Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Radikal Islamcılann alan çatışması başlatması ve TSK'ye saldırması rastlantı değil
Irticaııııı 2005 plaıuERCANÇtTLİOĞLU
Mart 1999 da. Mardin. Kızıltepe'de
güvenlık güçlerince basılan Hizbullah
sığınaklannda ele geçinlen. PKK'nin si-
yasi kanadj ERNK'ye (Kürdıstan Ulu-
sal Kurtuluş Cephesi"' ait mühürler ne-
dense çok fazla dikkat çekmedi.
Tıpkı fBDA-C'nin (îslami Büyük Do-
ğuAİanalar Cephesi) 21 Haziran 1999'da
çeşitli adreslere gönderdıği e-mairierde
"„ unutmadan. siz bir de Apo"vu sallan-
dıracakûnızdeğü mi, hani o çokgüçKi dev-
leriniz bir daha Idmse cesaret edemesin
diye ibret-i âlem yapacako. Haberiniz
ola; PKK'li olanı ve olmayanı ile, Do-
ğu'nun ve varoşlann tüm Kürt VliisJü-
manlan is>-an ba>Tağuıuzın savas, ham-
lesini bekliyor şu an.." diyerek PKK"ye
açıkça arka çıkmasının dikkat çekmedi-
ği gibi...
Araştırmacı gazeteci L'ğur Dûndar'ın
hazırlayarak sunduğu Arena programın-
da. 22 Haziran 1999'da yayımlanan Ab-
durrahman Diüpak'jn Atatürk'ü kara-
lamaya kalkıştığı kasetteki çarpıtmalar
o dönemde Türkiye'nin yalnızca ilgisi de-
ğil kuşkusuz tepkismı de çekti. Ancak
Arena'nın yayınından hemen 24 saat
sonra. 23 Haziran günü, bilgisayar ek-
ranlanndan yansıyan yeni bir İBDA-C
e-mailinde yer alan Atatürk karalamala-
nndaki Dilipak benzerliğı gözlerden kaç-
tı. Dilipak'agöre Atatürk "Çanakkaksa-
vaşında sıradan bir asker olarak yer al-
mış ve 300.000 kişinin ölümüne neden
oimuştu. Anadolu'da, ulusal kurtuluş sa-
vaşına uzanan süreci örgutfcyen IMusta-
faKemaideğiLSultan Vahdettin'dı. Hat-
ta Atatürk'ün yapnğı. bu örgütienmeyi
Ingilizlere jurnallemekti. Mustafa Ke-
maL harf devrimi ile "bir inat bir inkâr
uğruna, bir milleti bir gecede dinsiz bı-
raknnşt-." Ganptir. ama İBDA-Cye
göre de "Atatürk, giriştiği hiçbir savaşı
kazanamanuş, bir askerdi. Kurtuluş Sa-
vaşı'nı örgiitle>en elbette sarav \e İstan-
bul hükümenŞ di. Mustafa Kemaliseo s-
ralarda İngilizler'den liyakat nişanlan
alıyor \e \ ahdettine sadakat mektupla-
n yazıyordu. Harf devrimini, Trablus-
garp'a gkkrken uğradjğı Kudüs'te, Mu-
sevidil bttimcisi EHzarBen Yahuda Oe da-
ha odönemjerdt' karariaşarauştı. (*) Da-
hası, İslam milletini bir arada futan Os-
manb'nın vıkınalan üzerinde kurulacak
Törldye ve İsraildüşü ncesinin temdleri,
Mnstafa Kemal'te Eli/ar Ben Yahuda
arasında Kudüs'te ahlmışü..."
Hizbullah ın felsefesl
İBDA-Cnin, Türkıye Cumhuriyeti'nin
kuruluş düşüncesini Kudüs'e taşıyarak.
Türkiye ile Israil'i özdeşleştirme çaba-
lannın adresi dikkatlerden kaçan bir ba§-
ka noktaydı o günlerde... Tıpkı, Lüb-
nan'da üslenen Tran güdümiindeki Hiz-
bullah felsefesınegöre 'İsrailvelsrafl'le
işbirliği yapan herkesin şeytan olduğu ve
şeytan yok edifcne değin silahlı mücade-
lenin süreceğT olgusunun bu bağlantı-
daki rolünün gözlerden kaçtığı gıbi..
Fethuliah Gülen'e göre ise Atatürk as-
keri birdahi idı. ancak "butürbasitşey-
lere de fazla takılmamak gerekhordu,
sonuçta \ apol>on da Hiderde askeri da-
hi iditer ve insan onlann da arkalanndan
koşmuştu-" Atatürk'ün konuşmalan ve
Nutuk'tayazılı olanlara bakarsanız, bun-
lar da. "tezahürlerin abartöğı. şişirdiği,
köpürttüğükonuşmalardraslırjda, "sö-
zün kendi gücünde bir şe> yoktu." Dili-
pak'ın söylerrunde de "Kemalizmin bir
monarşiden. bir HitJerrejüninden \ani Hit-
ler'den. \ani Naazm rejiminden bir far-
kı yoktu_" Hitler ve Mussolini de "Uhı
Önder" değiller miydi?
İBDA-Cnin saldırısı
Zamanlama açısından Fethuliah Gü-
len kasetlerinin gölgesinin düştüğü 23 Ha-
ziran 1999'daki Milli Güvenlik Kurulu
toplantısında alınan irtica ile mücadele
konusunda "MilliEylemStratejisi'' sap-
tanması karannın daha mürekkebi kuru-
madan. İBDA-C'nin Türk Silahlı Kuv-
vetleri'ne yönelttiği çirkin saldın, son
dönemlerin yine yankı bulmayan bir baş-
ka olgusuydu.
"„ Son MGK kararlan rçinde. Ana-
doiu insaruna 'kurruluş'tan başka ortayol
bırakmadıklan için kendilerine cellatia-
n olarak bir teşekkür göndermemiz ge-
rekiyor. Bu rejimciğe perdegerisinde ku-
manda eden generalciklerin aiayı, Atala-
n gibi beyni rakıdan sulanmış bir ayyaş
ordusuysa.."
.Aradan ıki ay geçecek ve Türk Silah-
lı Kuvvetleri mensuplan. bu kez üstelik
bir milletvekilı tarafindan yine "ayyaş-
hJda" suçlanarak ıçki masalanna, irticai
kesimlerin değişme>r
en motifi Israil de
eklenip. ugranılan deprem felaketinin
"müsebbibi" olarak ilan edilecektir...
Fethuliah Gülen'in "zamansız hunıç
başınızın ezilrncsi ile sonuçlanır,yürüye-
miyor$an]z>eriııizdezıpiayınn
öğütlen al-
tında zamana yayılarak sabırla yürütü-
len çalışmalann yenne hırçın ve sinirli
bir havanın egemen oluşunun "sebep-
sonuç" ihşkileri açısından sorgulanma-
sı gereken önemlı nedenleri olmalıydı.
Çünlrii İBDA-C'nin. son dönemlerde
Gülen'i kitleleri uyutmakla suçlayarak
halkı erken bir kalkışmaya özendiren çı-
kışlan, Hizbullah'la birlikte PKK ile it-
tifak arayışlan. daha çok "iç pazara yö-
nelik rekabetçi bir anlayışın üriinü" gö-
rünümündedır... Amaca ulaşmak için
maraton koşmayı yeğleyen bir düşünce
MesJek ortaokııllannda eğitim alan öğrenci sayısı 54.209 ikcn. imam harip ortaokullannda öğrenim gören öğrenci sayısının
310.862 (1995 >ılı itiban ile) olduğu dikkate aündığuıda, orta>a çıkan fotoğraf umut verici bir görüntü oluşturnıamaktadır.
yapısı ile yüz metre yanşçılannı, aynı par-
kurlarda, üstelik birbirlerine faul yapa-
rak ipi göğüslemeye koşturan nedenler
ve bulmacanın parçalan yerlerine ko-
nuldukça "ustalıkla >azılmtş bir senar-
yodaki roldağılınıınj" çağnştıran bu ge-
lişmeler, ırtıcamn ''2005s<ratejisinin''ba-
şan şansını en azmdan zamanlama açı-
sından yitirmesinden kaynaklanmakta-
dır... Türkiye Cumhuriyeti'nin temeldü-
zenini, dini esas ve inançlara da>
r
andıra-
rak teokratik birdevlet kurmayı amaç edi-
nen, irticai unsurlann "stratejik planla-
ması" dört aşamada biçimlenmektedır.
irticai stratejinin ilk aşaması, kurduk-
lan ya da yönetimlerini ele geçirdikleri,
legal-illegal kuruluşlar aracılığıyla laik-
ligi dinsizlik olarak algılayan bir taban
daimi Kuran kurslannda eğitim görmek-
te olan 13-14 yaş grubu öğrencilerden,
2005 yılında seçmen yaşına ulaşacakla-
nn sayısı 1.438.612; 06-12 yaşlanndaki
çocuklann devam ettiği yaz Kuran kurs-
lanndan yine 2005 yılında oy kullanma
yaşına erişeceklerin sayısı 7.086.197'dir.
Seçmen yaşına ulaşrruş erişkinlerin
devam ettilderi akşam Kuran kurslann-
da eğitim görenlerin sayısının 2005 yı-
lında 744.692 olacağı ve önümüzdeki
genel seçimlerde Kuran kursu eğitimli
9.269. 501 kişinin sandıldara giderek
stratejik planlama doğrultusunda oy kul-
lanacakJan varsayılmaktadır. Kaldı ki.
kayitsız Kuran kurslannda eğitim görmek-
te olanlar bu değerlendirme kapsamı
içinde yer dahi alamamaktadırlar. Dini
ken, örenci sayısındaki artışyüzde 135.5'e
ulaşmaktadır.
Türkiye 'de ayn branşlardaki tüm mes-
lek ortaokullannda eğitim alan öğrenci
sayısı 54.209 iken, Imam Hatip Orta-
okullannda öğrenim gören öğrenci sa-
yısının 310.862 (1995 yılı itiban ile) ol-
duğu dikkate alındığmda, ortaya çıkan
fotoğraf hiç de umut verici bir görüntü
oluşturrharnaktadır. Ancak, sekiz yıllık
kesintisiz eğitimin yürürlüğe girmesi ile
2005 planından. sayısal bazda açık düş-
meye başlayan "irticai stratejik planla-
ma" hemen alternatif okuJlar üretmeye
başlamış. tmam Hatip Ortaokullanndan
geçmişte mezun olanlann kapasite yeter-
sizliğı nedeniyle ancak yüzde 50'sinin
Imam Hatip Liselerine devam olanağı-
/ıBDA-C'nin, son dönemlerde Gülen'i kitleleri uyutmakla suçlayarak halkı erken bir
kalkışmaya özendiren çıkışlan, Hizbuîlah'la birlikte PKK ile ittifak arayışlan, daha
çok "iç pazara yönelik rekabetçi bir anlayışın ürünü'" görünürnündedir.
ürkiye Cumhuriyeti'nin temel düzenini, dini esas ve inançlara dayandırarak
teokratik bir devlet kurmayı amaç edinen, irticai unsurlann "stratejik planlaması",
dört aşamada biçimlenmektedir.
oluşturulmasından geçmektedir. Ikinci-
si. "partileşme ve sflahh propaganda ça-
lışmalan" olarak da adlandınlan aşama,
söz konusu tabanın. politik bir güce dö-
nüştürülmesim, gereğinde bu gücü koru-
yacak ayn bir silahJı oluşumu içermek-
tedir. Üçüncü aşama, siyasi iktidan de-
mokratikyollarla ele geçirmek. dini esas-
lara dayalı bir yönetim gerçekleştirerek
karşı güçleri tasfiye etmek, demokratik
ve yasal yollardan yönetimi ele geçirme-
nin mümkün olmadığı dunımlarda ise
silahlı güç laıllanırru ile yönetime gelmek.
dördüncü ve son aşamada ise şeriat esas-
lanna dayalı İslam Cumhuriyeti'nı kur-
maktır... Cok uzun yıllardır büyük bir sa-
bırla sistematik olarak yürütülen irticai
stratejik planlamada, siyasi iktidann, de-
mokratik yollardan seçımle ele geçirilme-
si için hedeflenen zaman "2005" yılıdır..
Irticanın stratejik planlamasına göre;
eğitim veren tüm okullar ve bu okullar-
da yıllara göre öğrenci artı$ sayısı değer-
lendirildiğinde, 2005 yılının îmam Ha-
tipli yeni seçmen sayısı 6.506.479 kişi ola-
rak hesaplanmaktadır.
Bu oylann dağılmayarak tek siyasi
parti çarısı altında toplanmasını öngören
"irticaistratejik pianlamaya" göre zama-
nında vapılması halinde, önümüzdeki
genel seçimlerde sandık başma gidecek
dini eğitimli seçmen sayısı 12 mılyon
kişi dolayında olacaktır. {1) Bu planla-
manın ne denli sistematik birbiçimde uy-
gulandığının en belırgin örneklerinden
birisi, 1983-1995 yıllan arasında Imam
Hatip Ortaokul sayısındaki yüzde
19.25lik artışa karşm bu okullardaki öğ-
renci sayısındaki artışın yüzde 105 ola-
rak gerçekleşmesidir. Imam Hatip Lise-
leri için aynı oran, aynı dönem için okul
bazındayüzde 15.54 birartışı işareteder-
na sahip bulunmalan bu arayışlara ayn-
ca hız kazandırrruştır. Fethuliah Gülen'in,
amaca ulaşmada, "mülkiyeveadliye''nin
önemini ısrarla vurguladığı konuşmala-
nnm pratikteki uygulamasına gelince,
dini eğitimli lise mezunlannın, üniver-
site öğrenimi için yöneldikleri ilk üç okul
sırasıyla siyasal bilgiler ve hukuk fakül-
teleri ile polis akademileridir. Son yıllar-
da, özeliikJe Siyasal Bilgiler Fakülte-
si'nin, yerel yöneticilerin (maiyet memu-
ru-kaymakam-vali) yetiştirildikleri "Ka-
mu Yönetimi" bölümüne giren öğrenci-
lerin yüzde 50'den fazlası Imam Hatip
Lısesi mezunlanndan oluşmaktadır.
Çeşitli tarikatlann güdümündeki Ku-
ran kurslan, okullar, ekonomik açıdan zor
durumda olan aileler ve çocuklannın ce-
maate dahil edilerek, öğrenciler üzerin-
de okul dışı denetim ve öğretinin sürek-
liliğinı amaçlayan binlerce yurdun dev-
reye alınması, hep 2005 hedefınin birer
parçası olarak ortaya çıkmaktadır.
Samimi inançlan doğrultusunda Ku-
ran kurslarına devam eden, dini eğitim
alan öğrencilerin tümünün, gelecekte,
irticai stratejik planlamanın birer neferi
olacağını düşünmek, bu kesime kuşku-
cu ya da aynmcı duygularla yaklaşmak
elbette yanlıştır. Nitekim. bu planlama-
nın müellifleri bile, 2005 yılında sayıla-
n 12 miryona ulaşacak dini eğitim almış
kesünden, kendilerine yöneleceklerin
sayısını 7 miryon olarak var saymakta-
dırlar. Ancak daha çocuk yaştan (06)
başlayarak koşullandınlan, doktrine edi-
lerek fanatizme açık hale getirilen, üs-
telik aileleri ekonomik açıdan ödüllen-
dirilerek. cemaat bağlan güçlendiriJen top-
lum katmanlan. irticai akımlann potan-
sıyel kaynağı olmaktan çıkanldığında,
2005 'lı hedefler kuşkusuz zaman tüne-
linde sıkışıp kalacaktır.
Taşlar yertne oturuyor
Son günlerde şeriatçı terör örgütleri ile
radikal Islamcılann, hedeflerine ulaş-
mada önlerinde en büyük engel olarak
gördükleri TSK'ye yönelik sözlü saldı-
n ve tahrik düzeyini yükseltmeleri, 2005
planı üzerindeki örtünün kalkması ile
açıklandığında. taşlar yerli yerine otur-
maya başlamaktadır.
Tüm yurdu acıya boğan deprem fela-
ketinin yörede "irticai çevreterin" bir
"alan çafaşması" başlatmasıru tetikleme-
si ve bu alan çalışmalanna, Türk Silah-
lı Kuvvetleri'ne sövgüye varan saldın-
lann eşlik etmesi elbette bir rastlantı de-
ğil, denetlenemeyen bırhırçınlıf ın orga-
nize ve güdümlü güç gösterisidir.
Depremin, Gölcük Donanma Komu-
tanhğı'nda, büyük tahribat ve can kay-
bına neden oluşunu,"Israflh' subaylarb
r
ıçki âlemine bağlayarak "din düşmanı or-
du mensuplannın" Allah tarafindan ce-
zalandınlması ile açtklayan sapkın zih-
niyet, Türkiye Cumhuriyeü'nin kuruluş
düşüncesini, Mustafa Kemal ile Israilli
Elizar Ben Yahuda'nın ortak kararlan-
na taşıyan hastalıkJj düşüncelerin günü-
müze uzanan yansımalandır.
Radikal Islamcı basm
17 Ağustos'tan başlayarak, TSK'ye
yönelik yeniden artış trendine girdiği
gözlenen saldınlar ise, aslında bir kjsım
radikal Islamcı basında uzunca süredir
sistematik olarak sürdürülen kampan-
yalann yalnızca görünür bir devamıdır.
Bu açık saldınlara karşı sessiz kalın-
ması üzerine Genelkurmay Başkanı'nın
kendisini zorunlu bir açıklama yapma ve
yanıt verme konumunda bubnası üzeri-
ne, demokratikbir rejimde genelkurmay
başkanlannın iç politikayı ilgüendiren ko-
nularda konuşmalannın yadugatıcı oldu-
ğunu seslendiren kimi kişi ve çevreler,
TSK mensuplannın cumhuriyerin temel
ilkelerini koruma kararhhgı adına uğra-
dıklan sövgüye varan saldın ve hakaret-
leri engelleme konusunda biryapunm uy-
gulanıp uygulanmadığını sorgulamalı ve
genelkurmay başkanlannın, kurumlan-
nı savunmak için ortaya çıkmalannı ge-
rekli kılmayan bir sistemin yaratılması-
na omuz verebilmelidirler.
Buradaönemü noktalardanbirisi, cum-
huriyetin kilit taşı olan "laildik" ilkesi-
ni koruma görevinin yalnızca Silahlı
Kuvvetler'in "evödevi" değil, cumhuri-
yete ve ilkelerine bağlı her birey ve cum-
huriyetin tüm kurumlannın "ortak öde-
vi"olduğunun "yeni bir görev ve sonun-
hıhıkkonsepti" içinde ortayakonulma ka-
rarlıhğının gösterilmesidır. Bugüne de-
ğin çizgilerini radikalizmden ayn tutma
ve göstermeye özen gösteren kımi ılun-
lı Islami çevrelerin de son günlerde ses-
lerini >ükselterek koroya katılmalan, aşı-
n ve ıhmlı uçlar arasında geleceğe dö-
nük bir "irticai rantve iktidar" kavgası-
nın yansımalan olarak algılanmalı ve
"kuluçkadaki yumurtalann cins tsryini"
bu kez olsun doğru yapılabihnehdir.
Tavuk yumurtasından ejderha çıktı-
ğında hiç degilse şaşırmamak ve geç kal-
mamış olmak için...
(*) Aslında önce tbrani alfabesini aç-
mayı düşünmüş, sonra bu karanndan
vazgeçerekLatin harflerineyönelmişti..
(1) Bu rakama, Kuran kurslarına
devam edenlerinyüzde 50'sinin, eğitim-
lerini îmam Hatip Liselerinde sür-
dürecekleri varsayımındanyolaçıhlarak
ulaşılmaktadiK
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
'Bizim Cezaevlerimiz..'
Bayrampaşa Cezaevi'nde önceki gün 7 kişinin
ölümü, 3 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan çe-
teler arası savaş, ülkemizdeki infaz sisteminin if-
lasının sayıaz ömekleri arasında çok çarpıct birözei-
lik taşıyor.
Bir kez daha saptandı ki Türkiye'de organize suç
örgütü üyesi olmanın dayanılmaz imtiyazları, ce-
zaevlerinin demir kapılarındaki 'yasak' kavramını
bile çiğneyecek ölçüdedır.
Parlamento bu örgüt üyelerini koruyor ve bu
eğilimini çeteleri af kapsamına alarak gösteriyor.
Savcılanmızın da, benzer bir korumacılığı, na-
sılsa cezaevine düşmüş olan organize suç örgü-
tü üyesi için cezaevlerimizde görünmeyen özel
bir özgürlük yasası ile uyguladıkları görülüyor.
Sade yurttaş için, şayet taşıma ruhsatı yoksa,
ateşli bir silah ile sokağa çıkmanın yasak olduğu
ülkemizde, Örgütlü çete üyesi, nasılsa düştüğü
cezaevine getirdiği tabancasını öyle zulada bile sak-
lamaya gerek görmeden, beline takıp koridor vol-
tası atabiliyor. Tabii sadece gariban hükürnlü ve
tutuklular için biranlam ifade eden sözüm ona elekt-
ronik kapılardan o silah ile geçebiliyor. Dilediği ka-
dar uyuşturucuyu, istediği zaman sağlayabiliyor.
Mobil teîefonlar edinerek, dışarıdan içerisiyle içe-
riden de dışarıyla dilediği her zaman haberleşme
olanağını bulabiliyor. Hatta kendileri ile ilgili bir
olaydan sonra bulunduğu koğuştan, televizyon
yayınlanna telefonla katılabilıyor.
Canı sıkılırsa, geçen yıl Edirne'de de birörneği
görüldüğü gibi, gecelerini kentin turistik otelinde
konaklayarak geçirebiliyor.
Yine bu yılın şubatayında Afyon'da ömeğine rast-
ladığımız şekilde, Özdemir Sabancı suikastının
tüm sırlannı bilen sanığını, koğuşunu basarak kur-
şun yağmuru altında sonsuza kadar konuşama-
ması için cezalandırabiliyor.
önceki gün Bayrampaşa'da bir yenisini yaşa-
dığımız çatışma, 'Bizim Cezaevlerimiz'in bir baş-
ka özelliğini daha ortaya çıkarttı. Dünkü gazete-
ler, vuruşan iki çetenin birisinin başı olan ve yaşa-
mını yitiren Kenan Afi Gürsel'in koğuşundaki bir
kasada 5 trilyonluk döviz bulunduğunu yazıyor.
Cezaevine silah giriyor. Cezaevlerine uyuşturu-
cu giriyor ve bütün bunlann nasıl girdiği yıllardan
beri araştınlıyor. Daha doğrusu her yasa dışı ola-
yın çıkışından sonra, televizyonlanmızda ve yazı-
lı basınımızdaki haberlerde şöyle birtümceye rast-
lıyoruz:
"..Olayda, her nasılsa cezaevine girdiği anlaşı-
lan silahlar kullanılmış..." Önceki günkü olaydan
sonra da, bilinen klasik, daha doğrusu söyiene söy-
lene eskimiş açıklamayı Istanbul Cumhuriyet Baş-
savcısı Ferzan Çitici yapıyor ve Eyüp savcısını,
silahlann nasıl sağlandığını araştırması için gö-
revlendirdiğini bildıriyor.
Başsavcı, zahmet olmazsa koğuşlardaki şu rrfi-
ni bankalann varlığını da bir soruşturma konusu
yapmahdır. Böylece hem eskimiş soruşturma ör-,
nekleri arasına bir yenisi eklenmiş olacaktır, hem
de kendi sorumluiuğu altındaki cezaevlerimizde,
belki eskiden beri süregelen, ama hiç değilse be-
nim gibilerin yeni yeni öğrendiği şu bankerlik ör-
neğini de biraz detaylandırtabilecektir.
Biz niçin bu tür hükümlülere af diye tutturuyo-
ruz anlamıyorum.
Içeride, bu altın kabzalı tabanca sahibi babalar
tarafindan özel onartılmış banyolu, tuvaletli, buz-
dolaplı ve servis mutfaklı koğuşlarda yatan, dile-
dikleri anda kafa bulmak için, dışarıdan istedikle-
ri türden mal sağlayan, telefonlanyla dışarıya emir
veren, gerekirse duyum alan organize suç örgüt-
lerine daha neyin affı ile hangi olanaklar sağlaya-
bileceğiz kı?
Sadece bir koğuşundaki kasada 5 trilyonluk
döviz ile diledikleri bütün güçleri emirlerine almış
olanlar acaba şu son olay sonrasında Bayrampa-
şa'daki konutlannda arama yapılmasına ne zamarr
izin verecekler?
Baksanıza, gazetecilerin "Silah araması yapa-
cak mısmız?" sorusunu Sayın Başsavcı, "Şu
aşamada gerek yok" diye yanttlıyor da...
Faks:0212 677 07 62 "
E-Mail:ortıan.birgit(a do.net.tr.
Almanya Federal Başsavcılığı
'Kam ses'e dava
BERLİN(AA)- Almanya Federal Başsavcı-
lığı, merkezi Kötn kentinde bulunan "hilafet
«fe^ieti" adlı örgütün lideri Metin Kaplan ile ör-
gütün üst düzey sorumJulanndan Hasan Basri
G. ve Harun A. hakkında, suç örgütü kurmak
ve suçateşvik etmekten DüsseldorfEyalet Yük-
sek Mahkemesi 'nde dava açü.
Federal Başsavcılık tarafindan yapılan yazılı
açıklamada, bu kişilerin, Mayıs 1995 tarihinde
kurduklan suç örgütüyle '•halifedevletinin'' çı-
kaıiannı korumak ve bu amaçla muhalifler için
alenen ölihn fetvası vermekle suclandıklan be-
lirtildi.
Almanya'da 25 Mart'ta yakalanarak gözaltı-
na aîınan Metin Kaplan'm, 1984 yılında Islam
Cemaati ve Cemaaüer Birligi'ni (ICCB) kuran,
bu örgûtün adını 1992 yılında "Anadohı Fede-
ratif Islam DevtetT lAFlD), 1994 yılında da
"HBafetDevteti'" olarak değiştiren Adana'mn es-
ki müftüsü Cemalettin kaplan ın oğlu olduğu-
na işaref edilen açıklamada, Metin Kaplan'ın,
bafaasınınölümünden sonra 1995 yıîmda sözde
devletin başına geçtiği hatırlatıldı.
Kamuoyunda "kara ses" olarak bilinen Ce-
malettinKaplan'ın ölümünden sonra sözde "Eü-
lafet Dotoinde" bölünmeler olduğu ve bu ne-
denle lideıiik krizi ortaya çıktığı beîirtilen açık-
lamada, Metin Kaplan'm bu amaçla 1 Eylül
1996 tarihinde Berlin'de yapılan bir törende,
kendisine muhalif olan Halil Ibrahim Sofiı'nun
öldürülmesi için "fetvn verdiğp kaydedîldi.
Açıklamada, örgütten aynldıkdan sonra ken-
disini halife ilan eden Softı'nun, 8 Mayıs 1997
tarihinde kimliği belirsiz 3 kişi tarafindan baş-
kentte öldürüldüğü hatırlaüldı. Açıklamada, ay-
nca Metin Kaplan'ın, hakkında çıkanlan rutuİc-
lama emri nedeniyle 25 Mart 1999 tarihinde
Köln 'de gözaltına alnıdığı, haklannda dava açı-
lan Hasan Basri G. ve Harun A. isimli kişileriçin
ise tutuklama karan buhınmadıgı kaydedildi.