25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 1999 PAZAR 12 PAZAR KONUGU ODTÜ öğretim üyesi Erhan Karaesmen: Türkiye, yerleşim düzensizliğininpençesinde kıvranıyor 'Bu felakeüsürgitdüzenBANU SALMAN ODTÜ öğretim üyesi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Erhan Karaesmen, örgütlenme ve planlama za- fiyetine. insanlann yaptnın sağlamlığı yerine fiya- ka satın aldıklanna dikkat çekti. Karaesmen, yapı sektöründe köklü bir umursamazlık ve denetimsiz- lik olduğunu. bu sür-git dûzenin yanı sıra insanla- nn taşınmazdan rant elde etme hırsının bu felake- ti hazırladıgını kaydederek. "dinsel tecdBciBğin" de etkisiyle akjl yerine duyguyla öriilmüş yapının olumsuz etkisine de dikkat çekti. Karaesmen, ölü sayısınm 20 bine ulaşması bek- lenen Marmara Bölgesi 'nde yaşanan felaket ekse- ninde depremi Cumhuriyet'e değerlendirdi. - Deprem hakkında genel bir bilgi verebilir mi- siniz? TürMye'nin bu çerçevedekonıımu nedir? - Doğal afetler içinde belki sel kadar yaygın ol- mamakla birlikte doğanın gücünü dışa vuraştaki amansızlığında ilk akla gelen deprem olmaktadır. Çok özet bir tanımlamayla; yerkürenin milyarlar- ca yıl içinde soğuyarak bugünkû şekJini alma sü- reci içinde oluşan tabakaJar arasındaki sıkışmış enerjinin açığa çıkması olayıdır. Tabakalann bir- birine uyumsuzluğu ve dolayısıyla enerji biriktir- mesi, yerküresi üzerinde düzgûn yayılı biçimde rastlanan bir Fıziksel olay niteliği taşımaz. Aksine ve maalesef Türkıye için de bazı yörelerde bazı şe- ritler boyunca daha yoğunlaşmış olarak bulunur. Kuzey Himalaya ve Tianşan (Pamir) dağlanndan başlayıp Afganistan, tran, bir biçimde Kafkasya, fakat daha çok uzun bir şerit halınde doğu ve ku- zeydoğudan geçen dengeleşmesi tamamlanmamış ve içerde birikmiş enerjiyi dışan püskürtme eğili- mi gösteren yöreler, bu söylediğimiz talihsizliğın bir örneğidir. Söz konusu şeritsel uzantı, Marma- ra Denizi'nin içi, Yunanistan'ın ortalan ve güne- yi, giderek Italya'nın güneyi ve Kuzey Afrika üze- rinden geçerek Atlas Okyanusu içinde bir yerler- de saplanarak kaybolur. Ülkemizde Akdeniz ku- şağı. uluslararası literatürde Alpin kuşak olarak sözü edilen bu kuşak, çok büyük sismik etkinlik göstermesiyle tanınmıştır. Kuşak üzerindeki en büyük yogunluğun da Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde yer aldığını. bütün dünya tektonik (Par- çalanıp dağılmış yer katmanlannın birbirleri ile olan ılgilerini araştıran yer bilimi kolu) ve sismo- loji bilim çevTeleri kabul etmiş durumdadırlar. Son 60 senedir, 1939 büyük Erzincan depreminden bu yana serpiştirilmiş 35 kadar önemli yer hareketi, Anadolumuzun bu talihsiz özelliğinin sayısal bir kanıtını oluşturmaktadır. Anadolu'da talihsizliği arttıran bir diger unsur da, Ege yöresinde denize dik saplanan dağlar arasına yerleşmiş grabenlerin (yerkabuğunda oluşan kınk çöküntüsü) henüz den- gesinı sağlamamış oluşu ve bir tektonik çökünrü bavzası olan Ege Denizi nedeniyle Batı Anado- lu"da da yoğun sismik (depremle ilgili) etkinliğe rastlanmaktadır. 17 Ağustos 1999 depremi bu çer- çeve içinde muhtemelen 60 yıl önceki büyük Er- zincan depreminden bu yana ülkemizde kendını göstermış en büyük deprem afeti niteliğindir. - Depremin zamanlamasını etkileyen başka un- surlarvarmt? - Bu aslında gündelik, haftahk bir olay olmayıp, çok geniş zaman birimleri içinde düşünülmesi ge- reken birmekanizmadır. Yerkürenin boyutlan çok büyüktür. Yüzlerce kilometrekarelik büyük alan- lan ilgilendiren bir etkılenme biçimi söz konusu- dur. Yerkürenin yaşının da işin içine giımesiyle birlikte bu enerji püskürmesinin doğa tarihi için- de saniyesel, dakikasal boyutlarla ifade edilmesi ya da bu dunımun önceden tahmin edilebilmesi mümkün değildır. Yerküre doğası zaman zaman kendi kendini rahatlatma ihtiyacındadır. Bunu bi- lim diliyle, deterministik bir biçimde önceden kes- tirebilmek, yervetarihtanımlannabağlayabilmek mümkün değildir. Son depremle ilgili kendi kişi- sel izlenimlerimi örnek olarak aktarmak isterim. - Depremlerin diğer ülkelere oranla Türkiye'de çok büyük -ararayol açtığı beliriüiyor. Bu durum nelerden kaynaklanıyor? - Fayın harekete geçişindeki kudrete rağmen deprem hasannın büyüklüğünü, ülkemizdeki top- lumsal örgütlenme ve planlama geleneğindeki za- fiyetlere, umursamazlıklara ve ciddiyetsizliklere borçluyuz. Deprem afetiyle ilgili geçmişteki bir mesleki yayında ilk kez yazılı olarak dile getirdi- ğim ilginç bir benzetme vardır; deprem çeşitli za- rar ve melanetinin yanı sıra bir küçük sosyal yara- ra da sahiptir. Bölge ölçeğinde, hatta bazen ulusal ölçekte varlığını hissettiren bu afet çerçevesinde toplumdaki birikmiş, kısmen gizlenmiş tüm dü- zensizlıkler ve bozukluklar su yüzüne çıkmakta- dır Deprem sayesinde 8 'de 7'si gizli duran bir buz- dağı aniden gözükür hale gelmektedir. Türkiye "nin 8'de 1 'i yukarda kalan buzdağı par- çası. Bir taraftan gerçekten umut verici parlakhk, bunun yanı sıra epeyce kandıncı cila unsurlan bir- birine kanşmış durumdadır. O görüntülerle bazı- lan Türkiye'nin ileri doğru mesafeler aldığını dü- şünebilirler. Aslında bu mesafe alışta ve sözüm / 7 Ağustos gecesi Marmara Bölgesi 'nin kuzeyini yerle bir eden sarsıntılar, Türkiye 'de vurdumdıtymazlığı, plansızlığı ve geçmişteyaşanan acılardan ders alınmadığım bir kez daha ortaya koydu. 27 Haziran 1998 'de Adana ve Ceyhan 'da 100 'ü aşkın yurttaşın yaşamını yitirmesinin ardından 150 kaî dahafazla can kaybına yol açan Marmara Bölgesi 'ndeki deprem, taşınmazlar üzerinden sürdürülen rant savaşımını can pazarına dönüştürdü. Hükümet, çaresizlik içinde insanlann ölümünü izlerken; küçültülen devletin "sosyal" niteliğinin yalnızca anayasada yazılı kaldığı gözler önüne serildi. PORTRE / ERHAN KARAESMEN Istanbul Teknik Üniversitesi'nden 1959yılında mezun oldu. Inşaat mühendisi. Paris 'te Sorbonne Üniersitesi 'nde uygulamalı bilim doktorası yaptı. tsviçre-Fransa ve ABD de araştırma ve proje mühendisi olarak çalıştı. Türkiye 'ye dönüşünden sonra ODTÜağırlıklı olmak üzere yüksek eğitim kurumlarında akademik çalışmalarını sürdürdü. Çeşitli ulusal ve uluslararası kurumlarda danışmanhk faaliyetini sürdürüyor. Yapı teorisi, deprem mühendisliği ve ön gerilmeli beton yapılar başta olmak üzere çeşitli konularda uzmanlaşmış olarak 7 si kitap olmak üzere 120 'yi aşkın ulusal ve uluslararası mesleki teknik bilimsel yayını bulunuyor. Ayrıca sanat ve kültür alanında da çalışmaları ve yayınlarıyla tamnıyor. Çoğu Cumhuriyet 'te yayımlanan bu alanda 400 'e yakın yayını bulunuyor. ona dünyayı yakalayıştaki en önemli öğe tüketime teslimiyet olmakla birlikte. yine de belli bir hare- ketliliğın gözlendiği düşünülebilir. Ama afetin or- taya çıkardığı suyun altında gizli kalmış buzul par- çası, yosunlarla kaplı ve aydınlıktan nasibini alma- mış kitlesel çirkinlik birikımlerinin bir topluluğu- dur. Devlet yönetimi ya da toplum devinmesi, ga- rabetlerle, yanlışlarla, akıldışılıklarla, insan ve top- lum sevgisizliğiyle sadece kendi çıkarını kollama arayışıyla örülmüş bir sevimsiz dokudur. Bu olu- şum içinde planlamacı düşünce, akılcıhğı ve prog- ramcılığı iş yapmanın ana unsuru haline getirme, geçmişten ders çıkarma, toplumsal iş bölümünü en yüksek verimi sağlayacak biçimde düzenleme ve benzeri gibi olumlu etkenlere yer yoktur. Sosyal doku, dinsel tecellicıliğın de belli belirleyiciliği altında akıl yerine daha çok duyguyla örülmüş bir de şehirlere koşturanlann yarattığı gecekondulaş- ma söz konusudur. Aslında, bunun daha kötü ör- neği taşınmaz maldan rant edinme hırsının kurba- nı pek çok yurttaşımızın mutlaka bir ikincı, üçün- cü konut edinme yolunda kendinden geçmiş biçim- de kurallan çiğneme rahathğına sahip oluşudur. Afetler zaman zaman tekrarlanan fiziki olaylar ni- teliği taşıdığından, afet olma riski bulunan yöre- ler aşagı yukan bellidir. Bu yörelerde aynca han- gi tür zeminlerin bu riski daha da arttıracağı konu- sunda hem teknik düzeyde hem kamuoyunun ka- fasında belli bir bilgi oluşumu da ortaya çıkmıştır. Ama bunlan kimse dinlemez. Birinci derece dep- rem bölgesinde dere yatağı üzerinde bina inşaatı yapmanın riski çok artrıncı olduğu bilindiği hal- de, deniz kenannda dolgu arazide bina yapmanın, hele yüksek bina yapmanın bu riski daha da arttı- nik personelde, bunlann kurumlannda aranmalı- dır. Yani toplumun tüm öğeleri suçlanabilecek du- rumdadır. Benzeri biçimde yapılann kalitesizliği konusu da yaygın bir toplum suçudur. Toplumun pek çok kademesinin, ilgisizliği, basiretsizliği, çabukçulu- ğa razı oluşu, sonuç-neden ilişkisini düşünebilme zahmetine katlanmayışı gibi unsurlarla hamur edil- miş olmasının bir ürünüdür. Türkiye'de dünyanın tüm aklı başında olan ülkelerinde olduğu gibi bir yapı kalitesi kontrol düzeni kurulması için bunca yıldır uzman kişi ve kuruluşlarca gösterilen gay- retlerin göz ardı edilmiş olmasının sorumlusu kım- dir? Ortada bir afet yokken, medyanın aklı nere- deydi? Meşhur hırsız müteahhit kavramına gelin- ce burada çok kestirmeden ifade edilmeye çalışıl- dığı gibi, yok demir çaldı, çimentoyu az koydu fa- yapı sergiler. Hele bunalım durumlannın gerek- tirdiği yoğun akıl kullanımı alışkanlığı hemen he- men hiç oluşmamıştır. Doğal afetler. bunalım ta- nımına karşılık gelmektedir. Bu durumda planla- yamama. örgütlenememe, eşgüdüm sağlayamama gibi edilgen tüm unsurlar kısa bir süre içinde top- lum dikkatinin de çok yoğun olduğu bir platform üzerinde kaçamak bulmaksızın sergilenmektedir. 1999 Ağustos'unda her şeyden önce bunu yaşa- maktayız. Ama akılcı, planlamacı, örgütleyici ve toplumsal çıkan gözetme alanında iyi niyetli ola- mama unsurlan bu birkaç günlük sergilemenin ötesinde yıllar boyu giden bir sürgit düzeni içinde bu felaket durumunu hazırlamışlardır. - Türkiye 'nin deprem bölgesi olduğu bilinme- sine karşut bu kadar büyük boyutlarda can ve mal kaybının oluşmasını hangi nedenlerle açıklaya- biliriz? - En başta yerleşim düzeni bozukluğu gelmek- te. Türkiye, maalesef çok az gelişmiş ülkelerdekiy- le kıyaslanacak derecede bozuk bir yerleşme dü- zensizliğinin pençesinde kıvranıp durmaktadır. Bunda elbette nüfus artışmın, elbette yurtiçinde doğudan batıya, kırsal kesimden kentlere nüfus hareketlerinin payı vardır. Ama en büyük pay, her bulduğu, her gördüğü ilk yerde "imar planı var- yok"a dikkat etmeksizin istediği tür yapıyı yapa- bilme serbestisinin vatandaşa verilmiş olmasıdır. Bu olacak şey değildir. Bir taraftan canhıraş biçim- ncı olduğu bilindiği halde, insanlargözleri dönmüş halde deniz kenanndaki çamurluğa binalan yapar- lar. Adapazan'nda son yı1larda gelişmiş ve yaygın- laşmış olan istasyon civanndaki mahallelerde ya- kın zamanlann dere yatağından kalma son derece yumuşak ve kaygan bir zeminin bulunduğu bütün hemşerilerce biiinmekteydi. Benzeri şekilde Mar- mara'nın güney sahillerinde ve bu depremle ilgili olarak daha net bir şekilde açıklarsak, Izmit Kör- fezi'nin güneybatı yakasında denizin karayla bir- leştiği yöreler bıngıl bıngıl suyun içinde yüzen za- yıf toprak parçalanndan oluşmuştur. Buralarda kentsel gelişmenin dürtüsüyle ya da yazlık moda- sının ısıncılığıyla "denize nazn-" yüksek binalar in- şa etmenin büyük bir risk almak olduğu ortaday- dı. Yurttaştaki bu yangmdan mal kaçırma tavnna ek olarak, yerel ve merkezi kamu yönetimi de çok aşikâr şekilde bilinen. uzman kişiler ve kuruluşlar- ca üzerinde yı1lardan beri yüzlerce kere hatırlatma yapılan bu konularda ısrarlı bir yasaklayıcılık. kı- sıtlayıcılık ve denetleyicilik içinde olmamışlardır. - Müteahhitler ve Türkyapı sektörüneyönelti- len suçlamalar var. Yapı kalitesi açısından nasü değeıienditiyorsunuz ? - Bu sözünü ettiğimiz konularda aslında sorum- luluk taşınmaz maldan rant edinme hırsına yenik düşmüş yurttaşta olduğu kadar kamu yöneticisin- de, ara sıra yaptığı hatırlatmaya rağmen bu düze- nin sonuç itibanyla bir parçası haline dönüşen tek- lan bunlar laf değıl. Ama çok daha vahım, Türk müteahhitlik sektörünün çok daha önemli bir açı- ğı ve yetersizliği ortaya çıkıyor. Burada köklü bir umursamazlık, yapılmış bir küçük hatanın doğu- rabileceği kritik sonuçlan kesinlikle düşünememe gibi pratik akıl unsurlannın yokluğu söz konusu- dur. Ancak ülkemizde çok iyi yetişmiş ve büyük organizasyona sahip müteahhitlik kuruluşlan ol- duğu da biliniyor. Bu kuruluşlann her türlü kalite koşuluna uygun biçimde uluslararası piyasalarda gösterdiği başanlı performans göz önünde tutul- duğunda sayısı çok fazla küçük ve yeteneksiz mü- teahhidin sektörde komşuluk yapışı tam bir çeliş- ki sergiliyor. Aynca küçük müteahhitlik sektörü örgütlene- meme, iç düzensizliği ve plansızlığının son dere- ce tipik örneklerini sergiler. Ama gayrimenkul edinme arayışı öylesine yoğundur ve öylesine akıl- dışılıkla doludur ki; bu düzensizliğe, plansızlık ve progranısızlığa rağmen bu işle uğraşan en minna- cık finnalar, en yeteneksiz, en küçük firmalar bi- le konut satış fiyatlannın yüksekliği dolayısıyla kâr ederler. Yoksa normalde şimdiye kadar hepsinin batmış olması gerekirdi. Alıcının da musluklan- nın san-parlak madenden yapılmış olmasına ya da dışandan ışık geçirmeyen fıyakalı camlan salona taktırmada gösterdiği hassasiyet, bina deprem böl- gesinde mi, değil mi, hasar görme riski var mı ko- nusunda kaybolmaktadır. Bütün duyarhlığı fıya- kaya ve onun içine koyacağı mefruşatın cilasına yönelmiştir. Bu umursamazlık zaten yeteneksiz, bilgısiz. sadece talep fazlalığı nedeniyle bu sektö- re gelmiş olan bu küçük müteahhit kesimine çok büyük olanaklar sağlar. Kendisinden sağlam, dep- rem halinde ayakta duracak bina değil, kapılan fi- yakalı kalın ahşaptan yapılmış bina istendiği için dikkatini oraya yöneltir. Böylece alan memnun, veren memnundur, ancak afetten afete insanlann hatınna gelir ki, bu iş değildir. Bunun böyle devam etmesine bu büyük afetten sonra müsaade edilme- melidir. - Bu noktada neler yapılması gerekir? - Dünyanın aklı başında 30'a yakın ülkesinde son derece ciddi bir yapı denetim süreci söz konu- sudur. Aslında bu ülkelerin çoğu yapı denetimi söz konusu olmasa da kendi tarihsel geleneklennden almış olduklan iş yapma ciddiyetiyle zaten bina- lannı sağlam yapacaîdardır. Buna rağmen o gele- neğe ve profesyonel terbiyeye güvenilmez. İşin projesinden başlayan ve inşaatı boyunca süren ga- yet sıkı, düzenli. kamu ve insan çıkannı gözetici, ciddi bir kontrol uygulanır. Sektördeki büyük, kü- çük, orta müteahhit her kimse bu ciddi kontrolün bulunduğunu bilerek iş görür. Hele deprem yöre- Ierinde projesi ve inşaaöyla birlikte bu kontrol da- ha da sıkı tutulur ve sektörün fertleri buna uyarlar. Alıcısında da tüketici bilinci gelişmiş olduğu için bu şartlann yerine getirilmesini ister. Hatta bazı ül- kelerde bir adım daha ileri gidilmiştir. Her ihtima- le karşı bütün bu kontrollerden sonra bir kalitesiz- lik unsuru kendisini gösterebilir endışesiyie kali- te bir parasal garanti unsuruna da bağlanmıştır. Yani yapının kalitesinin sigortalanması yoluna gi- dilir. Türkiye'de bu konularda ben de dahil epeyce bir sayıda uzman, deneyimli mühendis ve üniversıte öğretim üyelerinin çalışmalan olmuştur. Bazı araş- tırma projeleri halen sürmektedir. Ama 10 yıldan fazla bir süredir oluşmaya başlamış olan bu biri- kimin bir yasal mekanizmaya dönüştürülmesi mümkün olamamıştır. Her afetten sonra sıçramalı bir şekilde konuya ilgi gösterilir, sonra zaman için- de bu ilgi azalır. Yapılan hazırlıklann dosyalan bir kenara atılır, sonraki afette yeniden hatırlanır, yine hazırhklar yapılır ve böyle gider. Ancak 1999 Mar- mara depreminin boyutlan öylesine büyük, insani ve ekonomik vuruculuğu öylesine amansız olmuş- tur ki, artık ummak istiyoruz bundan böyie bu vur- dumduymazlık sürmesin. Güçlü ülke ölçeğinde uygulanabilecek pratik yapı-denetim mekaniz- ması, sigortalama unsurunu da içerecek biçimde hayata geçirilsin. - Depremin şiddetiyle ilgilide tarttşmalaryaşan- du Ölçüm biçimlerine yönelik kafa kanşıkJıklan oluştu. Bu konuyu aydınlatabilir miyiz? . . - Bu aslında depremden hemen sonraki günler- • de tartışma düzlemine getirilmesi hiç gerekmeyen gayet teknik bir konudur. Önümüzdeki haftalar, aylar boyunca jeofızikçiler, sismologlar ve levha tektoniği uzmanlan yeni fay yırtılmaiannın nasıl olduğunu, ne mertebede bir enerji açığı çıktığını zaten kendi aralannda da irdelemeli biçimde hesaplayacak ve açıklayacaklardır. Ancak ka- muoyu birden bire birbiriyle çelişen ve azdan çoğa doğru artan rakamlann yarattığı bir dikkat dağıtıcılık içinde kendini buldu. Herkes bu "7 rich- ter, 7.5 richter nedir''i merak eder oldu. Bu aslın- da depremde açığa çıkan enerjinin alet ölçümlerine bağlanmış bir büyüklük olarak oransal ifadesi. Dünya tarihinde bugüne kadar en fazla 9'a yak- laşan richter biriminde büyüklüğe (magnitude) rastlanmıştır. Türkiye'de 1939 Erzincan depreminin 8 büyük- lük dolaylannda bulunduğu tahmin edilmiştir. Yakın tarihin diğer büyük depremleri Gediz ve Çaldıran-Muradiye'de 7'nin hafıf üstüne çıkıldığı bilinmektedir. Aynca daha rafine olmuş teknikler- le bir sayısal değer değil, iki ayn tanıma bağlı iki ayn değer de hesaplanabilmektedir. Bunlar dep- remsel jeofîzik biliminin temel ve çok bilinen kurallan arasındadır. Bu depremde kamuoyunun "kendisiyle ala> edildiği zannına kapılması ve ka- mu kurumlannın bu konudaki ciddiyetsizliğini düşünüyor" olması endişe verici bir gözlem o- larak kendini göstermiştir. 48 saat zarfinda bir- birini tutmayan bir yığın rakamm ortaya dökül- müş olması, insanlann kafasında belirsizlik ve güvensizlik yaratmıştır. Bunun devamı olarak Güney Marmara'daki da- ha küçük bir fay dalının oynamaya başladığı yolun- da panik yaratıcı birtakım bilgilerin yayılıp sonra dunımun öyle olmadığı ortaya çıkınca bu güven- sizlik duygusu daha da artmıştır. Bununla birlikte içinde bulunduğumuz günlerde hâlâ güncelliğini koruyan enkaz kaldırma işlerindeki olağanüstü düzensizlik, devletin afet yörelerindeki çok cılız mevcudiyeti insanlanmızın güvenini daha derin- den sarsan daha önemli unsurlan yaratmıştır. U- muyoruz ki, ilk hafta sergilenen bu edilgenlikler önümüzdeki günlerde ve haftalarda uzun vadeli planlama ve sosyo-ekonomik yaşama yeniden o bölgeleri döndürme faaliyetinde kendisini göster- mez. GAYRİMENKUL AÇIKARITRMA ÎLANIÜSKÜDAR 4. İCRA MLfDÜRLÜĞÜ'NDEN 1999 406 TA. Tapu kaydı: Csküdar ilçesi Bulgurlu Mahallesi Tuzak ve Musallataşı sokaklan arasında kaın, 3. Bölge Tapu Md.nün pafta: 77, ada: 34. parsel 1 'de kayıtlı bulunan arsa üzerine ınşa edilmiş olan kat ırtifaklı ikiz tripleks villalardan D blok- ta 2 16'şar arsa paylı ikız \illadan 2 No'lu vıllanın tamamıdır. tmar durumu: Osküdar Belediye Başkanlığı'nın (İmar ve Planlama Müdürlüğü'nün) 23.03.1999 tanh ve 1494 sayılı yazılarına göre: Üsküdar ilçesi Bulgurlu Mah. 77 pafla, 34 ada. 1 parsel sayılı >er 23.02.1999 tanhı ve 105 sayılı Üsküdar Belediye Meclısi karan ıle onanan Büyük-Küçük Çamlıca Doğal ve Kültürel SİT alanı koruma amaçlı uygulama imar planı kapsammda kalmakta olup; planın Bü>-ükşehir Be- lediye Mechsi'nce onanmasından sonra uygulamanuı yapılabileceğı anlaşılmıştır. Gayrimenkulün halı hazır durumu ve niteliği: Kıymet takdıri ıstenilen gayrimenkul Uskûdar ilçesi Bulgurlu- Küçük Çamlıca Mah. Çiçek (Tuzak) ve Çınar (Musallataşı) Sokağı üzerinde köşe başında kaın D Blokta 2 No'lu tripleks villadır. Villa bahçe içinde, bodrum+zemin-2 normal+ çatı katından ıbaret betonarme. gıriş kapısı müstakil. dış cephesi srvalı-boyalı olup; halen boştur. Bina içi girişı zemuıden olup; bodrum katında sauna, çamaşırhane, banyo, WC, kazan dairesi ile spor odasından; zemın katında girış holü, açık mutfak, wc; binnci katta koridor, mutfak, salon. WC, ikınci katta koridor. bıri banyolu üç oda ve ban- yo; çatı arasında koridor. wc ve iki oda mevcut olup toplamı tahmini 350 m2 miktanndadır. Elektrik. su, kalorifer tesisatı ıle asansör teşkilatı mevcut olup henüz faal değildir. Taşınmaz içi bitmiş olup, fazlaca bilgi icra dosyasmdan temin olunabılınır. Gaynmenkulün kıymeti: Gayrimenkulün bulunduğu semt, mevkii, yoğun ıskân ve vılla tipi yerleşim bölgesinde olması, kullamlan malzemenin kalitesi. ışçiliği ve diğer etki edecek unsurlar göz önünde bulundurularak villanın (2 No'lu) tamamma 270.000.000.000. TL.si muhammen bedel takdır olunmuştur. lşbu taşınmazm 270.000 OOO.OOO.-TL'si muhammen bedelle satışa çıkanlmış olup; fazlaca bilgi ısteyenler 1999'406 Ta. sayılı dosyadan temin edebilirler. Sanş şartbn: 1 - Satış, 04/10* 1999 günü saat 15.00'den 15.20'e kadar Üsküdar 4. İcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflaruıı geçmek şarD ıle ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 14ı 10' 1999 Persembe günü a>Tiı yerde saat 15.20'de ikincı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar el- de edılememişse gayrimenkul en çok arttıranm taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ılanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edılecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulma- sı ve satış ısteyenm alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevırme ve paylaştırma masraflarını geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya ıştırak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetınde pey akçesi veya bu miktar kadar mılli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış, peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üze- re mehıl venlebılir. İhale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittır. Birikmiş. vergiler satış bedelinden ödenır. Dellalıye resmı borçluya, KDV alıcıya aittır. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgılilerin (•) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faız ve masrafa dair olan iddıalannı dayanağı belgeleri ıle on beş gün içinde daıremize bildirmeleri lazımdır. Aksı takdirde haklan tapu si- cili ıle sabıt olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelıni yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefılleri. teklif ettikleri bedel ıle son ihale bedelı arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faızinden müteselsi- len mesul olacaklardır. thale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızm dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname. ılan tarihmden itibaren herkesin görebılmesi için dairede açık olup masrafı verildığı takdirde isteyen alıcıya bir örneğı göndenlebılır. 6- Satışa iştırak edenlerin şartnameyi görmuş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1999/406 Ta sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 16/08/1999 (*) llgılıler tabinne irtıfak hakkı sahipleri de dahıldir Basm 39867 tLAN ' . ' T.C. MALATYA l.ASLİYEHUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN EsasNo: 1998/628 Davacı Hanifı Akın vekili Av. llhan Kaya tara- fından davalı Fatma Akın (Kiraz) aleyhine açılan terk nedeniyle boşanma davasınm yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince; Adına çıkartılan davetiye tebliğ edilemeyip, za- bıtacada yaptınlan tahkikata rağmen yine de ad- resi tespit edilemeyen davalı Hamit ve Ayşe Fat- ma kızı 1973 d.lu Fatma Akın'ın adına bu defa ilanen tebliğ yapılmasına karar verildiğinden da- valının duruşma tarihi olan 14. 9.1999 günü saat 09.00'da mahkememizde bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi takdirde yokluğunda karar verileceği davetiye ye- rine geçmek üzere ilan olunur. 10.8.1999 Basın: 39611
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle