25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11OCAK2000SAL HABERLER DUIV1ADA BUGUN ALİSİRMEN Zirve Yann, 57. Hükümet'i oluşturan üç partinin li- derleri bir araya gelecek, koalisyonun önünde- ki iki önemli sorunu görüşecekler. Bilindiğj gibi, sorunlardan birincisi, heran acil haiegelebilecekolan Öcalan'jn idam cezasının infazı ile ilgili Meclis karan, ikincisi ise Cumhur- başkanlığı seçimi. Heriki konuda da Hükümet'in iki ucunu oluş- tunduğu söylenen iki parti, MHP ve DSP arasın- da, görüş aynlıklan var. Bu aynlıkların en önemlisi olan öcalan soru- nunu incelemeye başlamadan önce, 18 Nisan seçimlerinin 9. ayı dolarken, iktidann kamu- oyundaki görüntüsüne bakmak gerek. Politikada, gerçekten başanlı olmak ile başa- nlı görüntü çizmek arasında bir yeğleme yapıl- sa, politikacının ikinci seçenekten yana ağıriığı koyması doğaldır. Herşeyin reklama dayandığı birdünyada, ürfi- nünüzün kalitesinden çok, alıcıdan kabul gör- mesinin önemli olduğu bilinen bir gerçek. 57. Hükümet'in dokuz aylık icraatına bakıldı- ğı zaman, ekonominin ağır yükünün büyük bö- lümünü emekçinin sırtına yüklemesine, IMF'ye verdiği niyet mektubu ile popülist politikacılann, ki bu kervanda bugünkü iktidan oluşturanlarda var, ülkeyi yönetmedeki acizlerini zımnen itiraf etmesine, yolsuzluk ve devlete sızmış çeteier konusunda bir tek ileri adım atamamasına kar- ştn, yine de başanlı imiş görüntüsünü oluştur- duğunu kabul etmek gerek. • • • Kürt ya da Güneydoğu sorununun yeni ve olümlu bir aşamaya girmiş olması, gerçekte, en iyi olasılıkla, daha en az 10 yıllık bir süre sonra belki gerçekieşme olasılığı bulunan AB'ye aday- lık statüsünün Helsinki'de kimi yaptınmlarla ka- bul görmesi, enflasyon ve ekonomik yapı bo- zukluğuna karşı çok kararlı bir mücadele döne- minin başladığı izleniminin yaratılması, kamu- oyu önündeki olumlu görüntünün nedenleri. Kabul etmek gerekir ki medyanın da bu iyim- serfik havasının pompalanmasında çok ama çok büyük bir katkısı olmuştur. Doğrusu medyayı salt olumlu hava yaratma çabasından dolayı eleştirmek insafsız olabilir. Ama unutmayalım ki gerçeklerle çok bağdaş- mayan aşırı iyimserlik havasının pompalanma- sı, çabuk beklentilerin gerçekleşmemesi üzeri- ne, tam tersi sonuçlar da verebilir. üderler zirvesi böyle bir ortamda yapılıyor ve gündemin acil maddesi olarak, üç partinin önünde de Öcalan'ın idam cezasının infazı so- runu duruyor. Gerçi, açıkça söylemese de herkes infazın Türkiye'ye yarar sağlamayacağını biliyor. Ama MHP daha önceki söylemleri ve seçmen taba- nının duyariılığı yüzünden güç durumdadır. FP ile DYP'nin de bu konuyu sömürme eğilimleri göz önünde bulundurulduğunda, Devlet Bah- çeli'nin nasıl bir açmaz ile karşı karşıya olduğu- nu kestirmek güç değil. • • • Siyasette, kimi zaman popülist davranışlar, duygusal etkenler, bütün gerçekleri bir an için geri plana itip öne çıkabiliyorlar. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz durum bu. Ne yazık ki Türkiye idam cezasının kaldınlma- sı girişimini zamanında başlatamamış, sonuçta da konu öcalan'a endekslenmiştir. Belki MHP'yi çıkmaza iten de budur. Şimdi çıkmazdan çıkışın yolu da yine, idam cezası konusunu Öcalan'a endekslemekten vazgeçmek olacaktır. Ama yaratılan olumlu görüntüye karşın, Türk siyasetçileri acaba bu düzeye varmışlar mıdır? Bu sorunun yanıtı zirvede yatıyor. Sağduyunun egemen olmasını dileyelim. SODEV ve TÜSES kuruyor Sosyal demokratlar için okul açılıyor BARIŞDOSTER Sosyal Demokrasi Vak- fi (SODEV) ve Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜ- SES), sosyal demokrasi- nin öğretiİmesi. geliştiril- mesi ve yaygınlaştınlması amacıyla "sosyal demok- rasi okuiu" kuruyor. Üç ay sürecek programın bedelı 15 müyon TL. ve ilk prog- ram 25 Ocak'ta başlıyor. Başkanlığını CHP PM Üyesi Ercan Karakaş'tn yaptığı SODEV ile baş- kanlığını gazetemiz yaza- n, Bilgi Universitesi Öğ- retim Uyesi Prof. Dr. Ta- ner Berksoy'un yaptığı TÜSES'in ortak projeleri hakkında bilgi veren SO- DEV Başkanvekili Aydm Cmgı, yıllarca sempoz- yum, panel, konferans. toplantı, işlik toplantısı gi- bi etkinliklerle sosyal de- mokrasiyi yaygınlaştırma- ya çalıştıklannı belirterek bu çabalar sonucu oluşan birikimlerini sistemli ve kalıcı hale getirmek için okul projesıni geliştirdik- lerini söyledi. Her okul dö- neminin 12 dersten oluşa- cağıru ve ilk dönemin 25 Ocak'ta Bilgi Üniversite- si'nın Taksim Yerleşke- si'nde başlayacağını vur- gulayan Cıngı, bu yerleş- kenin, merkezi olması ne- deniyle seçildiğini vurgu- ladı. İlk programın bekle- neni vermesi durumunda, Istanbul'un Anadolu ya- kasında da yapılacağını ve her yıJiki kez yinelenece- ğini ifade eden Cıngı, 30 kişiyi geçmeyecek sınıf- larda yapılacak derslerin, salı günleri 18.00-20.00 saatleri arasında gerçekle- şeceğini kaydetti. Türki- ye'de sosyal demokrasinin yeterince ve doğru biçim- de bilinmemesinden yakı- nan Cıngı, sosyal demok- rasinin yaşadığı kimlik bu- nalımıyla ilgili olarak da "Bir yanda klasik modete yakın Fransız Jospin, öte yandaKberaltezfere çoksı- cak bakan tngiliz Blair ve Abnan Schröder var. Her koşul kendi değerierini ve yöntemlerini yaraür. Biz okulumuzda öncelikle sos- yal demokrasinin evrensel ilkekrini öğretecegiz" de- di. Sosyal demokrasi oku- lunda şu isimler ders vere- cek: Yurdakul Fincancıoğ- lu, Deniz Kavukçuoğtu, Mehroet KabasakaL Er- can Karakaş, Taner Berk- soy, Burhan Şenatalar. MeryemKoray. Uğur Ala- cakaptan, Aydın Uğur, Mensur Akgün. Şirin Te- keR, Aydın CingL 2000 yılında dünyada 4500 adet nükleer santral olacaktı, bugün 434 santral işliyor Nükleer santraldan hızlı kaçışSERDARKIZIK İZMİR - 50 yıl önce, bedava, sonsuz elektrik olarak lanse edilen ve bütün dünyayı kaplayacağı var- sayılan nükleer santraJlardan, bu- gün hızlı birkaçış söz konusu. 1974 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) hazırladıgı bir rapora göre 2000 yılında dünyada 4500 adet nükleer santral olacakö. Hesaplar tutmadı. Bugün yeryüzün- de ancak 434 santral işliyor. Bu an- lamda nükleer enerji taraftarlan için tam lOmisli biryanılgıve büyük bir düş kınklığı söz konusu... Türkiye'de de 1977 yılmda döne- min yetküileri, nükleersantrallar ol- mazsa 20 yıl içinde ülkenin karan- lıkta kalacağını açıklamışlardı. Her ne kadar, özellikle geçen ay "sahte karartmalar" üç dört gün boyunca gündeme getirildiyse de 2000'e gir- diğimiz bu günlerde, nükleer sant- ralımız yok ve karanlıkta değiliz. Karanhk korkutmalanyla, nükleer santrallan zorunlu çözüm olarak su- nanlann yaruldıklan ortada... Buna İcarşın nükleer yandaşlan inatlanndan vazgeçmedi. Hâlâ ka- muoyunu korkutmaya, yanıltmaya ve dünyanın terk etmeye başladığı köhne nükleer santrallan, Türkiye ya da benzer ülkelere pazarlamaya çalışıyorlar. Nükleer lobiler Türkiye'ye odak- lanmış durumda.. neden acaba? îkinci soru belkj daha önemli: "Nükleerteknolojide zirveye ula- şan ülketer kendi topraklannda ar- ük nükleer santrai vapmryor ve hız- labu alandan uzaldaşıyorken neden Türkiye'ye bu teknotojiyi dayaüyor- lar? Nicüı oncariskeve sakmcalanı karşın ilte de nfikleer santral diyor- lar?" Batı çifte standartlı Yoksa; demokrasi, insan haklan, zararlı ve kirli teknolojiler gibi de- ğişik alanlarda çifte standart uygu- layan Banlı ülkeler, batmakta olan nükleer sektörlerini kurtarmak için mi Türkiye gibi ülkeleri pazar ola- rak kullanma çabasındalar? Bütün nükleer yandaşlan, bu so- rulan yanıtlamak zorunda. özellik- le de dünya büyük bir hızla yenıle- nebüir, alternatif enerji kaynaklan- na, enerji verimliliğine, enerjinin et- kin ve doğru kullarumına, tasarru- funa, az enerji kullanan yeni üretim teknolojilerine yönelmişken artık dünyanın terk ettiği köhne nükleer santrallan, ülkemizde pazarlamaya çalışan nükleerci akademisyenler, politikacılar, bürokrat ve teknokrat- İar, Elektrik Mûhendisleri Odası Nükleer Enerji Komisyonu üyesi Arif Künarın derlediği şu dünya tablosuna ne diyecekler: • Geçen eylül ayında, Yeşilkrin Çevre Bakanı Dominique Voynet tarafindan,Fransatarihindeilkkez, Carnet Nükleer Santrah'nın yapı- mı durduruldu. • Kanada'da, 1997 yılmda 21 adet CANDU nükleer santralından 7'si, yapılan denetimlerde yetersiz, tehJikeli ve yönetim hatası bulundu- ğu için kapatıldı. 1975 yüından iti- baren yeni bir nükleer santral sipa- rişi verilmedi. ABD'de 116, Kana- da'da 10 nükleer santral sıparişın- den vazgeçildi. • Avusturya'da yapımı 1978 yıhn- da biten ZvventendorfNüJdeerSant- rah. referandum sonucu hiç çahşt>- nlmadan kapaükh. • Isveç, 1980 yılında yapılan re- ferandum sonucunda 2010 yılmda, elektriğinin yüzde 46'smı elde etti- ği tüm nükleer santrallannı kapat- ma karan aldı. Söküm ışlemJerine başlandı. • Itaha, 198Tde yapılan referan- dum sonucu,nükleerenerjiden vaz- geçtivenükleer santrallannıkapat- û. • Rusya , hâlâ etkileri devam e- den Çernobil faciasmdan sonra, da- ha önce planladığı onlarca santral projesini iptal etti. • FibpinJer'de Marcos yamamıı- da bitirflen Bataan Nükleer Santra- h, yapılan binlerce mühendistik ha- tası ve güvenük nedeniyle işletmeye ahnmadı • Brezilya, yapımı bitmekte olan ikinci santralından ve 1.1 milyar do- lar harcadığı üçüncü nükleer sant- ralından vazgeçri. • Çin, daha önce sipariş verdiği tüm nükleer santndlannı, Nisan 1999'da askrya akü. • Endonezya, Tayland ve Viet- nam, nükleer planlannı terk etti. • Küba, Portekiz, Irlanda, Lük- semburg, Danimarka, \Unanistan, Ispanya, Fınlandiya, Belcika, tsviç- re, Hoüanda. Ingjİtere, Danimarka, tskoçya,YeniZelandatümüylenük- leer santrallardan \-azgecti. • Türkiye'ye nükleer santral sat- maya çalışan ABD 1978, Almanya 1982, Fransa ise 1997 yılmdan iti- baren 2010 yılına kadar nükleer programlannı askıya aldı. Nükleer Enerji Ajansı'nın 1997 santrallann risklerinin abartıldığıru söyleyenleri yalanlıyor. Örneğin ABD'de bomba geliştirmek ama- cıyla çahşan 5 merkezin bugün ade- ta nükleer çöplük durumunda oldu- ğunu söylüyor. Bu tesislerden Han- ford'un durumunu anlatıyor: "Butesiste 1944-1978 arasmda35 bin kişi çabşmış, 1732 kanserti ölüm vakasıvar. 1940-50 arasmda 270 bin nüfushı çevre yerteşkedeki halkm yüzdeS'i,üçyılboyuBcaortabına33 rad doza maruz kakfa. ABD Enerji Bakanhğı, bölgenin temizlenmesi için müyaıiarca dolar harcadL" Prof. Gökmen'in aşafıda yıl yıl çıkardığı tabloyu, nükleercilerin ba- şucuna asmalı: • 1952 Chalk River, Kanada, las- mi erime, çevreye radyoaktivite ya- yıkta. • 1957 Sellafiled, (eski adı VVindscale.. kazadan sonra ismi de- ğiştirildi) grafrt yangını, 20.000 Cu- rie 1-131 çevreye yayıldı. • 1958 Chalk River, Kanada, so- • 1989 Vandellos, Ispanya, yük- sek düzeyde radyoaktivite yayıldı. . 1992-96 Pickering, triryum ka- çaklan. • 1993 Norara, Hindistan, türbün yangını • Aynca Japonya'da 1996'da Monju, 1997 Fugen, 1997 ve 1999 Tokaikazjüan_ Sonuç olarak nükleer lobilerin id- dia ettikleri gibi dünyada yalnızca 3 adet nükleer santral kazası yaşan- madı. En vahimleri olan ve kamu- oyuna açıklanmak zorunda kalınan 1957 Windscale (Ingiltere), 1979 Three Mile Island (ABD) ve 1986 Çernobil (Rusya) felaketi dışuıda, her an Çernobil felaketine dönüşe- bilecek büyüklükte yüzlerce kaza meydana geldi. Nükleer Fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kıhç'ın aktardı- ğına göre sadece ABD'de bugüne kadar Nükleer Denetleme Komis- yonu'nun kayıtlan, felakete yol aça- bilecek derecede 169 kazayı ortaya koydu. Biraz aynntılandrnürsa, Ja- Akkuyu Şenliği kapsamıoda 'nükleer santrallar ve nükleer enerjiye hayır' yürüyuşü düzenlenmiştL yılmda yayımladığı Nükleer Enerji Verileri kitapçığma göre mevcut ve birtürlü bitirilemeyen nükleer sant- raliardışında, dünyada en son plan- lanan 31 adet nükleer santraldan yirmisi Japonya, sekizi G. Kore, bi- ri, Macaristan ve ikisi Türkiye ola- rak gözüküyordu. Japonya, yapımı süren 2 adet dışında, 20 adet sant- ral planından vazgeçti. Birkaç yıl önce gizlenen ve ortaya yeni çıka- nlan Monjuve en sonEylül 1999'da yaşanan ülkenin en büyük nükleer kazası olan Tokaimura kazalan ne- deniyle, Japonya halkı da nükleer santrallara karşı çıkmaya başladı. 1996 yılmda Maki kasabasma plan- lanan nükleer santral için referan- dumda, halk hayır dedi. Aynı şekilde Ekim 1999'da G. Kore'nin VVblsung Nükleer Santra- lı'nda da Japonya'dakine benzer bir kaza yaşanınca, G. Kore de şimdî- lik bekleme sürecine girdi. Prof. Dr. Ind Gökmen. nükleer ğutncu kaybı, işçSer radyasyon do- zualdL • 1959 Santa Susanna, ABD. kıs- mi erime. • 1961 Idaho FaOs, ABD, superk- ritikük patlama,80 Curie1-131 çev- reye yayıldı, 3 ölü. • 1966 Lagoona Beach ABD, kıs- mi erime. • 1971 Leningrad, l SSR, birincil devrede patlama, 3 kişi öldü, çevre kiriendL • 1974 Leningrad, USSR kısmi erime, 1.5 milyon Curie saündı. • 1977 Byeloyrask, kısmi erime. • 1979 Three Mile Island, ABD, kısmi erime, 13-17 Curie 1-131 sa- lındı. • 1980 Saint Laurent, Fransa, re- aktörün kalbi zarar gördü. • 1982 Armyanskaya, jeneratör patlaması. • 1986 Çernobil, Buhar patiama- ave grafrt yangını,50-80 milyon Cu- rie sahndı. ponya'da 1992 yılında tam 20 tane önemli kaza rapor edildı. 1992 yı- lmda Rusya, uluslararası kuruluş- lara 205 kaza rapor etmek zorunda kaldı. TODAY gazetesinde 14 Eylül 1995'te yayrmlanan bir habere gö- re Ingiltere'de gizlenen 17 ciddi nükleer kaza yaşandı. tngiltere'de- ki Windscale Nükleer Kazası'nın boyutlan tam olarak açıklanmadı ve tam 25 yıl sonra kaza olduğu orta- ya çıktı. ABD'de meydana gelen T- MI kazasında ise yaklaşık 2 gün içinde 900 bin kişi tahliye edildi ve yaklaşık maliyet, şimdilik 1 milyar dolan buldu. 30 Eylül 1999 günü Japonya'nm Tokaimura Nükleer Santralı'nda meydana gelen ve yine dünyanın yüreğini ağzına getiren kazada, 49 işçi yüksek radyasyon alarak teda- vi altına alındı. Santral çevresinde yaşayan 310 bin kişi evlerüıden dı- şan çıkanlmadı, 10 kilometrelik bölge yasak alan ilan edildi. Rad- yasyon oranı normalin 15 bin katı- na çıktı. Bu kazadan 5 gün sonra, Güney Kore'de Wolsung Nükleer Santralı'nda benzerbir kaza meyda- na geldi ve resmi açıklamaya göre 22 kişi yüksek radyasyona maruz kaldı. Çernobil felaketi ise hâlâ hafiza- lardan çıkmadı. Nükleercilerin iddi- alarınm aksine, kaza arunda doğru- dan ölen 31 kişi dışında, binlerce kişi aldıklan yüksek dozdaki rad- yasyon sonucu geçmiş yıllar içinde öldü ve gelecek nesiller boyu ölme- ye, sakat kalmaya devam edecekler. 1992'de Rıo de Janeiro'daki dünya zirvesinde, Ukra>Tia Çevre Bakanı Dr. Yuri Scherbak, ülkesinde 1986 yılmda meydana gelen Çernobil fe- laketi sonucunda 6 bin kışinin öldü- ğünü ve ölü sayısınm 40 bine vara- cağuıı, aynca yiiz binlerce insanın da kansere yakalanacağını söyledi. Bu kazadan Ukrayna ve Rusya dı- şında. başta Türkiye ve Kuzey Av- rupa ülkelerinde olmak üzere mil- yonlarca insan. hayvan ve toprak kirlendi, Uzmanlara göre nükleer santral kazalan kaçınılmaz. Çünkü çok karmaşık ve birbirleriyle sıkı bağ- lantılı ve eşlenik bir milyon civann- da irili ufaklı; elektronik, mekanik. pnömatik, elektromekanik modül- den oluşan bilgisayar kontrollü bir işletim sistemine sahip nükleer santrallarda, en ufak bir modülde meydana gelebilecek aksaklıkta ve anzada, ona bağlı başka sistemlerin devre dışı kalması, aynı zamanda da kestirilemeyen birçok ciddi zin- cirleme aksaklığın ortaya çıkması olası. Bu durumda Akkuyu'ya planla- nan en gelişmiş ve güverüi nükleer santrallann teknik bir anza yapma- yacağınm veya TMI, Çernobil, To- kaimura nükleer santrallarında ya- şandığı gibi insan hatalanndan kay- naklı kazalann yaşanmayacağının güvencesini kim verebilir? Nükleer atık sorununu çdzemedller Bilimsel verilere göre ortalama gücü bin Mw'hk ola»ı bif*nükleer' santral, yaklaşık 27 ton yüksek, 25Ö ton orta, 450 ton da düşük düzeyli aüküretiyor. Bu atüdarve tükenmiş yakıt çubuklann, 10-20 yıl reaktö- rün içindeki ya da yanındaki havuz- larda radyasyon seviyesinin düşme- si bekleniyor. Henüz dünyanın hiçbir bölgesin- de, nükleer atıkJann saklanması ve imhası için, lisanslı nihai bır çözüm ve depolama alanı bulunmuyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) 1977 yıh sonunda, reaktör sahalannda ya da geçici depolarda 200 bin ton tükenmiş yakıt çubuğu olduğunu hesapladı. Yılda ortalama 10 bin ton artan bu rakamın 2010 yılına kadar yüz- de 70 artarak 340 bin tonu aşması bekleniyor. Atıklann ne kadar ciddi bir sorun olduğuna dair en büyük kanıt, Al- manya'da geçici depolama için se- çilen Gorleben bölgesine, önceki yıl radyoaktif maddelerin taşınması sı- rasmdaki mücadeledir. Çok tehlikeli atıklar, 20 binden fazla göstericinin haftalarca, ken- dilerini demiryolu raylarma bağ- lamalan, traktörlerle yolu kesme- leri sonucu, 30 binden fazla poli- sin korumasıyla ancak bölgeye u- laştınlabildi. Buyolculuğun-bede- li Almanya'ya 150 milyon marka mal oldu ve onlarca gösterici, po- lis yaralandı. Kimilerine göre nükleer santra- lara sahip birçok ülke, bu atıklar- dan kurtulmak için yasal veya ille- gal yollardan, Türkiye, Tayvan ve Aırika ülkelerini depo olarak kul- lanmaya çalışıyor. SÜRECEK SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Nezamandır onu ziyaret etmeyi dü- şûnOyordum. Hasta olduğunu biliyor- dum. Avukat Nermin Aksın'la her karşılaşmamızda Necla Fertan'ı anı- yor ve onu aramam gerektiğini söy- lüyordum. Yapamadım, Necla Ha- nım'ı arayamadım. ölüm haberini ga- zetede duyduğumda kendime çok kızdım. İnsanın yaşamla ölüm arasın- daki çizgisi belki de yaşamı anlamlı kı- lıyordu. Necla Fertan'ın ölüm haberi- ni okuyunca, anılanm yıllar ötesine uzandı. Necla Fertan'ı 12 Mart 1971'deki askeri darbe döneminde tanımıştım. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Behice Boran, Sadun Aren, Turgırt Kazan, Adil Ozkol, Kemal Bur- kay'la birtikte Türkiye İşçi Partisi da- vasından yargılanıyorduk. Daha iki yıl öncesine kadar bu davanın birçok sa- nığı Meclis'te milletvekiliydi. Askeri darbeyle birtikte Türkiye işçi Partisi (TİP) yöneticileri de tutuklandı. Ben, Necla Fertan'ın Anımsattıklan Dev-Genç davasının yanında Türkiye İşçi Partisi davasından da yargılanı- yordum. 1970 yılında TİP 4.Kongre- si'nde yaptığım bir konuşma nede- niyle hakkımda dava açılmışto. TİP ya- sal bir partiydi, bu partinin bir askeri darbe sonrası yargılanma konusu ol- ması, tam anlamıyla askeri darbelere özgü bir uygulamaydı. Tabii yargılama maddesi de o yıllann ünlü 141. mad- desiydi. Necla Fertan; Nermin Aksın, Ersen Şansal gibi isimlerini hatırfayabildi- ğim TİP davasının avukatlanndan bi- risiydi. Ancak, 12 Mart 1971 yargıla- malanndan aklımda kalan en önemli avukat Necla Fertan'dı. Askeri darbe dönemlerinde siyasi davalarda avu- katlık, kaçınılmaz olarak savunduğun siyasi grubun fikirlerine ve tutumuna da belli birsıcaklığı va yakınlığı gerek- tirir. Necla Fertan, TlP'liydi, hatta 1969 yerel seçimlerinde TİP listesin- den Istanbul Belediye Meclisi üyeliği- ne seçilmişti. Ancak TİP yargılama- sında tam bir avukat titizliğiyle bu da- vayı savunmaya çalıştı. Kendisi hu- kuk davalannın uzmanıydı, ancak TİP davasını savunmaya gelince ne kadar iyi bir ceza avukatı olduğunu da ka- nıtladı. TİP davasında genellikle avukatiar adına o konuşundu. Sert, fakat ikna edici bir üsluba sahipti. Askeri yar- gıçla zaman zaman gerilimli anlarya- şanırdı. Her seferinde, o kıvrak zekâ- sı ve hukuka hâkimiyetiyle dediğini kabul ettirir, davanın yönünü etkileyi- ci müdahalelerde bulunurdu. Aradan çok uzun yıllar geçtiği halde Necla Fertan'ı hep o davadaki kararlı tu- muyla hatırianm. Necla Fertan'ın ve bizlerin çabaia- nna rağmen TİP davası da mahkûmi- yetle sonuçlandı. Behice Boran dahil bütün TİP yöneticileri 8'er yıla mah- kûm oldular. Karar celsesini de dün gibi hatıriıyorum. Necla Fertan'ın çok üzüldüğü belliydi, ama bizi teselli et- meye çalışıyordu. Necla Fertan, Barolar Biriiği'nin de- vamlı delegelerindendi. Baronun de- mokrasi, insan haklan ve özgürlükler çizgisinde yürümesi için çaba harca- yanların başında gelirdi. En son ma- yıs ayında yapılan Denizli toplantısı- na hastalığı nedeniyle katılamayınca, önerilerini birdisiplin içinde hazırtamış ve toplantıya yollamıştı. Necla Fertan, dostlan ve meslek- taşlan arasında "Doğnıcu Davut" ola- rak bilinir, düşündüklerini hiçbir şey- den sakınmadan söylemekten çekin- mezdi. Bu nedenle bazılan ondan çe- kiniriefdi. 12 Mart askeri darbecileri TlP'i kapatınca, Istanbul Belediye Meclisi üyeliğinden siyasi nedenle is- trfa ettiğini açıklamaktan da çekinme- mişti. Necla Fertan, askeri darbelerle çiğ- nenen hukuku, her zor koşulda sa- vunmayı kendisine görev edinmiş, seçkin bir hukuk insanıydı. Sosyalist- ti. Daha çok hizmetler yapacakken kötü bir hastalık onu aramızdan alıp götürdü. Onun kararlı, çalışkan ve di- siplinli hukukçuluğu, özgürtüğü, de- mokrasiyi ve eşitliği savunmadaki ka- rariığı bütün hukukçulara örnek ola- caktır. Hâlâ onu neden ziyaret edip, uzun uzun Türkiye üzerine konuşmadık di- ye kendime çok kızıyorum. Onu hep, kararlı, disiplinli bir hukukçu, sözüne bağlı tutarlı bir sosyalist ve insan ola- rak anacağım. Hep saygıyla hatırlaya- cağım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle