01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLUL1999 PAZAR HABERLER Demirel Isparta'da • ISPARTA (AA) - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Demirel. özel uçak "GAP" ile Isparta'ya geldi. Cumhurbaşkanı Demirel'i. Isparta Süleyman Demirel Havaalam'nda. Isparta Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu. Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın ile askeri ve mülki erkân karşıladı. Demirel, bugün Eğırdir'ın Barla beldesinde ıstirahat eden kardeşi Şevket Demiren zıyaret edecek. Demirel, doğduğu Islamköy'de yakınlannın mezarlannı zıyaret ettikten sonra Ankara'ya dönecek. Hollanda'da PKK kampları • AMSTERDAM(AA)- • 'H^llanda'da yayımlanan bır gazete. PKKnin yakın âgUFnana kadar Hollanda'da ,«ğıtım kamplannın bulunduğunu dogruladı. Clkenin en büyük gazetesi olan De Telegraaf ın ilk -sayfasında manşetten verilen haberde. örgütün bır yıl öncesine kadar, ülkenin değışık yerlerinde, "çok gizli olarak. askeri eğitim kamplan düzenlediği" belirtildi. Bu kamplara Avrupa ülkelerinden genç yaşta kişilerin getirildiği ve bu ktşilere sıkı kurallar altında eğitim verildiği kaydedilen haberde, kamplardan binni ışleten Tcişinın sözlen aktanlırken, ötgütün geçen yıl Grontngen kenti yakınlannda bulunan Leens kasabasında "De Marne" adında bir kamp alanını 20 bin florine .(jpklaşık 4.5 mılyar TL) kiraladığı ve burada 10 gün süreyle 130 kışıye eğitim yaptırdığı anlatıldı. ABO'de tarrtı kitabına yasak • \VASHLNGTON (AA) - ABD'nın California eyaletınde bır ılkokul, Hıristiyanlık dışındaki dinleri tarikat olarak tanımlayan ve Kristof Kolonıb'un Amerika'yı keşfetmesine Tann'mn yardım ettiğinı yazan ders kıtaplannı. velıler ve çeşitli kuruluşlardan gelen baskı üzenne kullanmama karan aldı. Tarih kıtabında. Amerikan Kızılderililerinin aslında medeniyetin belli bir düzeyine erişebildikleri, ancak "gerçek Tann bilgisıne" sahip olmadıklan için ulaştıklan ilerlemenın değersiz olduğu savunuluyor Hükümete eleştiri • ANKARA (AA)-I Ağaç-lş Sendıkası 7. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Hak-İş Başkanı Salim Uslu, Marmara Bölgesi'nde yaşanan deprem sonrasında hükümetin üzerine düşen görevi yerine getirmediğini savundu. Uslu, depremin etkisinin sürdüğü bir sırada hükümetin "enkazdan mal kaçınr'' gibi "gayrt ahlaki biçimde" Sosyal Güvenlik Yasası'nı çıkardığını öne sürerek '"Ulkeyı yönetenler siyasi bir depreme hazır olmalıdırlar"' diye konuştu. Acıklama laber Merkezi - Adalet Bakanlığı Ceza ve 3 H f l r i G l;3gH tJjpdürlüğü'nün, gazetemizin 13.9.1999 tarihli sayısında yer alan '"Cezaevinde Görüş Gerginliği" başlıklı haberle ilgili olarak yaptığı çıklamada, "'Ankara Ufucanlar Kapah Cezaevi'nin kapasitesi 550 diüp halen burada 743 hökümlü ve tutuklu banndınlmaktadır. Bunlardan -İ38'i terör. 605'i adli suçlardan hükümlü ve •totukludur. Cezaevinin yansı terör, yansı adlı suçlardan -hökümlü ve tutuklulara -laksim edilmesine rağmen .2^.1999 günü yasadışı terör örgütü TİKJCO üyesi tutuklu ve hükümlüler kaldıklan -kaguşun kalabahk olduğunu -garekçe göstenp adli -suçlardan tutuklulann İanndınldığı 7. koğuşun .havalandırma duvanru (Jşİmek suretiyle anılan •keğuşu işgal etmişlerdi. Soruna sabırla çözüm aranmaktadır" denildi. Devlet Su îşleri'ndeki (DSİ) irtica soruşturması müfettiş değiştirilerek örtbas edildi Soruşturnıa genişletflmediANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji Bakanlığı'na bağlı " •"*. Devlet Su Işleri (DSt) Genel Müdürlüğü'nde irticai faaliyetlerin belirlenmesi amacıyla başlatılan soruşturmanın örtbas edildiği belirlendi. DSl'deki irticai faaliyetlerle ilgili ön raporunda soruşturmanın genişletilmesini isteyen müfettişin değiştirildiği. yerine atanan müffettişin ise "kurumda irticai faaliyette bulunulmadığına yöneük" bir çalışma içinde olduğu kaydedildi. İrticai faaliyetleri ızlemek üzere kurulan birimlere ulaşan bılgilere göre, DSl'de yoğun irticai faaliyetlerde bulunuluyor. 28 Haziran 1999 târih, 500578/131 sayılı yazı üzerine "M.FT adlı bir müfettiş görevlendirildi. İddlaların örtbas edilme glrlsimleri M.P. teftiş kuruluna sunduğu 28 Temmuz 1999/2 sayılı raporunda irticai faaliyetleri saptayarak soruşturmanın genişletilmesini istedi. "Iddialann örtbas edilme gjrişimleri" dikkat çekerken, kurumda irticai faaliyetlerin sürdüğü. bazı mühendislerin ve vasıfsız personelın bu faalıyetlere önayak olduğuna dikkat çekilerek, şu saptamalarda bulunuldu: • Daıre başkanlanndan birinin çocuğunun ASKJ Genel Müdürlüğü'nden taahhüt işleri aldığı. daire başkanının bu işlerin alınması ve gerekse yürütülmesinde bizzat çalıştığı, bu nedenle de mesai saatlerine pek uymadığı belirlendi. • Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Cumhuriyetin 75. Yılı kutlama törenlerine mesai saatleri içerisinde daire personelinden 9 kişi Su İşleri Müdürlüğü'ne ait resmi araçlarla katılmıştır. • Bir temizlik işçisinin fakir ögrenci yurtları ve Kuran kurslan içın alenen para topladığı belirlenmiştir. Bu saptamalan yapan müfettişin soruşturmanın daha da genişletilmesi İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN • ı A 11 ıı r| için yetki istediğinin anlaşıldığı açıkça ortaya koyan müfettişin bir belirtilen raporda. *Ancak DSI'de yoğun sonraki soruşturmaya ta> in edilmediği bir irticai faaliyetin bulunduğunu Teftiş görülmüştür. Genel müdürlükten Kurulu'na sunduğu söz konusu raporda öğrenildiğine göre, yerine atanan müfettişin ilk raporun aksine irticai faaliyette bulunulmadığına yönelik bir çauşma içerisinde olduğu anlaşılmaktadır" denildi. Hakaret davası actı Bilican iddiaları reddetti• Cohiba Bar'ın su sporlan merkezini kiraya verdigi Turgal Terzioğlu tarafından 'dolandıncılık' suçlamasıyla savcılığa şikâyet edilen Murat Bilican. "Işletme yetkisi onlarda olduğu için ruhsat alma yetkisi de onlardaydı. Bekledikleri kazancı elde edemeyince beni suçlamaya kalkıyorlar. Ben de onlan dava ettim" dedi. Haber Merkezi - Emniyet Genel Müdürü Ne- cati Bilican'ın oğlu Murat Bilican. kendisine yönelik 'dolandıncılık' ıddialannın doğru ol- madığını söyledi. Torba'da iki yıl önce işletmeye açtığı Cohiba Bar'ın su sporlan merkezini 5 aylığına kiraya verdigi Turgal Terzioğlu tarafından savcılığa şi- kâyet edilen Bilican, Terzioğlu hakkında haka- ret davası açtığını söyledi. 'Ruhsatsız tesisi Id- raya verdigi' gerekçesiyle kendisinin şikâyet edildiğini anımsatan Bilican, Terzioğlu ile ara- lannda maktu sözleşme olduğunu, su sporlan merkezinin ruhsat ve vergi işleriyle onlann il- gilenmesi gerektiğini ifade etti. Bilican, "Ben orayı sözleşmeyle kiraya vermişim. Yani orası ayn bir işletme. Oradaki hiçbir işleyişe kanşa- mam. Geçen yıl da aynı yeri başka bir kişiye ver- miştik. Bu sene Terzioğlu aldı,işletmenin tüm so- rumluluğu onlara ait Ben karîşamam ki oraya. Benim vergi levham ayn. Şimdi kalkıp da beni suçlamalan doğru değU" dedi. Terzioğlu'nun iddıa ettiği gibı, su sporlan merkezini 21 bin do- lara değil, 8 milyara (yaklaşık 17 bin dolar) ki- raladıklannı belirten Bilican şunlan söyledi: "Üstetik bu panuıın sadece yansuu ödedOer. Diğer yansını ödemediler bile. Bu, ticari ahlaka bile sığmıyor. Onlar bu işe büyük para kazan- mak için girdiler, işler tersine dönünce de ben- den paralannı geri istediler. Beni medya aracıh- ğıyla tehdit etmeye kalkıyorlar. Ben de, gidin da- va açuı dedim. SÖzleşmemizde herhangi bir an- laşmazlık sonucunda İstanbul mahkemeleri tam vetkilidir diyor. ama gidip Bodrum'da suç duyu- rusunda bulundular. Ben de kalkıp karşı dava açtim." 'Sami Selçuk Yargıtay Yasası'nı çiğnedi', Yargıtay Başkanı, yaptığı konuşmasmda nesnellikten aynldı... Gerçek amacı çevresinde dinci cemaatlere özgürlük tanınmasını isterken gözünü doğabilecek tehlikelere kapadı MUSTAFA REŞİT KARAHASAN Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı -4- (D) Sonuç Şimdiye değin yapılan açıklamalann ışı- ğında belirtelim kı; a) Sami Selçuk. açış konuşmasmın hazır- lanmasında Yargıtay Kanunu'nun 5911. maddesi hükmünü çiğnemiş. Yargıtay tüzel kişiliği için değil de kişısel görüşlerini dile getirmiştir. b) Selçuk, konuşmasmda nesnellikten ay- nlmış, gerçek amacı çevresinde cemaatlere özgürlük tanınmasını isterken gözünü tehli- kelere kapamıştır. "Böyle bir yola girilirse, 2000'lerin ilk 10 yıh içinde Türkiye Afganistan'a döner. Bilin- digi gibi Müslümanlık iddiasında bulunan dini gruplar. bugün Kâbil sokaklannda At- lah adına birbirlerini kesişorlar. Türkiye"de tarikarJar vedinigruplar, tslam ve çağdaşlık konusunda gece ile gündüzün farkhuğı kadar farkhlıklar taşıyorlar. Din eği- timini bunlara bıraktığmız takdirde ülkeyi bir kaosa sürüklersiniz. Örneğûı bugün Al- manya'daki Milli Görüşçüler, Cemalettin Kaplancılar başta olmak üzere. tüm dinî kl- dialı gruplar birbüieriyle kanlı btçakudırlar. Karşı tarafın camisinde namaz bile kümn >»rlar." (lslamî Yazar Ismail Nacar, 10. 9. 1999 tarihli Milliyet Gazetesi, S. 33). Açık yüreklilikle belirtmek zorundayım ki, Selçuk, tehlikeli alanda dans etmektedir. Birçok badireden kurtulan ulusumuz, 28 Şu- bat sürecinde biraz nefes almıştır. Bu gerçe- ği gözetmemek aymazlıktır. Ulusumuzun huzura gereksinimi vardır. Yargıtay Başkan- lığı niteliğini taşıyan bir kimsenin daha dik- katli olması gerekir. Belli çevrelerin alkışla- n, unvan dağıtması Selçuk'u yüreklendir- memelidir. Toparlarsak; Selçuk, açış konuşmasmda, yargınm güncel sorunlan yerine soyut kav- ramlan tartışmayı yeğlemiştir. Ne var ki, bu kavramlara kendisince anlamlar yüklemiş, kimilerinin içini boşaltmış, kimilerinin de içini doldurmuş, böylece nesnellikten aynl- mıştır. Selçuk için önemli olan. cemaatlerin- tarikatlann özgürleştirilmesi, din eğitiminin tümüyle onlara verilmesidir. Bu uğurda doğ- rularla yanlışlan bir potada eritmiş, içinde yer aldığımız Kara Avrupa Olkelerinin Hu- kuku'na saldırmış. Anglo-Sakson Huku- ku'nu yücelterek, bu hukuku, cemaatlerin- tarikatlann özgürleşmesi, din eğitiminin on- lara tümüyle bırakılması. devletin tümüyle din alanından çekilmesi uğruna kullanmaya kalkmıştır. Cumhuriyetin tüm değerlerini de "bilimin en son değerleri" listesinden çıkar- mada hiçbir sakınca görmemiştır. Dahası, laikliğe karşı köktenci akımlann dilinde aşa- ğılayıcı bır anlamda kullanılan "taikçi" sö- zünübenimseyerek konuşma metnine almış- tır Devlet, bütün inançlara, dinlere karşı il- gisiz ve eşit uzaklıktadır dedikten sonra "Din, özellikle İslam sosyolojik olarak, Türk küttürünün en önemli parçasıdır. L'lusal bir- liği sağlamada bu tutkaldan >ararianmala- nn yollannı arayalun." diyerek kendi sözle- nyle çelışkıye düşmede hiçbir sakınca gör- memiştir. Kısacası Selçuk. yargının sorun- lannı ele alıp irdeleyerek var olan aksaklık- lann nasıl iyıleştinlebıleceği konulannda so- mut önerilerde bulunma, çözümler ürerme yerine, yalnızca politikbağlamda iletilere y- er vermiştir. Izmir Barosu'nun (bkz.. 2.9.1999 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Sh. 5). Selçuk'un konuşmasmın "İslamiideok>jutin üriinü olduğunu" saptaması gerçeğin ta ken- disidir. Gazetecilik yaşamının büyük bölümünü şeriatçı örgütlere ayıran. bu konuda yazılar yazan, yapıtlar veren H. Çetinkaya, Fethul- lah Gülen destekli TYV'nin 1998'de A- bant'ta yaptığı "İslam ve Laiklik" toplantı- sının sonuç bildirgesiyle Selçuk'un esas ko- nuşmanın konuya ilişkin görüşlerinin hemen hemen özdeş olduğunu, her ikisinin örtüştü- ğünü karşılaştırmalı olarak gözler önüne ser- miştır. Tehlikeli olan, \cendisi yadsımakta ise de. Selçuk gibi üst düzey kamusal bir yerde bu- lunan bir kişinin din bağlamındaki bu min- val elestiri ve önerileri dile getirmesi, şeri- lumda yıkım yapabilir. Selçuk, şenatçi çev- relere bır iletide bulunmakta hiçbir sakınca görmemiştir. Şeriatçiler, kendileriyle bütün- leşen Selçuk'tan öç alamayacaklanna göre gerçek Atatürkçüler-ICemalistler, toplumun zinde güçleri şeriatçilerin hedefı olmaya adaydır. Selçuk'un açıklamasında bir tehdit oldu- ğunu söylemede abartı yoktur. d) Selçuk'un, yasanın 49/2. maddesine ay- kın olarak hazırladığı konuşma metni, kişi- sel görüşlerini yansıtmaktadır. Yaptığı ko- nuşma ile azınlıkta da olsalarbile, bir taraf- la özdeşleşmiştır. Kısacası. taraf durumuna düşmüştür. Çok daha önemlisi, yaptığı ko- nuşma siyasal içeriklidir. Tüm bunlar. Yargıtay Başkanhğı niteliği ile bağdaşmaz. Bu tutumu nedeniyle Selçuk, eleştiriler al- mış. istifaya çağnlmış. basında bu tür haber- lere yer verilmiştir. Yargıtay tüzel kişiliğinin bundan zarar gördüğü ise çok belirgindir. e)TufanTürenç.6Nisan 1999 tarihli Hür- riyet gazetesinde Gündem başlıklı köşesin- de Yargıtay Hukuk Daıresi'nden bir üyeden geldiğinı söylediği mektuptan alıntı yapmış- tır. Bu mekrupta şov le denilmektedir: sürüyor. Laik cumhuriyet karşıtian, sevinç- ten tamtam cahyor. Köktendindler ve numa- ralı cumhuriyetçüer nerdeyse zil takıp oyna- yacaklar. .Ankara ka>ıuyor. Her köşede bu taruşılrvor: 'Yargıtay Başkanı, ne kadar numaracı cumhuriyetçi varsa, özel olarak davet etmiş. Araya da bir iki göstermelik isim koymuş.' Hepsi oradaydı. Ama Atatürkçü Düşünce Dernegi Başkanı yoktu. Öğle yemeğini de F P Genel Başkanı Recai Kutan ve numaracılar- la yemişti. Yakışır. Aslında yakışmaz. Zaten, belli kesimlerden yoğun eleştiriler geliyor: •Cumhunyetın teokratik olduğunu nasıl söyleyebilir? Laikliğin neresi tıkandı ki, dev- let laikçi olsun? tran'da da solcular ve ayduı- lar aymazlık içindeydi. Mollalar Şah'ı devi- rir, nasılsa beceremezler, ülke bize kalır der- lerdi. Sonra ne oldu?' Olan oldu_ Mollalar tümünü aso. Selçuk'un din egitimini tarikat- lara ve cemaatlere veren anlayışı da dudak uçuklatıyor: 'Ayaklan yere basmıyor. Türki- ye, Afganistan'dan beter hale gelir.' Bence, bu sözler tam bir siyasi konuşmaydı. Kürsü- ye FP'li Recai Kutan çıksaydı, ancak bunla- n söyle>ebilirdi. Zaten altına imza atanm de- medi mi? Eski Harbiyeti bir arkadaşun tele- ALçık yüreklilikle belirtmek zorundayım ki, Selçuk, tehlikeli alanda dans etmektedir. Birçok badireden kurtulan ulusumuz, 28 Şubat sürecinde biraz nefes almıştır. Bu gerçeği gözetmemek aymazlıktır. Ulusumuzun huzura gereksinimi vardır. Yargıtay Başkanlığı niteliğini taşıyan bir kimsenin daha dikkatli olması gerekir. Belli çevrelerin alkışları, unvan dağıtması Selçuk'u yüreklendirmemelidir. atçılığın devlet örgütlerindeki kadrolaşma çabalan çerçevesinde çıtayı biraz daha yük- seltip şeriatçılara yasal bir zeminde de tartı- şabilme olanağını sunmaya niyetlenmesidir. Selçuk. Islamı siyasallaştırmak isteyen ke- simlerle bütünleşmiştir. Onun din eğitimi özgürlüğü istediği tarikat ve cemaatlann Ge- nelkurmay, MİT ve Emniyet raporlannda. devleti ele geçirmek istediklerine ilişkin ha- berin 11.9.1999 tarihli Cumhuriyet gazete- sinde yayımlanması, tehlikenin yakınlığına bir kanıt sayılabilir. c) Din eğitiminin cemaatlere bırakılması- nı tehlikeli bulmayan Selçuk. "İrtica her za- man, her yerde vardır. Bu tehdit nicelik ola- rak Türldye'de daha fazladır. Ama bunu ön- lemenin yolu, yasaklayıcı bir zihniyet değiU aksine çoğulculuk anlayışıdır. Sosyolojik ya- salara uymazsanız öcünü alır. Nasıl doğa öcü- nü aldı. Onun gibi" demiştir. (11.9.1999 ta- rihli Milliyet Gazetesi. Sh. 1. 14). Böylece Selçuk, sosyolojik yasalara öç al- ma işlevini yüklüyor. Sosyolojik yasalar el- le tutulup, gözle görülmediği için burada öç alacak somut varlık olan insandır. Demek ki ona göre, yasak konulan şeriatçi, öç alabılir. tıpkı Marmara Bölgesi zelzelesi gibi top- "„. Yargıtay Başkanı ve onun gibi düşünüp da\Tananlar şimdiden Yargıtay Başkanhğı için kulislere başladılar. Başkan Mehrnet Uy- gun gkiince (1999'da emekli olacak) yerine bir tarikatçının geldiğini göreceğiz. Büyük bir dayanışma içindedirler. Başsavcılık için bile plan yapıyorlar." Şimdi de 11.9.1999 ta- rihli Hürrivet gazetesinin, Ankara Kulisı kö- şesindekı Ismet Solak'ın Bir Siyasi Konuş- manın İzleri başlıklı yazısını okuyalım: "Üç ay önceki Ehl-i Dil toplantısL.. Konu Tarikaüar ve Fethullah Gülen. Konuşmacı Muğla Ünhersitesi Rektörü Prof. Ethem Ru- hi Fığlalı... Milli Eğitim Bakanı Metin Bos- tancıoğlu ile Müsteşar Bener Cordan, bazı bilgiler vermişlerdi. Bir ara Yargıtay üyesi bir dostumuz söz aldı: 'Eğitimde öyle de, yargıda durum farklı mı? Yakında Yargıtay Başkanı seçilecek. 9 aday var, biri Fethul- lah'a yakın. Korkanm kazanacak." Adayla- nn özveriye yanaşmadığını anlattı. O adayın aradan sıyrılmasından kaygı duyuyordu. İsim vermedi. Kimi kastetti, hâlâ bilmiyo- rum. Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un ko- nuşması ile kafamda şimşekler çaktı. Gerçi, Selçuk tek'vizyonları gezip,' Benim tarikatla ilgim yok" diyor.Ama, dinci kesimde bayram fonla uyardı: •Bak azizim. Recai Kutan, altına ımza ata- nm demişse... Tansu Çiller, demokratik mi- lat diye ilan etmişse orada duracaksm ve dü- şüneceksin.' Tüm bunlar karşısında Selçuk'a sormak hakkımızdır: Görevden istifa etmeniz gerek- mez mi? f) Açık yürekle belirteyim ki, Sami Sel- çuk bu konuşmayı Yargıtay'da değil de, dı- şarda, niteliğinden soyutlanarak yapsa, gö- rüşlerini bir gazetede yayımlasa, birey ola- rak kişisel görüşünü açıklasa eminim ki, kimsenin itirazı olmazdı. benim de. Bu durumda belirli çevrenin alkışlannı, övgülerini alıp almamasıyla hiç kimse ilgi- lenmezdi. g) Yargı katlannda yıllar yılı görev yapmış olan bu satırlann yazan, Selçuk'un isteyerek yarattığı ve içine düştüğü durum nedeniyle tarafsızlığını yitirdiği, çok önemli bir konu- nun tartışılmasında siyasal bağlamda taraf durumuna gırdığı gerçeğini gözeterek Selçuk için derhal görevden çekilmesini istemekten başka bir seçenek görememektedir. Sami Selçuk, görevden çekilmeni istiyo- rum. h) Hiç kuşku yoktur ki, bu Cumhuriyet sürecektir Türkiye Cumhuriyeti. "çokpartfli demok- ratik parlamenter rejim'"e dönük bir devlet olarak kurulmuştur. Esasında bir yanlışlık yoktur. Hedefe ulaşmada hâlâ zorluk çekili- yorsa, bu, uygulamayı yönlendiren yetenek- siz politikacılann sultasmdan toplumun ken- disini kurtaramamış bulunması sonucudur. Eksıklik cumhuriyetin numarasında değil, içeriktedir. Hukuk onun gereksinimidir ve tüm hukukçulardan beklenen bunu sağla- maktır. (Toker, a.g.y.) k) Yüce Atatürk, okuyan, inceleyen, her konuda kafa yoran seçkin evrensel bir kişi- liktir. Savaş meydanlannda gündüz askerle- rinin başmdadu-, geceleri çadınnda, bir lam- banın sönük ışığında kitaplar okuyup ince- lemeler yapmış. ulusu için çarpan yüce gön- lünde bir sır gibı sakladığı cumhuriyeti na- sıl kuracağmı belirlemek için uğraş vermiş- ti. Atatürkçü, Kemalist düşünce durağan de- ğildir. Her çağda yol göstericidir. Yüce Atatürk'e ihanetedenlerbellidir. El- lili yülardan sonra Kemalist düşüncenin ege- menliğine sistemli olarak son vermek iste- yenlerin tanırrunda Selçuk, yanılgıya düş- mekten çekinmemiş, gerçeği parlak sözcük- lerle örtmeyi yeğlemiştir. Kemalist düşünce- nin egemenliğine son vermek isteyenler bel- lidir. Selçuk, "Türk-İslam sentezj" düşünce- sinin egemenliğı için verilen uğraşlan, asıl sorunun bundan kaynaklandığını göz ardı etmiş, bunalımlann nedenini yanlış adreste aramıştır. Atatürk'ün din konusunu da irdeleyen, ls- lamı çok iyi anlayan (bu yönden bkz, Çeçen, a.g.e, Sh.İ60 vd), düşünce ve eylem bağla- mında laikliği çok iyi kavrayan yüce bir ki- şi olduğunu, belgeler, apacık ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu gerçeği görmemezlikten gelen Selçuk'un laikliğe yüklediği işlevin, Atatürk'e sövmeyi huy edinen çevreyi yü- reklendirmenin dışında hiçbir değeri yoktur. Yüce Atatürk'ün her çağda ve durumda geçerli olan düşünce ve eylemini benimse- mek, bu yüce kişinin öğrencisi olmak. gös- terdiği ışıklı yoldan yürümek mutluluğunu tatmayanlara acınm. Gefçek Atatürk=KemaIistlerin yüce Ata- türk'ü putlaştırmalan asla söz konusu değil- dir. Kemalistler her çağ, her durum ve ko- şulda Atatürk'ün çizdiği yolu izlerken, çağ- daşlaşma ülküsünü yaşama geçirmeyi yeğ- lerken, donmuş kalıplar yerine özgür düşün- ce ile bilimin yol göstericiliğine, akılcılığa tutunurlar. ı) Selçuk, hazırladığı konuşmaya ilişkin kitapçığın 55. sahifesinin sonunda "Yaşasın Türidye'' diyor. Hayır! Hayır! Yaşasın, yüce Atatürk'ün tam bağımsızhk temeline dayah olarak kurduğu laik Türki- ye Cumhuriyeti. İİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle