19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1999 CUMA 14 KULTUR kulturCg cumhuriyet.com.tr 52 yaşmdaki uluslararası festivalde önemli ödüller genç Fransız yönetmenlere verildi Locarno 6 yeni dalga'yı sevdi• Locarno Uluslararası Film Festivali'ne üçü kendi yapımlan, dördü de ortak yapım olmak üzere yedi filmle katılan Fransızlar Altın ve Gümüş Leopar'ı, en iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini ülkelerine götürmeyi başardılar. GÖNÜL DÖ\ME2>COLCS Locamo UtusiararasıFOmFestivaM'nin ödülleri, bu yıl en çok Fransızlan sevin- dirdi. Altın ve Gümüş Leopar, ıki Fran- sız genç kadın yönetmene verildi. En iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu ödülleri de yine Fransızlanndı. Bu yılın programında daha başlangıç- ta ülkeler açısından bir dengesizlik gö- ze çarpıyordu. Yanşan yirmi fılmden üçü Fransız yapımı olduğu gibi aynca dört film de Fransız ortak yapımı idi. Italya da üç film ile yanşmaya katılmış, diğer bölümlere yerleştirilmiş bırçok ülke ola- rak sivrilmişti. Geçen yıllarda Asya sı- nemasından seçkın örnekler sergileyen Locarno'da bu yıl her açıdan nitelikli de- nilebilecek Asya filmi çok azdı. Latin Amerika ve Afrika için de aynı şey söy- lenebılirdı. Kısacası en azından yanşma filmlerinin üçte ikisi Türkiye de içinde olmak üzere Avrupa ülkelerinden geli- yordu. Genç Fransız sinemasının festivalde- kı başansının bir rastlantı olmadığı ke- sin. Sonyıllardabaşlayanyeni"yenidal- ga" ülke izleyicisini Hollywood yapıtla- nndan bir dereceye kadar kopanp gişe- lerde göze çarpar bir başan sağlarken dünya festivallerinde de kendini göster- di. Festivalin birincisi Helen Angel Altın Leopar alan "Peau d'Homme,Co- eurdeBete"nin (Derisi lnsan. Kalbi Hay- van)yönetmeni Helen Angel,otuzıki ya- şında bir Fransız kadını ve bu ilk uzun konulu fılmi. Serge Riaboukine,bu film- deki rolü ile En İyi Erkek Oyuncu, Bronz Leopar ödülünü aldı. Gümüş Leopar alan "Baraka" fılmi, Valerji Ogorodnikov imzasını taşıyan bir Rus-Alman ortak yapımı. 1953yazında Urai üaglafı'nda, Rusya ile Sibirya Gu- lagları arasına sıkışmış bir kasabada es- ki bir barakaya sığınan insanlardan bir portre galerisi sunuyor. Zeki Demirkubuz'un üçüncii uzunmetrajlı filmi Üçüncü Sayfa ödül alamadı ama eleştirmenlerin beğenisini topladı. Fransız fılmleri ile yanşamasa bile Ze- ki Demirkubuz'un yarışmaya katılan "Cçüncü Sayfa" filmini begenen çok ol- du. Özellikle festıval yöneticileri arasın- da. Daha şimdiden Toronto, Selanik gi- bi festivallerden çağnlar geldi. Türk si- nemasını yakmdan tanıyan bir festival yö- neticisini filmin senaryosu etkilemişti en çok "Son yıllarda gördüğüm Türk filmleri içinde senaryosu en iyi olanı" di- yordu. Yabancılann Türk filmlerini eleştirir- ken ilk söyledikleri "senaryosu bozuk" sözcüğüdür genelde. Bu açıdan kıvanç verici yönetmenin kendi kaleminden çı- kan ve gerçekten de iniş çıkışlan, yo- kuşlan, dönemeçleri ile izleyiciyi de- vamlı peşınde koşturan, hiç beklenme- dik anda yoldan çıkartan, köşe kapma- ca yapan, ama hiçbir zaman izleyiciye yu- kandan bakmayan bir senaryonun her gün sayısız film görenler tarafindan böy- le yeğlenmesi. Filme gelen en olumsuz eleştiri teknik açıdandı. Gerçi bunda "Üçüncü Say- fa"nın dar bütçesinin etkisı olabilir. Sa- lonlardaki gösterimlere yetişemediğinden filmin videosunu izlediğimden sözünü et- 'ennet Sineması 'yla tanıdığımız İtalyan yönetmen Giuseppe Tornatore, sabırsız Amerikahların hatın için filmini 45 dakika kadar kısalttu tikleri teknik zayıflıkların ayırdına vara- madım. İyi bir senaryo üzerine kuruldu- ğu ise hemen göze çarpıyordu. Türkiye gerçeklerini, köşeye sıkışan küçük ada- mın dramını, kadınlann toplumumuzda- ki konumunu hiç zorlanmadan veren ku- runtusuz, kibirsiz bir film bence "Üçün- cü Sayfa". Hele bir "dolar" sahnesi var. Geriye dönüp birkaç kez izleyerek ken- di kendime dakikalarca güldüm çevrem- de kimse olmadığından yararlanarak. Garibi köşeye sıkıştırmışlar. "Verulan" diyorlar, "elli dolar isteriz." Vermezse ağzından bumundan kan getirecek iki fedai. Komşu kadın becerikli. "Bırakın, ben vericem'' diyor araya girerek. Ama Anadolu kadını. "KaçparaymışşueOi do- lar?" diye soruyor. "Türk parası olmaz mı?" Iki fedai arasında bir konuşma: "Dolar kaç para bugün?" "Alış mı? Sa- nş mı?" "Bugün bakmadım." Derken cep telefonlan ve cep hesap makinelen çalışıyor. Dolann karşılığı bulunuyor. Dolara endekslenmiş yaşamımızı, eko- nomimızi, kültürümüzü böyle ayak üs- tü iki dakikada olup biten bir sahnecik- le verebilen filme bin kere bravo! Ikincisi, filmin bir bakıma medva üze- rine kuruhı olması. Kahraman fdaha doğ- rusu anti-kahraman) Isa. televizyon di- zilerinde iyi kötü rol bularak geçimini sağ- lıyor. Kadın kahraman Meryem'in yaşa- rru ise televizyon programlannataş çıka- rbrcinsten. Herdavranışını izledığı prog- ramlar yönlendirdiğine göre buna şaş- mamak gerek. Bodrum katında iki çocu- ğuyla yaşayan, dışan hemen hemen hiç çıkmayan bir kadın, televizyon izleme- sin de ne yapsın. Çoğu zaman gerçek ve televizyon arasında bir aynntıyı görebil- diği bile kuşkulu. Çocuklannın adı bile bir televizyondan: Sibel ile Can. Sibel Can'ı sevmese bile kocası öyle istemiş. 'Yannın Leopan' Esen Işık'ın Zeki Demirkubuz'un fılmlerinde ka- dınlar genelde güvenilmez, dolapçı, çı- karcı kişilerdir. Burada bir mizojini (ka- dın düşmanhğı) söz konusu olup olma- dığını da tartıştık aramızda diğer eleştir- menlerle. Ben Zeki Demirkubuz'un ka- dın düşmanı olduğunu hiç sanmıyorum. Tersine, toplumun yarattığı kadın tipini çok iyi incelemiş genç yönetmenimiz. "Üçüncü Sayfa"nın Meryem'i çok iyi biliyor kendi başının çaresine kendi bak- mayı. Bakacak başkası yok çünkü. Ya- şamın neresine dönse başınabir darbe vu- rulacagından emin. Kocasından hayır yok, metresi olduğu adam onu horluyor. Sanki başka erkek başka türlü mü ola- cak. Meryem çok iyi biliyor köşeyi dö- nemeyenleri nelerin beklediğini. Dedi- ği gibi: "Herkesköse>esıkışmış,vnracak geriye!" "Üçüncü Sayfa" ile ödül alamadıksa da kısa filmlere verilen Yannın Leopar- lan ödülünü Türk kökenli genç bir yö- netmen Esen IşuV ın filmi. "Babamı Hır- sızlar Çaldı". Portekız Margarida Car- doso'nun "Aramızda" filmi ile paylaştı. Bir Isviçre filmi olarak gösterilen "Ba- bamı Hırsızlar Çaldı" yetmışli yıllarda babasını sivil polis götüren bir çocuğun yarattığı düş dünyasını sergiliyordu. Esen Işık'ın mezuniyet filmi "Ölmeye Yat- mak" 1997 yılında yine festivalin aynı bölümünde göstenlmişti. Festivalin kapanış fılmi Cinema *Cen- net Sineması''yla tanıdığımız Giuseppe Tornatore'nin "1900 Söylencesi" filmi- nin "ABD" versıyonu idi. Başlangıçta iki saat ve kırk dakika olarak ltah/a'da gös- terime girip büyük gelir getiren bu fil- min kırkbeş dakikasını sabırsız Ameri- kalılann hatın için kırpan Tornatore, ün- lü Amerikalı oyuncu Tim RotiTun baş- rol oynadığı bu "Ingilizce" çekilmiş film ile Amerika'da da büyük ilgi göreceğini umuyor. 15 yıllık gnıp Mazhar-Fuat-Özkan Ueriki bir taribte Açıkhava konserini gerçekleştirecek. MFO konsere çıhnıyor CUMHUR CANBAZOĞLU Çarşamba günü mesaimizin büyük bölümü- nü, Açıkhava Tiyatrosu'nda bu gece düzenle- necek Mazhar-Fuat-Özkan konsennin akıbe- tini öğrenmek için harcadık. Konserleri düzen- leyen Most Production şirketi Yaşar, Timur Selcuk, Uğur Yüçel gecelerinin iptalinden son- ra programa MFÖ'yle devam edileceğini açık- lıyor ve gelirin bir bölümünün depremzedele- re aktanlacağını söylüyordu. Diğer yanda. gruptan Fuat Güner bu şartlarda konser yapılabileceğini sanmadığı- nı, tatilini Yalova'da geçıren Mazhar Alanson'dan da bir haber alamadığını belirtiyor- du. Akşama doğru Most Pro- duction bir açıklama daha ya- parak konserin kesinleştiğini, Mazhar Alanson' un deprem- den sağ olarak kurtulduğu- nun öğrenildiğini, cuma ak- şam üstü prova yapacak gru- bun gece de konsere çıkaca- ğını bildirdi. Gazetelere ve- rilen ilanlarda da konserin ya- pılacağı insanlara duyuruluyordu. Ancak gnı- bun boyle büyük acı ve stresten sonra gece konserde nasıl bir performans vereceği, onla- n dinlemeye kaç kişinin geleceği meçhuldu. Dün sabah görüştüğümüz Ozkan Uğur ise ülke böylesine büyük bir felaketin içindeyken sahnede şarkı söylemenin hiç bir anlamı ola- mayacağını. konsen yakın bir tarihe erteleyıp gelirinın depremzedelere bırakılacağını söylü- yordu. Ayrıca tatilini geçirdiği Yalova'da iki gün • Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserleri düzenleyen Most Production şirketi programa MFÖ'yle devam edileceğini açıkladı ama grup bunca açıdan sonra sahneye çıkıp müzik yapmayı reddetti. boyunca zor saatler geçiren Mazhar Alan- son'un da ruhsal açıdan çok kötü durumda ol- duğunu belirtiyordu Özkan Uğur. Türkiye'nin en iyi vokal grubu Türkiye'nin en iyi vokalini, en iyi şarkı söz- lerini üreten MFO, 1984 albümü Ele Güne Karşı'dan bu yana çeşitli deneyler yaptı. tkin- ci çalışma Peki Peki Anladık'ta bir yüzü Ingi- lizce parçalara ayırmışlardı. Üçüncü albüm Vak The Rock'ta çocuklann hedeflendiği albümün isim parçasıyla. SanatçınınÖvkü- sü gibi dört dörtlük parça yan yana yer alıyordu. No Prob- lem fazla problemli bir al- bümdü MFO için; beklenen il- giyi de görmedi. Ardından klavyeağırlıklı Gektiler'le ye- niden doğdu grup. AM Deside- ro ve Anında GÖrüntü "yerli rap'in ilk örnekleriydî... Eskı popülarite yakalan- mışken 1992'de bir ay arayla önce Agannaga. ardından da Dönmem \olumdan albümle- rini çıkarmak zorunda kaldı- lar. Üç yıl kadar pop piyasa- sındaki kargaşanın dinmesini bekleyen grup, gi- tar ağırlıklı, sert soundlu Mazeretim Var Asa- biyim Ben'le geri döndü. Albümü birçok ödül- le süsleyen grup, pop pazarındaki şartlann de- ğişmemesi üzerine yine bir suskunluk dönemi- ne girdi. Şu anda ekipten Fuat Güner kendi al- bümününtanıtımıylameşgul. Alanson ise Her Şey ÇokGuzdCHacak filmımn müzik albümün- den sonra bir solo yapıt için çalışıyor. Ozkan Uğur da yine bir solo albüm hazırlığında. Ye- ni bir MFÖ albümü ise ufukta görünmüyor. ETKİNLİKLER SARAH CHANG S IN RESİTALİYLE BAŞLIYOR Yapı Kredi'99'a , kaldığı yerden devam KüMrServisi-Yapı Kjedi Sa- nat Festivali '99'un eylül ayı et- kinlikleri 3 Eylül Cuma aksamı Cemal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda. Sairah Chang'ın keman resitali ile başlıyor. Philadelp- hia'da doğan Chang, henüz 4 ya- şında yerel orkestralar eşliginde bırçok konser \erdi. 8 yaşınday- ken Zubin Mehta ve RicardoMu- ti karşısında verdiği sınavlarda sağladığı başan nedeniyle New York Filarmoni ve Philadelphia Orkestrası ile sözleşme imzalayan Sarah Chang, 1992 yılında Avery Fisher Meslek Ödülü'nü kaza- nan en genç kışi olarak yeteneği- ni kanıtladı. Sarah Chang'a resitalin bir bö- lümünde Jonathan Dariington şefliğin- de Cemal Reşit Rey Orkestrası eşlik ede- cek. Yapı Kredi Sanat Festivali'nde 13-14 Eylül akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Ti- yatrosu'nda saat 21 .OO'de. Endütüs Fb- menko Dans Toplulu- ğu'nun (Compania Andaluza De Danza) muhteşem iki farklı bö- lümünden oluşan gös- terisi yer alıyor. Jose Antonio'nun yöneti- mindeki topluluğun gösterisinin ilk bölü- münün koreografisi Manolete'ye, müzikleri Mariano Compollo \e Pacolglesisias'a aıt. Gösterinin ikinci bölümünün ko- reografisi ise Marie Pages'ye, müzikleri Peter Gabriel. Sonie WTeder-Daria Horora. Astor Pi- azzolla. Tom VVaits, Nino de Pu- ra gibi farklı müzisyenlere ait. 18 Eylül akşamı, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda ise Bre- zilyalı müzisyen kardeşler Assad Brothers'ın gitar resitali yer alı- yor. Sergk) ve Odair Assad'dan oluşan ikilinin 1985 yılında yap- tıklan ilk albümleri PiazzoOa, Pas- coal, Ginestra ve VTlla Lobos gi- 3 bi bestecilerin yapıtlanndan olu- şuyordu. Teknik üstünlükleri, ara- lanndaki uyum ve gerek müzik, gerekse bıçemsel duyarhklanyla tüm dünyada tanınan ve bir dü- zineyi aşkın albüme imza atan Assad Kardeşler, White Moon albümünde soprano Dawn Ups- haw'a eşlik ettikleri gibi, Yo-Yo Ma. Nadja Salerno Sonenberg, Fernando Suarez Paz ve Cidon Kremer gibi ünlü sanatçılara eş- lik ettıler. Festival çerçevesinde 25 Eylül Cumartesi akşamı ise Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'nda Polon- yalı ünlü altus Jochen Kowals- Eylül Cuma akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda başlayacak konser ve gösterilerin biletleri 20 Ağustos'ta satışa sunuluyor. ki'nin şan resitali yer alacak. Ko- vvalski'ye piyanoda Shelley Katz eşlik edecek. Opera dünyasında sesi 'olay' olarak nitelendirilen Kovvalski'nin. albümleri arasın- da Carmina Burana, Orpheus ve Eurydice, Haenchen Capriccio ve Bach Solo Cantatas sayılabi- lir. Kovvalski, resitalde Mozart, Çavkovski ve Schumann'ın yapıt- lannı seslendirecek. Yapı Kredi Sanat Festivali '99'un eylül ayı gösterilerinin bi- letleri, 20 Ağustos'tan itibaren YKY Galatasaray Kitabevi, Tak- sim, Suadiye, Akmerkez Vakko- rama'dan temın edilebilir. YAZI ODASI SELtM İLERt Bir Semtin Kıyısında... Moda edebiyatımızın son yüzyılda sıkça andığı semtler arasındadır. Sergüzeşt'\n (1889) Avrupaî konağı oradadır. Tam yüz yıl sonra, Peride Celal'ın Kurtlar romanında da geçer Moda. Sanki son kez konuşmaktadır. Çocukluğum Kadıköyü'nde geçti. Kırk-kırk beş yıl öncesinin Moda'sını birkaç kez yazmaya çalış- tım. Ada, Her Yalnızlık Gibi'de yine anıyorum Mo- da'yı. plajını, sokaklannı, plaja inen yokuşu. Şimdiki Moda'yı; pastacıları, dondurmacılan ha- di neysede, pidecileri, kebapçılan, mantıcılan, lâh- macuncuları, kuytu kulüp-bar taslaklanyla günü- müz Moda'sını yazanlar çıkacak mı diye düşünü- yorum. Yerieşik bir semtin böylesine çehre değiştirme- si beni oldum bitti üzer. Moda, üzüldüğüm semt... Şurada, köşe başını geçer geçmez, Kız Sanat Enstitüsü'nün duvara gömük camekânı göz okşar- dı. Camekânda öğrencilerın inciklı cıncıklı el işleri sergilenirdi. Sarı duvar boyunca, mevsim mevsim, koyu yeşilden kızıla, sanyayürüyen sarmaşık. Sar- maşıklar, camekânın ahşap çerçevesini sarar. Ne o badanalı duvar, ne sarmaşık, ne ahşap çerçeveli camekân... Apartman bolluğuna açılan Moda Caddesi'nde, Sanca Köşkü, olanca iriliğine karşın şu yeni zaman mimarisinde, geriye çekilmiş, bahçesi yabanlığa bürünmüş, ağaçlan ihtıyar, kendisı gölgeli, uzak bir rüyada silinir gibi. Belli ki son direnç günlerini ya- şıyor. Sarıca Köşkü, caddedeki son eski yapı. Sergü- zeşt'in Asaf Paşa konağmı bir tek o çağnştırabili- yor. Fakat niye geriye kalsın. Kimi ilgilendirir bu- gün Sezai'nin romanı, romandaki 'esaref' sorunu... Cadde kalabalık, herkes birşeylertıkınıyor, aya- küstü. Ayaküstü atıştımna, günümüzün bu 'fast-fo- od' kasırgası! Sağda solda kuyruklar var. Otomo- billeryol alamıyor. Milyariıkarabalar. Duran kalkan taşıtlar, birbirlerine öfkeyle bakan sürücüler. Oto- mobilleri düşmanca süzen yayalar. Sezai'nin Moda'sı pastoral tablodur, akşam gü- neşli bir kır ve tehnahk tablosu. Peride Celal, kırk- ların Moda'sında, yamaçlardaki çimenlerden söz açar. Bende hep hoparlörlü, You Are My Destiny 1i plaj... Moda, kayıkhanesiyle, Bomonti çay bahçesry- le, o eski Deniz Kulübü ve denize girilir 'raft'ıyla, Koço'suyla Moda'ydı. Koço iyi kötü koruyor var- lığını. ötekiler unutuldular bile. Vedat Tek imzalı güzelim iskelesi bakımsız ve işlevsiz. Geçmiş günlerinin mavili lâcivertli çiniler- le örülü şiirinden tek dize söylemiyor. Iskeleye gelirdik. Akşamüstü bilmem kaç vapu- runa, oraya, babamı karşılamaya giderdik. Baba- lanmızın işten, '/sfanöu/'dan eve dönüşü, böyle- ce küçük bir şenlik, sıcak bir tören olup çıkardı. Hızla kirlenen deniz, Istanbul'da bütün iskelele- rini öğüttü. Şimdi kirli denizde, üç beş büyük is- kele. Küçüklerindeki incelik, Istanbul'un da ince- liği değil miydi? Koço'nun altındaki Aya Katerina Ayazması, bir"• bakjma, Bursalı Nezihe Halamıan ayazmasıydı. Bur-'' sa'dan gelişlerinde, her defasına ayazmaya uğra-' yan Nezihe Hala'nın bitmez tükenmez adaklan olurdu. Ya gümüşten bir ev, ya çocuğu olmayan komşu kızı için gümüşten bebek, küçük kordela- larla bezenmiş... Yahya Kemal'in "Moda'da Mayıs" şiirini eski- den sevmezdim; şafaktan önce uyanmış, bahar oda- sındaymış... Moda'da mevsimleri hatırladıkça, ağ- dalı şilr bile çekici geliyor. Hele "Sürekli sevgiyi duy- dukça anne toprak'tan" dizesi, içimi yakıyor. Istanbul'un birçok semti 'kendi' olmaktan çıktı. "Anne toprak"a insafsızlığımızı, besbelli, daha çok ödeyecegiz. 1 • V Takvimde İz Bırakan: "Hayatı rayiha sihriyle sindiren toprak, I Bugün ne semtine baksam, çiçek, çimen, yaprak! I İçin- de rahata varmış yatan snz ölüler/Demek ki böy- le bahar örtüsüyle örtülüler!" Yahya Kemal Be- yatlı, "Moda'da Mayıs." Devlet desteğinden yararlanmak isteyen özel tiyatrolar • ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı, 1999-2000 sanat sezonunda özel tiyatrolara toplam 347 milyar lira maddi yardımda bulunacak. Devlet desteğinden yararlanmak isteyen özel tiyatrolann projelerini, 1 Eylül'e kadar Kültür Bakanlığf na ulaştırması gerekiyor. Kültür Bakanlığı, 'ulusal kültür ve çağdaş anlayışa uygun etkinlikleriyle kültür ve sanata hizmette bulunan ve gelişmekte olan özel tiyatrolann projelerine destek vererek tiyatro sanatının yaygınlaşıp sevilmesini sağlamak, yerli oyun yazarlannı teşvik etmek, oynanan oyunlann kalitesini yükseltmek ve bu yolla da Türk tiyatrosunun gelişmesini ve tanıtılmasını desteklemek' amacıyla bu yıl da özel tiyatrolara maddi destek sağlayacak. Devlet desteğinden yararlanmak isteyen özel - • tiyatrolann 1999-2000 sanat sezonunda sahneleyeceği oyunu projelendirerek, 1 Eylül'e kadar Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne sunmalan gerekecek. Baş\oırulan değerlendirerek desteklenecek tiyatrolan ve destek miktannı belirleyecek olan Değerlendirme Kurulu 17 Eylül 1999 tarihinde toplanacak. Kültür Bakanlığı, yönetmelik gereğince, 15 Ağustos 1999 tarihinde sona ermesi gereken başvuru süresini ise, destekten daha fazla özel tiyatronun yararlanabilmesi amacıyla, bu yıl 1 Eylül 1999 tarihine kadar uzattı. Kültür Bakanlığı, 1998-99 sanat sezonunda 66 profesyonel tiyatroya 113 milyar 300 milyon lira, 26 çocuk tiyatrosuna 5 milyar 740 milyon lira, 22 amatör tiyatroya 4 milyar 620 milyon lira, 8 geleneksel tiyatroya 840 milyon lira destek sağladı. Aynca, 8 tiyatroya da salon onanmı için toplam 35 milyar 500 milyon lira yardım yapıldı. Tekstjl Sanatı ve Obje Sergisf • Kültür Servisi - Geçen yıl eski bir Rum evinden restore edilerek sanat galerisi haline dönüştürülen Alaçaü Sanat Galerisi, 24 Ağustos'a kadar Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin öğretim elemanlannın gerçekleştirdiği 'Tekstil Sanatı ve Obje Sergisi'ne evsahipliği yapacak. Sergide dokuma, patchvvork, tekstil baskı, özgün takılar ve Art Shop Sanat Galerisi'ndeki satılık objeler yer alacak. Sergiye katılacak olan sanatçılar şöyle: Füsun Özpulat (patchvvork), Şerife Sezgin (dokuma), Sühandan Ozay (dokuma), Cemal Meydan (özgün tekstil baskı), Halidun Acara (özgün tekstil baskı), Nimet Musaoğlu (Özgün tekstil baskı) ve Birol Şenoğlu (takı).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle