25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 1999 PAZAR 14 kultur@cumhuriyetcom.tr ÖZEL YETENEK SINAVLARI TARTIŞILIYOR (1) 6 Tarîh bizden hesap sorar'HÜSAMETTİN KOÇAN (Marmara Üniversitesi Güzel Sanat- lar Fakültesi Dekanı) Yeni sınav yöntemleri arayışlannı gün- deme getirdiği için Özel Yetenek Sınav- lan'nıntartışılmasını olumlu buluyorum. Fakat Özel Yetenek Sınavlan etrafında oluşan kayırma (?) söylentilerini dayanak alan ve bu sınavlann kaldınlmasına ka- dar uzanan yaklaş,ımlar, yeni model ara- yışlannın önüne engel koymamalıdır. Ak- si durumda sanatçı potansiyeline sahip olan genç insanlann bu yetenekleri yok sayılıp yûkseköğretimin sanat eğitimi id- diası başmdan reddedilmiş olur. Duyma yetisi olmayana müzisyen, gör- sel anlatım yetisi olmayana ressam, hey- keltıraş.. seramik sanatçısı, tekstil sanat- çısı ol demek o insanlara haksızlıktır. Dûnyada bu konuda farklı yöntemler uygulanıyor ve her yöntem kendi altya- pısını da birlikte hazırlıyor. Ama hiçbir ülkede özel yetenek göstergeleri saptan- madan insanlar bu eğitime yönlendiril- miyor. Bir ba$ka yaklaşım ortaöğretimi be- lirleyici bir konuma getirmek. Bu yakla- şımın dünyada ömekleri yok değil. An- cak ülkemizde ortaöğretimde özel yete- neği gelıştirici kurumlar güzel sanatlar li- seleridir. Ne yazık ki bu liselerin sayıla- n 15'i geçmemekte; eğitim kadrolan ve eğitim koşullan da yetersiz birdüzey sun- uyor. Öteki üselerde ise özel yeteneğe ilişkin elle tutulur hiçbir örneğe rastlan- mıyor. Yani ortaöğretim belirleyici yay- gınlığa ve düzeye sahip değil. Kanımca özellikle özel yetenek eğitimini ilk ve or- taöğretimde ciddi bir biçimde ele almak gerekiyor. Sonra bu eğitimi belirleyici kılmayı düşleyebiliriz. Çağdaş Türkiye'de sanatı yaygınlaş- ürmak, sanatçının yaratıcılığının önünü açmak hepimizin görevi. Bu da bir yanı ile yaratıcı bireylerin yetişme koşullan- nı sağlamakla gercekleşecektir. Özel Yetenek Sınavlan model olarak tabu olamaz. Ama özel yeteneğe karşı çok duyarlı olmalıyız. Yoksa tarih bizden yetenekli insanlannın duyarlılıklannı ve yaratıcılıklannı hiçe sayanlar diye bah- sedebilir. NİLÜFER ERCİN (l luslararası Ptastik Sanatlar Derne- ğiBaşkanı) Ülkemizde güzel sanatlar eğitimi ve- ren liseler henüz yaygınlaşmamış ve eği- tim programlan oturmamıştır. Ortaöğre- nim öğrenciye kişısel eğilimlerine yön- lenebilme ve mesleğini belirleyebilme ' olanağı tanımamaktadır. Bu durumda YÖK'ün sınavlarda torpil yapılmasını gerekçe göstererek almak istediği karar önemli sakıncalar doğuracaktır. Sanat eğitiminde ortaöğrenımi belirleyici hale getirmek doğrudur ama bu durumda ön- celikJe ortaöğrenimin çok sistemli bir bi- çimde yeniden yapılandınlması gereği vardır. Bu yapılmadan üniversite giriş sı- ESRA A1İÇAVUŞOĞLU Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK), güzel sanatlar fakülteleri, kon- servatuvarlar ve beden eğitimi ile il- gili bölûmlerine girişte uygulanan Özel Yetenek Sınavlartnı 'kayırma iddiala- nnı' gerekçe göstererek kaldırmak is- temesine sanatçılardan, eğitimciler- den ve öğrencilerden tepkiler yağıyor. YÖK, her üniversitenin kendi bünye- sinde gerçekleştirdiği özel yetenek sı- navlannı 2000-2001 öğretim yıhndan itibaren kaldırmayı planlıyor. Geçen yıl- larda adaylar önce ÖSYM taraftndan gerçekleştirilen Öğrenci Seçme Sına- S U N U S vı'na (ÖSS) giriyorlar; bu sınavdan 105 ve üstünde puan aldıklan takdir- de girmek istediİderi bölümler için her üniversitenin kendi bünyesinde ger- çekleştirdiği özel yetenek sınavlanna başvuruyoriardı. Bu sınavlarda aday- lar, genellikle yazılı, sözlü veya uygu- lamalı aşamalardan geçiriliyordu. YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gö- rüz'ün, ortaöğretimden yükseköğreti- me geçiş sisteminde ileriki yıllarda değişiklikler yapılabileceğini. yete- nek sınavlannda, resim, müzik. beden eğitimi gibi alanlarda yetenek stnavı yerine ortaöğretimdeki öğrenci başa- nsmı öne çıkaran bir çahşma başlatı- lacağını açıklaması tepki yarattı. Ye- tenek sınavı ile öğrenci alan bölümler- de görev yapan öğretim görevlileri bu smavlann her yıl büyük bir özveriyle gerçekleştirildigini, eksikliklerin gi- derilmesi yerine işin içinden çıkılmaz bir hale dönüşeceğini belirtiyorlar. Özel yetenek sınavlan ile ilgili olarak öğretim görevlilerinin ve sanatçılann görüşlerini aldık. YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gü- rûz konu ile ilgili sorulanmızı şirndi- lik yanıtsiz bıraktı. Gürüz'ün açıkJa- malannı en kısa zamanda bekliyoruz. navlanndaki puanlanna göre gençlere, sen, ressam, heykeltıraş, müzisyen ya da balerin olacaksın denilemez. Sanat eği- timi veren kurumlann öze! yetenek sınav- lan tartışmaya açılmalıdır ve alanın uz- maolan bu konu üzerinde yeni çözümler üretmeli ve eleme sistemi çağdaş sanat üretimi noktasında yeniden oluşturul- malıdır. Ama bu merkezi birkararla eleme sisteminin yok sayılması demek değil- dır. ALİAKAY (Mimar Sinan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyotoji Bölümfi) YÖK'ün yetenek sınavlannı kaldınp be- lirli bir puan ile öğrenci almaya kalkma- sı bana her zaman olduğu gibi toplumun homojenleştirilmesi ve onu homojen ola- rak görme zihniyeti ile alakalı gibi geli- yor. Yoksa yetenek sınavlannın yapılı- şında bazı düzensizliklerin olduğunu dü- şiinmek tuhaf bir şey. Bu anlamda her şeye kansma, merkezden yönetme, üni- versitelere ve camiasına olan güvensiz- lik bana ciddi problemlen doğurur gibi geliyor ki bunu kabul etmek mümkün gi- bi durmuyor. Hatta uyum aradığımız bir sırada sanki çatışmaya çağıran kışkırtıcı bir hareket gibi yorumlamak bile müm- kün bunu. Umanm yanlış algılamışımdır. CANAN BEYKAL (Sanatç»- Sanat Yazan) Bu ülkede öğrenim çağmdaki çocuklar ve gençler üzerinde yapılan denemeler eğitim sistemimizin en içler acısı yanıdır. YÖK'ün güzel sanatlar fakültelerine gi- rişte özel yetenek sınavlannı torpil yapı- lıyor gerekçesiyle kaldırma karan büyük bir yanlışhktır. Gerekçe ideolojiktir, ger- çeği yansıtmaz. Eğer YÖK'ün ideolojisiy- le sorunlara yaklaşılırsa, YÖK'ün kendi içindeki atamalarda siyasi ağırlıklar ve yakınlıklan da gündeme getirmemiz ge- rekir. Sadece bu söylentiler yüzttnden YÖK'ü kaldıralım denmiyorama. Özel Ye- tenek Sınavlan uzmanlartarafından enter- nasyonal standartlara adapte edilebilir. Sanattan anlamayan kişilerin tepeden in- me vereceği bir karar olmamalıdır. Bu sı- navlar olmadan bu öğrencileri seçmek ola- naksızdır. Özel yeteneğı olmayan öğren- cilerin de bu kurumlarda başanlı olabil- meleri olanaksızdır. 1 TAMER LEVENT (Tobav Genel Başkanı) Sanat kavramının bir etik ve estetik değer felsefesi olduğu hâlâ anlaşılmamış gözüküyor. Bu değeri oluşturacak mes- lek okullannda bu değere farkında ol- madan sahip olan kişileri değerlendire- cek yetenek sınavlan kaldınlmak isteni- yor. Zaten eğitim ve öğretimde büyük eksiklikleri olan tiyatro okullanna gir- mek için üniversite seçme yerleştirme sı- navında iayık görülen puanı tutturmak mı yeterli olacak? Öğrenciler. bu meslek- leri gerçekleştirebilecek, estetik yetenek- lerini açığa çıkaracak bir yetenek sınavın- dan geçirilmeyecek mi? Bizler, bu konu- larda düsüncelerine başvurulmayacak ki- şiler miyiz? Bu ülkede bu mesleklerin uzmanlan bulunacak fakat başka birile- ri bu uzmanlara hiç danısmadan bu mes- leklerin kaderini belirleyecek kararlar alacaklar. Bu hangi gelişmiş demokratik ülkede görülebilir? Şaşkınım! ENCİN ATAÇ (Anadohı Üniversitesi Rektörü) Böyle bir iddianm Anadolu Üniversi- tesi açısından geçerli olduğunu düşünmü- yorum. Üniversitemizde yapılan özel ye- tenek sınavlannda hiçbiröğrencmin hak- kmın yenilmediği düşüncesindeyim. Zi- ra bizim amacımız, üniversitemize en ni- telikli öğrencileri almaktır. Yetenek sı- •navlannın kaldınlması yerine bunun ge- liştirilmesinin daha doğru olacağı kanı- sındayım. Anadolu Üniversitesi'nin özel yetenek sınavı ile öğrenci alan bazı bö- lümlerinde görsel algılama ve genel kül- tür ölçen sınavlar yapmaktayız. Bu sı- navlar belli ağırlıkla özel yetenek sınavı içinde yer almaktadır. Buna ÖSS puanı da belli bir ağırlıkla katılabilir. Tabii en doğrusu ve mümkün olduğu takdirde, dosya değerlendirilmesinin esas olması- dır. Özel Yetenek Sınavlan'nı açık ve ön- ceden belli edilen objektif ölçüler doğ- rultusunda yapmak 'torpfl yapddığı iddi- alan'nı en aza indirecektir. YUSUF TAKTAK (Sanatçı) Sanatçı olabilmek için okullu olmak ge- rekmez. Ancak. güzel sanatlarla ilgili eğitim veren kurumlann sanatçı yetiştir- medeki payı çok fazladır. Sanatçı adayı- nın saptanabilmesi için herdönem fark- lı yöntemler denenmiştir. Bugüne kadar oturmuş bir sınav sisteminin olmadığını görüyoruz. Zaten. her sınav öncesi, aday- lann yeni sınav koşullannı öğrenme te- laşı başlar. 5 yıllık Güzel Sanatlar Aka- demisi, YÖK tarafından YOK edildiğin- de çok dertienmiş,, 4 yıllık eğitimin yet- meyeceğini söylemiştik. Akademi hoca- lan prof. oldu, eğitimin niteliği ise içler acısı. Mademki 116 yıldırBatı sanatı eği- timi uygulanmakta, o halde neden Batı okullanndaki seçme yöntemi araştınlmı- yor... Bugünkü sınav durumunun iyileş- mesini isterken, merkezi sınavla sanatçı adayı saptanacağını duyunca, ister iste- mez 'şimdi'yı korumaya çalışıyoruz, ne tuhaf değil mi, burası Türkiye... SÜRECEK Brezilyalı tiyatro yönetmeni Augusto Boal, Bizet'nin ünlüyapıtını bir kimyacı gibi yorumluyor Satnbaylahanmmkuuın Carmen• Augusto Boal, Rio De Janerio'da sanatsal niteliği ve sürükleyici temasıyla bilinen Bizet'nin ünlü operasını sambayla harmanlıyor. Carmen yorumunu 'bugüne İcadar iki zıt grup kabul edilen müzik türlerinin bileşimi' olarak tanımlayan Boal, ortaya çıkan yapıtı 'sambopera' olarak adlandınyor. KühürServisi- Bizet'nin Carmen'i hâlâ dünya- run en baştan çıkancı Çingene'si olarak kabul edi- liyor... Sanatsal niteliği ve sürükleyici temasıyla ope- ra repertuvarlannın \'azgeçilmez parçası olan ya- pıt 125 yıl boyunca pek çok farklı yorumla ulaştı sanatseverlere. Augusto Boal ise Rio De Janerio'da sambayla harmanlayarak yorumluyor Carmen'i. Brezilya'nın en ünlü tiyatro yönetmenleri ara- sında yer alan Boal, aslında 1950'li yıllann başın- da Colombia Üniversitesi 'nde kimya mühendisli- ği eğitimi gördü. Ancak hayatta ne yapmak istedi- ğine karar vermesi gerektiğinde sanatın içinde bu- luverdı kendisini. Carmen yorumunu yine bir kim- yacı gibi 'bugüne kadar iki zıt kutup olarak kabul edilen müzik türlerinin bileşimi' olarak tanımlıyor: "İki maddeyi birteşrirerek üçüncü bir madde eldc ediyorsuntız. Ancak baslangjçtaki iki maddenin öz- leri hâlâ korunuyor." Ortaya çıkan yapıtı 'sambopera' olarak adlan- dınyor sanatçı: "Ne samba ne de opera. Ancak her ikisinin en i>i özeüklerini bir araya getirme çaba- sı". "Bizefe saygı ve havranlık göstergesi' Sambanın swingleri ve dogallığı ile operanın dra- matik yanı ve görkemi bir araya getiriyor sambo- perasında. Brezilyalı izleyiciler Carmen'in ilk birkaç da- kikalık bölümünde gülümseyip bir birlerine baş sallarken, nasıl tepki vermeleri gerektiğini kestı- remiyorlar. Ancak Boal ve birlikte çahştığı sanat- çılar bu çalışmanın gırgır geçme amacı taşımadı- ğın ısrarla vurguluyorlar. Bu ciddiyetleri yapıma da yansıdığından ilk şaşkınlığm yerini ağırbaşlı bir kavrayış alıyor. Yapımın Müzik Direktörü ve Sanat Yö- netmeni Marcos Leite bu projeyi "Bi- zet'esaygıgöstergesi" olarak nitelen- diriyor: "Eğer Bizet'e büyük bir saygı ve hayranlık duymasaydık böyle bir projeyi gerçekleştiremez- dik. Yapıt Fransız bir yazann İs- panyol bir Çingenenin başından ge- çenleri anlatması nedeniyîeçok kül- türlülüğü daha başından beri içinde banndırryor. BrezÛya gerçekligine bu kadar kolay uyarlanmasuun temelinde de buvar." Boal ve Leite Carmen'de Bızet'in melodileri- ne neredeyse hiç dokunmamışlar. Bunun yerine. ope- rayı sambanın yanı sıra ülkede son yüzyıl içinde ortaya çıkan bütün yerel müzikleri ekleyerek Bre- zilyalılaştırma yolunu yeğlemişler. Hatta Ar- jantin'in yerel müziği olan Tango ezgi- lerinin izleri bile görülebiliyor Carmen'de. tşin garip yanı proje- ^ nin tohumlarının Brezilya'da değil de Bizet'in ana. ,-t Boal'ın da se- ^ kiz yıllık sür- *_.-^ . gün yurdu olan Fransa'da atılmış olması. Boal bugün hâlâ sık sık ziyaret ettiği Paris'te 1980'lerin başında düzenle- diği bir festivalde iki Brezilyalı erkek sanatçı Car- men kılığma girerek bir gösteri sunmuşlar. Do- ğaçlamayla gelişen bu parodiyi izlerken "Neden olmasuı?" diye sormuş Boal ve Carmen'i bir Bre- zilyalı'nin bakış açısıyla sahneye taşımaya karar vermiş. Carmen'in Brezilya versiyonu aslında 68 yaşın- daki Boal'ın 45 yıl önce başlattığı bir tarzın deva- mı. Sanatçı Brezilyalı yazarlan kendi tema ve ka- rakterlerini bularak klasikleri yerelleştirmeye teş- vik etmişti. Sonuçta Shakespeare'den Moliere'e Euripides'ten Vega'ya çok sayıda yazar Brezilya humuruyla yoğurulmuşru. Geçen yıl "Merkez İstasyonu" adlı fılmdeki ro- lüyle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar'a aday gös- terilen Fernanda Montenegro Augusto'nun önemi- ni tek cümleyie anlatmak gerekseydi en uygun ifa- de 'Brezilya trvarrosunu renklen- diren isim' olurdu diyor. Ülkesin- de sanatçılığinın yanı sırasol- cu ve teorisyen kimliğiyle de tanınıyor Boal. 'Bastı- nlmışlann Tiyatrosu' ad- lı kitabı büyük ilgi gö- ren sanatçı yurt içinde ve yurtdışında 'Top- lumsal dö- nüsümde tiyatronun rolü' konulu atölye çalışmalan düzen- liyor. ' Yasa Koyucu Tiyatro: Performansın Politika'da Kullanılması" adlı kitabında "Dinin kiliseterin içi- ne hapsedilemeyeceği gibi, tiyatroda salonlara hap- sedilemez" dıyor: "Tiyatronun diü ve ifade yön- temleri aktöıierin özel mülkieri olamaz. Tıpkı di- nin rahipierin ve papaziann özel mülkü oimadtğı gibL." 'Kadınlar Carmen rolünü reddedemez 5 Augusto Boal'ın bu türden teorileri elbette ül- keyi 1964-85 yıllan arasında yöneten generallerin hoşunagitmemişti. 1971 yılındaturuklandı,işken- ce gördü. yapıtlan yasaklandı. Amerika ve Avru- pa'daki yazar ve oyunculann yoğun protestolan üzerine serbest bırakıldıktan sonra ömrünün 15 yı- lını Portekiz, Arjantin ve Fransa'da geçirdi. Samboperası'nda Carmen'i canlandıranCTaudia Ohana ile de Fransa'da tanıştı. Ohana başrolünü üstlendiği, GabrielGarciaMarquez'in romanın- dan uyarlanan filmin galası için Fransa'ya gel- mişti. Aynı romanı tiyatro yorumunu sahnele- yen Boal galada Ohana'ya bir gün Carmen'i oynamak isteyip istemediğini sordu. Ohana ilk duygulannı şöyle aniatıyor: "Henüz 18 yaşundaydım. Carmen oynamak için çok genç bir yaşo. Ama Carmen öyle büyühl bir karakter ki hiçbir kadın bir gün Carmen rolü oynamavi reddedemez. Bu nedenle Augusto'nun gelecek için teklifîni geri çe- viremedim." Boal'ın yapıtlannı yorumlayan eleştir- menler, oyunlannda rol alan oyuncular sürekli teorisyen yanının sahneye gerçek bir şov koymasını engellemediğini ve sa- nat adamlığı ile teorisyenliği bünyesinde bürünleştirdiğini vurguluyorlar. Bütün oyunculannın aynı zamanda hocası Boal. Carmen'den önce hiçbir şarkıcılık dene- yimi olmayan Ohana'dan gerçek bir Car- men yaratan isim de yine kendisi. Carmen'in başansının ardında Boal ve Leite, Figaro'nun Düğünü ve Sevil Berbe- ri'nin de samba yorumlannı yapmak için kollan sıvadılar. "Yeni bir rüryaratıyonız, bu nedenle tek bir örnek yeterli değil ken- dimizi kanırlamamız için". f'Â P t Y 0 R L A R ? Steven Spielberg ve Stephan King ortaklığı • LenllTın özel hayatını konu alan "lnanç, Umut ve Kan" adlı filmin Finlandiya çekimleri tamamlandı. Manna Dubrovina'nın yönettiği fılm, 1907- 1919 yıllan arasındaki dönemi işliyor. Lenin'i Rus aktör Igor Muzhzhukhin, sevgilisini de Finlandiyalı aktrist Maria Yarvenhelmi'nin canlandırdığı çekimlerde Finlandiya'da sürgünde bulunan genç Lenin'in yerli bir kızla yaşadığı aşk, kızın hamile kalması işleniyordu. İleriki bölümlerde ise ünlü komünist lideri, Alman aktör Klaus Maria Brandauer canlandıracak. Kremlin Sarayı ve diğer tarihi mekânlann çekimler için kullanılmasına izin verilmesine karşın film Rusya'da politik tartışmalara neden oluyor. • Lauryn Hlll ile Nine Inch Naıls topluluğu, 9 Eylül'de gerçekleşecek MTV Video Müzik Ödülleri'nin konuk sanatçılan olacak. Lauryn Hill'in son albümü 'The Miseducation of Lauryn Hill' ödülün beş dalında da aday. tlk kez bir ödül töreninde sahneye çıkacak olan Nine Inch Nails topluluğu da Kasım'da yayımlancak yeni albümleri 'Fragile'dan parçalar seslendirecek. • Leonardo Dicaprlo Almanya'da kendi adını kullanan bir satıcıya karşı açtığı davayı kazandı. Mahkeme, genç yıldizın en önemli özlük haklanndan olan isim hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle satıcıyı tazminat ödemeye mahkûm etti. Hamm kentinde açtığı dondurma salonuna 'Di Caprio' adını veren Gerhard Bentrup ise bu adm Italya'da çok yaygın olduğunu ve cezalandınlmasını anlayamadığını belirtti. • Brahms Vakfı ıo bin mark değerindeki Brahms Ödülü'nün bu yıl 26 yaşındaki Alman bariton Stephan Genz'e verileceğini açıkladı. Genç sanatçı, Johannes Brahms'ın yapıtlannın yorumuna yaptığı katkılar nedeniyîe kazandığı ödülü 26 Eylül'de Kuzey Almanya'nın Heide bölgesinde düzenlenen bir törende alacak. Törenin açılış konuşması Almanya'nın ünlü şarkıcılanndan Elisabeth Schwarzkopf tarafından yapılacak. • George HarrlSOII'ın gitan Londra'da düzenlenen bir açık arttırmada alıcı bulamadı. Beatles'ın üyelerinden Harrison'ın gitan beklenenin yansından az bir fiyat olan 100 bin poundun üzerine bile çıkamadı. Harrison gitannı Beatles'ın son albümü Let It Be'nin kayıtlannda ve ' topluluğun son konserinde kullanmıştı. • Steven Spielberg ve Stephen King bir araya geliyor. Ünlü yönetmen ve yazar, King'ın 1984 yılında Peter Straub ile yazdığı 'The Talisman' adlı romanı ABC televizyon şirketi için dört bölümlük bir diziye dönüştürecek. Roman annesinin hayatını kurtaracak bir tılsımın peşinden giden bir çocuğun, babası tarafından keşfedilen paralel gezegendeki zorlu mücadelesini aniatıyor. Filmin yapımcılığını Steven Spielberg'ün de ortaklan arasında yer aldığı DreamNVorks ile Kennedy-Marshall şirketleri üstleniyor. Romanlannın hemen tamamı televizyon için fılm ya da diziye çekilen King'in geçen temmuz ayında geçirdiği trafik kazası nedeniyîe projeye ne kadar yardımcı olabileceği henüz bilinmiyor. • isabelle Allende istediği her erkeği, kaleminin gücüyle etkileyebileceğini iddia ediyor. Kitaplan tüm dünyada inanılmaz satış rakamlanna ulaşan Şilili yazar, "Bir seks . objesi olabilmek için gerekli fiziksel özelliklere sahip değilim. bu nedenle elimde olanı kullanmak zorundayım. Sahip olduğum tek şey ise öykü anlatma yeteneğim" diyor. • Helen Hunt 'Mad About You' adlı filminin ardından 'Nice' adlı yeni bir projenin hazırlıklanna başladı. 'Benden Bu Kadar' adlı filmdeki yorumuyla Oscar ödülünün sahibi olan ünlü oyuncu, başrolünü üstleneceği filmin yapımcılan arasında yer alacak. Hunt, filmde erkek arkadaşlanndan sıkıldığında 'kibarlığindan dolayı' onlara aynlmak istediğini bir türlü söyleyemeyen, bunun yenne onlan yok etme yi yeğleyen güzel bir i kadını canlandınyor. Jen Sacks'ın geçen yıl yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanıyor 'Nice'. Hunt romanın film haklannı satın almak için yapımcı Denise Di Novi ve Warner Bross film şirketi ile işbirliği yaptı. Hunt bu filmin ardından yapımcılığını Columbia Pictures'ın üstlendiği Robett B. Parker'ın önümüzdeki günlerde yayımlanacak romanından uyarlanan 'Family Honor' adlı filmde rol alacak. • Ricky Martln lspanyolca konuşulan • ülkelerdeki hayranlannın karşısına artık Pepsi'nin reklamlanyla çıkacak. Ünlü şarkıcı, Pepsi'nin reklamlannda 'Goza El Sabor' (Kola Keyfi) adlı bir parça söyleyecek. 21 Ekim'de büyük bir turneye çıkacak olan sanatçının sponsorluğunu da Pepsi üstleniyor. Martin'in anlaşma sonucunda en az 2 milyon dolar kazanacağı söyleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle