19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1999 PA2AR 12 PAZAR KONUGU İTÜJeofizik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halıık Iyidoğan ile depremfelaketini konuştuk» 'Depremler istatistikbilgüerle anlaşılabilir' Türkiye'de yerbilîmci is bulamaz' - Bîzim devlet, yerbilimcileri nasıl istihdam ediyor? - İstihdam edemiyor. Türkiye'de yerbilimciler işsizdir. Dünyada da Türkiye'de de jeofiziğin lokomotifi petrol arama endüstrisidır. Oysa bizde son on yıldır petrol aramalannda çok hızlı bir düşüş var. Türkiye'de şu anda mümkün olduğunca az petrol aranıyor. - Pekibu düşüji neden? - Yurtdışına açılmış dunımdayız. Yani yabancı ülkelerde petrol aramak için yatırımlar yapılmrştır. Bu da bir politikadır. Ama Türkiye'deki jeofizik müheodisi petrol arama endüstrisinde yok. Bir de son on yıldır kamu kuruluşlan kadro açrp mühendis alamıyor. Türkiye'de deprem bilimci sayısının mevcudun on-yirmi misli olması lazım. O kadar çok araştırma konusu var ki... Türkiye bir deprem, yer bilimi laboratuvan. Ama kamu kuruluşlan son on yıldır yer bilimci istihdam etmiyorlar. Jeofîzikçiler iş bulamıyorlar, çünkü talep yok. Talep niye olsun ki? Araştırma yapılrnayan, petrolü aranmayan, kömürii, madeni aranmayan bir ülkede jeofızik niye talep edilsin ki? - Peki, Türkiye'de inşaal sektörü bu kadar canlıyken inşaat şirketleri jeofizikçiye ihtiyaç duymuyoriar mı? - Çok nadir. Mevcut yerleşim amaçlı jeoteknik etütler raporunda jeofizik telaffuz ediimemiştır. Bu da, jeofizik araştırmalan yapan isterse, sorunu tanırsa sorunun çözümü için jeofizik yöntemler kullanabilir, anlamına geliyor. Bir de her şeyin çok açık yazılması gerekmez. Bir sonuca varmak için yapüması gereken işlerin belli olması lazırn. O nederüe jeofiziğin adı telaffuz edilmese bile o işin jeofizikçi tarafından yapılacağı belli olmalı. Bugün jeofizik bölümünde olması gereken bazı aletler inşaat fakültesinde. inşaat Fakültesi jeofizik etüdü yapıyor. Daha da öte jeolog jeofizik etüdü yapıyor. Kömürü yer attından çıkanrken jeofıziği kullanmazsanız jeofizikçi nasıl iş bulur? Yeraltının aranmasında jeofizik tJ}(pksa o iş olmaz. Biz böyle konuştugumuz zaman meslek şovenizmi olarak yorumlanıyor. 'Kötü zemin kötü yapı' - tstanbuVda itnarplanları yupdırken jeohjik rapor düzenleniyor mu, sorusu da bu gerçeklerin ışığmda herhalde çok abes kaçacak... - Kurallara göre düzenlenmesi gerekir. Belli ölçüklerde imar planlan hazırlanırken jeolojik raporlann olması lazım. Ama jeolojik bilgiler verilirken jeofizik araştırmalar da yapılması gerekir. Bu yapılmıyor. Anakent Belediyesi bundan dört yıl önce bir Deprem Araştırma Daıresi kurdu. Altı tane de deprem kayıt cihazı alındı. Kendi bünyelerinde kurduklan bu grupla Istanbul'un jeolojik. jeofizik araştumalannı yaptıklannı söylüyorlar. Ama aynntısını bilmiyorum. Yerleşim amaçlı imar planlannda çok imza hukuki soruniar getiriyor olacak ki bir sonuca varamıyoruz. Gerçekçi bir deprem sigortasmda, sigorta şirkeri. zemin çalışmalan yaptınrken sorumlulugu da alır. Bakın. Avcılar Belediyesi dört yıl önce zemin sınıflamasını aynntısıyla yaptırmıştı. Ama bu deprem Avcılar'ı vurdu. - Peki neden böyle oidu? - Bunun temel nedenlerinden birisi kötü zemin ve kötü yapmın üst üste gelmesidir. Kötü zemine kötü yapı yaparsamz sonuç böyle olur. - tstanbuVda kaya zemini veyumuşak zeminin bulunduğu bölgeler hangileri? - Av rupa yakasmda tüm Marmara kıyılan, özellikle de Zeytinburnu'ndan sonraki jeolojik yapı kötü davranan zemindir. Bu hattm içine gittikçe açılarak Bakırköy, Ataköy, Avcılar, Çekmece giriyor. Anadolu yakasında ise Kadıköy civanndaki sahil şeridinde kötü zeminler var. Kuzeyi biraz daha sağlam. Zaten kayalık zemin orada kendini gösteriyor. Bunlann da kendi içinde sınıflanması lazım. öyle homojen bir yapı yok. Bakın kaya zemin de heyelan edebilir. Bunu jeologlar bilir ve tespit ederler. Jeofiziğin burada alması gereken rol şöyle: Sorunlu yerlerdeki jeolojik değerlendirmelerde yeraltı yapısının mutlaka jeofizikçi tarafindan yapılması lazım. Yer yüzünü jeolog zaten tanıyor. Bunlar çok zor işler değil. Neler yapılması gerektiği bellidir. Zeminin kalitesini ortaya koymak için kullanılacak yöntemler çok yüksek teknoloji gerektiren işler değil. Bunlar basit mühendislik uygulamalandır. Çok özel durumlar için ancak universite yeni araştırmalar yapmak zorunda olabilir. Türkiye, bilim ve teknolojiyi yaşamına entegre edemedigi sürece hiçbir sorunu çözemez. LEYLA TAVŞANOĞLU Marmara Bölgesi'ni vuran ve onbinlerce kişinin ölümüne yol açan depremin üzerinden tam 12 gün geçti. Kötü zemine yapılan kötü binaların karton evler gibi yıkılması, yetkili makamların nemelazımcıhğı, müteahhit açıkgözlülüğü bu insanlann yaşamlarını yitirmelerine, binlerce kişinin yaralanmasına, pek çok çocuğun annesiz babasız ortada kalmasma neden oldu. Bu insanhk dramını kim çözecek? Yüzde 98 7 deprem kuşağında olduğu dün gibi bugün de bilinen Türkiye 'de artık bir daha deprem acılarımn yaşanmamasını kimler sağlayacak? Bilim ve teknolojiyle ilgili olmayı bırukın, kendi ceplerinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen bu kafalar mı? Yoksa Türkiyeyaşadığı bu büyükfelaketin ardından silkinip biryeniden yapılanma sürecine mi girecek? Dış yardımları kör milliyetçilik adına elinin tersiyle itmek isteyen, canlannı dişlerine takıp kurtarma çalışmalarını hiçbir resmi makamdan destek almadan yürütmeye çalışan gönüllü ordusunu engelleme gafletinde bulunan Sağlık Bakanı benzeri kişiler koltuklarına tutkalla yapışmaya devam ettikleri sürece Türkiye 2000 'li yûlara girilirken nereye varabilir? Depremin, Türkiye 'ye böylesine büyük bir felakete yol açmasının nedenlerini, ihmalleri, kötü yapılan binaları, inşaat malzemesi hırsızlığını, eksik zemin çalışmalarını, nemelazımcı kafayı İTÜ Jeofizik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk İyidoğan 'la konuştuk. PORTRE / Prof. Dr. HALUK İYİDOĞAN Yüksek öğrenimini /. Ü. Jeofizik Mühendisliği Bölümü 'nde tamamladu Gediz depremi konusunda aynı üniversitedeyüksek lisansını yaptu 1976 'da İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Kürsüsü 'ne asistan olarak girdi, Sismoloji dahndapek çok çalışması oldu. Şu anda Jeofizik Anabilim Bölüm Başkanı olarak görev yapıyor. ABD, İngiltere, Japonya, İsviçre'de deprem konusunda çahşmalar yaptı; bu ülkelerdeki bilim adamlanyla ortakprojeler hazırladı. Genelde depremlerin kaynak özellikleri, karakteristikleri konusunda çalışmalan var. Son zamanlarda depremlerin yer hareketleri üzerine etkileri konusunda incelemeler yapıyor. Son olarak da özel birşirketin bir barajının su dolması öncesi ve sonrasında deprem etkinliğine yönelik bir araştırma başlattu - Körfez depreminden sonra şimdi tstanbul'uyerle bir edebitecek şiddette bir depremin beklenmesigerektiğinden söz ediliyor. Bu han- gi verüere dayanılarak tahmin edUebiliyor? Ya da bu tahminler doğ- nımu? • Bir bölgede deprem yaşanabileceğini anlamanın, kestirmenin bir- çok yolları var. Yer bilimi deyince aklımıza jeomorfbloji, jeoloji, je- okimya gibi dallar gelir. Bütün bu dallardaki çalışmalarla biz incele- nen bölgede deprem potansiyelinin derecesini, ya da büyüklüğünü anlayabiliriz. Güncel olarak bölgedeki mevcut deprem aktivitesini izlemek bir yoldur. Yani o bölgeyi içine alacak biçimde bölgenin çevresine çok sayıda deprem istasyonu kurulur. Böylece o dinamik bölgenin dep- rem aktivitesi incelenir. Orada aktif fay zonlan varsa onlar ufak dep- remler üretırler. Aktif olup da deprem üretmeyenler de olabilir. O an- da kilitlenmiş, deprem üretmeyen. bekleyen faylar da olabilir. Biz deprem istasyonlannda depremleri kaydeder, değerlendirir, orasının yer deprem haritasını çıkannz. Bu depremlerin çoğu küçük depremlerdir. Siz onlan hissetmezsiniz. Ama bizim cihazlanmız on- ları kaydeder. Böylece belli bir zaman içinde olan depremleri harita- lanz. O haritalar bize güncel olarak nerelerde ufak depremlerin ol- duğu ve nerelerde olmadığını gösterir. Alcttf Kırıklar .';. - Peki bunlan nasılyorumluyorsunuz? - Bu depremlerin dizildıği yerlerde aktif kınklar vardır. Bunlar ile- ride olabilecek bir depremin potansiyel zonlandır. Bu bir yol. Aynca jeologlar karada ve denizde çahşmalar yapar, jeolojik özel- likleri, faylan haritalarlar. Eski faylar vardır, onlar üzerinde deprem olması olasılığı çok azdır: yeni faylar vardır.. onlann üzerindeyse deprem ohnası olasılığı yüksektit Ornegin Türkiye'deki sınıflamaya göre on iki milyon yıldan daha gençfcınkzonlan aktif fay sınıfına gi- rer. Özellikle son iki milyon yıldır ol- muş fay zonlan ise en tehlikeli olan- lardır. Bunlann üzerinde her an dep- rem beklenebilir. Jeologlar bu bilgile- ri bize aktanrlar. Biz de bunlan ken- di deprem haritalanmızla çakıştınnz. Çakışan olur, çakışmayan olur. Bun- lann da başka yöntemlerle incelen- mesi gerekir. Aynca bir bölgenin dep- rem özelliklerini anlamanın yolu da arşıv çalışmalan yapmaktır. - Bunlar ne arşivleri? - Katalog arşiv lerı. İnsanlann olay- lan gözlemlenni, resimlerle, yazılar- la kaydetme döneminden bu yana olan tüm kayıtlan deprem açısından inceleriz. Bu depreme yönelik çok spesifik çalışmaların kayıtlan da ola- bilir, devlet arşiv leri olabilir, herhan- gi bir kişinin bir başkasına yazdığı anı mektupİan olabilir. Bukayıtlarmilat- tan öncesine kadar bile gidebilir. Ar- keolojik kalıntılardan da yararlanılır. Ömeğin bir arkeolog bir kazıdan son- ra ortaya çıkan kalıntılardan deprem olup olmadığını anlavabilir. Böylece tüm kayıtlar değerlendirilir, katalog oluşturulur. Bu da bir bölgenin dep- rem karakterini tanımada bir başka yaklaşımdır. Bu kayıtlan alır, değerlendirir, yorumlarsınız. Karşını- za tarihsel ve güncel olarak bir bölgenin deprem aktivite karakteri be- lirir. Bundan sonra. potansiyeli belli olan bölgenin ne zaman, ne büyük- lükte deprem yaratacağı söz konusudur. Bunu kestirmenin bir yolu istatistik çalışmalandır. Öbür yolu ile fiziksel çalışmalardır. Diyelim ki istatistik olarak bin yıllık bir sürece bakıyoruz. Bu bin yıllık süreç içinde meydana gelen depremleri sayıya dökeriz. Böyle- ce bir istatistik yapanz. Olasılık yöntemlerini kullanınz. Bunlar hep bilinen yöntemlerdir. Bu verilerden yola çıkarak gelecege yönelik tah- min yaparsınız. Dersiniz ki: "Önümüzdeki 100 yıl içinde şu büyük- lükte depremin meydana gelme olasdığı şudur." Bu bir istatistiktir. A- ma söylediğımiz süre içinde o olasılık olmayabilirde... Genellikle dep- rem istatistiklerinın hata paylan çok yüksektir. "Önümüzdeki 100 yıl içinde yüzde 10 ohna olasılığı bulunan dep- reminbüyüldüğû7'dir'' diyelim. Bu, rutmayabilir. Çünkü deprem olu- şum süreci içinde rastgelelik taşır. Tam rastgele süreç genelde ista- tistiksel olarak çok büyük zorluklar ortaya koyar. O nedenle de hata oranlan çok yüksektir. Verdiğiniz olasılıklar turmayabilir. Ama ista- tistiki anlamda bir değeri vardır ve bunu kullanınz. Bir ülkenin dep- rem haritalannın oluşmasmda, deprem tehlikelerinin belirlenmesin- de bu istatistik yaklaşımlar kullanılır. Nitekim Türkiye'nin deprem bölgeleri haritası da böyle çıkanlmıştır. Bütün dünya ülkelerinin dep- rem haritalan da bu yaklaşımla çıkanlır. Haritalar sürekli güncellenlr I - Bu mûkemmel biryöntem mi? - Değildir. Mûkemmel olsaydı 1944'ten beri bu harita birçok kez güncelleştirilmezdi. 1939 depreminin toplumun üzerinde büyük et- ki yapmasından sonra bu işin ciddıye alınması gereği ortaya çıkmış ve bu çahşmalar başlatılmıştı. En son bu harita 1996'da güncelleşti- rildi. Bunlar mûkemmel değildir. Bu aralarda yeni depremler olur. Ya da daha önce hiç bilinmeyen bir veri bulunur. Böylece hesaplar ye- niden yapılır. Bu arada jeoloji bilimi de kendi içinde bunlarla ilgili birçok çahşmalar yapar. Örneğin "paleo sismoioji" dediğimiz bir çalışma yapılır. Adından da anlaşılacağı gibi aletsel olarak. yazılı olarak kaydedilmemiş dep- remlerin yer üzenndeki ızlerini bulmaya dayanan bir çalışmadır. Çok eski depremlere ait bilgilerin toplanması çalışmasıdır. Amaç binler- ce yıl geriye gitmektir. Jeologlar bilinen deprem zonlannda büyük hendekler açarlar. Buhendeklerüzerindejeolojik analizler yapılır. Ve daha önce olmuş deprem kınklanna aitjeolojik izleri belirlenir. Böy- lece elinizdeki bilgi arşiv i büyür. İstatistik bize, "Ne kadar uzun sü- re gözkm yaparsanız, geiecekteki tahminleriniz o kadar daha az ha- talı olur" der. Yani ne kadar çok ömekleme yaparsanız o kadar iyi so- nuç elde edersiniz. Diyelim ki, 100 yılda yedi büyüklüğünde bir dep- rem olacak, diye bir sonuç elde ettiniz. Bu, 200 yılda iki tane olacak anlamına gelir. Ama o iki deprem zaman içinde birbirine çok daha yakın meydana gelebilir. Mutlaka 100 yılı beklemek durumunda de- ğilız. - Birtakım yer bilimcilerin tstanbul 'da en geç 10yıl içinde büyük deprem olacağı savlarının bu durumda aslıyok mu? - Dedigim gibi, bunun ya istatistiksel bir açıklaması ya da fiziksel bir açıklaması olur. Bütün bunlar yoksa falcıhk yapmış oluruz. tstatistiklere dayanarak konuşurken çok dikkatli olunmalıdır. Çün- kü özellikle deprem biliminde istatistiklerde hata payı çok yüksek, kullandığınız veri bazı tam değil. Deprem verileri, özellikle tarihsel veriler eksiktir. Tutulamayan arşivler, ulaşılamayan bilgiler vardır. Bu konuda ne yazık ki çok çalışma yoktur. Kataloglarda mükerrer veri- ler vardır. Bir deprem örneği hicri takvimle. bir başka belgede mila- di takvimle, bir diğerinde başka bir takvime göre verilmiştir. Ya da aynı deprem iki yıl arayla belgelerde yer alır. Bunlar iki ayn deprem gibi gözükür. Bu, çok dikkat isteyen bir ıştir. Ancak uzmanlar bunun farkına varabilir. Bu bilgiler uzman olmayan ellerde yanlış veri baz- lan oluşmasına neden olur. Bir de boşluklar vardır. Belli bir dönem için bilgiyi bulamazsınız. Sosyal olaylar olmuş, insanlar o günlerin kaydını tutamamışlardır. Ya da kayıtlar kaybolmuştur. O zaman ista- tistigi nasıl yapacaksınız? tstatistiği kullandığınız zaman veri bazı- nın sürekli olması gerekir. Deprem biliminde istatistiksel bazda so- nuçlara çok dikkat etmek lazımdır. Burada deprem 100 yılda, ya da 200 yılda bir olur, demek için çok dikkat edilmelidir. Bir de fiziksel bazdaki çalışmalan anlatmak istiyorum. Demin de söylediğim gibi bir bölgenin çok aynntılı.incelenmesi lazım. Bu koT nuda jeologlarla bırlikte çalışma, Biz ksy\l tutarken onlar arazide gözlemler yapar. Bölgeye deprem istasyonlan yerleştirir. ufak, ya da büyük depremlerin karakterlerini inceleriz. O bölgedeki mekaniği in- celemek zorundayız. Çünkü deprem yer kabuğunun kınlması, yani mekanik bir olaydır. Dolayısıyla yer kabuğunun kınlması mekaniği başlı başına bir bilim dalıdır. - Yer kabuğunun kvümasmı nasıl izah ediyorsunuz? - Çünkü yer kabuğu yükler altında. Bu yüklere dayanamadığı za- man kınlıyor. Biz ne yazık ki en çok kınlan kuşak üzerindeyiz. Bü- tün Türkiye bir deprem kuşağı. Ne zaman nereden kınlacağını kes- tirebilmek çok zor. Karmaşık birkınlma zonu içindesiniz. Aynca de- nizdeki olaylann pek çoğu daha bilinmiyor. Bu kadar karmaşık bir yapı içinde ne zaman, neresinin kınlacağını kestirmek çok zor. Fi- ziksel olarak deprem istasyonlanyla bölge izlenir. Aynca, depremi önceden kestirme kültüründe birçok başka işlem yaparsınız. Öme- ğin, yer kabuğunun kınlmaya doğru giden bölgelerinde yerin elekt- rik özelliklerinin, manyetik alanının, gravite alanının değiştiği görül- müş. Yeraltı sulannın seviyelerinin, yeraltı sularmdan çıkan radon ga- zının miktannm değiştiği saptanmış. Bölgede eğimlerölçülmüş. Kay- malar gözlenmiş. Orneğin bir yerdejeofizik bir ölçüm yapıyorsunuz. Altı ay sonra gidip baktığmızda o ölçüm tutmuyor. Çünkü orada bir deformasyon olmuş. Bunlar kaydediliyor. Yerin içinde değişen sis- mik hızlann incelenmesi gerek. Hayvanlann ve bitkilerin bazen dav- ranışlannm değiştiği gözlenmiş. Bu en az bilimsel olan veri. Pek çok faktör, pek çok değişken var. Bütün bunlan alacaksınız ve diyecek- siniz ki, "Burada beş yıl sonra deprem olacak." Böyle bir şey müm- kün değil. Benim bildiğim. Japonlar en az 100 yıldır yerin deformas- yonlannı ölçüyorlar. Hâlâ tam bir noktaya gelmiş değiller. Türkiye'de de bunlar yapılıyor Pilot alanlar seçiliyor. Marmara Bölgesi bunlar- dan birisi. Marmara Bölgesi'nin doğusu, son 15 yıldır Almanlann, Japonlann, bizim, Isviçrelilerin depremi önceden kestirme konusun- da çalıştığımız alanlardan birisi. Çok değişik ölçümler yapıldı. -ABD 'denyerbiUmcilerin 1996 'da, Türkiye 'yisarsan bu depremi tahmin ettikleri haberleri var... - Bilim adamlan böyle bulgular olduğu zaman uluslararası bilim dergilerinde bunlan yayımlarlar, bilimsel ortama sunarlar. Ben bu- güne kadar böyle bir makale okumadım. Böyle bir şey yayımlanma- dı. Bunlann birkısmı söylenti. Biliyorsunuz, "Diaspora" adlı birku- ruluşun sahibi bir Kanadalı ortaya çıktı. Doktor unvanı da var. Sa- roz'da deprem olacak diye bir yazı yazdığı söylendi. Bizim gazeteler de bunu yayımladı. Ben bunu Fransız Yerbilim Enstitüsü Başkanı'na sordum. Böyle bir yazı yayımlanmadığını söyledi. Bu tür faaliyetler de var. Bakın, bilim dünyasını ayağa kaldıracak bir buluş olursa bunlar yayımlanır. Biz de bunlan zaten bıliriz. Bizim bildiğimiz kadanyla elde böyle bir yaym yok. Almanya'da Potsdam Enstitüsü 15 yıldır Adapazan- Iz- mit-lznik üçgeninde yoğun çahşmalar yapıyor. Ama bir bulgu bulu- namadı. Türkiye'de bu konudaki en çok araştırma Marmara Bölge- si'nde yapılıyor. Japonlar da 15 yıldır çalışıyor. Her yeri kanş kanş ölçüyorlar. Bir bilgi var da bize söylenmiyorsa onu bilemem. Ama olsaydı öğrenirdik. Birilen de bize danışırdı. Türkiye'de danışma ko- nusu da ayn bir sorun. Bir zamanlar Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı tarafından bir Danışma Kurulu oluşturulmuştu. Amaç da her önüne gelenin deprem konusunda açıklama yapmasını önlemekti. Ama bu kunıl hiç çahşmadı. Hâlâ da böyle bir kurul toplanmıyor. Bakın, bölgede pek çok kuruluş çalışıyor. Şu anda bölgede en az 150 tane deprem istasyonu var. Ama herkes ayn çalışıyor. "Kr ar*- ya geletim. Ka> dertiklerimizi haritakyalun. Art sarsmutar nerelerde yoğunlaşıyor. nerelerde dağılıyor- bir bakaiım" denmiyor. Bu zaman özellikle kurumsal şovenizmi öne çıkarma zamanı değildir. Önümüzdeki aylarda yerli ya da yabancı yüzlerce yayın yapılacak- tır. Ama şu anda bazı ön bilgilere ihtiyaç var. Bu konuda hiçbir orga- nizasyon yok. Her kurum kendi kayıtlannı yapıyor. Bilimsel bir ko- ordinasyon kurulu oluşturulamadı. Diğerorganizasyonlann ne kadar yetersiz olduğu düşünülürse bu da normal karşılanır. Kuzey Anadolu fay hattı - Peki, Kuzey Anadolu fay hattuun varlığı hangiyddan beri bili- niyor? - Rahmetli hocamız Ihsan Ketin 1930'lu yıllarda bulmuştu. Türki- ye'dejeolojinin mimarlanndandır. Uk kez Kuzey Anadolu fayını isim- lendiren kişilerden birisidir. -Bu bilgi elimlzdeyken biz neyapak? ' rm<! ' °^::^ - Bakın, Anadolu'da 25 tane fay zonu var. Kuzey Anadolu fay hattı 1944'te yapılan deprem bölgeleri haritasındayerini almıştır. Ihsan Ke- tin hocamızın da kendinin oluştur- duğu bir deprem bölgeleri haritası vardır. Bakanlık tarafından deprem bölgeleri haritası oluşturulurken za- manında jeologlara, jeofızıkçilere sorulmuştur. Benim meslek yasan- tım içinde görüşlerim alınmıştır. A- ma bize göre hâlâ bazı eksiklikler vardır. Bunlardan binsi Dinardepre- minin olduğu faydır. Dinar fayı ak- tif fay olarak sınıflanmamıştır, çün- kü tanınamamıştır. Yani, Türki- ye'nin aktif fay haritasında Dinar fa- yı yoktur. Dinar aktif fay hattında deflil -Neden yok? - Çünkü aktif fay olduğu konusun- da fıkir birliğine vanlamamıştır. A- ma deprem olduktan sonra aktif fay sınıfuıa girmiştir. Kuzey Anadolu fayıysa 1940'larda bariz olarak ha- ritalandınlmıştır. Marmara Bölge- si, cumhuriyetin ilk yıllanndan bu yana birinci derecede deprem bölgesi olarak bilinir. - Bu bilgi ortadayken lzmit Körfezi nasıl donanmaya ve sanayiye açüabildi? - Olaya mühendis olarak baktığınız zaman her yere mühendislik yapılan yapabilirsiniz. İnşaat mühendisleriyle konuşursanız size her türlü zemine uygun yapı yapma tekniğıni gösterirler. Bakın. Japonlar okyanusa havaalanı kurdular. Türkiye'de sorun deprem değil. Sorun, çözüme giden yolda bilim ve teknolojiyi kul- lanmada ve denetimde. Sorunlu bir zemine de sorun yaratmayacak bir yapı dikebilirsiniz. Bunun teknolojisi var. Mühendis, sorunu çöz- mek için vardır. Bu teknolojik sorunlan çözemeyeceksek mühendis- liğe de gerek yok. Mutlaka bir yere bu- yapı yapmak gerekiyorsa her türlü açıdan düşünülerek yapılır. Donanma karada değil, tabii ki de- nizde olur. Marmara kıyılan zaten birinci derecede deprem bölgesi. Ama mesele, sorunu çözecek mühendislik olmamasından kaynakla- nıyor. Değirmendere'de deniz kıyısında heyelan olmuş. Bu olur. A- ma bütün mesele onu mühendislerin tanıyamamasından kaynaklanı- yor. O kadar sorunlu bir zemine de dayanacak yapı yapılmamasın- dan kaynaklanıyor. Donanma Komutanhğı binasından söz edecek olursak, ben şunu soranm: Bu yapının zemin etüt raporu var mıdır? Zemin etüt raporunda neler yapılmıştır? Jeofizik etütler yapılmış mı- dır? Zemin beyanı için ne denilmiştir? Çünkü inşaatçı o rapora göre binasını biçimlendirir. Zemin etüt raporu her şeyi doğru söylüyorsa, ama bina yıkılmışsa.. bu sefer sorun inşaat yapan mühendistedir, de- netleyen kişilerdedir. Yerbilimci bunu ancak yeraltı yapısıyla ilgili söy- leyebilir. Zemin iyileştirmesi diye bir kavram vardır. Bu konuda Ja- ponya en sorunlu yerlerden birisidir. Tokyo'da gökdelenler yapıyor- lar. Üstelik her zaman 8 şiddetinde deprem beklenen bir yer. Orada insanlar her an deprem olmasını bekleyerek yaşıyorlar. Ama panik- lemiyorlar. Çünkü bazı önlemlerin altndığını biliyorlar. Güvenleri var. Bizde bu güven olmadığı için insanlar panikliyorlar. Mühendis- ler sadece mevcut teknolojileri kullanmak değil, sorunu çözecek tek- nolojileri geliştirmek zorundadır. Teknoloji geliştirme konusunda da mühendisle universite işbirliği yapmalıdır. Siz ise teknolojiyi geliş- tirmiyorsunuz, haztr alıyorsunuz. Mühendisleriniz hazır teknolojiyi uygulayan formenler gibi çalışıyorlar. Mühendishk kavramında ha- zır olanı alıp kullanma diye bir anlayış yoktur. Sorunu çözücü yönde katkılannı ortaya koyması lazım. Hani sanayi ve universite işbirliği denilen kavram olmuyor. Çünkü teknolojiyi kullananlar teknolojiyi geliştirmiyorlar ki bilim adamına ihtiyaç duysunlar. Teknoloji, bili- min üretimidir. Teknoloji olmadan da çağdaşhk olmaz. Yabancı mü- hendisleri getiriyor, bizim mühendisleri de onlann tercümanı olarak kullanıyorsanız daha çok fatura ödersiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle