25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11OCAK2000SALJ 14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr PORTAL DtKMEN GÜRÜN 'Yaşamayı yâşamak istiyorum...'Genco Erkal tiyatroda 40. yılını ya- şıyor, DostlarTiyatrosu 30. yılını. Bu iki yıldönümüne "Can" ile "merhaba" di- yor Erkal. Her şiirinde yaşamı soluyor, her şürin- de yaşamla hesaplaşıyor, her şiirinde düşündürüyor, kimi kez gözleri yaşar- tıyor, kimi kez güldürüyor Can YüceL Ama hepsinde de folcur fokur kayıuyor. Sürekli taşıyor, akıyor... Türkçeyi usta- lıklayoguruyor kendi üslubu içınde ve tüm zenginliklerini kıvrak bir kalem darbesiyle seriyor boş sayfalar üzeri- ne... Dünyamızızenginleştiriyorosınır tanımaz diliyle... Genco Erkal tiyatromuzun köşe taş- lanndan biri. Araştıran, irdeleyen bir tiyatroadamı. BertottBrecht,NâzmıHik- met ve Aziz Nesin'den sonra bu kez de Can Yücel'i "yüksek sesle" kendince okumaya karar vermiş. Çok da iyi yap- mış... Böylelikle "Can"da iki değerii sa- natçı, tiyatro sahnesinde bir araya geli- yor. Can Yücel-Genco Erkal beraberli- ği şiirin tiyatroyla buluşması. Kimi za- man dizelerin kucakladığı sakin dünya- lar, kimi zaman da dizelerden bir yanar- dağ gibi püsküren yaşamlar tiyatronun metinlerini oluşturmaz mı? Burada da Can Yücel'in şiirlerindeki kabma sığ- maz zenginlikler tiyatro sanatının duru- luguyla buluşmuş. Bu buluşma Genco ErkaTın kurgusunda ve yorumunda ger- çekleşiyor. Güzel olan o ki, Genco Erkal'ın Can Yücel'i birebir canlandırmak, onu oy- namak gibi bir amacı yok. Erkal, şairin zorlu dünyasında her adımını titizlikJe atarak dolaşıyor. 0nun şıirlenni kendi algıladığı gibi okuyor. Can Yücel'le bu ilginç buluşmayı üçûncü bir boyuta ta- şıyor. Böyle bir çahşmada oyuncunun kendi kimligiyle, o kimliğe bûrûnmese bile karşısındâki kimlik arasında kurdu- gu iletişim önemli. Genco Erkal şairin 'Can'da iki sanatçu tiyatro sahnesinde bir araya gehyor. Can Yücel-Genco Erkal berabertiği şiirin tiyatroyla buluşması. dûnyasını elindekı zengın malzeme için- de boğulmadan, ustalıkla aynştırarak sunuyor. Sahneye çıktığı andan itibaren de seyirciyi avucunun içine alıyor. Yahn ve dinamik bir bütünlük Yaratıcılık ve teknik arasındaki iliş- kinin kaçınılmazlığı "Can"da bir kez da- hakanıtlanıyor. Seyirci iki saatsüresin- ce, şiir yazım tekniğini çok iyi bilen bir şair ve oyunculuk tekniğini çok iyi bi- len bir yorumcunun beraberliğini göz- lüyor. Genco Erkal'ın Can Yücel'in şiirle- rinden ve çeşitli söyleşilerinden yola çı- karak kurguladığı yapıt, birbin içine ge- çen parçalardan oluşan yahn ve dinamik bir bütünlük taşıyor. "Can" şairin öldük- ten sonra mezar taşına yazılmasını iste- diği şiirle başlıyor ve ardından Can Yü- cel'in içinde esen firtınalar dile gelıyor. Bu firtınalar bir anlamda onun hayata ba- kışıdır, onun hayatla boğuşmasıdır. In- sanın insan olması için uğraşıdır, çaba- sıdır. "Bir karides, bir çupura, bir lüfer / Bir nefes / fnsanlık diye başlayan insan insan olsun diye bir heves / Nefesin bit- tiği zaman bile birme>ecek." İnsan. aşk. kent, doğa onun dünyasının ayrılmaz parçalandır. Oyunun birinci bölümün- de toplanan şiirler Can Yücel'in dünya- sının, şairliğinin yanı sıra onun politik kimliğinin de altını çizer. Ne kadar vu- rucu ve doğurgandır "Aç" sözcüğü Can Yücel'in dilinde, düşüncesinde. 12 Mart sonrası cezaevinde yazdığı dizelerde: "Açç! Açç! Açç! / AÇK çünkü, / Açız.- / Hem de sade /tçerde değil /Güneşe,/ Ye- şile / Toprağa / Açık havayu, / Adam gi- bi çalışmaya,/ İnsan gibi yaşamaya. / Sa- de içerde değil / Dışarda da açız... /Onun için işte, / Sahnedeki kadına değil asu, / Bu düzenin bazına asüryomz./Açç! Açç! Açç! Drve haykıny oruz. / Bize okuL, / Bİ- ze yol, / Bize fabrika aç! / Açç! Açç! Açç!_" Sıvas olaylan, Susurluk kazası, cinayetler, baskı, sansür onu can evin- den vuran olaylardır. "Yan yana / Yan yana / Kaıüı Sivas ilinde/ Madımak Ote- linde/Alevlerin dilinde/ Uyusun da bü- yüsün canlar nenni /_" YüeeTin yaratüğı dünyada~. İki bölümden oluşan oyunda aynm noktası Datça'dır "Açümkigözterimisa- bah olmuş Datça'dayım_" dıye başlar ikinci bölüm. Sanki şairin daha kendi- ne dönük olduğu günlerdir bunlar, ken- dini ölüme alıştırmaya çalıştığı, kanser- le içten içe bir acıyla da olsa dalga geç- tiğı günlerdir, kansının Akdeniz koku- sunu içine çektiği, aşkı tartıştığı, baba- sının özlemini duyduğu, ama yine de Ber- gamalılan desteklediği, nükleer sant- rallara direndiği. ÖDP milletvekilliği adaylığını "Kanser olmuş bir ülkenin derdine / Ancak kanserli bir şair / Doğ- m teşhis koyabilir diyorum!" diyerek kabul ettiği günlerdir ve de ölümü ken- dine özgü coşkuyla benımsedığı günler... "Öyle kısrağa bindim ki kanser / Dört- nala gidiyoruz / Gidiyoruz yapraklaria ağaçlarla / Nâzun'uı onnanına." Oyunun hızlı akışı içinde söz ve ha- reket arasında belli bir ritm yakalanmış- tır. Zaman zaman kısa ve kesin hareket- ler "yüksek sesle okunması zor" söz- cüklerle bir denge kurar. Aynı denge, caz tınılan taşıyan müziğin şairin dizelerin- deki ritmle örtüşmesinde yakalanmıştır. Su Yücel'in babasının dûnyasını yansı- tan çizgıleri, renkleri her sahnede var- lığını kanıtlar ve özellikle Madımak yangını sırasında ve şairin Datça gün- lerinde öne çıkar. Can Yücel'in yarattığı dünyadadolaş- mak, yaşamak, düşünmek güzel, anlamlı bir duygu.. Gülsün Karamustafa'nın çalışmalan yurtdışındaki sergilerde dolaşıyor 'Oıyantalizmlehesoploşma'üzerine». • 'Osmanlı ve Kadın' konusuyla ilgili uzun süre çalışmalar yapan sanatçının, üç farklı yerde sergılediğı işler, oryantalizm ve oryantalist resimle hesaplaşrnanm sonuçlannı da gösteriyor. Karamustafa'nın çalışmalannda özellikle dikkat çeken bir diğer öğe ise video. r ''""'"'' J>r ' Sinemayla hesaplaştıktan sonra video işlerine girmeye başladı. Bu yıl Hannover'de yapacağı işi tamamıyla video olacak. ESRA ALİÇAVUŞOĞLU 1992'den bu yana yurtdışında çalışmalannı sergileyen Gülsün Karamustafa için 1999 yılı hayli önem taşıyor. Çünkü sanatçının birçok çalışması halen dolaşım halinde. Bu yıl için gerçekleştirmek istediği projelerin başında, 1999 yılı içinde yurtdışını dolaşan işlerini lstanbul'a da taşımak geliyor... Üç ayn sergide yer alan ve kendisinin 'oryantalizmle hesaplaşmak' olarak nitelendirdiğı bu çalışmalar, sanatçının üzerinde yıllardır çahştığı konulan içermesi bakimından ilginç ve dikkat çekici. Gülsün Karamustafa'nın son üç çalışmasının aslında bir bütün olarak değerlendirihnesi gerekiyor. Berlin'deki Hohenthal ve Bergen Galerisi'nde, Stuttgart IFA Galerisi'nde ve Amiens'de sergilenen ve birbirini izleyen işler, uzun zamandır üzerinde çalıştığı 'Osmanlı ve Kadın' sorunsalıyla ilgili. Osmanlı ve kadın konusuyla ilgili olarak uzun süredır çalışmalar yapan sanatçı, kendisini yönlendiren bu konuyu çok önemsiyor. Üç farklı yerde sergilediği bu çalışmalar, oryantalizm ve oryantalist resimle hesaplaşmanm sonuçlannı da gösteriyor. Sanatçı, resim geçmişimize ve resim tarihimize bakarak, Batılılaşma döneminden sonra Türk resminin Osman Hamdi'ye gelip dayandığını vurgulayarak bu süreci herkes tarafından hesaplaşılması gereken bir dönem olarak niteliyor. Işlerin üç ayn yerde sergilenmesinin nedeni ise son derece basit aslında, her sanatçının önüne çıkan fınansman sorunlan... Her ne kadar her biri ayn ayn sergilense de söyleyeceklerini yoğun olarak dile getiriyor bu çalışmalar Oryantalizmle ilgili çalışmalardan ilki olan 'Oryantal Fanteziier İçin Pekiştinne Serisi", oryantalist resimlerden figürleri dekupe edip, onlan ikiye katlayıp güçlerini yoğunlaştırarak yeniden kurgulamaya yönelik. 'Fragmanlan/Fragmanlamak' başlıklı ikinci çahşmada ise oryantalıstlerin Doğu'ya bakışına gönderme yapılıyor. Doğu'ya çoğu zaman bir bütün olarak bakmayan oryantalist bakış açısını, sanatçı bu kez bu ressamlann resimlerine uyguluyor. Burada oryantalist ressamlann yapıtlanndaki birtakım aynntılar fragmante ediliyor ve sonuç olarak garip, erotik bir erkek bakışı çıkıyor ortaya. Üçüncü çalışma ise bilgisayar aracılığıyla frize dönüştürülen, aynı boyuttaki oryantalist resimlerden oluşuyor... Gülsün Karamustafa'nın çalışmalannda özellikle dikkat çeken bir diğer öğe ise video... Geçen yıldan bu yana küçük de olsa video çahşmalanna yer veren sanatçı, bu yıl video üzerinde daha çok durmaya başladı. Sinema ile ilişkisi çok eskilere dayanan sanatçının bugüne dek video ile sinemayı birleştirmek gibi bir kaygısı olmamış, çünkü ikisinin de çok farklı alanlar olduğunu düşünüyor. "Sinemaya olan yakmlığım, bu meseleyle çok iç içe olmanu, daha iyi ifade etmemi sağladL Böyle bir görsel olanağı kuDanmak, geç de olsa i>i oldu. Bu kadar geç kalmamın nedeni ise sinemayla hesaplaşmamış olmakû. Sinemayla Bu yıl Hannover'de proje gerçekleştirecek. hesaplaştıktan sonra video. işlerime girmeye başladı. Örneğin bu yıl Hannover'de yapacağım bir iş tamamıyla video olacak. Video ve sinema son derece iki ayn rür. Sinemanın kurgusal tarafı, bir seyler anlatma zorunluluğu üzerimden kalktıktan sonra kendüni çok daha iyi hissediyorum." Sanatçı bu yıl Hannover'de açılacak olan Kadın Üniversıtesi'nde üç ay eğitim işi yapacak ve öğrencılerle bir proje gerçekleştirecek. Dört ay Almanya'da çalıştı Yoğun geçen bir yıhn işleri Sanatçının geçen yıl açtığı sergılerden iîkı Innsbrack'ta ' yeni açılan bir sanat merkezi olan Tadpalab Galerisi'ndey- dı. Küratörlüğünü Sirvia EibbnayT'ın yaptığı 'Freizeit und Ûberteben' adlı sergide sanatçının 'Kuryeler' adlı çalışma- sı sergilendi. Zürih'te gerçekleşen bir toplu sergi ve sem- pozyumun sonunda ortaya çıkan bir video çalışması ise New York'ta küratörlüğünü Annette Schindler'in yaptığı moda ile ilgili bir sergide yer aldı. Aynı video Salzburg'da 'Mo- da Otobüsü' adı altında ızleyıcilerle buluştu. Berlin'de açı- lan, küratörlüğünü Rene Block. Angeüca Stepken ve Ful- ya Erdemd'nin yaptığı 'tskorpif sergısının Karlsruhe'de- kı tekrannda da işi yer aldı. Türkıye'den dört sanatçıyla bır- likte Stuttgart'ta IFA Gaiensf nde açılan 'Stiils. Cuts and Fragments' adlı sergide 'Fragmanlann/Fraglannıas' (Frag- mentıng, Fragments) adlı ışını sergıledı. Aynca Fransa'da Amiens'de Musee de Picardıe'de Se- lim Birsel ve SeJda Asal'la bırlıkte, küratörlüğünü Sylvie Couderc'ın yaptığı 'PassageduBosphore' başlıklı sergide 'Dışandan' (From the Outsıde) adlı ışıni sundu. Münih'te martta gerçekleşen 'Dream Ctty' sergısinde 'Yabandan Gelen Tabelaa' başlıklı bir işini sergiledı. 'Yabandan Ge- len Tabelacı'da Münıh şehrine ait ıkonık görüntüler içine yerleştırdıği göçmen fotoğraflannı kullanan sanatçı, bun- lan şehnn üç merkezine trafık tabelalan şeklinde koydu. 1999'un ağustosundan kasım ayı sonuna dek Almanya'da Kunstlerhaus SchJoss VVIepersdorfta sanatçı bursuyia ka- lan sanatçı, bu süre içinde de şatonun bahçesınde gerçek- leştırilen bir sergıye katıldı. Christine Hoflmann'ın küra- törlüğünü yaptığı 'La BelleJardiniere' başhldı sergide 'Be- nim Babçem/Senin Bahçen" (My Garden/Your Garden) ad- lı işini sundu. Berlin'de Hohenthal ve Bergen Galerisi'nde Diana von Hohenthal'ın küratörlüğünü yaptığı sergıye ise 'Oryantal Fanteziier İçin Pekiştirme Serileri' (Double Action Series for Onental Fantasıes) adlı ışıyle kaoldı. Cenevre'de ise Mu- see d'Art et d'histone'de VictorDurscbei'nın küratörlüğü- nü yaptığı sergide, 3. Uluslararası Istanbul Bienah'nde de sergilenen 'Mistik Naküye' ve Kassel'de üç semavi dini- nin görüntülerinın bırbinne kanşmasıyla elde edilen bir du- var frizi olan 'Zihnimin Kafes' adlı yapıtlannı sergiledi. Danimarkalı yönetmenlerin başlattığı 'Dogma 95', daha katı kurallarla yeniden biçimleniyor 6 Dogma9 ohııak kolay değil Kültür Senisi - Danimarkalı yönetmen- lerinbir 'manifesto'su olarak başlayan 'Dog- ma 95' hareketi milyarlık bir iş sektörüne dönüştü. LarsvDnTrier, Thornas Ymterberg. Kristian Levring ve Soren Kragh-Jacob- sen'ın, 1995 bahannda Kopenhag'da baş- lattıklan girişim, günümüz sınemasının yü- zeyselliğine ve 'teknoloji firnnası' ile izle- yicinin gözünü boyayan kötü fılmler yapıl- masına karşı eleştirel bir sinema geliştirme- yi amaçlıyordu. 1998 Cannes Film Festivali'nde gösteri- len Vuıterberg imzalı 'Celebration' (Şölen) adlı ilk Dogma fılmi pek çok polemiğe ve tartışmaya neden oldu. Daha sonra Von Tri- er'in yönettiği ikinci Dogma filmi 'The Idiots' (Geri Zekâlılar) ve Kragh-Jacob- sen'in elinden çıkan 'Misfiıne' adh üç nu- maralı Dogma, Danimarkalı 'avangaıd' yö- netmenlere duyulan merakı iyıce arttırdı ve tamamı düşük bütçeli olan bu filmler bek- lenilenın çok daha üstünde bır ilgi ile kar- şılaştı. Dogma hareketinın en son ürünü, Kristian Levring'in yönettiği Dogma 4 - TheKingts AHve' (Kral Yaşıyor) adlı film 2000 yılı bahannda gösterime girecek. Sı- rada Vinterberg'in yeni fılmi 'TheThirdlJe' (Üçüncü Yalan) ve Von Tner'in müzıkalı 'Dancer in The Dark' (Karanlıktaki Dans- çı) da sıradakı Dogma'lar arasında yer alı- yor. Dört Danimarkalı yönetmen, Dogma ha- rekerini kendi aralannda belırlediklen bır 'Safhk Yemini'yle (Vow of Chastity) baş- latmıştı. Bu yemin ile amaçlanan, özel efekt- lerden, ses oyunlanndan, hertürlü aksiyon sahnelerinden, kısacateknolojinin 'nimet'le- rinden uzak, 'gerçeğin' sade ve yahn birbi- çımde aktanldığı bir sinema üretmekti. Adeta bir oyunu andıran bu 'film üretim mekanizması'na ilgi inanılmaz boyutlara vannca dünyanın çeşitli yerlennden yönet- menler yaptıklan filmlere 'Dogma 95' eti- keti almak için yanşır hale geldiler. Böy- iece 'Dogma 5-Lovers' adlı fîlmi ile Fran- sız yönetmen Jean - Marc Barr ve ilk kez geçen yılki Venedik Film Festivali'nde gös- tenlen 'Dogma 6-Julien Donkey-Boy' adh bağımsız Amerikalı yönetmen Haraıony Korine, Dogma kavramını Danimarka dı- şına taşıyan ilk yönermenler arasında yer aldı. Fakat Dogma etiketi alabilmek için başvuran yönetmenlerin sayısının baş edi- lemez boyutlara ulaşması ve Korine'in 'Dog- ma 6'sının bu kategoriye giremeyeceğı yo- lunda tartışmalann çıkması ile 'Dogma Kardeşler' kurallan daha da katılaştırma- ya ve bu manifestoya dahil olması istenen filmleri daha kurumsal ölçütlere göre seç- meye karar verdiler. Yeni sisteme göre artık yönetmenin ken- disinin de 'safhk yemini'ne bağlılığını be- lirtmesi gerekiyor. 'Dogma95'inparçasıol- mak isteyen yönetmen, kendisinin sanatsal anlamda tüm bireysel isteklerinden anndı- ğmı ve amacınm, elinde olan en temel ola- naklarla, kullandığı karakterler ve mekân- lar vasıtasıyla anlatmak istediği 'gerçeği' en yahn dille izleyiciye ulaştırmak olduğuna dair söz vermek zorunda. Diğer taraflan 'Dogma Kurumu' bu sözü vermiş yönet- menlerin fîlmlerinin denetleneceği bir 'sek- reterlik masası" kurarak daha katı bir seçim sistemı oluşturdu. 1999 yılının ekim ayından beri uygulan- maya başlanan bu yeni sistem ile Danimar- kalı yönetmenlerin başlattıklan 'Dogma 95' hareketi giderek daha genişleyeceğe ve kaliteli yapımlann ortaya çıkması ile hem sinemaseverleri hem de yönetmenleri mem- nun edeceğe benziyor. YAZIODASI A SELİM tLERİ Aynalı Pasaj'da Bazı Günlerim Oraya biz hep Çiçek Pazan'ndan geçerek gelir- dik. Ozamanlaradı Avrupa Pasajı mıydı, yoksa Ay- nalı Pasaj mıydı? Ben, Aynalı Pasaj dedigimizi ha- tırlıyorum. Avrupa Pasajı adı halkın pek kullandığı bir ad de- ğildi. Burası vaktiyle Naum Tiyatrosu'ymuş. Kimbilir kimler o oyunlarda güldüler ve ağladılar, aktörleri, aktrisleri alkışladılar. Ama biz, Aynalı Pasaj'a gidip gelirken, buranın eskiden Naum Tiyatrosu olduğu- nu bilmezdik. Sonra ne olmuşsa olmuş, on dokuzuncu yüzyı- lın iyice sonunda, galiba pek ateşli bir Beyoğlu yangınından sonra Avrupa Pasajı inşa edilmiş. İlk dönemlerde terziler, kuaförter, iplikçiler faali- yet göstermiş. Dahası, Istanbul'un çok uzun yıllar en üniü çiçekçisi olan Sabuncakis de burada dük- kân açmış. Bir çiçekçi de benden, ama Sabuncakis değil. Aynalı Pasaj'a sıkça gelip gittiğimiz ellili, attmışlı yıl- larda, pasajın 26 numaralı dükkânı, Jirayr Çiçek Evi'ydi. Vıtrinden fıriak tahta tabelada öyle yazar- dı ya, büyüklerimiz ille Jirayir diye okurlardı. Çiçek Evi'nin kapısında bazan kocaman bir çelenk du- rur, ölüm çağnşımları saçardı. Bizim Aynalı Pasaj günlenmize kadar, pasajda ayakkabıcılar, kürkçüler, çalgı tamircileri, kuyum- cular her sabah dükkân açıp her akşam dükkân kapamışlar. Bunlan ya görmedim ya unutmuşum. Annemle ikimiz geldiğimizde Aynalı Pasaj bir uçtan biruca, düğmecilerin, kemercilerin pasajıy- dı. Birde kumaşçı Acıman vardı, camekânındaafi- li kumaşlar sergilenirdi. Benim için Aynalı Pasaj, düğmecilerdiyan, düğ- meler mucizesidir. Cihangir Kumrulu Yokuş Sokağı'ndan kapı kar- şı komşumuz Melahat Hanım, anneme elbiseler dikıyor. Bu elbiselerin kumaşlanndan gelişigüzel ke- silmiş bir örnek parça, Aynalı Pasaj'a götürüle- cek. Elbisenin modelinden saptanmış düğme sayısı üç de olabilir, dört, beş de. Tabii yedek duğmeler de düşünülecek. Düğmeciye girdiniz. Tuhaf bir dükkân, üstte çekme kat var, burada hem bir oda varmış, hem de küçucük bir mutfak. O daracık ye- re hepsi nasıl sığıyorsa sığıyor. Duğmeler çeşit çeşit, irili ufaklı, model model. Bazılan renksiz, sadece biçim örneği. Kumaş par- çası her birine denendikten sonra, nihayet fakat pek güç karar verilecek. Onlar öyle düğmelerdi kı, her biri sanat eseriy- dı. Bazan kumaşın bütün renkleri bu düğmelerde dalgalanır, dedim ya, bir düğme mucizesı ortaya çıkardı. Ama Aynalı Pasaj'da duğmeler kadar, şimdi ye- rinde yeller esen, buzlu camlı, top top lambalar da hoşumagiderdi. Hele, sütunlar arasındaki pence- relere, üçgen çatının^erçeveli camlanna bakma- ya doyamazdım. ,,; n £ | Aynalı Pasaj'a ad veren aynalara gelince, bun- lar handiyse insan boyundadır. Karşılıkh aynalar- la pasaj büyüdükçe büyür. Her birinde annemle iki- miz, o günün, belki bir ilkbahar, belki biryaz, son- bahar gününün pasaj insanlan. Sanki sonsuza ka- dar oradan yansıyıp maceralarını fısıldaşıyorlar. Nişler içindeki heykelleri en sona sakladım. On- lara bakınca duyumsadıklanmı dile getirmem pek öyle kolay değil. Işte "Avrupa" Pasajı o heykelle- riyle "hakikaten" Avrupa Pasajı olurdu. Pasaj ve heykeller yalnız beni değil, usta bir şairi de etkile- mış, Edip Cansever'in dizelerinde can bulmuş- lar: "Aynalıpasaj'ı geçtim I Geçerken sağlı sollu ay- nalara baktım -hergünkü gibi-1 Vitrinlere baktım, düğmelere, fermuartara I Yukandaki taş heykel- ciklere baktım"... Geçen zaman Aynalı Pasaj'ı değişimlere, dönü- şümlere uğrattı. Önce, geçmiş zaman elbiseleri- nin sanat eseri düğmeleri rağbet görmez oldu. Ar- dından, hanımlar mahallelerin unutulmaz, çalış- kan, vefalı terzilerini terk edip konfeksiyon dünya- sına saplanıp kaldılar. Pasaj seksenlerde iyice kim- sesizdi. Doksanlara doğru dükkânlar birer ikişer bo- şaldı, boşaltıldı. Yıllarca restore edildi. Bugün bam- başka bir hava esiyor, dericiler, hediyelik eşya, şu bu. Benim çocukluğumdan iz kalmadı. Olsun, yi- ne yaşıyor, yine soluk alıyor. Gelecek bir zamana yeni anılar bırakacak... Depremzedeler için konser • Kültür Servisi - Avusturya Liselileri Vakfi, gelirini, depremde büyük zarar gören Yalova/Kılıçköy'de yaptıracaklan ilköğretim okuluna aktaracaklan yeni yıl konserleri düzenliyor. Bugün ve yann CRR Konser Salonu'nda Avvısturya'nın en ünlü gençlik orkestrası olan Viyana Gençlik Orkestrası bu amaçla iki konser verecek. Repertuvannda klasik ve romantik müzik edebiyatını, birçok Avusturyalı çağdaş bestecinin eserlerinin ilk seslendirilişini ve 20. yüzyıl çağdaş müziğini banndıran Viyana Gençlik Orkestrası 'nm şefliğini 1989'dan beri Herbert Böck yapıyor. Konserde soprano Uta Schwabe ve tenor Christian Bauer yer alıyorlar. Aydın Belediyesi Şeltir Tiyatrosu perdelerini açıyor • Kültür Servisi - Geçen yıl Aydın Belediye Başkanı Hüseyin Aksu'nun kente modern bir tiyatro salonu kazandırması ve önerisi ile kurulan Ayduı Şehir Tiyatrosu, 12 Ocak'tan itibaren perdelerini açarak Aydınlı tiyatroseverlerle bulusuyor. Genel sanat yönetmenliğıni Yalçın Dinçer'in yaptığı ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova, tiyatro sanatçılan Yıldız Kenter, Şükran Güngör ile yazar MuzafFer Izgü'nün desteklediği Aydın Şehir Tiyatrosu 2000 sezonunda biri müzikli iki çocuk oyunu olmak üzere toplam dört oyun sahneleyecek: Palyaçolar Okulu, Sınu-da, Bedel ve Şarlo Mutlu. Mualla Akdoğu Cknilli'nin resm sergisi Ortaköy'de • KüHür Servisi - Mualla Akdoğu Cimılli. resimlerini Ortaköy Kültür Merkezi Sanat Galerisi'nde sergilemeye başladı. On beş senedir tuval üzerine çalıştığı yağlıboya kompozisyonlannda, kimi zaman soyut geometrik, kimi zaman figüratif çalışmalara ağırlık veren Cimilli, renkler arasındaki zarif uyumu, ışık ve gölgeleri kullanımı ile dikkat çekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle