Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kuttur(a cumhuriyet.com.tr
Çok yönlü sanatçı Ertuğrul Oğuz Fırat'ın retrospektif resim sergisi 1 Ekim'e dek sürüyor
'Düşüncenm resıııiııi yapıyorum'
GÜL ERÇETtV
Yapı Kredi Kâzım Taşkenl Sa-
nat Galerisi, sanatçı kimliğini bi-
raz geride tutması nedeniyle ÜJ-
kemiz sanat ortamında az sayıda
kişinin tanıdığı çok yönlü birsa-
natçıvı. Ertuğrul Oğuz Fırat'ı
ağırlıyor. Öyküden resme, şiir-
den müziğe çok geniş bir çerçe-
vede ürünler venyor Fırat. Üste-
lik uzun vıllar ceza ve sorgu yar-
gıçlığı yapmış bir hukuk adamı.
Fırat. besteçahşmalanna 1943-
44 yillan arasında başladı. Kari
Berger'den ses uyumu dersleri al-
dı. ilk şiır ve öykülenni yine bu
yıilarda yazdı. 1953-54 "tekeman.
kJamet ve pıyano için Üçlü So-
nat Op. 3"ü yazdı. 1960'ta resim
çahşmalanna başladı. 1964'te
Türk Dil Kurumu üyeliğine atan-
dı. 1970'tedeAlmanya'nın Wup-
pertal kenrinde ilk resim sergisi-
nı açtı. Bütün sanat çalışmalann-
da insanı işliyor sanatçı: düşün-
celeriyle. korkulanyla. gücüyle.
ölümle... Izleyicisinden beklen-
tisi ise çok katmanlı yapıtlanna
yaşam katması. Sanatçının 1
Ekim'e dek açık kalacak retros-
pektif sergısinde 70 kadar yapıtı
yer alacak.
- Hemen hemen bütün resün-
lerinizin bir köşesinde yer alan
gözlerin işlevi hakkmda bilgi v«-
rir misiniz? Resmin içini mi, dı-
şını mı gözJüvor bu gözter?
FIRAT - Mevlana'nın "İnsan
gözden ibarettir. Gerisi sinir ve
et" yolundaki sözünü anımsa-
ym... Her şey -rüm bilgi, tüm il-
gilenmiz, sevgi- görmeye, göre-
bilmemize bağlıdır. Bugözlerba-
kılmaya çağn olarak izleyiciye
bakarlar. Bakmayı öğrenmiş/gör-
meyı bilen izleyiciyı hem kendi
içlenne. hem resme bakmaya yö-
neltirler. Ben düşüncenin resmi-
ni yapıyorum. Yola çıkma nokta-
sı "düşünce" olunca. resimden
beklenen amacm da izleyiciyı dü-
şünmeye yöneltmek olduğu an-
iaşılır sanıyorum. Eğer resimle-
rim izley iciv i önünde tutabiliyor.
bakmayı bırakıp önünden uzak-
laştıktan sonra da iç-gözle içiniz-
degörünebiliyor. sizi düşündürü-
yor. dahası. anlaraak gereksini-
riljyfe ugraşhnyorsa, bence o re-
stm başanlı olmuş. amacını ye-
rine getirebilmiştir.
Her şey insanla vardır
- İnsan figürsüz resitnlerinizin
sayısıçokaz.'İnsan'ı sanatınızda
nereye koyuyorsunuz?
FIRAT -R.M. Rilke'nin 'Gö-
rünüAfanzaranın Tini' bulundu-
ğunu saptadığı günden bu yana,
bir görünü sanatı olan resimde
de temel öğenin 'insan
1
olduğu-
nu yadsıyamayız. Her şey (insan
için) insanla vardır. Anlam da...
Yine Rilke"nin olan şu dizeleri
anımsatmak isterim:
"Se« ne vaparsın Tanrı, ben
ölünee? 'Testin olan ben kınlıp
dökülünce? flçkin olan ben ba-
yatlayıp bozulunca?'/Giysin de,
işin gûcün de ben olunca/ Yitirir-
sin anlamım benimle."
- Ölüm teması da önemli bir
yer tutuyor resimlerinizde. Ölü-
mü bekleyiş söz konusu adeta...
FIRAT- Insan ölümüyle birlik-
te doğar. Hiç ölmeyecekmişçesı-
ne yaşasanız da ölümün er geç si-
ze 'Burada dur' diyeceği bir gü-
nün geleceğıni bilirsiniz. Biryan-
da yaşamımız için bir anlam bul-
maya. amaçlanmızı yerine getir-
meye çalışırken, bir yandan da
'öhimü düşünmek' zorunluluğu-
nu anlamalryız. Her binmizi ya-
şamımıza bir anlam giydirmeye
çalıştıgımız gibi, ölümün anla-
minı da bulmak zorundayız.
'Otoportre\1964,tmriüzerineyağ)ıboya.
K,
'Çocuk Düşleri 2% 1981,33x33cm, duralit üzerine tempera.
ola çıkma noktası
'düşünce' olunca,
resimden beklenen amacm
da izleyiciyi düşünmeye
yöneltmek olduğu
anlaşıhr sanıyorum.
Eğer resimlerim sizi
düşündürüyor, dahası,
anlamak gereksinimiyle
uğraştınyorsa, bence o
resim başanlı olmuş,
amacını yerine
getirebilmiştir.
"Gençler ölürken susmak ölüm
değil mi?'/Kurumuş çavlana dü-
şenyılgı sisü'Ölüm olmasa /Sev-
gi yorardı/ Ölümsüzlüh' Suskun
pınar/Yalmzhkla içilir."
- Bireysei gizfer taşryan. zengin
çağnşımlarla çok anlamlılık taşı-
yan resimlerinizde izieyiciden ne-
ler bekliyorsunuz? Ne riirden bir
Uişki, izleyiciyle kurmak istedigi-
niz?
FIRAT-Tüm resimlerim. ger-
çeksi bıçimlerle düşünsel sımge-
lerin. biranlamı vurgulamak, güç-
lendırmek için biraraya getirilip
düzenlenmesinden oluşmuşlar-
dır. Ne ki izleyicinin yorumu, on-
larda bulacagı anlam'veya an-
iamsızlılık daha degişik, bambaş-
ka bile olabilir. Önemli olan. bu
resimlerin sizi (kendinizce) bir
yoruma götürmesi, (belki) zor-
lamasıdır. Bir resmin yaşam ka-
zanması. izleyicinin onda, ister
biçimsel (resim sanatıyla ilgili
yeni bir çizim, boyama, biçimle-
me. yapılaştırma), ister anlatısal
bir anlam bulmamıza bağlıdır.
Bu da çoğu kez sanatçı ile izle-
yici arasında ortak ekinsel (kül-
türel) düzeyi zorunlar. Bir şiir
okursunuz, bir/birkaç dize sızı
kendısine çeker. Ne ki bütün için-
de onu hemen kavramlaştırama-
yabilirsiniz. Henüz sizin için er-
kendirbütüne ulaşmak. Belki bil-
mediğiniz birtakım olaylan'duy-
guları yaşamanız gereklidir.
tam/oturuşmuş bir kestirimde bu-
lunabilmek için. Resimde de böy-
ledir. Sizi bir yanıyla kendisine
çekmesi başlangıçtır. Bütüne gi-
rebilmek. tümünü bir anlam po-
tasına sığdırabilmek için fırsat
buldukça gidip gelip bakmanız
gerekir. Ya da size zamanı unut-
turacak ölçüde karşısında kalma-
nız...
Türkiye'de bunun hâlâ olana-
ğı yok. Ne çağdaş resim müzemiz
var ne de ızlemek istedigimiz re-
simleri önümüze getirecek bir ya-
ytn düzeni. Bunlar. ulus yaşamm-
da sanatın yerinin ne önemde ol-
duğu yönünden bılinçlenme so-
runudur. Devlet sanatçıhgı ayn-
mmi neye indirgediğimiz<ne du-
ruma düşürdüğümüz ortadayken.
müzelerden alınmış yüzJerce res-
min. onlan korumakla görevlile-
Londm'da 'bhKültür Ser\isi - Ünlü rock
şarkıcısı PeterGabriel ve sah-
ne tasanmcısı Mark Fisher, ge-
lecek yıl Londra Dome'da sah-
nelenecek olan çok büyük bir
projenin hazırlıgını sürdûrü-
yorlar. 'BİDJTIBI gösterisi' ola-
rak nitelendirileu müzikli per-
formans, endüstri çağının açtı-
ğı yaralara sosyal ve politik açı-
dan başkaldıraalann dramatık
öyküsünü anlanyor. 60 kişilik
bir oyuncu kadrosu tarafindan
yorumlanacak olan performan-
sın müzikleri de PeterGabriel 'e
ait. Neredeyse Trafalgar Mey-
danı kadar büyük bir alanda
her gün sahnelenecek olan gös-
teriyi günde 12 bin kişinin iz-
leyeceği tahmin ediliyor.
"Bu. sistemin dışına itilmiş-
lerin başkaldjnsıyla sona eren
endüstri toplumunun ve açılan
töm kardann boşçtkmaanoı öy-
küsüdür" diyor tasanmcı Mark
Fisher. ftter Gabriel'in akus-
tik folk müzigiyle başlayacak
olan gösterinin ilk sahnesmde,
bir ütopyanınpeşinetakılıp ken-
dilerine kocaman metropoller
kurma sevdasına kapılan ve as-
lında kendilerini yıkıma uğra-
tacak bir firtınayı eileriyle ya-
ratan insanlarrearıediliyor. Sah-
nenin dekorasyonunu, tüketi-
mi simgeleyen alışveriş araba-
lanyla çöp kutulan oluşturu-
yor.
Bir sonraki perdede ise en-
düstri toplumunun geîişimi ve
kök sahşı betimleniyor. Insan-
lar bu kez sûrekli olarak bu-
lundugu yeri kazip duruyor ve
dev Babil Kulesi'ni inşaediyor-
lar. Ancak bu sürecin dışına
itilmiş, yabancılaşbnlmış olan-
iarda kendi canavarlarmı yara-
tarak kuleye saldınyorlar. Gör-
sel bir oyunla çöp kutulan ca-
navarlaruı dişlerine, alışveriş
arabalan da kafalanna döoü-
şüyor. Şovun en son perdesin-
de ise bilgi çağının doguşu tem-
sil ediliyor.
PinkFloyd, U2. REM ve Rol-
ling Stones gibi dünyanm en
ünlü topluluİdannın konserle-
nnin sahne tasanmlanna imza
atan Mark Fisher, birzamanlar
Beıün Duvan'ndayeralangra-
fittiler ile Nikaragua'daki San-
dinista gerillalannın kullandık-
lan protesto amblemlerini de de-
korun birparçası olarak kulla-
nacak. Gösterinin kostüm ta-
sanmını ise NoftingHill filmi-
nin kostümcüsü Keith Khan
gerçekleştiriyor. Gösterinin
sponsorlufunu Ingiliz hükü-
meti ve Dome üstleniyor.
rin göz >Timmalan sonucu bilin-
meyen yeriere taşınmış olması
durumu bile çözümsüz kalmış,
unutrurulmayabırakılmışken "tyi
ki çağdaş resim müzesi kurmaya
güişmemişler'' diyesım geliyor.
ResimlerimJn kendi ülkemde
sarın alınma olasılıSmın çok az ol-
dugunu biliyorum. Ote j-andan, re-
sımlerimı her isteyenin/resim sa-
natıyla gerçekten ilgilenenlenn
istediklennde hemen gelip göre-
bilecekleri bir yerde bulunmak
yerine, bir zenginin evinde. ancak
özel izinle/ilişkiyle görülebilme-
si durumunu, yaptığım sanatın
amacına çok uzak buluyorum.
Bu nedenle resimlenmi satışa
koymaktan hep kaçındım. Resim
isteyen kuruluşlann, bunlan sa-
natçıdan ahp satmak yerine. sü-
rekli sergileyecekleri çağdaş mü-
ze için istemelerinı yeğlerdim.
Ne ki özel kuruluşlanmızm hiç-
birinde böylesi bir göriişe yakın-
lık söz konusu bulunmamakta.
Bu durumda yapılabilir olan yi-
ne banadüşüyor. Elimdeki tüm re-
simleri, ölümümle müze duru-
muna sokulmasını isteyeceğim
oturmakta olduğum evde sergilet-
mek. Vasiyetimi yerine getire-
ceklerin bunu sağlayacaklannı
umuyorum.
Albûm olasılığı çok zor
-Çeşiüi daflardaki çahşmalan-
aa birbirini nasıl etkîlivor? Bes-
telerinizin bir albümde toplanma
olasılığı var mı?
FIRAT-Yazın, resim,küğ (çok-
sesli müzik) çalışmalanmın her
biri ilgili olduğu sanatın genel
koşullan ıçinde oluşmuştur. Ne ki
bunlann türlerinin değışik olma-
sına karşın insansal yapımdan,
kişiliğimden< ıramdan ortaya çıkan
benzerlikler bulunabilir. Bildi-
ğim kadanyla her üç alanda or-
taya çıkmış yapıtlanmın hiç de-
ğişmez özelliğini iki kavramla
belirtebilrrim: 1- Yoğunluk. 2-
Araştıncı olmak-sürekli yeni-
lik'bir yaptığım bir daha yapma-
mak, yeni biryol, yöntem, biçim,
biçem aramak... Bu sonuç, vapıt
verdiğim sanatlann birbirini et-
kılemesinden degıl. ıramdaki özel-
liginyapıtlanınayansuqasından.-
dır " • ~ "
Bağdalanmın (bestelerimin)
hepsinin bir albümle toplanması
olasılığını bugün için çok uzak,
çok zor, neredeyse olanaksız gö-
rüyorum. Bugün 88'e ulaşmış
olan bağdalanmdan, 50 yılhk bağ-
darlık yaşamıma karşın ancak 15
kadan seslendirilebilmiştir. Bu
seslendirilenlerden kimileri de
yanm seslendirilebilmiş, zorbu-
Junan parçalar seslendirilmeden
geçilmiştir. Yine bunlardan kimi
kötü seslendirilmiş olsa bile, din-
leyiciye kügüm yönünden bir ön-
dûşün verilebilmesi bakımından
bu on beş kadar yapıt iki veya üç
disklik bir albümde toplanabilir.
Önemli olan, bunu isteyenin/ is-
teyenlerin bulunmasıdır. Istan-
bul'daki bir küğ firmasının 6 Mart
1999 Saygı Gecesi'nin kayıtlan-
nı disk yapmak için üç bin dolar
parasal yardımyatınm yapmala-
n yönünden *Yapı Kredi"ye baş-
vıırduğunu biliyorum.
Böyle bır disk yapımına gıri-
şecek hiç kimseye benim bir zor-
luk çıkarmayacağım kesindir.
Ashnda bu işi TRT de yapabi-
lir. Çünkü kayda alınmış yapıtla-
nmın tümünün kaydı onlarda bu-
lunmaktadır. Ama TRT'yi kim
uyaracak? Acı olan şu; yalruzca
emekli maaşıyla geçinen bir in-
san olarak, istenen üç bin dolan
hemen çıkanp verecek durumum
yok. Belki biraz bekiemem gere-
İcecek. (Ömrüm yetecek mi?)
Çağdaş sanata klasik müzayedeKültür Servisi-Bugüne dek İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfi'nın düzenledığı
festivaller ıçinde 'üvey evlat' muame-
lesi gören Uluslararası istanbul Biena-
li'nin altmcısı, çok sayıda davetiinin
katılımı ile çoşkulu bir biçimde açıldı.
.\farmara Bölgesı'nde yaşanan deprem
felaketinin ardmdan düzenlenen ilk bü-
yük etkinlik olması mı, yoksa önceki yıl-
laranazaran •ortalama" ızleyioinin ilgi-
sini çekebılecek türden yapıtlann çok-
luğu nedeniyle mi büinmez, Dolma-
bahçe Kültür Merkezi'nin girişinden
başlayan davetli kuyruğu, vapıtlann
doğru düzgün görülmesini bile engel-
leyecek kadar uzundu.
Bienalin ana mekânını doJduran çok
sayıda izley ici bizleri sevindırirken, 'ir-
lejicisijıok' denilen plastik sanatlann as-
ViüzayedeyeTürkkofeksivoneıierdençok yabancılarilgigösterdL
lında 'ne çok seveni varmış,' dedirtmesi de il-
ginçtı. 30 Ekim'e dek açık kalacak olan 6. Ulus-
lararası İstanbul Bienali'nin en heyecanlı günü
kuşkusuz geçen cumartesi oldu. Dünyanm ön-
de gelen 80'e yakın koieksiyoneri Raffi Porta-
kal'ın tsviçreli kuruluş Simone de Pury Luxen-
bourg Art'la biriikte yönettiği müzayedeye bü-
yük ilgı gösterdi. Raffi Portakal'ın klasik 'Satı-
vonım,saaaarüm!'sözlen. Simone dePury'nin
alıcılan kışkırtan heyecaniı ve profesyonel 'sa-
üalıgı' kuşkusuz görübneye değerdi. Aya lrini">-i
dolduran yüzlerce kişi, hayli heyecanlı geçen
müzayede>ealkışlan, kahkahalan vee/bette *pa-
ra'lanyla katıldı. Müzayededen elde edilen 225
bin dolar (113 nıilyar TL) deprem felaketinden
zarar görenler için hazırlanacak çeşitli rehabili-
tasyon programlannda kullanılacak.
Tony Ousler. Pipiiotti Rist, VMIliam Kentrid-
ge. Aydan Murtezaoğlu, Ömer Uluç. Gavin Turk,
Giüian Wearing, Christopher Hbol. Juan VIu-
nas gibi sanatçılann yapıtlannı bağışladığı mü-
zayedeye Türk koleksiyonerlerden çok yaban-
cılann ilgi göstermesi dikkat çekici aynntılar-
dandı. Gözler, Atü Köşk'te konuşmaya gelince
•mangaklakültMrakmavan' ünlüzen-
gınleri aradı.
Müzayedeye altı yapıtıyla katılan
Tony Ousler, 68 bin dolarla en çok ge-
lir eîde ediimesini sağlayan sanatçı ol-
duysa da William Kentridge tek ya-
pıtı 'VVüdebeest' ile 36 bin dolara ah-
cı buldu ve en yüksek fiyata satılan
parçaunvanıru kazandı. Kentridge'nin
ve yaklaşık yedi sanatçının yapıtı da
bienalin küratörü RaoloCoJombo ta-
rafindan adını açıklamak istemeyen
bazı koleksiyonerîer ıçın satm ahn-
dı. Simon de Pur\
r
: Juan Munoz'un
'Vanmış Kınk Burun' adlı çalışma-
sına 26 bin dolar ödedı. Raffi Porta-
kal sadece müzavedeyı yönetmekle ye-
tındi. yapıt satın almadı. ama bin beş
yüz dolar bağışta bulundu.
Türk sanatçılardan Aydan Murte-
zaoğlu'nun bienal çerçevesinde Dolmabahçe
Kültür Merkezi'nde sergilenen 'lamsiz' fotoğ-
rafı 5 bin 500 dolarla en yüksek fiyata giden yer-
li yapıt oldu. Ömer L'luç'un 'MaviHayaletveİld
Arkadaşı' adlı yapıt ise beklenenden düşük bir
fiyata; 4 bm 500 dolara Oj-a Eczacıbaşı tarafin-
dan satın alındı. Oya Eczacıbaşı aynca Haluk
Akakçe'nın yapıtını da koleksiyonuna kattı.
Müzayede sonunda De Pury, sempatik hare-
ketlenyle koleksiyonerleri bağış yapmaya çağu--
dı ve çağnsı karşılık buldu. Müzayede sonunda
aynca 18 bin dolar toplandı.
DT Genel Müdüru Lemi Bilgin
'Her türlü antidemokratik
uygulamaya karşıyım'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Devlet Tivatrolan
Genel Müdürii Lemi Bilgin.
kendisi görevlı olarak yurtdı-
şındayken kurumun yönetim
kadrolannın değiştirilmesıne
sen tepki gösterdi. Bilgin. bu
uygulamanın demokrasi, sa-
natsal işleyış ve bürokrasi ge-
leneği ile bağdaştınlabilmesi-
nin olanaklı olmadığını belir-
tirken •'Bu kurumda hertür-
lü siyasete. siyasetçiye, çifte
standarta prim veren yöne-
tim biçimine, kişisel çıkarlan
koflamak adına verilecek ta-
vizkre genei rnüdürolarak di-
reneceğiın''görüşünü dile ge-
tirdı.
Kurumu, mevcut yasal dü-
zenlemenin taşıyamaz hale
geldiğini belirten Bilgin, "Bu
nedenle de vasamızuı gözden
geçirilmesi ve tarbşüması ge-
reği ortava çıkmış,yenibir dü-
zenleroe zorunlu hale gelmiş-
tir. Bu tarbşmada Kültür Ba-
kanlığı'nın sanat kurumlan
üzerindekj tasarruf sunrtam-
la kurumlann tüzelldfifikieri
arasudaki çizginin saptanma-
sı ön plana çıkmaktadır" de-
di. Yapılan değişıklıklen "ne
deraokrasiv le, ne sanatsal iş-
levişimizle ve ne de bürokrasi
geleneğimizle bağdasünlabil-
mesi mtimkün değüdir. Bu tür
uygulamalar, özgûr ortamı
yokedecektir.Ancak herkesşu-
nu bilmetidir ki; DevletTiyat-
rolan birdeğişimin sancılı sü-
recine girmiştir" şeklinde de-
ğerlendirdi.
Kurumda, 'her tfirlü sivase-
te, siyasetçiye. çifte standarta
prim veren yönetim biçinıûıe.
kişisel çıkarlan koflamak adı-
na verilecek tavidere' genel
müdür olarak direneceğine
değinen Bilgin, "Bu demok-
ratikJeşme sürecinde, ya ku-
rura kişilere yönelik çıkar he-
sapian ve kararlanyla sarsıla-
cak va da modern ve gerçek
bir sanat kurumu olarak ye-
ni ufuklara açılacakör" dedı.
DEFNE GOLGESİ
TUBGAY FtŞEKÇt
Geçmîşe Tamklık ^
Maria Yordanidu, yazdıklan kadar yaşamı ve ya-
zariık serüveniyle de ilginç bir kişilik.
İlk kitabı Loksandra, İstanbulDüşû'nü (Çevrren:
Osman Bleda, Belge Yay.) yazmaya başladığmda
yaşı 66'dır. Bir emeklilik uğraşı olarak düşünmüş
olmalı yazarlığı, geçmiş deneyimlerin yeni kuşak-
lara aktanlması ve onlaria payiaşılmasını arhaçla-
yarak...
Yazdıklannı da doğrudan bir yazınsal türe soka-
mayız. Anılara yaslanan anlatılar denebilir belki.
Ancak Yordanidu'nun öytesine ilginç bir yaşamöy-
küsü var ki, yaşamının degişik bölümlerini anfatan
ayn ayn kitaplar yazmış olması şaşırtıcı gelmiyor.
Kisacagözatalım; 1897'de Istanbul'dadoğuyor.
Annesi Istanbullu, babası AtinayakınlanndakiHyra
Adası'ndan. Çocukluğu Pire'degeçiyor. Istanbul'a
döndüğünde yatılı olarak Arnavutköy Amerikan
Koleji'ne giriyor. 1914 yazında tatil için amcasının
yanına, Batum'a gidiyor. Bu sırada Birinci Dünya
Savaşı patlayınca geri dönemeyerek beş yıl Rus-
ya'da kalıyor. Liseyi orada bıtiriyor. 1919'da Istan-
bul'a dönüyor. Sonra Iskenderiye'ye gidiyor. 1923 te
evlenerek Atina'ya yefteşiyor. 1963'te ilk kitabını yaz-
maya başlayana dek Nazi işgalinden iç savaşa, ül-
kesinin yazgısıyla koşut bir yaşam sürüyor.
Feleğin Çemberinde (Çeviren: Osman Bleda,
Belge Yay.) adlı kitabında yazarlığa başlamasını
şöyle anlatıyor: Bir gün Tatavla (bugünkü Kurtuluş)
semti üzerine bir kitap bulur ve heyecanla okuma-
ya başlar. Ancak kitapta anlatılanlar, onun yaşadı-
gı dünyayı yansrtmamaktadır. Bunun üzerine otu-
rurve 'kendi okumak istediği kitabı' yazar. Adını da,
ninesinin adı olan Loksandra koyar. (ss. 206-208)
Loksandra, yüzyıl başlanndaki istanbul yaşamı-
na bir güzelleme. Türlü incelikler, güzelliklerie do-
lu bir ev, sokak ve kent yaşamı... Artık silinmiş kül-
türler üstüne doğrudan bir tamklık...
"Büyük mıdyelerden alıp dolmasını mı yapsın-
dı, yoksa küçüklehnden alıp buğuda mı pişirsey-
di? Pilakisiniya da bol sanmsaklı kavurmasını yap-
sa da olurdu. Yoksa midye salmasında mı kararkıl-
sındı..."{s. 17)
"Bakırköy'ü vedenizi, denizin nimetlenistiridye,
midye ve ıstakozu seviyordu..."
"...Binyıllıkçınarlan, kestane ağaçlannı, şanlşa-
nl akan dereleri ve Karadeniz 'den bölük bölük ba-
lık; kefal, kalkan, kılıç balığı taşıyan haşin akıntıla-
n ile Boğaziçi'ni...''
"... Nisan güllerini (kabıza birebir), mayıs gülleri
(gül reçeli için), böğürtlenleri (hastanın ateşini dü-
şürür)seviyordu."(ss. 74-75)
Yazarın ikinci kitabı 1965'teyayımlanan, Rusya
yıllannı anlattığı Kafkas Tatili. Ardmdan Iskenderi-
ye'deki hayatını anlattığı Çılgın Kuşlar Gibi (1978)
geliyor.
1979'da yayımlanan dördüncü kitabı Feleğin
Çemberinde ise daha geniş birzaman dilimine ya-
yılıyor. Almanya'nın Yunanistan'ı işgal ettiği İkinci
Dünya Savaşı yıllannda başlr/or. Savaş koşullan-
nın yokluk ortamında yaşama uğraşı, direniş mü-
^ca.dejeler^ spnraşırjda yaşanan iç şavaş ve bunlaT
*nh 6rtâsın3âiDir insanın günlük hayâtı. Son dere-
ce canlı gözlemlere dayalı kitap, 1950'lerin sonla-
nnda yapılan bir İstanbul ziyaretini anlatımıyla son-
lanıyor.
Yazann 1989'daki ölümünden önce yayımlanan
son kitabı ise 1981 de çıkan Bizim Avlu (Çeviren:
Osman Bleda, Belge Yay.). Bu kitapta artık adına
çağdaş yaşam biçimi denen apartman katlannda-
ki ev hayatı, yeni konfor sunan eşyalar, kent yaşa-
mının açmazlan vb. ince bir alaycılıkla işleniyor.
Komşumuz Yunanistan'la ilişkilerimizi yeniden
gözden geçirmeye çalıştıgımız şu günlerde Maria
Yordanidu'nun kitaplannın, pek çok geçmiş ortak
değeri anımsatan yanlanyla insanlanmıza ilginç ge-
leceğine inanıyorum.
Yeri gelmişken, bu kitapları yayımlayan Belge
Yayınlan'nın 'Marenostrum'adlı dizisinde Akdeniz
çevresindeki türlü halklann eski kültürteri üzerine
birbirinden ilginç kitapların yayımlanmış olduğunu
da belirtelim.
Konferanslarda değişikfik
• Kültür Senisi - İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi
tarafından düzenlenen 6. Uiuslararası istanbul
Bienali kapsamında gerçekleşecek konferanslardan
bazılannın tarihleri değişti. Buna göre, 2 Ekim
tarihli Gregory J. Markopoulos Filmleri Hakkuıda
başlıklı konferans ve 9 Ekim tarihli 'Tutku ve
Anlatım' başlıklı konferans yer değiştirdi.
Grup Atftena'dan konser
• Kültür Senisi - Deprerozedeler için OPET
sponsorluğunda, Grup Athena'dan 'Yann Bugünden
Güzel Olacak' konseri düzenlenecek. Depremden
etkilenen çocuklar ve gençlerin biraz olsun
bulunduklan ortamdan uzaklaşıp iyi vakit
geçirmeleri amacıyla düzenlenen konser. Galleria
Ataköy'de, 25 Eylül Cumartesi günü saat 17.00'de
gerçekleştirilecek. Konser öncesinde müzikli spor
gösterisinin de yer aldığı konser için Avcılar
bölgesinden ücretsiz ulaşım sağlanacak. Konser
ücretsiz olarak yapılacak.
K C L T C R • Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I