25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Î7EYLÜL1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J L J J V U İ I U I T J J . / ekonomi(acumhuriyet.com.tr 13 Ocak-ağustos dönemi Bütçede faiz çarpıklığı ASKARA (ANKA) - Vergi gelirierindeki ar- tıan. faız ödemeleri ve diger transferlerdekine gcre daha düşük seyretmesı nedeniyle bütçede- kı çaıpıklık giderek dennleşıyor. Bu yıl ilk se- ke a\da faız ödemelennin vergi gelirine oranı- .nn tûzla büyüdüğü dikkati çekiyor. Ocak-ağustos dönemınde vergi gelirleri geçen yıra eş dönemıne göre yüzde 51.3 artarak 8 kat- riUon 579.5 triryon lira oldu. Ancak anılan dö- ncnler ıtibanyia bütçeden yapılan faız ödeme- Ien yüzde 69.3lük artışla 7 katrilyon 577.9 tnl- yca liraya ulaştı. Bunun 7 katnlyon 57.3 trilyo- nınu ıç. 520.6 trilyonunu da dış borç faizi oluş- tıudu. Faız ödemelennin vergi gelirlerine oranı yiede 88.3 düzeyinde gerçekleşti. Bu oran ge- çea yılıneş dönemınde yüzde 78.9 düzeyinde oluş- muştu. Faız gelırlerinin toplam bütçe gelirleri- ne oranı da yüzde 62.6'dan yüzde 69.2'ye çıktı. Faız ödemelennin yaoı sıra sosyal güven- İıkkuruluşlan.KlT'ler ve diğer alanlara yapı- lan larla birlikte bütçe- den gerçekleştirilen transferlerin toplamı sekizayda 11 katrilyon 852.1 tnlyon liraya ıdaş- tı. Toplam transferler- de geçen yılın eş dö- nemine göre yüzde 83.3 'lük bir artış oldu. Ocak-ağustos dönemin- de konsolide bütçe gelırlerinin 10 katrilyon 951.3 trilyon lira olduğu dikkate alındığında, bütçeden yapılan transferlerin toplam gelirin yüzde 108'ine ulaştığı dikkati çekti. Geçen yılın eş dönemin- de toplam transferler bütçe gelirlerinin yüzde 90.5'i oranında bir büyuklük olusturuyordu. 11 katnlyon 852.1 trilyon liralık transfer ger- çekleştirilen bu yılın ılk sekiz ayında personel gi- derleri yüzde 82'lik artışla 4 katrilyon 308.3 tril- yon, diğer cari giderler yüzde 59.2'lik artışla 823.2 trilyon. yatırım harcamaları da yüzde 57.3'lük artışla 689.5 trilyon lira oldu. Bu geliş- melersonucunda konsolide bütçenin toplam har- cama rutan geçen yılın eş dönemine göre yüzde 80.5'lik artışla 17 katrilyon 673.1 trilyon liraya ulaştı. Bütçe gelirleri 10 katnlyon 951.3 trilyon lira düzeyinde kalırken, bütçe açığı yüzde 154.5'lik artışla 6 katrilyon 722 trilyon liraya ulaştı. • Ilk sekiz ayda vergi gelirleri yüzde 5l.3artarken, faiz ödemeleri yüzde 69.3, toplam transferler yüzde 83.3 arttı. Yapılan incelemelerde her 100 yükümlüden 98'inin vergi kaybına yol açtığı bildirildi i kaçağı büyüyor Vergi incelemeleri yapanlar, hazırladıkları raporda istemlerini sıraladılar Denetmenlerin sorunlan fazla • Yalnız bir yıJda kayıp-kaçak nedeniyle 4.5 : katrilyon liralık gelirin devlet kasasına girmediği ortaya çıktı. Ancak ne bir düzenleme var ne de yeterli denetim. BANU SALMAN ~ ANKARA - Türkiye'de, kaynakta kesinti yapılan dar gelirliler dışında deftere tabi olan her 100 vergi yükümlüsünden 98'inin vergi kayıp ve kaçağına yol açtığı bildirildi. Türkiye'de geçen yıl yapılan incelemeler sonucunda yakalanan kayıp-kaçağın vergi yükümlüsü sayısıyla ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Vergi Denetmenleri Dernegi"nin. vergi incelemelerinin yüzde 89'unu gerçekJeştiren denetmenlerin sorunlanna ilişkin raporunda. Maliye Bakanlığı'nın yalnız yörtetmelik değişikliğiyle, Bakanlar Kurulu'nun da alacağı kararlarla yapabileceği iyileştirmeler stralandı. Vergi denetmenlerinin istemleri şöyle: • Vergi denetmenlennin çalışma usul ve esaslanna ilişkin yönetmelik çıkanlması. Bu yönetmelikle, dûzenlenecek yeterlik sınavınm en yakm zamanda yapılması; elemeden çok bilgi tazelemeyi. kurumsal olmaktan çok mesleki uygulamalan içermesi. • Vergi Denetmenleri Yer Değiştirme Usul ve Esaslan'nın ayn bir yönetmelikle düzenlenmesi. • Görev tahsisli konut uygulamasından denetmenlerin de yararlandmlmasını sağlayacak lojman yönetmeliğî çıkanlması. • Vergi gelirierindeki paylan yüzde 20'de kalan 30'u aşkın ilde sürekli çalışmalan nedeniyle oluşan denetim verimsizliğini önleyecek. denetmenlerin siyasai etkilerden bağımsız çalışmasını sağlayacak bölge müdürlüklerinin kunılması. • Özel hizmet tazminatı dengesizliğinin giderilmesi. Hemen hemen tüm kamu denetim elenıanlanna ödenen makam tazminatından vergi denetmenlerinin de yararlandınlması. Denetmenlerin emeklilik ve meslek yaşamını olumsuz etkileyen ek gösterge düzenlemesinin yeniden yapılması. ılıntılendınlmesı durumunda. yalnız bir yılda kayıp-kaçak nedeniyle 4.5 katrilyon liralık gelirin devlet kasasına ^^ U- E• 1 giremediği a ortaya çıktı. Maliye, 1998 yıhnda 68 bin 748 yükümlü üzennde inceleme yaptı. bu incelemenin 61 binini gerçekleştiren denetmenler. Türkiye'de sasit usul dışında 2 milyon 300 bin deftere tabi vergi yükümlüsü bulunduğuna dikkat çektiler. Buna göre, inceleme oranı yüzde 2.9'da kaldı. Bu kadar düşük oranlı inceleme ~-ı , *~~ û a 4 sonucunda bıle yükümlülerin yüzde 98'inın vergi kayıp ya da kacagına neden olduğu ir saptanıyor. k ıg^a. «*. incelemeler *" o sonucunda 684 trilyon 220 milyar lira kayıp- kaçak yakalanıyor. Eğer incelemeler tüm yükümlüler üzerinde gerçekleştirilseydi ya da denetimin etkinliği sağlanarak yükümlüler kayıp-kaçağa neden olacak uygulamalardan caydınlabilseydi Türkiye'nin yalnız 1998 yılı içinde sağlayacağı vergi gelirinin 4.5 katrilyon lira olacağına dikkat çekildi. Doğrusal orantıyla denetimin etkinliği sonucunda sağlanacak bu vergi gelirinin önemı. deprem vergileriyle sağlanması düşünülen 600-700 trilyon lira dikkate alındığında daha da ortaya çıkıyor. Denetimin etkınlığinin sağlanmasma yönelik bu düzenleme. faiz, repo gibi rant gelirlerinin vergilendirilmesı, Türkiye'de vergi tabanının genişletilmesi gereğini bile t=0 ~ kapsamıyor. • ' ^ R Vergi C j W Denetmenleri J^lvS Derneğı Başkanı t^Vv Coşkun Aras. —•*" günlük net kazancı 15 milyon lira olan taksicilerin günlük ödedikleri vergi yükünün 20 bin lirada kaldığına, oysa 3 ayda bir KDV üzerinden 200 milyon lira vergi yükümlülüğü dogmasına karşın 1 milyon 800 bin lira vergi ödediklerine, Ankara'da 8 bin taksicı olduğu dikkate alındığında yalnız bu sektördekı vergi kaybmın 1.5 trilyon lira olduğuna dikkat çekti. Türkiye geneli ele alındığında bu ,. rakamın çok F 3 ~ ^ daha büyük H^^fc boyutlara H â f f V ulaşacağını b^flBSj^ belirten Aras, ^ ^ ^ ^ B k ıncelenen vergi Sr yükümlülerine göre vergi kayıp-kaçağının 4.5 katrilyon liraya yükseldiğini, denetimin gerekliliğini ortaya koyan bu tabloya karşın bakanhğın denetmen sayısının • 1992 yıhnda 2 bin 142'ykenbugün 1666'ya düştüğünü bildirdi. Aras, 1992-1999 yıllan arasında da her yıl sınavla ortalama 60-70 denetmen işe alınıyor olmasına karşın vergi denetmeni sayısmda bu düşüşün yaşandıgına dikkat çekerek*Yaniher3 denetmenden biri 7 yü içinde istifa etmiş ya da avnlmış. Bunun nedeni de vergi denetmenlerinin sorunlan'' dedi. DÜINYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU 'Dünya Ekonomisinde Miithiş Toparlanma'Yediler grubu ülkeleri maiıye bakanları ve Mer- kez Bankası guvernörieri pazar günü bir araya gel- diler (1). Gündemleri yine çok yüklü: Yenin dolar ve Euro karşısında tekrar yükselmeye başlamış olma- sı, en yoksul ülketerin borçtannın azattılması, ABD ekonornisinin geleceglyeni uluslararası malı yapı- lanma... Ancak toplantının havası. bir yıl öncekin- dep ı^djkal bir şekılde farklı. Bu sefer gündemde, Asya knzi, 1929'un gölgesi, bir küresel depresyon tehlikesı yok. lyimseriik abartılı Financial Times'ın "Dünya Ekonomisi" ekinde- ki sunuş yazısma bakılırsa, "Dünya ekonomisi ge- çen sene sertleşmekte olan fırtınayı atlatmakla kal- madı. aynı zamanda müthiş birbaşan (toparlanma E. Y.) sergıledi" (24/09). "Şimdi bakanlar ve guver- nörler birbırlennı tebrik edebilirier." FT'ye göre, "Şimdı en büyük belirsizlik Wall Street'te yatıyor". Dolayısıyla, dünyanın gen kalanındaki sorunlarçok önemlı değil. Bir kriz gündemden çıkmış gibi gö- rünse de bence bu iyimserlik sağlam temellere da- yanmıyor. Financial Times'ın ekı, LatinAmerika'nın Asya kn- zinin etkilerinı atlattığına, Japon ekonornisinin 10yıl- dır Ilk kez tekrar büyümeye başladığına, Asya eko- nomilennin hızlı "Vbiçımli" bir toparlanma yaşadık- lanna dikkat çekiyor. Kimi olumluluklan kabul etmek- le birlikte, bu tespitlere aynı heyecanla katılmak mümkün değil. Latin Amerika'da ekonomik topar- Dünya ekonomisinde en büyük belirsizliğin Wall Street'te olduğu belirtildi. lanma ne yazık ki yalnızca hayal. Evet ABD-IMF'nin Brezilya'yasağladığı yaklaşık 40 milyar dolarlık kur- tarma paketı borsada bir çöküşü engelledi, ama ne Brezilya parası rea/'i koruyabıldi ne de bir resesyo- nu engelleyebildı. En son ekonomik büyüme rakam- lan, Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya ve Venezü- e//a'da, ikinci dört ayiık döriemde, bir önceki yıla gö- Artık hem* j » / yolculuklarınızhem ahşverişleriniz azanÇünkü Türkiye'de ve dünyada yüksek standartta tam hizmet anlay ışını temsil eden iki kuruluş, Budget ve Esbank işbirliği yapn. Budget VISA yalnız Esbank'ta. "Hesabtnt bsten vrnıusu gezgtnlert tçıu BESBANK Budget VKA kwt sahipteri netef kazanıyor? • Pcşın odemelerde %}0 ındırım. • Üç taksine. toplamdan 9615 indirim. • Surekli kullanımda ek avantajlar. • Yurtdışı kıralamalarında mınımum %1S ınduinı. • Kayıp ve çalıntı sigonası gibi ' tüm \ısa a\antjjları • Türkiye'de 27, dünvada 3200 Budget ofısının hızmetlen. • Tüm Esbank kredi kartlannda olduğu gibı Budget Visa ile vapılan hatcamalardan ESpuan kazanma olanağı. •3 J Tüm Esbank şubelerı ve aşağıdakı Budget ofislerine başvurabilirsiniz. BTNIBUL-TM(SN: ı«12) 263 92 aHUDKAT: W\% « 9 36 46-ATATURK HAVMJMMII: '0212) 663 06 58 8URSA: (0224) 22342 0) ABMM: (0322)45900 16 «NKARA: (0312ı 117 5952-€SENBOĞA HAVAU«MW H'2t 396 33 72 ANTALr* (02CI 322 7686 /UmU.Nfc 10242i V-3 X 06 AMT»IYA HAVALIIKIAIII: IÛ2<2) 330 30 79 OMİT: |O262I 324 51 12 KONT/t (0332) 321 72 72-73 ALAIIYA ıO242ı 513 '3 32- ALTIS GOLF OTEL: (0242ı 725 42 42 SİDE: (0242ı 753 14 86 İZMİH: (0232) 482 06 05 A MENDERCS HAVAUtWHI/DI5 HATLAfl. |E32) 274 22 03 - K HATLAR: Î0232) 274 17 96 ÜftGOp- (0384) 341 65 41-42 KUfAOASI: (0256) 614 49 56 MDRUM' 102521 316 73 K MARMARİS: 13252) 412 41 44 FETHİYE (O2S2, 614 S1 66 DENİZli (O2«8ı 264 54 43 GAZWUITEP: ıO342l 335 '2 30-31 TRABZ0M: (0462) 323 15 2C KIBRIS 10392! 815 11 27 Budget CarRenta! Amaçlar çeşitli. araçlar Budget. re yüzde 1 ile yüzde 9 arasında degişen gerileme- leri sergiliyor: sanayi çıktısı büyüme hızlanndaki ge- rilemeler ıse çok daha keskin. (The Economist 25/09). GüneydoğuAsya ekonomilenne gelınce, ger- çekten de burada büyüme oranlarında dikkati çe- ken bir yükseliş var. Ancak geçen hafta uluslarara- sı basına yansıyan bir seri araştırma, krıze yol aç- tığı varsayılan mali yapıların, eko- nomik örgütlenmelerin hemen hemen hiç degişmeden kaldığım gösteri- yordu. Örneğin, The New York Ti- mes'ın bildirdiğine göre, Güney Ko- re'de Çebol denen, esas olarak dev- letle yakın ilişkili (dolayısıyla yolsuz- luk kaynağı) büyük ailelerin deneti- minde o/an hoMingler kendilerini ko- rumuş, tüm baskılara rağmen elle- rindeki şirketlenn mülkiyetlerini kim- seye kaptırmamışlardı. Far Eastern Economic Review (FEER) bu haf- taki sayısmda "Duman ve Ayna" başlıklı yorumunda son haftatefdaEn- donezya ve Tayvan 'da ortaya çıkan skandallara atıfla banka sıstemle- rindeki temızliklerin aslında gerçek- leşmediğıne, ama gerçekleşmiş gi- bi yapıldığına dikkat çekti. Japon ekonomısindeki "toparianmaya" ge- lince: "EğerJapon ekonomisibüyü- yorsa, bırisibunu Işadamlanna söy- lemeyi unuttu mu" diyen FEER'nın aktardığına göre, nisan-haziran dö- neminde bir önceki yılın aynı döne- mıne göre sermaye harcamalan yüz- de 13.4 ve imalat sanayıı harcama- ları yüzde 24.6 gerilemiş (1965'ten bu yana en büyük gerıleme). Bu manzaraya, Endonezya'da artan si- yasi istıkrarsızhğı. 7âyvan'dakı dep- remin getireceğı malı yükü, Japon Ye- ni'nin artma eğilimınin Japon eko- nomisi üzerindeki olumsuz basıncı da eklendığinde iyimserlik biraz da- ha azalacaktır sanınm. Dünya ekonomisiyle ilgıli değer- lendirmelere, geçen yıldan bugüne Rusya ekonomısinın birtüriü topar- lanamadığını, sıyasi olarak çok be- lirsiz bir döneme doğru ilerlediğini, petrol fiyatlanndaki olağanüstü ar- tışı da eklemek gerekir. Geçen yıla göre en önemli olumlu gelişme Eu- ro bölgesınin ekonomik istikrarını koruması ve bir ekonomik büyüme devresinin başlamakta olmasıdır. Ama bunun da kaderı dünyanın ge- ri kalanında olanlara sıkı sıkıya bağ- h. Yukandaki en iyimsertabiriyle bu- LONDRA ergin(g ergin.demon.co.uk lanık görüntünün yanı sıra ABD ve Japonya'daki so- runlar, tüm olumlu gelişmelere karşın dünya eko- nomisinın tehlikeli sulardan henüz çıkmadığım dü- şündürüyor. Bu bağlamda önce geçen sene bu za- manlar 136yen düzeyinde dolaşan dolann bu haf- ,ta sonu 703.85 yene kadar düşmuş olması dikkat çekiyor. Yendeki gerileme Japon ekonomisindekı to- parlanma dinamiklerini engelleyici bir basınç. Bu yüz- den Japon Merkez Bankası guvemörünün ve ma- liye bakanının hafta sonunda G7'den yeni düşür- mek üzere müdahale edilmesini istemesi bekleni- yor. Ne kı gerek ABD Hazıne Bakanı Summers'ın "Japonya dış müdahale aramak yerine ıç talebi canlandırmaya devam etmelidir" demecinden (In- ternational Herald Tribune 24/09), gerekse de eskı Başkanhk Ekonomik Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Martin Feistein'ın WallStreet JoumaTda- ki makalesınden anladığım kadanyla, ABD yeni des- teklemekten yana değil. Felstein'a göre, "Yene eş- güdümlü bır müdahale ABD ve Avrupa'nın çıkar- lanna terstır. Zayıf bıryen, ABD'nin dış ticaretso- rununu daha da ağıhaştınr. Avrupa'daki ekonomik büyümeyl tehlikeye sokar" (14-25/09). Bence bu- rada esas pazarlık konusu şu: ABD ve Avrupa, Ja- pon pazarlarını kendi şirketlerine daha çok açrnak, bu arada Japonya'da hükümetçe yaratılacak olan yeni talepten yararlanmak (Kapasite fazlası sorunu hâlâ etkısinı sürdürüyor!) istiyorlar. Diğer taraftan, Japon hükümeti, ekonomi bir "likiditekapanına'sı- kışmışken. krizden sisteme sürekli yen pompala- yarak çıkmanın mümkün olmayacağını, yeni de- netlemek ıçın yaratılacak bir iç talebin, gerçekte ABD ve Avrupa ekonomilerine sübvansiyon ver- mek anlamına geleceğini düşünüyor. Küresel piyasaiardaki gelişmeler ise yeni yukarı doğru itiyor. Morgan Stanley ekonomistlerinden John Montgomery'nin Global Economic Forum yazısındakı tespıtine göre, Japon piyasalanna net yabancı fon girişi artmaya devam ediyor. Bu ma- dalyonun öbür yüzündeyse ABD ekonomisi var. DowJones Sanayi Endeksi, perşembegünü kapa- nış saatJerine doğru birdenbire kısa sürede yüzde 2 değer kaybederek 10318.59'a düştü. Cuma ka- panışında haftalık toplam gerileme yüzde 4.5'i geç- ti. Bu sarsıntı, endeksin 25 Ağustos'ta birara 11326 düzeyine kadar yükselmiş olduğunu, ABD Borsa- sı'nda bir köpüğün varlığını tekrar hatııiamamıza ve- sile oldu. Dahasj, ABD ekonomisi hızlaşişmeye de- vam eden bir borç köpüğü üzerinde durmaya ça- lışıyordu. 1940-89 arasında hiçbir zaman yüzde 1 'in üzerine çıkmayan özel sektör açıklan, şimdi GSMH'nin yüzde 5'ine ulaşmıştı (The Economist). Dış ticaret açığı rekor düzeye tırmanırken, cari açık GSMH'nin yüzde 4'üne yaklaşmıştı. Dolar değer kay- bederken faizler üzerindeki basınç da ister istemez yukan doğru olacaktı. Bu senaryonun sonunda VVall Street'te cıddi birdüzelme beklentisı var. Düzelme- nin bir etkisi yeni, yeni zirvelere doğru itmek olabi- lecekken diğer etkisi de ABD'de ekonomik büyü- meyi hızla bir durgunluğa, belki de düzelmenin gü- cüne bağlı olarak da resesyona çevirmek olacak- tır. Sanınm şimdi ABD ekonomisinde bir fasit daire oluşmaya başladı. Borsaya güvensizlik, sermaye ka- çışını, bu da dolann zayıflama eğilimini, bu zayıfla- ma eğilimi. dolar kâğıtlanndan kaçışı hızlandınyor, bu tekrar dolara yansıyor... Bu koşullarda bir tehli- ke anında FED'nin borsayı faizleri düşürerek (dola- n daha da zayıflatacağı için) destekleme şansı gi- derek zayıflıyor. Borsanın ayakta tuttuğu ABD tüketici talebi çök- meye başlarsa, bunun arkasındaki borç yükü de ge- lip kapıya dayanır. Bu koşullarda ABD dünya eko- nomisindekı arzı emen büyük bir talebin kaynağı ol- maktan çıkarken VVall Street'teki bir çalkantı ani bir gerileme, küresel resesyon tarbşmalannı tekrar gün- deme getirir. Böyle bir konjonktürde bugün büyü- me devreleri eşgüdümlü bır aşamaya giren ABD, Avrupa, Asya ekonomilennde aşağı dönüş eşgü- dümlü olarak başlayabilir. Bunlar belki fazla kötüm- ser senaryolar, ama yine de göz önünde bulundur- makta fayda var sanınm. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Din ve Sömürü Sömürü, yalnız ekonomik bir kavram değildir; bu- na ek olarak, dinsel, siyasaJ süreçlerin ve gelenek- lerin beslediği birolgudur. Aslında sömürü biçim- leri sürekli olarak birbirinı besler. Ancak sonuçta bunlann tümünün tek bir işlevi vardır: Ekonomik sö- mürüyü pekiştirmek ve insanlan daha da köleleş- tirmek. Bu genel gidiş, Türkiye'de son günlerded/n- sel sömürünün yeniden kamuoyunun gündemine egemen olmasıyla yeni bir ivme kazanıyor. Bu kazanımın göstergesi çok. Deprem gibi do- ğal biryıkım bu amaçla kullanılabilmekte; tümüy- le bireysel satanist davranışlar dine sanlmanın bas- kı aracı yapılabilmekte ve türban, demokrasi sa- vaşımının bir simgesi sayılabilmektedir. Birbirıyle hiçbir bağlantısı ya da ortak noktası bulunmayan bu üçlünün birleştirildiği yer, toplumun biraz daha dinsel baskı altına alınması, ezilmesi ve sömürül- mesinden başka birşey değildir. Daha önce bu köşede de vurgulandı; deprem bir doğa olayıdır; Tann ile bir ilişkısi yoktur. Satanist davranışlar, ekonomik, siyasai ve toplumsal buna- lımlann ürünüdür; inanç dünyasıyla bu tür çılgın- lıklar arasında bir bağlantı kurulamaz. Gelelim, şu türban giyilmesini demokrasi ve in- san haklannın simgesi sayan ve yıllardır eğitim ku- rumlarında ve giderek toplumda büyük gerilimle- re kaynaklık eden anlayışa. Burada ço^c sayıda ya- lan üst üste konulmuştur. Eğitim-ögretim kurum- lannda türban giyilmesi serbestbırakılırsa ınsan hak- lanna saygı göstehlmiş, demokratikleşme yönün- de adım atılmış olacak türünden bir varsayım, tam anlamıyla, yanlıştır. Bu sonuca neden ve nasıl varıldığının iki yönü var. Eğitim ve öğretim, her konunun, hiçbir önyargı taşınmadan incelenmesi, irdelenmesi, tartışılması ve gerçeklerin ortaya çıkanlmasını amaçlar. Her konu ve kavram, ayrım gözetilmeksızin eleştirel birsüzgeçtengeçirilebilmelidir. Örneğin, insanlığın tarihsel gelişiminde dinlenn doğuşunun yalnızca bir aşama olduğu; tannlann ortaya çıkışı; insanlığın çok tanrılı dönemleri ve tek tanrrya geçiş sürecı türban- lı bir eğitim ortamında, tam bir bilimsel yansızlıkla ele alınabilir mi? Bu sorunun yanıtı hayırdır. Kaldı ki bu da yetmez, din ve tann olgusu ile üretim bi- çiminin ya da üretimde kullanılan tekniklerin bağ- lantısını tartışmak içın de tam bir düşünsel özgür- lük ortamı gerekir. Bir nokta daha var. Son yıllarda hemen tüm bi- lim dallarındaki gelişmelere evrim kuramı damga- sını vuruyor. Türbanlı bir öğrencinin bu kuramm karşısındaki tutumu ya da bu görüşleri daha işin başında açık ve bellidir: Öğrenci evrim kuramına tartışmasız karşı çıkacak, beynini bu tür düşünce- lere tam anlamıyla kapatacaktır. Türbanla kapatı- lan yalnız baş değildir, asıl onun içindeki beyindir. Türban, tanımı gereği, önyargıdır. • • • Türban giyilmesinin demokrasinin bir gösterge- si sayılmasının ise çok daha ilginç uluslararası yön- teridevar. Kimi eski CIA (ABD Merkezi Haberalma Örgütü) ajanlannın (beiki paralannın da) büyük katkılanyla; ılımlı Islam'ın çağdaşlaşma yönünde evrim geçir- mekte olduğu; en azından siyasai muhalefet ya- parken insan hakJan ve demokrasıyı savunduğu öne sürülmektedir. Yine kimi AB (Avrupa Birliği) ülke- lerinin, Türkiye'nin demokratikleşmesi bağlamın- daki isteklerinin ana öğelerinden biri de hak ve öz- güriüklerin dinsel boyutudur. Son günlerde görulen Türkiye-ABD ve AB yakın- laşmalarında, insan hakları ve demokrasi konusu, eğer dinin şimdikinden daha çok siyasallaşmasj yönünde olursa, bu, Türkiye için gerçek bır yıkım olur. Kuşkusuz çıkannı dinsel sömürüye dayandır- mayan herkes, islam adına kan dökülmesini iste- mez. Islam'ın çağdaş gelişmelere açılması, gide- rek onları kucaklaması da yalnız Müslümanlann değil, tüm insanlığın yaranna olur. Ancak bunu ger- çekleştirecek ne kurumsal bir yapı vardır ne de bte yetkili organ. Türkiye'nin de böyle bır işlevi üstlen- mesi nesnel olarak olanaklı değildir. Ulusal Kurtu- kjş ve Cumhuriyet Devrimi ile Türkiye bu göreviyap- mayacağını on yıllar öncesinden tüm dünyaya du- yurmuştur. Eğer birileri Türkiye'den Islam'ın, ılımlı, insan haklanna saygılı ve demokratik bir biçimde siya- sallaşmasına öncülük etmesini isterlerse, kesinlik- le buna karşı çıkılmalıdır. Çünkü bu durum, Türki- ye'nin, birilerinin Islam'ın siyasallaşması program- lannın oyuncağı olması, bir deney alanı ya da ko- bayı gibi kullanılması anlamına gelir. Daha ağır bir biçimde ya da giderek uluslararası sermayenin sö- mürü aracı olarak kullanılmak demektir. Tıp tarihi de, başka tarihler de kobaylann ken- dilerine değil başkalanna yararlı olduklannı yazıyor. E-posta: yakup@metu.edu.tr TÜDER'in kitapçığı Tüketicilerin depremle ilgili haklan tSTANBUL(AA)- Deprem kuşağı üzerinde bulunan ve sık sık bu yıkıcı doğal afete maruz kalan Türkiye'de depremle yaşamayı ögrenrnek zorunda olan insanlann. ev veya işyerlerinde depreme karşı bazı basit önlemleri almalannın yanı sıra, oturduklan binanın depreme karşı dayanıklı olup olmadığını araştırmalan ve depremle ilgili haklanru da öğrenmelen gerektigi hatırlatılıyor. Tüketiciler Derneği (TÜDER) tarafindan hazırlanan "Tüketkilerin Deprem Kı\a\unı" adlı kitapçıkta, depremden zarar gören bireylerin depremle ilgili haklannı nasıl arayacaklan, konut yaptınrken veya hazır konut alırken dikkat etmeleri gereken konular belirtiliyor. Kitapçıkta, ,<{ belediyelerin 3194 Sayılı Yasa'da belirtilen" yetki ve sorumluluk ' alaruna giren işleri •• yapmalan gerektigi. ihmal göstermeleri durumunda hukuk ve ceza yönünden sorumlu olduklan ifade ediliyor. Belediyelerin, uygulama imar planına ve inşaat ruhsatına uygun olarak inşaatın yapım denetımini yapmadıklan takdirde de hukuk ve ceza yönünden sorumlu olduklan belirtilen kitapçıkta, tüketicilerin bu durumda, belediye yetkililerini olaym olduğu yerin cumhuriyet savcılığına şikâyet etmeleri gerektigi belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle