm da artık "iztenemeyece- ğmî" anımsatıyor. Zarifliği ve efsa- neleriyle ünlü "İncekemer Köprü- sü" bile gözden çıkanlırken Güney Ege'nin simgesi olan "Günlük" ağaçlannın kuzeydeki başlangıç bölgeleri de sular altında kalıyor... Firat artık nehir değll Bu örneklerle birlikte Birecik, Kargamış ve Ihsu baraj havzalann- daki uygarlık ve çevTe değerlerinin de yenıden irdelendiği toplantıda, özellikle Fırat için artık bu "nehir" ya da "kültürler vadisi'' denileme- yeceği, GAP barajlanyla bu havza- nuı neredeyse tümüyle bir "göBer dizgesine" dönüştüğü vurgulandı. Bölgedeki kurtarma kazılannın koordinatörlüğünü yürüten JaleVe- Bbeyoğhı'nun verdıği bilgilere göre de sadece Kargamış ve llısu baraj- lan göl alanlannda, "250arkeolojik yerleşim yeri* saptanmış durumda. Birecik Baraj Gölü ve Fırat boyla- nnda da "son durumu" gösteren slaytlarla bir konuşma yapan Arke- olog Nezih Başgelen ise diyor ki: "HerkesZeugma'ya koştu ama Hal- feti, Rumkale ve aynı havzadaki sa- yısız kültür alanıyİa meyve bahçele- ri, hayvanlar, bitkikr ve diğer doğal veyaşam zenginlikleri birkaç a> içe- risinde sular altında kaybolduİar." Evet... İşte bu dram, sadece GAP bölgesinde değil, ülkenin hemen tüm yörelerinde yaşanıyor. Barajlar ve Kültüreî Miras STK Îzleme Ku- rulu da bu ulusal ölçekteki yok olu- şun durabihnesi için herkesin dik- katini "Zeugma dışuıdaki" değer- lere de çekmeye çalışıyor. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Mısır"ın efsanevi kraliçesinin yaşa- möyküsünü konu alan, Jean-Michel Thibaux'nun "Kleopatra"anıromanı, bugün üzerinde savaş olan "kutsal fopra/c/ar"ın degişmeyen kaderini de gözler önüne seriyor. Roma Impara- toru Julius Sezar, Kleopatra'nın ya- şamındaki ilk Batılı erkek. Mısır'ın var- lığı ve geleceği için genç Kleopatra, 50 yaşın üstündeki Roma Konsilinin koy- nuna giriyor. Sezar, Mısır yolunda Pompeius'u yeniyor. Pompeius'u ise Sezar'a ya- ranmak amacryla Kleopatra'nın erkek kardeşi ve rakibi Ptolemaios öldürü- yor ve Pompeius'un kellesini Sezar'a sunuyor. Kleopatra'yı okurken binlerce yıl önce başlayan kötü kaderin bu bökje- den birtürlü gitmediğine hükmediyor- sunuz. Bu topraklardan kan ve ölüm bir türtü uzaklaşmıyor. Yahudiler, Is- kender'in bu topraklara geldiği gün- den bu yana, belki de daha öncesin- den bu yana huzur ve rahat yüzü gör- Kleopatra'dan Günümüze Ortadoğu mediler. Sürüldükleri ve yaşama tu- tunmak için çaba sarfettikleri heryer- de, başlanna türlü felaketler geldi. Sonunda, binlerce yılın ardından sürüldükleri ilk topraklanna geri dön- düler. Böyle bir olay dünyada başka belki de hiç bir ulusa nasip olmamış- tı. Gelin görün ki, Yahudilerin Israil'de kurduklan devlet, ne bölgeye ne de kendilerine birtürlü mutlulukgetirme- di. Binlerce yıldır atalan acı çekmiş Yahudilerin türlü acılara göğüs gere- rek yarattıklan yeni devlet, ne yazık ki soruna çözüm getiren bir yaklaşım içinde olmadı. Fanatizm, bu kez dalga dalga Isra- il'den kalkıp bölgeye yayıldı. Nasır döneminde 1967 yılındaki topyekûn savaşta Araplan yenen Israil, Sina Ya- nmadası'na kadar bütün bölgeyi ele geçirdi ve bu bölgede kalıcı yerleşim birimleri yaratmaya girişti. Bu kez kar- şısında, kendileri gibi binlerce yıldır devletsizyaşayan akrabalan Filistinli- ler vardı. Filistinlilerin çaresizliği, Isra- il fanatizmiyle ölümüne bir çatışmaya neden oldu. Israil acımasızdı. Sabra, Şatila katiiamlan, tüm dün- yanın acısı oldu. Israil güçlü ve acıma- sızdı, Filistinliler ise çaresiz. Şimdi bü- tün bu acılan geride bırakacak yeni bir süreç yaşanacak diye beklenirken Israil içindeki sertlik yanlılan gerilirni tırmandırdılar. Bir türiü, yeni yerieşim ve örgütlenme çabası içindeki Filis- tinlilere rahat vermediler. Günlerdir bir savaştan söz ediliyor. Ortada bir savaş yok. Elinde sapan- lar ve taşlardan başka kendisini savu- nacak bir silahı bulunmayan Filistinli çocuklarla, elinde her türlü modem saidın araçlan olan Israil devteti var. Bombalıyor, ablukaya alıyor, yakıyor, yıkıyor. Ortadoğu'da banş ve huzur isteyen bir devlet nasıl böyle davranabilir? Sa- vunmasız insanlardan intikam alınır mı? Dünyanın gözü önünde bu kadar dengesiz bir savaş yapılır mı? Bunun adına savaş denir mi? Yahudiler tarih boyunca çok acı çektiler, azınlıkta olmanın, güçsüz ol- manın ne anlama geldiğini binlerce yıllık deneylerinden süzülerek öğren- diler. Şimdi akrabalan olan Filistinlile- re yapılanın kendi yaşadıklanndan bir farkı var mı? Onlann da silahı ve gü- cü yok. Onlar, kendi topraklannda egemen ve eşit bir şekilde yaşamak istiyorlar. Bunun için hâlâ ölmeleri mi gerekiyor? Israil, bütün bu yaptıklannı Filistin- liler içindeki fanatizme ve terorizme bağlıyor. Ancak Filistinliler içindeki fa- natizmin baş körükleyicisi, acaba Is- rail'in bölgedeki politikalan değil mi? • • • Kudüs'e gelince. Kudüs, neden iki halkın banş içinde birlikte inşa edip geliştireceğı bir kent haline getirilme- sin? Çok mu zor. İki tarafın fanatikle- ri bunâ izin vermiyor mu? Aslında bu- rada temel sorumluluk Israil'in. Çün- kü egemen ve güçlü olan onlar. Çö- zümü de onlann üretmesi gerekiyor. Bu son saidın, Filistinlilere Ku- düs'ten toptan vazgeçmeleri için girr- şilmiş bir teslim alma atağı mı? Diye- lim ki, bu atakla şimdilik Filistinlileri sindirdiler. Acı, yoksulluk ve çaresiz- lik içindeki Filistinlinin içinde biriktirdi- ği kin, bir gün bir başka şekilde pat- lak vermez mi? Arafat'ın bile kontrol etmekte güçlük çektiği büyük bir öf- ke var ortada. Israil, bunun kuşaklar- dan kuşaklara ulaşacak bedelini na- sıl ödeyecek. Kleopatra, sonu ölümle biten bir denge siyaseti izlemişti. Bu bölgede dengeler üzerinde oynanan oyun yi- ne tehlikeli sonuçlar doğuracak gibi görünüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle