01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLUL 1999 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Bundaıi Sönrası ÇelikGULERSOY G eçen \azımda. yerın sarsılması gıbı temel- de fiziğin (jeolojınin) konusu olan bir ola- yın, içinde geçtigitop- lumun dokusundan ne kadar etkilendigini, Türkiye örneğine uygulayarak ışledim. Sahnenin ikinci perdesL bundan sonrasuıda nelerin ya- pılması gerektiğidir. I- Geçmişe dönük: Halkın ve medyanın ortak dilegi, bütün çapaçulluklann ve topluma kar- şı hainliklerin. arüktambirhesabımn sorulmasıdır. Böyle bir gervksinim ol- duğu kesin. Çünkü bu kez yaşanan ka- os, bundan öncekileri kat kat aştı. Imar ve yerleşim işlerinde. dünya çapında skandallarörnelderinı sergılediğimize kuşku yok. Fakat ben, Türkiye'de et- kili ve tutarlı bir kovuşturmanın ve topluca bir hesap sormanın gerçekle- şebileceğini, hiç saıumyonım. Bu Lnanç- sızlığım. üç kaynaktan gelıyor: 1) Hukuk sisteminin yetersizliği: Bir yandan Adliye çarkımızın gerek hızı, gerekse uyguladığı ölçüleri, elverişli de- ğil. Öte \andan. eldeki konu da, Adli- yeyi bekieyecek "tabıana" değil. Çök- .•IJHİŞ yapılann altında her an dehşetlı bir satgın hastalık kaynağı olacak in- san vücutlan olmasa adalet çarkının ağır ^gır dönmesini bekleyelim. Fakat bu enkazın hızla kaldınlması gerek. Bu da suç izlerinin silinmesi işlemidir Sav- edıklarca,bilirkişileryardırnı ileherya- -fndan malzeme örneklerinin mühürle- nçpek alınması yolu, teorik olarak var. Ama dava açıldığında. bunlar. (bu bin- lerce ve -karmaşık torba yıgını-), nede- Kcede kanıt sayüacakür? Bu işin yü- nhneyeceğinı. bilen bilir. • 2) Hukuk vicdanı: Bir başka çekin- ~cç konusu, işin özünde: Tek suçlu, ya- pımcılar mı? Pısliklı degneğin asıl ve öbür ucunu, gelen maddede anacağım. Burada sözünü ettiğim, çürük-çank yapılann, aiıcüan. Bunlan yalap- şap > ükseltenler. gece ev lerine götürerek yapmıyorlar ki. Her şey, herkesin gö- zü önünde "cereyan ediyor". Satışla- nn, çoklukla bina daha "karkas" ha- lindeyken yapıldıgı göz önüne alınır- sa, alıcılann, "müterafikkusurlan", hu- kuken devreye sokulmasa bile, "vfcda- nen", ortadadır. Kurşun kalem gibi "kolonlara" cüzdanlannı boşaltanla- ra ne denecek? 3) Bürokrasi: Her sakat yapmın bir yapanı, bir de onaylayanı varya. Hat- ta onaylayanı, 2 grup: Göstermelik projelere imzayı basan mühendisler-mi- marlar ve devlet adma izni verenler. Bunlann toplam sayılan, "müteah- hit'lerden böylece daha fazJa! Bu güç- lü gruplann can kaygısı ile dirençlen. Türkiye koşullannda. etkili olur ve so- nucu belirler. Özellikle devletyapüann- da sorumlu zincirinin nerede biteceği- ni kimse bilemez. Onun için, gerçekçi olursak, "topyekûn bir hesaplaşma", gündeme girebilemez. Olsa oisa "ib- ret-i âlemlik", birkaç can yakma söz konusu olur. II- Geleceğe dönük: 1) Y'eni yapımlar için düzen ve yetki: İki şarap şişesinden birinin, tadına ba- kıldı. Bundan beteri olamayacağı için umudun ikincide olması gerek. Tadına bakılan, 1983'ün buluşu olan şimdiki "yerel yönetim" modefidir. Imar gibi, (kentlerin kişiliği ve estetiği *iûks"le- ri bir yana) herkesin can pazan olan bir konuyu, a) Her seçimde değişen, b) Ye- terli öğrenim. eğıtim temelinden yok- sun. c) Bu alanda bir çahşma deneyi- mi de geçirmemtş, niteKksiz, demago- ji üreten veseçmen gruplannaçıkar sağ- layıp çûrük zeminlere yeni Uoklar ve eski yapılann üstüne yeni katlar yük- selten kadrolara bırakmak. yönetim modellerinin en kötüsüydü. Yasama organı, şehırlerin genel plan- lamasını ve tek tek yapı izinlerini, ül- ke koşullartna en uygun yeni bir sis- teme bağlamalıdır. Kesinlikle üniver- sitelere ve meslek odalanna,görev ver- melidir. Imar ve Bayındırlık Bakan- lıklan ön plana çıkanlmalı, ama onlar da bu işleri halktan ve bilimden kopuk. kapalı bir düzende sonuca bağlamama- lı, açık ve objektif çahşmab, örnekJe- yerek söylersek, bu ûlkede bir daha, *tu- ristikmerkez" skandallan yaşanmama- lıdır. Adapazan'nda turistik gökdelen yoktu, ama Istanbul'da var! Bakanlık- lar, şehir planının bir noktasına kalem- lerini batırarak, orayı "turistik mer- kez" yapabilmişlerdir. Artık "Sarayın tepesine gökdelen dikflmez" diyen es- tetik kaygılar bile geri kalır. Çünkü o kazık, bir yamaca dUdlmiş, dünyada- ki tek gökdelendir. tlk Istanbul depre- minde ne olacağını kestirmek için de kâhin olmaya gerek yok. Yaşanmış bu acı deneyimlerle. İstanbuTun "bun- dan sonrakı iman "nın ciddi vevicdan- h mekanizmalara bağlanması gereği- nin ahını çiziyorum. 2) Yapı sigortası: Sanıldığı kadar "derde deva" değiL Çünkü önce, her yılprimödemekgerekıyor! "Biryılöde- yeyim, depreme kadar geçerli olsun" beklentisi hayal! Sonra sigorta şirke- tinin ilk uyansı üzerine, yapı izni ve- ren resmi kuruluşun hemen gereğini ya- pacağı bir düzenin (mühürleme. yı- kım vb) kurulması da gerekiyor. Ya- zışmalarla vakit geçirilirken, yine "em- rivâkikrle" çatı kapatılacaksa, sistem hiçbir işe yaramaz. Onun için sigorta- dan mucize beklenmesin. 3) Yeterli ve donatımlı bir rasathane: Bu, ilk yapılacak işlerden bindır. Ay- nca kritik günlerde bütün ülkeye yor- gun ve bezgin tek kişi yerine, yetkili bir bilim kurulunun "muhatap otana- s" da iyi olur. 4) Genel tarama: Ortadaki yapdar kalabauğı için genelde yapdacak fazia bir şeyin ounadığı inancındayım. Dep- rem Vakfi, sembolik bedellerle genel bir taramayı öneriyor, ama hem böyle bir çalışmanın alacağı uzun zamanı göz ardı ediyor, hem de ortayaçıkacak sonuçlann kimin ne işine yarayacağı- nı açıklamıyor! Görünen köy kılavuz ister mi? Son 30-40 yılın inşaatının çogunu yıkmak gerek. Bu da olacak şey mi? Iş sadece yapılann demir ve çimen- to kalitesi ve oranı ile bitmiyor ki! Blokların oturduğu toprağın durumu, hepsinden önemli. Diyelim ki malze- me yoklamasında yapı sağlam çıkü. Al- tı ne olacak? Örnek verelim: İstan- bul'un iki gölü, yani Çekmeceler, çok açık ki çöküntü sonuçlandır ve ikisi- nin arası kayma bölgeleridir. Burada- ki bütün verieşlmlerin kakbnhnası ge- reklr. Buna Idmin gûcü yeter? Hangi ekonomi, bunun ahmdan kalkabiür? Onunladabhmez.Silivri'denTuzla'ya kadar neredeyse bütün kıyıya, dolgu ile bir yol kuşağı çekildi. Depremlerde dibi sarsılan ve dengesi bozulan deni- zin, dev dalgalarla kıyılan yuttugu, de- neyimlerle görüldü, yaşandı. Bir Is- tanbul depreminde, bu kıyı yollan da gidecek. Aynca bir de rapor yanhşhğı örnekleri var: Bugünkü (3/9) basına gö- re, Avcılar-Gümüşpala yörelerine sağ- lam raporu verilmiş. önce oralan çök- müş. İTÜ Rektörü ise ancak "ruhsat- h" yapılann inceleneceğini belirtiyor. İstanbul'un yansı ise "kaçak"! Onun için, "çürük yapılann genel bir tarama ile saptanması", bu aşamada tam bir k 'sko!astik"tir. Bunun yapıbna- sma,daha 1950'terde başianmah idL Ar- ok "dönülmez aksamın ufkundayız". Şehrin ve ülkenin fantezilerle yitirecek zamanı yok. Olsa olsa, "müteahhitkrinyakasına yapışma" özleminde oldugu gibi. "kör kör parmağun gözüne" olan örnekler yıktınlabılır. Gtrne kalan uçsuz bucak- sız bozuk yerleşim, ancak "âkıbetini" bekleyecek. Bu acı saptama,bir sonra- ki maddemiz olan "ilkyardım'" bahsi- ni, yaşamsal küryor. 5) Gelelim Istanbul'a ulaşacak ye- ni -ve asıl- bir depremin baş konusu- na! Bilim çevrelerinin, Doğu'da başla- mış sarsıntılann Batı'ya dogru yürü- düğüne, (yani demek ki sıranın Istan- bul'a geküğine) dair -epeyce gecikmiş- uvarüan, durumun ne derecede ürper- tici oiduğunu yeterüıce anlatıyor. Kaç kez yazdım. yine altını çize- yim. tstanbul'u doğrudan vuracak bir sarsuıö, dünyada benzeri olmayan bir yerleşimi, yani Izmit'ten Tekirdağ'a uzanan 150 km'den fazla alana yayı- lan bu yerleşimi, atom bombası yemi- şe çevirir. Istanbul depremi, Izmit'e, Gölcük'e benzemez. Bunun altmdan, sade bu bölge değil. üflce kalkamaz. Bu- nu bilelim. Ama ne yapalım ki, savaş- mak zorundayız. Tek iş olarak da dep- rem sonrası için en etkih" olacak bir ör- gütü loırmak ve önlemleri artık bir bir hazırlamak borcu altmdayız. Gerçekçi olursak, bu örgüt tek ör- güt, ordumuzdur. Bunu 1995'teki bir yazımla ortaya attım. Ordunun baş iş- levi, savunma. Ama günümüzde sa- vaş, dünya güçlerinin karanna bağlı bir konu. Yani bir yerde soyut. Yerin zangırdaması ise çok somut Savunma mekanizmamızın önemli bölûmünün buna yönlendirilmesi, arük yaşamsal Önemde. Valiliklere dayandınlmış şimdiki "âfet" sisteminin tam işleyemediği. sonsınırlı çaptaki örnekte yaşandı. Is- tanbul olayında iş, uluslararası çapa ulaşacak. Eldeki "âfet" yasası, işini sav- saklayan görevliler hakkında sadece Osmanh'dan kalma "Memurin Mu- hakemat Kanunu Muvakkati" gere- ğince bir kovuşturmaya dayanıyor, bil- diğimkadanyla' Hesabı böyleceancak ahrette görülebilecek bir sorumluluk yaptınmı yerine, açıkça yaayorum ki bütün türîeri ile "askeri bir disiplin", bir Istanbul depreminde yaşamsal bir önemdedir. Ordunun "istihkâm taburlan" gibi, hemen "deprembirlikleri"ninoluştu- rutanası, profesyonei yani sürekB kad- rolannın yetiştirilmesi, araç ve gereç- lerle donatılması, yurtdışınm Ugüi çev- rekri ile ilişldye gecirilnıesL her yogun yerleşim merkezleri yakınına üslen- diritanesL. yapdacak Ûk ve de tek iştir. Metin Toker geçen günkü yazısında "Işte mo- del: 1961 Anayasa'sı" dıyor. Ardından şunları eküyor: "... Cumhuriyetın gördüğü en iyi anayasa olduğu hususunda gittikçe görüş birliği olu- şan 1961 Anayasa'sı en azından 'ilham kay- nağı' olarak ortadadır. Onu vaktiyle 'lüks' ve- ya 'bol' görenleraradan geçen seneler ve tec- rübeler sonucu daha gerçekçi düşünmeye başlamışlardır... Acaba medya için bu konu- ya eğilmek zamanı gelmemiş midir... Hiç ol- mazsa bir tartışma zemini oluşturması açısın- dan..." Zaman akıp gitti. Daha da gidecek. Anılar silikleşmeye başlasa da yazılar duruyor... Kitap- tarda, gazete koleksiyonlarında, kiminin de bel- leğinde... Doğrusu ya, ben içinde yaşadığım için anayasa konusunda yaşadıklarımı, yazdıkları- mı ve çektiklerimi unutmadım! Nasıl unutulur sorgulamalar, mahkemeler, sıkıyönetim savcı- lıktarı, duruşmalar ve cezaevi günleri!.. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Işte Model: 61 Anayasası../ 12 Mart hükümetinin Başbakanı Prof. Nihat Erim 61 Anayasası'nı lüks bulmuştu. Daha doğrusu o günlerin cuntası bu görüşteydi... ll- le de birçok maddesinı değiştirmek gerekiyor- du! Beş yıldır Başbakanlık görevıni üstlenen Süleyman Demirel de durmaksızın "Bu ana- yasa ile ülke yönetilemez" demiyor muydu? Elbiriiğiyle 61 Anayasası'nın önemli madde- leri çıkartıldı, daha ılımlı, daha yumuşak söz- cüklerie o anayasa ile 'ülke rahatça yönetilir' duruma getirildi. Yine de Demirel hoşnut kal- madı: Iktidarda olduğu sürece 61 Anayasası'nı kötülemeyi sürdürdü. Ta ki, 12 Eylül cuntası o anayasayı büsbütün ortadan kaldınp yenisini yaptıranadek... 0,12 Mart günterinde bir yazımda anayasa değışikliğine karşı çıkmıştım. Stockholm'ün bir meydanındakı yüzytllık ağaçların kesilmesi ka- ranna, yöre halkının direnişini anlatan biryazıy- la "Millet ağacını bile koruyor, bizse anayasa- mızı koruyamıyoruz" gibilenden bir yazı yazmış- tım Cumhuriyet'te... Bu yazım sıkıyönetimce suçlu görüldü. Apar topar çalıştığım yerden alınıp Selimiye'ye gö- türüldüm. Saatlerce bekletildikten sonra sor- gulandım. Neyse ki yazım btr 'eleştiri' sayıldı, yakayı kolayca sıyırdım. On yıl geçti geçmedi yeniden bir 12! Bu kez Eylül ayıydı. 61 Anayasası'nı olduğu gibi orta- dan kaldırmak, yerine Evren Paşa ve arka- daşlannın hazırlattığı yeni bir anayasayı onay- latmak istediler. Halka sordular; evet mi, hayır mı diye! Ama hayır diyenleri, diyecekleri sus- turmak, cezalandırmak için her şey yapıldı. Ma- vi rengi kötülemek, yazarian sindirmek, adale- te götürmek, cezalandırmak... İki yazımda ye- ni anayasa taslağına karşı çıktığtm için sıkıyö- netim mahkemelerine, sorgulara çağnlma, so- nunda rnahkûfn edılme... Şimdi Toker gibi pek çoğumuz "Ah nerde o 61 Anayasası" diyoruz. Bugünkü siyasal kad- rolarla yapılacak bir anayasa, geçen gün yaz- dığım gibi, Evren Paşa'nınkini aratacaktır. Çok daha sağda, çok daha özgürlüklere karşı, çok daha gerid, Atatürk cumhuriyetine karşrt bir tes- lak oluşacaktır. Evet, en iyisi, Toker'in dediği, "Model: 61 Anayasası" As a child you dreamt of great things. Now your dreams can come true. VVltrıı I j>row up I want to be an astronatıt! â:, (.'liiklisl; f*rı*anis give way with rtme. Today. you no ionger dreafr. of ilymy, lo the s\,\\\, bırt you do <ire.»rr! of vvorking for ı co«>f».r./ x\~.it »v:1 - t^ke you to rıew hcıglns. SAS Institute is one of rhe vvonri's iO kırgest »Kİfpcıvdent softw^re companies, creating y>ftware 5Oİurions for better dccision nıaking. Öut customers include % of the Fortune 100 Anö ouf U!irlv,»llf<t sucfcss is a result of long term customer refationships. pius a ıcspeft tof our employecs - in I908 SAS Insritute was voted one of the top thrcf employers in the USA. Tahkim Huzursuzluğu... cornper.y, arsö t-îe posiîions adverrised. visit cur Açb s-te SAS Instituie is looking for <\... Country Manager Turkey Based in Istanbul aııd Reporting ro the Europe. Middle E.ast & Africa (EMEA! Heüdquarters in Germany. the incumbent wil! be responsible for sales anct marketing strategies in the region. You vvill be our key business driver ancl vvill be expecıed to further devetop our expansion into specific iikiustry bcvtors such os oil &. gas. felcos. banking L finance. transportarion. ^ovcrnınent and retaıl You vvill ideally have in-depth knovvledge of the •.ottvvarp ıiMfket wiıh a sırong sales hias. This is an excellenf career oj^ıortunitvtor<\n ambitious professional to grovv and develop wirh i\w woıWs liMdlng information delivcry provider. Sales Account Manager Rfpoıtin?, to the Country Manager you should already have a proven ıt.»(.k ı«*coi(i ot sales in the softvvare induMry and specific experience of oıtc ot ouf target induNtry sectors. KnoıMedge of aclvanced strategic >.ılc>i techniques. industry softvvare and hardvvare terminology and ii>nıcpısis essenrial. The business of better decision making. interesîect când:caîes îr.o^.c: write to our EMEA HQ a: rhe foüovving address: SAS Institute GmbH EMEA HQ Neuı ' ' ' ' " " P.O. 3ox 10 5340 D-69043 Heideiberg Phone: f49; 622 i 4 i 60 Fax:f49,622i 41Ğ 205 e-maü: eurchcfeur.sas.com in rhe strictest conficience. Kor^ TARAKÇIOĞLU C umhurbaşkanı ve Başbakan, tav- şanın bumuna havuç tutar gibi açıklıyorlar: Kapıda bekleyen 50-60 milyar dolar var. Acaba bunlar kimdir, dondurmacı mı, köfteci mi, piliççi mi, hazır elbiseci mi, gazozcu mu, yoksa eski teknoloji getiren göz boyama- cı mı? Öncelikle bunlan bilmemiz gerekir. Yok eğer gelecek olanlar elektronik çağı- nın en yeni teknolojisi, uzay çağının bugün- kü teknolojisi ise pek gam olmayabilir. Fakat yetkililerin açıklamadığı başka şeyler de var. Hiçbir hûkümet üyesi Tah- kim Yasası hakkında yeterli ve gerçekten açık bilgi vermedi. Kiminle konuşsam be- nimle aynı duyguyu paylaşıyor: Bir şeyler gizleniyor. Ülkemize işsizlik yönünde yar- dımcı olacaksa, döviz getirecekse, ülkenin stratejik ve taktik gücünü her türlü alanda arttıracaksa gelsinler. Fakat yine de bazı ko- şullar ile... Tahkim Yasası koşullannın kapitülas- yonlar ile alakası olmadığını yine yetkili- ler söylüyor. Buna inanmak çok zor. Ka- pitülasyon, bir ülkenin başka bir ülkeye ya da şahsa kişisel, ticari ya da sosyal çerçe- veler içinde verdiği özel haklardır. Bu özel haklar kişilere verilebildiği gibi, birülke baş- ka bir ülkeye de verebilir ya da iki ülke bir- bihne karşılıklı olarak verebilir. Bu hakla- ra dayanarak, hakkı elde eden içinde yaşa- dıgı ülkenin ticari, hukuki, mali koşullan- na uymayabilir. Osmanlı döneminde Fran- sızlara verilmiş olan kabotaj hakkı en önem- lilerinden biridir. O dönemlerde kapitülas- yon haklanna sahip olan yabancı uyruklu- lar yerli halktan daha az vergi öder ve ken- di konsolosluklannda (gerektiğinde) yar- gılanırlardı. îstediği işçiyi kendi ülkesin- den getirir, istedigi Osmanlı vatandaşını kendi koruması altuia alabilirdı. Son zaman- larda Osmanlf nın artan dış borçlan bir baskı aracı olarak kullanılarak kapitülas- yonlarda pek çok hak elde edildiği de bir gerçektir. Şimdi, bir de Tahkim Yasası hakkında şur- dan burdan duyup okuduklanmızı bir ara- ya getirmeye çalışalım: Yatınmcı yatın- mında, büyütülmesinde, yenilenmesinde ya da tamamen kapatılmasında serbesttir. îsterse işçisini yurtdışından getirebilir, ka- zanctm yurtdışına çıkarabilir. Piyasa koşul- lan onun aleyhine gelişip de zarar ederse Türk Devleti'nden zarar ziyan tazmini ta- lebinde bulunabilir. Üstüne üstlük Türk yargısı önüne çıkmaz, kendi mahkemesi- ne gider. Osmanlı zamarunda temyiz hiç olmaz- sa Divan-ı Humayun idi. Buna benzer bir olayda yok, Tahkim Yasası'nda. Şimdi elımızi vicdanımıza koyup öyle ko- nuşalım: Tahkim Yasası bal gibi kapitülas- yondur, hatta daha kötüdür. Eğer bu iddi- am doğru değilse en yetkili ağızdan he- men açıklama bekliyoruz. Bu Tahkim Yasası adeta vatandaşa 50- 60 milyar dolann çekiciliği altında kakış- tınlıyor. Elbette hükümet üyeleri, bu vata- nın dûşmanı değiller. Ama mutlaka tam bir açıklama, bütün şüpheleri silecek bir açıklama yapıhnası şarttır. Çünkü aklabaş- ka sorular da geliyor: Bugün 50-60 milyar dolar için kapitülasyon benzeri bir uygu- lamaya evet diyen zihniyet, acaba yann 100 milyar dolarlık bir önermetkarşısında vatanın nesini, neresini peşkeş çekecek? Vatandaş olarak huzursuz ve rahatsızız bu yasadan. SAS Institute İLANEN TEBLİGAT BATMAN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo: 1999/632 Alacaklı: M. Şerif Türe, Beşevler Mah. 1228 Sokak No: 1/2 Batman. Borçlu: Heves Türkeş, Gûneykent Mahallesi, 27. Cadde 3115 Sokak No: 26' 1 Batman. Borç miktan: 2.887.500.000 TL. Borçlunun yukanda yazılı adresine 5 günlük 163 örnek ödeme emri tebligatı gönderilmiş, borçlu adresten aynldığından (olmadığından) bahısle ödeme emri bila tebliğ iade edilmıştır Zabıtaca yaptınlan araştırma sonucunda tebligata yarar adres tespit edilemediğinden ilanen teblığine karar verilmiştir. İş bu ödeme emrinin ilanen teblığınden itibaren yukanda yazılı borcu masraflan ile birlikte 15 gün içerisinde ödemeniz (teminat vermeniz), borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklının takibat ıcrası hakkında ıtırazınız varsa, senet altındaki imza size aıt değilse 15 gün içensinde ayn- ca ve açıkça bir dilekçe ile tetkık merciıne bildirmeniz gerekmektedir. Aksı takdirde ıcra ta- kibinde bu senedm sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı reddettığınız takdirde merci önün- de yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazlanmzın muvakka- ten kaldınlacağı, senet veya borca ıtırazının yazılı veya sözlü olarak ıcra daıresine 15 gün içersinde biidirmediğıniz takdirde aynı müddet içerisinde llK'nin 74. maddesı gereğince mal beyanında bulunmanız, aksi halde hapis ile tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bu- lunmaz veya hakıkate aykın mal beyanında bulunursanız hapisle cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceği ihtar olunur. 07.09.1999. Basın: 43547 PENCERE Rejimiırazin Adı: Parasal Oligarşi!.. Oligarşi nedir?.. Kökeni, "oligos "tan geliyor. Oligos, "küçük, az sayıda" demek!.. Iktidann az sayıda birgrubun eli- ne geçmesiyle oligarşi gerçekleşıyor. Demokrasinin zıddı!.. Türkiye'yi bugün "parasal oligarşi" yönetiyor, hü- kümetler tahta perde... Son kanıt çarpıcı: 56'ncı Hükümet iyi kötü bir vergi yasası çıkar- mıştı; "parasal oligarşi" karşı çıktı; 57'nci Hükü- met yelkenleri suya indirdi; oligarşinin istediğini ye- rine getirdi. Bugün ülkemize bir avuç kişiden oluşan "para- sal oligarşi" egemendir. • İSO (Istanbul Sanayi Odası) her yıl "500 Bûyûk Sanayi Kuruluşu "na ilişkin raporyayımlar. 1998'de ülkenin en büyük 500 sanayi kuruluşunda kâria- nn yaklaşık yüzde 9O'ı faiz gelirlerinden oluşuyor. Ancak olayın ardındaki gerçek daha beter!.. Fa- iz gelirierini büyük kuruluşlar devletten sağlryor- lar. Devlet iç borçlanma için piyasaya yüzde 130 oranında faiz getiren senet çıkanyor; -ki buna pi- yasada takılan ad "devlet kâğıdı"ü\r-. Sık sık yi- nelenen iç borçlanma işlemiyle devlet kamu hiz- metlerini yürütebiliyor mu?.. Hayır!.. Yeni borçlanmalann amacı, eski borçlann faiz- lerini ödemek derekesine düşmüştür. Devlet, parasal oligarşi'ye bağlanmıştır. Bir avuç kişınin yüksek faizle devleti sürekli borç- landırmasının sonucunda yeni bir rejim doğdu. Adı: Parasal oligarşi!.. • Bankalar sistemi de "parasal oligarşi'nm ege- menliği attındadır. Ülkefolluğadönüştü. Altın yumurtlayan tavuğun folluğunu nasıl ça- lıştınyoriar?.. "Kara Para Cenneti'yiz; dışandan geten dolar- lar, marklar içeride Türk Urası'na çevriliyor yüz- de 130 faizli devlet kâğıdına yatıyor; "paradan pa- ra kazanmak" için kullanılryor, geregindetekrardö- vize çevrilerek dışan çıkanlryor. Bankacılık büyük çapta yoz... Bankacılık, sanayici işadamının girişimlerine, yatınmlanna ucuz kredi sağlayabildiğince yararlı olabilir. Gözü kara işadamı ise bankayı öz çıkan için kuruyor; işini çeviremezse içini boşaltıp ban- kayı batınyor; halkın paralannı deveyapryor. Ger- çek işadamının girişimciliği dışlandıkça, paradan para kazanmak ağır bastıkça, oligarşinin iktidan egemenleşiyor. • Küreselleşmeye uygun bir gidiş mi bu?.. Kapitalizmin doruklanndaki bir avuç ÇUŞ (çok uluslu şirket) "Yeni Dünya Düzeni" egemenidirler. Ülkeler arasında dolaşan parasal sermaye trafiği bunlann denetimindedir; son yirmi yılda bunlar dünyayı çekip çeviriyoriar, sömürüyoriar. Ne var ki "küreselleşme"n\n doruğundaki zen- gin ülketerden htçbirinde Türkrye'deki gibi "para- dan para kazanma"r\\n ekonomisi ağır basamaz. Çünkü o zengin ülkelerin içe dönük rejimlerin- de "demokrasi" geçerlidir. Türkiye'de ise demokrasi lafta kalıyor. Paradan para kazanan parasal oligarşi, bu ül- keye tam anlamında egemen. Mezopotamya Kültür Merkezi sinema birimi ürünü I I ıE iZ o s Göçün ve toprağın öyküleri "AX M (Toprak) Ellerimiz kanat olacak uçup gideceğiz (Göç) Yer: Tarirı Saat Tel: Rıfat llgaz Açıkhava Sineması 19.09.1999 20.30 0212 6231565 YARGITAY BAŞKANI'nın konuşmasının tam metnini yayınlıyoruz. Ya peki, aynı gün TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI neler söyledı? Onun konuşmasının da tam metni 20 Eylül pazartesiye Bizim 1İVİ. fOPİUM OASTBİ 'de 5/z//nOaxete öğrenmek istediklerinizi verir, bilginizi tamamlar. 5 yıldır yayınlanan Sivil Toplum Gazetesi ile artık siz de tanışın. Başlıca bayilerde bulamayanlar için abone: Tel: 0.212. 511 08 75 Kirlenen Dünyamızı Fıdan Dikerek Antalım ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle