Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11OCAK2000SAL
HABERLER
DUIV1ADA BUGUN
ALİSİRMEN
Zirve
Yann, 57. Hükümet'i oluşturan üç partinin li-
derleri bir araya gelecek, koalisyonun önünde-
ki iki önemli sorunu görüşecekler.
Bilindiğj gibi, sorunlardan birincisi, heran acil
haiegelebilecekolan Öcalan'jn idam cezasının
infazı ile ilgili Meclis karan, ikincisi ise Cumhur-
başkanlığı seçimi.
Heriki konuda da Hükümet'in iki ucunu oluş-
tunduğu söylenen iki parti, MHP ve DSP arasın-
da, görüş aynlıklan var.
Bu aynlıkların en önemlisi olan öcalan soru-
nunu incelemeye başlamadan önce, 18 Nisan
seçimlerinin 9. ayı dolarken, iktidann kamu-
oyundaki görüntüsüne bakmak gerek.
Politikada, gerçekten başanlı olmak ile başa-
nlı görüntü çizmek arasında bir yeğleme yapıl-
sa, politikacının ikinci seçenekten yana ağıriığı
koyması doğaldır.
Herşeyin reklama dayandığı birdünyada, ürfi-
nünüzün kalitesinden çok, alıcıdan kabul gör-
mesinin önemli olduğu bilinen bir gerçek.
57. Hükümet'in dokuz aylık icraatına bakıldı-
ğı zaman, ekonominin ağır yükünün büyük bö-
lümünü emekçinin sırtına yüklemesine, IMF'ye
verdiği niyet mektubu ile popülist politikacılann,
ki bu kervanda bugünkü iktidan oluşturanlarda
var, ülkeyi yönetmedeki acizlerini zımnen itiraf
etmesine, yolsuzluk ve devlete sızmış çeteier
konusunda bir tek ileri adım atamamasına kar-
ştn, yine de başanlı imiş görüntüsünü oluştur-
duğunu kabul etmek gerek.
• • •
Kürt ya da Güneydoğu sorununun yeni ve
olümlu bir aşamaya girmiş olması, gerçekte, en
iyi olasılıkla, daha en az 10 yıllık bir süre sonra
belki gerçekieşme olasılığı bulunan AB'ye aday-
lık statüsünün Helsinki'de kimi yaptınmlarla ka-
bul görmesi, enflasyon ve ekonomik yapı bo-
zukluğuna karşı çok kararlı bir mücadele döne-
minin başladığı izleniminin yaratılması, kamu-
oyu önündeki olumlu görüntünün nedenleri.
Kabul etmek gerekir ki medyanın da bu iyim-
serfik havasının pompalanmasında çok ama
çok büyük bir katkısı olmuştur.
Doğrusu medyayı salt olumlu hava yaratma
çabasından dolayı eleştirmek insafsız olabilir.
Ama unutmayalım ki gerçeklerle çok bağdaş-
mayan aşırı iyimserlik havasının pompalanma-
sı, çabuk beklentilerin gerçekleşmemesi üzeri-
ne, tam tersi sonuçlar da verebilir.
üderler zirvesi böyle bir ortamda yapılıyor ve
gündemin acil maddesi olarak, üç partinin
önünde de Öcalan'ın idam cezasının infazı so-
runu duruyor.
Gerçi, açıkça söylemese de herkes infazın
Türkiye'ye yarar sağlamayacağını biliyor. Ama
MHP daha önceki söylemleri ve seçmen taba-
nının duyariılığı yüzünden güç durumdadır. FP
ile DYP'nin de bu konuyu sömürme eğilimleri
göz önünde bulundurulduğunda, Devlet Bah-
çeli'nin nasıl bir açmaz ile karşı karşıya olduğu-
nu kestirmek güç değil.
• • •
Siyasette, kimi zaman popülist davranışlar,
duygusal etkenler, bütün gerçekleri bir an için
geri plana itip öne çıkabiliyorlar.
Bugün karşı karşıya bulunduğumuz durum
bu.
Ne yazık ki Türkiye idam cezasının kaldınlma-
sı girişimini zamanında başlatamamış, sonuçta
da konu öcalan'a endekslenmiştir.
Belki MHP'yi çıkmaza iten de budur.
Şimdi çıkmazdan çıkışın yolu da yine, idam
cezası konusunu Öcalan'a endekslemekten
vazgeçmek olacaktır.
Ama yaratılan olumlu görüntüye karşın, Türk
siyasetçileri acaba bu düzeye varmışlar mıdır?
Bu sorunun yanıtı zirvede yatıyor.
Sağduyunun egemen olmasını dileyelim.
SODEV ve TÜSES kuruyor
Sosyal demokratlar
için okul açılıyor
BARIŞDOSTER
Sosyal Demokrasi Vak-
fi (SODEV) ve Türkiye
Sosyal Ekonomik Siyasal
Araştırmalar Vakfı (TÜ-
SES), sosyal demokrasi-
nin öğretiİmesi. geliştiril-
mesi ve yaygınlaştınlması
amacıyla "sosyal demok-
rasi okuiu" kuruyor. Üç ay
sürecek programın bedelı
15 müyon TL. ve ilk prog-
ram 25 Ocak'ta başlıyor.
Başkanlığını CHP PM
Üyesi Ercan Karakaş'tn
yaptığı SODEV ile baş-
kanlığını gazetemiz yaza-
n, Bilgi Universitesi Öğ-
retim Uyesi Prof. Dr. Ta-
ner Berksoy'un yaptığı
TÜSES'in ortak projeleri
hakkında bilgi veren SO-
DEV Başkanvekili Aydm
Cmgı, yıllarca sempoz-
yum, panel, konferans.
toplantı, işlik toplantısı gi-
bi etkinliklerle sosyal de-
mokrasiyi yaygınlaştırma-
ya çalıştıklannı belirterek
bu çabalar sonucu oluşan
birikimlerini sistemli ve
kalıcı hale getirmek için
okul projesıni geliştirdik-
lerini söyledi. Her okul dö-
neminin 12 dersten oluşa-
cağıru ve ilk dönemin 25
Ocak'ta Bilgi Üniversite-
si'nın Taksim Yerleşke-
si'nde başlayacağını vur-
gulayan Cıngı, bu yerleş-
kenin, merkezi olması ne-
deniyle seçildiğini vurgu-
ladı. İlk programın bekle-
neni vermesi durumunda,
Istanbul'un Anadolu ya-
kasında da yapılacağını ve
her yıJiki kez yinelenece-
ğini ifade eden Cıngı, 30
kişiyi geçmeyecek sınıf-
larda yapılacak derslerin,
salı günleri 18.00-20.00
saatleri arasında gerçekle-
şeceğini kaydetti. Türki-
ye'de sosyal demokrasinin
yeterince ve doğru biçim-
de bilinmemesinden yakı-
nan Cıngı, sosyal demok-
rasinin yaşadığı kimlik bu-
nalımıyla ilgili olarak da
"Bir yanda klasik modete
yakın Fransız Jospin, öte
yandaKberaltezfere çoksı-
cak bakan tngiliz Blair ve
Abnan Schröder var. Her
koşul kendi değerierini ve
yöntemlerini yaraür. Biz
okulumuzda öncelikle sos-
yal demokrasinin evrensel
ilkekrini öğretecegiz" de-
di.
Sosyal demokrasi oku-
lunda şu isimler ders vere-
cek: Yurdakul Fincancıoğ-
lu, Deniz Kavukçuoğtu,
Mehroet KabasakaL Er-
can Karakaş, Taner Berk-
soy, Burhan Şenatalar.
MeryemKoray. Uğur Ala-
cakaptan, Aydın Uğur,
Mensur Akgün. Şirin Te-
keR, Aydın CingL
2000 yılında dünyada 4500 adet nükleer santral olacaktı, bugün 434 santral işliyor
Nükleer santraldan hızlı kaçışSERDARKIZIK
İZMİR - 50 yıl önce, bedava,
sonsuz elektrik olarak lanse edilen
ve bütün dünyayı kaplayacağı var-
sayılan nükleer santraJlardan, bu-
gün hızlı birkaçış söz konusu. 1974
yılında Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı'nın (IAEA) hazırladıgı bir
rapora göre 2000 yılında dünyada
4500 adet nükleer santral olacakö.
Hesaplar tutmadı. Bugün yeryüzün-
de ancak 434 santral işliyor. Bu an-
lamda nükleer enerji taraftarlan için
tam lOmisli biryanılgıve büyük bir
düş kınklığı söz konusu...
Türkiye'de de 1977 yılmda döne-
min yetküileri, nükleersantrallar ol-
mazsa 20 yıl içinde ülkenin karan-
lıkta kalacağını açıklamışlardı. Her
ne kadar, özellikle geçen ay "sahte
karartmalar" üç dört gün boyunca
gündeme getirildiyse de 2000'e gir-
diğimiz bu günlerde, nükleer sant-
ralımız yok ve karanlıkta değiliz.
Karanhk korkutmalanyla, nükleer
santrallan zorunlu çözüm olarak su-
nanlann yaruldıklan ortada...
Buna İcarşın nükleer yandaşlan
inatlanndan vazgeçmedi. Hâlâ ka-
muoyunu korkutmaya, yanıltmaya
ve dünyanın terk etmeye başladığı
köhne nükleer santrallan, Türkiye
ya da benzer ülkelere pazarlamaya
çalışıyorlar.
Nükleer lobiler Türkiye'ye odak-
lanmış durumda.. neden acaba?
îkinci soru belkj daha önemli:
"Nükleerteknolojide zirveye ula-
şan ülketer kendi topraklannda ar-
ük nükleer santrai vapmryor ve hız-
labu alandan uzaldaşıyorken neden
Türkiye'ye bu teknotojiyi dayaüyor-
lar? Nicüı oncariskeve sakmcalanı
karşın ilte de nfikleer santral diyor-
lar?"
Batı çifte standartlı
Yoksa; demokrasi, insan haklan,
zararlı ve kirli teknolojiler gibi de-
ğişik alanlarda çifte standart uygu-
layan Banlı ülkeler, batmakta olan
nükleer sektörlerini kurtarmak için
mi Türkiye gibi ülkeleri pazar ola-
rak kullanma çabasındalar?
Bütün nükleer yandaşlan, bu so-
rulan yanıtlamak zorunda. özellik-
le de dünya büyük bir hızla yenıle-
nebüir, alternatif enerji kaynaklan-
na, enerji verimliliğine, enerjinin et-
kin ve doğru kullarumına, tasarru-
funa, az enerji kullanan yeni üretim
teknolojilerine yönelmişken artık
dünyanın terk ettiği köhne nükleer
santrallan, ülkemizde pazarlamaya
çalışan nükleerci akademisyenler,
politikacılar, bürokrat ve teknokrat-
İar, Elektrik Mûhendisleri Odası
Nükleer Enerji Komisyonu üyesi
Arif Künarın derlediği şu dünya
tablosuna ne diyecekler:
• Geçen eylül ayında, Yeşilkrin
Çevre Bakanı Dominique Voynet
tarafindan,Fransatarihindeilkkez,
Carnet Nükleer Santrah'nın yapı-
mı durduruldu.
• Kanada'da, 1997 yılmda 21
adet CANDU nükleer santralından
7'si, yapılan denetimlerde yetersiz,
tehJikeli ve yönetim hatası bulundu-
ğu için kapatıldı. 1975 yüından iti-
baren yeni bir nükleer santral sipa-
rişi verilmedi. ABD'de 116, Kana-
da'da 10 nükleer santral sıparişın-
den vazgeçildi.
• Avusturya'da yapımı 1978 yıhn-
da biten ZvventendorfNüJdeerSant-
rah. referandum sonucu hiç çahşt>-
nlmadan kapaükh.
• Isveç, 1980 yılında yapılan re-
ferandum sonucunda 2010 yılmda,
elektriğinin yüzde 46'smı elde etti-
ği tüm nükleer santrallannı kapat-
ma karan aldı. Söküm ışlemJerine
başlandı.
• Itaha, 198Tde yapılan referan-
dum sonucu,nükleerenerjiden vaz-
geçtivenükleer santrallannıkapat-
û.
• Rusya , hâlâ etkileri devam e-
den Çernobil faciasmdan sonra, da-
ha önce planladığı onlarca santral
projesini iptal etti.
• FibpinJer'de Marcos yamamıı-
da bitirflen Bataan Nükleer Santra-
h, yapılan binlerce mühendistik ha-
tası ve güvenük nedeniyle işletmeye
ahnmadı
• Brezilya, yapımı bitmekte olan
ikinci santralından ve 1.1 milyar do-
lar harcadığı üçüncü nükleer sant-
ralından vazgeçri.
• Çin, daha önce sipariş verdiği
tüm nükleer santndlannı, Nisan
1999'da askrya akü.
• Endonezya, Tayland ve Viet-
nam, nükleer planlannı terk etti.
• Küba, Portekiz, Irlanda, Lük-
semburg, Danimarka, \Unanistan,
Ispanya, Fınlandiya, Belcika, tsviç-
re, Hoüanda. Ingjİtere, Danimarka,
tskoçya,YeniZelandatümüylenük-
leer santrallardan \-azgecti.
• Türkiye'ye nükleer santral sat-
maya çalışan ABD 1978, Almanya
1982, Fransa ise 1997 yılmdan iti-
baren 2010 yılına kadar nükleer
programlannı askıya aldı.
Nükleer Enerji Ajansı'nın 1997
santrallann risklerinin abartıldığıru
söyleyenleri yalanlıyor. Örneğin
ABD'de bomba geliştirmek ama-
cıyla çahşan 5 merkezin bugün ade-
ta nükleer çöplük durumunda oldu-
ğunu söylüyor. Bu tesislerden Han-
ford'un durumunu anlatıyor:
"Butesiste 1944-1978 arasmda35
bin kişi çabşmış, 1732 kanserti ölüm
vakasıvar. 1940-50 arasmda 270 bin
nüfushı çevre yerteşkedeki halkm
yüzdeS'i,üçyılboyuBcaortabına33
rad doza maruz kakfa. ABD Enerji
Bakanhğı, bölgenin temizlenmesi
için müyaıiarca dolar harcadL"
Prof. Gökmen'in aşafıda yıl yıl
çıkardığı tabloyu, nükleercilerin ba-
şucuna asmalı:
• 1952 Chalk River, Kanada, las-
mi erime, çevreye radyoaktivite ya-
yıkta.
• 1957 Sellafiled, (eski adı
VVindscale.. kazadan sonra ismi de-
ğiştirildi) grafrt yangını, 20.000 Cu-
rie 1-131 çevreye yayıldı.
• 1958 Chalk River, Kanada, so-
• 1989 Vandellos, Ispanya, yük-
sek düzeyde radyoaktivite yayıldı.
. 1992-96 Pickering, triryum ka-
çaklan.
• 1993 Norara, Hindistan, türbün
yangını
• Aynca Japonya'da 1996'da
Monju, 1997 Fugen, 1997 ve 1999
Tokaikazjüan_
Sonuç olarak nükleer lobilerin id-
dia ettikleri gibi dünyada yalnızca 3
adet nükleer santral kazası yaşan-
madı. En vahimleri olan ve kamu-
oyuna açıklanmak zorunda kalınan
1957 Windscale (Ingiltere), 1979
Three Mile Island (ABD) ve 1986
Çernobil (Rusya) felaketi dışuıda,
her an Çernobil felaketine dönüşe-
bilecek büyüklükte yüzlerce kaza
meydana geldi. Nükleer Fizikçi
Prof. Dr. Hayrettin Kıhç'ın aktardı-
ğına göre sadece ABD'de bugüne
kadar Nükleer Denetleme Komis-
yonu'nun kayıtlan, felakete yol aça-
bilecek derecede 169 kazayı ortaya
koydu. Biraz aynntılandrnürsa, Ja-
Akkuyu Şenliği kapsamıoda 'nükleer santrallar ve nükleer enerjiye hayır' yürüyuşü düzenlenmiştL
yılmda yayımladığı Nükleer Enerji
Verileri kitapçığma göre mevcut ve
birtürlü bitirilemeyen nükleer sant-
raliardışında, dünyada en son plan-
lanan 31 adet nükleer santraldan
yirmisi Japonya, sekizi G. Kore, bi-
ri, Macaristan ve ikisi Türkiye ola-
rak gözüküyordu. Japonya, yapımı
süren 2 adet dışında, 20 adet sant-
ral planından vazgeçti. Birkaç yıl
önce gizlenen ve ortaya yeni çıka-
nlan Monjuve en sonEylül 1999'da
yaşanan ülkenin en büyük nükleer
kazası olan Tokaimura kazalan ne-
deniyle, Japonya halkı da nükleer
santrallara karşı çıkmaya başladı.
1996 yılmda Maki kasabasma plan-
lanan nükleer santral için referan-
dumda, halk hayır dedi.
Aynı şekilde Ekim 1999'da G.
Kore'nin VVblsung Nükleer Santra-
lı'nda da Japonya'dakine benzer bir
kaza yaşanınca, G. Kore de şimdî-
lik bekleme sürecine girdi.
Prof. Dr. Ind Gökmen. nükleer
ğutncu kaybı, işçSer radyasyon do-
zualdL
• 1959 Santa Susanna, ABD. kıs-
mi erime.
• 1961 Idaho FaOs, ABD, superk-
ritikük patlama,80 Curie1-131 çev-
reye yayıldı, 3 ölü.
• 1966 Lagoona Beach ABD, kıs-
mi erime.
• 1971 Leningrad, l SSR, birincil
devrede patlama, 3 kişi öldü, çevre
kiriendL
• 1974 Leningrad, USSR kısmi
erime, 1.5 milyon Curie saündı.
• 1977 Byeloyrask, kısmi erime.
• 1979 Three Mile Island, ABD,
kısmi erime, 13-17 Curie 1-131 sa-
lındı.
• 1980 Saint Laurent, Fransa, re-
aktörün kalbi zarar gördü.
• 1982 Armyanskaya, jeneratör
patlaması.
• 1986 Çernobil, Buhar patiama-
ave grafrt yangını,50-80 milyon Cu-
rie sahndı.
ponya'da 1992 yılında tam 20 tane
önemli kaza rapor edildı. 1992 yı-
lmda Rusya, uluslararası kuruluş-
lara 205 kaza rapor etmek zorunda
kaldı.
TODAY gazetesinde 14 Eylül
1995'te yayrmlanan bir habere gö-
re Ingiltere'de gizlenen 17 ciddi
nükleer kaza yaşandı. tngiltere'de-
ki Windscale Nükleer Kazası'nın
boyutlan tam olarak açıklanmadı ve
tam 25 yıl sonra kaza olduğu orta-
ya çıktı. ABD'de meydana gelen T-
MI kazasında ise yaklaşık 2 gün
içinde 900 bin kişi tahliye edildi ve
yaklaşık maliyet, şimdilik 1 milyar
dolan buldu.
30 Eylül 1999 günü Japonya'nm
Tokaimura Nükleer Santralı'nda
meydana gelen ve yine dünyanın
yüreğini ağzına getiren kazada, 49
işçi yüksek radyasyon alarak teda-
vi altına alındı. Santral çevresinde
yaşayan 310 bin kişi evlerüıden dı-
şan çıkanlmadı, 10 kilometrelik
bölge yasak alan ilan edildi. Rad-
yasyon oranı normalin 15 bin katı-
na çıktı. Bu kazadan 5 gün sonra,
Güney Kore'de Wolsung Nükleer
Santralı'nda benzerbir kaza meyda-
na geldi ve resmi açıklamaya göre
22 kişi yüksek radyasyona maruz
kaldı.
Çernobil felaketi ise hâlâ hafiza-
lardan çıkmadı. Nükleercilerin iddi-
alarınm aksine, kaza arunda doğru-
dan ölen 31 kişi dışında, binlerce
kişi aldıklan yüksek dozdaki rad-
yasyon sonucu geçmiş yıllar içinde
öldü ve gelecek nesiller boyu ölme-
ye, sakat kalmaya devam edecekler.
1992'de Rıo de Janeiro'daki dünya
zirvesinde, Ukra>Tia Çevre Bakanı
Dr. Yuri Scherbak, ülkesinde 1986
yılmda meydana gelen Çernobil fe-
laketi sonucunda 6 bin kışinin öldü-
ğünü ve ölü sayısınm 40 bine vara-
cağuıı, aynca yiiz binlerce insanın
da kansere yakalanacağını söyledi.
Bu kazadan Ukrayna ve Rusya dı-
şında. başta Türkiye ve Kuzey Av-
rupa ülkelerinde olmak üzere mil-
yonlarca insan. hayvan ve toprak
kirlendi,
Uzmanlara göre nükleer santral
kazalan kaçınılmaz. Çünkü çok
karmaşık ve birbirleriyle sıkı bağ-
lantılı ve eşlenik bir milyon civann-
da irili ufaklı; elektronik, mekanik.
pnömatik, elektromekanik modül-
den oluşan bilgisayar kontrollü bir
işletim sistemine sahip nükleer
santrallarda, en ufak bir modülde
meydana gelebilecek aksaklıkta ve
anzada, ona bağlı başka sistemlerin
devre dışı kalması, aynı zamanda
da kestirilemeyen birçok ciddi zin-
cirleme aksaklığın ortaya çıkması
olası.
Bu durumda Akkuyu'ya planla-
nan en gelişmiş ve güverüi nükleer
santrallann teknik bir anza yapma-
yacağınm veya TMI, Çernobil, To-
kaimura nükleer santrallarında ya-
şandığı gibi insan hatalanndan kay-
naklı kazalann yaşanmayacağının
güvencesini kim verebilir?
Nükleer atık sorununu
çdzemedller
Bilimsel verilere göre ortalama
gücü bin Mw'hk ola»ı bif*nükleer'
santral, yaklaşık 27 ton yüksek, 25Ö
ton orta, 450 ton da düşük düzeyli
aüküretiyor. Bu atüdarve tükenmiş
yakıt çubuklann, 10-20 yıl reaktö-
rün içindeki ya da yanındaki havuz-
larda radyasyon seviyesinin düşme-
si bekleniyor.
Henüz dünyanın hiçbir bölgesin-
de, nükleer atıkJann saklanması ve
imhası için, lisanslı nihai bır çözüm
ve depolama alanı bulunmuyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
(IAEA) 1977 yıh sonunda, reaktör
sahalannda ya da geçici depolarda
200 bin ton tükenmiş yakıt çubuğu
olduğunu hesapladı.
Yılda ortalama 10 bin ton artan
bu rakamın 2010 yılına kadar yüz-
de 70 artarak 340 bin tonu aşması
bekleniyor.
Atıklann ne kadar ciddi bir sorun
olduğuna dair en büyük kanıt, Al-
manya'da geçici depolama için se-
çilen Gorleben bölgesine, önceki yıl
radyoaktif maddelerin taşınması sı-
rasmdaki mücadeledir.
Çok tehlikeli atıklar, 20 binden
fazla göstericinin haftalarca, ken-
dilerini demiryolu raylarma bağ-
lamalan, traktörlerle yolu kesme-
leri sonucu, 30 binden fazla poli-
sin korumasıyla ancak bölgeye u-
laştınlabildi. Buyolculuğun-bede-
li Almanya'ya 150 milyon marka
mal oldu ve onlarca gösterici, po-
lis yaralandı.
Kimilerine göre nükleer santra-
lara sahip birçok ülke, bu atıklar-
dan kurtulmak için yasal veya ille-
gal yollardan, Türkiye, Tayvan ve
Aırika ülkelerini depo olarak kul-
lanmaya çalışıyor.
SÜRECEK
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Nezamandır onu ziyaret etmeyi dü-
şûnOyordum. Hasta olduğunu biliyor-
dum. Avukat Nermin Aksın'la her
karşılaşmamızda Necla Fertan'ı anı-
yor ve onu aramam gerektiğini söy-
lüyordum. Yapamadım, Necla Ha-
nım'ı arayamadım. ölüm haberini ga-
zetede duyduğumda kendime çok
kızdım. İnsanın yaşamla ölüm arasın-
daki çizgisi belki de yaşamı anlamlı kı-
lıyordu. Necla Fertan'ın ölüm haberi-
ni okuyunca, anılanm yıllar ötesine
uzandı.
Necla Fertan'ı 12 Mart 1971'deki
askeri darbe döneminde tanımıştım.
Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nde
Behice Boran, Sadun Aren, Turgırt
Kazan, Adil Ozkol, Kemal Bur-
kay'la birtikte Türkiye İşçi Partisi da-
vasından yargılanıyorduk. Daha iki yıl
öncesine kadar bu davanın birçok sa-
nığı Meclis'te milletvekiliydi. Askeri
darbeyle birtikte Türkiye işçi Partisi
(TİP) yöneticileri de tutuklandı. Ben,
Necla Fertan'ın Anımsattıklan
Dev-Genç davasının yanında Türkiye
İşçi Partisi davasından da yargılanı-
yordum. 1970 yılında TİP 4.Kongre-
si'nde yaptığım bir konuşma nede-
niyle hakkımda dava açılmışto. TİP ya-
sal bir partiydi, bu partinin bir askeri
darbe sonrası yargılanma konusu ol-
ması, tam anlamıyla askeri darbelere
özgü bir uygulamaydı. Tabii yargılama
maddesi de o yıllann ünlü 141. mad-
desiydi.
Necla Fertan; Nermin Aksın, Ersen
Şansal gibi isimlerini hatırfayabildi-
ğim TİP davasının avukatlanndan bi-
risiydi. Ancak, 12 Mart 1971 yargıla-
malanndan aklımda kalan en önemli
avukat Necla Fertan'dı. Askeri darbe
dönemlerinde siyasi davalarda avu-
katlık, kaçınılmaz olarak savunduğun
siyasi grubun fikirlerine ve tutumuna
da belli birsıcaklığı va yakınlığı gerek-
tirir. Necla Fertan, TlP'liydi, hatta
1969 yerel seçimlerinde TİP listesin-
den Istanbul Belediye Meclisi üyeliği-
ne seçilmişti. Ancak TİP yargılama-
sında tam bir avukat titizliğiyle bu da-
vayı savunmaya çalıştı. Kendisi hu-
kuk davalannın uzmanıydı, ancak TİP
davasını savunmaya gelince ne kadar
iyi bir ceza avukatı olduğunu da ka-
nıtladı.
TİP davasında genellikle avukatiar
adına o konuşundu. Sert, fakat ikna
edici bir üsluba sahipti. Askeri yar-
gıçla zaman zaman gerilimli anlarya-
şanırdı. Her seferinde, o kıvrak zekâ-
sı ve hukuka hâkimiyetiyle dediğini
kabul ettirir, davanın yönünü etkileyi-
ci müdahalelerde bulunurdu. Aradan
çok uzun yıllar geçtiği halde Necla
Fertan'ı hep o davadaki kararlı tu-
muyla hatırianm.
Necla Fertan'ın ve bizlerin çabaia-
nna rağmen TİP davası da mahkûmi-
yetle sonuçlandı. Behice Boran dahil
bütün TİP yöneticileri 8'er yıla mah-
kûm oldular. Karar celsesini de dün
gibi hatıriıyorum. Necla Fertan'ın çok
üzüldüğü belliydi, ama bizi teselli et-
meye çalışıyordu.
Necla Fertan, Barolar Biriiği'nin de-
vamlı delegelerindendi. Baronun de-
mokrasi, insan haklan ve özgürlükler
çizgisinde yürümesi için çaba harca-
yanların başında gelirdi. En son ma-
yıs ayında yapılan Denizli toplantısı-
na hastalığı nedeniyle katılamayınca,
önerilerini birdisiplin içinde hazırtamış
ve toplantıya yollamıştı.
Necla Fertan, dostlan ve meslek-
taşlan arasında "Doğnıcu Davut" ola-
rak bilinir, düşündüklerini hiçbir şey-
den sakınmadan söylemekten çekin-
mezdi. Bu nedenle bazılan ondan çe-
kiniriefdi. 12 Mart askeri darbecileri
TlP'i kapatınca, Istanbul Belediye
Meclisi üyeliğinden siyasi nedenle is-
trfa ettiğini açıklamaktan da çekinme-
mişti.
Necla Fertan, askeri darbelerle çiğ-
nenen hukuku, her zor koşulda sa-
vunmayı kendisine görev edinmiş,
seçkin bir hukuk insanıydı. Sosyalist-
ti. Daha çok hizmetler yapacakken
kötü bir hastalık onu aramızdan alıp
götürdü. Onun kararlı, çalışkan ve di-
siplinli hukukçuluğu, özgürtüğü, de-
mokrasiyi ve eşitliği savunmadaki ka-
rariığı bütün hukukçulara örnek ola-
caktır.
Hâlâ onu neden ziyaret edip, uzun
uzun Türkiye üzerine konuşmadık di-
ye kendime çok kızıyorum. Onu hep,
kararlı, disiplinli bir hukukçu, sözüne
bağlı tutarlı bir sosyalist ve insan ola-
rak anacağım. Hep saygıyla hatırlaya-
cağım.